Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KUR'AN IN NAMAZ KONUSUNDA VERDİĞİ DETAYLAR


halukgta

Önerilen İletiler

Bugün sizlerle Kur’an dan araştırmaya çalışacağımız konu, acaba Rabbimiz Kur’an da en çok bahsettiği, namaz kılın emrini verip, nasıl namaz kılacağımızdan ve ne dualar okuyacağımızdan bazılarının söylediği gibi, Kur’an da yeteri kadar bahsetmemiş olabilir mi, onu birlikte araştırmaya çalışalım.

 

Ama önce aşağıdaki ayeti dikkatle okuyalım ki, bahsettiğimiz konuda yanılma ihtimalimizi, en aza indirmiş olalım.

 

Hud 1: Elif, lâm, râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri önce sağlam kılınmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır.

 

 

Hatırlatmak isterim, Allah namaz kılmasını, oruç tutmasını, zekât vermesini, Hacca gitmesini, İbrahim peygamberden bu yana, tüm dinlere emrettiğini bizlere açıklıyor. Hatta Kabenin kurulmasını İbrahim peygambere emrettiğini ve tüm inananların ziyaret edip, çevresinde hep birlikte namaz kılmalarını emrediyor. Hud suresi 1. ayette de Allah Kur’an için, açık bir hüküm veriyor ve ayetler önce sağlamlaştırıldı, daha sonrada detaylandırılıp açıklandı diyor.

 

Bu durumda acaba, Allah namaz kılın diye emir verdiyse, nasıl kılınacağını açıklamamış olduğunu söylememiz, doğru olur mu? İsterseniz şimdide aşağıdaki ayete bakalım.

 

Bakara 239: Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken (namazı) kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin.

 

Bakın Allah ne söylüyor namaz konusunu anlatırken.

 

(bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin.)

 

Buradan da çok açık anlıyoruz ki, Allah Kur’an da namaz konusunu ya da emrettiği herhangi bir farz hükmü, gerektiği kadarını açıklamış ve bizlere öğretmiştir Kur’an da.

 

Allah Bakara suresi 128. ayetinde, İbrahim peygamberimizin Kâbe de, Allah a yaptığı dua üzerinde düşünelim şimdide.

 

 

Bakara 128: “Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.”

 

İbrahim peygamberimiz Yaradan a yakarıyor ve bizlere ibadet yerlerini ve buralarda yapmamız gereken ilkelerin kurallarını göster, anlat diye dua ediyor. Örneğin Allah namaz kılın diye emir verdiyse, İbrahim peygamberimizde nasıl kılacağı konusunda ilkelerini açıklamasını istiyor Rabbinden. Demek ki şöyle demiyor, ey resulüm ben detayları sana bırakıyorum, ana hükmü ben veriyorum demiyor.

 

Kur’an Hac konusunu da, bizlerin uyması gereken konuları da, en ince detayına kadar anlatıyor bizlere. Oruç da aynı şekilde, bizden öncekilere de farz olduğunu söyledikten sonra, onun da tüm açıklamalarını Kur’an da buluyoruz. Ne zaman başlayacağından tutun, ne zaman sona ereceğine, tutulmayan orucun ne olacağı, oruç gecelerinde cinsel ilişkinin serbest olmasına kadar açıklamalar yapılmıştır.

 

Namaz kılmak bizden öncekilere de farz olduğu halde, bazılarının söylediği gibi, kılınışı ve nasıl dualar okuyacağımız ve rekât sayıları konusunda, Kur’an ın hiçbir şey bahsetmediğini söyleyip, bu konudaki detayları Allah ın peygamberimize bıraktığına inanmamız, Kur’an a göre normal midir? Hacca gitme ve oruç konusunda en ince detaya giren Kur’an, neden namaz konusunda bizlere, gereken detayları vermesin? Bu konuyu Kur’anı bir bütün olarak düşünüp, öğrendiğimiz rivayetlerin etkisinde kalmadan, daha sonrada bu konuya Kur’an dan cevap arayalım, Allahın izniyle.

 

Namaz konusunda Kur’an da detay yoktur diyenler, acaba peygamberimizin dine ilaveler yaptığını mı düşünüyorlar dersiniz? Hani Rabbimiz ne diyordu bazı ayetlerinde? Bizim indirdiklerimize, tek kelime kendi sözünü bizim sözümüzdür diye ekleseydi, onun şah damarını keserdik demiyor muydu?

 

 Hani Rabbimiz Kur’an ın ipine sarılın diyordu? Hani sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim diyordu? Hani her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyordu. Sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, sorumlu olursunuz diye ikaz etmiyor muydu bizleri, ne oldu bu ayetlerin hükümleri? Dikkatli olalım, farkında olmadan inkârcı konumuna düşeriz Allah korusun.

 

Bizlere Kur’an dışından gelen ve bir rivayete göre diye başlayan bilgilerin tümünü, hiçbir kontrolden geçirmeden kabul etmemiz, doğrumudur? Kur’anı Rabbimiz ben koruyorum diyor, sormak isterim hiç sorgu sual etmeden, bizlere gelen bilgileri, rivayetleri kimler koruyor olabilir? Bizlere Kur’an benzeri, Rahmanın garantisini veren var mı? Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum dedikten sonra, Kur’an da olmayan, Kur’an dışından hükümlerin, detayların ve sorumlulukların olacağına nasıl inanabiliriz?

 

Allah Kur’an ın ipine sarılın derken, neden yalnız Kur’an ipi demişte, başka kaynaktan söz etmemiş, bunu da sanırım çok iyi düşünmeliyiz. Tüm bu ayetleri indiren Rabbimiz, daha sonraki ayetlerinde bir kelimeden yola çıkarak, daha önce indirdiği ayetlerin tam tersi, başka kitapların bilgilerin de gerekli olduğunu söyler mi, bunu da çok iyi düşünmeliyiz. Buna inanmakla Kur’an da çelişki yaratmış oluruz.

 

Bizlerin yaptığı en büyük yanlış,  mezheplerin ve zamanla geleneklerin, namazın şekline yaptığı ilaveleri, Allah emri sanmamız ve onları da Kur’an da aramamızdan kaynaklanmaktadır. Kur’an da bulamadığımızda ise, bakın demek ki her şey Kur’an da yokmuş, yazmıyormuş deme gafletine düşmemiz, bizleri yanıltmaktadır.

 

Allah bizlere, her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyorsa, namaz konusunda bizlerden istediklerini de sade, kolay bir şekilde mutlaka Kur’an da anlatmıştır, önce bunu bilmeliyiz. Çünkü bu kitabı yemin olsun ki, sizler için kolaylaştırdım demiyor mu birçok kez?

 

Gelin Kur’an a birlikte bakalım, acaba bizden öncekilere de farz olan, namaz kılın sözcüğüyle Allah bizlerden ne istiyor. Daha önce Rabbimiz bizleri nereye yönlendiriyordu, Kur’an dan başka dine hüküm koyan kaynaklar var mı, onları Kur’an dan anlamaya çalışalım.

 

Enam 104:  Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.

 

 

 

Nisa 136: Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın…….

 

 

Yasin11: Sen ancak o Kuran'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele.

 

Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.

 

 

Nisa Suresi 105. Kuşku yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma.

 

 

Maide suresi 49 Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma.

 

 

Maide Suresi 67:  Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun.

 

 

Enam 50: ….. Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!"…..

 

 

Zühruf Suresi 43 Sen, sana vah yedilene sımsıkı sarıl!  Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.

 

 

Yukarıdaki ayetleri elbette çoğaltabiliriz. Dikkat ediniz, Allah tamamında bizleri Kur’ana sarılmamızı emrediyor. Kur’an için bizlere gelen, gönül gözü olduğunu söylüyor. Allah a ve Resulüne inanın, çünkü elçim o Allah ın kitabını sizlere tebliğ edecek, onun ardından gidin diyor. Sen ancak Kur’an a inanan insanları uyarabilirsin, Rabbinizden size indirilen Kur’an a uyun, onun berisinden başka velilerin ardına düşmeyin, sana Kur’an ı insanlara onun la hükmedesin diye indirdik, sende insanlara onunla hükmet, sana indirilen Kur’anı tebliğ et diyor ve daha sonraki ayette de peygamberimiz bakın ne diyor?

 

 

 Yalnız bana vah yedilene uyarım ben. Zühruf 43. ayetinde ise SEN SANA VAHYEDİLENE SIMSIKI SARIL.

 

 

Şimdi birlikte düşünelim, namaz gibi Kur’anın çok önemsediği ve çok bahsettiği konularda Kur’an açıklama yapmayıp, detay vermemiş olabilir mi? Sımsıkı sarılmamızı istediği bir rehberde namaz, gerektiği kadar detaylı açıklanmamış olabilir mi? Yoksa bize Kur’an dışından öğretilenleri, Kur’an da bulamadığımız damı bizler bu yanlışı yapıyoruz?

 

 

Yukarıdaki ayetlerden anlaşılıyor ki, bizlerin Kur’an a sarılmamızı istiyor Rabbimiz. Tüm bu ayetleri gördükten sonra, Allah bir ayetinde Peygamberiniz size neyi verdiyse onu alın ayetinden, nasıl olurda Kur’an da hiç bahsedilmeyenleri peygamberiniz verdiğinde alın anlamı çıkartırız, bunu hiç düşündük mü? Bu ayete baktığımızda savaşlarda ele geçirilen, ganimetlerin bölüşülmesinden bahseder, bu konuya açıklık getirir. Şimdi Kur’an dan namaz konusunu araştırmaya devam edelim.

 

 

Önce yazımızın başında, İbrahim peygambere hac yerini, Kabeyi ne maksatla yaptırdığını ve çevresinde bakın nasıl namaz kılmamızı istediğini bizlere anlatıyor, onu anlamaya çalışalım.

 

Hac 26: Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle.

 

Bakara 125: Hatırla o zamanı ki, biz Beytullah'ı insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir dua yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şu sözü ulaştırmıştık: "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rüku-secde edenler için evimi temizleyin.

 

Ayeti okuduğunuzda Allah İbrahim peygambere şu anda kıldığımız namazın, olmazsa olmazını ne kadar güzel anlatıyor. O evi benim için kıyamda duranlar, rükû-secde edenler için temizle. Demek ki Allah huzurunda saygıyla durulmasını, onun önünde saygıyla eğilmesini ve yine ona saygıyla secde edilmesini istiyor. İşte namazın nasıl kılınacağının şekli izahı, o günde aynı, günümüzde de aynı, peygamberler arasında namazın farklı kılındığını düşünmek, büyük yanlış olur. Devam edelim Kur’an a namaz konusunda bakmaya.

 

Aliimran 43: Ey Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan ve rükû edenlerle birlikte rükû et.

 

Bu ayette de Meryem anamıza sesleniyor ve bakın yine günümüzde Allah ın huzuruna namaz kılarken durduğumuz ve saygıyla el bağladığımız (divan durduğumuz), rükû ve secde ettiğimiz namazın kılınmasını anlatıyor bizlere, dikkat edin bu emir peygamberimizden çok önceki bir zamana, daha Hz. İsa bile doğmamış döneme ait. İbrahim peygamberimiz zamanında dahi, namaz konusunda yapılması gerekenler aynı, kıyamda dur, rükû et, secde et, Allaha dua et. Devam edelim Kur’an a bakmaya.

 

Hac77: Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin; Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtulabilesiniz.

 

Furkan 64: Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler.

 

Fetih 29: Muhammed, Allah'ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çok çetin, kendi aralarında çok merhametlidirler. Sen onları rükû eder, secdeye kapanır halde görürsün. Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk ister dururlar……….

 

Şuara 218–219: O ki görüyor seni kıyam ettiğin zaman, Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.

 

Tevbe 112: O tövbe edenler, o ibadet edenler, o ham dedenler, o oruç tutanlar, o rükûa varanlar, o secdeye kapananlar, o iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırı koruyanlar... Müjdele o müminleri.

 

Yukarıdaki ayetleri okuduğunuzda, sanırım sizde namazın olmazsa olmazı olan ve Allah ın tarif ettiği namazın, KIYAM ETMEK yani onun huzurunda saygıyla durmak, RUKÜ ETMEK yani onun önünde saygıyla eğilmek, SECDE ETMEK yani onun yüceliği önünde secdeyle yerlere kapanmak, ona teslim olmak namazın şekli boyutuymuş, çok açıkça anlatıyor Kur’an. Bu namaz şekli, İbrahim peygamberden bu yana aynı hiç değişmemiş. Elbette daha sonra, beşeri ilaveleri saymazsak.

 

Demek ki namazı Allah, Kur’an da anlatmıyor demek, çok büyük bir yanlış olduğu anlaşılıyor. Şimdide namazlarımızda ne okuyacağımız da Kur’an da yazmaz, hadisler olmasa namazımızı kılamazdık, sözlerine bakalım. Gerçekten Kur’an namazlarımızda neler söyleyeceğimizi ne okuyacağımızı, nasıl Rahmanla iletişim kuracağımızdan, bahsetmiyor olabilir mi? Yoksa günümüzde bu duaları okumadığımızda namaz kabul olmaz diyenlerin, büyük bir yanılgı içinde olduğunu mu söylüyor Kur’an.

 

Müzzemil 20:…… O halde Kur’an'dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur’an'dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın!......

 

Bakara 45: Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.

 

Bakara 153: Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir.

 

Aliimran 113: Ama hepsi bir değildir. Ehlikitap içinden Allah için baş kaldıran/Allah huzurunda el bağlayan/hak ve adaleti ayakta tutan/kalkınıp yükselen bir zümre de vardır; gece saatlerinde secdelere kapanmış olarak Allah’ın ayetlerini okurlar.

 

Yukarıdaki ayetler, namazlarımızda neler okumamız gerektiği konusunda bizlere çok net ve geniş bilgiler veriyor ve diyor ki; Kur’an dan kolayınıza geleni okuyun ve benden namaza sarılarak, namazlarınızda yardım dileyin, yani benden istekte bulunup dua edin diyor.

 

Ayrıca Kur’an da nasıl yardım dileyeceğimiz konusunda da birçok ayet örnekleri veriyor. Hani namazlarımızda ne okuyacağımız yazmıyordu Kur’anda? Demek ki Kur’anı anlayarak okumadığımızda, ya da taraflı ve yanlı okuduğumuzda, bizleri Allah ın doğru yolundan ayırmaları, çok daha kolay olacağı anlaşılıyor.

 

Namaz konusunda, Allah ın farz hükümleri dışında, bugün bazı ilaveler vardır, bunlar her mezhepte farklıdır. Bunların olmasının bir zararı da yoktur. Yanlış olan bunlar olmasaydı, bizler namazımızı kılamazdık demektir. Lütfen bunu unutmayalım.

 

Sanırım şimdide bu satırları okuyan bazı kardeşlerim, eeeee bak kaç rekât kılacağımızda yazmıyor, bu durumda ne yapacağız dediklerini duyar gibiyim. Bu konuya açıklık getirmeden önce, Kur’an da kısaltılmış namazın bizzat peygamberimiz tarafından kıldırıldığı örneğine bakalım. Savaş halinde ya da çok zor durumlarımızda, Allah namazlarımızı kısalta bileceğimiz kolaylığını da getiriyor ve bizzat örneğini Kur’an da veriyor. Bakın kısaltılmış namaz, bizim anladığımız şekliyle kaç rekâtmış.

 

Nisa 102: Sen içlerinde olup da onlara NAMAZ kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle NAMAZA dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra NAMAZ kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. ………

 

Nisa 101: Yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için açık bir düşmandır.

 

Nisa 103: Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.

 

Yukarıdaki ayet örneği, bizzat peygamberimizin imamlığında yapılıyor ve dikkat ediniz, zor bir anımızda kılınan namazın ilk secde de bittiğini görüyoruz. Buda demektir ki bizim anlayacağımız şekliyle, kısaltılmış namaz bir rekâttır. Allah hiçbir detay vermeden, istenileni anlatıyor. Yalnız savaş değil, herhangi bir zor anımızda, tedirgin durumumuzda namazı kısaltabileceğimiz kolaylığını, çok şükür Rabbimiz bizlere veriyor.

 

Bakın namazın bitişinde, günümüzde verdiğimiz selamdan bahsedilmiyor, çünkü onlar farz olanlar değil, daha sonra geleneklerin ve mezheplerin ilaveleridir. Zaten sorduğunuzda bunların sünnet olduğu, farz olmadığı söylenir. Bunları yapmanın hiçbir sakıncası da elbette yoktur. Fakat bunlar olmazsa namaz olmaz demeden yapmalıyız ve bu bilinçte olmalıyız.

 

Namazın bitimindeki selam konusunu, mezheplerde ve rivayet hadislerde araştırdığımızda, çok farklı bilgilere ulaşırız. Bir kısım hadislerde peygamberimizin her iki tarafa selam verdiğinden bahsedilir. Bir kısmında yalnız sağ tarafa verdiğini söyledikleri gibi, yalnız öne selam vererek, namazını bitirdiği de rivayet edilir.

 

Hepside bugün elimizde olan, Kütüb-i sitede geçer. Acaba hangisi peygamberimizin uygulamasıdır diye kendimize sorduğumuzda, sanırım tedirgin oluruz. Uydudan diğer Müslüman ülkelerin, namaz kılışlarındaki farklılıkları izlerseniz ne anlatmak istediğimi anlayacaksınız. Çok ilginçtir, bir kısım Müslümanların, namaz kılarken, kıyam halinde eller açılıp, namazda dua eder şeklinde, kıyam da durduklarını da görebilirsiniz. Hatta kıyamdayken elde Kur’an okuduklarına da şahit olursunuz.

 

Gördüğünüz gibi mezheplerde namaz kılma, şekil bakımından hepsinde farklılıklar arz eder, ama farzlarda hiçbir değişiklik, farklılık yoktur. Sorduğunuzda peygamberimiz böyle kılarmış derler. İşte rivayetleri Farzlaştırmanın tehlikesi, burada daha iyi anlaşılıyor. Kendilerine sorduğumuzda hepsi peygamberimiz böyle kılarmış, diye kendilerini savunurlar. Rivayet hadisleri örnek gösterirler. Acaba kimin söylediği doğrudur?

 

Allah bizlere namazın detaylarını Kur’an da bildirmeyip, rivayetler yoluyla bilgilendirmiş olabilir mi?

 

 Hatırlayınız lütfen, Allah emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, sizleri sorumlu tutarım demiyor muydu? Bu durumda emin olan, en garanti verilen yol hangisidir, nereden öğrenmeliyiz diye kendimize sormalıyız. Bu sorunun doğru cevabını, Kur’an dışından arayanların yanılgıda olacağını, Yaradan birçok kez, ayetlerinde bizlere anlatıyor.

 

Tam bu esnada sizlere bir örnek vermek istiyorum. Bu konu ile ilgili bir yazıma, bakın bir kardeşim bana nasıl bir cevap vermişti.

 

(Benim elimde 6 ciltlik, bilmem kaç bin sayfa siyer kitabı var.. Orada Cebrail aleyhisselamın peygamberimize namaz kılmayı gösterdiği yazıyor.. Cebrail bir melek ve peygamberimiz (sav) ile Allah'ımız arasında elçi…)

 

Bu kardeşimiz namazın kılınışını, Cebrail in peygamberimize öğrettiğini, dini bugün bizlere anlatan, ciltlerce dolusu kitapta yazdığını söylüyor. Bunu söylemesine söylüyoruz ama neden şu soruyu kendimize sormuyoruz. Allah namazın kılınışının detaylarını, neden Kur’an da açıklamayıp, özellikle peygamberimizin bizzat kendisinin öğrenmesini, Cebrail aracılığıyla sağlamıştır?

 

Düşünebiliyor musunuz buna inanmakla, yüzlerce ayeti görmezden gelmiş, üstünü örtmüş oluyoruz. Allah Cebrail yoluyla elçisine ilettiği her konunun, Kur’an a geçirilmesini ve tebliğ edilmesini bizzat kontrol ettiğini belirtmiştir Kur’an da.

 

Allah yemin ederek bu kitabı kolaylaştırdığını söylediği halde, bizler Kur’an dışından ciltlerce dolusu din ve iman konularında kitaplardan bahseder ve onlar olmasaydı imanımız eksik kalırdı demekte, bir sakınca görmeyiz.

 

YAZI DEVAM EDİYOR, LÜTFEN DEVAMINI OKUYUNUZ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Namaz konusunu Kur’an dan araştırmaya devam edelim. Kısaltılmış namazın bizim anlayışımızla, bir rekât olduğunu Kur’an örneğinde de görüyoruz. Normal durumlarda kılacağımız rekât sayısı neden zikredilmemiş, bunu hiç düşündük mü?

 

Yüce Rabbimiz yemin ederek, sizler için bu kitabı kolaylaştırdım hükmünün, bir tezahürünü görüyoruz. Çünkü namazımızı kaç rekât ya da uzunlukta kılacağımızı, Allah bizlere bırakmıştır ve bizleri bağlayıcı bir hüküm bu konuda asla vermemiştir. Sizce açıkça vermediği bir hükümden, Allah bizleri sorumlu tutar mı? Hatırlatırım, sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, demiyor muydu?

 

Kısaltılmış namazın örneğini veren Rabbimiz, eğer normalde kılacağımız namaz konusunda bizleri bağlayıcı bir hüküm vermiş olsaydı, onun da örneğini elbette Kur’an da verirdi. Biz her şeyden nice örnekleri anlayasınız, yoldan sapmayasınız diye verdik, Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık diyorsa, bunun tersini düşünmek ve Kur’an namaz konusunda detay vermemiş demek, Yaradan a saygısızlıktır, bunu da unutmayalım.

 

Bakın ne diyor Rabbimiz, Sükûnet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Eğer bu sözlerden, yani tam bir biçimde yerine getirin sözünden, belirli bir kalıp ve şekil ya da belli bir rekât anlaşılsaydı, Rabbimiz her şeyden nice örnekleri verdim diyorsa, onu da açıkça bizlere söylerdi. Demek ki kılacağımız namazlarda, rekât sayısını da Allah bizlere bırakmıştır. Tam bir biçimde yerine getirmek, huşuyla Rabbin huzuruna durup, onu tespih etmek ve ondan yardım istemektir.

 

Namazın rekât sayısını, uzunluğunu onun huzurunda huşuyla durup, ondan yardım dilemenin ölçüsünü bizlere bırakmış ve namazla bizlerin şeytandan uzak kalacağımızı ve Allah a yaklaşacağımızı açıklamıştır. Bakın namazı Rabbimiz ne için bizlere emretmiş?

 

Ankebut 45: (Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.

 

Ta-ha 14: Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.

 

Bizlere namazın, ne maksatla emredildiğini, bakın ne kadar güzel açıklıyor ayetler. Namaz bizleri hayâsızlıktan ve kötülüklerden alıkoyacağını belirtiyor. Demek ki ne kadar çok namaz kılarsak, o kadar Allah a yakın olur, kötülükten uzak kalırız. Hatırlayınız peygamberimizin, bazen saatlerce namaz kıldığını, secdede dahi uzun kaldığı anlatılır.

 

Ankebut 45. ayetinde Allah elçisine, kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı da dosdoğru kıl diyor. Demek ki peygamberimiz namazın nasıl kılınacağını, Kur’an dan öğrenmiş.

 

Diğer ayette ise Allah, bana kulluk görevini yerine getirmek için ibadet et, beni hatırla ve beni an diyor namazla. Ne kadar çok hatırlar ve anarsan Allah ı, o kadar şeytanın tuzaklarından uzak kalır ve dualarımız karşılık bulur.

 

Daha önce söylediğim gibi, mezheplerde namaz, hepsinde farklılıklar arz eder. Fakat hiç birisinde Allah ın emrettiği kıyam, rükû ve secdenin olmadığı bir namaza rastlamazsınız. Kimisi başlangıcında ilave yapmıştır, kimisi kıyam duruşu, yani saygıyla Allah huzurunda duruş sözünden elleri yana salmıştır, diğeri ise elleri bağlamıştır. Ellerin bağlanış şekli bile mezheplerde değişiktir. Namaz esnasında bazı hareketleri ilave etmişlerdir kendi düşünceleri ve itikatları, gelenekleri doğrultusunda.

 

Kadınlarda, erkeklerde bile farklı uygulamalar olmuştur. Namazda okudukları dualarda, mezheplerde hepsinde aynı değildir. Mezheplerde rekât sayıları bile farklıdır. Kur’an ışığında baktığımızda hiç kimsenin kıldığı namaza, bu namaz yanlıştır diyemeyiz. Çünkü her mezhebin kıldığı namaz da Allahın emrettiği kıyam, rükû ve secde yapılmaktadır. Yani farzlar yerine getirilmektedir. Belki okunacak dua konularında söylenecek söz olabilir, oda benim huzuruma durduğunuzda, benden başka kimseyi muhatap almayın ve aracı koymayın sözleri unutulmamalıdır diyebiliriz.

 

Tüm bunları düşündüğümüzde, eğer peygamberimiz nasıl kıldıysa öyle kılmalıyız, çünkü namazın kılınış şekli ve okunacak dualar, hatta rekât sayıları peygamberimizin koyduğu kurallardır dersek, günümüzde kılınan namaz şeklinin hangisinin peygamberimizin kıldığı namaz, ya da hangilerinin peygamberimizin gösterdikleri olduğu konusun da, sanırım mezheplerin anlaşması çok zor olacaktır. Her mezhep benim yaptığım en doğru diyerek, işin içinden sıyrılıyor.

 

Eğer peygamberimiz, namaz yada başka konularda, dine ilaveler yapma yetkisi olsaydı ve bizlerde bunlardan sorumlu olsaydık, sizce Yarardan sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, Kur’an dan hesaba çekeceğim, Kur’an ın ipine sarılın diye, hükümler verir miydi? Allah ben hükmüme kimseyi ortak etmem diyorsa, sizce Kur’an da Rabbin verdiği hükümlere, elçisini de dinin ortağı yapar mı? Tüm bu ayetlerin tersini düşünür ve iman edersek, dinde çelişki yaratmış oluruz, lütfen bunu unutmayalım.

 

Buradan yola çıkarak düşündüğümüzde, namazın olmazsa olmaz şeklini ve namazlarımızda neler okunabileceği konusunda, bizlerin sorumlu olduğu konularda, Kur’an gerektiği kadar detaylı açıklama yapmıştır. Namazlara yapılan tüm ilaveler de bir sakınca olmadığı gibi, bir zenginliktir diyebiliriz, yeter ki bunlar Allah emridir denmemesi kaydıyla.

 

Bize öğretilenleri Kur’an da bulamadığımızda, demek ki her şey Kur’an da yokmuş dersek, büyük hata yapmış olacağımız gibi, Kur’an a da saygısızlık yapmış oluruz.

 

Buradan da şunu çıkarabiliriz. Allah Kur’an da namazın nasıl kılınması gerektiğini, İbrahim peygamberden bu yana anlatmış, izah etmiş ve aynısı devam ettirilmektedir. Namazlarımızda nasıl dualar okunacağı da açıklanmıştır. Rekât sayıları ise kısaltılmış rekâtın bir rekât olduğu, normal zamanda huşu içinde kılınacak namazın rekât sayısı, uzunluğu, kısalığı ise bizlere bırakıldığı anlaşılmaktadır.

 

Cami kültürü zamanla yaygınlaştıkça, rekât sayılarının toplumlarca belirlenmesi, camilerde bir kargaşayı önlemiş olabilir, elbette hiçbir sakıncası yoktur, ama Kur’an gerçeklerini anlamak ve bilmek şartıyla. Allah Kur’an da toplu kılınan namaz olarak yalnız CUMA namazından bahseder. Normal vakit namazlarımızda, çağrılmaktan bahsetmez, özel durumlar hariç, toplu kılınma örneklerini vermez, nerede olursak olalım, vakti girdiğinde namazınızı kılın der.

 

 

Kur’an ı daha iyi anlamamızda peygamberimizin yaşamındaki örnekleri bilmemiz, ayetleri çok daha iyi anlamamıza neden olabilir, ama hangi sözlerinin onun sözleri olduğunu Kur’an ile karşılaştırmak şartıyla. Her insan kendi hesabını bizzat kendisi verecektir, onun için sanırım çok dikkatli olmanın vaktidir, bizlere düşen yalnız bir hatırlatmadır.

 

 

Sizlere son olarak bir ayeti örnek vermek istiyorum, özellikle Allah Kur’an da her şeyi yazmamıştır, bir kısmını da hüküm vermek için peygamberimize bırakmıştır diyenlere, özellikle hatırlatmak istiyorum. Bakın peygamberimizden bazı konularda hüküm isteyenlere, bizzat kendisi nasıl cevap vermesini istiyor ALLAH?

 

 

Enam 57: De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur.

 

 

Değerli dostlar, bakın Allah peygamberimize, deki onlara diyerek bizlere ne söylemesini istiyor, hala aklımızı çalıştırmayacak mıyız? Peygamberimiz sizin istediğiniz hüküm benim yanımda değil, yani ben hüküm veremem diyor. Ben Rabbimden gelen bilgileri, hükmü sizlere aktarırım. HÜKÜM YALNIZ VE YALNIZ ALLAH INDIR diyor, hakkı o anlatır ve ayırt edip çözüm getiren yalnız Allah tır diye apaçık belirtiyor.

 

 

Sanırım peygamberimiz için, ne yani peygamberimiz postacımıydı diyerek, belki de bilmeden, Allah ın elçisine saygısızlık edenler, dilerim birazcık bu ayetten yanlış yaptıklarını anlayabilirler. Çünkü Allah ayetinde, ben hükmüme kimseyi ortak etmem diyorsa, lütfen bu uyarıları dikkate alalım.

 

Lütfen şu konuyu hepimiz, dikkatle düşünelim. Diyelim ki namaz konusunda gereken bilgiler Kur’an da yok, peki niçin peygamberimiz sağlığında, bizlere gereken bu bilgileri yazdırmamıştır? Hadislere dikkat ediniz, hepsi bir rivayete göre diye başlar ve bir kişinin duyduğunu, bir başka kişiye ya da kişilere nakledilmesi şeklindedir.

 

Daha da ilginci aynı konuda çok farklı kişiler, peygamberimizin bahsedilen konuda çok farklı namaz kıldığını rivayet etmişlerdir. Acaba hangisi doğru, bilen var mı? Peygamberimiz namaz kılarken, Kur’an ın bahsetmediği ve bizlerin sorumlu olduğu bir konu olsaydı, sizce tüm bu bilgileri yazılı olarak, sağlığında bizlere iletmez miydi? Elbette iletirdi.

 

Hadis yazımı peygamberimizin sağlığında önce serbest bırakılmış olup, daha sonra yanlış sözlerle iletildiğini gördüğünden peygamberimiz yasaklamıştır. Daha sonra serbest bırakmıştır diyenlere, dört halife devrinin tamamında, hadis yazımı ile ilgili yasağın nasıl devam ettirildiğini araştırmalarını rica ederim. Birkaç örnek vermek istiyorum.

 

Hz. Ebu Bekir, peygamberin vefatından sonra Müslümanları toplayarak şöyle demişti: “Sizler, Peygamberden hadis rivayet ediyorsunuz ve bu hadislerde ihtilafa düşüyorsunuz. Sizden sonrakiler ise daha fazla ihtilaf edecektir. Peygamberden hiçbir şey tahdis etmeyin. Size bir soru soran olursa, “Bilgimizle sizin aranızda Allah’ın kitabı var” deyin ve onun helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılın”

 

[Zehebi, “Teskiretu’l Huffaz, I, 2-3]

 

Hadisler Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: Kitap Ehli’nin Mişna’sı gibi Müslümanların Mişnası’dır bunlar.

 

[İbn Sad/Tabakat 5/140]

 

Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden ötürü Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına göndermekle tehdit etmiştir.

 

[Tahzırul Havas 10b. ]

 

 

Hz. Ali’den rivayet edildiğine göre o yanında yazılı sahifeler bulunan kimseleri, bunlara müracaat etmekten sakındırmış ve “Sizden önceki insanlar, Rabb’lerinin Kitabını terk ederek âlimlerinin sözlerine uydukları için helak olmuşlardır” demiştir.

 

[İbn Abdilberr, 108]

 

 

Ne dersiniz peygamberimiz sağlığında hadisler yazdırılmadıysa, dört halife devrinde de bu yazım yasağı devam ettiyse, sizce bu konuda çok dikkatli davranmamız gerekmez mi?

 

 

Peki, hadisler ne zaman yazılmaya başlandı. Dört halife devrinin sona ermesi ve toplumların siyasi çekişmeleri ile dini mezheplere bölmeleri sonucu, her mezhep kendince hadis toplamaya başladı. İşin ilginci o dönemde toplanan hadis sayısı 500 civarında olduğu söylenir. Ya bugün günümüzde hadis sayısının nerelere geldiğini biliyor musunuz? Doğrusu sayısını tam bilen yok ama milyonları geçtiğini söyleyebilirim. Sizce bu yolla mı imanımızı yaşamalıyız ve ibadetlerimizi yapmalıyız yoksa…..? Yoksa nın cevabını, herkes kendisi vermelidir.

 

 

 

Ben sizlere Kur’an dan, Rabbin sözlerinden açıkça anladıklarımı aktardım, sizleri düşünmeye davet ettim. Sizlere düşen benim söylediklerimi Kur’an süzgecinden geçirmeden, yani Kur’an ile karşılaştırmadan kabul etmek olmamalıdır. Bizzat Kur’an ı anlayarak defalarca okuyup, Rahmanın ne söylediğini doğru anlamaya çalışmak olmalıdır. İmtihanında gereği, bu değil midir zaten.

 

 

Kur’an ı rivayetler den istifade ederek anlamak ve yaşamak yerine, yine Kur’an ın diğer ayetlerinden faydalanarak, anlama yolunu seçmeliyiz. Çünkü bu yanlışı çok yapıyoruz.

 

 

Bende bir beşerim elbette hata yapabilirim, ama ben Allah ın sözlerini anlamaya ve onun söylediği gibi ayetleri düşünmeye, aklım ile iman etmeye çalışıyorum, bu yolu öneren Yüce Rabbimiz dir. Ya Allahın ayetlerini biz anlayamayız diyerek, beşerin sözlerine hiç düşünmeden inansaydım, imanımı başkalarına havale etseydim, benim hata yapma riskim ve doğruya ulaşma şansım sizce ne olurdu?

 

 

Bizlerin hesaba çekileceği, Allah ın yemin ederek kolaylaştırdım dediği kitabı, anlamaya çalışmak mı daha akılcı ve mantıklı, yoksa beşerin ciltlerce dolusu rivayet kitaplarını anlamaya çalışmak mı daha mantıklı? Yorum sizlerin. Eğer gerçekten Rabbimiz yemin billâh ederek, Kur’an ın birçok yerinde sizler için bu kitabı kolaylaştırdım diyor da, birileri hayırrrr kolay değil, Kur’an ı herkes anlayamaz, veli insanlar anlar diyenlere inanıyorsak, bu işin sonunu tahmin etmek zor olmasa gerek, ne dersiniz?

 

 

 

Allah yardımcımız olsun, gerçekten gözlerimizi kapatmış yürüyoruz bir meçhule. Allah ın verdiği aklı ve beyni ise hiç kullanmıyoruz. Çünkü içi o kadar yanlış ve boş bilgilerle doldurulmuş ki, doğru bilgiyi içine koyacak yer kalmamış. Zorla sokulan doğru bilgi ise, daha önce metabolizmanın alışık olduğu yanlış bilgilere göre yapılandırıldığından, doğru bilgiler kabul edilmeyip, ne yazık ki dışarıya atılmaktadır.

 

 

 

Daha açıkçası günümüzde doğrular yanlış, yanlışlar doğru görünür olmuş topluma. Doğruları anlatmak, Kur’an dan örnekler vermek bile artık yeterli gelmiyor. Çünkü Rehber Kur’an yüksek bir yere asılmış, beşerin rivayet kitapları rehber olmuş.

 

 

Elbette Kur’an konusunda yazılmış, birçok âlimin kitaplarını okumalıyız, araştırmalıyız. Hepimiz Kur’an ı aynı kapasitede anlayamayız. Ama bizlerin dikkat etmesi gereken, önce bizzat Kur’an ı anlayarak okumak onun özüne inmek ve üzerinde düşünmek olmalıdır. Çünkü Allah ayetlerinin, bizlerin gönül gözlerini açacağını söylüyor.

 

Peygamberimizin mahşer günü söyleyeceği o acı gerçek, sanırım günümüzde gerçek olmuş.

 

 

Furkan 30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.

 

Ne yazık ki genel çoğunluk Kur’an ı anlaşılması zor ilan ettiği için, ciltlerce dolusu beşerin kitapları rehber edinildi. Allah ın, çoğunluğa uyarsan seni dinden saptırırlar, ikazını dikkate alan bile yok.

 

Toplumu Kur’an ile uyarmaya kalkanlar, peygamber düşmanı ilan edildi günümüzde. Sen peygamberimizi devre dışımı bırakıyorsun sözleri ile rivayetler koruma altına alındı adeta. Peygamberimizin yalnız Kur’an ı tebliğ ettiği ve yalnız Kur’an ile hükmetme görevini aldığı ayetlerin üstü örtüldü, sırf atalarının itikatlarını yaşatmak adına.

 

Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Çünkü çok ama çok zorlu bir dönemden geçiyoruz.

 

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 8 ay sonra...

Namaz farsça bir kelime aslı salat ve dua etmek anlamına gelir Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken (namazı) kılın namazı yerine arapça olan ve gerçeği salat kelimesini koyduğumuz da  ne olurr  Eğer korkarsanız yaya veya binekte dua edin bilin ki Allah en iyi işitendir  --Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin.  Yani şükredin  kuranı yanlış yoruyor asıl islamdan uzaklaştırıyorsunuz  

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
Misafir Allah (c.c.)_kulu

Kuran şüphesiz Allah'ın bize tebliğidir.

 

Peki Allah (c.c.) Hz. Muhammed s.a.v. bu kadar uymamızı isterken o neden normal zamanda rekatları sabitlemiştir.

Bunu hiç düşünüp amel etinizmi. Arapçanız ne kadar vardır bilmiyorum ama basitçe bir açıklama yapayım. 1500000 kelime arapçada var, türkçede ise 225000 kelime var oran babında söylüyorum. Şimdi 1500000 kelimelik bir dili mealen 225000 kelimelik bir dile çevirirsen birebir anlam tuturabilirmisiniz. Allahu alem her kelimenin her sıralamanın her zamanın ayetler üzerinde etkisi olduğu gerçeğinide aklınıza getirin. Rasullullah s.a.v. bize bir örnektir. Örnek olması sebebi ile onun yaptığını taklit ederiz. Zaten kendisi farz ve sünnetleri açıklamıştır. Mezhep imamları Allah rasulunu birden fazla şekilde kıldıgını gördüğü ve delilini kuvvetli gördüğü delile binayen amel ederler. Bu zevk ve heva değildir. Bir kelime üzerinde Hz. Ömer (r.a.) 3 gün düşündüğü rivayet edilmiştir. Şimdi 2 dakikada türkçe meali okuyup ben bunu anladım deyip amel etmek ne kadar doğrudur. Önce gerçekten onumu anlatıyor ona bakmak gerekmektedir. Bunada kuran arapçası olarka bilinen fasih arapça gerekmektedir. Tek başına yeterlimidir. Değildir. Çünkü ayetlerdeki zaman sıralaması mekke dönemi ayetimi medine dönemi ayetimi hangi vakaya mutaakip indigi bunlar bilinmeden okyanus dolusu bilgiyi çıkartmak türkçe meali okumayla olacak işmidir. 

 

Lâ İlâhe İllallah Muhammedun Resulullah anlamı nedir? kısaca

Lâ İlâhe İllallah'ın anlamı: Allahtan başka ilah yoktur.
Muhammeden Resulullah anlamı: Muhammed Allahın elçisidir. 

 

Peki ilah kelimesi nedir? bununla beraber Kelimeyi tehvid neleri kapsar hale gelir. 5 Cilt kitap yetmeye bilir. Kısaca geçiştirmeye çalışmak sağlıklı bir görüş değildir. Allah(c.c.) okuyun derken anlamayın demiyor.

 

Allah (c.c.) Kuran-ı kerim de resulullah s.a.v. uymamızı istiyor. 

Kur'an ve sunnet / hadis ayrı ayrı kaynaklar olmakla beraber, İslam dininin iki şer'i kaynağıdır.

… Rasulullah (s.a.v) , Muaz İbn Cebel’i Yemen’e gönderirken ona :
Oraya vardığında neyle hükmedeceksin? diye sodu. 
Muaz : Allah’ın kitabına göre hükmedeceğim , dedi. 
Allah Rasulu (s.a.v) : Allah’ın kitabında bulamazsınsa neyle hükmedeceksin ? dedi. 
Muaz : Rasulunun sünnetine göre hükmederim, dedi. 
Rasulullah (s.a.v) : Rasulunun sunnetinde yoksa ne yapacaksın? dedi. 
Muaz : Kendi reyimle içtihad ederim, dedi. 
Allah Rasulu (s.a.v) bu sözlerden sonra şöyle dedi : Rasulullahın elçisini muvaffak kılan Allah’a hamdolsun. 
(Ebu Davud: C. 4, No: 3592 ; Tirmizi: C. 2, No: 1343)

Yine sunnet / hadis Kur'anın pratiğe dökülmüş halidir de. 
Ayşe (r.anha) annemiz, kendisine peygamberi soran ashabına "O, yürüyen Kuran'dır" demiştir.

“Muhacirlerin ve Ensârın ilkleri ile onlara güzellikle uyanlar var ya Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah, içinden ırmaklar akan cennetleri, onlar için sürekli kalacakları şekilde hazırlamıştır. İşte bu büyük bir kurtuluştur.” (Tevbe, 9/100)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...
  • 5 ay sonra...

Merhabalar,

 

 

 

Namaz oncesi hazirlik

·         Maide 6

·         Nisa 43

 

Namazin vakitlerini bildiren ayetler

·         Bakara 238

·         Hud 114

·         Isra 78

·         Rum 17 ve 18

·         Taha 130

·         Ahzab 41 ve 42

·         Kaf 39

·         Tur 49

 

Namaz niyet ve kabeye yonelme

·         Bakara 144 ve 150

 

Namazda ne dedigini bilmek

·         Nisa 43

 

Namazda ortunmeyi emreden ayetler

·         Araf 26 ve 31

·         Nur 30 ve 31

·         Ahzab 59

 

Namazda bircokkez tekbir getirilmesini emreden ayet

·         Isra 110 ve 111

·         Yunus suresi 10 (hangi sureler ve dualarin okunacagi hakkinda)

 

Namazin rukunleri

·         Bakara 43

·         Ali imran 191

·         Hac 77

·         Zumer 9

·         Fetih 29

·         Ankebut 45

·         Muzemil 20

 

Namazda saygi ile ayakta durma, divan durma, kunut yapma

·         Ali imran 43

 

sSezgin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...
Misafir Kamuran SerkanGÜRSEL

Namaz konusunu Kur’an dan araştırmaya devam edelim. Kısaltılmış namazın bizim anlayışımızla, bir rekât olduğunu Kur’an örneğinde de görüyoruz. Normal durumlarda kılacağımız rekât sayısı neden zikredilmemiş, bunu hiç düşündük mü?

.

.

.

Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Çünkü çok ama çok zorlu bir dönemden geçiyoruz.

 

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

 

Alim olan Rabbimiz, sizin gibi iman edip hayra ve barışa yönelik ameller işleyenlerden razı olsun

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

NAMAZ DELİLLERİ SABİT OLAN BİR FARZDIR

 

Cübbeli Ahmet Hoca

05 Şubat 2015 Perşembe 04:00

 

Namazda, başta Fâtiha-i şerîfe olmak üzere Allâh-u Te’âlâ’ya birçok dua ve niyaz bulunur. Namazın farz olduğu, Kur’ân-ı Kerîm ayetlerinin açık beyanı, hadîs-i şerîflerin delâleti ve ümmetin âlimlerinin söz birliği ile sabittir.

 

“Namaz” anlamına gelen “Salât” kelimesi, lugatta “Dua etmek” veya “Hayır duada bulunmak”tır.

 

Allâh-u Te’âlâ bir âyet-i kerîmesinde:

 

“Onların mallarından bir sadaka (ve bağış olmak üzere zekât) al ki, onunla kendilerini iyice temizleyesin ve arındırasın. Bir de onlara salât (dua) et.

 

Çünkü senin duan onlar için (bir huzur ve) sekinettir. Allâh çok iyi işiten, pek iyi bilendir.” (Tevbe Sûresi: 103) buyuruyor ki burada Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den ümmetine yapması istenen salât; onların dirilerine de ölülerine de yapacağı duadır.

 

Namazda, başta Fâtiha-i şerîfe olmak üzere Allâh-u Te’âlâ’ya birçok dua ve niyaz bulunduğundan bu ismi almıştır.

 

Şerî’at ıstılâhında (dilinde) ise namaz: Belli bir takım fiiller ve özel rukünlerden ibaret bir ibadettir.

 

Namaz ibadeti, “Kitap” (Kur’ân-ı Kerîm ayetlerinin açık beyanı), “Sünnet” (hadîs-i şerîflerin delâleti) ve “İcmâ’” (Ümmetin âlimlerinin söz birliği) ile sabit olan bir farzdır.

 

NAMAZIN FARZİYETİNE DAİR KUR’ÂN’DAN DELİLLER

 

Allâh-u Te’âlâ bir âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmaktadır:

 

“Şüphesiz namaz mü’minler üzerine vakitle belirlenmiş olarak farz kılınmıştır.” (Nisâ Sûresi: 103)

 

Diğer bir âyet-i kerîmede ise:

 

“Namazı ikame edin (hakkıyla kılın)…!” (Bakara Sûresi: 43’den) buyrulmuştur. Başka bir âyet-i kerîmede de:

 

“Namazlara ve orta namaza devam edin.” (Bakara Sûresi 238'den) buyrulmaktadır.

 

İşte bu ve daha birçok âyet-i kerîme namazın farz olduğunun açık delilleridir.

 

NAMAZIN FARZİYETİNE DAİR SÜNNETTEN DELİLLER

 

İbni Ömer (Radıyallâhu Anhuma)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

 

“İslâm beş temel üzerine bina edilmiştir:

 

Allâh’tan başka hiç bir ilâh bulunmadığına ve Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in Allâh-u Te’âlâ’nın elçisi olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan ayının orucunu tutmak, yoluna gücü yetenler için Beytullah’ı haccetmek.”

 

(Buhârî, Îman:1 no:8, 1/12; Müslim, İman:5, no:16 1/45)

 

Câbir (Radıyallâhu Anh), Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’i şöyle buyururken işittiğini nakletmiştir.

 

“Kişiyle, şirk ve kâfirlik arasında namazın terki vardır.”

 

(Müslim, İman:134; Ebû Dâvûd, Sünnet:15; Tirmizî, Îmân:9; İbni Mâce, İkâmet:77; Fiten:23; Neseî, Salât:8; Dârimî, Salât:29; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 3/370, 389)

 

Bu hadîs-i şerîf, kişinin imandan çıkmasına tek engelin namaz olduğunu açıklayarak, onun imandan sonra gelen en önemli farz olduğunu ortaya koymaktadır.

 

NAMAZIN BES VAKiT OLDUGUNUN DELiLLERi

 

Şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitleri belirlenmiş bir farz olmuştur. (Nisâ Sûresi: 103)

 

Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde namazı dosdoğru kıl. (Hûd Sûresi: 114)

 

Kur’ân-ı Kerîm’de farz namazların sayısı beş olarak sarâhaten (açıkça) bildirilmemişse de sahâbenin birçoğu bazı âyet-i kerîmeleri bu hususta delil olarak zikretmişlerdir. Şu bilinsin ki, Allâh-u Te’âlâ:

 

“Şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitleri belirlenmiş bir farz olmuştur.” (Nisâ Sûresi:103) ayet-i celîlesinde, namazların belli vakitlerle farz kılındığını beyan etmiş, ancak bu vakitleri bu âyet-i kerîmede mücmel (kısa ifade ile) zikredip, başka âyet-i kerîmelerde ise bunu açıklamıştır.

 

Bu âyet-i kerîmelerin sayısı da beştir:

 

1- Mevlâ Te'âlâ:

 

“Namazlara ve orta namaza devam edin.” (Bakara Sûresi: 238'den) buyurmuştur. Bu ifadede geçen “Namazlar” kelimesi, en azından üç namazın farz olduğuna delâlet eder.

 

“Orta namaz” ifadesi ise, orta namazın o üç namazdan biri olmasına manidir. Aksi takdirde bu, faydasız bir tekrar olmuş olur. Dolayısıyla namazların sayısının üçten fazla olması gerekir. Farz namazların dört tane olması da caiz değildir. Aksi hâlde namazlar içinde orta sayılacak bir namaz bulunmaz. Dolayısıyla “Orta namaz”ın bulunabilmesi için, namazların sayısının en az beş tane olması gerekir. Bu âyet-i celîle farz namazların beş tane olduğuna delâlet ettiği gibi vitir namazının farz olmadığına da delâlet eder. Aksi takdirde farz namazların sayısı altıya çıkmış olur ki, bu durumda da orta namaz bulunamaz.

 

Binaenaleyh bu âyet-i kerîme, farz namazların beş tane olduğuna delâlet etmekle beraber bunların vakitlerine delâlet etmemektedir.

 

2- Mevlâ Te'âlâ:

 

“Güneşin (zeval vaktinde göğün ortasından) kayması anından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl, sabah namazını da (bu şekilde eda et).” (İsrâ Sûresi;78'den) buyurmuştur. Dolayısıyla güneşin zeval vaktindeki kaymasından, gecenin karanlığının basmasına kadar olan zamanda kılınması gereken farzlar öğle ve ikindi namazlarıdır. Karanlığın basmasından fec-ri sadık(imsak zamanın)a kadar olan süre içerisinde kılınması gereken farz namazlar ise akşam ile yatsıdır. İmsak vaktinde kılınacak farz namaz ise sabah namazıdır.

 

3- Mevlâ Te'âlâ:

 

“Haydi akşamladığınızda ve sabaha ererken (namaz kılarak) Allâh’ı tesbîh (ve tenzih) edin.” (Rûm Sûresi:17) buyurmuştur. Bundan murat, akşam ve yatsı namazlarıyla gündüzün diğer ucunda olan sabah namazıdır. Sonra Mevlâ Te'âlâ: “Göklerde ve yerlerde hamd O'na (Allâh'a) aittir.

 

Gündüzün nihayetinde de, öğle vaktine vardığınız zaman da (namaz kılarak Allâh'ı tenzih edin,).” (Rûm Sûresi:18) buyurmuştur. Bu âyet-i celîledeki Arapça “Aşiyy” ifadesiyle, ikindi namazı kastedilmiştir; “Öğle vaktine vardığınız zaman” kavl-i şerîfiyle de, gündüzün kılınan öğle namazı kastedilmiştir. Böylece bu âyet-i kerîmede zikredilen farz namazların sayısı beş olmuştur. Nitekim İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhuma)’ya: “Beş vakit namazın bahsini Kur’ân-ı Kerîm’de bulabiliyor musun?” diye sorana, o: “Evet!” dedikten sonra bu iki âyet-i kerîmeyi okumuş ve: “Bu âyetler, hem beş vakit namazı, hem de vakitlerini beraberce açıkladı.” demiştir.

 

(Nesefî, Hâzin, ilgili âyet-i kerîme.)

 

4- Mevlâ Te'âlâ:

 

“Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde namazı dosdoğru kıl.” (Hûd Sûresi:114) buyurmuştur.

 

Âyet-i celîledeki: “Gündüzün iki tarafı” tabiri, sabah namazıyla, ikindi namazının farziyetini ifade eder. Çünkü her ne kadar sabah namazı, gündüzün birinci (başlangıç) tarafı henüz meydana gelmeden, ikindi namazı da gündüzün ikinci (son) tarafı zuhur etmeden önce bulunuyorsa da, bu iki namaz gündüzün iki ucunda yer almış gibidir.

 

5- Mevlâ Te'âlâ:

 

“Güneşin doğmasından evvel ve batışından önce (sabah ve ikindi namazlarını kılarak) Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım saatlerinde de tesbih et ki sen (alacağın sevaptan) hoşnut olasın.” (Tâhâ Sûresi: 130) buyurmuştur. Âyet-i celîledeki: “Güneşin doğmasından önce ve batmasından evvel.” kavl-i şerîfi sabah ve ikindi namazlarına işarettir. Bu tıpkı, “Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl.” (Hûd Sûresi: 114) kavl-i şerîfi gibidir.

 

Bir önceki âyeti celîledeki: “Gecenin bir kısım saatlerinde” ifadesi de, akşam ve yatsı namazlarına işarettir ki bu da “Gecenin yakın saatlerinde” tabiri gibidir. İşte beş vakit namazın ayrı ayrı beş vaktini gösteren âyet-i kerîmelerin tamamı bunlardan ibarettir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Bir konuyu lastik gibi uzatıp insanların dikkatini dağıtacak ölçüde bilgi kirliliği yaratarak sayfalarca boş boş yazmak, bir konuyu halletmiş olmak anlamına gelmez. 

 

Hiç şüphe yok ki islam dediğimiz din, çıktığı yarımadayı soykırımla araplaştırmak amacıyla çöl yağmacıları tarafından yaratılmıştır. Bunların bu yarattıkları dine esas olacak bir kitap oluşturmak için eski metinleri kullanarak oluşturdukları kuran denen kitap denemeyecek karmakarışık, giriş gelişme sonuç düzeninden yoksun, tekrarlarla dolu ve konu bütünlüğü olmayan, daldan ala alakasız şekilde atlayan bir anlatımı bulunan şeyin amacı, namazı filan tarif etmek değildir.

 

Bunun amacı, insanların yüreklerine korku salmaktır. Bu amaç yerine geldikten sonra zaten namaz kılın deyince kılacaklardır. Katliama yağmaya gidiyoruz, erkekleri öldürün, genç kadınları cariye, genç oğlanları köle yapın deyince yapacaklardır.

 

İslam budur. Uzatıp da ortada başka bir mevzu varmış gibi vaaz vermek boş iş ve din sömürüsüne, allahla aldatmaya hizmettir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...
  • 5 hafta sonra...

1- Mevlâ Te'âlâ:

“Namazlara ve orta namaza devam edin.” (Bakara Sûresi: 238'den) buyurmuştur. Bu ifadede geçen “Namazlar” kelimesi, en azından üç namazın farz olduğuna delâlet eder. 

“Orta namaz” ifadesi ise, orta namazın o üç namazdan biri olmasına manidir. Aksi takdirde bu, faydasız bir tekrar olmuş olur. Dolayısıyla namazların sayısının üçten fazla olması gerekir. Farz namazların dört tane olması da caiz değildir. Aksi hâlde namazlar içinde orta sayılacak bir namaz bulunmaz. Dolayısıyla “Orta namaz”ın bulunabilmesi için, namazların sayısının en az beş tane olması gerekir. Bu âyet-i celîle farz namazların beş tane olduğuna delâlet ettiği gibi vitir namazının farz olmadığına da delâlet eder. Aksi takdirde farz namazların sayısı altıya çıkmış olur ki, bu durumda da orta namaz bulunamaz. 

 

 

2- Mevlâ Te'âlâ:

“Güneşin (zeval vaktinde göğün ortasından) kayması anından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl, sabah namazını da (bu şekilde eda et).” (İsrâ Sûresi;78'den) buyurmuştur. Dolayısıyla güneşin zeval vaktindeki kaymasından, gecenin karanlığının basmasına kadar olan zamanda kılınması gereken farzlar öğle ve ikindi namazlarıdır. Karanlığın basmasından fec-ri sadık(imsak zamanın)a kadar olan süre içerisinde kılınması gereken farz namazlar ise akşam ile yatsıdır. İmsak vaktinde kılınacak farz namaz ise sabah namazıdır. 

 

 

Şimdi buradaki çelişkiyi kısaca açıklayayım. Birden fazla namaz varsa senin teorine göre namazlar olarak yazılıyor, fakat bahsettiğin 2. ayette çoğul kullanılmadığı halde sen öğle ve ikindi namazları diyorsun. Eğer gecenin kararmasına kadar birden fazla namaz kılınıyor olması gerekseydi namazları kıl yazmalıydı senin ürettiğin teoriye göre.

 

Kendiniz birşey söylüyorsunuz, kendiniz inanıyorsunuz ve bunun adı İslam oluyor işte.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Kuran da bugünkü anladığımız namazyok.Neden Kuran yazıldığında araplar namazı biliyordu,namaz kılıyorlardı.Çok sonraları ihtiyaç duyuldğun da kargaşayı ortadan kaldırmak için mezhep imamları namazı standartlaştırdılar.Kuran da SALAT kelimesi bazı yerler de namaz anlamın da,bazı ayetler de dua,yardım etmek,desteklemek manasında geçiyor.Karmaşa bunun içindir.Kurandaki çelişkilerden biridir.Çözümlenmeden müslümanların sorunu olarak devam edicek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...
Misafir bilgi delisi

Bugün sizlerle Kur’an dan araştırmaya çalışacağımız konu, acaba Rabbimiz Kur’an da en çok bahsettiği, namaz kılın emrini verip, nasıl namaz kılacağımızdan ve ne dualar okuyacağımızdan bazılarının söylediği gibi, Kur’an da yeteri kadar bahsetmemiş olabilir mi, onu birlikte araştırmaya çalışalım.

.

.

.

YAZI DEVAM EDİYOR, LÜTFEN DEVAMINI OKUYUNUZ

Ben kur'an A yeni başlayan biriyim dediğin gibi millet farklı kılıyo biz ise kuran'da yazan en sade haliyle namaz kılıyoruz aslında bulduğun ayetler doğru ama sen o ayetleri yanlış anlamışsın bütünen ve anlayıncaya kadar oku umulur ki doğru yolu bulursun ayrıca bize kuranı anlatsın diye peygamber efendimiz gönderildi çünkü uygulamayı ve kuranın açıklamasını bilimseli ondan öğrenelim diye dikkatli oku ayetler surenin parçasıdır tamamını oku örnek kuranda namaz kılmayın der ama bütüne bak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir bilgi delisi

Biz kuranı okur anlar ve ona uyarız ordaki bazı ayetler de peygamber(sav) efendimize hitap vardır dikkat ederseniz fark edersiniz öte yandan biz peygamber efendimizin(sav) ümmetiyiz o yüzdendirki dualarımız onun içindir Allah'ın sevgili kulu içindir umulurki dualarımız kabul olur ve onun yolundan gidip cennete ulaşırız imanın altı şartından biri peygambere imandır yani kur'an dada bolca geçen Allah resulune inanıp onun yolundan gitmiyecek misiniz kur'ana inan mıyormusunuz biz sadece peygamber efendimize değil tüm peygamberlere inanır ve yollarından gideriz çünkü hepsinin yolu Allah yolu ve hepsi tek hak dini yaymak için çalışmışlardır Allah resulune nasıl inanılır ondan sana gelende hata duymuyorsan onun yolu Allah yolu deyip inanılır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir bilgi delisi

Yanlışın var kardeş Kur'an da kısa namaz bir rekât değil sonraki okuduğun ayet gibi bir cemaat ikinci rekât ise yapabildiğin şekil oradaki ayette yazıyor ya sen önce ne yazdığını bir defa kendin oku kur'an ın mealini anlamıyorsan başkasından oku Allah unutma ki arapça kuranı kolaylaştırdı ve korudu oysaki senin okuduğun türkçe yanlış anlamış olabilirsin bu demek değil türkçesini okuma bilakis türkçesini iyice öğrenki doğru yolu bulasın inşallah uzun namazda farzlardır sünnete inanırsan demekki kur'anı iyice okumuşsun demektir şuan çıkardığın anlamlar bana komik geldi açıkçası çünkü sen sadece okuyup geçmiş anlamaya çalışmamışsın insanları yanıltıp saptırdığın insanların günahını yüklenmede iyice oku lütfen ve herkese okumasını tavsiye et ve yanlıştan yol yakınken dön kur'an seninle ilgili çok ayet var onlar dikkat et ve Allah'tan kur'anı anlamayı iste bende senin geçtiğin yolları geçtim ve şimdi Allah'ın izniyle ehli sünnete uymaya çalışan bir insanım eğer bunu okuduysan en azından tövbe et bağışlanma dile umulur ki bağışlanır ve doğru yolu bulursun kardeşim Allah yardımcın olsun sakına kur'anı öğrenmeyi bırakma okudukça senin için anlamı değişecektir inşallah bende öyle oldu

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir bilgi delisi

Kur'an da şu geçer bak bunu bul Allah bununla dilediğini doğru yola iletir dilediğinide saptırır bul ve şunu da bul Allah bununla ne demek istedi derler bu kısımları bul baştan sona oku lütfen dikkate al!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben kur'an A yeni başlayan biriyim dediğin gibi millet farklı kılıyo biz ise kuran'da yazan en sade haliyle namaz kılıyoruz aslında bulduğun ayetler doğru ama sen o ayetleri yanlış anlamışsın bütünen ve anlayıncaya kadar oku umulur ki doğru yolu bulursun ayrıca bize kuranı anlatsın diye peygamber efendimiz gönderildi çünkü uygulamayı ve kuranın açıklamasını bilimseli ondan öğrenelim diye dikkatli oku ayetler surenin parçasıdır tamamını oku örnek kuranda namaz kılmayın der ama bütüne bak

onun için mi alım ve hocalar vaaz verirken sadece ayeti okuyor
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
  • 4 ay sonra...

kıyam ayakta durmak değil ayakta tutmaktır RUKU ALLAHA FİZİKİ OLARAK DEĞİL KALBEN  FİKREN BUYRUKLARINA BOYUN EĞMEK KABUL ETMEKTİR SECDE İSE KAYITSIZ ŞARTSIZ ALLAHIN VARLIGINA BİRLİĞİNE HERŞEYİN SAHİBİ VE YÖNETİCİSİ OLDUGUNA İNANIP TAM BİR TESLİMİYETLE TESLİM OLMAKTIR bu üç kelimeyi fiziki hareketlere çevirerek bu namazın şeklidir diyemezsiniz .NAMAZ .TAZARRU İLE ALLAHA YALVARIP YAKARMADIR ACZİYETİNİ BİLEREK RABBİNE DUA ETMEKTİR BUNU ŞEKLİ ŞEMALİ KİŞİSELDİR O ANKİ RUH HALİNİN GÖSTERDİĞİ ŞEKİLLERDİR BUNU BİR KALIBA SOKAMAZSINIZ KDUA EDERKEN KENDİLİĞİNDEN GELİŞEN ŞEKİLLERDİR ÖRNEĞİN BİRİ DUA EDERKEN GÖZ YAŞLARI İÇİNDE BOYUN BÜKEREK DUA EDER BİR DİĞERİ YERE KAPANARAK YALVARIR BİR DİĞERİ EL AÇAR DUA EDER GİBİ ŞEKİLLER KİŞİSELDİR YANİ BİR ŞEKLİ TEKRAR ETMEK TAKLİT ETMEK NEKADAR ANLAMLI OLABİLİRKİ NEKADAR SAMİMİ OLABİLİRKİ SAĞLICAKLA KALIN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.