Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Nazım Hikmet


şilan

Önerilen İletiler

(Zoe’ydi adı

 

ismim Tanya dedi onlara

 

Tanya;

Bursa cezaevinde karşımda resmin

Bursa cezaevinde,

belki duymamışsındır bile Bursa’nın ismini

Bursa’m yeşil ve yumuşak bir memlekettir.

 

Bursa cezaevinde karşımda resmin

sene 1941 değil artık, sene 1945

Moskova kapılarında değil artık

Berlin kapılarında dövüşüyor artık seninkiler

bizimkiler

bütün namuslu dünyanınkiler ...

 

Tanya;

senin memleketini sevdiğin kadar ben de seviyorum memleketimi

seni astılar memleketini sevdiğin için

ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim

ama ben yaşıyorum

ama sen öldün

sen çoktan dünyada yoksun

zaten ne kadar az kaldın orada

on sekiz senecik ...

doyamadın güneşin sıcaklığına bile ...

 

Tanya;

sen asılan partizan, ben hapiste şair

sen kızım, sen yoldaşım

resmin üstüne eğiliyor başım

kaşların incecik, gözlerin badem gibi

renklerini fotoğraftan anlamam mümkün değil

fakat yazıldığına göre koyu kestaneymişler.

bu renk gözler çok çıkar benim memleketimde de ...

 

Tanya;

saçların ne kadar kısa kesilmiş

oğlum memet’inkinden farkı yok

alnın ne kadar geniş, ay ışığı gibi

rahatlık ve rüya veriyor insanın içine.

yüzün ince uzun, kulakladır büyücek biraz,

henüz çocuk boynu boynun

henüz hiçbir erkek kolu sarılmamış anlıyor insan.

ve püsküllü bir şey sarkıyor yakandan

süsünü sevsinler mini mini kadın.

 

arkadaşları çağırdım bakıyorlar resmine;

 

_Tanya

senin yaşında bir kızım var.

_Tanya

kız kardeşim senin yaşında

_Tanya

senin yaşında sevdiğim kız

bizim memleket sıcaktır

bizde kızlar tez kadınlaşır ..

 

_Tanya

senin yaşında kızlarla

okulda, fabrikada, tarlada arkadaşız

 

Tanya;

sen öldün ne kadar namuslu insan öldü

ve öldürülmekte

ama ben,

söylemesi ayıpmış gibi geliyor bana

ama ben yedi yıldır kavgada

hayatımı tehlikeye koymadan

hapiste de olsa da yaşıyorum)

 

sabah oldu tanya’yı giydirdiler

ama çizmeleri, şapkası, gocuğu yoktu

iç etmişlerdi onları

torbasını giydirdiler

torbada benzin şişelesi, kibrit,

kurşun, tuz, şeker ....

şişelesi boynuna astılar

torbasını verdiler sırtına

göğsüne bir de yazı yazdılar

 

“partizan”

 

köyün meydanına kuruldu darağacı

atlılar çekmiş kılıcı

halka olmuş piyade askeri

zorla seyre getirdiler köylüleri

iki sandık üst üste

iki makarna sandığı

sandıkların üstüne yağlı urgan sallanır

urganın ucunda ilmik

partizan kaldırılıp çıkarıldı tahtına

 

partizan

kolları bağlı arkadan

durdu urganın altında dimdik ..

nazlı boynuna ilmiği geçirdiler

bir subay fotoğrafa meraklı

bir subay elinde makine; kodak

bir subay resim alacak

 

 

Tanya seslendi kolhozlulara ilmiğin içinden

 

“ _ kardeşler üzülmeyin gün yiğitlik günüdür.

soluk aldırmayın faşistlere

yakın, yıkın, öldürün ....”

 

bir alman vurdu ağzına partizanın

genç kızın beyaz, yumuk çenesine aktı kan

fakat askerlere dönüp devam etti partizan:

 

“_ biz iki yüz milyonuz

iki yüz milyon asılır mı?

gidebilirim ben

ama bizimkiler gelecekler

teslim olun vakit varken ...”

 

kolhozlular kan ağlıyorlardı,

cellat çekti ipi

boğuluyor nazlı boynu kuğu kuşunun

fakat dikildi ayaklarının ucunda partizan

ve hayata seslendi insan

 

“_ kardeşler

hoşça kalın

kardeşler

kavga sonuna kadar

duyuyorum nal seslerini geliyor bizimkiler ...”

 

cellat bir tekme attı makarna sandıklarına

sandıklar yuvarlandılar

ve Tanya sallandı ipin ucunda ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

zilan yoldaş

senin çıplak bedeninde

kurşunlar dönüşür çiçeğe

onurun bir dağ gibi direnir

düşmanın soysuzluğuna

 

duyduk senin çıplak bedeninden

yükselen çağlayan sesini

diyodun ki

anam babam halkım

dünyanın tüm halkları

ve siz türk kardeşlerim

örtün beni

 

barikatlarda sokaklarda

okullarda ve sevdalarda

direnen onurunuzla

örtün beni

 

dağ çiçekleriyle

kanımla suladığım toprağımla

ulusumuzun emeğimizin

ve insanlığın onuruyla

örtün beni

 

kardeşlerim

ben türküm arabım

irlandalı yahudi kızılderili

kürdüm ben

yakın beni

salın küllerimi

ağrı doruklarından anadolu'ya

soysuzluğun bir daha yeşermeyeceği

geleceğe taşıyın beni

örtün beni

 

 

 

sevgılerle :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

PİRAYE İÇİN YAZILMIŞ :

SAAT 21-22 ŞİİRLERİ

 

Ne güzel şey hatırlamak seni :

ölüm ve zafer haberleri içinden,

hapiste

ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni :

bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin

ve saçlarında

vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...

İçimde ikinci bir insan gibidir

seni sevmek saadeti...

Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,

güneşli bir rahatlık

ve etin daveti :

kıpkızıl çizgilerle bölünmüş

sıcak

koyu bir karanlık... Ne güzel şey hatırlamak seni,

yazmak sana dair,

hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :

filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,

kendisi değil

edasındaki dünya... Ne güzel şey hatırlamak seni.

Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :

bir çekmece

bir yüzük,

ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.

Ve hemen

fırlayarak yerimden

penceremde demirlere yapışarak

hürriyetin sütbeyaz maviliğine

sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... Ne güzel şey hatırlamak seni :

ölüm ve zafer haberleri içinden,

hapiste

ve yaşım kırkı geçmiş iken...

 

 

NAZIM HİKMET

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM

 

Ben

senden önce ölmek isterim.

Gidenin arkasından gelen

gideni bulacak mi zannediyorsun?

Ben zannetmiyorum bunu.

İyisi mi,

beni yaktırırsın,

odanda ocağın

üstüne korsun

içinde bir kavanozun.

Kavanoz camdan olsun,

şeffaf,

beyaz camdan olsun

ki içinde beni görebilesin

Fedakârlığımı anlıyorsun :

vazgeçtim toprak olmaktan,

vazgeçtim çiçek olmaktan

senin yanında kalabilmek için.

Ve toz oluyorum

yaşıyorum yanında senin.

Sonra, sende ölünce

kavanozuma gelirsin.

Ve orada beraber yaşarız

külümün içinde külün

ta ki bir savruk gelin

yahut vefasız bir torun

bizi ordan atana kadar...

Ama

biz

o zamana kadar

o kadar karışacağız ki birbirimize,

atıldığımız çöplükte bile

zerrelerimiz

yan yana düşecek.

Toprağa beraber dalacağız.

Ve bir gün yabani bir çiçek

bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse

sapında muhakkak iki çiçek açacak :

biri

sen

biri de

ben.

Ben

daha olumlu düşünüyorum

Ben daha bir çocuk doğuracağım

Hayat taşıyor içimden.

Kaynıyor kanım.

Yaşayacağım, ama çok, pek çok,

ama sen de beraber.

Ama ölüm de korkutmuyor beni.

Yalnız pek sevimsiz buluyorum

bizim cenaze şeklini.

Ben ölünceye kadar da

Bu düzelir herhalde.

Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?

İçimden bir şey :

belki diyor.

 

(18 Şubat 1945)

 

 

NAZIM HİKMET

 

 

En güzel deniz:

Henüz gidilmemiş olandır.

En güzel çocuk:

Henüz büyümedi.

En güzel günlerimiz:

Henüz yaşamadıklarımız.

Ve sana söylemek istediğim

en güzel söz:

Henüz söylememiş olduğum sözdür.

 

NAZIM HİKMET

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayip degil

 

Tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da

hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,

bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte

yani yürekte.

 

Meselâ bir barikatta dövüşerek

meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken

meselâ denerken damarlarında bir serumu

ölmek ayıp olur mu?

 

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

 

Seversin dünyayı doludizgin

ama o bunun farkında değildir

ayrılmak istemezsin dünyadan

ama o senden ayrılacak

yani sen elmayı seviyorsun diye

elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık

yahut hiç sevmeseydi

Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

 

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

 

Nazim Hikmet RAN

 

 

bir zamanlar ban bu siiri gönderen can dostum güzel insana gelsin... :)

sana söz bi daha polemiklere molemiklere girmicem ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Kemal Tahir'e Mektup

 

«Malatya» diyorum,

senin çatık kaşlarından başka bir şey gelmiyor aklıma.

Bursa'da kaplıcalar

Amasya'da elma

Diyarbakır'da karpuz ve akrep.

fakat senin oranın,

Malatya'nın

nesi meşhurdur,

yemişlerinden ve böceklerinden hangisi,

suyu mu, havası mı?

Düşün ki hapisanesi hakkında bile fikrim yok.

Yalnız :

bir oda,

bir tek penceresi var :

çok yüksek olan tavana yakın.

Sen ordasın

dar ve uzun bir kavanozda

küçük bir balık gibi...

Teşbihim hoşuna gitmeyebilir.

Hele bu günlerde

kendini kafeste arslana benzetiyorsundur.

Haklısın Kemal Tahir,

emin ol ben de öyle,

muhakkak ki arslanız,

şaka etmiyorum

hattâ daha dehşetli bir şey :

insanız...

Hem de hangi tarihte, hangi sınıftan,

malum...

Lâkin demir kafesle kavanoz bahsinde iş değişmiyor,

ikisi de bir,

hele bu günlerde...

- Bunu içerde rahat ve masun

yatan bilir - ...

Hele bu günlerde,

Sarıyerli Emin Beyin fıkralarına gülmek,

sevgili kitapların ve domatesin lezzeti,

tahtakurularına rağmen uyku

- günde üç tatlı kaşığı Adonille de olsa -

ve Tahir'in oğlu Kemal

hattâ mektup gelmesi senden

ve hattâ ses duymak, dokunmak, görebilmek havanın ışığını,

karıma olan aşkımdan başka

nefsimin herhangi bir rahatlığını

affedemiyorum...

 

****ı-hassasiyet?

Değil.

Döğüşememek,

bir mavzer kurşunu kadar olsun

bilfiil

doğrudan doğruya...

Ancak kavgada vurulan acı duymaz

ve kavga edebilmek hürriyetidir

en mühimi hürriyetlerin.

İçerim yanıyor, Kemal,

dışarım serin...

 

Anlıyorsun ya,

zaten ettiğim lâf

bizim lâflarımızın herhangi biri :

çok konuşulmuş,

ve konuşulmakta olan...

Şimdi kim bilir kaç yerde, kaç insan,

dizlerinde âtıl ve çaresiz yatan ellerine küfredip acıyarak

bu lâfları ediyor...

 

Anlıyorsun ya,

zarar yok,

ben anlatacağım yine!...

Elden hiçbir şey gelmediği zaman

konuşup anlatmanın alçak tesellisi?

 

Belki evet,

belki hayır...

Hayır öyle değil.

Hangi teselli bırak be dinini seversen bırak...

Bu, düpedüz,

başın önde, olduğun yerde dolanarak

kükremek, böğürüp bağırmak, Kemal...

 

 

Nazım Hikmet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DOĞUM

Anası bir oğlancık doğurdu bana;

kaşsız, sarı bir oğlan,

masmavi kundağında yatan

bir nur topu, üç kilo ağırlığında.

 

Benim oğlan

dünyaya geldiği zaman,

çocuklar doğdu Korede,

sarı ay çiçeğine benziyorlardı.

Makartır kesti onları,

gittiler ana sütüne bile doymadan

Benim oğlan

dünyaya geldiği zaman,

çocuklar doğdu Yunan zindanlarında,

babaları kurşuna dizilmiş.

Bu dünyada ilk görülecek şey diye

demir parmaklığı gördüler.

 

Benim oğlan

dünyaya geldiği zaman

çocuklar doğdu Anadoluda,

mavi gözlü, kara gözlü, elâ gözlü bebeklerdi.

Bitlendiler doğar doğmaz

kim bilir kaçı sağ kalır mucize kabilinden.

Benim oğlan

benim yaşıma bastığı zaman,

ben bu dünyada olmıyacağım,

ama harikulâde bir beşik olacak dünya,

siyah,

beyaz,

sarı

bütün çocukları

sallıyan

mavi atlas döşekli bir beşik

 

------------------------------------------

 

MÜNEVVER'İN DOĞUM GÜNÜ

Yapraklara dallara, yeşillere, allara,

nice nice yıllara gülüm, nice nice yıllara.

Yaprak dala, al yeşile yaraşır,

gayrı bundan böyle vermem seni ellere...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Ahmet Kaya Şarkıları - Oy Havar

 

Yangınlar

***** fakları

Korku cığlıkları

Ve irin selleri aç yırtıcılar

Suyu zehir bıçaklar ortasındasın

Bir cana bir başa kalmışsın vay vay

Pasatsız duldasız üryan

Bir cana bir de başa

Seher vakti leylim leylim

Cellat nişangahlar aynasındasın

Oy sevmişem ben seni

Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu

He canim

Çiçek dağı kıtlık kıran

Gül açmaz çağla dökmez

Vurur çakmaktaşı kayalarıyla

Küfrünü medetsiz Munzur

Şahmurat suyu kan akar

Ve ben şairim...

Namus işçisiyim yani

Yürek işçisi

Korkusuz pazarlıksız

Kül elenmemiş

Ne salkım bir bakış

Resmin çekeyim

Ne kinsiz bir rüzgar

Mısra dökeyim

Oy sevmişem ben seni!

Ve sen daha demincek

Yıllarda geçse demincek

Bıcaklanmış dal gibi ayrı düştüğüm

Ömrümüm sebebi ustam, sevgilim

Yaram derine gitmiş

Fitil tutmaz bilirim

Ama hesap dağlarladır

Umut dağlarla

Düşün uzay cağında bir ayağımız

Ham carık kıl çorapta olsa da biri

Düşün olasılık, atom fiziği

Ve bizi biz eden amansız sevda

Atıp bir kıyıya bir zamanı

Yarının çocukları gülleri için

Herbirinin ayva tüyü için çilleri için

Koymuş postasını

Görmüş restini

He canım

Sen getir üstünü

Oy Havar

Muhammed, İsa aşkına

Yattığım ranza aşkına

Deeey dağları un eder ferhadın gürzü

Benim de boş yanım hançer yalımı

Ve zulamda kan ter içinde asi

He desem koparacak dizginlerini

Yediveren gül kardeşi bir arzu

Oy sevmişem ben seni!

 

 

 

 

Müzik : Ahmet Kaya

Şiir : Ahmed Arif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KÜLÜMÜN İÇİNDE KÜLÜN

 

Ben senden önce ölmek isterim

İyisi mi, beni yaktırırsın

Odanda ocağın üstüne korsun

İçinde bir kavanozun.

Kavanoz camdan olsun,

Şeffaf, beyaz camdan olsun

Ki içinde beni görebilesin...

Fedakarlığımı anlıyorsun;

Vazgeçtim toprak olmaktan,

Vazgeçtim çiçek olmaktan

Senin yanında olabilmek için.

Ve toz oluyorum, yaşıyorum yanında senin

Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin.

Ve orda beraber yaşarız

Külümün içinde külün,

Ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun

Bizi ordan atana kadar...

Ama biz o zamana kadar

O kadar karışacağız ki birbirimize,

Atıldığımız çöplükte bile

Zerrelerimiz yanyana düşecek.

Toprağa beraber dalacağız.

Ve bir gün yabani bir çiçek

Bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse

Sapında muhakkak iki çiçek açacak;

Biri sen, biri de ben.

 

NAZIM HİKMET RAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

mavi gözlü dev,minnacik kadin ve hanimelleri

 

 

o mavi gözlü bir devdi,

minnacık bir kadın sevdi,

kadının hayali minnacık bir evdi,

bahçesinde ebruliii

hanımeli

açan bir ev,

 

bir dev gibi seviyordu dev,

ve elleri öyle büyük işler için

hazırlanmıştı ki devin,

yapamazdı yapısını,

çalamazdı kapısını

bahçesinde ebruliiii

hanımeli

açan evin.

 

o mavi gözlü bir devdi.

minnacık bir kadın sevdi.

mini minnacıktı kadın.

rahata acıktı kadın

yoruldu devin büyük yolunda.

ve elveda ! deyip mavi gözlü deve,

girdi zengin bir cücenin kolunda

bahçesinde ebruliiii

hanımeli

açan eve.

 

şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,

dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:

bahçesinde ebruliiiii

hanımeli

açan ev..

 

nazim hikmet ran

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

uzun seneler önce kızarkadasıma verdiğim bi gazete küpürüydü bu can dündar'ın yazısı.. bilmiyorum hala saklıyor mu? nette karsıma cıkınca o geldi aklıma... Özellikle koyu renkli olan yerleri uzun süre hafızamda tutmustum...

 

PİRAYE'YE MEKTUPLAR

 

Nazım Hikmet'in hayatı bu tezin ispatıdır adeta...

 

Nazım'ın hep uzağındaki kadınları sevdiği söylenebilir.

 

Piraye ile 1935'te evlendi. Ertesi yıl tutuklanarak içeri girdi. "Adını kol saatinin kayışına tırnağıyla yazdığı" bu kadınla 1950'de çıkana kadar yazıştılar.

 

17 yıllık ilişkileri boyunca yazılan 581 mektubu Piraye Hanım'ın oğlu Memet Fuat yayınladı geçenlerde... Nazım, karısına şöyle yazıyordu:

 

"Seni nasıl seviyorum biliyor musun? Ot yağmuru nasıl severse, ayna ışığı nasıl severse, balık suyu ve insan ekmeği nasıl severse, sarhoşun şarabı, şarabın billur kadehi sevdiği gibi, annenin çocukları, çocukların anneleri sevdikleri gibi, Lenin'in inkılâbı ve inkılâbın Marx'ı sevdiği kadar, velhasıl seni Nazım Hikmet'in Hatice Zekiye Pirayende Piraye'yi sevmesi gibi seviyorum."

 

O mektuplardan birinde Nazım, "Çıkarsam ve sana kavuşursam, bu öyle dayanılmaz bir saadet olacak ki, gebereceğim diye korkuyorum" diyordu. Oysa öyle olmadı. Taze bir ekmek hayaliyle yıllar yılı aç yaşayan biri, hasretle dişlediği somunun dördüncü diliminde ne hissederse onu hissetti Nazım; ot yağmura, ayna ışığa kavuştuğunda ne olursa, o oldu.

 

Alışıldı.

 

Sarhoş şaraptan bıktı, şarap kadehten taştı, inkılâp Marx'ı aştı.

 

Aşk bitti ve ayrıldılar.

 

Nazım yeni bir aşktaydı çoktan... 1949'da Bursa cezaevinde dayısının kızı Münevver'e tutulmuştu. Boşandığı 1951 yılında Münevver'den bir oğlu oldu.

 

Yeniden içeri alınacağını hissedince, "7 tepeli şehrinde bırakıp gonca gülünü" yurtdışına kaçtı. Vatandaşlıktan çıkarıldı ve yeniden başladı hasret mektupları... Bu kez mektupların üzerinde Münevver'in adresi yazılıydı:

 

Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli

Belini sarmayalı

Gözünün içinde durmayalı

Aklının aydınlığına sorular sormayalı

Dokunmayalı sıcaklığına karnının

Yüz yıldır bekliyor beni

Bir şehirde bir kadın

Aynı daldaydık, aynı daldaydık

Aynı daldan düşüp ayrıldık

Aramızda yüz yıllık zaman

Yol yüz yıllık

 

Sonra yüz yıldır bekleyen o kadın, oğlunu sırtlayıp çıkageldi bir gün; yüz yıllık yolu aşarak...

 

Lâkin hasret bitince bitti aşk.

 

Nazım yeni bir aşktaydı çünkü...

 

1959'da Vera ile evlendi. 1963'te öldü.

 

CAN DÜNDAR

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyanın En Tuhaf Mahluku

 

Akrep gibisin kardeşim,

korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.

Serçe gibisin kardeşim,

serçenin telaşı içindesin.

Midye gibisin kardeşim,

midye gibi kapalı, rahat.

Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.

Bir değil,

beş değil,

yüz milyonlarlasın maalesef.

Koyun gibisin kardeşim,

gocuklu celep kaldırınca sopasını

sürüye katılıverirsin hemen

ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.

Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,

hani şu derya içre olup

deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.

Ve bu dünyada, bu zulüm

senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer

ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak

kabahat senin,

- demeğe de dilim varmıyor ama -

kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Şair : Nazım Hikmet Ran

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SEN YOKTUN...

 

Kar kesti yolu

Sen yoktun.

Oturdum karşına dizüstü

Seyrettim yüzünü

Gözlerim kapalı.

 

Gemiler geçmiyor uçaklar uçmuyor

Sen yoktun.

Karşında duvara dayanmıştım

Konuştum konuştum konuştum

Ağzımı açmadım.

 

Sen yoktun,

Ellerimle dokundum sana

Ellerim yüzümdeydi.

 

 

Nazım Hikmet Ran

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyimserlik

 

Şiirler yazarım

basılmaz

basılacaklar ama

 

Bir mektup beklerim müjdeli

belki de öldüğüm gün gelir

mutlaka gelir ama

 

Ne devlet ne para

insanın emrinde dünya

belki yüz yıl sonra

olsun

mutlaka bu böyle olacak ama

Şair : Nazım Hikmet Ran

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Çekilmez Bir Adam

 

Çekilmez bir adam oldum yine

Uykusuz, aksi, lanet

Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi

Azgın bir hayvan döver gibi

O gün çalışıyorum

Sonra birde bakıyorsun ki

Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü

Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün

Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün

Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet

Çekilmez bir adam oldum yine

Uykusuz, aksi, lanet

Yine her seferki gibi haksızım

Sebep yok olması da imkansız

Bu yaptığım iş ayıp rezalet

Fakat elimde değil

Seni kıskanıyorum

Beni affet.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 yıl sonra...
  • 2 ay sonra...

İnsan,

Ya hayrandır sana, ya düşman...

Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun

Ya bir dakika bile çıkmazsın akıldan...

 

Nazım Hikmet Ran

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan

ve buna rağmen hala yalnızsan,için rahat olsun...

 

- Nazım Hikmet Ran-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, şiirler yazdın.. "Peki o ne yaptı?" deme!

Herkes kendinden sorumludur aşkta...

 

Nazım Hikmet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

..

 

Teyzemin adı Sare

Kendisi mini mini bir fare

Girdiği kalpleri etmektedir pare pare

İnci dişli sırma saçlı güler yüzlü şen kız

 

Teyzemin gözleri mavi sema gibi

Genç mi ihtiyar mı muamma gibi

Güler yüzlü inci dişli sırma saçlı şen kız

 

Nâzım Hikmet

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...
  • 1 ay sonra...
  • 6 ay sonra...

bl1mk8ocyaesofjpglarge.jpg

 

 

Nazım Hikmet'in ölümünün 50. yıldönümü..Saygı ve sevgi ile..53.gif
 
"Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.