Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Radya

Önerilen İletiler

 

"Elma kokusunu sever misiniz?

 

Ya da şöyle sorayım. Hiç elma yerken aslında boğazınızda bir yanma hissettiniz mi? Hayır mı? O halde size bir olay anlatayım..

 

Bundan 24 yıl önce, 16 Mart 1988 sabahı, elma kokusuyla uyandı Halepçeliler. Sevinçle mutfağa yöneldiler önce. Kokunun mutfaktan gelmediğini görünce camlarını açtılar. Baktılar ki koku dışarıdan daha çok hissediliyor, hemen dışarı akın ettiler merak ve heyecanla.

 

Çıktıklarında gördüler ki herkes aynı merak ve heyecanla dışarı çıkmış. Hızlı hızlı yürümeye başladılar; kokunun kaynağını aramaya başladılar. Gittikçe şiddetlendi elma kokusu. Ama bir yandan da derilerinde bir yanma hissettiler sanki. Aldırmadılar ve yürümeye devam ettiler. Bu sefer daha hızlı koşmaya başladı bir çoğu. Ancak zamanla o yanma gittikçe şiddetlendi. Koşuyorlardı; ama yanıyorlardı da. Bu sefer de dönüp eve doğru koşmaya başladılar. Yanma iyice artıyordu. Zamanla derilerinin morarmaya ve büzülmeye başladığını gördüler korkuyla. Bir an önce suya ulaşmalılardı. Kendilerini can havliyle suya attıklarında ise bedenleri kavruldu bu sefer, asit dolu bir havuza girmişler gibi. Artık ölmüşlerdi, ölümün nereden geldiğini anlayamadan. Yanarak ölmüşlerdi, üstelik ateşsiz ve dumansızdı buyanma çığlıklarla bağırışlarla çağırışlarla. Bir avuç kül oluvermişlerdi aniden, ne olduğunu anlayamadan…

 

"Saçlarım tutuştu önce

Gözlerim yandı, kavruldu

Bir avuç kül oluverdim

Külüm havaya savruldu.”

 

Kimyasal zehir öyle bir şeydir ki; vücudunuza temas ettiği anda yakar sizi, nefes almak için çırpınırsınız; alamazsınız. Deriniz büzülüp çürür. Yavaş yavaş, acı çeke çeke ölürsünüz. Öyle ki başınıza silah vurularak öldürülmeyi buna tercih edebilirsiniz.

 

Bu zehir de elma kokuluydu. Güzel kokulu zehir, Zekice planlanmış bir katliamdı. Hedeflerinde çocuklar vardı, geleceği hedeflemişlerdi..

 

En çok da çocuklar öldü Halepçe’de. Tıpkı diğer katliamlardaki gibi. yıllar sonra ülkelerine demokrasi getirecek olan o uzak memleketteki adamlar, kendi memleketlerindeki o diktatöre hediye etmişlerdi bu elma kokulu zehri. Ölmeden önce, ölürken, yanarken Halepçelilerin attıkları çığlıkları duyamadılar o özgürlükçü ve demokrat adamlar. Çünkü o sırada başka ülkelerde başka hayatları mahvetmekle meşgullerdi. Başka soykırım planları vardı.

 

Onlardı zaten, Hiroşima’da küçük gözlü onlarca küçük çocukları yakan. Onlardı Vietnam’da yüzlercesini, binlercesini katleden. Onlardı Ruanda’da 100 gün içinde 800 bin kişinin katledilmesini sessizce destekleyen. Duyamadılar o çığlıkları…

 

Şimdi Halepçeli çocuklar el ele tutuşmuş Hiroşimalı, Ruandalı, Vietnamlı kardeşleriyle dünyaya barış mesajı veriyorlar, insanlığa sesleniyorlar:

 

Halepçe’de 16 mart 1988’de insanlık nefessiz bırakıldı, yakıldı. Hatırlamak, anmak, onurumuzdur. İnsanlık için onurdur.

Can gider

Söz tükenir

Binlerce beden

Toprağa gömülür...

Nerdesin ey vicdan

Nerdesin...!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Halepçe insanlık tarihinin yaşadığı en acı katliamlardan sadece biri.

elma kokusunun arkasından koşan ve birer birer eriyen ölü çocuklar.

ölen altı bin insanın yarısından çoğunun kadın ve çocuklar olduğu söyleniyor.

katilleri sadece Saddam değildir.

dünyaya sözde özgürlük-demokrasi-medeniyet öğretecez diyen emperyalist devletlerin sattıkları bombalarla katledildiler.

 

 

“Önce helikopterler geldi, sonra uçaklar.

Bir bir atıldı bombalar. Başlangıçta çöp gibi kötü bir kokuydu.

Sonra elma kokusu gibi güzel bir kokuya dönüştü. Ardından yumurta gibi koktu.

Dışarı baktım. Çok sessizdi, ama hayvanlar ölüyordu.

Koyunlar ve keçiler ölüyordu. Herkese yanlış giden bir şeyler olduğunu söyledim.

Havada ters giden bir şeyler vardı. Rahatsızlanmaya başlasak da saklanmaya devam etmeye karar verdik.

Gözlerimde çok şiddetli bir acı hissettim.

Kız kardeşim yüzüme yaklaştı ve ‘gözlerin kıpkırmızı’ dedi.

Sonra çocuklar kusmaya başladılar.

Çok fazla acı çekiyorlar ve sürekli ağlıyorlardı.

Annem ağlıyordu. Sonra yaşlılar kusmaya başladı.

Havada kimyasal maddeler olduğunu anlamıştık.

Gözlerimiz gittikçe kızarıyordu ve bazılarımızın gözleri yaşarıyordu.

Kaçmaya karar verdik. İneğimiz bir köşede yatıyordu.

Koşuyormuş gibi hızlı hızlı nefes alıyordu.

Sonbahardaymışız gibi ağaçların yaprakları dökülüyordu.

Etrafta yere çöken duman bulutları vardı.

Çocuklar yürüyemiyorlardı. Kusmaktan bitkin düşmüşlerdi.

İnab köyüne doğru giderken çoğu kadın ve çocuk ölmeye başladı.

Kimyasal bulutlar yere yakındı. Ağırdılar. Onları görebiliyorduk. Her tarafta insanlar ölüyordu.

Bir çocuk daha ileri gidemeyecek duruma geldiğinde korkudan çılgına dönen ebeveynleri çocuğu yolun kenarında bırakıyorlardı.

Aynı şekilde yaşlılar da bırakılıyordu. Koşuyorlar, nefes alamaz duruma geliyorlar ve ölüyorlardı.”

 

 

“Bütün sokaklar cesetlerle doluydu.

Etrafta dayanılmaz bir koku hakimdi.

Körpecik bebelerden bazılarının derileri kavrulmuş, bazılarının vücudu mosmor kesilmişti.

Cesetlerin çoğu kadın, çocuk ve yaşlı insanlara aitti.

Bazı bebekler annelerinin kucağından fırlamış yerde sere serpe yatıyorlardı.

Kimi evinin avlusunda kurulmuş sofra başında; kimi kapının eşiğinde; kimi bebeğini emzirirken; kimi oyun oynarken yakalanmıştı zehirli ölümün pençesine...

Şehrin dışındaki boş tarlalarda ise, toplu halde ölmüş yüzlerce insan vardı.

Uzaktan bakıldığında, sanki tarlalarda ot yerine insan bedenleri biçilmişti.

Bu açık hava mezarlığında, yine kadın ve çocuklar çoğunluktaydı.

Hepsi birbirlerine sokulmuş, korkunç ölüme teslim olmuşlardı.

Bazıları ise, su birikintilerinin başında ölüvermişlerdi.

Bunlar da, kimyasal gazların yaktığı vücutlarını suyla ıslatarak kurtulmaya çalışanlardı.

Toplu cesetlerin arka planında, otlarken yine zehirli gazın etkisiyle telef olmuş ve vücutları şişmiş hayvanların görüntüsü göze çarpıyordu.

Kısacası, bomba isabeti almış birkaç binanın dışında her şey yerli yerindeydi, ama bütün canlılar ölmüştü.”

 

Ramazan Öztürk

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.