Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Aydınlık dergisi evimde kuruldu


muzaffer 1905

Önerilen İletiler

 

Aydınlık dergisi evimde kuruldu

 

İSKİ skandalının kahramanı Ergun Göknel, müthiş sırrını Aksiyon’a açıkladı: “Aydınlık dergisinin kuruluşu, 1968’de evimde kararlaştırıldı.”

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

Ergun Göknel, 4 Temmuz 1993 tarihinde patlayan İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) skandalının bir numaralı aktörüydü. Sosyal Demokrat Halkçı Partili (SHP) belediye başkanı Nurettin Sözen’in yakın arkadaşı İSKİ Genel Müdürü Göknel, İSKİ’ye iş yapan müteahhitlerden trilyonları bulan paralar almakla suçlandı. Skandal, eski genel müdür Göknel’in eşi Nurdan Erbuğ’dan boşanıp, kendisinden 26 yaş küçük sekreteri Feray Karvar ile evlenmesiyle patlak verdi. Nurdan Erbuğ intikam duygularını yenemeyerek Göknel’in boşanma karşılığında kendisine verdiği 800 bin doları açıklayınca gözler İSKİ’deki para trafiğine çevrildi.

 

CEZAEVİNDE BIÇAKLANDI

 

Ergun Göknel, her ne kadar “Toplanan paraların tamamı müteahhitlerin SHP’ye yaptığı bağışlardır. Paralar bana değil, partiye gitti. Bu 800 bin doları Amerika’dan buldum.” dese de kendisini kurtaramadı. Tutuklanıp cezaevine konuldu. Yargılandığı davaların üçünden mahkûm oldu, 5 yıl cezaevinde kaldı. Göknel’in başına gelenler bununla sınırlı kalmadı. Cezaevinde bıçaklandı, genç eşi tarafından terk edildi, davalar sonucunda devlet memuriyetinden ve siyasetten ömür boyu yasaklı hale geldi.

 

Ama o yılmadı. Başından geçenleri ve yaşadıklarını kitaplara döktü. İSKİ skandalının üzerinden yıllar geçtikçe Göknel de sesini duyurmaya başladı. Göknel’in İSKİ skandalının bütün boyutlarını anlattığı “Ağlayayım mı Güleyim mi, Medya Yargı ve Politikanın İSKİ Sınavı” adını taşıyan ikinci kitabına, yolsuzluk mücadelesi ile tanınan Uğur Dündar “önsöz” yazdı. Dündar, Göknel’in gözaltında iken yaptığı ifşaatlarla Türkiye’deki kirli siyaseti gözler önüne serdiğini, ama ihaleleri siyaset için finansman kaynağı olarak kullanan siyasi sistemin Göknel’i adeta günah keçisi ilân edip işin içinden sıyrıldığını vurguladı.

 

Göknel’in günah keçisi ilân edildiğine inanan yalnızca Uğur Dündar değildi. Zaman gazetesi yazarı Hilmi Yavuz da 7 Mayıs 2006 tarihli yazısında Ziya Paşa’nın ünlü beytindeki “Milyonla çalan mesned-i izzette serefraz/ Birkaç kuruşu mürtekibin cayı kürektir.” dizelerini alıntılayarak şunları yazdı:

 

“İSKİ skandalında Ergun’un özel hayatına ilişkin hataları olmamış mıdır? Olmuştur elbette! Ama bütün bunlar bir yana, Ergun’un tam 5 yıl cezaevlerinde yatarak, bu hatalarını fazlasıyla (evet, fazlasıyla!) ödediğini düşünüyorum. Bana sorarsanız, İSKİ olayının allanıp pullanıp abartılmasında, işin içine kadın, iktidar ve para girdiği için, deyiş yerindeyse, mal bulmuş magrıbi gibi sarılan medyanın büyük vebali vardır.” Hilmi Yavuz’a göre Göknel’in ‘beş yıllık mahpusluk çilesi’ni yaşamasına yol açan sebeplerden biri de belediye başkanı Nurettin Sözen’di. Çünkü Sözen, yeniden belediye başkanı seçilse SHP genel başkanlığına oynayacaktı; bu da Erdal İnönü’den sonra SHP’nin başına geçmek isteyen bazı kişileri dehşete düşürüyordu. Bu sebeple Ergun Göknel günah keçisi seçildi.

 

MAHİR ÇAYAN’IN ARKADAŞI

 

Göknel’e bir destek de Hürriyet gazetesi yazarı Emin Çölaşan’dan geldi. 31 Mayıs 2006’da köşesinde Göknel’in İstanbul’u anlattığı “2000 yaşında bir dünya Güzeli” isimli son kitabını tanıtan Çölaşan, Göknel’in İstanbul’un nasıl yağmalandığını, güzelim kenti kimlerin nasıl hortumladığını anlattığını belirtti.

 

Üzerinden 13 yıl geçmiş, deyim yerindeyse küllenmiş İSKİ skandalının aktörü Ergun Göknel ile yaptığımız bu konuşma, onun bugüne kadar pek bilinmeyen bir özelliğini ortaya çıkardı. Halen Doğu Perinçek ve arkadaşlarının yönetiminde yayınını sürdüren Aydınlık dergisi, 1968’de Ankara’da onun evinde kurulmuştu ve Aydınlık’ın ilk sayısında “Ergun Gerçek” imzasıyla onun da yazısı vardı. Göknel aynı zamanda Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKP-C) lideri Mahir Çayan’ın arkadaşıydı. O yıllarda dağa çıkmaya karar veren Çayan’ı bu kararından vazgeçirmek için bir gece sabaha kadar dil dökmüştü.

 

İstanbul’da İngiliz Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra 1956’da Almanya’ya gidip kimya eğitimi gören Göknel, Türkiye’de Süleyman Demirel’in 1965 seçimleri ile iktidara geldiği dönemde, Almanya’da Türk Öğrenci Federasyonu başkanıdır. Kimya mühendisi Göknel, Almanya’da doktorasını yaparken, Ahmet Taner Kışlalı da Paris’te doktora yapıyordu ve Türk Öğrenci Birliği ikinci başkanıydı. Göknel ile Kışlalı, Avrupa’daki tüm Türk öğrencileri bir çatı altında toplayacak olan Avrupa Öğrenci Federasyonu’nu kurdular.

 

1968 yılı başında Türkiye’ye dönen Ergun Göknel, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak girecekken Almanya’da sergilediği sol çizgideki siyasi faaliyetleri sebebiyle ODTÜ’ye alınmaz. Prof. Dr. İhsan Doğramacı Hacettepe Üniversitesi’ni yeni kurduğundan ve kimya fakültesinde bir tek profesör olduğundan Ergun Göknel’e ihtiyaç duyar. Çağırıp görüşür, ama Göknel’in “sicili” yine bir engel olarak ortaya çıkar. Mehmet Ali Aybar’ın liderliğindeki Türkiye İşçi Partisi’nin üyesi olan Göknel’in üzerinde “komünist” damgası vardır.

 

O dönemde, Ankara’da Mülkiyeliler Birliği solun karargâhı konumundadır. Göknel’in de katıldığı oradaki buluşma ve konuşmalarda Doğu Perinçek ve arkadaşları “Aydınlık” dergisini çıkarmaya karar verirler. 1968 sonbaharında Aydınlık dergisinin ilk toplantısı Ergun Göknel’in evinde yapılır: “Eşim çocuklarla tatildeydi. Doğu Perinçek, Cengiz Çandar, Atıl Ant, Münir Aktolga, Işık Seyhan ve Vahap Erdoğdu dahil 13-14 kişiydik. Bir araya toplandık ve Aydınlık dergisinin çıkarılmasına karar verdik. Aydınlık’ın yazı kurulu yazılıyor. Dediler ki, senin ismini yazmayalım, askere gideceksin, başına dert olmasın. Ama ilk Aydınlık dergisinde Ergun Gerçek adıyla benim bir yazım vardır. 12 Mart 1971 muhtırasından sonra Sıkıyönetim’de Sadi Koçaş’ın balyoz harekâtı oldu. Aydınlık ekibinden 49 kişinin ismi radyodan okunuyor. Aranan bu 49 kişinin ellincisi benim. Bir Ergun var ama soyadı tutmuyor. Notlarda çıkıyor. Vahap, işkenceye rağmen soyadımı vermiyor.”

 

AYDINLIK’IN ARŞİV SORUMLUSU SUBAY

 

1968’in ekim ayında Aydınlık dergisinin ilk sayısı çıktığında Ergun Göknel askerdir. Askerliğinin ilk yılını Balıkesir’de tamamlar. Ankara’ya geldiğinde kura ile Genelkurmay’da Ar-Ge bölümüne verilir. Ama “kayıtlı komünist” sicili ortaya çıkınca derhal Genelkurmay’dan uzaklaştırılır ve Ankara’daki 21. tümene gönderilir. Komutan tarafından satın alma birimine yerleştirilir: “O kadar rahat askerlik yaptım ki. Altımda jeep, ne nöbet var ne bir şey. Birlikleri dolaşır, siparişi alır, alışverişi yapardım; şoförlere verirdim eşyaları depoya gönderirim. Saat ikide eve gelir, sivilleri giyer ve Aydınlık dergisine giderdim. 1969 Eylül ayından 1970’e kadar bir sene hem yedek subaydım, hem Aydınlık’ın araştırma ve arşiv işlerine baktım. Okay Gönensin o zaman yanımdaydı. 18 yaşındaydı ve Siyasal Bilgiler Fakültesi birinci sınıf öğrencisiydi. Arşiv’de kupür kesiyordu. Bir gün dergiye geldim, Vahap Erdoğdu dergi basıldı alamıyoruz, polis çıkışta dergileri alacak dedim. Ben gidip dergileri alayım dedi. Gittim, dergileri aldım, yükledim, ben de şoförün yanına oturdum.”

 

Ergun Göknel, Mahir Çayan ile Aydınlık dergisinde bu sıralarda tanışır. Tam da Çayan’ın silahlı mücadele için dağa çıkmaya karar vereceği bir dönemdir: “O zamanki Türkiye’nin en kızıl komünistleriyiz. Ama dağa çıkalım filan havamız yok. Mahir, Gülten Çayan’la evlenmiş, geldi. Ahmet Kardam’ın evinde. Hâlâ bana komik gelir. Ahmet bizi yemeğe davet etti. Kızıl komünistler olarak kristal bardaklarda şarap içtik. Yine Ahmet’in evindeydi bir gün, Vahap, ben, Ahmet ve Mahir sabaha kadar oturduk. Mahir’i o dağa çıkma karırından vazgeçirmeye uğraştık. İkna edemedik. 1969 sonu, 1970 başı gibiydi. Ondan sonra o vur kır dönemi başladı. O bana ters geldi. Baktım olmayacak, başımız boşu boşuna belaya girecek. Kalktım İstanbul’a geldim. O sırada Koç Holding’de bir arkadaşım çalışıyordu. Üst kademelerdeydi. O bana İzocam’dan iş teklif etti. Eylül 1970’te birinci eşimden boşanmıştım, pılımı pırtımı topladım İstanbul’a geldim.”

 

Bir süre İzocam’da çalışan Göknel, Musevi cemaatine mensup işadamı Aron Habib’in “Plastel” isimli plastik şirketinde işe girer, buranın genel müdürü olur: “1972’den 1980’e kadar bir Yahudi şirketinde çalıştım. Aron Habib’in şirketi. Onlara çok şey verdim, para kazandırdım. Türkiye’de akla gelmedik şeyler yaptım kimya teknolojisi olarak. Bir plastik şirketi düşünün, tarım ilacı yapmaya başladı. 1978-79’da Sanayi Bakanlığı’nın tavsiyesiyle fuel oil verilirdi. O zaman ben Ankara’da fabrikanın bir senelik fuel oil’ini temin ettim. Bunun parayla ölçümü yok. Mesela Ankara’ya gittim. O zaman devletten devlete krediler verilirdi. Avusturya kredisinin yüzde 70’ini bizim Plastel’e tahsis ettim. Bunlar hep tarım ilacından oldu. Tarım ilacının satışından kazandıklarımız ayrı. Aron Habib çok müthiş bir insandır. Dosttur. Yahudi cemaatinin bana çok büyük dostluğu olmuştur. Cezaevinde de oldu, cezaevinden çıktıktan sonra da. Hâlâ da oluyor.”

 

Göknel, Nurettin Sözen ile Aron Habib’in şirketinde çalışırken tanışır. İkisi de doktor olan Göknel’in çocukluk arkadaşı Selçuk Erez ile Nurettin Sözen, Taksim’de ortak bir muayenehane açarlar. Selçuk Erez, davetli olarak gittiği İngiltere’deki Wilton Park toplantılarının bir benzerini İstanbul’da başlatma fikrini ortaya atar. Erez ve Sözen’in öncülüğünde bu şekilde başlayan ‘Taksim Toplantıları’na 12 Eylül 1980’den sonra Ergun Göknel de aktif olarak katılır. Göknel, 1982 yılında toplanan 2. İzmir İktisat Kongresi’nin katılımcılarındandır. O sırada Aron Habib’in yanından ayrılmış, Çavuşoğlu-Kozanoğlu grubunda çalışmaktadır. 14 yıl önce Aydınlık dergisinde komünist manifestoyu yazan Göknel, bu sefer bambaşka bir ekonomik düzenin tebliğini sunar.

 

DEMİREL OLSAYDI BANA BİR ŞEY OLMAZDI

 

1986’dan itibaren Taksim Toplantıları ses getiren siyasi konuşmaların yapıldığı bir platform olur. 12 Eylül’den sonra siyasi yasaklı olan Demirel, ilk defa Taksim Toplantıları’nda konuşur. Göknel, Demirel’le yakınlık kurar: “1986-87’de 15 günde bir Süleyman Demirel ile konuşuyordum. Selçuk Erez’le Ankara’ya giderdik. İstanbul’a geldiği zaman Tuzla’daki evine giderdik. Ve Demirel bizi dinlerdi. İhsan Sabri Bey, Gökberk Ergenekon, Ekrem Ceyhun’u çağırırdı, birkaç saat konuşurduk.” Ergun Göknel’in gözü siyasetteydi ama, o bir sosyal demokrattı ve gideceği parti DYP değildi. Göknel ve arkadaşlarının hedefi Nurettin Sözen’i İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yapmaktı. Sözen kazanırsa onlar da Sözen’in ekibi olarak siyasete ilk adımı atmış olacaklardı: “Nurettin Sözen’in beyin kadrosu Taksim Toplantıları’nın yönetici kadrosuydu: Selçuk Erez, Kemal Alemdaroğlu, Tarhan Erdem, ağabeyi Ali Sözen, Metin Sözen ve ben. Metin Sözen, Nurettin’in akrabası değil. Sadece soyadı benzerliği var. Bu kadro Nurettin’in başkan adayı olmasını destekleyen kadro.”

 

Seçim sürecinde Nurettin Sözen’in kasası Ergun Göknel’di. Peki seçim kampanyasında 10 milyondan fazla bağış almayacak kadar ilkeli yola çıkan bu sosyal demokrat ekip nasıl oldu da İSKİ skandalına tosladı? Sözen seçimi kazanıp belediye başkanı olunca belediye genel sekreteri olmayı beklerken payına İSKİ Genel Müdürlüğü düşen Göknel, “İSKİ skandalı patlak verdiğinde Demirel başbakan olsaydı, bana bir şey olmazdı.” diyor: “DYP’li veya ANAP’lı olsaydım bana hiçbir şey olmazdı. Yahut Süleyman Demirel başbakan olsaydı o zaman, gene hiçbir şey olmazdı. Çünkü Demirel başbakanken İsmet Sezgin de içişleri bakanıydı. Hiçbir şey olmazdı. Nurettin’e sen otur bakalım orada derlerdi, ben de en fazla istifa ederdim. SHP korktu. Niye korktu. Çünkü o kadar çok pislikleri vardı ki aman bulaşmış gözükmeyelim diye ellerini ayaklarını çektiler. Neyse…”

 

Göknel, İSKİ’de müteahhitlerden toplanan bütün bağışların partiye aktığını, nitekim İSKİ Mali İşler Daire Başkanı Ziya Kurtaran’ın defterinde bütün bunların kayıtlı olduğunu belirtiyor: “Adam son derece dürüst biri. Ne yapmış? Paranın geldiği ve gittiği yerlerin bütün dökümünü yapmış. Demiş ki, buradan 300 milyon lira geldi, şu ilçeye gitti. Şuradan şu geldi, bununla Nurettin Sözen’e çiçek aldım, hepsini yazmış. Bunu işte Ümraniye ilçe başkanına verdim. O defteri niye nazarı itibara almadılar? Mahkemeye verildi bu defter. Niye defteri bilirkişiye vermediler? Benim video bantları niye bilirkişiye vermediler? İki satırla geçtiler. Hepsinden takipsizlik aldım ben. Mali şubede söylediğim birtakım şeyler vardı, videoya alınmış. Hâlâ ödleri kopuyor. Mehmet Moğultay benimle konuşamıyor. Ben de Büyük Kulüp üyesiyim. Büyük Kulüp’ün genel kurulunda Moğultay ile karşılaştık. Moğultay benimle görüşmüyor. Niye? Korkusundan. Mesela Yüksel Çengel benimle görüşüyor. Demek ki onun korkacağı bir şey yok.”

 

AMERİKA’YA İCAZET ALMAYA GİTTİM

 

Ergun Göknel, İSKİ skandalının patlak vermesinden dört ay önce, Mart 1993’te ABD’ye gitmişti. Ama Göknel’in ABD’ye gitmesinin sebebi sadece Nurdan Erbuğ’a ödeyeceği 800 bin doları bulmak değildi. Göknel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak istiyordu ve ABD’ye gitmesinin sebebi, kendi deyimiyle “icazet” almaktı: “ABD’ye gitmemin amacı politik hazırlık tabii. Belediye başkanlığı için. Ben size söyleyeyim. O zaman ABD’de konuştuğum insanların kapılarında Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz birer hafta nöbet bekliyordu. Mesela Samuel Sandy Berger vardır, sonradan Clinton’un başdanışmanı oldu. Onunla görüştüm. Bnai Brith diye bir Yahudi kurumu var. Onun Washington bürosuna gittik. Onların bir üst kuruluşları daha var, merkezleri New York’ta. Onun başkan yardımcısıyla konuştuk. Sonra onlar Türkiye’ye geldi. Onlar Türkiye’ye gelince benimle bir kahvaltı yapmak istediler. Hilton’da bir kahvaltı yaptık beraberce. Yani o iş bitmişti.”

 

Göknel’e, “Hangi iş bitmişti?” dediğimizde şu cevabı verdi: “Herkes ABD’ye gidip icazet alıyor ya, biz icazeti almıştık. Şimdi bakın, o zaman kafamdaki düşünce, çoğu kimsenin kafasındaki düşünce hâlâ öyle, başarılı bir genel müdürlük yaptım. Çok iyi bir su yönetimimiz var… Amerika dünyanın patronudur. Bugün belki şüpheli ama; 2002’ye kadar en azından Amerika’nın tarafsızlığını elde etmeden Türkiye’de iktidara gelemezdiniz. Hatırlayacaksınız, Necmettin Erbakan da Amerika’ya gitti. Ondan sonra başbakan oldu. Tayyip Erdoğan ne oldu, daha milletvekili değilken gitti Clinton’la görüştü. Zannediyor musunuz ki Erdoğan Clinton’a ve IMF’ye birtakım vaatlerde bulunmadan başbakan olabilirdi, onların desteğini alabilirdi? Yani bu gerçeği bir kere kabul etmek gerekir.”

 

ABD’deki bu temasların Göknel’e tek yararı, boşandığı eşine ödeyeceği 800 bin doları bulması oldu. New York’taki Musevi topluluğunun bir üyesi olan Nesim Benbasat, bu parayı İngiltere’de Londra havaalanının transit salonunda bizzat Göknel’e verdi. Ama İSKİ skandalı patlak verince, ne Göknel ABD’den aldığı “icazet” doğrultusunda belediye başkanı adayı oldu ne de bu para eski eşine kaldı. Göknel’in mahkûm olduğu üç davadan biri bu para ile ilgiliydi. (Diğer iki dava müteahhitlerden alınan bağışlar ve klor davası). Göknel’e bu parayı veren Nesim Benbasat İstanbul’da mahkemeye gelip tanıklık yapmayınca bu paraya el konuldu ve Göknel’e hapis cezası verildi. Göknel, “Bende batık birtakım paralar vardır. Bu 800 bin dolar da onlardan biri. Benbasat’a geri ödeyemedim.” diyor.

 

Ergün Göknel, Doğu Perinçek ve arkadaşları tarafından neşredilen Aydınlık dergisi’nin ilk sayısında ‘Ergün Gerçek’ müstear ismiyle bir yazı kaleme almış. (Aksiyon)

 

Bir olay olmuşsa ve o bizzat yaşayan kişinin ağzından alınıyorsa ister o yayın organı versin ister bu.Gerçek gerçektir:!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ordaki Mahir Çayan'ın ne tür illegal faaliyetlerde bulunduğunu öğrenmek isteyen arkadaşlarım , Türkiyedeki solun görünmeyen yüzü forumundaki linke bakınca bol miktarda görecektir.

Ergun Göknel: Aydınlık benim evimde kuruldu

 

İşçi Partisi yanlısı Aydınlık Dergisi’nin, İSKİ skandalının baş kahramanı Ergun Göknel’in evinde kurulduğu ortaya çıktı. Eski Genel Müdür, Aydınlık’ın ilk sayısında ‘Ergun Gerçek’ imzası ile de bir yazı kaleme almış.

 

İSKİ’ye iş yapan müteahhitlerden trilyonları bulan paralar almakla suçlanan eski İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel, Aksiyon dergisine ilginç açıklamalarda bulundu.

 

Göknel, Ankara’daki evlerinde gerçekleşen ilk toplantıya Doğu Perinçek, Cengiz Çandar, Atıl Ant, Işık Seyhan, Vahap Erdoğdu ve Münir Aktolga gibi isimlerin katıldığını anlatıyor.

 

SHP’li belediye başkanı Nurettin Sözen’in yakın arkadaşı olan Göknel, 1993’te ortaya çıkan skandalla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Göknel, İSKİ skandalının patlak verdiği zamanda Demirel iktidarda olsaydı kendisine bir şey olmayacağını iddia etti. DYP’li veya ANAP’lı olsa da yine sorun çıkmayacağını savunan Göknel şunları söyledi: “Demirel başbakan iken İsmet Sezgin de içişleri bakanıydı. Nurettin’e ‘sen otur bakalım’ derlerdi, ben de en fazla istifa ederdim. SHP korktu; çünkü o kadar çok pislikleri vardı ki aman bulaşmış gözükmeyelim diye ellerini ayaklarını çektiler.”

 

Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKP-C) lideri Mahir Çayan’ın arkadaşı olduğunu dile getiren Ergun Göknel, Çayan’la olan ilişkisini şu ifadelerle anlatıyor: “O yıllarda dağa çıkmaya karar veren Çayan’ı kararından vazgeçirmek için bir gece sabaha kadar dil döktüm.”

 

İSKİ skandalı patlak vermeden dört ay önce Amerika’ya giden Göknel gidiş sebebini belediye başkanlığı seçimlerine hazırlık olarak açıkladı. Göknel, Amerika’da Clinton’ın bir dönem başdanışmanı olan Samuel Sandy Berger’le ve Bnai Brith adında bir Yahudi kurumuyla görüşmüş. Konuşmaya gittiği insanların kapısında Necmettin Erbakan ve Mesut Yılmaz’ın da birer hafta nöbet beklediklerini iddia eden Göknel şunları söylüyor: “Herkes ABD’ye gidip icazet alıyor ya, biz icazeti almıştık. Bugün belki şüpheli ama 2002’ye kadar Amerika’nın tarafsızlığını elde etmeden Türkiye’de iktidara gelemezdiniz. Hatırlayacaksınız, Necmettin Erbakan da Amerika’ya gitti. Ondan sonra başbakan oldu, daha milletvekili değilken gitti Clinton’la görüştü. Zannediyor musunuz ki Erdoğan, Clinton’a ve IMF’ye birtakım vaatlerde bulunmadan başbakan olabilirdi, onların desteğini alabilirdi. Yani bu gerçeği bir kere kabul etmek gerekir.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.