Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İnsan Evrildi mi? Yaratıldı mı?


RRR

Önerilen İletiler

Yahu coşkun sen bu olayı niye anlayamadın şimdi şaştım ben. Bu kabile ayrı bir tür mü, senin benim herkesin ayağı nasırlanırken bunlarınki niye nasırlanmıyormuş? Hayır genetik bir bozuklukları mı varmış?

 

Sana bir değil iki değil üç kere söyledim, artık anlaman gerekiyor. Maymun ayağı ile insan ayağı sertlik bakımından kıyaslanmaz. Nasıl kıyaslanır anlattım. Hayır artık bunu anlaman gerekiyor NŞA da... Sana bunu daha nasıl anlatırım artık bilemiyorum. Bir ayda oluşabilen bir değişimi evrim konusunda argüman yapamazsın! Ister destekleyici, ister karşıt yönde...

 

Daha artık anlatmanın bir yolu yok. Bunda da anlamadıysan daha nasıl anlatırım şaştım!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Neyse, bu konuda doğru dürüst bir cevap veren yok zaten matematik ve kimya konusunda hiç cevap yok. O hâlde, yeni konuyu açayım.

 

Cevaplar veriliyor ama ön yargı ile yola çıkıldığında kabullenmek imkansız gibi. Dürüstçe cevaptan bahsediliyor. Peki yukarıda sorulan şu soru dürüstçe mi?

 

"Maymunlar ve yerli kabileler milyonlarca yıl aynı şekilde yaşıyorlar." 

 

Aynı mı? Bence hiç te öyle değil. Tam aksine maymunlar günlerinin çoğunu ağaçlarda korunma/beslenme için tutunarak geçiriyorlar.  Ama insanlar kabile olarak yaşasa dahi maymunlara çok farklı yaşamları var. İlkel de olsa ev hayatı yaşamı var. Ağaçlarda ve yerde yaşam ayaklarda/ellerde değişime yol açıyor.  

 

Bunu soran arkadaşımız yapıştırdığı resime bakarak canlıların ortak yapılarını hiç mi fark etmiyor. Tırnaklardan, parmak sayılarından deri ve hücre yapılarından tut ta sadece ayaklarda yüzlerce benzerlikler var. Yaratılışçılar şu dürüstçe soruyu hiç kendilerine soruyor mu? Yaratan neden hep ortak yapılar kullanmış? Başka tür ortak olmayan yapılaştırmaya gücü yetmemiş mi?  

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cevaplar veriliyor ama ön yargı ile yola çıkıldığında kabullenmek imkansız gibi. Dürüstçe cevaptan bahsediliyor. Peki yukarıda sorulan şu soru dürüstçe mi?

 

"Maymunlar ve yerli kabileler milyonlarca yıl aynı şekilde yaşıyorlar." 

 

Aynı mı? Bence hiç te öyle değil. Tam aksine maymunlar günlerinin çoğunu ağaçlarda korunma/beslenme için tutunarak geçiriyorlar.  Ama insanlar kabile olarak yaşasa dahi maymunlara çok farklı yaşamları var. İlkel de olsa ev hayatı yaşamı var. Ağaçlarda ve yerde yaşam ayaklarda/ellerde değişime yol açıyor.  

 

Bunu soran arkadaşımız yapıştırdığı resime bakarak canlıların ortak yapılarını hiç mi fark etmiyor. Tırnaklardan, parmak sayılarından deri ve hücre yapılarından tut ta sadece ayaklarda yüzlerce benzerlikler var. Yaratılışçılar şu dürüstçe soruyu hiç kendilerine soruyor mu? Yaratan neden hep ortak yapılar kullanmış? Başka tür ortak olmayan yapılaştırmaya gücü yetmemiş mi?  

 

ön yargı ile yola çıkıldığında kabullenmek imkansız gibi demişsin çok doğru. Bak bakalım sen nasıl anlamışsın?

 

"Maymunlar ve yerli kabileler milyonlarca yıl aynı şekilde yaşıyorlar."   ifadesini nerede kullanmışım bir alıntı yap bakalım. Bizim tartıştığımız konu çıplak ayakla toprağa, yere basmak. Eğer bununla bütün yaşamı anladıysan bravo sana. Haydi bir mesajımdan alıntı yap. Önyargısız kişi seni

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yahu coşkun sen bu olayı niye anlayamadın şimdi şaştım ben. Bu kabile ayrı bir tür mü, senin benim herkesin ayağı nasırlanırken bunlarınki niye nasırlanmıyormuş? Hayır genetik bir bozuklukları mı varmış?

 

 

 

Kabilelerin ayağı nasırlanmıyor diye nerede demişim, haydi bir alıntı yap. Amaaaaan neyse sizin cevap vereceğiniz yok.

 

Bak buraya tarih düşüyorum sonrası için. 29.08.2016'da şu mesajı yazmıştım.

 

@@democrossian

 

 

Hodri meydan!!! 

 

Ormanda, toprağa, yere basma konusunda avantajlı maymun ayak tabanından, dezavantajlı insan ayak tabanına geçilme konusunu aşama aşama anlatmak isteyen varsa gelsin anlatsın. Yok  konuyu başka yerlere çekip, konudaki soruyu cevaplamayacaksa o zaman ??? Ne yapacağına kendisi karar versin

 

İnsan ayak tabanı niye yumuşamıştır? Bu evrimin kendi yasası olan doğal seçilime aykırı değil mi?

 

evrimciden olası cevap: ben yumuşamadı demedim ki

 

benden cevap: E o zaman buyur anlat bakalım niye, niçin, hangi sebeple yumuşadı?

 

Buna cevap verilmeyecekse, konuyu saptıran kuru laf kalabalığı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 Afrika’da milyonlarca yıldır ayakkabı, çarık giymeyen kabileler var. Bunlar da milyonlarca yıldır maymunlarla aynı işi yapıyor. 

 

Şimdi "aynı iş" ile "ayni yaşantı" farklıdır tartışmasına girmeyelim.

 

Yazımdaki diğer bilgiler (hep ayni yapı konusu) dikkatini çekti mi? 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi "aynı iş" ile "ayni yaşantı" farklıdır tartışmasına girmeyelim.

 

Yazımdaki diğer bilgiler (hep ayni yapı konusu) dikkatini çekti mi? 

 

 

Şunu sana yazdığım bir önceki mesajımda yazmıştım: ön yargı ile yola çıkıldığında kabullenmek imkansız gibi demişsin çok doğru. Bak bakalım sen nasıl anlamışsın?

Asıl soru şu: Bildiğin gibi yeni ortaya çıkan kabileler var ve Afrika’da milyonlarca yıldır ayakkabı, çarık giymeyen kabileler var. Bunlar da milyonlarca yıldır maymunlarla aynı işi yapıyor. Yani, ayaklarının altı milyonlarca yıldır ormanda, tarlada yere, toprağa basıyor. Avantajlı bir maymun ayak tabanı niye dezavantajlı insan ayak tabanına dönüşür?

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında konu çok basit ama iletişim kuramıyoruz. Yazıyı renklendirmene bile gerek yok. 

 

Senin sorun şu; "yaşam şekilleri aynı (veya yapılan iş). Eğer farklı yaratılmış olmasa idi insanın ayak tabanı farklı olmazdı. Zira yaşam aynı.."

 

Bunun başka bir anlam varmı? Yok...

 

Ben de diyorum ki; hayır yaşamlar aksine çok farklı ilkel de olsa ev yaşam düzeni var. Yaşamları ağaçta geçmiyor. Her işini yürüyerek yaptığı için ve düzenli yaşamda evrilmiştir.

 

Neyse ben burada kesiyorum. İletişim kuramıyoruz. Zorlamaya gerek yok.  

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kabilelerin ayağı nasırlanmıyor diye nerede demişim,

Bu kabilelerin ayak tabanı niye yumuşak dedin ya... Kabul etmelisin, ortaya yanlış bir argüman attın. Bak artık anla diye son bir kez anlatıyorum: Ayak tabanı sertliği koşullara göre bir hafta ya da bir ay içinde değişen bir durum olduğu için evrim konusunda destekleyici de karşıt da argüman olarak kullanılamaz.

 

Şempanzeye baktığın zaman onun evrimsel kuzenin olduğunu sen de çok açık görüyorsun. Ama bu gerçek seni rahatsız ediyor. Çünkü seni adem diye uyduruk bir efsaneye inandırmışlar. Bunun uyduruk bir efsane olduğunu da çok iyi anlıyorsun.

 

Hatırlıyor musun, çocukken birini duymamak için kulaklarını tıkayıp abala babala diye bağırırdın. Işte siz allahçıların gerçekler karşısında yaptığınız bu. Allahınızın olmadığı gerçeği ile yüzleşmekten ödünüz kopuyor. Bildiğiniz bu gerçekten kaçarak ömür bitiriyorsunuz. Tek sıkıntınız, allahınızın olmadığı gerçeğini itiraf etmeden şu ömür bir dolsa... Bu zihniyetle yaşamaya da sözde yaşamak diyorsunuz. Bu yaşamak değil. Bu yaşayan bir ölü olmak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allahçılar evrimin maydanozla da çok uzaktan da akraba olmak gerçeği olduğunu elbette anlamalarına rağmen, illa kafayı şempanze ile ortak atadan evrildiğimiz gerçeğine takarlar. Bu da değil zorlarına giden de, asıl bu allahın elçisi diye de uzayıp gidiyor ya bu efsane... Bu allahın bu elçisinin de mi atası maymun!!! Zorlarına giden bu!!!

 

Evren yüzü suyu hürmetine (ne demekse) yaratılan adam da diyemezler "zat" maymundan mı geldi!!! Ben maymundan gelmeye razıyım da o!!! Nolamaz!!!

 

Uyduruk bir efsane için bu hallere düşmek çok komik ama komik olduğunu içerden görmenin yolu yok. Komik olduklarını biz dışardan görebiliyoruz, kendileri göremiyorlar. Bunlar çok komik ve saçma ilkel masallar, yok ademe çamurdan yarattı da yok melekler secde etti de... Şunları aklı başında bir insan gülmeden ciddi ciddi anlatamaz normalde. Ama dogma kılıfı giydirilip zorla uyduruk saçma masallara gerçek maskesi giydiriliyor.

 

Zihni bu derece zorlayıp bükmenin nedeni de, korku... Bu dogmatikler filancaya haksızlık ettim, filancanın hakkını yedim, filancaya iftira ettim diye vicdan azabı çekmezler. Ama allah yok demek bunlar için olabilecek en kötü şeydir. Bundan ödleri kopar. Bunun en affedilmeyecek suç olduğuna, korkunç işkencelerle cezalandırılacağına inandırılarak azat kabul etmez köleler haline getirilmişlerdir.

 

Işkencenin bir insanlık suçu olduğunu bile düşünemezler korkudan, ya bu bizim allahımız psikopat mı, niye bana inanmadınız diye bu işkenceleri niye yapsın, hiç yakışıyor mu, olur mu diye düşünemezler. Korku ve dogma zihinlerini ele geçirip felç etmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu kabilelerin ayak tabanı niye yumuşak dedin ya... Kabul etmelisin, ortaya yanlış bir argüman attın. Bak artık anla diye son bir kez anlatıyorum: Ayak tabanı sertliği koşullara göre bir hafta ya da bir ay içinde değişen bir durum olduğu için evrim konusunda destekleyici de karşıt da argüman olarak kullanılamaz.

 

Şempanzeye baktığın zaman onun evrimsel kuzenin olduğunu sen de çok açık görüyorsun. Ama bu gerçek seni rahatsız ediyor. Çünkü seni adem diye uyduruk bir efsaneye inandırmışlar. Bunun uyduruk bir efsane olduğunu da çok iyi anlıyorsun.

 

Hatırlıyor musun, çocukken birini duymamak için kulaklarını tıkayıp abala babala diye bağırırdın. Işte siz allahçıların gerçekler karşısında yaptığınız bu. Allahınızın olmadığı gerçeği ile yüzleşmekten ödünüz kopuyor. Bildiğiniz bu gerçekten kaçarak ömür bitiriyorsunuz. Tek sıkıntınız, allahınızın olmadığı gerçeğini itiraf etmeden şu ömür bir dolsa... Bu zihniyetle yaşamaya da sözde yaşamak diyorsunuz. Bu yaşamak değil. Bu yaşayan bir ölü olmak.

 

Soru 1) Milyonlarca yıldır çıplak ayakla toprağa basma işini  yapan; maymunlar ile insanlar (yeni ortaya çıkan kabileler ve Afrika'daki insanların) ayak tabanları niye farklı? (Bu soru gayet açık ve net bakalım cevapta öyle mi olacak)

 

Soru 2) Ormanda, kırda toprağa çıplak ayakla basma konusunda maymun ayak tabanı mı avantajlı yoksa insan ayak tabanı mı? (Bu soruda konuyu dağıtmadan cevap vermek isteyenler için gayet açık ve net)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayak tabanları ne bakımdan farklı? Nasıl bir fark görüyorsun? Biri yumuşak biri sert değil. Ikisi de koşullara göre sert de yumuşak da olabilir.

 

Ormanda kırda nerde olursa olsun maymun ve insan ayak tabanının birbirine yere basma konusunda bir avantajı yok.

 

Maymun derken şempanzeyi kastettiğini varsaydım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayak tabanları ne bakımdan farklı? Nasıl bir fark görüyorsun? Biri yumuşak biri sert değil. Ikisi de koşullara göre sert de yumuşak da olabilir.

 

Ormanda kırda nerde olursa olsun maymun ve insan ayak tabanının birbirine yere basma konusunda bir avantajı yok.

 

Maymun derken şempanzeyi kastettiğini varsaydım.

 

Bu mesajından sonra seninle maymun ve insan ayak tabanı konusunda konuşmaya gerek kalmadı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayır farklıysa söyle, şempanze ayağı da insan ayağı da tabanı koşullara göre sert veya yumuşak olabilir.

 

Ayak yapısındaki farklılık tabanın sertliği veya yumuşaklığında değil. Özellikle baş parmak olmak üzere parmak yapısında. Bir de şempanze tarağı insan tarağına göre daha esnek ve bükülgen. İnsan taban kavisi de şempanzede belirgin değil. Farklar bunlar. Ayağımızı sert zeminlere basarak uzun süreli yürümüyoruz diye ayak tabanlarımızın yumuşak olması evrimsel bir değişim değil. Kayalıklarda bir ay boyunca her gün altı saat yürü, bak tabanların nasıl kösele gibi oluyor. Olay bu yani, küsecek abartacak konuşmayacak filan bir durum yok ki... 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

@@democrossian

 

Bahsetmeden edemiyeceğim

 

 yere basma konusunda birbirine avantajı yok demek maymun ayak tabanı eşittir , insan ayak tabanı. bunu da öğrenmiş olduk w00t.gif

 

Eğer böyleyse, maymunun ki niye maymun ayak tabanı, insanın ki niye insan ayak tabanı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet maymun ayak tabanının insan ayak tabanından bir avantajı yok. Farklılık tamamen tabanın maruz kaldığı koşullara bağlı... Bu farklılık iki insan arasında da çok belirgin şekilde oluşabilir. Çıplak ayakla halıdan başka bir zemine basmayan ve çok da yürümeyen, asansöre, otomobile binen, çok oturan biri ile çıplak ayakla kayalıklarda, ormanda her gün saatlerce dolaşan birinin ayak tabanları çok fazla farklı olacaktır. Biri pamuk gibi, biri kösele gibi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@@osmannos

 

O çarpma konusunda şunu söyleyim ki;

 

ister milyonlarca yıl, milyarlarca madde olsun her maddenin önünde her defasında 2 dudesilyondan fazla ihtimal var. bu da demektir ki evrim için tesadüf kelimesi bile  yetersiz kalır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

insan ayak tabanı

Dünyada uzaktan da olsa akraba olmayan hiç iki canlı yoktur. Uzak yakın farkeder sadece. Örneğin marulla biz akrabayız. Ama çok uzaktan. Şempanze bize en yakın akraba tür...

 

Hiç bir canlı gösteremezsiniz ki bununla benim hiç akrabalığım yok diyebilesiniz. Öyle bir canlı yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

çarpma olayını düşünmüştüm de bugün, mantıklı sanırım. biraz daha bakmalıyım. evrim var, tanrı da var. biri soyut biri somut. evrim mantıklı, tanrı hissiyat, bir bütün

 

evrime göre, canlılar türleşir ama bu kanıt ve gözleme dayanmaz. yani evrim soyuttur

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyada uzaktan da olsa akraba olmayan hiç iki canlı yoktur. Uzak yakın farkeder sadece. Örneğin marulla biz akrabayız. Ama çok uzaktan. Şempanze bize en yakın akraba tür...

 

Hiç bir canlı gösteremezsiniz ki bununla benim hiç akrabalığım yok diyebilesiniz. Öyle bir canlı yok...

 

O zaman niye avantajlı maymun ayak tabanı, dezavantajlı başka bir ayak tabanı haline gelmiştir

 

maymun ayak tabanı ile insan ayak tabanının birbirlerine yere basma konusunda hiçbir avantaj-dezavantajı yok demiştin

 

Peki, niye o maymun ayak tabanı, bu insan ayak tabanı

 

goriller ağırlıklarından dolayı ağaçlara pek çıkmazlar, ağaçta uyumazlar mesela, videodaki resimde zaten goril ayak tabanı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Böyle aynı yerde dönüp durarak bir ilerleme kaydedemeyiz. Avantaj ne dezavantaj ne? Bunları kaç kere açıklayacağım? Sert çıkıntılı yüzeylere sürekli basan insan ayağının da, maymun ayağının da tabanı sertleşir. Basmayan her iki türün ayağının da tabanı yumuşak kalır. Bunda anlaşılmayacak hiç bir karışık durum yok. Bunu anlayamamak olanaksız! Anlamak istememek elbette mümkün.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 8 ay sonra...
Doç. Dr. Ergi Deniz Özsoy: Evrim kuramı ile bir dine inanıp inanmama arasında bağ bulunmuyor
 
“Evrim bağlamında “maymundan mı geldik?” sorusunun evrimsel biyolojinin teori ve pratiği ile ilişkisi “kafamıza elma düştüğü için mi dünya dönüyor?” sorusunun fizik bilimiyle ilişkisi seviyesinde anlamlı olacaktır”

 

Evrim kuramı dünyanın neredeyse tamamında bilimsel eğitimin olmazsa olmazı olarak kabul edilirken, bizde ise müfredattan çıkarılıyor. İslamcıların en çok saldırdığı alanların başında bilim gelirken AKP iktidarının evrim teorisi ile olan sorunlu ilişkisi ise şaşırtmıyor. Türkiye’de evrim kuramına yönelik saldırılar her geçen gün artarken evrim kuramının öğrenilmesine ve topluma anlatılmasına yönelik mücadeleler de müdahalelere rağmen ciddi biçimde sürdürülüyor. Birçok bilim insanı ve yayın söz konusu alanda ciddi ve nitelikli eserler ortaya koyuyor. O isimlerden bir tanesi de Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ergi Deniz Özsoy. Bilim ve Gelecek gibi bilim-kültür-politika alanında nitelikli çalışmalara yer veren aylık dergiler başta olmak üzere ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde çalışmaları yayımlanan Doç. Dr. Özsoy ile evrim kuramına dönük müdahaleleri, evrim kuramını bilmenin, öğrenmenin ne anlama geleceğini konuştuk.

 

» Türkiye’de evrim tartışmaları ‘maymundan mı geldik?’ düzeyinde seyrediyor. Bir bilim insanı olarak ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’de evrimin bu tür yanlış, yüzeysel ve konuyla ilgisiz şekilde ele alınmasının temel iki nedeni var. Birincisi, kanımca en önemlisi, bilimsel metodun nasıl çalıştığı, bilim icra ederken sorulması gereken soru biçimlerinin nasıl kurulması gerektiğine dair birikim eksikliği, kısaca, bilimin insanın gündelik işlerinden uzakta tutularak özümsenmiş olması gereken sınırlarına tecavüz edilmesi. Bir bilimsel disiplini, onun kuramsal içeriğini es geçerek, “şöyle mi olduk, böyle mi daha iyiydi” türünden “şahsi” mesafelerden yapacağınız ve “maymundan gelme” gibi ilgisiz sonuçlara vararak kavramaya çalışmak garip bir akıl tutulması. Ancak Türkiye’deki bilim eğitiminin, orta öğretimden üniversiteye, oradan hayatın değişik mecralarına akarken geçen ezberci, sentetik birikim oluşturmayı hedeflemeyen yapısı böyle bir zihin atmosferinin elbette birincil sebebi. Evrim bağlamında “maymundan mı geldik?” sorusunun evrimsel biyolojinin teori ve pratiği ile ilişkisi “kafamıza elma düştüğü için mi dünya dönüyor?” sorusunun fizik bilimiyle ilişkisi seviyesinde anlamlı olacaktır. Fakat evrim söz konusu olduğunda elbette Türkiye’deki 12 Eylül darbesinin yarattığı çürümenin hemen ilk yıllarına karşılık gelen evrim karşıtlığının resmi eğitime girişinin tetiklediği kafa karışıklığı ve bilgi kirliliği çok belirleyici olmuştur. Ama yine de evrimsel biyolojinin kavranışındaki bu tuhaflığın, bilim eğitiminin ülkemizde neredeyse istikrarlı bir şekilde yarım yamalak icra edilmesinin genel sonuçlarıyla çok daha yakından ilgili olduğunu düşünüyorum.

 

» Evrimin topluma anlatılması noktasında nelerin yapılması gerekiyor?

Bilim eğitimi ve de evrim konusunda hal böyle olunca, yapılması gereken ilk iş, Türkiye’de ve dünyanın benzeri kafa karışıklığının muhtemelen oldukça benzer sebeplerle oluştuğu diğer ülkelerde karşımıza çıkan, evrim-inanç çatışmasının yersizliğinin ikna edici bir şekilde ortaya konması. Evrim ile bir yaratıcıya inanıp inanmama ya da bir dinin mensubu olup olmama arasında herhangi bir ilişkinin bulunmadığının net bir şekilde ortaya konması gerekiyor. Ayrıca evrimin, evrimsel biyolojinin herhangi bir ahlaki, toplumsal-kültürel taraf ya da kategori tercihi için bir çıkış noktası ya da güvenli bir sığınak teşkil etmeyeceğinin de iyi anlatılması lazım. Ortak kökenden doğal seçilimle, genetik sürüklenmenin seçilime kaleidoskopik bir manzara da verebilmesiyle gerçekleşen ve sonu yeni türlere ve tür üstü taksonomik kategorilere varmış olan ve varabilen doğal süreçler toplamının bilişsel olarak çok ayrıntılanmakla birlikte, nihayetinde bir primat türü olan insana yansıtılarak tarif edilmesi, değerlendirilmesi oldukça garip. Bu “mücadelenin” her iki tarafı için de böyle: evrim karşıtlığı zaten malum, üzerinde çok laf etmeye değmez. Fakat diğer kutuptaki, evrimsel biyolojinin kuramsal araçlarını ve olgularını beşeri tarihin lokal ve global sonuçlarına yansıtarak, insanın toplumsal-bireysel hallerinin değişik yüzlerinin izahı için kullanmaya çalışan, çoğu kez bu araçları doğal olarak bağlamından çıkarıp, ele aldığı beşeri sorunlar için sonuçta ortaya kötü karikatürler koyan avam bir “evrimcilik” de var. İnanç ya da din söz konusu olduğunda, iktisadi değişimlerin coğrafya özgülüğü ya da takındığı global çehreler söz konusu olduğunda, tarih ve antropolojinin yarattığı devasa bilgi birikimi ve konuya özgü incelmiş kuramlar yerine, biyolojik olarak net biçimde tanımlanabilmiş özelliklerdeki değişimin çevresel zorlayıcılar karşısında izlediği tarihsel yolu (doğal seçilim) izah aracı olarak kullanmaya çalışmak da hayli garip. Sözün özü, evrimi-evrimsel biyolojiyi, kendi mecrası içerisinde, kendi nesneleri bakımından icra etmek esas olmalı. Bu böyle yapıldığında ortada ne evrim karşıtlığı kalır

-meyve sineği üzerinden insan genetik hastalıklarının genom düzeyinde çalışıldığı bir zamanda bütün canlıların kozmik bir trajedi sergilemek üzere aynı anda hop diye, “mükemmelen”, “bir değseniz yıkılıverir indirgenemez bir karmaşıklıkta” ortaya çıktığını söylemek bu mecrada zaten ciddiyeti bulunmayan bir akıl tutulmasından ibarettir-

ne de tarihi/toplumsal halleri doğal seçilimin sonuçları olarak görmek. Evrim karşıtlığı ve avam evrimcilik, aynı cehalet sopasının entelektüel açıdan ciddiyetsizlik sıvasına bulanmış iki ucudur. Tabii bu inançla, ahlakla, dinle, kültürel meselelerle evrimi birbirine temas ettirmemek ve bu temassızlığın meselenin özü olduğunu vurgulayıp anlatmak işin birinci, belki de en önemli kısmı. Fakat evrimin anlatılmasındaki bir diğer ve hayli önemli nokta, giderek uzman bilgisine doğal olarak dönüşmüş olan ve biyolojinin hemen tüm alanlarından oluşan kapsamının son derece sofistike bir evrimsel genetik omurgaya sıkı sıkı yapışmasıyla, ciddi mesai harcanmadan kavranması mümkün gözükmeyen bir bilimsel disiplin haline gelen evrimin uygun yalınlık ve netlikle anlatılabilmesi. Şunu görmek lazım: evrimsel biyoloji, evrim, bütün bu devasa kuramsal yapısına karşın, ortak köken, doğal seçilim ve genetik sürüklenme üç ayağı üzerinden rahatlıkla kavranabilecek genel bir izah yapısına sahiptir. Bu üç ayağın olgularla ilişkisini doğru şekilde kurmak için gerekli mesai harcandıktan sonra da, herhangi bir evrimsel mevzu, konuya yabancı olana kolaylıkla anlatılabilir. Öncelikle anlatıcının doğru evrimsel biyoloji alt yapısına sahip olması gerekir. Ve tabii evrim konusu popülerliği itibarıyla hem evrim karşıtlığı hem de avam evrimcilik cephesinden şovmenler yaratabildiğinden, sadece bilmek değil, elbette şahsi duruşun da gururun okşanmışlığının vaatlerine kapalı olması, yani anlatıcının toplumsal seyir karşısında soytarılaşmaması da şarttır. Türkiye’de evrim karşıtlığının gündemden düşmesi mücadelesine hayli zarar vermiş olan bu avamlaşmaya karşın, özellikle son on yılda, evrimi doğru anlatmayı temel almış, Evrim Ağacı, Evrim Çalışkanları, çeşitli evrimsel biyoloji etkinlik toplulukları, sadece evrimi anlamak ve anlatmak için bir ortaya gelmiş gevşek bağlı inisiyatifler çok güzel işler çıkarıyorlar. Bir kısmı avam evrimcilik çizgisinden gitse de çok isabetli evrim kitapları çevrildi, yazıldı, çevriliyor, yazılıyor. Evrimsel biyolojinin değişik yüzlerini, farklı açılardan, farklı renklerden yorumlayan ciddi popüler bilim dergileri de var. Önemli olan nokta, evrim karşıtlığının, “ara form yok”, “bilmem kaç amino asitlik şu protein bir anda tesadüfen ortaya çıkamaz” gülünçlüğün kafası karışıkların haricinde, artık Türkiye’de de miadının dolmuş olması. Böyle bir tayfın uygun bir noktasından evrimi anlatabilmek için herkese ait bir yerin artık mevcut olduğunu düşünüyorum.

 

 

» Dünyada ve Türkiye’de evrime tepkinin arkasında egemen sınıfların örgütlü duruşu da var. Türkiye bağlamında siyasal İslamcılar neden evrime karşı çıkıyor?
Evrim karşıtlığı söz konusu olduğunda egemen sınıflar tanımının da lokal yapılması gerektiğini vurgulamamız lazım. Türkiye’de son 35 yılda evrim karşıtlığı öyle ya da böyle hükümetlerin hep desteğini aldı. Ancak örneğin Avrupa ve Amerika’nın iktisadi refah ve siyasi müdahale gücü bakımından tanımlayabileceğimiz üst ya da orta egemen tabakaları, sınıfları evrimsel biyolojinin tarım, tıp, bilişim teknolojisi uygulamalarının yarattığı dönüşümlerin, yeniliklerin kattığı değerle de öyleler. Tabii evrim öğrenmek ve çalışmanın toplumdaki sınıfsal uçurumları derinleştirip yoksulu daha yoksul yaptığı türünden bir saçmalığı dile getirmek istemiyorum. Bilimin gökten zembille inmiş, fildişi kulelerinden dolaysız üretim yapan, iktidar ilişkilerinden bağışık salt doğayı anlamak için ve “insanın iyiliğini amaç edinmiş” bir icraat olduğunu düşünmek saf dillik olur. Ancak, yeri geldiğinde, bilimsel metodun ne olduğuyla bütün insani tabanlara yayılma biçimindeki tercihler arasında kalın bir çizgi çekilebileceğini düşünen biri olarak, bu bilime günah kesp etme işinin uzatılmasının sınıfsal ayrımların yakıcılığına karşı verilebilecek mücadeleye vurulacak ketlerden biridir diyorum. Siyasal İslam meselesine gelince. Bence İslam adına evrim karşıtlığı yapanların çıkış noktası tarihsel olarak konuyla çok ilgisiz. Bir kere, bildiğim kadarıyla, İslam tarihindeki entelektüel tartışma ve çatışmaların bağlamında evrim ya da evrimsel değişime benzer hallerin yorumları üzerinden temellenmiş entelektüel, devindirici, ağırlıklı bir unsur yok. Böyle bir unsurun Hristiyanlık ve Museviliğin tarihsel-toplumsal bağlamında ise yeri, malum olduğu üzere, var. İkincisi, Türkiye ve diğer İslam’ın yaygın inanç unsuru olduğu diğer ülkelerdeki evrim karşıtlığı radikal Hristiyanlığın bir bölümünden ithal. Türkiye’de özellikle 1980’lerin ortalarında, dönemin hükümetinin Milli Eğitim Bakanı tarafından radikal Hristiyan bir topluluğun abuk sabuk, evrim karşıtı görüşlerinin bizzat müfredata sokulduğu iyi bilinen bir konu. Evrim karşıtlığını İslam adına yapanların durumundaki asıl garabet ise, evrim karşıtlığının alındığı radikal Hristiyan grupların, özellikle Amerika’nın aleni Müslüman karşıtlığı da yapan, ana akım kiliselerin kendi teolojik ve toplumsal çerçeveleri uyarınca dışladığı üstü örtük ırkçı, ayrımcı, küresel ısınmanın materyalistlerin bir oyunu olduğuna inanan yobazlardan oluşmuş olması. İslam adına evrim karşıtlığı yapanların bence oturup iki kez düşünmesi gerekiyor.

» Evrim karşıtlığının bir geleceği var mı? Mesela 100 sene sonra yine aynı tepkiler olabilir mi sizce?

Evrimsel biyolojinin bir bilim olarak icra edilmesi, gelişmesi tarihine baktığımızda evrim karşıtlığının herhangi bir engelleyici etkisinin bulunmadığını görürüz. Aslında evrim karşıtlığının bu manada hiçbir zaman geçmişi olmadığını, geleceğinin de hiç var olmamış olduğunu söyleyebiliriz. Charles Darwin’in Türlerin Kökeni’ni yayımlaması ardından görece iki kolun evrim tartışmaları açısından tezahür ettiğini söyleyebiliriz. Biri, doğa bilimlerinin bir dalı olarak biyoloji içindeki bilimsel tartışmalar ve bunların açtığı, kuramı olgunlaştıran yan yollar diğeri ise 19.yüzyıl'da iyice keskinleşen eski düşmanlıkların kavga arenasına evrimin itilmiş olmasından kaynaklanan, evrim karşıtlı-avam evrimcilik ekseninde çiğnenen popüler evrim-evrimcilik yolu. Bu iki yol, aradan geçen 150 yılı aşkın süreye baktığımızda, farklı kısımlarında farklı yoğunluklarda elbette kesişmiş olmasına karşın ve hakikat gri bölgelerin arasına zaman zaman sıkışmış olmakla birlikte, 20 Yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren iyice birbirinden ayrılmış ve evrim karşıtlığının-ve ne yazık ki avam evrimcilik şeklindeki ruh ikizinin-ayrı telden çaldığı, biyolojik evrim çalışmalarının ise temelinde popülasyon genetiği bulunan devasa bir kurama olgunlaştığı iki farklı mecraya akmıştır. Bu durumu şöyle de görebiliriz: örneğin, Amerika’da evrim öğrettiği için mahkemelik olan öğretmenin meşhur “maymun davası”nın görüldüğü 1920’lerin hemen hemen aynı döneminde, Ronald Aylmer Fisher’in doğal seçilimi matematik diliyle Mendel genetiğiyle harmanladığı “Doğal Seçilimin Genetik Kuramı” kitabını yayımlıyordu. Sonraki 10 yıl dâhilinde ise evrimsel biyolojinin modern sentezinin bütün köşe taşları da döşenmiş olacaktı. Zaten paleontoloji, karşılaştırmalı anatomi ve morfoloji, biyocoğrafya üzerinden tesis edilmiş, ortak köken ilişkileri üzerine kurulu, evrimleşmenin olgusal tarafını bütün çıplaklığıyla sergileyen muazzam bir bilgi birikimi de ortadaydı. Tennessee’li öğretmenin başına gelenler elbette çok acıdır. Bu biyoloji öğretmeninin öğrencilerinin öğrenme hakkı elbette gasp edilmiştir. Amerikan Anayasa'sı temel hak ve özgürlükler açısından elbette çiğnenmiştir. Ancak ne bu davaya saik olan evrim karşıtlığı tipi ne de sonrakiler-Genç Dünyacılar, William Paley’in anakronik düşündaşları akıllı tasarımcılar v.b.-evrimsel biyolojinin kuramsal yapısının incelmesini, olguları izah gücünün yetkinliğine giden yolları herhangi bir şekilde etkilediler. Buradan yola çıkarak, genel eğitim öğretim sisteminin bir parçası haline getirildiğinde evrim karşıtlığının yaratacağı-yarattığı tahribatı elbette küçümsemiyorum. Ancak bilimle hayatın iç içe geçtiği, bilimsel sonuçların iktisadi eğilimleri bu denli belirlediği bir dünyada evrim karşıtlığının yaratacağı etki, siyasal arenada çarpışan aktörlerin terlerini kurulayan havlu mertebesini geçmeyeceğinin de görülmesi gerekir. Evrim karşıtlarının ya da evrimi savunmak adına evrimsel biyoloji üzerinden toplumsal değişim peşinde olanların asıl dertlerine dönerek, uygun siyasal araçlarla dertlerinin çareleri üzerine düşünmeleri gerekiyor kanımca. “Tanrı Yanılgısı” yerine “Serbest Rekabet” yanılgısını telaffuz edebildiğiniz, din adına size dayatılan dünya kavrayışının altındaki kimin elinin kimin cebinde gerilimini anlayabildiğiniz oranda umut vardır diyorum.

 

» Evrim teorisinin bilimsel temelde öğrenildiği bir toplumda nasıl bir değişim olur? Somut olarak ne sunar bize bu kazanım?

Evrim kuramı öğrenmenin yaratacağı etkiyi, bu kuramı öğrenmekle toplumsal örgütlenmenin değişik kademelerinde meydana gelecek değişimle ölçmek mümkün. İyi evrim kuramı bilirseniz, iyi bir biyolog olursunuz, güncel gelişmeleri izleyebilen çok daha iyi bir hekim olursunuz. Tarımsal problemlerin çözümleri için akılcı ve gerçekçi planlar yapabilen bir çiftçi, ziraat mühendisi, tarım ve orman, çevre bakanı olursunuz. Ülkenizin ve dünyanın biyoçeşitliliğinin tarihsel seyirler üzerine inşa olunan kırılgan yüzlerini görerek, insanı hırsları makul seviyede tutacak önlemleri hayata geçirebilecek bir siyaset planını gözetebilir, böyle bir plan ya da planlarla sonraki kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakma uğraşında katkı sahibi olursunuz. Ülkenizin-dünyanın iktidar arenasında elbette ülkenizi-dünyayı kendi kısa vadeli hırslarına kurban etmekte tereddüt etmeyecek kişiler, iktidarlar, kulisler, gruplar v.b. hep olacaktır. Ama evrimsel biyolojinin katacağı bu bilinçle, yani bu bilince sahip insanların sayıca artmış olmasıyla, oluşturacağınız cephe sağlam ve geniş kalacaktır. Fakat bence hepsinden temel olanı, evrimsel biyolojinin öğretilmesinin, pek çok farklı olguyu bir araya getiren bir kuramsal zenginlikle yoğrulan diri bir zihin yaratabilmesidir. Aklın yolu hakikaten de bir. Bu yoldaki araçlar ise sayısız ve evrimsel biyoloji bilimi bunlardan sadece biri, ama ağır vasıta diyebileceğimiz bir cinsten elbet.

 

 

Alıntı: Birgün Gazetesi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrimin 'gülünçlüğü'

 
Türkiye ’de evrimin müfredattan çıkarılmasına, Batı basınında “Türkiye’nin geleceği için bir trajedi olduğu” yorumları yapıldı. Ünlü bilim insanı Richard Dawkins, “Türkiye kendini gülünç duruma düşürdü” mesajını paylaştı.
 
Türkiye’de evrimin müfretadattan çıkarılması Batı basınında geniş yankı buldu. Özellikle Avrupa basını olumsuz yorumlarda bulunurken BBC’de de Selin Girit evrimin ders kitaplarından çıkarılması üzerine Türkiye’de sert tartışmalar yaşandığına dikkat çekti. Haberde, Eğitim-Sen’in genel başkanı Feray Aytekin Aydoğan’ın “Türkiye’nin Suudi Arabistan’ın ardından evrim teorisini müfredattan çıkaran ikinci ülke olacağı, İran’da bile evrim teorisi hakkında 60 saat, Darwin üzerine ise 11 saatlik ders konulduğu” sözleri aktarıldı.
 
Dawkins’ten tweet
 
Ünlü ateist bilim insanı Richard Dawkins, Twitter hesabında “Türkiye kendini gülünç duruma düşürdü” mesajını paylaşırken “büyük laik, eğitim şampiyonu” diye nitelediği Atatürk’ün “mezarında ters döndüğünü” ima etti. Geçen yıl Richard Dawkins Mantık ve Bilim Vakfı ile birleşen ABD merkezli eğitim vakfı Center for Inquiry’den yayımlanan açıklamada durumun “Türkiye’nin geleceği için bir trajedi olduğu” vurgulandı. Independent gazetesinin konuyla ilgili haberinde hükümetin evrim teorisi ile ilgili kararının ülkedeki laik kesim ile sağ kanat dinci gruplar arasındaki mücadelenin bir parçası olduğuna dikkat çekildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin demokratik ve laik kurumlarını baltalamakla suçlandığı, darbe girişiminin ardından gazetecilerin, askerlerin, kamu çalışanlarının, akademisyenlerin hedef alındığı hatırlatıldı. New York Times gazetesi telefonla ulaştığı Feray Aytekin Aydoğan’ın “Laik, bilimsel eğitimin son kırıntıları da kaldırıldı. Bırakın liseyi bu konuyu anaokulunda bile rahatça anlatabilirsiniz” açıklamalarına yer verdi.
 
İtiraz edilmeli
 
Center for Inquiry’nin başkanı Robyn Blumner, “Türk bilim insanlarının da katılacağı gibi evrim, tektonik hareketler gibi kabul edilmiş bir gerçektir. Ortaokul fen öğretmenleri ile çalışmalarımızdan biliyoruz ki öğrenciler evrimin basit ilkelerini kolayca kavrayabiliyor. Dahası doğal seleksiyon hakkında öğrenmek öğrencileri etkiliyor, ilham veriyor. Hükümet bunu öğrencilerden almayı nasıl düşünebilir?” ifadelerini kullandı. Ankara’ya bu kararın iptali çağrısı yapılırken, halkın, çocuklarının ve ülkenin geleceği için karara itiraz etmesi gerektiği vurgulandı.
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.