Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

acının felsefesi olur mu?


frozen

Önerilen İletiler

sardunyam sen ne yaptın..evet ben o kanserli hastanın yani babamın gözlerinin içine baktım..ve kopup gitti o günden beri benden birşeyler... :crying:

çok özür dilerim... işte gerçek acı bu... gidiyor ve sen hiç bir şey yapamıyorsun... :crying:

bende amcamı kaybettim ve eniştemi... eniştem giderken ben yasin okuyordum o gözlerime baktı ve gülümsedi... ve gitti... :crying:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TUTUNAMADAN GÖMÜLENLER

 

 

Hepimiz birer bahane bularak aşık oluyoruz,hiç tanımadığımız mahkum

yüreklere...Ne parmaklık olabiliyoruz onlara,ne de azat edebilecek kadar

güçlü hissedebiliyoruz kendimizi.

 

Hangi yana baksak dağlar ve denizler görüyoruz aşmaya kudretimizin

yetmediği.Kartallar gibi yükseklere çıkmak istiyoruz;yılanlar gibi sürünerek

inmek zorunda bırakılıyoruz naçar..Derinlikleri keşfetmek

istiyoruz.Keşfettikçe vurgun yiyen balıklara dönüyor en çocuk yanımız.Uzak

ve bilinmedik kentler çekiyor bizi.Onun avuntusuyla su serpiyoruz çatlayan

metruk yüreğimize.Erteliyoruz bütün ümitlerimizi.En çok biz geç kalıyoruz

özlemini çektiğimiz beldelere.

 

 

 

 

Bütün somut gölgeleri,ütopik duygularla soyutlaştırıyoruz.Tüm görüntüleri

maneviyatla satın alamayacağımız maddiyatlıklar olarak

görüyoruz.Güvensizlikler parmaklık olurcasına sarıyor dört bir yanımızı.

Ne tarafa yönelsek maskeleri yüzüne mesken yapmış birilerini görüyoruz.

 

HİÇBİR maskeye açamıyoruz yüreğimizi.Açamadıkça kutsal bir emanet gibi en kuytu

yerlerimizde yaşayan gerçek biz saklıyor bizi.

 

 

Bazan konuşmak istiyor paslı dillerimiz.Konuştukça dilsizleşiyoruz.Yüreğimiz zift akıtan şelalelerle

dolu.Ve bizim elimizde kötülükleri yok edecek İbrahim'in baltası yok.

Ne yapsak yok işte.

 

Sevgilerimize,hasretliklerimize milyonlarca kilit vuruyoruz şimdi.

Mezara girer gibi uzanıyoruz mermer döşeli ranzalara.Soğuk yastıklar

göz yaşlarımızdan başka ses duymuyor.Ne şarkılara sığdırabiliyoruz

yüreğimizi,ne de bir ana şefkatiyle okşayabiliyoruz kanayan yaramızı.Bütün

suretlere yabancıyız şimdi.Acılarımıza alışmaya çalışırken bir de bakıyoruz

ki tam ortasındayız ve sadakatimizi büyütüyoruz aslında.

 

Eller tutmak ve yürekler tanımak anlamını yitiriyor usul usul.Hiç bir gözü

bir yerlerden ısırmıyor gözümüz,hiç bir el tutulası gelmiyor.İsteklerimize

ırak bakışlar avutuyor bizi.Ne doğduğumuz yer,ne büyüdüğümüz sokaklar,ne

sevdiğimiz kız ....

 

Hiçbiri bize ait değil..!

 

Yalın ayak koşabiliyor muyuz uçarı ve çocukça?

Kimin umurunda harcanan gençliğimiz,beyhude geçen ömrümüzün telafisi?

Hepimiz ölmek için doğmuyor muyuz?

Hangimiz üç-beş saatlik mutluluğun sarhoşluğuyla geçirebiliyoruz ömrümüzü?

 

alıntı..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ruhu vicdan azabı acıtır, en çok acıtan belki de odur sahiden... haklısın...

 

ruhu beslemezsen çok çabuk yaralanır, bedenini beslediğin gibi, büyüttüğün gibi ruhunuda beslemeli ve büyütmelisin... yani biz hepimiz...

 

ruhu özlemde çok acıtır, yalnızlık çok acıtır, çaresizlik çok acıtır, kıskançlık çok acıtır, kaybetmek çok acıtır... ve neyi kaybettiğimiz çok önemlidir... belki de hayatınızın anlamını kaybetmişsinizdir. eğer öyle ise artık yaralı ve dağınık bir ruha sahipsinizdir.

 

ben ruhuma ilacı ve gerçek dermanı ancak İlahi aşkta buldum... nerede ve nasıl yaralanırsam yaralanayım onda onarıyorum kendimi... ama benim düşüncem ve inançtan anladığım her birimizin olduğu gibi kendime özel ve kendimce...

 

bir önceki iletimde de söylemiştim... acı yaşamayan hiç yaşamamıştır... ama acıya kahretmek yerine o acıdan ne kazandığıma bakmaya çalışıyorum. biliyorum ki her iyiliğin içinde bir kötülük ve her kötülüğün içinde de bir iyilik var... ne ölmekten korkuyorum ne de yaşamaktan... yaşıyorsam var sebebim... öleceksem de var... yaşamın bana ve bize kazandırdıkları, kaybettiğimizi sandıklarımızdan çok daha fazla...

 

kalbimden nefreti söküp atmaya çalışıyorum... nefret hem bedenime hem ruhuma umulmaz yaralar açıyor... nefret yerine daha çok sevgi ve daha çok hoşgörü... bilmiyorum yaşadığım kadar daha yaşarmıyım... o yüzden hiç bir yarışın içine girmeyeceğim. ben kendimden mesulüm... herkes gibi... baktığımı görmeye, duyduğumu dinlemeye, bildiğimi sandığımı yeniden gözden geçirmeye çalışacak ve bonus olarak ne kazanırsam onu alıp gideceğim... -_-:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

acının felsefesi en iyi "acı" nedir diyerek yapılır herhalde... bedeninizin çektiği acılar vardır, herhangi bir hastalıktan, kazadan, yaralanmalardan ya da tamamen psikolojik olarak hissettiğiniz bedensel acılarınız... onları hissedersiniz, acının derinlerine inersiniz. ızdırap çekersiniz. ağlarsınız, dostlarınızın gözünün içine bakar acınızı dindirebilmelerini istersiniz... siz ölüm döşeğinde yatan kanserli bir hastanın gözlerine baktınız mı hiç? her geçen dakika onun gitmekte olduğunu bildiğiniz hatta onunda bildiği anlarda hiç bir şey konuşmadan ona gözlerinizle hoşçakal dediniz mi?

 

acı nedir? acı herşeydir... ve bütün canlılar acıyı yaşarlar. hiç yavrusunu kaybetmiş bir köpeğin nasıl ağladığını gördünüz mü? bir karga yavrusunun ilk uçma denemesinde yere çakıldıktan sonra can verişine tanık oldunuz mu, ya annesinin feryatlarını duydunuz mu? acı yaşamayan hiç yaşamamıştır...

 

birde ruhsal acılar vardır, çocukluktan ruhunuza kazınan acılarınız sizi ölene kadar asla terketmezler. çocukken sizi yarım bırakıp giden şeyler bir daha asla geri gelmezler... ve bunların telafisi yoktur... artık ruhunuz yaralanmayı öğrenmiştir. hayatınız boyunca da öğrenmeye devam edecektir. bir zaman gelecek artık yaralanacak hiç bir hücrenizin kalmadığını sanacaksınız ve hatta gardınızı alacaksınız kimse sizi yaralayamasın diye... ama nafiledir, hep bir yerde hata yapacaksınız, hep bir boşluk bırakacaksınız. ve sizi yaralamak isteyenler o boşluğu fırsat bilecekler ve sizde kalanlardan onlarda biraz alıp gidecekler...

 

ruhu en çok ne yaralar yani en çok ne acıtır? hadi şimdi bunun felsefesini yapalım... :unsure:

 

 

Çok güzel analiz etmişsin Sardunyacım.

Düşüncelerin ve hissettiklerin acıyı anlamamıza ve düşünmemize sebeb oldu .bunun üzerine yazılacak fazla bir söz yok yüreğine sağlık ......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

size bir acı hikayesi anlatayım. bakın acılar nasıl çeşit çeşit...

hikayeye göre... gencecik bir kız, birine sevdalanmış aldanmış, bir çok kadın gibide bedenini o çok sevdiğine vermiş. ama adam ona aşık değilmiş. onun ki hevesmiş... ama bir kez elde etmiş ya kızı artık yüzüne bakmamış bir daha... kaçmış köşe bucak neresi olursa... aradan aylar geçmiş kız hamileymiş... söylememiş hiç kimseye, ne ailesine, ne arkadaşlarına söyleyememiş. adam ise biliyormuş ama bildiği halde kızı görmezden ve duymazdan gelmiş...

 

neyse işte 6 ay geçmiş kızın annesi şüphelenmiş. kızı alıp götürmüşler bir hastaneye, doktorlar demişler kızınız 6 aylık hamile.

anne yığılmış hastane koridorlarında, kız ayrı bir köşede utanç içinde... :blushing:

 

ne yapacaklarını bilemeden çıkmışlar hastaneden yürümüşler saatlerce, bir dostlarına gidip açılmışlar, ağlayarak ve utanarak...

bir bebek gelecek dünyaya, hiç bir günahı olmayan, bir bebek gelecek dünyaya ama hiç istenmeyen... dostları teskin etmiş onları, yapacak ilk iş kızın günahına girenle konuşmak ve evlendirmek demiş... hep beraber gitmişler adamın evine, toplanmış aile meclisi ve bebek bizdense kabulümüz demişler... dna istemişler. kabul edilmiş...

 

kız ve ailesi umutla evlerine dönmüşler ama ne kızın sevdiği adamdan ne de aileden bir daha haber alınamamış... :closedeyes:

 

gel zaman git zaman bebeğin doğma günü gelmiş. herkes çaresiz doğan bebeği ne yapacaklarını düşünüyorken bir dosttan haber gelmiş!!! ben bir aile buldum bebeğe. ailenin 16 yıllık evliliklerinde hiç çocukları olmamış ve bir bebeğe öyle hasretler. aile ve genç anne hiç karşılaşmamış o dost aracı olmuş bebeği hastaneden almış... almış almasına da, kız doğana kadar ölmesini istediği bebeğini görünce ona bağlanmış, o masuma bakarken ağlamış, ağlamış, ağlamış... kadın çocuğu almış ve tam arkasını dönüp giderken bebeğin annesi seslenmiş... "ablacım, bir kez daha sevebilir miyim?" "son kez öpebilir miyim?" :crying:

 

acı mı, işte çeşit çeşit...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Acının felsefesi...

 

her acı kendini yaşayana ağır gelir, başkalarının çektiği acıyı hissetmek zordur. insanlar acı konusunda da bencildir. bazen sizi dinlermiş gibi yapan dostlarınız bir yalan "vah vah" çekerler ve başlarlar kendi dertlerini anlatmaya. ve hatta bazıları vardır "oda bişey mi, benim derdim daha büyük" derler ve acınızla ilgilenmezler bile. hep sizden daha dertlisi vardır ve derdinizden daha büyüğü...

 

çok güzel sözler vardır hayata dair. mesela..."ateş düştüğü yeri yakar" evet ateş ancak düştüğü yerde iz bırakır ve orayı talan eder. ateşin yakınında bulunanlarsa biraz olsun o ateşin şiddetini duyarlar ve ateş sönene kadar o yöne bakarlar. oysa ateş söndüğünde artık seyircisi de kalmaz... ama yandığı yerde çok iz bırakmıştır; kurutmuş, kavurmuş, hiç bir canlı kalmamıştır.

 

yangın kimi zaman küçüktür kimi zaman büyük. bazen ormanlar yanar bazen küçük bir bahçe, bir yürektir yanan bazen ya da sadece ten....

 

depremlerde kaybedilmiş canlar gibi yanar ormanlar. onlar yandıkça etkisi onlarca yıl gitmeyecek izler bırakır, orada yaşayan canlılar da o yangınla kor olmuştur. her orman yangınında yanmalı sizinde içiniz mutlaka. eğer siz de bir ağaç olsaydınız ve o yanan ormanda bulunsaydınız ne olacağınızı düşünün ve öyle önemseyin ormanları. her ağacı canınızmış gibi...

 

yakmasınlar ormanları, bir ağaç kadar değeri olmayanlar. hiç bir canlıya ev/bark oldunuz mu siz, hiç oksijen verdiniz mi doğaya, hiç baharda yeşillenerek çağlattınız mı gönülleri. siz/biz sadece kendimiz için yaşarken bir ağaç hepimiz için yaşıyor. o yaşadıkça nefes alıyor, o yaşadıkça mutlu oluyoruz...

 

ve ben bir orman yangınından daha büyük bir acı düşünemiyorum... telafisi o kadar zor, etkisi o kadar ağır bir başka acı var mıdır?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

mahsen29.jpg

 

UÇURUM

 

Bir ağaç sürüsünün üstünden

Çok ağaçlı bir ağaç sürüsünün üstünden

Kesilmiş limon dilimleri gibi düşüyor güneş

Votka bardağımın içine

Benim olmayan bir sevinç duyuyorum.

 

Kesiyorum durduğumuz yeri ortasından

Ey görünüş! seni bir yerinden hiç anlamıyorum

Dibimde değil ayaklarımın, damarlarında

Derinliğini orda tutan, orda harcayan

Uçsuz bucaksız bir uçurum.

 

Zamanla değil, bir yerde

Benim olmayan bir şeyle yaşlanıyorum

Geçiyorum ilk şeklimi tüketerekten

Ağır ağır yanan bir tuğla harmanını

Billurdan sarkaçlarıyla.

 

Kalbim, serseriliğim benim..

 

EDİP C.

 

ne duyarlı bir yaklaşım...bir slogan vardıya sardunyam..ORMANLARI KORUYALIM,ÖNCE KENDİMİZDEN...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

naraacxq2.jpg

 

Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda

Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz

Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında

 

Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl

Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril

Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil

 

Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var

Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul'a

Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım

Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul'u

Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda

Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında

 

duyarlı arkadaşım bu şarkı çok etkiler beni... çok severim. tam yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.