Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

NURİ CAN ( Şiirleri )


AsiMeLek

Önerilen İletiler

Yoktun! Sustum

 

Yoktun!

sustum

ve susmak kırgınlıksa

sustum işte

bir dağbaşı ıssızlığında

 

Sustum

kilitlerimi kapadım sustum

yaralarımı sardım sustum

demedim kimselere

bir çığlık kanıyor

en derininde yüreğimin!

 

Yolcuyum

uzak

çok uzaklardan geldim

yorgunum

ellerim boş, boynum bükük

gözyaşı dolu heybemde

kalbimi alıp getirdim sana

ayrılıklarla delik deşik kalbimi

başka bir şeyimde yoktu getirecek

 

Dalımda güz türküleri

koynumda ateş

seni aradım bir kentin sokaklarında

yapayalnız

ve

yorgun

yoktun

 

Çocuklara sordum ağladılar

ırmaklara sordum çağladılar

 

Çiçeklere sordum boyun büktüler

ağaçlara sordum yaprak döktüler

sığındığım kuşlar da uçtu gitti

bir başıma kaldım ortalarda

 

Senki yetim bir bahçede

bir tomurcuktun hayatın kollarında

çiçeklerin nazlısı, küskünüydün gönlümün

bütün gün seni aradım

yorgun

ve

yalnız

acılı bir yel gibi

dolaştım durdum sokakları

yoktun

 

Pınarlara sordum akıp gittiler

yıldızlara sordum bir bir söndüler

sigaramı efkâr ettim savurdum gökyüzüne

sonbahar sardı boynumu yaprak yaprak

sonra yavaş yavaş bedenime girdi acı

senden ne bir ses vardı, ne de bir nefes

 

Gülüşünü, gözlerini, sesini takıp koluna

vedalar bıraktığım durakta şiirler okudum

aklımı yitirdiğimi sanıp,

acıyan gözlerle bakıyordu herkes

 

Sonra gözlerimi,

ağlamaktan yorgun gözlerimi

ulaşamayacağım uzaklara yolcu ettim

kara trenlere mendil sallayarak.

duygularımı bir vagona kilitleyip

bin ah sürüp dudaklarıma

sustum!

ne kadar susulacaksa o kadar sustum

 

...

İstedimki,

kalbinin durduğu yer

kalbimin durduğu yer olsun...

 

Nuri CAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 168
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bir Tomurcuk Gül Aşkına

 

Seni kanayan bütün yaralara sarıyorum ey şiir

seni kanayan bütün acılara

kaynağına küsmüş pınarlara

çatlayan tomurcuklara, baharlara

çığlıklara, demir parmaklıklara

seni yarınlara umutla bakıp

sesini yitirmiş çocuklara adıyorum ey şiir

ürkütülmüş güvercin kanadına yazıyorum seni

unutma bizi

unutma yüreğini kanatanı bir tomurcuk gül aşkına

 

seni yaşanmamış sevdalara adıyorum ey şiir

tadılmamış nice sevdalara

bir rüzgarın nefesine

bir ırmağın sesine

gözü yaşlı analara

yüreği tekmelenmiş babalara

savaşlara, dostluklara, arkadaşlıklara

açılmamış bir goncanın kokusuna

aşkını gizleyen bir kız çocuğunun soluğuna karıyorum seni ey şiir

bir çınarın yaprağına yazıyorum seni

unutma bizı

unutma yüreğini kanatanı bir tomurcuk gül aşkına

 

seni gül kıyımlarına

yürekte üşüyen incecik kıpırtılara adıyorum ey şiir

dillere destan şarkılara., yüreklere mühür aşklara

ve ölümsüzlüklere, sonsuzluklara yazıyorum seni...

kirpiklerimizde incinmiş bir damla şiirle

bir sevda durağında bekliyoruz seni unutma

gül damıtırken ayışığı gül bakışlardan...!

 

ve sevgiler kanatlanırken güvercin uçuşlarında

sıcaklığına duyarlı bir defne dalında bekliyoruz seni...

 

acıları sevmek en çok sana yakışır ey şiir

yüreğinde üşüyen incecik kıpırtılara

seni kanayan bütün yaralara sarıyorum

üşüyen bütün yaralara

apaydınlık yarınlara

unutma bizı

unutma yüreğini kanatanı bir tomurcuk gül aşkına

 

 

Nuri CAN

12/ 12/1980 İstanbul

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gitme yollarda kalır gözlerim, türkülerim öksüz kalır en çok... ısıtan ışığımsın,deli çılgın inadımsın,inadına sevdamsın,kavgamsın en zor...

 

Gitme Sevdamsın

 

 

Isıtan ışığımsın, inadına sevdam,

bitmeyen kavgamsın

gitme gönlümün güneşi

bir bozkır ıssızlığı gibi

bu şehrin karanlık sokaklarında

bırakıp beni gitme

gitme közüm, gitme korum, gitme gözüm...

 

Gidersen

bütün duvarlar yıkılır üstüme

kimsesizleri ağlar gözlerimde bu şehrin

hüzün sarar sokakları her gece

hicran yağar göklerden yağmur yerine...

gitme gece gözlüm, gitme bahar yüzlüm

gitme öksüzüm

 

Ellerin yağmur sıcağı senin

gözlerin düğün çiçeği

dudağın gelincik

bakışın ay

vurup ömrümün göçmen kuşlarını

hançerleyip kalbimi gitme

gitme ışığım, gitme sevdam, gitme kavgam...

 

Gitme sevdamsın

gidersen duman olur ağarım sokaklara

incecik bir yağmur olur yağarım

uyku tutmaz geceleri

uzak yıldızlara takılır kalır gözlerim

kaybolup giderim bu kalabalık şehirde

gitme delikızım, gitme yürek sızım, canyıldızım

 

Gitme gönlümün nazlısı

bakışlarımı bir boşluğa ilmikleyip

sonsuz kederimle başbaşa bırakıp gitme

gitme çöl olur, gitme ölüm olur

bir yaprak gibi kurur gider ömrüm rüzgarda

aysız, güneşsiz kalırım, susuz, havasız

gitme ölürüm

gitme

 

Gitme gece gözlüm, gitme öksüzüm

gidersen bu şehir sensiz kalır

seni ararım bütün duraklarda

bütün sokaklarda seni ağlarım

gitme anılara kar yağar

gitme dört mevsim ayaz olur

dört mevsim sonbahar

gitme ey yar

ağlatma beni sevda kapılarında

eğme boynumu

üşürüm, donarım her gece sokaklarda

 

Gitme yüreğimin sızısı

gitme alnımın yazısı, gönlümün nazlısı

gitme duman olur, tufan olur, ah olur

kuşlarda çekip gider bu şehirde

ne güneş doğar, ne sabah olur

her saniye bir can verir ömrüm

ölürüm sevda kapılarında

ölürüm gitme

gitme

 

Nuri Can

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dokunma İki Gözüm

 

Dokunma iki gözüm

Sorma

Ben kimim, adım ne, nereden geldim

kim açtı bu kahrolası çukurları yüreğimde

kimi sevdim, kime özlemim

kaç yıl sevda doldu iliklerime

kaç yıl eksildim.

 

Tut ki bir pınarım suyu kesik

Akamadım nazlı nehirlere tut ki

Susturulmuş binlerce türküyüm

Baştanbaşa aşk ve ateş

 

Say ki, küle gömülmüş bir sevdadan

düşleri islenmiş bir yaranın acısı damlıyor içerime

hasretin alevi damlıyor

uzun zaman eveldi

toplayıp suskularımı bir denize fırlattım

yalnız balıklar görsün

yalnız balıklar öpsün diye gözyaşlarımı

 

Sorma ben kimim, yaşım kaç

nasıl düştüm bu kaldırım taşlarına

ne anılar geçti üzerimden, ne acılar, ne ihanetler

bütün sevdiklerim kırgın

 

Tut ki incinmiş bir gülüşüm

Gecikmiş bir düş

Bir ateşin çemberinde

Yarım kalmış sevinçler kanayan

 

Tut ki kar altında sevincim

Bütün mevsimlere küsüm

anasız babasız bir öksüzüm

 

Kanadı kırık bir serçeyim tut ki

Dağlarda koparılmış kınalı bir çiçek

 

Ateşin zulmünü gördüm

Suyun ihanetini

Baştanbaşa aşk

Baştanbaşa hasret

Susturulmuş

Milyonlarca türküyüm

 

Dokunma iki gözüm

Sorma

Ben kimim, adım ne, nereden geldim

neden acılı dolaşır damarımda kanım

 

Bir sarı çiçek

Bir sarmaşık belki

çözer dilini yüreğimin

 

Upuzun yolların düğümlediği

ihanetlerin kilitlediği....

 

Nuri Can

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Olur mu Olur Olmaz Deme

 

Gönül Dostuma

 

Bakarsın bir gün çıkıp gelmişim

turna kanatlarına yükleyip yüreğimi

olur mu olur olmaz deme sakın

gözlerimde nazlı bir bahar

dudağımda gurbet türküleri

içimde tomurcuklanan hasretlerle

merhaba demişim

günaydın demişim, gülaydın demişim

düşmüşüm yüreklere bir tomurcuk gül gibi

 

belki bir sabah bakarsın yine beraber

bir bulut çizmişiz Munzur’un göğüne

dudaklarımızda o eski ıslık

birlikte tırmanmışız dağlara

yüksek tepelerde konaklamışız

Birlikte ıslanmışız yağmurlarda delicesine

baharın geldiğini, yaylaların yeşerdiğini

kumrularin seviştiğini görmüşüz

halaylarlar çekmişiz beraber, türküler söylemişiz

ve yeni bir umudu karşılar gibi uzak yollarda

gurbetten gelen bir dostu beklemişiz

 

olur mu olur olmaz deme sakın

bakmışsın çiçek açmışız saksılarda

kırlarda sarmaşık olmuşuz

ikimizin yüreği ile sevdalanmışız

sarılmışız bir gelin çiçeğine

yeni doğmuş bir bebek gibi

merhaba demişiz dünyaya

 

olur mu olur olmaz deme sakın

özlemlere kar yağınca gönül dağında

bakmışsın yine çıkıp gelmişim yağmurlarla

bölüşmüşüz acıları, hasreti, sevinci

birlikte aralamışız perdesini anıların

gün akıp gitmiş üzerimizde

oyunlara dalmışız yine, geç kalmışız eve

kulaklarımız da yıldız hikayeleri

ayışığına batmış üstümüz, başımız

yüzümüz, gözümüz gül yarası

 

olur mu olur olmaz deme sakın

pencereni açık bırak her gece

bakmışsın aşıp denizleri dalga dalga

rüzgarın kanatlarına binip sana gelmişim

bakmışsın yine beraber çıkmışız gurbete

hasret çiçekleri koklamışız yollarda

yıldızlar düşürmüşüz toprağa yüreğimizden

birlikte söylemişiz sevda türkülerini

birlikte üzülmüşüz, birlikte gülmüşüz

birlikte koşmuşuz dere boylarında

yamaçlarda yoldaş olmuşuz kekliklere

birlikte yorulmuşuz, yıkanmışız çağlayanlarda

 

olur mu olur olmaz deme sakın

bakmışsın bir gün çıkıp gelmişim

sarılmışız onca yılın hasretiyle

gözlerimizde iki damla hasret çiçeği

yeni bir güneş alıp dalımıza nar gibi

düşmüşüz yola

bir sen, bir ben, bir de dostluğumuz

yorgun hayatlarımızın akşamında

üşüyen yaralarımız

saçı ağarmış umutlarımızla

yüzümüz, yüreğimiz gurbet yarası

dertleşip gitmişiz kolkola

 

...../

unutmam seni

sen gönül dostumsun benim, gülüşü gül kokan

yüreğini yazamadığın şiirlere sakladım

şiirleri yüreğime

unutmadım son sözlerini, gülen gözlerini

bilirim gözlerin güneştir senin, yüreğin gökyüzü

 

sensizlik bir uçurum şimdi

şimdi her gece bir mektup yazarım sana

bulutlara asarım, rüzgarlara atarım

unutmadım korktuğumuz geceleri

okuduğumuz kitapları

yediğimiz dayakları babalarımızdan

 

görmesekte biribirimizi, duymasakta sesimizi

buluşuruz bir gün elbet

gönülden gönüle giden o yolda

 

yılda bir de olsa

ziyaret edemiyorsam seni

halimi aramızdaki ulaşılmaz dağlara ver

vefasızlığıma değil

 

mevsim kış

üşüyorsun belki

unutma dostumsun sen, gülüşü gül kokan

her zaman açık gönül kapım

 

..../

öldün

beni de öldürdüm

yüreğime gömdüler seni

 

Nuri CAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YENİLDİM

 

Gülmek için,

Ağlamak için,

Hatta nefes almak için;

Kanımın son damlasına kadar savaştım,

Ama yenildim.

* * *

Bu beklediğin andır,

Gel al emanetini

Korkunun ecele faydası yok,

Biliyorum.

Ama korkuyorum.

Yinede karşı koymayacağım,

Çünkü yorgunum.

Bunca zamandır direniyorum,

İşte pes ediyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ölüm Vakti

 

Hilal'e

 

Bu bahar erken geldi ölüm dostlar

goncası açılmadan mor dağların

ecel erken geldi, acı da, hüzün de

ağlıyor işte aydınlığın teninde su

ağlıyor işte bahçelerde gülün kokusu

nazlı Hilal'in uykusu

 

karda üşümüş bir gelincikti yüreği

yinede dört bir tarafa sevgi sıcağı saçardı

sevgi masalları anlatırdı insandan insana

yürekler mutlu mavi çiçekler açsın diye

 

kirli bir dünyada o hep gül ve umut koktu

avuçları gül kokan çocukların dualarında

geriye dönüp baktım yoktu

bir sabah erken geldi ölüm

son selamım bende kaldı

 

Adını bir gül dalına astım

üstüne Hilal'e diye yazdım

yükledim selamımı nazlı bir buluta

ona götürsünler diye anlaştım

 

gitti Hilal

bembeyaz hayaller serildi kırlara bu sabah

rengarenk çiçeklerle örüldü çimenler

 

Şimdi dışarda bahar rüzgarları

şarkılar suskun, gönüller suskun

gözlerde bir buğu

Çığlık çığlığa kuşlar

 

Aksi Seda'nın sesi kısık

yaslı, dudaktaki kelimeler

boğazlarda düğüm düğüm hıçkırık

 

kanadı kırık kuşların gagalarında kaldı düşleri

o en sevdiğim turna kuşuydu

en sevdiğim güvercin

en sevdiğim dağ kırlangıcı

kanatları rengarenk bir kelebekti

umut, yaşam ve dirençti

 

ey mavi bulut al götür yüreğimin sıcağını

ört üstüne

yıldızlara bakıp üşümesin nazlı bedeni...

 

Nuri CAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ah! Mümkün Olsa

 

Ah! mümkün olsa

acıdan sevinç

sevinçten umut yapardım

bölüp yüreğimi acılara

dünyadaki bütün çocuklara sevgi satardım

 

Ah! mümkün olsa

rüzgar olur eserdim bozkırlarda

dağ bayır dolaşır

usulca odalarına sızardım çocukların

üstlerini örter

alınlarından öper

her gece bir masal anlatır

sonra usulca çekip giderdim

 

Ah! Mümkün olsa

bozkırda ağaç olurdum

her bahar yeşerip

meyve verirdim her yaz çocuklara

sonra döküp yapraklarımı sonbaharda

savrulup giderdim rüzgarlarla

 

Ah! mümkün olsa

ulu bir çınar olurdum

baharı yaşardım dört mevsim

yağmurla yıkardım saçlarımı

rüzgarla kurulardım

sevgiden bir elbise giyip

çocukları kucaklardım her kış

 

Ah mümkün olsa

yol başlarında

soğuk bir pınar olurdum

gezerdim diyar diyar

su verirdim bağrı yanmışlara

üstümde pırıl pırıl güneş

dallarda cıvıl cıvıl kuşlar

akıp giderdim sonsuza

 

Ah! Mümkün olsa

toprak olurdum

buğday yetiştirirdim bağrımda

gül olur açardım bağ bahçe

çocuklara salardım kokumu

bulut olur billurdan damlalar dökerdim

yağmur olur yağardım damla damla çisil çisil

yağmurun yağmadığı ülkelere

 

Ah! mümkün olsa

baharı yaşardım her mevsim

güneş olur her sabah

umutla doğardım yeniden

sevgiyle bakardım insanlara

umutla bakardım, dostlukla

gelecek güzel aydınlık günlere

 

Ah! mümkün olsa

savaştan barış

barıştan insan yapardım

acıdan sevinç

sevinçten umut

umuttan dostluk yapardım

kurşun yerine çocuklara

her sabah şiir atardım

 

Nuri CAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Almira

 

Gelincikler

hep boynu bükük müdür bu şehirde?

hep ağlar mı salkım söğütler?

sözcükler yeter mi

bir sevdayı anlamaya, anlatmaya? Almira

gök gözlü kız

 

İnsanın konuştuğu dil

sevdaca değilse

nasıl anlatılır

nasıl anlaşılır

donmuş duygularla sevda

 

“anlat! ” diyorsun

 

benim konuştuğum dil

sevdacadır

sevda ise kalp dilidir

nasıl anlatırım Almira

 

sözcükler yeter mi

bir sevdayı

anlamaya

anlatmaya

dil yeter mi?

 

sevda dili sevdacadır

sevda çekenler bilir

Almira

 

sen hiç sevdalandın mı

gökteki kuşa

yerdeki suya

annesiz bir çocuğun

gözlerindeki acıya

oğlunu yitirmiş bir anneye

bakıp ağladın mı hiç?

 

ormanlarda kuşlarla

denizlerde balıklarla

gökyüzünde bulutlarla

konuştun mu hiç?

 

bilir misin?

akşam evine ekmek götüremeyen

işsiz bir babanın ezikliğini

tütünü bitmiş bir mahkumu hapishanede

ırzına geçilmiş bir kadının acısını

duydun mu hiç yüreğinde?

 

ben seninle ancak

sevda dilince konuşurum

konuşursam Almira

kelebeklerin dilince

çiçeklerin dilince

özğürlüğün dilince

kinden düşmanlıktan uzak

dostluk ve kardeşlik dilince

sen ırmakların dilinden

ağladın mı hiç Almira?

 

yaşam

bir oyundur Almira

bir filmde bir rol

maskeli bir balonun

önceden hazırlanmış

tekstleridir elimizde

okuruz

 

aptalca, sahtekarca ve derinliksiz

 

sevda

kardeşlikle bütünleşmemişse

dostlukla bütünleşmemişse

tüm kaygılardan uzak

savaş ve düşmanlıklardan uzak

özgürlük ve dostluk üzerine kurulmamışsa

sevda değildir

 

sevda, sevda demekse

ve

sevdan sevdaya denkse

işte o zaman

sevda, sevdadır Almira

 

kaygısız, yalansız ve içten

 

02-06-2005

Nuri CAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şiiranne

 

Hangi dal inlemez kırıldığı yerden?

hangi yaprak bilmez ayrılığı?

sonbahar rüzgarları esince...

 

el sarar mı yaraları şiiranne?

bak akşam oldu

nereye ve kime sığınır bir çocuk

yoksa kimsesi

 

yürekteki öksüz çiçek

gözyaşıyla beslenirse

kuruyup gitmez mi şiiranne?

anısı olur mu küçük rüzgârların?

kırılınca düş kanatları.

 

incinmez mi minik eller?

nazlı bedenler üşümez mi şiiranne?

yıldızlar örtmezse üstünü

nasıl ısınır çocuk gülüşleri

 

uyan ey sabah yeli!

uyan çiçeklerin nazlısı

uyan ey küskünü gül ömrün

İşte kurşun, delik-deşik et yüreğimi

dökülsün hüznün kırıntıları

 

bir acıyı, bin acıya sarıp

bir rüzgarın sesinde

alıp götürmez mi yaralı ırmaklar?

 

yanaklarında iki damla yıldızla

alıp götürmez mi?

gözlerindeki buğuyu

alıp götürmez mi?

siyah gülün uğultusunu yüreğinden

şiiranne

 

bak düş bulutları da gitti

ıhlamur kokuları da

nilüferlerin

yaprağını döktüğü yer de

şiiranne

 

şiir gibi yaşamak nasıldır?

şiir gibi büyümek

şiir gibi ölmek

bu nasıl bir dünya şiiranne

gülün acısı mıdır insan?

benim aklım almıyor

aklım almıyor şiiranne...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Küskün Çiçek

 

Siz bir küçük dağlı kızdınız

yavru bir ceylanın

gözlerinde ağlarken gördüm sizi

munzur’un tepesinde

öyle yalnız

çaresiz

ve tek başına

ellerinizde deste deste umut vardı

 

umutla bakıyordunuz dünyaya, barışla

ağladığınızda, gözyaşlarınız umut oluyordu

hasret oluyordu, rüzgar oluyordu

haykırıyordu dağların eteklerinde

 

ağladığınızda

hâle hâle oluyordu gözlerinizden

küçük yağmur taneleri

dökülüyordu çağlayanlara

ve çağlayanlarla beraber düşüyordunuz

yüreğimin orta yerine

damla damla gözyaşı olup

 

ey munzur dağlı küskün çiçek

siz

bu dağlarda kanadı yaralı kuşsunuz

umutsunuz

bulutların arkasındaki ışıltı

gökyüzünde binlerce yıldızsınız

 

yeryüzü ve gökyüzünün

kesiştiği nokta da unutulmuşsunuz

bakışlarınız hilal hilal

saçlarınız lüle lüle

 

ipek kanatlı bir kelebeğin

ipeksi kanatlarıdır

çiçekleri okşayan elleriniz

 

yeryüzü sizin için renklidir

güneş

ay

yıldızlar

ve gökyüzü sizin için mavi

munzur sizin için mutludur

 

bir masal fısıldayın istedim

o masalda hayalleriniz

yaralarınız

içinizde yanan ateşler

kır çiçekleri

ateş böcekleri

ve size ihanet edenler olsun

 

bir dağ yamacının güzelliğine

saklayıp kelimelerinizi

sustunuz

boynu bükük menekşeler gibi

karşımda

 

boyun büküyordu

bakıp gözlerinize

ıslak dağ menekşeleri

rengarenk kelebekler konuyordu

saçlarınıza

 

bu dağlarda

menekşeler hep boynu büküktü belki

belki, gelin gelin ağlıyordu gelincikler

bu yüzden suskundunuz

ve bu yüzden ben yalnız gözlerinizle konuştum

 

şiirlerim hep sizi yazacak, sizi anlatacak

uzaklarda olsam bile

hep yanınızda olacağım

neşenizle açıp, acınızla solacağım

 

vakit yok ağlamaya küskün çiçeğim

küsme, yine geleceğim

yaram yaranıza kardeş

sevdam sevdanıza eş

derdim derdinize dost

gönlüm gönlünüze yoldaş

 

güleceğiz hep beraber

vakit yok ağlamaya küskün çiçeğim

 

29/07/1982

Munzur yaylası

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba!

 

doğan gün

dalucları tomurcuklar

dağların esen rüzgarı

sıvırcık kuşlarının sevinci bahar

güneşe koşan çocuklar

bahardalı

analar, babalar

ey dünya

merhaba!

ben geldim...

 

Ben Bersu Dilse Can...

yeni dünyalıyım.

aydınlık dünyalardan güneş getirdim size

sevda getirdim sol böğrümde oymak oymak

kar akımsı umutlarımla çimil çimil

sizin için, bizim için, gelecek güzel günler için...

 

 

Ben Bersu Dilse Can...

durgun bir su gibi berraktır adım

alabildiğine mavi, alabildiğine engin

çakmaktaşı yalazlarında ak gedikli yıldızların

acı ve sevinciyle beraber,

öylesine taze, öylesine körpe, öylesine kutsal

gülpembemsi düşlerim, kan sıcağı duygularımla

emdiğim sütün akında selam getirdim size

sizin için, bizim için, gelecek güzel günler için...

 

Merhaba!

Ben Bersu,

yeni dünyalıyım.

gösterin bana dostlar hayatın yolunu

yaşamak ve yaşatmak için sevdamı

yeşertmek için filizlerimi...

 

Aydınlık bir çağa koşmaktır amacım

Anam, babam, kardeşlerim, bacım

... Ve sizler baştacım...

 

Merhaba!

Ben

Bersu Dilse Can...

 

27-12-2005

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şair Ve Şiir

 

Fırtınalar, seller mi yıkar yaraları?

Acılar, ayrılıklar mı?

eylül düşmüş bir ormanda

mavilere kanat çırpan

ateş gözlü bir serçe mi hıçkırık?..

 

bir gülün çınlamasıdır belki şiir?

üşüyen incecik imgelerde

ki,duyarlı rüzgarlarla hep sevişir şair

dipsiz uçurumlarda

her dize derin bir çığlık...

 

sevgi bir bahar yağmuru mu?

damla, damla yağan gönüllere

sevda bir ateş, ayrılık rüzgar mı ?

sevgiye hasret kalanlara.

 

yaralı bir şehir mi şiir?

sevdalı bir nehir mi?

akıp giden sonsuzluğa.

dalgın bir dal mı hüzünler naz ağacında?

suskuların alnacında yürek yansısı mı yüzler?

ki, aynaları hep kırık...

 

 

18/ 9/ 1980 Köln

Nuri CAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gam Vakti

 

Her gece

yüreklere

bir şiir ırmağı dökülür

bir mavi dize

 

sevdalı bir ayışığı

dalgalarla boğuşur

kavuşamaz denize

 

giderim

yıldızlarda gider

öksüz kalır limanlar

bir sızı düşer gedize

iner gökyüzü

damla damla dize dize

 

ay sendeler

su

ateş

kül

ve rüzgâr

şiir olur dökülür kirpiğinde

nazlı bir kızın

bütün özlemlere bedel

 

gül

aşk

toprak

kül

ve gönül

arı olur gezer çiçek çiçek

hasbahçede

masum sevgilere bedel

 

yel ne bilsin

yaprağın ürperişini dalında

el ne bilsin

 

nasıl güleyim ayışığım

sarıyıldızım

nazlıkızım

şimdi gam vaktidir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yüreğimize Sonbahar Düştü

 

Ey hüznü sonbaharın

ey gözleri bozkır ağıdı

kaç dilde ağlayacağız daha

kaç dilde susacağız

dayanır mı yürek bu kadar acıya

 

ay gülümsemiyor

yıldızlar da küs

yer duman duman

gök bulut bulut

sırtını dönmüş umut

heyhat!

bir uçurum kıyısında

düştük düşeceğiz

elini vermiyor hayat!

 

Ey hüznü ayrılığın

ey gözleri gül sağanağı

kaç şarkıda ayrılacağız daha

kaç şarkıda kavuşacağız

dayanır mı yürek bu kadar hasrete?

 

geçtiğimiz bütün anılar hüzün

bütün yollar tutulmuş

çözülmüşüz, dağılmışız...

ne yana dönsek

sonbahara düşüyor kalbimiz

uzun saçlı ayrılıklar bağlıyor adımlarımızı

 

gün geriye döndü

her yer karanlık

o kadar yalnız ve çaresiziz ki

kaybolduk

ışığı tükenen kör kuyularda

 

bütün hızıyla koşarak

bir korku kovalıyor ardımızdan

dilimizde ağıtlar

yüreğimizde ağır bir depremle

kalakalmışız kederli iki dağ arasında

ne yana dönsek tufan

 

onulmaz bir acının közünde

kızıl saçlı ateşlerde yanıyor hayallerimiz

savrulan sokaklarında ömrümüzün

yüreğimize sonbahar düştü

hayat gülmüyor bize

 

Nuri CAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Avcılar peşinde ömrümüzün

 

Yaralı yavru bir ceylandır bakışın

hüznün yamacında ürkek ve tedirgin

avcılar peşinde ömrümüzün

hayat ki ihanet dolu ey gül

hayat ki acımasız.

ister tuz bas yarana

ister dağla acını

dinmez sızı

 

Gül açar dağlarda

bir kez gülseydin oysa

ışık olur yayılırdı evrene gözlerin

sevda olur dolardı gönüllere

 

Yüreklere de kar yağar ah gül

buz tutar bakışlar dalgın sularda

yangınlar içinde de olsa insan

üşür bazan

ihanet görmüşse sevdiklerinden

 

Dünya ki bir değirmen ey gül

öğütür her gece hayallerimizi

ve ardına bakmadan

savrup götürür uzak iklimlere

dönmemek üzre....

 

Sorma ırmaklar nereye akar

kuşlar nereye uçar

yaşam nereye gider

ölüm nereye

acının dili yok

acının dili yok

 

hüzünlere yazılsada yazgımız

yuvarlanıp yuvarlanıp gitsede nehirlerde

kanasada yaramız

fark etmesede kimse

ekle yüreğini yüreğime ey gül

tutuşturalım bir ucundan

her dem içimize batan bu hayatı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TAŞIR MI? YÜREĞİN BUNCA AĞRIYI

 

 

Taşır mı? yüreğin bunca ağrıyı ihaneti

göç eder mi? acılar başka bir acıya

yakınlaştıkça kıyısına uzaklaşır mı? aşk

dayanır mı? söz dudağındaki son sancıya

 

paylaşır mı? yalnızlığını bir dağbaşı ıssızlığı

dönersen cevizağacın tanır mı? seni

özlem dediğin saçlarını okşayan ninen mi?

seslensen bu kıyıdan alır mı? seni

 

bir gün çağlayanlara vurunca türkülerini

havalanır mı? sesinden yine bir kuş dalgası

aşk filizlenir mi kalbinde o nazenin kızın

kapanır mı? içindeki kırık sevda yarası

 

ay buluttan çıkınca yıldızlar gülümser mi?

eser mi? başında yine kavak yelleri

dudağını öptüğün gül, sevdasına küser mi ?

arar mı? kıyı köşe seni mahmur gözleri

 

Nuri Can

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kirlenen Umutlar

 

Zaman sararmış yapraklar gibi

Savrulurken hayatın uçurumlarına

Sonsuzlugu avuçluyoruz hep beraber

Tarihin kirli dönencelerinde

 

Banka cüzdanlariyla ölçülüyor yaşam

Aşklar,bir gecelik ilişkiler kadar değersiz

Dökülen yapraklar gibi geçersiz dostluklar

Kara bir leke taşıyor yarınına herkes

Eski incelikler, ilişkiler yok artık

Unutulmuş sevdalar üşütür yüreğimizi

 

İçli türküler yakışmıyor artık sesimize

Müzik diye sözsüz sözcükler tıkılıyor kulaklarımıza

Kimse kimseyi anlamıyor

Kimse kimseyi bağışlamıyor

umutlarıda kirletiyoruz hep beraber

Kirli bir kefen örerek cesetlerimize

utanarak bakıyoruz geleceğine çocuklarımızın

 

Gün gelecek

Herkes kendi yarattığı cehenemde yanacak

Duygu kalmayacak sevgi kalmayacak

Yürekler taşlaşacak taştan anılar gibi

İnsan olup olmamanin önemi kalmayacak

 

Nuri CAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SEVDA Kİ TEK ÜLKEMDİ

 

 

Yüreğimin yüzüme yansısıdır hüznüm

Ömrümün alnacında

Ki aynaları hep kırık

 

Fırtınalar sellerle yıkadım yaralarımı

Alev ateş ırmaklarla

Kimseye sevgilim diyemedim ömrümce

Doya doya sarılamadım

Sevdaki tek ülkemdi benim

 

Bir rüzgar gülü gibi

Dönendim durdum uçurumlarda

Her gece bir sevgilinin koynuna düşürdüm

düşlerimi

her sabah bir gelinciğin yaprağında üşüdüm

bir öpüşün bir dokunuşun ödentisine

sakladım gülüşlerimi

 

şiirler neyi anlatır insanlara ey hayat

şarkılar neyi

ya yaralı bir ceren gibi içimde taşıdığım bu aşk

üstünde acılar içinde kıvrandığım bu yatak

bu soğuk ıssız insafsız geceler

 

sevginin rengi nasıldır ey hayat, neyi anlatır ölümler

menekşe kokan gül kokan yeniyetme bir bahar

ya satır aralarında boğulan çığlıklar

 

yalnızlığıma uzanan bütün eller yalancı

dilim suskuyla yoruldu, gönlüm aşkla

dudaklarımda yosun bağladı çığlığım

herkes kendi gerçeğinde kalıyor oysa

öfkesinin yanardağında

 

uzat ellerini ey hayat, iplerin koptugu yerde

umut ile sevgi birleşince

yerleşince yüreğe aydınlığın kanı

sisler çözülür, geceler geçilir

varılır ufkun şafağına

umut tükenmez insanda, sevgi tükenmez.

 

Nuri Can

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Savaş gözyaşı ve kan

 

Vahşi çığlıklarla savrulurken çöl

Ölüm askerleri kol geziyor korkunun vadilerinde

Topa tutuluyor dört bir yandan sığınaklar

Ayaklar altında kaldı kardeş ülkem ve düşlerim

 

Bilirim birazdan ateşe verilecek evler

Ölüm sirenleri dolaşacak kapıları birer birer

Tutuşturacaklar kardeş ülkemi bir baştan bir başa

Çocuklar doğmadan ölecek

Sevişmeden dökülecek çiçekler

Ayinsiz törensiz gömülecek oğullarım kızlarım

Alıp götürecek sevinçleri gözyaşı ve kan

 

Çiçeklerin alnında kalacak kan lekeleri

Bir tomurcuğun rahminde büyüyecek

Çaresiz kalacak yaşam, kurşuna dizilecek umutlar

Gepegenç ölümlerin üstüne düşecek ay

Kızaracak utancın yüzü, utanmayacak yeryüzü

 

Nuri Can

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

El Bağlayıp Aşka Ağla

 

Gece gözlerini kapayınca gözlerin başlıyor

sen gözlerini kapayınca zifiri karanlıklar

uğultular yağar göklerden, alev-ateş ırmaklar

içini çeker bir çocuk, bir şarkı çıldırır dudaklarda

 

ne zaman seher yelleri esse uzaklardan

yüreğime papatya işlemeleri örülür tel tel ışıklardan

mor ötesi tünellerden sevdalar çağırır beni

ve bir ateş olup sarıp sarmalar gönül coğrafyamı

aşka el bağlayıp yanıyorum

 

ben ki, her ayrılığın terkisinde bir aşk taşıyorum

her aşkın terkisinde bin özlem yaşıyorum

düşlerimi deniyorum ırmaklarla, gözlerimi

unutulmuş istasyonlarda, bir ayrılıp bir kavuşuyorum

 

ey dudağımda kelebek ölüleri

ey yıldızları gözlerimin

ey ömrüm, ey gençliğim, ey sevdiğim

kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimi

kayıp mezarlara gömüyorum, yüzüme siper ettiğim gülüşlerimi

ve acılarımı sevdalı bir kuşun kanadına bağlayıp

ardından el açıp aşka ağlıyorum

 

gücüm yetmiyor artık karşılamayı baharları yeniden

ve yeniden yaşamayı sırılsıklam aşkları

şimdi bir çöl akşamı yarım kalmış ömrüm

ey deyip susuyorum

ve ağlıyorum ardından aşka el bağlayıp

sende el bağlayıp ağla

 

ben yüreğimi uzak dağbaşlarında yitirdim

ağlamayı öğrendim ardından

sisler ve sanrılar kaldı elimde

dönüp bakamam geriye

anla

 

sorma nerde kaldı hayallerim

kim açtı bu kahrolası çukuru yüreğimde

hangi iklimin kederinde kayboldum

Şimdi dünyanın bütün yalnızlıklarına gözlerim yağıyor

dönüp gelemem geriye

anla

ve aşka el başlayıp ağla

 

Nuri CAN

17/11/88/nijmegen

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şehir ve Kar

 

Yüreğime kar yağıyor

beyaz bir kefen örtüyor yalnızlığımı

kar altında uyuya kaldı sevinçlerim

yine de gülümsüyorum umutla

bakıp yüzüne gül kızımın

ısınıyor hayallerim

içimde karlar eriyip eriyip gidiyor

kızım gülümsedikçe

bahara sakladığım yeşillerimde

yeniden yeşeriyor umut

 

Yüreğime kar yağıyor

üşüyor havada sesim

bembeyaz bir sessizlik içinde sokaklar

sustuklarımın ve söyleyemediklerimin izleri

sahipsiz kalıyor kar üstünde

silip süpürüyor rüzgarlar

içimde gemalmaz bir isyan

habire koşuyor

hüzün versede yaşadıklarım

her gün biraz daha

gülümsüyorum yine de kızımın hatırına...

yüzüme sakladığım çocukluğumla

 

 

 

N.Can

ey gül

ey güller gülü

bağrımın ödülü

Ey gül-i Rânâ

durdum divana

bir tas su ver yar aşkına

 

Bir kelebeğin kirpiğinde asılı kalmış

yanlış rüzgarlara savruluyor şiirler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Darağacı Darağacı

 

Zıpkın yemiş bir balıktı yüreğimiz

ışıklı denizlerde

çırpındıkça,

açılıp kanadı yaralarımız

çağcıl acıların labirentinde

sarsıldıkça ihanetlerle yaşama sarıldık

 

Dalgalandıkça

kudursun diye sevgi denizleri

uğuldasın diye ıssız dağlar

bütün akarsuları gözlerimizde topladık

bütün rüzgarları soluğumuzda

dünyanın bütün dillerinde

zulmü haykırdık çığlık çığlık

 

Üşüyerek sarılıp bir umuda

acının gündönümlerine ateşler yaktık

 

Bin soluk çırpıntısında

bitimsiz bir yamacı tırmanırken

yüzyılları içilmiş alın terlerinin akıyla durulduk

urartu ateşleri yakarak çıktık körkaranlıklardan

ki, sabah ateş kanatlı bir dağdı zaten

devşirilmiş bir eylül ortasında vurulduk

 

Boynumuzdaki kementleri

yarınların gün doğumuna uzatarak

ve bir sevdayı yüklenerek darağaçlarında

dik tutup başımızı yokuşlarda hesapsız

böldük ikiye karanlığı keskin bir sancı gibi

 

Dünyanin bütün çöllerini yeşertebilecekken

kendi yüreğimizin yangınında kavrulduk

 

Nuri Can

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.