Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

INITIATION / MYSTERION /GİZLİ ÖĞRETİ - 1


Önerilen İletiler

107990685661613_1259155647.jpg

 

Mysterion:
Genel ibadetler ile birlikte mevcud olan ve fakat
mahiyet'ten gizli olan, yalnız vâkıf olanlara özel,
ve ancak mahremler tarafından bilinmesi gerekli
olan mezheplerin bütünü.

Dinde: Mü'min'in inanması gerektiği kabul edilen
fakat aklın üstünde/aklı aşan bilgiler olduğundan
anlayamadığı, ama iman eseri olarak kabul ettiği
içedoğuş, sezgi, ilham yoluyla bilinen itikâtlardır.

Felsefede: Sembol ve şekil altında gizli olan manâ.
İnsan aklı için anlaşılmayan şey.

Yunanca "Mysterion" deyimi: Gizli şey, başkasına
söylenmesi uygun olmayan, bir haber, ibret veren
bir olay, gizli bir sırrı ifade etmek için kullanılır.

Metapsişik Terimler Sözlüğü
Ergün ArıkdalRuh ve Madde Yayınları-1971
 

179861541046452_1259155766.gif

Etimolojik olarak MİSTER kelimesi, Grek kökenli MYEIN/
KAPAMAK fiilinden türemiştir. Mister'ler, katılan adayın
inisiye*edilmesi gerekli türden gizli kült**ler olduğu
için, dudaklar ile gözlerin "kapatılması" söz konusuydu.

Aydınlanma/İnisiyasyon/İrşad yolunda üç bilgi kanalı
ifade edilmektedir:

1.
Mathesis/Riyazet:
-Fenn ve matematik bilgileri öğrenimi.
-İhtisasî ve istatistikî bilgiler.

2.
Gnosis/yüksek akıl, olgunlaşma:
-Tefekkür ve sezgi kanalı bilgileri.
-İrfan
-Knowledge of spiritual truth:
-Spiritual seviye bilgisi,
-Hıristiyanlığın başlangıcında ruhani sırları
  ve yaradılışın sırrını bilmek noktası.

3.
Pathesis/Rabıta'nın kurulması:
-Üçüncü göz'ün açılması.
-Görme yeteneği artışı.
-Tabiî şevk ve meyil ve heves.
-Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a
  ve sâir mukaddesata yönelmesi.
-Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret.
-Tabiî şevk ve meyil ve heves.

Misterler bu üç tür bilginin hepsini birden edinmek/
üç kanal bilgi müfredatını tamamlamak sonucunda
aydınlanmayı amaçlar.

Not:
-Bu son nokta, "ferdiyet" olarak anlaşılabilir:
-Cenâb-ı Hakk'ın birliği.
-Vahdetle bütün kâinata birden tasarruf eden
  Allah'ın (C.C.) sıfatı.

-Ferdiyet mânası insanlara isnad edilirse:
 Sadece bir olup, benzeri dünyada bulunmayan
 kimsenin sıfatı olur. Sadece Kur'andan ders
 alarak irşadda bulunabilen büyük velilik.
 Hiçbir şahsı merci yapmadan doğrudan doğruya
 Kur'andan ders alan ve ders veren büyük zâtın
 makamıdır.
 
-Osmanlıca Lügat
 

692593466475473_1259155838.gif

İnisiyeye "mystes", inisiyeyi Misterlere takdim edene,
"mystagogos/önderlik eden" denirdi.

Myster/Mister/Master; bu sistemde ÖĞRETİCİ ve de
UYGULATICI ÖĞRETMEN olarak bilinir.


Bu kültlerin liderleri arasında, "hierophantes/hierofant/
kutsal konuların açıklayıcısı" ile, "dadouchos/meş'ale
tutucusu" gibi rütbeler yer alıyordu.

Bir Mister topluluğunun uygulamaları, hep birlikte yenen
yemekler, hep birlikte yapılan danslar ve kendine özgü
törenlerden oluşurdu. Aynı yemeği yiyen ve içkiyi içen,
aynı danslara katılan, aynı gösterilere tanık olan kişiler,
artık aynı bünyenin üyeleri haline gelirlerdi.

Mister inançları, Greko-Romen dünyasında resmi halk
dinlerinin sağlayamadığı, dinî deneyimleri edinmenin
bir yolunu insanlara sunan gizli kültlerdi. Bu kültlerin
kökeni, dünyanın çoğu yerinde ilkel halklar tarafından
uygulanan kabile törenlerine kadar gider.

İlkel topluluklarda, bir klanın/komünün/kavmin ya da
köyün tüm üyeleri inisiye olurken, Grek aleminde ise
inisiyasyon, bir kişisel seçim konusu olup çıkmıştı.

Mister dinleri, İS.1 ile İS. 3. yy. arasında en şatafatlı
dönemlerine ulaşmışlardır. O günlerde insan, bu tür
birçok dinden istediğini seçiyordu.

-Mystery Religious
  Richard Cavendish
-PSİ-Macropedia
-Kişisel ilâveler
 

551703722647944_1259155880.gif
 

*
İNİSİYASYON/İRŞAD:
-Doğru yolu göstermek.
-Akli ve kalbi, mukni ve te'sirli eserler veya sözlerle
 gafletten uyandırıp hidâyet yolunu göstermek.
-Cadde-i kürba-yı Kur'aniye yolunda selâmetle devam
 ettirmek.
-Allah'a ibadet ve itaata kavuşturmak.
-Veli bir zâtın, bir kimsenin hidâyete ermesine vesile
 olması.

Istılah/Terim olarak İnisiyasyon:
-Hak ve hakikatı arayan kimselere bir mürşid-i ekmelin
 Kur'ânî ve İslâmî eserleriyle veya sözüyle Sırat-ı Müstakim  
 olan İslâmiyet yolunu tanıtması ve tarif etmesi.
-İmanı kuvvetlendiren ve inkişaf ettiren tahkikî ve yakînî  
 delillerle hak ve hakikatı talim ve tedris etmesi.

**
 

KÜLT/CULTE:
-Din, mezhep, tarikat/inanç/tapınma/tutku/heves
-Yerel özellikler taşıyan dinî törenler
-Belli bir dönemde aşırı ilgi gören film vb.
 

**
 

CULTUVATE;
-Tarlayı sürüp ekmek, yetiştirmek.
-Terbiye etmek/beslemek.
-(başka bir kimseyi) Kendine bağlamaya çalışmak.
-Kibarlık, incelik, münevverlik, irfan.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

635643641850807_1259226272.gif
 

Aydınlanma/İnisiyasyon/İrşad yolunda üç bilgi kanalı
(mathesis, gnosis, pethesis) olduğundan bahs etmiş ve
Misterlerin, bu üç bilginin tümünün edinilmesi sonucunda
aydınlanmayı amaçladıklarını söylemiştik. Ancak, adaya,
yüksek öğretileri şahsen deneyimleme fırsatını vermek
suretiyle, özellikle üçüncü aşama müfredatının üzerinde
durulurdu.

Bazı  Myster inisiyasyon sistemlerinde ise, başlıca iki
düzey uygulamaları görülüyordu:

1.
İsteyen herkesin katılabildiği;
"EGZOTERİK/EXOTERİC"  dış halka:
-Kolay anlaşılabilir, gizli olmayan, nesnel bilgiler.
-Figüratif/süslü, sembolik, mecazî anlatımlar.
-İnnî/sonsal/a posteriori/duyusal deneyimler.
-Imparted:
 yöresel moda terimler ve nominal/ismî ifadeler
 kullanarak bilgi aktarımı.

2.
Seçilmiş birkaç kişi için oluşturulmuş;
"EZOTERİK/ESOTERIC"  iç halka:
-Belirli bir grup tarafından anlaşılan veya onlara
 hitab eden/Hususî, özel, anlaşılması zor.
-A priori/kablî/deneysellik dışı/us'tan gelen.
-Gizli, saklı, mektum.
-Ebced, Cifr
-Mukattaat:

"Bir zaman Benî İsrâil âlimlerinden bir kısmı
 Huzur-u Peygamberîde surelerin başlarındaki $ gibi         
 mukattaât-ı hurufiyyeyi işittikleri vakit, hesâb-ı cifir
 ile dediler:
"Yâ Muhammed! Senin ümmetinin müddeti azdır."
 

 Hz. Resul-ü Ekrem onlara mukabil dedi:
"Az değil!"
 

Sâir surelerin başlarındaki mukattaâtı okudu ve
ferman etti:
"Daha var."
 

Onlar sustular.

-ŞUALAR
 

116186230132416_1259226561.gif

İnisiye adaylarının kesinlikle ketum olmaları şarttı.
Kendilerine ifşa edilenleri hiçbir zaman başkalarına
açıklayamazlardı. Gizli bir bilginin açık/bilinir hale
getirilmesinin, bilgiyi gücünden yoksun kılacağına,
içeriğini ayaklar altına alacağına ve taşıdığı süptil*
hakikatleri negatif tesirlere açacağına inanılırdı.
İşte bu ketumiyet sayesinde, uygulanan ayinlerin
çevresinde bir mistik daire çizilmiş oluyor ve bu majik
örtü kapsamında bir te'sir birikimi oluşturuluyordu.

KUR'AN
RA'D: 11
 

Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri,
onlar, birey olarak içlerindeki/birey olarak kendilerine
ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez.
(olaylar ve sorunlar karşısında hükme giderken temel
 aldıkları kişisel ölçülerini mental'de/zihin'de ve uslam  
 boyutunda değiştirmedikçe/düzenlemedikçe,)
 

763649635591443_1259226587.gif
 

**
SUPTİL/SUBTLE:
-Hoş, tatlı, ince, incelikli,çözümü zor.
-Ustaca yapılmış/düzenlenmiş.
-Mental farkındalığın artışı ile, beden ve çevresinde/
 causal boyutta duyarlı, hassas bir enerji/erk alanı
 oluşumu / AURA.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Ezoterik İnisiyasyon Nedir?

Ezoterik İnisiyasyon/Erginlenme, Tekris;
"dışarıdaki/yabancı/harici/bigâne" kişinin "içeri" alınması,
"mahrem" kılınması, ezoterik topluluğun "üyesi" durumuna
getirilmesi ve ezoterik bilginin ışığına kavuşmasıdır.

Ezoterik İnisiyasyon; bireyde, varlığın bir alt aşamasından
bir üst aşamasına geçişi ruhsal olarak gerçekleştirmeye yönelik
süreçtir. Burada amaç, bir takım simgesel eylemler,
fiziksel edimler aracılığıyla, bireye yeni bir yaşama "doğmak"
üzere "öldüğü" duygusunu aşılamaktır.

Bu nedenle, kimi ezoterik örgütlerde inisiyasyona, İkinci Doğuş

da deniyor.

İnisiyasyon yoluyla, kişi daha "yetkin" bir tinsel duruma girmekte,

"üstün" bir evrene ulaşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, inisiyasyon,

en derin anlamıyla, bir çeşit "tanrılaştırma' dır.

Temel işlevi, kişinin, dışarı yaşamındaki her türlü koşullu durumunun

ötesine geçmesidir. Böylesi bir "tanrılaştırma" eylemi, evrenin özündeki

"büyük varlığın" bireyde belirmesi olgusunu varsayar.
Bu varsayım temelini Panteist düşüncede bulmaktadır.

Evren ile Tanrı'yı bir ve aynı şey sayan öğretilerin ve inanç sistemlerinin

genel adı Panteizm'dir. Kamutanrıcı da denilen Panteizm'in temel ilkesine

göre, evrende bulunan her şey tek bir Varlık'tan oluşmuştur.

Gerçek varolan bu tek Varlık'tır ve bütün nesneler ve canlılar onun çeşitli

görünümleridir. Kadim gizemci ve ezoterik toplulukların çoğunda Panteist

ilkeler benimsenmiştir.

Felsefe olarak Stoacılık ve Neoplatonizm'de panteist anlayışlar vardır.

Kabalacılık tümüyle panteisttir. Vahdet-i vücut anlayışı ile Tasavvuf 'ta da

panteist olgu kabul görmüştür.

Birey, inisiyasyon yoluyla, kendinde zaten varolan bir özü canlandırmakta/

uyandırmaktadır.

Bu bir "iç" gerçekleşmedir.
Bu nedenle, ezoterik inisiyasyon uygulanan kişinin, belirli bir takım özellik

ve eğilimlere baştan sahip olması gereklidir.

 

İnisiyasyon kelimesinin batı dillerindeki karşılığı olan; "initiation" sözcüğü,

Latincedeki "initium" sözcüğünden türemiştir.
"Initié" ise aslında "yola koyulmuş, başlamış" demektir.
Ayrıca, gizemli bir yola girmek üzere bireye imtiyazlar verilmesi törenlerini

de kapsar.
Ezoterizm'de en önemli kavram "Initiation/Inception"dır.

Ezoterizm; Batıniyye/İçreklik; bilgilerin ve görgülerin kapalı bir topluluk içinde

ve aşamalı olarak verildiği çalışma ve öğreti sistemidir. Asıl ya da gizli olan

gerçeklerin, anlayabilecek yetenek ve bilgide olan kişilere aktarılabileceği

görüşü ezoterik sistemin özüdür.

Sistemin üç önemli özelliği vardır:

-Öğretiyi alacak olanların özenle seçilmelerinden sonra,inisiyasyon yöntemi

  ile topluluğa kabul edilerek, yine aynı yöntemle ilerlemeleri.

-Öğretilerin bir dereceler silsilesi içinde verilmesinin yanısıra hiyerarşik yapı

  gözeten bir örgütlenmenin bulunması.

-Öğretilerin kapsamında simge, allegori ve özdeyişlerin kullanılması.

Ezoterik yaklaşımın özü; bireyin kendi kendini aydınlatamaması olgusuna bağlıdır.

Genelde, ezoterik öğreti uygulamasına karşın; kimi zaman Mistisizm/Tasavvuf/

Gizemcilik kavramları ile ezoterizm kavramı bu noktada ayrılırlar.

Mistik kişi; mutasavvıf/gizemci çoğu zaman elini eteğini dünyadan çekmiş bir "münzevi"dir,

düzen ve denetim dışıdır, hatta disiplinsizdir. Gerçeğe bir anda "sezgi" yoluyla varabilir.

 

Oysa, ezoterizm'de, kişi ancak "inisiyasyon"a dayalı bir örgüt initiatique/başlatıcı bir örgüt

tarafından ışığa kavuşturulabilir. Ezoterik örgüt kişiye, öncelikle ruhsal bir etki aşılar, sonra

bu etkinin üzerine bir "öğreti" kurmaya çalışır; bunu yaparken de belirli bir hiyerarşik yapıyı

ve disiplini izler.

Mistisizm'in bazen salt bireysel düzeyde kalabilmesine karşın, Ezoterizm daima örgütsel

bir yapıdadır.

Mistisizm; duygu ve sezgiye dayalı bir inanç yolu olarak, us ile deney alanı dışında,

duygu ve sezgilerle gerçeğe ulaşma anlayışıdır.

Tanrıbilimsel açıdan, kişinin kendi içine kapanarak, Tanrı'yı kendinde araması biçiminde

de tanımlanır.

 

Mistisizmin son aşaması, Tanrı'nın varlığında eriyerek, kişiliğin yok edilmesidir.

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

İnisiye olan kişinin üzerinde oluşturulan ruhsal etki,  
altında yatan nitelik olarak, i"nisiyasyon töreni"nin,
"haricilere aktarılamaz" olan temel niteliğidir.

Aristoteles, Eleusis Gizemleri' nden söz ederken;
"öğrenmek yerine hissetmek" diyordu.

İnisiyasyon sırasında da, aktarılan bir öğreti yoktur,
yaşanan yoğun duygular vardır. Fakat, bu duygular,
ilerde öğretinin serpileceği uygun arka plânı/zemini
de yaratmaktadır

Demek oluyor ki;  "inisiyasyon"un gizemi ya da hikmeti
"dile getirilemez, sözcüklerle anlatılamaz"  bir gizemdir;
ancak ritüeller vasıtasiyle yaşanır, çilesi çekilir, hissedilir.

Gerçekten, bütün ritüelleri en ufak ayrıntısına varıncaya
kadar hariciler tarafından bilinse bile, ezoterik örgütlerin
gizemleri tam olarak çözülemez ve çözülemeyecektir.
Zira bu gizemler sadece kişisel olarak yaşandığı zaman
duyumsanabilir.

Bütün ezoterik örgütlerde bulunan ve yüzeysel olarak
incelendiğinde anlamsız görünen bu ritüellerin, aslında,
ister korkutucu olsun ister yadırgatıcı olsun, inisiye olan
kişilerin üzerinde bazı psikanalitik tedavi etkisini andıran
tinsel yankılanmaları vardır.

Bu durumda, inisiyasyon yoluyla, birey kendi kendini
"gerçekleştirmekte", yetkinleşme sürecine ilk adımlarını
atmakta, kendi özünde saklı olanları teoriden eylemsele
yöneltmektedir. Üstelik bu durum bir kez kazanılınca, bir
daha yitirilmeyen bir niteliktir. İnisiyasyon olgusu artık
sürekli bir "durum"dur.

İnisiye olmak bir daha geri alınamaz bir özelliktir.

Sonuç olarak; Ezoterik İnisiyasyon:
Kişinin önceden belirlenen eğilimleri ve özellikleri üzerine
yapılandırılan;

 

Bariz bir ruhsal etki yaratarak, kişinin bilinçaltına yönelen;
Bireyin kendisinin tamamlaması gereken bir "saklı özün
gerçekleştirilmesi" çabasından oluşan üçlü bir süreçtir.

İnisiyasyon Törenlerinin Nitelik ve Amaçları:

Ezoterik örgütlerde, İnisiyasyon Törenleri, bireyin benliğini
etkilemeyi amaçlayan ve hem fizik ve hem de tinsel birer
"sınav" niteliği taşıyan deneyimlerdir. Aslında, inisiyasyon,
ezoterik örgüt üyelerinin, haricilere açmamak konusunda
yemin ettikleri bir "gizem" dir.

Törenlerin, katılanın kişiliğine bağlı olmayan, kendiliğinden
bir etkenliği vardır. Bu etkenlik, törenin kendi içeriğinden
kaynaklanmakta olup, töreni yöneten ve düzenleyenlerin,
ayrıca diğer katılımcıların kişiliğinden bağımsızdır. Töreni
yöneten önemli değildir, önemli olan törenin işlevidir.
Buradaki yaklaşım, dinsel yaklaşımla paraleldir; örneğin,
namazın değerinin, imamın kişiliğinden bağımsız olması
gibi.

Diğer yönden etkin sonuçlara ulaşabilmek için, uygulamanın
ritüeline, en ufak ayrıntısına kadar uyulması gerekmektedir.

Ancak, yine de, eğilimleri açısından yatkın olmayan kişilere
uygulanan inisiyasyon'nun etkisiz kalması olasıdır. İşte bu
noktada, dinsel yaklaşımdan ayrılınır; örneğin, hristiyanlarda,
vaftiz töreni, eğilimine bakılmaksızın herkese uygulanır.  

Gizemci aradığı ışığa, bilgiye bir anda sezgiyle ulaşabilir.
Buna karşılık, inisiye olmuş kişi, bilgiyi ancak, zamanla ve
bir takım aşamalardan sırasıyla geçerek elde eder.
Bu nedenle, inisiyasyon yolu, uzun, çileli ve aktif katılımı
gerektiren bir yoldur. Bunun sonucu olarak, inisiyasyonu
temel alan tüm ezoterik örgütlerde, hiyerarşik bir yapı
oluşmuştur.

İnisiyasyonun çeşitli aşamaları, üyelerin ulaştığı varsayılan
çeşitli yetkinlik düzeyleri, bir takım "derece" ve "rütbe" lerle
belirlenmiştir.

Bahsi geçen hiyerarşinin gereği, her ezoterik örgütlenmede,
üyelerin seçilmesine, törelerin gözetilmesine, geleneklerin
sürdürülmesine egemen olan, çoğunlukla oldukça karmaşık  
ayrıntılı bir organizasyon bulunur. Benzer şekilde, ritüellerin
izlenmesinde de, yine hiyerarşik yapının bir gereği olarak,
disipline sıkı sıkıya uyulur.
..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kitapları suya verelim ve kapkaranlık o aleme dalalım. Cesaret ister! Gerçekler de sadece cesurların hakkıdır. İki yol vardır. Birisi fizik kurallarına bağımlı zahir alem, diğeri ise zaman ve makan üstü hakikat alemi.

 

Mevlana, Zahir ve Batın alemi tarif ederken ilginç bir misal verir. Der ki; Prizmanın bir tarafı zahir alem, öbür tarafı ise hakikat alemidir. Hakikat tarafında kalan ışık birdir, tektir, bütündür. Orada ne iman vardır ne de küfür. Ne müslüman vardır ne de kafir. Orada ne Musa vardır ne de Firavun. Hepisi birdir. Prizmadan geçen ışık bölünür ve farklı farklı renklere ayrılır. İşte o ayrışmadan sonra fizik kuralları başlar, Zaman ve mekan vardır. Ayrım gayrım vardır. Çokluk vardır. Müslüman kafir vardır. Bu manada sen Firavuna kızma, kızacaksan Musa'ya kız. Zira Firavunu firavun yapan Musa'dır, der.. Hakikat aleminin nalları ve at koşumları terstir, der. İzini belli etmemek için atların nalları ters çakılmıştır, der. Onun için Velayet makamına erenlerin elde ettikleri İlm-i Ledun, yani Hakikat aleminin ilmi, zahir, yani zaman ve makan aleminde sır olarak saklanmak zorundadır. Akıl ve mantık almaz hakikat ilmini. Bu sebepten dolayı sır olarak muhafaza edilir, anlatılmaz, yazılmaz. Mevlana, Mesnevi'sinde ip uçları vermektedir. Hikayelerle tarif etmektedir. O pencerelerin açılması için bütün gözlükleri ve ön bilgileri ve ön yargıları ve tabuları ve klişeleri kaldırmak lazım. Çünki bütün bunlar perdedir. Bunları kaldırmadan asla hiç bir ip ucu elde edilemez. İz sürülemez. Zahir aleme inen tüm şeriatler birbirinden farklıdır ve birbiriyle çatışmak zorunda. Çünki zaman birbiriyle çatışır, doğa birbiriyle çatışır, zahir alemin kuralı bu malesef. Fakat hakikat aleminin şeriati hiç bir zaman değişmez ve hep sabittir.

 

Daha neler var neler.. Bu kadarla yetinelim. Zira devam edersek kafalar karışacak..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

katıldığın için çok teşekkür ederim sevgili @@DostunDostu

kafalar karışırsa karışsın..

"denizler durulmaz dalgalanmadan.."

demiş bi diyen..

 

yerleşik düzende anarşi yaratılmazsa..

eskiler yakılıp-yıkılmazsa..

o eski yüklenmiş program çökmezse..

nasıl yeni bir yapılanma..

yeni ve bi üst program yüklenecek ki?

 

sen yazıp-söylemeye devam et..

bişi olmaz.. bişi olmaz..

 

sadece sormak istiyorum kızmazsan;

sen mesnevî'yi türkçe çevirisinden mi

okuyorsun..

yoksa

"mesnevî'yi doğru ve dürüst

 terceme edecek kadar

 fars'ça biliyorsun da.."

farsî yazımından mı okuyorsun?

 

bilgilendirirsen sevinirim..

 

merhaba flowers.gif

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Abdülbaki Gölpınarlı'nın tercümesi, farsçaya en yakın tercümedir. Onda sansür yoktur. Bazı müstehçen yerleri sadece üstü kapalı geçmiş ama ima ederek üstünü kapatmış. Bazılarının yaptığı gibi tam silip atmamış.

 

Kur'an'da hakikat alemi gün gibi aşikar yatıyor. Giriş kapıları orada mevcut. Lakin Kuran'ı soymak lazım. Onu çırılçıplak yapmadan avret yerlerini görmek mümkün olmuyor. Bu hemhal oluşun iki yolu var. Ya aşkla gireceksin ya da şehvetle. Aşkla gireni o koynuna alıyor ve kendini açıyor. Sadece çıplaklığa şehvet duyarak girilirse o tecavüz oluyor. Kuran'a tecavüz etmeye yeltenen ise çarpılıyor. Onun için ilk etapta elbiseli dış hatlara bir aşık olmak lazım. Tavını alıp gönlünü razı edersen koynuna alır insanı. Şu ince nöansa çok dikkat etmek lazım. Gaye seks olmamalı. Rıza olmalı. Rızaullah çok önemli. Çoğu Kuran sevicilerinin kaybettiği nokta neresidir biliyormusun. Dış hatlarına aşık olup davet aldığı halde soymaya ve soyunmaya cesaret edememeleridir. Korkuyorlar. Neyzen Tevfik'in güzel bir sözü vardır. Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre, der.. İşte korku ve heyecan insanı iktidarsız yapar. O aşktan da ne bir çocuk doğar ne de bir aile olur. Resme bakar gibi bakar o hakikatlerin giriş kapılarına.

 

Tanrı'nın hakikat sırlarına dahil olmaya kaç kişi hazır?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İlk kural şudur ki bir yaratıcıya inanacaksın. Bunun adını ne korsan koy. Her yerden bir şeyler bağırmaktadır. Ben her zaman şu misali veriyorum;

 

Düşünün! İleri bir zaman da makinalar, bilgisayarlar ve yazılımlar o kadar gelişiyor ki bunlar kendi kendilerini geliştirip üretir hale geliyorlar. Temel yazılıma bir kod eklenmiş kendini geliştirerek etrafına uyumlayarak üretip çoğaltabiliyor. Zamanla insana ihtiyaç kalmıyor ve insan nesli tükeniyor. Dünyaya makinalar hakim oluyor. Zamanla bu makinalarda öyle bir bilinç gelişiyor ki birileri; biz nerden geldik, nereye gidiyoruz, diye bazı şeyleri sorgulamaya başlıyorlar. Çok sonra bu makinalardan birisi yer katmanlarında bir dişli buluyor. Günümüzün freze makinasına ait bir dişli, kayış falan işte. Başkası da köstekli bir saatin iç aksamını buluyor. Makinalar toplanıp bunları inceliyor. İçlerinden birisi bir teori geliştiriyor. Diyor ki; İşte bu ilk metal dişli bizim temelimiz. Metalden olmasının sebebi büyük bir göktaşı çarpmış ve o oluşan ısı ve basınçla topraktaki demir mineralleri erimiş, bir araya gelmiş, su değmiş sertleşip çelik olmuş, Rüzgar esip zımparalayıp düzlemiş, zamanla bu dişli falan dişliyle birleşip şu köstekli saati oluşturmuş. Sonra bu saat bozula yapıla doğal seleksiyon sürecinde gelişmiş. Bu minval üzere elene elene biz oluşmuşuz.!!! Dikkat ederseniz bu makinaların yaratıcısı olan eller bizim ellerimizdir fakat o eller piyasada görünmediği için o makina oluş sırrını böyle yorumlamak zorunda. O makina için en bilimsel gerçek bizim nezdimizde en saçma iddiaya dönüşüveriyor. Bu manzaranın içinde hakikat bizim bildiğimiz gerçek olmakla birlikte o makinanın malik olduğu bilgi hakikat değildir. İlm-i Ledun'la zahir bilimin farkı da böyledir işte. Birisi daima yenilenmeye mahkum, diğeri ise hiç değişmez hakikatin ta kendisi. Lakin bilim çok önemlidir. O olmadan diğerini anlamak mümkün değil. Zira ulaşacağı son nokta hakikattir. Adım adım gider. Kestirme kanallar ve yollar mevcuttur. Arada ki zaman farkını atlayarak o aleme dalmak kabul ister. Zira çok ağır gelir adama. İsyan ettirir. Küfür ettirir. Adım adım ilerleyen bilim bile bir öncekilere isyan ettiriyorda hakikatler nasıl isyan ettirmesin ki? Adamda ne iman bırakır ne haysiyet.

 

Onun için hakikat alemine girilecekse bunun ilk şartı bizi programlayıp kendi kendimize üreyip çoğalacak niteliğe getiren bir elin varlığına inanmaktır. Peygambere inanır inanmazsın o başka birşey. Mesele tamamen akıl denen aygıtla o gizli elin varlığını akletmektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Konumuza devam:

 

Ezoterik Düşüncenin Özü: İnisiyasyon:

Ezoterizm/Esotérisme sözcüğü, Kâdim Yunancada
"içeri almak" anlamında, "eisotheo" sözcüğünden
türetilmiştir.

Bu terimin anlamı çok açıktır:
İçeri almak demek, bir kapı açmak, dışarıda kalan
insanlara içeri girme fırsatını vermek demektir.

Simgesel olarak bu, saklı bir gerçeği, gizli bir anlamı
açıklamaktır. Bütün bunlar, "ezoterizm" sözcüğünün,
bir "kapalı/off öğreti" yi ifade ettiğini ortaya koyar.
Dışarıdan ve kalabalıktan soyutlanmış bir topluluğa,
belirli ve gizli bilgilerin aktarılması söz konusudur.

Bu durumda yani "ezoterik düşünce" temelinde, bu
kapsama giren bütün örgütlerin ortak noktalarını
yakalamak olasıdır.

A)
İnisiyasyon kendi kendine bilgiye ulaşmak değildir.
İnisiyasyonu oluşturan çeşitli "gizler/imajlar" belirli
bir öğretinin dogmatik açıklamaları olmaktan çok,
inisiye olan kişide bir diriliş ve bir yeniden doğuşla
taçlanan bir ölüm-dirim duygusu yaratmaya yönelik
törenler, ritüeller ve teknikler dizisinden oluşmuştur.

 

Tüm uygulanan tören, ritüel, ayin, allegorik öykü ve
efsanelerin simgesel/figurative özü, birbirlerine
oldukça benzeyen bir ana tema etrafında şekillenir:
Tüm ezoterik örgütlerde, inisiyasyon'a başlangıç
süreci; "karanlıklar/Bilinmeyen" içine yapılan bir
girişle başlar.

Bu aşamada inisiyasyona aday kişi, "ölü olduğu"
duygusunu/düşüncesini yaratmayı hedefleyen,bir
takım korkutucu olaylar ve mekânların içine sokulur,
çeşitli "sınav" lara tabî tutulur.

Bu aşama, bir tür "Cehenneme İniş" tir!
(Orpheus, Isis, Persephone, Tammuz gibi).

"Tibet'in Ölüler Kitabı" da bu sürece bir örnektir.
Kişisel Not.

İniş ya da ölüm bilinci aşamasını izleyen aşama,
genellikle tüm ezoterik inisiyasyon törenlerinde,
belirli duygulanımlarla yüklü olmasına dikkat  ve
özen gösterilerek detaylndırılan kimi simgesel
sınavların uygulandığı, bir çıkış-çözüm-yükseliş
aşamasıdır.

Bu noktada ve genellikle, dar bir geçitten geçişle
simgelenen, tipik bir doğum olgusu da yer alır.
İnisiye olan kişinin gözleri daima bağlıdır, ve bu
henüz karanlıktan kurtulamadığının altını çizer
Son aşamayı; Göz bağlarının çözümü ve ani bir
ışıklandırma/Aydınlanma/Nurlanma ile başlayan,
çeşitli güzellikte sahneler/imajlar ile süslenmiş,
neredeyse kendinden geçişi andıran doruklanma
oluşturur.

Alabildiğince çeşitlendirilmiş, ama hemen tüm
ezoterik örgütlerde birbirini andıran, simgelerle
canlandırılan ve inisiyasyon töreninin iskeletini
oluşturan, bu "iniş-yükseliş" ya da "ölüm-doğum"
temasının aktarmak istediği öz nedir?

İnisiyasyon süreci, bir yandan, "evren-doğum"
(kozmogoni) sürecinin aşamalarını, Kaos'un Işık
tarafından düzenlenmesini simgelerle/figüratif
olarak canlandırmakta, temsil etmektedir; diğer
yandan, kişinin, "Adem'in İlk Günahı"yla yitirilen
ayrıcalıklara fiktif bir şekilde yeniden kavuşması,
"Eksiksiz Bilgi" ye ermek için gerekli plan mistik
koşulların içine yeniden doğmasıdır.

Burada küçük bi not düşelim:

Kur'an
Bakara: 2/36-37-38

Nihayet şeytan onları cennetten kaydırdı.
Onları bulundukları yerden çıkardı.
Biz de:
"Kiminiz kiminize düşman olarak inin.
  Yeryüzünde sizin için bir zamana kadar
  yerleşim ve faydalanma vardır," dedik.

Pişman olan Âdem, Rabb'inden bazı kelimeler
öğrenip belledi de O'na yöneldi.
O da onun tövbesini kabul etti.

Ve dedi ki:
"Hepiniz oradan aşağı inin.
  Benden size bir yol gösteriş ulaşacaktır.
  Kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine
  hiç bir korku yoktur.
  Onlar kederle de yüz yüze gelmeyeceklerdir.


NOT:
2/37 Ayette geçen;
"kelime: keyword" olarak da anlaşılabilmekte ve
"şifreli ya da kod'lu haberler" anlamını yüklenmiş
olabilmektedir.

Kişisel
..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

EvrenDoğum; Cosmogony ya da Universe System,
evrenin/kâinatın oluşumu, yaradılışı ile ilgili ilksel
ve inançsal tasarımlardır.

Genel olarak Evrenin; Yoktan, Hiçlikten, Kaos/Pie
varedildiği inancı, yani Yaradılış/Creation kavramı
EvrenDoğum'u ifade eder.

** **
Kur'an
Bakara: 2/30

Ve düşün ki rabbin melâike'ye:

"Ben Yerde;

(Arz: presentation; demonstration     
 sunuş, tanıtım, ispat, kanıt, gösterim,)
 muhakkak bir halife atayacağım"
 dediği vakit:

"Orada fesat edecek/Spoil Man:
(karışıklık çıkaracak/'play havoc with=
  Altını üstüne çevirerek harab edecek/
  disorganize/ransack) ve kanlar dökecek
  bir mahlûk/Guy mu  yaratacaksın?"
  dediler.
 

** **
Adem'in İlk Günahı, Tevrat'ın Tekvin bölümündeki
Cennet'te "elma çalma" öyküsüdür. İnsan soyunun
bu nedenle her zaman günahkar olarak yaşayacağı
dogmasının temel olarak kabul ettirildiği, Aziz Paul
ve Aziz Augustinus tarafından oluşturulan dogma,
İsa'nın bu yüzden cisimleşerek, "günahkar insan"
soyunu bağışlatmak için kendini feda ettiğini ileri
sürer. Bu ilk günah insan soyunun mutsuzluğunun
nedeni sayılır.

Özetle, inisiyasyon;

Bir "Arınma/Sublimation" dır.
İnsan böylece, eksiksiz, yetkin bir varlık olabilmek
için, dış yaşamdan getirdiği/bulaştığı/tasalluta

uğradığı tutku/bug ve yanlışlarından sıyrılır.

Bir "Nurlanma" dır.
İnsan böylece, yitirilmiş bilgi'ye erme, "Yitik Kelâm"ı
yeniden bulma umuduna kavuşur.

Bir "Bütünlenme" dir.
İnsan böylece, Günah'tan önceki ayrıcalıklı durumuna
yeniden doğar ve evrenin özündeki "Büyük Varlık" la
birleşir.

Yitik Kelâm/Lost Logos; Yitirilmiş Bilgelik;
insanoğlu'nun yaradılış sırasında sahip bulunduğu ve
fakat sonradan yitirdiği sonsuz özgürlük ve mutluluk
veren eksiksiz bilgiyi simgeler.

 

Tanrı bu Bilgi'yi/Proposal/Offer/Teklif'i  insanlara
vermiş, ancak haketmediklerini görünce geri almıştır.

** **
Kur'an
Bakara: 2/

Allah hiç bir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde
bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz.
 

** **

Bu "Bilgi"ye yeniden ulaşabilmek için, hak etmek,
yani Çileli/Acı çekilmesi kaçınılmaz olan bir çaba
göstermek/Programı yaşamak şarttır.

Bu nedenle, gelişigüzel her insanın gizlenmiş olan
bilgiye ulaşması olası değildir.
Sadece seçkin/seçilmiş kişiler, belirli sınavlar ve
aşamalardan geçerek sonuca ulaşabilirler.

Not:
Konu ile ilgili bir film olan; Sessiz Flüt/Silent Flute

Forum'un sinema bölümünde önerilmiştir.

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Başlangıçtan beri, insanoğlu, nereden gelip nereye
gittiğini ve varoluşunun amacını, ölümden sonraki
yazgısını öğrenmek arzusuyla yanmış; buna koşut
olarak da, bütün çağlar boyunca, bir takım ezoterik
örgütler, evreni yöneten bütün yasaları kavramış
olduklarını, temel soruları çözen;
"Dile Getirilmez Giz" e ulaştıklarını ileri sürmüşlerdir.  

"Nereden Geliyoruz? Kimiz? Nereye Gidiyoruz?".

İnsanoğlu, sınırsız kudrete ve Tanrı'ya ulaşmaya
duyduğu susuzlukla, her zaman bu üç soruyu
soragelmiştir kendine. Bu kesin ve eksiksiz bilgiye
açlıktır. İster dinî, ister felsefî, ister mistik ya da
isterse Gizlici/Occult olsun, tüm ezoterik örgütleri
besleyen ana kaynak bu açlıktır.

Gizlicilik/Occultisme; Evrenin gizli gerçeğine ancak
doğaüstü ve büyüsel işlem ve yöntemler kullanarak
varılabileceği inancıdır. Teosofik inançlar, Hermetik
Bilimler: Astroloji, Simya, Teürji/Theurgy: Sihir, Fal,
Mucize, Kehanet, Büyü gibi işlemler hep bu kapsam
içinde yer alır.

Ezoterizm ve Din

Tarihsel olarak değerlendirildiğinde, ezoterik
örgütlerle dinlerin eski çağlarda hemen hemen
tümüyle,
(Örneğin Mısır'da Hermetizm, Yunan'da Eleusis,
Donysos Misterleri ve Orfizm, Yahudi'lerde Kabalacılık

ve Essen'liler, Ortadoğu ve Akdeniz çevresinde Mithracılık,

Manicilik, Hristiyanlık'ta Gnostikler, Katarlar, Şovalye

Tarikatları, İslam'da Batıni Tarikatlar),
yakın çağlara kadar kısmen de olsa içiçe girişerek

geliştiklerini görebiliriz. Bu gün bile, ezoterik
örgütlerden bazısı belirli bir din çerçevesi içinde
kendini sürdürme çabasındadır.

Yapısal açıdan değerlendirildiği zaman, ezoterik
örgütlerle dinler arasındaki benzeşim ve ayrımlar
kolayca ortaya çıkar. Her iki kurumda da, inançlar
ve/veya öğretiler, belirli ayinler, tören ve ritüeller
aracılığıyla pekiştirilmekte; bütün bunlar belirli bir
hiyerarşik yapı/sistemin gözetim ve denetiminde
gerçekleştirilmektedir. Ve yine her iki kurum da,
çeşitli simge, mit, efsane ve allegorilerden geniş
boyutlarda yararlanmakta; "Olumlu Bilimlere" ise
ancak kendi ilkelerinin koyduğu sınırlar içinde göz
yummaktadır.

Ayrımlara gelince, tek bir temel ayrım bulunur:
Dinler, kuralcı ve biçime dayalı inanç sistemlerini
yayma çabası içinde olduklarından, herkese açık
kurumlardır.
Diğer bir ifade ile, ekzoterik/exoteric' dirler.
(Avamsal, haricî, sıradan ve genel-ortak)

Oysa, ezoterik/esoteric kurumlar, ilkesel olarak,
özel nitelikler ve eğilimler taşıyan kişilere açık
olmaktadırlar.

 

**
İnisiyasyon/Initiation'un Kökeni:
İlkel Topluluklarda "Erginlenme" Törenleri:
"to be enlightened, be initiated:
 aydınlanma/illuminant yoluna giriş"


Yapılan bilimsel araştırmalar, ilkel topluluklarda,
zaman ya da mekân farkı olmaksızın tümünde,
bilimsel adı "Geçiş Ayinleri/Rites de Passage olan,
(Unseen'e ulaşmak için yol ya da kanal belirleme
 yöntemleri uygulama..) bir tür inisiyasyon
töreni/ritüellerin var olduğunu ortaya koymuştur.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Genel olarak, ilkel toplulukların sosyal yapılarında,
dört temel gruba ayrılma ilkesi geçerlidir.
Bunlar; çocuklar, gençler, yetişkinler ve evlileri de

kapsayan; "yaşlılar/eski/evvelkiler" grupları olarak

belirlenmektedir.

Bir toplumsal gruptan, bir diğerine yükselmek her
zaman bir "geçiş ayini" vasıtasıyla gerçekleşir;
Bu tür ayinler, ilkel topluluğun tüm üyelerine açık,
yani ekzoterik/genel-ortak törenlerdir. Kuşkusuz
en önemli ve en yetkin geçiş ayini, yeni yetmenin

yetişkinler topluluğuna katılması sırasında yapılır.
Bu geçişe "erginlenme" adı verilir.

Erginlenme, tüm ilkel topluluklarda görülmüştür.
Örneğin; Fiji'liler ve Avustralya'lılar gibi en geri
kültür sınıflarında bile yaygın olduğu saptanmıştır.

Erginlenme;
düzenli olarak, üç aşamada gerçekleştirilmektedir;

adayın toplumdan yalıtılması, bekletme ve eğitim,
yeni duruma geçiş.

Bu aşamaların tamamlanmasıyla kişi, artık yetişkinler

arasına kabul edilmekte, hem varoluşsal rejiminde,
ve hem de toplumsal konumunda kökten bir değişimi
gerçekleştirmektedir.

Törenin amacı;
kişiyi bir önceki toplumsal statüsündeki kurallar ve

davranışlar sisteminden tümüyle kurtarmaktır. Ama
bu kurtuluş sırasında, adayın oynadığı rol bütünüyle

edilgendir. Aday'a, neredeyse mülevves bir nesne
gibi davranılmakta, arıtılması gereken bir eşya gibi
bakılmaktadır.

Sonuçta, erginlenen kişi, eski toplumsal etkinliği ile
ilgili nesne ve teknikleri artık tanımıyormuş, artık
kullanamazmış durumuna zorla itilir. Tümüyle eski

benliğini yitirmiş, eski yaşamından kopmuş olduğu

varsayılır. Bu kopuş, bu yapay bellek yitimi yanlızca

kuramsal düzeyde kalmamakta, çeşitli aşağılamalar,

işkenceler, ağır sınavlar aracılığı ile somut şekilde

yaşanmaktadır.

Örneğin: Massai'lerde ayinle sünnet edilen erkekler,

yaraları kapanıncaya kadar kadın kıyafetleri giyerek
dolaşmak ve küpe takmak zorundadırlar.

Kimi topluluklarda, diş sökmek, göğüs adalelerinden

bağlanıp asılmak, parmak kesmek gibi daha acı veren
uygulamalar da vardır.

Hemen tüm erginlenmelerde rastlanan bu zorlamalı

bellek yitimi, anılardan arınma ya da güncel bellek

verilerinin silinmesi yoluyla, kişinin bilincinde bir tür

bekâret/akrebiyet sağlamakta, kişiyi artık geçersiz
ve yetersiz duruma gelmiş eski bağlarından kurtarıp,

kendi kendinden sıyırmaktadır.

Böylece, kültürün en ilkel düzeylerinden başlayarak,

"erginlenme"nin, kişinin oluşumunda önemli bir rol

oynadığını ve özellikle de gençlerin varoluş-larında
esaslı bir sıçramayı ifade ettiğini görüyoruz.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

 

En ilkel toplum insanı bile, kendini, doğal durumuyla
"eksik" görmekte, doğa tarafından yaratılmış ya da
verilmiş haliyle kendisini "tamamlanmamış" olarak kabul
etmektedir. Asıl anlamıyla insan olabilmesi için, bu ilk
eksikli durumunda ölmesi, hem kültürel, hem tinsel ve
hem de sosyal olarak daha üst bir yaşama "yeniden
doğması" gerekmektedir.

Erginlenme eylemi, sonuçta, paradoksal, doğa-üstü

bir ölüm ile ve ardından yeniden diriliş/ikinci doğuş
deneyine indirgenebilir.

Erginlenme, insanın "başka" olmak istediğini, doğal
düzeyinde kalmak istemediğini, ideal bir imgeye göre
kendini yeniden yaratmaya çabaladığını gösterir.

İlkel insan, insanlığın tinsel ülküsüne ulaşma yoluna
böylece adım atmaktadır.

Törenler, her tür ilkel topluluklarda, adayın ailesinden
uzaklaştırılması ile başlar. Uzakta, çayırın ortasında,
ormanın içinde bir kulübede, bazen de bir mağarada
bekletilir aday. Daha ilk adımda, korkunun ve ölümün
simgeleri ortaya çıkar.

 

Yanlızlık, karanlık ormanlar korku ve ölümü vurgular.

Bazı ilkellerde bir kaplanın gelerek, adayı ormanın ta
içlerine çekip götüreceği inancı vardır.
Banda kabilesinde, adayın bir "canavar" tarafından
yutulmuş olduğu varsayılır.

Aslında "kulübe", ana rahmini simgelemektedir.
Burada adayın ölümü ve cenin durumuna geri dönüşü
söz konusudur. Genç adaylar sınavlarının belli kısmını
burada vermekte, kabilenin sırlarını öğrenmektedirler.
Bu aşamada ölüm/korku'nun simgeciliği iyice abartılır.
Bazı toplumlarda adaylar, açık mezarlara gömülürler,
içinde ölü gibi hareketsiz kalırlar/yatarlar.

 

Ölü gibi görünmek için vücutlarına beyaz toz sürerler.

 

Dişleri sökme, parmak kesme gibi işlemlerin yanı sıra
sünnet, dövme yapma, deride iz açma gibi ritüeller bu
aşamada uygulanır.

Ölüm/korku simgeciliği, her zaman, yeniden doğuş'un
simgeleriyle içiçedir. Adaylar, erginlenme ayinlerinden
sonra başka adlar almakta, (Dede Korkut Masallarında
ad kazanmaya çalışan gençler/Aziz Nesin'in: 'Bir şey
yap Met' oyunundaki insanlar), önceki yaşamlarına ait
herşeyi unutmuş sayılmakta, ayinin peşi-sıra bebekler
gibi başkalarınca beslenmekte, kimi zaman kollarına
girilerek yürütülmektedirler. Örneğin; Bantu' larda
adayın yatağa yatıp, bebek gibi ağlaması zorunludur.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Erginlenen kişi, yanlızca ölerek yeniden doğan
olmayıp, aynı zamanda, metafizik düzeyde de
açıklamalar edinen, bilgilenen, sırları öğrenen
kişidir.

Kabilenin tanrılarını, onların adlarının anlamlarını
dünyanın oluşumuna ait efsanelerin içeriklerini
öğrenmiştir.

Erginlenen kişi; bilen/b ilgili bir bireydir. .
Bu nedenle, erginlenme, "bilinc körlüğü" veren
doğal durumun aşılması anlamına gelir.

Adayın varoluşunun gerçek boyutlarını ortaya
çıkartmaya; insanın sorumluluğunu üstlenmeye
çağrıdır.

Simgesel Açıklamalar:

İlkellerdeki erginlenme eğitimlerinde rastlanan bazı
uygulamaların simgesel anlamları aşağıda açılanmaya

çalışılmıştır:

A) Katılma Kulübesi:

Simgesel olarak, mezar ya da ana rahmini belirtir.
Doğum, yaşam, ölüm ve yeniden doğum çevriminde
bağlantı noktasını oluşturur.

B- Dar Kapıdan Geçiş:

Bir varlık durumundan diğerine, varoluş sürecinden
başkasına dönüşümü, yani doğum olayını simgeler.

Kapı ya da sıkça görüldüğü üzere;
"tehlikeli geçit/köprü" olgusu, dışarısı ile içerisi
arasındaki sınırlamayı olduğu kadar, bir durumdan
ötekine geçişi de simgelemektedir.

Bu geçiş olayı aslında varoluşsal bir şıçramadır.
Bir kopuşu ve bir aşkınlığı vurgular.
Çeşitli mitler ve dinsel geleneklerde yeralmaktadır.

 

Örneğin:
Yunan mitolojisinde Hades'in kapısı, kapıda duran
Kerberos, geçilmesi gereken Styx ırmağı;
İran mitolojisinde Cinvat köprüsü;
İslam inancında Sırat köprüsü;
Ortaçağ efsanelerinde Kutsal Kâse Graal'i arayan
Lancelot'nun geçtiği sularla örtülü köprü ve şato
kapısı;
İskandinav mitolojisinde, cehennemin üzerinden
geçen köprü.

Kutsal Kâse Graal, İsa'nın son yemekte kullandığı
ve sonradan içine kanının toplandığına inanılan
kutsal tasa verilen addır.
İnanışa göre bu kase, Batı Avrupa'ya Arimethea'lı
Joseph tarafından getirilmiş, fakat kaybolmuştur.
Bir çok Breton efsanesinin konusu ve özellikle Kral
Arthur Efsanesinin eksenini, Kutsal Graal'in aranışı
oluşturur.
Graal; efsanelerde, insanlığın evrensel mutluluğunu
ya da gerçek bilgiyi simgeler.
Yitirilmiş Bilgelik kavramına denk düşer.

C) Yardım Gerektiren Yolculuklar:

Yürümeyi yeni öğrenen bebek simgesi, bir önceki
yaşamdan herşeyin silinmesini simgeler.
Yolculuk; eski yaşamdan kopuş ve yeni yaşama
ulaşma anlamındadır.
Yolculuğun hedefi Gerçek Bilgi' ye ulaşmaktır.
Graal'in aranışında olduğu gibi zorlu sınavlar ve
tehlikeler içerir.

D) Sıvı Simgeciliği:

İlkel topluluklarda, erginlenme sırasında adayın
su, yağ, idrsr veya kan ile yıkanması, vücudunun
ovulması en sık görülen uygulamalardandır.
Özellikle, tüm vücudun suya daldırılması dikkati
çeker.
Bu uygulama, bir açıdan Hristiyanlara ait vaftiz
işlemini anımsatırken, diğer yandanve bir çok
ezoterik örgütte yapılmakta olan su ritüellerine
denk düşer.
Sıvı simgeciliği, hem adayın sıvı içinde bulunan
cenin durumuna dönerek, yeniden doğuşunu
vurgularken ve hem de suyun arındırıcı niteliği
sayesinde bir önceki yaşamın pisliklerinden
kurtuluşu amaçlar.

E) Ateş ile Arınma:

İlkellerin erginlenme törenlerinde, yine sıkça
görülen bir uygulama da, ateşin kullanımıdır.
Ateş sayesinde adayın cesareti ve özverisi
sınanır.

Ateş üzerinden atlama, korlar üzerinde yürüme,
vücudun bir bölümünün dağlanması gibi zorlu
uygulamalar yapılır. Burada, ateşin hem arıtıcı,
hem de dönüştürücü-değiştirici niteliği ön plâna
çıkar.
Zaten ateşe tapınma ayini, bilinen en eski dinsel
inançlardan biridir.
Ateşe tapınım; Mısır'da, Slavlar'da, Germen'lerde,
Kelt'lerde, eski Yunan ve Roma'da, İran'da
ayrıcaHindistan'da, Kuzey Amerika yerlilerinde,
Çin'de, Meksika'da, Afrika'da ve Polinezya'da
rastlanantapınım ayinleridir.

Ancak en yetkin uygulaması Mazdeizm'de bulunur,

Zerdüşt dininde ateş, Ahura Mazda'yı simgeler ve
hiç söndürülmeden korunur. Günümüzde
Hindistan'da Parsi'lerde de ateş tapımı sürmektedir.

F) Toprak Simgeciliği:

Toprak Ana/Terra Mater; en ilkel toplumlarda bile
rastlanan, temel imgelerden önde gelenidir.

Bu imge tüm kültürlerde, sayılamayacak kadar çok
biçim altında görülmüştür.
İnsanların toprak tarafından doğurulması evrensel
yaygınlığa sahip bir inançtır.
(Adem'in topraktan yaratılması inancı.)

En genel anlamıyla, toprak; insanoğlunun kozmik
anası olarak değerlendirilir.
Ana ve doğum kavramlarında olduğu gibi, Ölüm ve
mezar kavramları da, toprakla bütünleşmektedir.
Bu nedenle, ölüm ve ikinci doğum simgeciliğinde
baş rolü toprak oynamaktadır.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Ekzoterikten Ezoteriğe:

Evrensel düzeyde, her ilkel kültürde rastlanan
herkese açık, "Ekzoterik Erginlenme" olgusu,
nasıl "Ezoterik" bir yapıya evrimlenmiştir?

Bu değişimin temelde iki ayrı nedeni gözlenmiştir:
İlki; tektanrılı dinlerin gelişmesi ile bağdaştırılabilir.

Bu dinler, bir yandan panteistik/tektanrıcı inançları
törpülerken, diğer yandan insan iradesini hor gören
bir niteliktedirler.

Doğaya açık, doğanın içinde onurlu bir konum sahibi
olan ilkel insanı, bu durumundan uzaklaştırıp, "kul"
düzeyine indirgemişler, "kader" cilik olgusu ile de
özgürlüğünü yoketmişlerdir.

Üstelik, pagan/çoktanrıcı inançlarla kıyasıya savaş
vermişler, insanoğlunu "tanrılaştıracak" her türlü
yaklaşım ve düşünceyi sapkınlıkla suçlamışlardır.

Diğer neden; ezoterik örgütlerin, sömürge oluş
koşullarının zorlamasıyla, "ilkel" anlayışın "uygar"
anlayışa karşı kendini savunma güdüsü gereği,
siyasal nitelik kazanmalarına bağlıdır.
Amaç, uygarlığın karşısında sarsılan eski gelenek,
örf ve inançları pekiştirmektir.

Afrika'da Ngui-Goril adamlar, Nkee-Pars adamlar,
Bwiti ve Poro;Malenezya'da Duk-Duk ve İniet;
Orta Amerika'da Kakçek;
Kuzey Amerika'da Didewiwin, Hamatsa ve Kaçina bu
tür ezoterik örgütlerdir.

Son Söz:

Ezoterik yaklaşım çerçevesinde, inisiyasyon olgusu
bir süreçtir. İster en ilkel uygarlık düzeyinde, isterse
en gelişmiş teknoloji toplumlarında olsun, yapılan
törenler, bu sürecin simgesel olarak başlangıcını
temsil ederler.

Hangi uygarlık düzeyinde olursa olsun, inisiyasyon
süreci, mevcut kültür ve üretim biçimlerinde, belirli
bir rasyonalizm/akılsallık gereğini öngörür. Burada
söz konusu olan rasyonalizm, temel olarak, insanın
doğa ve toplum içinde kendi özgünlüğünün ayrımına

varması demektir. Bu farkındalık kavramı, ezoterik
anlayışa göre "bilinçlenme" anlamına gelir.

Özetle, ezoterik örgütlerde inisiyasyon; insanın
kendi özgünlüğünün bilincine varması sürecidir.
Bu da, temel kültür kavramlarının yorum ve kıyas
yoluyla, enine boyuna irdelenmesini gerektirir.
Bu nedenle, kültür kavramlarının özümsenmesi ve
doğrudan bilinçlenme, inisiyasyon sürecinin
kendisini oluşturur.

Simgeler ise, kavramların billurlaşmış hali yani
somutlanmasıdır.
Somut olarak yaşananların soyutlanması;
"kavramları,"
soyut kavramların yeniden somutlanması da
"simgeleri" oluşturur.

Fakat, inisiyasyon çabası içindeki her birey için,
somut simgeler o bireyin kendi soyut yorumunu
yaratacak, soyut yorum da, bireyin yaşamında
somutlaşacaktır.

Ve işte, toplumun kültür yapısından, bireyin
yaşamına uzanan inisiyasyon süreci budur.
Her simge ve temsil ettikleri her kavram,
uzun tarihsel bir sürecin ürünüdür.

Ne simgeler, ne kavramlar, ne de bilinçlenme-
inisiyasyon, insanlığın kültür tarihinden bağımsız
olamaz.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

morpheus_neo2.jpg

 

 

Esoterism:

 

Düşük-Düzeyli/Low-Line bi ümit-var genci
belli bi sistem içerisinde denedikten ya da
gözlemledikten sonra;
onu adaylığa/initiate almak üzere, içinde
bulunduğu düzeyin neresi ve nasıl olduğunu
sunumlar ile anlatmak; display/exposition.

Eğer genç, bu açıklamaların ardından aday
olmayı kabul ederse, kişiliğine/ya da önce
yüklendiği külfetin içeriğine uygun ve özel
aşamalı egzersiz/uygulamalara başlamak.

Burada ilk adım;
bilinmeyen/gizli/unseen ile bağlantının
sağlandığı "inayet denizi" ni, nitrojenik
ve fosfosforik karmaşadan temizleme
egzersizleridir.

Bi başka ifade ile kirletilmiş olan deniz'in
kirleri arasından sıyrılarak inayet'e ulaşma
pratikleri/uygulamaları yapmak.

Kısa bi özetini yaptığım inisiyasyon tarifi,
Genç-Aday'ın/Neo'nun inisiyasyona kabul
aşaması/adaylık önerilmesi ve kabulünün
ardından uygulama sürecinin anlatıldığı;
Rahim ya da Matrix filminde özgün senaryo
ve özel bi gösterim ile sunulmuştur.

Sessiz Flüt seyirliği, bi başka özgün sunum
olarak değerlendirilebilir.

 

*kişisel

 

..
 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dk.jpg

 

"İnisiyasyon sırasında, inisiye,

'Tanrı'nın, yakıp yok eden bir ateş,'

 olduğuna ilişkin deyimin,

 sözün tam anlamıyla hakikat olduğu
 idrâkine ulaşır.

 Ateş kesilmiş enerji ile, elektrikî gücün,
 var olan her şeyin toplamını oluşturduğunu,
 hiç bir kuşkuya yer kalmayacak şekilde bilir.

 Sözün tam anlamıyla, 'arınma ateşleri'nde
 yıkanır; her yanda, İnisiyasyon Asası'ndan
 neşrolan, Üçgen'in çevresinde deveran eden
 ve hamîlik eden iki Veli'nin bedenlerinden
 geçen ateşleri görür.

 Bir an için Üçgen'in dışındaki törensel yerlerini
 almış olan tüm Üstadlar ile İnisiyeler kadrosu,
 saf ateş'ten oluşan bir duvarın arkasında kalıp,
 görülmezler.

 İnisiye, İnisiyatör'ün dışında hiç kimseyi görmez
 ve saf, mavi-beyaz renkte olan bir alev'in kızgın
 aydınlığından başka hiç bir şeyin farkında değildir.

 Bu alev, inisiyeyi mahvetmeyip, bedenindeki her
 atomun faaliyetini, dezentegre etmeksizin
 şiddetlendirir ve tüm tabiatını arındırır.

 Ateş, onun yaptığı çalışmayı, ne türden olduğunu
 sınar ve inisiye, Alev'den geçer.."

DJWHAL KHUL

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İNİSİYASYON - KUMARACİVA


"Eğer beşer eskiyi terk edebilirse, o zaman
'çok daha görkemli yeni' yi görebilecektir.

 Eskiyi terk edemiyenler, gene baştan başlamak
 zorunda kalacaklardır. Can ilerleyişlerini
 birkaç milyon yıl geriletmiş olacak ve bir kez
 daha, binlerce, hatta milyonlarca yıl boyunca
 çeşitli mağara adamı formlarından geçmek sureti
 ile gelişerek içinde bulunduğumuz bu safhaya
 gelene kadar tırmanmak zorunda kalacaklardır.

 Ve o zaman yeniyi kabul etmeleri için onlara
 bir kez daha şans tanınacak ve yeniyi kabul
 edemedikleri takdirde, bir kez daha milyonlarca
 yıl geriye gideceklerdir.

 Bu, göründüğü gibi bir gerileyiş değildir.
 Bu, fizik seviyede bir gerileme olmasına rağmen,
 spiritual evrim açısından ilerlemedir.
 Çünkü, Allah'ın Âlemi'nde gerileme hiç yoktur,
 sadece sürekli bir genişleyen görkem vardır.
 Ki Yüce İnisiyasyon'dan geçmeye kendimizi lâyık
 görelim.

 Çünkü, bir varlık, bir beşer, bir ruh ya da bir
 planeti veya bir güneş sistemini yahut kendi
 küçük ailesini yöneten bir can varlığı "ateş" e,
 bir Yüce İnisiyasyon'un ateş eprövüne dayanıp
 dayanamıyacağını hiç bir zaman bilemez."

 Kumaraciva

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Astral plân; beşerin başlıca savaş alanı ve onun
en yoğun duygu/hiss sahasıdır.
Mental duygu -ezoterik anlamda- onun için henüz
bir ihtimâlden ibarettir.

Astral Beden, beşerin en şiddetli vibrasyonunun
merkezi olup, bu vibrasyonlar onun fizik plândaki
faaliyetlerinin güçlü bir sebebidir.

Hâl-i hâzır da astral plâna ait devalar (varoluşun
sonsuz döngüsüne tabi ve duyular dışı varlıklar)
beşerin yaptıklarını ve söylediklerini büyük çapta
kontrol ettiklerini ve beşerin evrim hedefinin- şu
andaki hedefinin- kendisinin, yani gerçek egonun
ya da düşünürün dominant tesir haline gelebilmesi
için, kendisini onların / devaların kontrolünden
kurtarmak olduğunu eğer beşer idrak edebilseydi,
daha açık ve seçik olmak ve dolayısiyle de bu
hususu açıklamak için şöyle diyebiliriz:

Duygular bedenini oluşturan, küçük elemental
varlıklar ile (vibrasyon benzerliği vasıtasiyle)
irtibatlı olan ve ona ahenkli ve pozitif güçteki
bir Astral Beden veren, herhangi bir evrimleşen
Deva'nın pozitif hayatı, henüz beşeriyetin büyük
bir kısmını gerçekten kontrol altında tutmaktadır.

Beşer, çoğunlukla arzuları ile güdülerinin onu
teşvik ettiği şekilde hareket eder.
Eğer sözkonusu evrimleşen Deva, (Oldukça
gelişmiş bir beşerin durumunda olacağı gibi,
yüksek bir seviyeden ise, vibrasyon yüksek
olacak ve arzular ile güdüleriyi ve egzoterik
açıdan doğru olacaktır.

Her hâl-ü kâr da, eğer beşer onlar tarafından
kontrolo ediliyorsa, henüz Deva tesiri altında
demektir ve kendisini kurtarmak zorundadır.

Eğer Deva hayatı düşük bir seviyeden ise,
beşer de aşağı seviyeden ve kötü güdüler
ortaya koyacak ve arzuları çirkin mahiyette
olacaktır.

 

DJWHAL KHUL
 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

ASTRAL:

Yunanca : Astron'dan
Latince : Astricus'dan
Almanca : Sternen
İngilizce : Astral
Fransızca : Astrale
Arapça : İlm-i Nücumî
Türkçe : Yıldızsal

Bu kelime, Türkçe'de bilhassa Metapsişik konusunda,

teknik bir kelime olarak kullanılır.
Gizli İlimler/Okültizm ve Teozofi doktrininde çok özel
anlamda kullanılmıştır.

 

Bunların en önemli ikisi:
-Astral Plan
-Astral Beden
deyimleridir.

 

** **

 

SPATYOM/SPATIUM/MAHLUL BÖLGESİ:
 

Dünyamızın dışında kalan ve ölümü müteakip dünya
varlıklarına kapılarını açan âlem de, daha yüksek ve

ince tertipte bir madde âlemidir.

Ve ruh dünyaya olduğu gibi oraya da ancak maddi

vasıtaları ile intikal eder.

 

Biz dünyamız dışındaki bu âlemleri dünyadan ayırabilmek

için nispî olarak; Spatyom (Lâtince: Spatium) kelimesiyle

adlandırmak istedik.

 

Esasen bazı klâsik eserlerde de bu kelime bu mânada
kullanılmıştır.

 

B.Ruhselman

 

** **

 

Spatyom Astral Seviyesi ve Özellikleri

Astral Alem, duygular ve hayaller alemidir' ; bildiğimiz
herhangi bir gazdan daha suptil olan ve birçok yoğunluk
derecelerini kapsayan bir maddeden oluşur.

'Astral beden: duyguları taşıyan araçtır.
Duygular, astral maddenin vibrasyonlarınca hasıl edilirler.
Yüksek duygular (sevgi, şükran, diğerkamlık ve benzerleri)
duru-görü sahiplerine suptil maddenin vibrasyonları olarak
görünürlerken, aşağı duygular (açgözlülük, kıskançlık, haset,
nefsani sevgi/sevda/ihtiras, gurur, vs.) nispeten daha kaba
ya da yoğun maddesinin vibrasyonları olarak görünürler.

İnsan, ölmeden önce ne ise, öldükten sonra da o olacaktır.
Şu farkla ki, sadece fizik bedensiz olacak ve fizik dünyanın
sınırlamaları bulunmayacaktır. Erdemleri ve kötü tarafları
aynen kalır, fakat astral bedenin narin ve akışkan/seyyâl
mahiyetinden/quality dolayı, bunlar, büyük iyilik ya da
kötülük güçleri haline gelirler.

Böylece, fizik seviyedeki küçücük bir zıddiyet hissi astral
alemde sırf nefrete dönüşür ve böylece her iki taraf için de
hoş olmayan sonuçlar yaratır.
Öte yandan, en hafif bir fizik sevgi hissi, karşılıklı bir sevgi
akışına yol açar ki, bu da şaşılacak derecede bir uyum ve
barış atmosferi yaratır.

Astral alem hayaller alemi olduğu için, orada, fizik alemde
olduğu şekilde vaktin ya da emeğin harcanmasına gerek
yoktur; her şey (giysi, yiyecek vs.) düşünce ile oluşturulur.
Orada yaşam, uzun bir tatil şeklinde geçirilebilir. Kendimizi,
gerçekten de neyi yapmayı arzu ediyorsak ona adayabilir,
ve kişisel uğraşlar­la canımızın istediği kadar ilgilenebiliriz.
Çalışmaya ayıracak zamanın bulunamaması ya da zayıf bir
görme gücünün ya da yorgun bir bedenin (astral bedende,
yorulabilen hiçbir unsur/element yoktur) fizik sınırlamaları
gibi daha fazla bilgi edinmekten bizi alıkoyacak hiçbir engel
kısıtlama mevcut değildir.

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Fizik bedenlerimiz uyurken, bedenlerimiz astral
seviyede faaliyet gösterir ve orada ölmüş olan

arkadaşlarımız ve de akrabalarımızla karşılaşırız.
Bu kişileri gündüz saatlerinde unutmaya çalışmak
çok saçmadır.
Çünkü her yandan bizi kuşatmış durumdadırlar.
Ayrılığın tek nedeni, bilincin kısıtlılığıdır.
Geceleri ne yaptığını hatırlayan insanların çok az
sayıda olması, ne yazık ki çok bakımdan üzücüdür.
Eğer insanlar bunu hatırlayabilselerdi, ölüm denilen
hâl onları çok daha az endişelendirirdi.  
Cehennem ve ebedi cehennem azabı ile ilgili olarak

ortalıkta dolaşan kötü söylentiler de insanlar üzerinde,

çocuk masallarındaki cinn'lerin, yetişkin bir insanın
üzerinde yaratacağı etkiden daha fazla bir etki/tesir/
tılsım oluşturmazdı.

Şu hususu çok az kişi fark etmektedir ki; fizik dünyada

insanlar, vakitlerinin çoğunu bir büroda, bir dükkânda,

tarlada ya da bakmakla yükümlü olduğu kişiler varsa;

onların adına yiyecek, içecek ve giyecek almak için
para kazanmak zorunluluğu olduğundan istemediği,
ve seçmeyecek olduğu belirli bir işte geçirmektedir.

Belki de bunu çok az insanın farketmesi daha hayırlıdır.

Aksi takdirde, hepimiz birden büyük bir hoşnutsuzluk

duyacak bu da evrimimiz için bir engel oluşturacak ve
her yerde sorun yaratacaktı.

Sadece bazı şanslı kimseler en sevdikleri işi yaparak

yaşamlarını kazanmaya muktedirdirIer. Bir ressam
ya da bir müzisyen, kendisine bir servet kalsa dahi
gene de kendi çalışmalarına devam eder.
Çünkü, genellikle, onun işi kendisinin bir parçasıdır
ve onun zevki haline gelir.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Astral Alem'de, Çeşitli Uğraşı Konuları

Yaşamı boyunca nefsani amaçlarla iş güç peşinde
koşmaktan başka bir şey düşünmemiş olan inssan
için spatyom, önceleri, biraz sıkıcı gelecektir.
Bu hal, özellikle, parayı sırf paranın kendi hatırı için
sevmek gibi huy edinmişse, daha belirgin olacaktır.
Bu türden bir insanın, spatyomda gerçekten mutlu

olabilmesi için, daha başka şeylere alâka duyması

gerekecektir.

Ancak, eğer bir insan yaşamı sırasında müzikten

hoşlanıyorsa, bu takdirde ölümünden sonra da
hoşlanacak ve önceden tatmin edememiş olduğu

özlemini gidermek için bir çok fırsata kavuşacaktır.

Müziksever kişi isterse, vaktinin tümünü dünyanın

üretebileceği en iyi müziği dinlemekle geçirebilir.
Mesafeler artık bir engel oluşturmaz: Bir süre için

Londra'daki bir Opera'yı dinleyebilir; sonra, en çok
bir dakikalık bir gecikme ile New York'daki, ya da

Avustralya'daki bir başka icraatı dinliyor olabilir.
Eğer yeniden enkarne olmamışlarsa, geçmişin
büyük müzisyenleri ile karşılaşabilir.

Fizik dünyadaki müziğin, Astral Alem'in daha suptil

maddesinde oluşturduğu görkemli düşünce formlarını

görebilir. Yaşamı sırasında herhangi bir müzik aletini

çalmamasına rağmen, bundan böyle hayâl gücü ile
müzik üretebilir. Fizik dünyada, güzel müzik parçaları

tahayyül edebilen, ancak işin tekniğini bilmediğinden
ötürü meramını ifade edemeyen birçok insan vardır.
Bu türden bütün insanlar astral alemde gerçekten de

kıskanılacak durumdadırlar. Çünkü, kendilerine ilişkin
doğal özlemleri, tamamen fizik aleme ilişkin şartların

yardımına bağlı olmayan nesnelere yöneliktir.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Sanattan hoşlanan insan için, dünyanın tüm
baş yapıtları, sanat galerilerinde de olsalar,
özel kelleksiyonlarda da olsalar, artık kendisinin

istediği gibi gezebileceği bitmez tükenmez bir

resim sergisini oluştururlar.

Birçok sanatsever, yaşamı boyunca örneğin

Roma'ya gitmek istemiştir. Böyle bir kişi için,

sadece oradaki sanat eserlerini sindire sindire

seyretmek bile büyük bir hazdır.

Sanatsever bir kişi, geçmişte yaşamış olan

sanatkârlar ile karşılaşabilir. Bu sanatkarların

fizik dünyaya ölerek, spatyoma geçtikleri için

uğraşılarına duydukları ilgiyi yitirdiklerini

sanmamak gerekir. Aksine, spatyom'da

sanatlarını anlatabilmek için fırça ve tuval

kullanmaya ihtiyaçları olmadığından, artık
güzel düşünce-formları yaratmaktadırlar.
Fizik dünyadaki tek anlatım metodları tuvalle
idi ama, ölümden sonra yarattıkları düşünce 

formları aynen buradaki resimler gibidirler;
onlar gibi gözle görülebilirler ve çok daha
güzel olurlar.

Buradaki çok sanatkar eserleri tamamlandığı

zaman, herkes, yeteneklerini alkışlasa dahi

kendilerinin hiçbir zaman tatmin olmadıklarını

belirtmiştir.
Çoğu kez, "Hayal gücümün canlandırdığını,
tuval üzerine tam olarak aktarabilseydim ne
iyi olurdu. Fakat, hiçbir zaman tam olarak
ortaya çıkmıyor," derler.

Astral Alem'de yaratılan resimler sanatkârın

algıladığına tıpatıp uyduğu için, sanatkârların

hayal güçlerinin yaratıları orada fizik dünyadaki

en iyi resimlerden daha güzeldir.

Astral Alem'de kitapseverler de hoşça vakit

geçirirler, çünkü fizik dünyanın kütüphaneleri

artık araştırmalarına açıktır.

 

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

Ölümden sonra bir insana ne olduğuna dair
bir örnek vermek için, tamamıyla fizik dünya
yaşamı içinde yaşayan türden bir insanı ele
alalım.

Bunu söylemekle, bu insanın kötü biri olduğu
ya da birçok kötü huyu bulunduğunu anlatmak
istemiyoruz. Aksine, muhtemelen, yaşamı
sırasında oldukça popüler bir kimsedir ve
daima bir arkadaşlar grubu ile çevrili olup,
genellikle hakkında herkes iyi şeyler söyler.
Muhtemelen, zevkleri, iyi yaşamak, tiyatrolara,
danslara gitmek ve 'sosyete insa­nı' denilen
türden bir kimsenin yaşamını oluşturan bin­bir
işi yapmaktan ibarettir. Kuşkusuz, başarılı bir iş
adamıdır ve örnek bir eş olarak mütalaa edilir.

Her şeye rağmen yine de yaşamı/hem işi hem
de zevkleri, sadece fizik dünyada elde edilebilir
türden fiziki unsurlara bağlıdır. Çevresine bakan
herkesin görebileceği gibi, böyle birçok insan
vardır.

Bu tür bir insan, ölümden sonra, muhtemelen
çok sıkılacak ve hemen hemen yapacak hiçbir
şeyi olmayacaktır.

Kısa bir süre sonra, iyi akşam yemeklerinin ve

karmaşık iş uğraşlarının düşünce-formlarnı

oluşturmak, fiziki sonuçlar alınmayınca, hiç de

tatmin edici olmayan bir vakit geçirme metodu

haline gelir.

Yeryüzündeyken yediği yemeklerin ve içtiği
şarapların tadını tahayyül edebilmesine ve
hatta takdir edebilmesine rağmen, en kaliteli
şarapların içildiği iyi bir akşam yemeğinden
sonra duymaya alıştığı fiziki tatmini duyamaz.

Ne kadar çok içerse içsin, içki içtikten sonra,
yaşamı sırasında hissettiği sonucun aynısını
hissedemez ve fizik dünyadaki iyi bir akşam
yemeğini izleyen doygunluk hissi "astral"
yemekte mevcut değildir.
Hayal gücünde oluşturulmuş başarılı bir iş

uğraşısından da fazla bir tatmin elde edemez.

Çünkü, Astral Alem'de herhangi bir şey satın
alınıp satılamayacağı için, bu yoldan edineceği
parayı kullanamaz.

İstediği miktarda, binlerce altın düşünce formlarını

oluşturabilir ama, bu altınlarla ne yapabilir ki?
Hiçbir şey!
Hazinelerle çevrili olarak bir ıssız adaya düşen bir

kimseye benzetilebilir.
Uygar bir ülkeye taşıyabilmesi halinde kendisi için

çok değerli olacak bu hazine, hiçbir alıcının ve

alınacak hiçbir şeyin bulunmadığı bu yerde işe

yaramaz.

Issız adadaki insan, kurtarılma ihtimali olduğu sürece;

Astral Alem'deki insana nazaran daha avantajlıdır;

yeni bulduğu serveti ile ülkesine dönebilir.

"ÖLÜ" insanın böyle bir ümidi yoktur.
Çünkü fizik dünyaya geri döndüğünde, önceki

yaşamlarında edindiği deneyimlerden başka bir

malı mülkü olmayan bir çocuk olarak gelir.
"Yüksek Benliği"tarafından bilgi haznesinde

depolanan bu deneyimleri giderek evrimleştikçe,

fizik seviyeye indirmeye daha bir muktedir olur.

Astral Alem'deki kişi, alıştığı sporları yaparken
de buna benzer bir tatminsizlik duyar. Örneğin,

golf oynadığını düşünelim. Yeni yaşamında,
arzu ederse, hala daha golf oynayabilir. Fakat,
bundan çabucak bıkacaktır.

 

Çünkü, yaptığı her atış, topa vururken düşündüğü

noktanın tam üzerine isabet eder. Oynanan her bir

raund, hiçbir zaman bir öncekinden farklı olmayan
mükemmel bir raunddur. Golf oynayan kişi, yapmayı

arzu ettiği vuruşun bir düşünce formunu oluşturur ve

akışkan astral madde, zihinde ifade bulan düşünceyi

derhal form halinde yerine getirir.

Böyle bir oyunun kısa bir süre sonra ne kadar

sıkıcı bir hale geleceğini ve fizik dünyada bir
gün usta bir oyuncu, ertesi gün ise belki de

acemi biri gibi oynayacağı oyunlardan ne

kadar farklı olduğunu kolaylıkla tahayyül

edebiliriz. Sonucun kesin olmayışı oyunun

çekiciliğini oluşturuyordu, bu husus artık

astral seviyede mevcut değildir.

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.