Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Barış Atay'a Redhack Gözaltısı


irinçköl

Önerilen İletiler

Gezi Parkı eylemlerine katılan sanatçılardan oyuncu Barış Atay, Redhack soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Gizlilik kararı nedeniyle bilgi verilmeyen Atay,Ankara'ya götürülecek.

 
 

Atay, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekiplerince, Hatay Antakya'daki ailesinin yanına gitmek için uçağa binmek üzereyken  Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alındı. Polis, Barış Atay'ın evinde de arama yaptı. 

Atay ile birlikte 7 kişi hakkında arama ve yakalama kararı olduğu, Atay dışında ikisinin daha gözaltına alındığı, o kişilerin de evlerinde arama yapıldığı öğrenildi.

Barış Atay'ın avukatı Efkan Bolaç, gözaltına alınanların İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi’ne götürüldüğünü ifade etti.

Avukat Bolaç yaptığı açıklamada, gözaltında tutulan Barış Atay'la görüştüğünü, durumunun iyi olduğunu, "neden gözaltında olduğunu anlamadığını ve konuyla ilgili bilgisinin olmadığını" söyledi.

Avukat Sera Kedigil de "Atay'a bilişim sisteminin işleyişini engellemek suçunun isnat edildiğini, arama ve gözaltı kararına itiraz edildiğini, suçlamanın örgütle alakalı olmadığını” açıkladı.

Soruşturma, Ankara Emniyeti Bilişim Suçları Soruşturma Bürosu Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Ethemoğlu tarafından yürütülüyor. Dosyada gizlilik kararı olduğu için avukatlara ve şüphelilere detaylı bilgi verilmedi.

Gözaltına alınanlar ifade vermek üzere Ankara'ya götürülecek.

Gezi Parkı protestolarına destek veren ve muhalif bir çizgide yer alan Atay, ODTÜ eylemlerine de destek vermişti.

Atay, ÖDTÜ'lü öğrenciler için kaleme aldığı bir yazıda, "Bu bir özgürlük mücadelesi bu bir varoluş kavgasıdır. Yanınızdayiz, hiç vazgeçmeden, geri adım atmadan" ifadelerini kullanmıştı.

"Arka Sıradakiler" dizisindeki "Saffet" rolüyle ünlenen Atay, Mahsun Kırmızıgül'ün senaryosunu yazdığı "Hayat Devam Ediyor" dizisinde de rol alıyordu. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İŞTE KEYFİ GÖZALTININ ARKASINDAKİ GERÇEK NEDEN;

 

Hükümete Mektup - Barış Atay Ben bu ülkenin, durmadan ötekileştirdiğiniz fertlerindenim. Bu ülkede; size rağmen insanca yaşayacağımıza olan inancı kaybetmeyenlerdenim. Ben geleceğine sahip çıkan ve bunu gasp etmeye çalışanlara hesap soran biriyim. Uzun zamandır bu yazıyı yazsam mı yazmasam mı diye düşünüyorum. Şimdiye kadar karar verememem; sizden çekindiğimden değil, bir vatandaş olarak bana yaşattıklarınızın yarattığı hissi, insanlığımdan çıkmadan ve şu ana kadar taşımaktan gurur duyduğum insan yanımı yok etmeden nasıl yazabilirim diye düşünmektendi. Hala bilmiyorum ama deneyeceğim, çünkü artık dayanamıyorum.

2002’de, ilk geldiğiniz günü hatırlıyorum. Henüz neler olabileceği konusunda ayrıntılı bir değerlendirme yapma fırsatı bulamamıştım. Geçtiğimiz on yılda; yaşadığım ve sevdiğim bu ülkeyi, gün be gün, an be an biraz daha batağa saplayışınızı ve bundan aldığınız garip hazzı gördüm.

 

Ben bir oyuncuyum. Doğal olarak işim; karakter yaratmak, yarattığım karakterin psikolojisini anlamak ve duruma uygun bir alt metin oluşturmak. Ne yazık ki bu on yılda, başta başbakanınız olmak üzere hiçbirinizin nasıl bir psikoloji içerisinde olduğunuzu anlayabilmiş değilim. Sizlere hangi açıdan bakarsam bakayım, fantastik, sürreal, ve inanılması güç karakterler çıkıyor karşıma. Bu durumu sadece benim hayal gücümün eksikliği olarak tanımlayabilmeyi ve çözüme ulaşmayı çok isterdim fakat öyle değil. Bu olsa olsa; sizlerin, hayal bile edilemeyecek şeyler yapan ve bundan zerre kadar pişmanlık ya da rahatsızlık duymayan, psikoz yaşayan insanlar olduğunuzu gösterir. Çünkü hiçbir insan, bu kadar yanlışı ve zulmü ardarda yapıp, bunu normalmiş gibi anlatıp, bundan bir başarıymış gibi söz edip, zevk alamaz.

 

Bu ülkenin insanları; geçtiğimiz yıllar boyunca sefalet içerisinde bırakılarak, köleleştirilerek, dilendirilerek, korkutularak yönetildi. Açıkçası farklı yöntemler kullanmadınız. Bu yüzden sizi ayrı bir yere koyamayız. Sadece; idol edindiğiniz büyüklerinizin yöntemlerini geliştirip, manipülasyon araçlarını çok etkili kullandığınızı söyleyebiliriz. Tabi bu yükselişinizde; zayıf muhalefetin ve ağzınızdan hiç düşürmediğiniz, “stockholm sendromu” vakası olmayı çoktan geride bırakıp başka bir boyuta geçmiş olan %50’lik kesimin koşulsuz, sorgusuz-sualsiz biat etmesinin etkisini unutmamak gerekir. Fakat bir noktayı kaçıyorsunuz. Ben sizin %50’nizin içinde değilim. Beni görmezden gelebileceğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz.

 

Dersim’i ağzınıza sakız edip, Maraş’ı, Çorum’u da gözden gelemezsiniz. Sivas sanıklarını aklayamazsınız.

 

Hula’da ölenlere üzülüp savaş çığlıkları atarken, Roboski’de çocukları bombalayanları saklayamazsınız.

 

Askeri vesayeti bitirdik deyip, 12 Eylül katillerini yargılıyormuş gibi yapamazsınız.

 

Erdal Eren’in mektubunu okurken timsah gözyaşları döküp, Çayan Birben’i gazla öldüremezsiniz.

 

Metin Lokumcu’ya bir rahmet eylemeyi çok görüp, fetüs haklarını koruyamazsınız.

 

Siz kadınları bir eşya gibi görüp yaşamlarını yok sayamaz, bedenleri ve tercihleri hakkında ahkam kesemezsiniz.

 

Çocuklarımız, canımız çocuklarımız deyip, tecavüzcülerini kollayamazsınız.

 

Kızınız rahat rahat sakız çiğneyemedi diye, tiyatrolara el uzatamazsınız.

 

Gazetecileri içeri atıp, “onlar gazeteci değil” diye yaftalayamazsınız.

 

Dışarıdaki gazetecileri abluka altına alıp, boğazlarını sıkıp, sizin istedikleriniz dışında tek kelime bile yazmamalarına rağmen “tasmalarınızdan biz kurtardık” diyemez, gerçekleri yazanları hedef gösteremezsiniz.

 

Demokrasi diye zılgıt çekip, emekçilerin grev haklarını gasp edemezsiniz.

 

Vatan, millet, sakarya nidalarıyla bas bas bağırırken, fetihi hayatınızın en önemli günüymüş gibi kutlarken, ülkeyi önüne gelen yabancıya parça parça satamazsınız.

 

“Batarız” diye korku salarak memura üç kuruş zam yapıp, soygunculara “Deniz Feneri” gibi yol gösteremez, kendinize %60 zam yapıp, başbakanlık sarayları inşaa edemezsiniz.

 

Bayramları yasaklayıp, Hitlervari kongreler düzenleyemezsiniz.

 

Orman arazilerini yedi ceddinize peşkeş çekemez, doğayı HES çöplüğüne çeviremezsiniz.

 

Şimdi bunları okuyup “yaptık ya” diyebilirsiniz. Şu kadarını söyleyeyim. Böyle devam etmez, hiçbir dikta sonsuza kadar sürmez. Çünkü hiçbir toplum; sizin sandığınız ve buna güvendiğiniz kadar aymaz değildir.

 

Şimdi soracaksınız. “Sen kimsin de bunları söylüyorsun?” diye. Ben bu ülkenin, durmadan ötekileştirdiğiniz fertlerindenim. Bu ülkede; size rağmen insanca yaşayacağımıza olan inancı kaybetmeyenlerdenim. Ben geleceğine sahip çıkan ve bunu gasp etmeye çalışanlara hesap soran biriyim. Ben beğenseniz de beğenmeseniz de üreten, okuyan, eleştiren, sorgulayan ve cevap isteyen bir bireyim. Yani anlayacağınız ben; siz değilim! Peki; asıl siz kimisiniz ? * BARIŞ ATAY (Bu yazı BirGün Gazetesinde yayınlanmıştır.)

 

********************

Umarım en kısa zamanda aramızda olursun sevgili Barış 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.