Φ Altinay Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2014 Paylaş Gönderi tarihi: 27 Kasım , 2014 Hilmi Ziya Ülken Türk Kozmogonisi (Evrendoğumu) İnsanoğlu benliğinin idrakine vardıktan sonra, bu evren nasıl meydana gelmiştir diye kendi kendine soru sormuştur, her milletin kendine göre bir açıklama şekli var, buna kozmogoni(Evrendoğum) deniyor. Konunun uzmanı Rahmetli Felsefecimiz Prof.Dr. Hilmi Ziya Ülken’in(1901-1974) bu konudaki araştırma sonuçları.Muhtelif parçalarını dağınık olarak gördüğümüz Türk kozmogonisinin en tam şeklini Radloff, Altay Türklerinde bulmuştur. Ona göre âlemde hiçbir şey yokken yalnız Karahan ve su vardı. Karahan(Gören) ve su (görünen) idi. Yani epistemolojik(bilgibilimsel) lisanla biri suje(özne), diğeri ise obje(nesne)’yi temsil ediyordu. Karahan şekilsiz görünmeyen(özne) bir kuvvet olarak, Su’dan(Nesne’den-Kaos’dan) kişiyi yarattı. Ve böylece kendini yalnızlıktan kurtarmak istedi.Bu yaradış şeklinde iki akidenin esaslarını görüyoruz. Bir taraftan orada hayatın menşei olarak suyu kabul eden Thales’in kozmolojisini buluyoruz..........Diğer taraftanda İslam tasavvufunda devam eden..... Fakat orada kuvve halinde olan şey Allah tarafından, fiili hale çıkarılmış.......Eski Yunan’da Platon ve Aristo felsefelerinin bu kozmolojiye dayandığı görülüyor. En eski menbalarıyla yani (Hiong-Nuo ve Sumer) Türk kozmogonilerinde ve onlar vasıtasıyla yekdiğerine bağlanan Çin ve İran kozmogonilerinde umumiyetle cretionisme fikri görülür. Onların Akkadlar zamanından Kur’an’a kadar gelen bütün mukaddes kitaplarda Allah’ın âlemi ve insanı ‘yoktan var ettiği’ kanaati mevcuttur. Garp felsefesi Sumer ve Yunan aslından gelen eternisme ile Hıristiyanlıktan gelen creationisme fikirlerinin mücadelesine sahne olduğu gibi; İslam felsefesi de –aynı suretle- Türk, İran ve Yunan aslından gelen kozmolojik telakkilerle Kur’an’ın “hilkatçilik”i arasında bir mücadele sahnesi olmuş ve bütün İslamî tasavvuf bunu “ezelcilik” lehine tefsir etmeye çalışmıştır.“Kişi” ve “Karahan” su üzerinde uçmağa başladılar. Fakat kişinin gururu ve ihtirası Karahan’ı aşmaya ve başını göklere yükseltmeye sevketti. Karahan onu cezalandırmayı düşündü. Suyun dibine batırarak “bilmek” ve “uçmak” iktidarlarını ondan aldı. Fakat sonradan bu tek ve sevgili mahlukuna acıyarak ona “bilmek”i iade etti. Yalnız gurur ve rekabetinin yanlış yollara sürüklediği “uçmak”ı ona geri vermedi. Onu bir yere bağlamak ve yaşatmak için denizin dibinden bir yıldız(yulduz) yükseltti. Bundan bir avuç toprak aldı ve böylece adalar ve dağlar meydana çıktı. Fakat kişi bir türlü uslanmadı. Yine yaratanla boy ölçüşmeye kalktı. O zaman Karahan (Yayık) isminde bir melek gönderdi. Onun vasıtasıyla kişiyi yeraltına tardetti ve Erlik(Yerlik) Han diye ad koydu. İnsanlar onun neslinden yetişti.Burada kişinin Karahan’la mücadelesi, Prometheo’nun Zeus ile mücadelesini hatırlatıyor. Diğer cihetten sami kavimlerdeki şeytanın gururu, Allah’la rekabeti ve evvelce onun sevgili meleği olduğu halde sonradan yeraltına tardedilmesi üsturesi da aynı mahiyettedir. Âdemin cennetten tardı ve yeryüzüne gönderilmesi ile Türk kozmogonisinin bu üsturesi birbirine daha yakındır. Uçmak’ın kişiden alınması şayanı dikkattir. Uçmak’ın cennet olduğu ve böylece bu cümlenin aynı zamanda cennetten tardı ifade ettiği de görülüyor. Bilmek ve Uçmak, akıl ve ihtiras gibi ruhun iki kudretine takabül ediyor. İnsanın gururunu kırmak için kendisinden ihtirasın alınarak yalnızca mutedil ve sakin akılla bırakılmasını ifade etmektedir.Türk kozmogonisinde dikkat edilecek bir nokta da kadının yaratılışıdır. Sami(Arap) kozmogonilerinde Havva, Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Yani ayrı bir varlık, başlı başına bir yaratılış olmayıp ondan ayrılmış bir parçadır. Halbuki Türk kozmogonisinde kadın (hatun) kişinin bir parçası değildir. O, Karahan tarafından ayrıca yaratılmış olup Yer Hatun ismiyle Yerlik Han’a muadil bir kuvvet teşkil eder. Kozmogoninin bu hususi vasfı, eski Türk ailesinin Peder-şahî değil, fakat pederî bir esasa göre kurulmuş olmasından ileri geliyor.(Yani babanın bir kral gibi mutlak otoritesi yoktur, fakat Aile reisi olarak otoritesi vardır. Burada kadının hareket alanı bulunmaktadır. Hakan’ın işi olduğu zaman devleti Hatun’un yönettiği de bilinmektedir.)Türk Tefekkür Tarihi- Hilmi Ziya Ülken- Yapı Kredi Yayınları-1982 Baskı-Sayfa 34. Not;Hilkat=Yaradılış, tabiat, fıtrat Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.