Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

AKP, AİHM’de mahkum oldu: “Hükümet Taksim’i 1 Mayıs’a hazırlamak zorunda!”


Evrim

Önerilen İletiler

DİSK ve KESK’in 2008’de başlattığı hukuk mücadelesi sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 22 Kasım 2012’de verdiği kararla AKP’yi mahkum etmiş, Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğunu tescillemiş ve hükümeti Taksim’i 1 Mayıs mitingine hazırlamak zorunda bıraktı.

 

Kararın Etkileri :

 

a) Uygulanma Zorunluluğu: Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ın kutlanmasını sağlamak Hükümetin görevi olmuştur.

Kamu Düzeni ölçütü: İnsan Hakları değerler sisteminde kamu düzeni uluslararası bir kurum olarak ele alınır, bu kurum gereği Hukuk Devletin gerçeklesme şekli olarak, Hukuk Kurallarının uygulanma zorunlulugu, Hukuk Kurallarını oluşturan Mahkeme Kararlarının da uygulanması zorunluluğunu tüm taraf ülkelere yüklemiştir. Hükümet, İHAM tarafından 27.11.2012 tarihinde verilen bu karara itiraz hakkını kullanmamış, kararda yapılan tespitleri kabul etmiştir. İHAS 46 m./1 İHAM kararlarına uyma yükümlülüğünü düzenlemiş, İHAS 44 m.de kararlara uymamanın Bakanlar Komitesinin Denetimini gerektireceği yaptırımını düzenlemiştir.

 

1 Mayıs’ın kutlanmasını sağlamak Hükümetin görevi

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 19 Ocak 2000 tarihli kararı ile de İHAM kararlarına uyma yükümlülüğünü idari bir organ olarak da teyit etmiştir.

Anayasa 90.m/ son fıkrasında uluslararası sözleşmelerin doğrudan uygulanacağı düzenlenmiştir. “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.”

Tüm bu ulusal ve uluslararası düzenlemeler gereği bu karar uygulanması gerekli bir karar olmuştur. Kararın gereği gibi uygulanabilmesi için Hükümet gerekli önlemleri alıp, Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs’a hazırlamalıdır.

Aksi halde, İHAS 44.m. gereği Bakanlar Komitesi denetimi ile karşı karşıya kalacaktır.

 

a. Taksim Meydanı, 1 Mayıs’ta kutlamalara hazır olmalıdır.

Taksim Meydanı üzerindeki kısıtlama ve yasaklama bu kadar ayrıntılı incelenmiş, Hükümetin her tezi cevaplandırılmış ve Taksim’in kent hafızasındaki yeri bu kadar açık olarak tespit edilmişken, hiçbir bahane 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına gerekçe olamaz. Yapılan kazı, inşaat vs. her türlü faaliyet ya sonlandırılmalı, durdurularak, gerekli önlemler alınarak Meydan 1 Mayıs’a hazırlanmalıdır.

Taksim Meydanı’nda inşaat yapılıyor olması, İHAM kararının uygulanmaması gerekçesi olamaz. İHAM kararları etkili olarak  uygulanmak zorundadır.

O halde Hükümet ne yapıp edip, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ın kutlanması için önlemler almalı, ya inşaatı bitirmeli, aksi halde ara vererek, Meydanı toparlamalı, kutlamanın yapılmasını sağlamalıdır. Kuşkusuz bu çabalar ve sonuçları, büyük ozan Ruhi Su’nun türküsünde dilediği şekilde yaraları sarmaktan henüz uzak olsa da; toplumsal muhalefetin hiçbir zaman kendilerine verilenle yetinmediği, haklarını kullanmakta her zaman kararlı ve güçlü oldukları, hiçbir mücadele alanını terketmediklerinin, sabahın bir sahibinin (3) varlığının açık göstergesidir.(4)

 

b. İçtihat olarak “Devam Eden Davalar’ a Etkisi:

Çok kapsamlı olan bu karar, ülkemizde yaşanan ifade özgürlüğü ve toplu gösteriler konusundaki sorunlara ve yürüyen davalara da etkili olacaktır.

Barışçıl Toplu Gösterilerinin dolaylı, soyut gerekçelerle engellenmemesi, Hükümetin bu gösterilere tolerans göstermesi gerektiği açıkça ortaya çıkmıştır.

Buna göre; HES’lere karşı yapılan Hopa’daki gösteriler; Hopa’daki Metin Lokumcu’nun öldürülmesini protesto eden gösteriler; öğrencilerin, emekçilerin, öğretmenlerin, toplumun her kesiminin barışçıl olarak yaptıkları gösteriler, ODTÜ’ndeki Başbakanı protesto, üniversitelerdeki protestolar, Cumhuriyet Bayramının kutlanması, Toplu İfade Özgürlüğü kapsamında kalacaktır. Bu gösterilerin engellenmesi hakkın ihlali olacaktır.

 

c. AKP binalarının dokunulmazlığı olmadığı tespit edilmiştir.

Yukarıda ayrıntılı olarak belirttiğimiz şekilde, İHAM kararı ile göstericilerin, gösteri yerini belirleme özgürlüğünün de ifade özgürlüğü kapsamında olduğunun tespiti, iktidara seslerini duyurmak isteyen göstericilerin AKP binaları önünde de toplanabileceklerini, şimdiye kadar AKP binaları yakınında yapılan her gösterinin, hemen ve şiddetle engellenmesinin de karar doğrultusunda, İHAS 11.m.nin  ihlalini oluşturacağı açıkça anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin incelediğimiz bu kararındaki usule ilişkin bu tercihlerimizi onaylaması ve esasa ilişkin tespitleri, Mahkeme’nin Türkiye’de 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanmak istenmesinin nedenlerini iyi incelediğini göstermektedir. Bu inceleme sonucunda, Sendikal Hak ve Yetkiler konusuna katkı yapıldığı gibi, İfade Özgürlüğü’nün mekan bakımından kullanılması konusuna yapılan katkı da kararın emsal olma niteliğini kazandırmıştır.

http://www.sendika.org/2014/04/akp-aihmde-mahkum-oldu-hukumet-taksimi-1-mayisa-hazirlamak-zorunda/
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

işçi konfederasyonları ve meslek örgütlerinin oluşturduğu 1 Mayıs komitesinin #1MayıstaTaksimdeyiz  basın açıklamasına polis saldırısı.

DİSK: Türkiye'de ilk defa bir işçi konfederasyonun temsilciler kurulu toplantısı polis tarafından basılmıştır!  

 

BlvECrCCAAA68Yd.png

 

BlvHaCfIUAE9Phy.jpg

 

BlvHqkxCMAAS2bG.jpg

 

BlvLAlSIgAAN44W.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Recep Tayyib Erdogan,resmen diktatörlügünü ilan etmistir,yok diyenler parmak kaldirsin.

 

Diktatörlügünü ilan eden birisi icin artik AYM,AIHM'si ve daha baska yargi organlari bir önem tasimaz.Diktatör "BEN HERSEYIM,BEN YARGIYIM,BEN TEK ADAM'im"demektedir.

 

AOC icin mahkemenin vermis oldugu iptal kararina ragmen "yiyorsa gelip yiksinlar"demesi de zaten onun diktatörlügünü ilan etmesi anlamina gelir.

Recep Tayyib Erdogan bu duruma yargi ile geldi."Yetmez Ama Evet"diyenler Recep Tayyib Erdogan'in diktatörlüge giden yoluna asfalt dösediler.Bakin simdi hepsi sus pus olmuslar,birtek konusan ve hala diktatörü destekleyen Oral Calislar var  ki o da zaten tescilli bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Atatürk karsitidir,baska türlü diktatörü desteklemesi mümkün olamazdi.

 

AIHM'nin kararina ragmen eger Recep Tayyib Erdogan "Taksim'i unutun diyebiliyorsa  o artik bir "diktatördür.

 

Ne yazik ki AB bu iktidarla hala cilvelesiyor,yani göz yumuyor.Yummasida dogaldir cünkü o AB'ni olusturan ülkelerin hepsinin Türk milletini sömürme gibi bir avantajlari var.Bu avantaj ugruna onunla cilvelesiyorlar.Bugüne kadar ciddi ciddi hicbir AB ülkesi iktidara karsi son sözünü konusmadi.Hep alttan aldilar,aman öyle aman böyle dediler.Ama bu kaypakligi diktatör kullandi kullanmaya devam etmektedir.Cünkü kaz gelen yerden tavuk esirgenmezmis.Türkiye'den cikarlari olan dünkü SEVR'ciler bu cikari gözden  cikaramazlar,onlar icin Türk Milleti degil avanta önemlidir.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

polis haftası bile Taksim'de kutlanırken, 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmiyor.

bu ülkenin meydanları, o meydanlar üzerinde yürüyenlerindir.

dünyanın her yerinde 1 Mayıs'da işçiler şehirlerinin en görkemli meydanlarına çıkarlar.

sendikalar ve emek güçlerinin görüşü alınmadan "canımız öyle istiyor, şımarıklık yapmayın" diyerek işçileri meydanlardan süpüremezler.

Taksim bu ülkenin özgürlük meydanıdır!

 

Değerli Basın Emekçileri,

Yaklaşık 10 gün sonra Dünya işçilerinin birlik, mücadele, dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı kutlayacağız.

Her zaman olduğu gibi bu kutlamaları Türkiye’nin emek ve demokrasi güçleri olarak birlikte kutlamak için hazırlıklara başladık.

Ülkemizin bütün meydanlarını barış, kardeşlik, demokrasi, adalet için ve sömürüsüz bir Dünya özlemiyle dolduracağız. Türkiye’yi demokrasi ve barış ülkesi yapmak için el ele vereceğiz, kol kola gireceğiz.

Emek ve demokrasi için, bağımsızlık ve adalet için, eşitlik için bir araya gelecek olan milyonlarca emekçi ülkemize gerçek demokrasiyi getirecektir, buna inanıyoruz.

Bizler, Türkiye işçi sınıfı ve emekçiler; demokrasiden, eşitlikten yana, aydınlıktan yana tüm halk güçleri 2014 1 Mayıs’ını barış içinde kardeşlik içinde kutlamak istiyoruz.

Ancak 1 Mayıs kutlamaları konusunda, özellikle Taksim 1 Mayıs Alanı konusunda İstanbul Valiliğinin ve Hükümet’in ortaya koyduğu tavır, ne yazık ki, daha önceki yıllardan farklı değildir.

Taksim 1 Mayıs alanı, DİSK ve Türkiye’nin ilerici ve aydınlık güçleri için, emek güçleri için 1977 1 Mayıs’ında yapılan katliamı andığımız, katliamın faillerini aradığımız bir meydandır. Bu meydan bizim için sadece bir meydan değil aynı zamanda demokrasi ve özgürlük talep ettiğimiz, Türkiye’nin karanlık güçlerinden hesap sorulmasını talep ettiğimiz, faili meçhul bir katliamın aydınlatılmasını talep ettiğimiz bir meydandır.

Bu meydanda bizler Türkiye’nin karanlıklarının aydınlatılmasını talep ediyoruz. Bu meydanı bizlere yasaklamaya kalkanlar bundan neden rahatsız oluyorlar? Merak ediyoruz.

Bugün Konfederasyonumuz DİSK ile birlikte KESK, TTB ve TMMOB yetkililerinden oluşan 1 Mayıs Komitesi ve 1 Mayıs çağrıcılarının Taksim Meydanında Gezi Parkı merdivenlerinde 1 Mayıs ile ilgili basın açıklaması yapmalarına izin verilmemiş, basın açıklaması yapmak isteyen arkadaşlarımız güvenlik güçlerinin her zamanki şiddeti ile karşılaşmışlardır.

1 Mayıs için yapılmak istenen barışçı bir basın açıklamasına bile şiddetle saldıran bir siyasi anlayışın 1 Mayıs kutlamalarına karşı kışkırtıcı bir tavır içine girebileceğinden ciddi olarak endişe ediyoruz.

Bugün Gezi Parkı merdivenlerinde aralarında DİSK Marmara Temsilciler Kurulu üyelerinin de bulunduğu 1 Mayıs Komitesi’ne karşı yapılan saldırıyı kınıyoruz. Bu saldırı sırasında gözaltına alınan arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Hükümet, bu tür güç gösterileri ve saldırgan tavır ile 1 Mayıs Komitesinin Taksim 1 Mayıs Meydanı konusundaki kararlılığını ve direncini kıracağını sanıyorsa bunun boş bir hayal olacağını bir kez daha buradan haykırmak isteriz.

1 Mayıs Meydanı’ndan vaz geçmek demokrasi mücadelesinden vaz geçmektir. Kimse bizden bunu beklemesin.

http://www.disk.org.tr/
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her zaman oldugu gibi, 1 Mayis kutlamalari ve isci ve de emekci siniflarin kendi taleplerini dile getirme hak ve ozgurlugu ulke ve toplumumuzda BIR BIRLIK VE BERABERLIKTEN ZIYADE yine uce bolunmus durumda.

 

Nedir bu uclu bolunmusluk?

 

Diktator ve otokrassisinin Taksim'e cikarmama baskisi ve oyunlari.

 

Taksim'de kutlama direnci

 

Taksim yerine ikinci adres Kadikoy'un one cikarilmasi.

 

Ucuncu secenek aslinda bir cesit, TAKSIM'DEN KACIS CIKMAZI.

 

Yani, bu cikmazdaki bahaneler bir kac sekilde tezahur ediyor.

 

"Taksim'e cikmayi basaramayan kitlenin istemlerini dile getirememesi"

 

"Taksim' de kutlayacak olanlarin, Isci ve emekci sinifi temsil etmemesi"

 

Ilk ve ikinci bahanenin cikmazi, tam da buradadir. Yani KADIKOY'DE TAKSIM GIBI YASAKLIDIR.  Yani yine isci sinifinin istemlerini her turlu devlet ve polis teroru temelindfe dile getirememesi olanagi vardir.

 

Ikincisi ise, kendi gercek yuzunu aciga cikaran, D.Perincek ve yandaslarinin bir secimi ve politik cikar soylemidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Basbakanin hedefinde,tek adamlik var.Bu hedefe varabilmek icin ön calismalar yapiliyor 11 yildan bu yana.Basbakanin hocasi,trilyon hirsizi(aklanamadan öbür dünyaya göcüp kurtuldu bu dünyada hesap vermekten)degisim olacak ama kanli mi olacak kansiz mi olacak onu zaman gösterecek demisti.

 

23 Nisan'in 94'cü kutlamalari büyük cosku ile kutlaniyor.Heryerde Atatürk'ün resimleri,Türk bayraklari dalgalaniyor.Konusmacilar 23 Nisan'in anlamini ve Atatürk'ü anlata anlata bitiremiyorlar,gercekten Atatürkcü olanlardan bahsetmiyorum.Ama her gün Atatürk'e hakaretler yagdirip sonra da göz boyamak icin Atatürk'ün ne büyük bir adam oldugunu anlatmak gercekten iki yüzlülüktür.Bu methiyelerin arkasinda büyük bir tuzak yatmaktadir.3 ay sonra Cumhurbaskani secilecek,secilecek diyorum laf gelisi öyle dedim halbuki cumhurbaskani veya baskan coktan hazirlanmistir.Formalite geregi bir secim yapilacak ve hep ayni duydugumuz sekilde "MILLI IRADE"denilecek ve saygi beklenecek.Iste Milli Bayramimizda Atatürk'ü anlata anlata bitiremeyenlerin hesaplari 3 ay sonraki secime endekslidir yani Atatürk sevgisi sahtedir aldaticidir.Atatürk düsmanlari 23 Nisan gelince mi Atatürk'ü sevmeye basladilar?

 

1 Mayis icin TAKSIM'i unutun diyen basbakan kendinden gayet emin konusmaktadir.,Cünkü gücler ve ipler onun elindedir.Ve 1 Mayis'ta Taksim'e cikmak isteyenlere karsi cok müthis ve acimasiz,düsmana karsi bile gösterilmeyen bir saldiri olacaktir.Mehmet Akif'in dedigi gibi "Kol kafa,el ayak..."hesabi olacaktir.Neden olmasi gerekiyor?

 

Iste bu sorunun cevabi cok önemlidir.Neden basbakanin ordusu emekcilere saldiracaktir?

 

Basbakan bugüne kadar tek bir sey icin mücadele verdi:Türkiye'yi bölmek toplumu birbirine düsman etmek ve birbirine kirdirmak!

 

Bu mücadeleyi onun ISLAM Ülkelerinde nasil kan akitilmasina önayak olmasindan anliyoruz.Basbakan tek adam olmak istiyor.tek adam tek hüküm sahibi,yargi,yürütme yasama hepsi onun elinde olmalidir.Bunu bugüne kadar verdigi ve karsisinda hicbir engelin olmadigi mücadeleyi hemen hemen kazanmistir.Tek noksan olan resmen bu konuma gelmesidir yani tek adam oldugunun resmi olarak ilanidir.

 

Tek adam olma yolunda amansiz ve rakipsiz verilen bu mücadelede her sey göze alinmistir.Yapilan konusmalar,savrulan tehditler acik acik parmak sallamalar gösteriyor ki basbakan ve ortaklarinin sözlerine karsi gelenler "DÜSMAN OLARAK GÖRÜLMEKTEDIR VE DÜSMANA KARSI DA SAVAS VERILIR"mantigi vardir.Buda cok acik bir ifadeyle "gerekiyorsa ic savas cikabilir eger basbakan TEK ADAM olma yolunda bir engelle karsilasirsa.

 

Iste 1 Mayis'in Taksim'de hic bir gerekce yokken ve en dogal hak iken yasaklanmasi,tehditler savrulmasi,hicbir demokratik agiz yapisina yakismayan tarzda "TAKSIMI UNUTUN,MITING YAPACAKSINIZ GIDIN FALAN YERDE YAPIN"gibi konusmalar bize acik acik sunu söylüyor,Basbakan hedefine ulasabilmek ugruna Türkiye'yi kana bogmaya hazirdir.Bu sadece basbakanin degil onun etrafinda kümelenmis olan yandaslarin ve yandas medyanin dayanilmaz istegidir.

 

Dünkü AKSAM Gazetesi;1Mayista cemaatci polisler izin aliyor,izin almayanlar da Taksim'e cikacak olanlara,biber gazi sikmayacaklar Tomalarla su püskürtmeyecekler diye bir manset atti.Aman Allahim bu kadar vicdandan yoksun,insan düsmani bir gazete olabilir mi?Yandasligi insanlik düsmanligina kadar indirgemis olanlardan gazeteci olur mu?Bu acik acik bir provakasyondur.Yani Ahmet Hakan'in yazdigi gibi:POLIS,vuracaksin,kiracaksin,öldüreceksin gözünün yasina bakmayacaksin demektir bu.Bu o kadar korkunc bir kiskirtmaki:Hükümet Sözcüsü ve Basbakan Yardimcisi Bülent Arinc bile bu gazeteye tepki verip azarladi.Bir gazete nasil bu kadar ********** olabilir?

 

1 Mayis'in Taksim'de kutlanmasinin yasaklanmasi acik bir ic savas cagrisidir.Burada sendikalara cok büyük bir görev düsmektedir.Ya SENDIKA gibi olacaklar ya da diktatörün emrine boyun egecekler.Cünkü böyle bir emiri ne Alman Basbakani,ne Fransa Baskani,ne Inglitere basbakani,ne Mozambik'in basbakani vermez,verdigi zaman o ülkenin tüm insanlari onu istifaya cagirir ve de istifa ettirir.Böyle zorbaliklar ancak Türkiye'de basarili olur.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fasizmin baska tarifi var midir,varsa ben bilmiyorum.Ama Türkiye'de bu yasananlar resmen ve acik bir fasizmdir.Fasizme karsi duracak olan güclerse Sivil Toplum Örgütleri ve de özellikle SENDIKALARDIR.Fasizme dur diyecek kapasitede aydin zümresi maalesef Türkiye'de yoktur.Cünkü Aydin diye kendilerini tanimlayanlar iktidarin kucaginda ninni dinlemektedirler,dinlemeyen bir avuc Aydininda zaten agizlarini acmaya mecalleri kalmamistir.Yani Türkiye Cumhuriyeti kurulusundan 90 yil sonra FASIZME TESLIM edilmistir.Hemde,namuslari üzerine yemin etmis olan,sivil asker artik kim varsa onlar tarafindan.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

günlerin bugün getirdiği,
baskı zulüm ve kandır (2)

 

ancak bu böyle gitmez,
sömürü devam etmez (2)

 

yepyeni bir hayat gelir,
bizde ve her yerde (2)

 

1 mayıs, 1 mayıs işçinin,
emekçinin bayramı (2)
devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı (2)-Nakarat

 

yepyeni bir güneş doğar,
dağların doruklarından(2)

 

mutlu bir hayat filizlenir,
kavganın ufuklarından(2)

 

yurdumun mutlu günleri,
mutlak gelen gündedir (2)

 

1 mayıs, 1 mayıs işçinin emekçinin bayramı
devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı

 

ulusların gürleyen sesi,
yeri göğü sarsıyor(2)

 

halkların nasırlı yumruğu,
balyoz gibi patlıyor(2)

 

devrimin şanlı dalgası,
dünyamızı kaplıyor(2)

 

gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider (2)
devrimin şanlı yolunda kül gibi savrulur gider (2)

 

http://www.youtube.com/watch?v=tnWcszIoYj4

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yukardaki marsi biz cok söyledik mücadele verdik 1 Mayislarda,ama o zaman insanlarda 1Mayis ruhu vardi.Sendika sendikaciligini emekci emekciliginin bilincinde Aydinlarda aydin olmanin gururunu yasiyordular.

 

Bu ruhu tasiyan emekci orani yoktur artik önceye bakarak.Sendikalar gerek üye azligi gerekse sendikaci olmanin anlamini tam olarak kavrayamamis olmaktan kaynaklanan bir acz icindedir.Bugün eger sendikalar yeri gögü inletemiyorsa,eger polis kusatmasini yaramiyorsa,demokratik eylemlere katkida bulunmuyorsa demek ki o ruhu tasimiyorlar.Fasizme karsi direnmesi gereken Sivil Toplum Örgütleri olarak sendikalar eger sorumluluklarinin bilincinde olsaydilar Türkiye bugünkü vahim konumda olmazdi.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizim de günümüz gelecek

 

derin bir iç çekiştir 1 Mayıs… Kederimizdir. Yarım kalan coşkumuzdur. Ama o gün, iş, ekmek ve barış türküleriyle Taksim’e yürüyen insanlar, bu alanın adını “1Mayıs Meydanı” koydular. Bu yüzden hâlâ umut etmek için çok sebep var. Hâlâ inanacak bir şeyler...

 

1 Mayıs 1977’de de zalimler, Taksim Meydanı’nı kana buladılar. Önceden hazırladıkları planı soğukkanlı bir katil gibi uyguladılar. Alanda toplanan kalabalığa ateş açtılar, su sıktılar, panzerlerle saldırdılar. Kazancı yokuşundan ve alandan kurtarabildikleri ölü ve yaralılarını, bir kamyonetin kasasına koyarak hastaneye götürmeye çalışan işçiler, yol boyunca kamyonetin kasasından kan aktığını ve meydandan İlk Yardım Hastanesi’ne kadar bu kanlı çizginin kesintisiz devam ettiğini anlatırlar. 

Kazancı’dan başlayıp Firuzağa’da biten yol Sıraselviler’dir. Yol boyunca sıralanan bütün binalar şahittir buna. Rum Zapyon Lisesi, Romanya Konsolosluğu; hepsi… Şahittir… Katledilenlerin kanı büfelerin önünden geçerek,  yokuştan aşağıya aktı.  Aya Triada Kilisesi’nin önünden İlk Yardım’a doğru… Ardından Alman Hastanesi ve Mustafa Ağa Camii… Biraz önce yan yana halay çeken Nazan ve Kadriye kamyonetteydi. Hacer de var mıydı bilmiyorum. Mehmet Ali, Ercüment,
Garabet ve Hasan oradaydı ama. Ziya, Aleksandros, Hüseyin ve Ömer de… Bir çizgi halinde, kandan mürekkep ve kalbimize yazılan. 


Arenanın köleleri Spartaküs’le birlikte tarihin en büyük köle ayaklanmasını gerçekleştirdiler. Roma’nın yüreğine korku saldılar. Ama olmadı. Dert değil. Esir düştüler. 6.000 köle, ünlü gladyatör okulunun bulunduğu Capua kenti ile Roma arasındaki Appian Yolu üzerinde çarmıha gerildi. 

Taksim arenadır… Ölülerimiz Sıraselviler boyunca caddeleri kanlarıyla boyadılar. 1 Mayıs 1977’den sonra bu yol “Kanlı Yol”dur ve bu ismi Taksim 1 Mayıs Alanı’nda katledilenler koymuşlardır…   

Geçmiş, zaman ve mekân
Geçmiş kaybedilmiş bir zaman parçası değildir. Elimizden akıp gitmiş, geriye dönüp baktığımızda hayıflanacağımız bir zaman hiç değildir. Yaşanan her şey, bir yumak gibi sarılıp toplanarak ardımızdan gelir. Bu yüzden yaşadığımız her an kıymetlidir ve hiçbir şey boşuna değildir. Çünkü tarih ancak yaşananlar üzerinden yazılır ve hiç kimse bir başkasının tarihini kolayca anlatamaz. “Tarih ne zamandır ne de bir gelişme. Her ikisi de bir sıranın göstergesidir. Zaman bir durumdur.

İnsanın ruhuna can verir ve zamanın dışında anı olmaz.” Zaman ve anı bir madalyonun birbirine açılan iki yüzü gibidir. Bir yüzü, Ankara’dan sabah vakti trenle gelip hiç uyumadan Saraçhane’den yürüyüşe katılan Hasanoğlan’lı öğretmen Bayram Çıtak’a açılır, diğer yüzü, Uzel’deki direnişten çıkıp gelmiş işçi Kadir Balcı’ya… Bayram Hoca’nın kaburgaları kırılmış, Kadir’i de kurşunlamışlardır. Bu yüzden, 1 Mayıs 1977 kırmızı bir güldür. Zaman da bu gülün goncası. En dış yaprağında ipek saçlarıyla Fen Fakültesi birinci sınıf öğrencisi Sibel durur,  onun altındaysa Eczacı Meral. Sibel, incitmeden sarmıştır, Meral’in panzerin altında ezilen ve saatlerce alanda bekleyen cesedini.


Zaman geri gelmez, getirilemez. Yani geçmiş geri getirilemez. Ancak “geçmişte şimdiki zamanın geçip giden her bir anın geçici olmayan gerçekliğini bulabildiğimize göre” geçmiş ne demek oluyor ki? Geçmiş, geçip gitmiş zaman parçası değildir. Bugünün içinde durur. Yarınsa bugünden başlayan bir şeydir ve geleceğimizi içinde taşır. 

Zamanın dışında anı olmaz… İnsanın vicdanı da zamana bağlıdır ve yalnız onunla var olur. Demek ki anılarımız vicdanımız, vicdanımız da belleğimizdir. Unutmaksa vicdansızlık. 1 Mayıs’ı unutmayacağız. Çünkü 1 Mayıs, bizim geçmişimiz değil geleceğimizdir. 

Doğru; derin bir iç çekiştir 1 Mayıs… Kederimizdir. Yarım kalan coşkumuzdur. Ama o gün, iş, ekmek ve barış türküleriyle Taksim’e yürüyen insanlar, bu alanın adını “1 Mayıs Meydanı” koydular. Bu yüzden hâlâ umut etmek için çok sebep var. Hâlâ inanacak bir şeyler. Bir arkadaşın gece yarısı çalınan kapısı gibi bir şey. Bir annenin bebeğine sebepsiz ve duru bir bakışı, yeni doğmuş yeğenimin kucağımda kıpırdanan gürbüz gövdesi gibi, sabahlara kadar süren sohbetlerin içimizi ısıtması gibi bir şeydir bu.

“Meydanlar taraflıdır ve politiktir. Tarih boyunca örgütlenmek ve örgütlenmeye karşı mücadelenin izlendiği alanlar olmuştur. İktidarın amacı kaybedilmiş meydanı tekrar ele geçirmektir. Meydanı ele geçirmek, meydanda egemenliğini sürdürmek, mücadelenin kazanılıp kaybedildiğinin de simgesidir.”

Oğluma uyuturken anlattığım masallar bitti. Geçenlerde adı konulmamış ve kendine isim alamamış bir çocuğun masalını anlattım. 
Eski bir Dede Korkut hikâyesi… Ancak zorlu bir uğraştan sonra hak edilecek bir isim. Oğlum kocaman güzel gözlerini açarak, bir isim almak zorunda kalsaydı eğer kendini nelerin beklediğini düşünerek uyudu. Babasının ona verdiği hazır bir ismin korumasına sığınarak belki de. Ona,  bir akşam Bobby Sands’ın “Hücremde Bir Gün”ünü de okumalıyım. Bobby’nin onca acıdan sonra söylediği cümleyle biten kitabını: 

Tiocfaidh ar la!

Elbette bizim de günümüz gelecek!

Er ya da geç…

 

http://birgun.net/haber/bizim-de-gunumuz-gelecek-13541.html
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.