Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Çocuklarınızla OKUYABİLECEĞİNİZ KİTAPLAR: Hem siz okuyun, hem çocuğunuz okusun.


gloria

Önerilen İletiler

Bir kitap listesi var aşağıda, liste belki de sizin de çocukken okuyup sevdiğiniz kitaplardan oluşuyor. Ama okumadıysanız henüz geç değil, aslında hiçbir zaman geç değil. çünkü bunlar yetişkinken de okunabilen çocuk kitapları. 

 

Okuyun ve aynı anda çocuğunuz da okusun.  Unutmadan bir de çocuğunuza, bu kitapları bir şimdi çocukken okumasını bir de ileride yetişkinken tekrar okumasını öğütleyin. 

 

Şimdi geçelim listeye 

 

1. sırada tabii ki herkesin bildiği ve tahmin ettiği üzere Küçük Prens var. 

 

Küçük Prens - Antoine de Saint-Exupéry

 

Kutsal kitaplardan ve Das Kapital'den sonra en çok satılan kitap hangisidir biliyor musunuz? Antoine de Saint-Exupéry'e ait Küçük Prens isimli kitap.  Tüm dünyada 250'den fazla dil ve lehçeye çevrilmiş ve her yıl yaklaşık olarak 2 milyon adet satmaktadır. 

 

Aslında kitap ilk başta 1000 sayfaymış ama sonra Saint-Exupéry kitabı kısaltmaya karar vermiş. Kitabı kısaltması hakkında da "Mükemmelliğe, yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında ulaşılır." dediği söyleniyor. 

 

Kitapta yazarın kendi hayatına dair bazı ayrıntılara yer verdiği düşünülüyor. Örneğin gezegeninde bırakıp geldiği gülüyle eşi Consuleo’yu anlattığı,  gezegenlerin her birinin bir ülkeyi simgelediği söyleniyor.  Çöl, Saint-Exupéry’nin 1935’te bir uçuşu sırasında düştüğü ve bir şekilde kurtulmayı başardığı Sahra Çölü’dür. 

 

tumblr_inline_n084luy6cw1rv7osk.jpg

 

Saint-Exupéry, İkinci Dünya Savaşı sırasında görevi gereği  Akdeniz semalarında uçarken  31 Temmuz 1944 günü ortadan yok oldu. 1998 yılına kadar da kendisinden hiçbir haber alınamadı.  1998 yılında Marsilyalı bir balıkçı yazara ait bilekliği buldu, 2004 yılında da Marsilya kıyılarında yapılan araştırmalar sonucu uçağın enkazı bulundu.

 

Ölümünden 65 yıl sonra, bir Alman pilotu olan Hors Rippert, yazarın kullandığı uçağı kendisinin düşürdüğünü itiraf etti ve “içinde kimin olduğunu bilseydim ateş etmezdim,” dedi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Küçük Kara Balık - Samed Behrengi 

Küçük Balık bir sabah erkenden, daha güneş doğmadan annesini uyandırdı: 

- Anneciğim, seninle biraz konuşmak istiyorum. 
Annesi uykulu uykulu: 
- Yavrucuğum, bula bula bu vakti mi buldun? Daha sonra konuşsak olmaz mı? İstersen gezintiye çıkalım ha, ne dersin? 
- Hayır anneciğim, artık dolaşamıyorum. Buradan gitmeliyim. 
- Mutlaka gitmen mi gerekiyor? 
- Evet anneciğim, gitmeliyim. 
- Ama, sabahın köründe nereye gideceksin? 
- Irmağın nereye kadar gittiğini görmek istiyorum. Biliyor musun anneciğim, aylardır bu ırmağın sonu neresi diye düşünüp duruyorum. Ama hâlâ işin içinden çıkamadım. Dün geceden beri gözüme uyku girmedi. Nihayet, gidip ırmağın sonunu bulmaya karar verdim. Başka yerlerde neler olup bittiğini bilmek istiyorum. 
Annesi gülerek: 
- Ben de çocukken çok düşünürdüm böyle şeyleri. Yavrucuğum, ırmağın başı, sonu olmaz ki. İşte hepsi bu kadar. Irmak hep akar durur ve hiçbir yere de varmaz. 
- Ama anneciğim, her şeyin bir sonu olmaz mı? Gece sona erer, gündüz sona erer, ay öyle, yıl öyle... 
Annesi sözünü kesti: 
- Böyle büyük lafları bırak bir yana; kalk, dolaşmaya çıkalım. Şimdi laf değil, gezinti zamanı! 

 

kucuk-kara-balik-masali-629-vx.jpg

 

Samed Behrengi Azeri asıllı İranlı bir yazar, aynı zamanda bir öğretmen. 29 yıllık ömrü boyunca yazdığı kitaplarında adaleti, eşitliği, dogmaları sorgulamayı, özgürlüğü, direnebilmeyi anlatmış mümkün olduğunca. Şahı ve düzenini eleştirdiğinden, her türlü baskı yönetimine karşı çıktığından olsa gerek düşünceleriyle cezalandırılmış, cesedi bir gün Azarbeycan'da Aras Nehri üzerinde sürüklenirken bulunmuş. Yüzerken boğulduğu yönünde söylentiler yayılmaya çalışılsa da kimse buna inanmamış, Behrengi'nin İran Şahının gizli örgütü SAVAK tarafından öldürüldüğüne neredeyse kesin gözüyle bakılmış. 

 

“Böyle amaçsızca yüzmekten bıktım usandım. Başka yerlerde neler olduğunu öğrenmek istiyorum. Bu düşünceleri kafama bir başkasının soktuğunu sanabilirsin, ama ben uzunca bir süredir kendim düşünüyorum bunları. Arkadaşlarımdan da bazı şeyler öğrendim elbette; örneğin, birçok balığın yaşlanınca, hayatta hiçbir şey yapmadık, hayatımızı boşa geçirdik, diye yakındıklarını biliyorum. Durmadan sızlanıp dururlar. Ben yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istiyorum; durmadan aynı şeyleri yapmak, yaşlanana kadar başka bir şey yapmadan yaşamak olamaz; dünyada yaşamanın anlamı bundan daha fazla olmalı!”

 

kucukkarabalik-6.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Vahşi Şeyler Ülkesinde – Maurice Sendak

 

Bir zamanlar yasaklanmış sonra değeri anlaşılarak yasağı kaldırılmış tüm dünyada sdece çocukların değil, büyüklerin de çok severek okuduğu bir kitap Vahşi Şeyler Ülkesinde. Kitap Amerika'da ilk kez 1963 yılında yayınlanmış, yayınlanmasının ardından kitabı okuyan bir çok çocuk büyüyünce bu kitabı çocuklarına da okutmuş. Amerika'da bir kaç kuşak bu kitapla büyümüş anlayacağınız.

 

Türkiye'de ilk önce Canavarlar Ülkesinin Kralı diye basılan kitap, yeni baskılarıysa artık Vahşi Şeyler Ülkesinde ismiyle basılıyor. Kitabın orjinal adı Where The Wild Things Are.  Az cümlelerle daha çok resimlerle hikayeleştirilmiş, resimleri de oldukça kültleşmiş. İngilizce baskısında sözcük sayısı toplamda 338. Okuyan herkesin mutlaka etkilendiği ve birçok kişiye göre de hayatının kitabı bu kitap. 

 

where_the_wild_things_are___1_by_beyouro

 

 Sendak kitabı 31 yaşındayken yazmış ve resimlemiş. Söylenene göre kitabın "Wild Things"ine ilhamı veren, kendi ailesi gibi Polanya göçmeni olan, İngilizce bilmeyen, küçükken kendisine ve kardeşine "Seni yiyip bitiririm," gibi laflar eden, bakımsız ve hastalıklı uzaktan akrabaları olmuş.

 

Vahşi Şeyler Ülkesinde anti-otoriter bir kitap. Kitabın hikayesi, Max'in, bir gün kurt kostümü giyip evi birbirine katmasıyla başlıyor. Annesinin ceza olarak onu odasına akşam yemeği yemeden göndermesi Max'i çok öfkelendiriyor. Öfkesi bir türlü yatışmayan Max'in odası birden büyük bir ormana dönüşüyor ve Max bir kayığa atlayıp vahşi şeylerin ülkesine doğru yola koyuluyor. Ülkede yaşayanları korkutup sindiriyor,  onlara bu ülkede yaşayan bütün vahşilerden de daha vahşi olduğunu kanıtlıyor, hatta onları yemek yemeden odalarına bile gönderiyor. Gerisini de artık kitaptan okuyun. 

 

sendak1.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şeker Portakalı - José Mauro De Vasconcelos

 

Bu kitabı çocuklara okumaları için verirsin, sonra aileleri şikayet eder, yok efendim içinde müstehcen kelimeler varmış, yok Türk örf ve adetlerine aykırıymış, yapmayın artık. Çoğumuz çocukken bu kitabı okuduk, ne oldu kaç kişi hatırlıyor kitabın içindeki o müstehcen kelimeleri, ne oldu, terbiyesiz, başa çıkılamaz, örf ve adetlerini unutmuş kişiler mi olduk? Kitaplardan bu kadar korkmayın artık. Alın ve içindeki müstehcen kelimelere inat okuyun gitsin. Merak etmeyin çocuğunuzun terbiyesi bozulmaz!

 

d_3805.jpg

 

Yazar bu kitabın kendi çocukluğundan izler taşıdığını ve toplam 12 günde yazdığını söyler. Kitabın devamı niteliğinde sayılan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek kitapları da Şeker Portakalı'ndan sonra okumak isteyebileceğiniz kitaplar.

 

Konusuna gelince Zeze yoksul ve kalabalık bir ailenin çocuğu. Aile içi şiddete  ve baskıya maruz kalıyor, aradığı değerleri aile içinde bir türlü bulamayıp başkasında bulan bir çocuğun hikayesi diyebileceğimiz kitap aslında evet travmatik hikayeler de içeriyor. Baba'dan ya da ailenin diğer üyelerinden dayak yemek, sevdiğin ve model aldığın birisini kaybetmek, ölümle, şiddetle, baskıyla, fakirlikle mücadele etmek ve başa çıkmak ve sonunda tüm bunlarla birlikte büyüyüp olgunlaşmak... 

 

blogger-image--2070210908.jpg

 

Hani dedik ya başta bu kitapları çocuklarınızla birlikte okuyun diye, mümkünse bu kitabı siz çocuklarınızdan önce kendiniz okuyun, Bu bütün anne babaların mutlaka okuması gereken bir kitap benim gözümde. 

 

 

Hadi şu kitabın müstehcen bulunduğu gerekçesiyle ilgili şikayet edilmesi ve hakkında soruşturma başlatılması mevzusunu da aydınlatayım.

 

Tartışmalara neden olan Şeker Portakalı kitabı ile ilgili öğrenci velisinin yaptığı başvurunun ayrıntıları ortaya çıktı. Bahçelievler Behiye Nevhiz Işıl İlköğretim Okulu’nda okuyan öğrencinin velisi kitapla ilgili BİMER’e yaptığı şikâyette şunları dile getirdi: “16. sayfada: ‘Öyleyse boktan herifin biri’. 119. sayfa: ‘Belanın tekiyim yani. Küçük bir bela, bir iblis, bir p iç’, 127. sayfa: ‘Onun bunun çocuğu şey çocuğu kadar kötü mü?’, 133. sayfa: ‘Nesin sen biliyor musun orospunun tekisin... O... nun kızı’, 134. sayfa: ‘5 yaşındaki baş kahramanın söylediği tangodan bir bölüm; Çırılçıplak birkadın isterdim, çırılçıplak isterdim onu.. Gece ay ışığında bir kadın bedeni isterdim...’ Kitap benzeri argo, küfür ve kelimelerle devam ediyor.” 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

momo_by_michael_ende_by_mau009-d673mnw.j

 

Momo - Michael Ende

 

İşte modern dünya, daha çok para kazanmak için daha çok ve daha hızlı çalışmak, kendine, sevdiklerine daha az vakit harcamak yani vakit nakittir mantığı... Hangimiz kendimizi artık bir makine gibi hissetmiyor ki bir düşünsenize? Sabah aynı saatte alarmla kalk işe git, bütün gün o kapalı mekanda güneş görmeden çalış ve akşam hava kararınca işten çık evine git. Evde de kendine vakit ayırma varsa çoluk çocuk, yemek yiyecek, televizyon izleyeceksen sistemin sana istedikleri gibi adamlar olman için dayattığı haberler, mazin programları, dizilerle haşır neşir ol, uyu ve sabah kalk tekrar aynı döngü... İşte kitaptaki insanlar da tıpkı böyle. 

 

Kitaba gelince kitapta Duman adamlar var, onlar kadar zamanın önemini kimse bilemez, "Duman adamlar kadar yaşamda zamanın Önemini kimse bilemezdi. İnsanların zamanı üzerine planlar kuruyorlardı. Yaptıklarından kimsenin haberdar olmama­sı çok önemliydi. Hiç kimse farkına varmadan adım adım ilerliyor ve insanlara egemen oluyorlardı. Kendilerini “Zaman Tasarruf Şırketi”nin birer temsilcisi olarak tanıtıyor, konuştukları insanların zamanlarını nasıl boşa harcadıklarını saniye hesabıyla ortaya koyuyor, onların sadece iş yapan birer makine haline dönüşmele­rini istiyorlardı. Zamanla şehrin büyük bir çoğunluğuna bu şekil­de etkinlik sağladılar. İnsanlar artık birbirleriyle iş dışında bir şey konuşmuyor, hasta ve komşu ziyaretine gitmiyoj, birbirlerinin sorunlarına yardımcı olmuyorlardı. Çünkü, bunları yapmak, za­manı boşuna harcamak demekti. Bu nedenle, bayramları dahi kutlamaz olmuşlardı. Bütün çalışma yerlerinde, fabrikalarda, bürolarda, “Zaman değerlidir, onu yitirme” ya da “Vakit nakittır, boşa harcama” diye levhalar yazılıydı."

 

Momo var bir de, sessiz bir kız çocuğu, dinlemeyi çok iyi biliyor, sorunu olan herkesi sabırla sessizce dinliyor, ta ki onlar kendilerini çok iyi hissedinceye kadar.  "Momo, onlar için çok iyi bir dinleyiciydi. Kimin her ne prob­lemi olursa olsun, Momo’nun yanma uğrar ve anlatırdı. Momo, saatlerce bile olsa sessizce dinler, hiçbir şey söylemezdi. Ancak, derdini anlatan kişi, bu anlatma süresi içinde çaresini de bulur, böylece Momo’nun yanından sorunu çözülmüş olarak ayrılırdı."

 

Momo bu şekilde bütün gün dolaşır arkadaşlarıyla tek tek ilgilenir, onları eski yaşantılarına döndürmeye çalışırdı.Bu konuda hayli de başarılıydı. Ancak, bu durum duman adamların hiç de hoşuna gitmiyordu.

momo1.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.