Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Hz. Mehdi (as)'ın Çıkacağı Ortamın Özellikleri


Archi

Önerilen İletiler

@@Archi Ben de aynı şeyi düşünüyorum. Tanrıya inanmayan ve yok olduğundan emin olan kimse bu kadar çok sorgulamaz ve her konuyu Tanrıya bağlamaz. @@democrossian bu kadar sorgulayıcı bakış açısı ile gerçekleri er ya da geç farkedecek ve bugün düşündüklerini savunduklarını gülümseyerek hatırlayacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben de aynı şeyi düşünüyorum. 

 

Hakkımda neden böyle düşündüğünüzü bilmiyorum. Kuran hafızı ve okuyucusu Mısırlı Mustafa İsmail'e beslediğim sevgi var. Mehmet Akif Ersoy'u ateistleri kötülediği halde çok seviyorum. Bu kusurunu sevgim nedeniyle görmezden geliyorum. Bunlar beni müslüman yapmaz. Ama onları seviyorum. Onları her zaman seviyor olacağım. Başka var mı sevdiğim müslümanlar diye düşünüyorum ama, aklıma şu an gelmiyor. Belki vardır. Tabii bunları islami düşünceyi ön plana çıkardıkları için özellikle ismen belirtiyorum. Yani tanınmış kişiler olarak. Yoksa sıradan vatandaş olarak sevdiklerim elbette çok. Din konusunda gözlerinin yaşına hiç bakmam, kıyasıya eleştirirm. Dayanamaz küserlerse de lafımı esirgemem. Böyle kaybettiğim çok samimi dostum oldu. Dayanamıyorlar maalesef. 

 

Başını örtmekte ısrar eden ama siyaseten tıpatıp düşündüğümüz çok sevdiğim bir meslektaşım var. Bazen din konusundaki söylediklerimden üzüntüsünden sesi kesilir, ağlamaklı olur. Susar, önüne bakar ve kırıldığını anlarım. Ne yaptıysam başını açtıramadım. Çok nazik, kırmaya kıyılamayacak bir hanımefendidir. Ona bile inancımı ifadeden asla çekinmem. Bir sefer baş örtüsünden dolayı bir dışlanmaya uğradı. Gözleri dolu olarak ne kadar rencide olduğunu söyledi. Üzüntüsüne katıldım ama, yine de başını açması gerektiğini söyledim. Bunu kaba biçimde söyleyen kişiler baş örtmenin bir dogma olduğu gerçeğini değiştirmez dedim. Belki o kaba kişiye çıkışmamı, hatta kavga etmemi, onu korumamı bekledi. Belki yapmam gerekirdi. Yapmadım. Çünkü başını açmasını istiyorum.  

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@@democrossian

 

Başını açmasını isteme hakkınız var mı? Başını açarsa sizin ya da başkalarının istediği gibi biri olursa kabul görecekse yanlız kalmakla en iyisini yapıyor, kendisini tebrik ederim. Baş kapatmayı ayet olarak Kuran'da göremesem de başı örtülü bayanlara saygı duyarım. Bu konuyu onlarla tartışmaya bile gerek duymam çünkü bu şekilde kabul etmişler ve böyle rahat ediyorlardır. Arada konuştuğumuz, fikir alışverişi yaptığımız olur fakat yaptığınız mantıksız, gereksiz gibi bir söylemde asla bulunmam. Bu her konuda geçerlidir, insanları anlamaya çalışırım. Size de bunu tavsiye ederim, bir insanın başını açtırmak ya da kapatmaya zorlamak insanın yaşam tarzına müdahaledir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

açtırmak ya da kapatmaya zorlamak insanın yaşam tarzına müdahaledir.

 

Tabii ki zorlayamam, bunu nasıl yaparım? Asla yapmaya da kalkışmam. Bunu bir an yapmaya kalksam kendimden utanırdım. Zorlama kesinlikle yok. Benimki sadece görüşümü söylemek. Ha, görüşlerimi değiştirmemekte ve yumuşatmamakta kararlı olabilirim. Ötesinde bir eylem, söz konusu bile değil... Zaten böyle bir şeye yeltensem, bana olan saygısı o an sıfırlanır ve gözünde bir hiçe dönerim. Bunu çok iyi biliyorum ve çok da haklı olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Baş kapatmayı ayet olarak Kuran'da göremesem de 

 

Bunu söylemeniz çok ilginç. Ben bunu hiç bir müslümana bu güne kadar kabul ettiremedim. İlla Kuranda yazıyor diyorlar. Gösterin diyorum, biz Kuranı yorumlayacak kapasitede değiliz diyorlar. Nasıl olur, siz "Kuranı Mübin" demiyor musunuz, apaçık okunan (kitap) demek değil mi bu diyorum, evet diyorlar. E apaçık bir şeyi nasıl anlayamıyorsunuz diyorum. Kanaat önderlerimiz böyle diyor, Kuranı kendiniz anlamaya kalkarsanız dinden çıkarsınız diyorlar şeklinde yanıtlıyorlar. Bu noktada kızıyorum. Bunun apaçık tuzak, din baronluğu olduğunu nasıl göremiyorsunuz diyorum. Bu din baronlarının inancınıza karışmasına, kendi inancınıza göre allahınızla aranıza girmesine nasıl izin veriyorsunuz diyorum. Maalesef tartışma uzayıp gidiyor ve son tepkileri "dini tartışmak günahtır, allah batıla dalanları görürseniz uzaklaşın buyuruyor diyorlar. Kalkıp gitmemeleri için mecburen mevzuyu bırakıyorum. Bırakmazsam gerçekten gidiyorlar. Nereye gittin diyorum, abdest aldım diyor. Sanırsam batıl konuşmaya daldığı için tövbe de etmiş oluyor. Gel de mevzuya devam et!

 

Din baronları maalesef her yönden bağlamışlar, örümcek ağı gibi. Ne söyleyeceklerini de çok iyi ezberletmişler. Standart yanıtları var ve hiç şaşmıyor. Ezberleri çok iyi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@@democrossian

 

Bu baş örtüsü konusunda kaynak gösterilen ayet Nur Suresi 30. ve 31. ayetlerdir fakat bu ayetlerde bahsi geçen konu ziynetlerini göstermemeleridir yani takı-mücevher v.s. Ancak bu ayet baş örtüsü olarak yorumlanıyor ve kabul görüyor. Bu sebeple bu konularda görüş bildirmek yerine böyle kabul edenlere saygı duymayı tercih ediyorum. Bir çok kişi bu ayette kararsız kalsa da her ihtimale karşı yanlış yapmamak adına başörtüsünü şart kabul ediyor. İtirazı dile getirenleri de dini eğip-bükmekle suçladıkları için bu konuları din alimleri bile kendi arasında fazla tartışmıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

takı-mücevher v.s. 

 

Yo, kadınlar eski tabirle "cins-i latif" dir ve güzelliklerini hadi zinet olarak yorumlamak mantıklı olabilir diyelim. Sorun şu ki örtü, bu her neyse, tarif edilmiyor, başı tümüyle örteceğine dair bir belirleme yok. Yakalara indirilmesi isteniyor. Bundan, boyun ve göğüs kısımlarını açıkta bırakmamak anlamı çıkarmanın mantığını anlarım. Ki zaten bu kastediliyor. Ama bu örtünün başı tümüyle kapatan bir örtü olduğu belirlemesi bulunmuyor.

 

Anısına saygı duyduğum ve katlinin içimi ürperten korkunç bir kayıp, yobazlığın vahşi yüzünün sırıtması korkunç bir cinayet olan,  zarif ve güzel hanımefendi Benazir Butto'nun başörtüsünü bilirsinizdir. Başını tümüyle örtmez ve yakalarına inerdi. Kim bu örtünün Kurana aykırı olduğunu iddia edebilir? Hiç kimse... Konu çok açık ve net. Bir bunu kabul edemeyen müslümanların din baronlarının ellerinde oyuncak olmaları, fikir, özgürlük yoksunu olmaları kadar acı ve korkunç bir şey bilmiyorum... 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yo, kadınlar eski tabirle "cins-i latif" dir ve güzelliklerini hadi zinet olarak yorumlamak mantıklı olabilir diyelim. Sorun şu ki örtü, bu her neyse, tarif edilmiyor, başı tümüyle örteceğine dair bir belirleme yok. Yakalara indirilmesi isteniyor. Bundan, boyun ve göğüs kısımlarını açıkta bırakmamak anlamı çıkarmanın mantığını anlarım. Ki zaten bu kastediliyor. Ama bu örtünün başı tümüyle kapatan bir örtü olduğu belirlemesi bulunmuyor.

 

Anısına saygı duyduğum ve katlinin içimi ürperten korkunç bir kayıp, yobazlığın vahşi yüzünün sırıtması korkunç bir cinayet olan,  zarif ve güzel hanımefendi Benazir Butto'nun başörtüsünü bilirsinizdir. Başını tümüyle örtmez ve yakalarına inerdi. Kim bu örtünün Kurana aykırı olduğunu iddia edebilir? Hiç kimse... Konu çok açık ve net. Bir bunu kabul edemeyen müslümanların din baronlarının ellerinde oyuncak olmaları, fikir, özgürlük yoksunu olmaları kadar acı ve korkunç bir şey bilmiyorum... 

 Ayetin devamında zinet-ziynet konusuna bir açıklık getirlmiş yani mücevher olduğu kesinleştirilmiştir.

 

Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. ( Nur 31)

 

Bu açıklamaya rağmen neden kadınların saç teli görünürse haram olur ya da başı-saçı örtülü olacak diye bir kural getirildiğini bilemiyorum. Bu ayetde bahsedilenin kadınların taktıkları mücevher ya da ayak bileklerine taktıkları halhal olduğu çok açık ifade edilmiştir, mücevherler o dönem Araplarda çok yaygındı. Yani taktıkları takılar ile gösteriş yapmaları istenmemiştir burada amaç da olmayanı özendirmemek olduğu gibi hırsızlık yapacak kişilere de davet çıkartmamaktır ki günümüzde bile takı için işlenen cinayetler ortadadır.

 

Mehdi konusunda da sonuç olarak düşündüklerimi ilk yorumlarımda yazmıştım. Kuran'da mehdi konusunda açık bir ayet yoktur fakat yorumlar oldukça fazladır. Bu yorumların kaynağı da hadisler olarak gösterilir. Mehdi konusunda ortaya atılan başka bir iddia da Zulkarneyn'in mehdi olarak tekrar dünyaya geleceğidir. İsa peygamber ile birlikte tüm insanlığı birleştirecekleri söylenir. Tüm bu yorumlar benim çok aklıma yatmamakla beraber mehdinin bir insan değil evrensel bir bilgi olabileceğini düşünenlerdenim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hadislerde var bu konu ;

 

 

Peygamnerimiz isim vermeden direk lakap takarak betimlemistir ; hz. Mehdi - hidayete vesile olan demektir ..

 

tipki istanbulu bircoklarinin ardindan ilk fetedecek kisinin musluman ve guzel ahlakli bir genc olacagini haber verdigi gibi .

 

bilindigi gibi F.Sultan Mehmet fetihten sonra savasin korkutucu izlerini hemen yok etmek icin sehrin 4 bir yanina hekimler ve erzaklar yollamis, dinlerinde zorlama yapmamis, kiliselerini tamir ettirmis ve heryonden hristiyanlara kolaylik saglamistir.. hadiste o ve ordusu guzel ahlakli tutumu ile ovulmustur - ordusu Allahi zikrederek ve savas arasinda namazlarini tamamlayarak savasmistir - halbuki muslumanlar savaslarda genelde kaza namazina giderlerdi bu bilinir ..

 

 

 

 

Fatih sultan Mehmet ornegi ile Tarih bunun bir ornegini gormustur

 

tarih bunun baska orneklerini de gorebilir vakti ve alametleri gozler onune serilmeye baslaninca - Hz. Mehdi gelebilir .. cunku haber verilmis ..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peygamberimizin Hz. Mehdi’nin ahir zamanda muhakkak çıkacağını bildiren kesin hadisleri var;

 

* Eğer dünyadan bir gün bile kalsa, Allah, O (Hz. Mehdi) idareyi ele alıncaya kadar o günü uzatırdı. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 10)

 

* Eğer dünyadan bir gece bile kalsa, Allah onu uzatır ve Ehli Beytimden birisini (Hz. Mehdi) melik kılardı. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 10)

 

* Ümmetim arasında Mehdi gelecektir... Ümmetim onun zamanında iyi ve kötünün, benzeriyle nimetlenmediği bir nimetle nimetlenecek, sema üzerlerine bol yağmur yağdıracak, arz nebatından hiçbir şey saklamayacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 9)

 

* Dünyadan bir gece bile kalsa, Allah o geceyi uzatır ve Ehli Beyt’imden birisi gelerek dünyaya hakim olurdu. Onun adı adıma, babasının adı babamın adına uyar. Daha önce yeryüzü nasıl zulümle dolduysa, o, onu adaletle dolduracaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 11)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Müslümanların bu halde neden oldukları bu hadislerden anlaşılıyor. Müslümanlar o kadar bezgin, yılgın ve umutsuz hale düşmüş ki, bir günün beyliğine bile razı olacak kadar düşkün bir hale gelmişler.

 

Dünyaya yayılmaya çalışan islam emperyalizmi demek böyle hadisler üretilerek kırılabilmiş. Aferin islamın yayılışını durdurmayı iyi becermişler, bu hadisleri uydurup müslümanları kandırarak. Yoksa islam emperyalizmi dünyayı yutacakmış nerdeyse. Bu kıyamet hadisleri müslümanları öyle miskinleştirmiş ki, Moğollar ellerini kollarını sallayarak tüm islam dünyasını tarumar etmişler. Celaleddin Rumi gibi ajanlar da çanak tutmuş bu işe.

 

Bu hadisleri üreterek islam karşıtları islamı neredeyse bitirmek, yok etmek üzereymiş. Türkler olmasa islam yok olurdu. Türkler yeni bir soluk getirip islamın yok oluşunu önledi. Şimdi islamı yeniden Araplaştırıyorlar ki aynısını yine yapsınlar. Yok yapsınlar iyi de, bizi de bulaştırmasalar bu işe! Bizim bu islamdan kurtulup araplar islamlarıyla ne halleri varsa görmeleri lazım. Bizi de Araplara katıp bizi de aradan çıkarmalarına sinir oluyorum.

 

Aslında bu müslümanları ha yarın kopacak kıyamet, ha öbür gün diye uyutmak en iyisi, şeytan azapta gerek de... Doğrucu huyumuzun canı çıksın! İlla dokuz köyden kovulup onuncu köyde yine doğruyu söyleyecek, islamı dönemin Arapları yağma amaçlı yarattı diyeceğiz. Can çıkar huy çıkmaz. Huyumuz doğrucu olmak. Onuncu değil yüzonuncu köyde yine gerçeği, sadece gerçeği söyleyeceğiz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu açıklamaya rağmen neden kadınların saç teli görünürse haram olur ya da başı-saçı örtülü olacak diye bir kural getirildiğini bilemiyorum. Bu ayetde bahsedilenin kadınların taktıkları mücevher ya da ayak bileklerine taktıkları halhal olduğu çok açık ifade edilmiştir, mücevherler o dönem Araplarda çok yaygındı. 

 

Şimdi efendim söz konusu ayette süs diye göğüs, cep diye de cinsel organ kastedildiği çok açık.

 

31- Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Örtülerini, ceplerinin (dipnot) üstüne koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz." 

 

( Dipnot-1: 31. ayette örtülecek yeri işaret eden cep Türkçede de kullanılan bir kelimedir. Olasılıkla kadın genital organını işaret eden mecazi bir ifade olan kelimenin yaka veya göğüs yırtmacı gibi tercüme edilmesi mütercimlerin tercihidir. )

 

( tr.wikipedia.org )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu kıyamet hadisleri müslümanları öyle miskinleştirmiş ki, Moğollar ellerini kollarını sallayarak tüm islam dünyasını tarumar etmişler. 

 

Moğollara haksızlık yapmamak gerekir. Onlar Rusları da perişan etmişti.

 

Bu arada,  Memlük Sultanı Baybars Müslüman değil miydi ? original.gif

 

Ayrıca, tarih incelendiğinde Mehdi İnancı işgalin sebebi değil, işgaller sonucu oluşan bir sonuç olarak görülüyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

MEHDÎLİK VE MEHDÎCİLİK

 

Mehdi kelimesi Kur'an'da geçmez. Anlam olarak hidayete eren, hidayete erdiren demektir.

Hidayet (doğruya ve güzele kılavuzlamak), Kur'an'a göre Allah'ın elindedir. Allah bu yetkisini peygamberleri ve kitapları aracılığıyla kullanır. Peygamberin getirdiği kitaplardaki ilkelerle hidayete çağıranlardan ise mübelliğ (tebliğci), dâî (çağrı yapan), nezîr (uyarıcı ) denir. Bu hidayet yolcularının hiçbirinde tebliğ dışında bir amaç ve beklenti yoktur.

 

Mehdî, siyasal liderlik, devlet başkanlığı maddesel önderlik talepleri olan bir "kurtarıcı portresine sahiptir. Nitekim tarih boyunca tüm mehdi adayları, yönetimi bir şekilde ele geçirmeyi esas alan kişilerdir. Bunu bazan açık, bazan da örtülü biçil ifade ederler. Ama hepsinde kitleyi, bir öndersıfat siyasal ve askerî hareketleri de kullanarak kurtarma iddiası vardır. Bunun içindir ki, İslam literatürü mehdî kavramı hemen daima imamet (devlet başkanlığı) kavramı ile yan yana veya bağlantılı olarak ele alınmıştır. Hatta, adaletli, güven verici bir devlet başkanı görüldüğünde ona mehdî denebilmiş, en azından bir devlet başkanının mehdî beklemeye gerek bırakmadığı dile getirilmiştir. Örneğin, Abbasî halifesi Nâsır Lidinillah (ölm. 575/1180), devrin ünlü şairi Sıbt'b. Te'âvîzî (ölm. 582/1186) tarafından mehdî diye anılıyordu. Sibt, Nasır geldikten sonra artık mehdî beklemeye gerek kalmadığını şiirlerinde ifade ediyordu, (bk. İlhan; Mehdîlik, 16)

 

Bu anlayış, zulüm ve despotizm altında inleyen kitlelerde şu veya bu adla tarih boyunca hep var olagelmiştir. Bugünkü İslam dünyasında yaşayan şekli ise Yahudilik ve Hristiyanlık'taki mesih (kurtarıcı) inancının Müslüman kitlelere aktarılmışıdır. Yahudiler, İlyas Peygamberin göğe çıkarıldığına ve âhir zamanda dünyayı kurtarmak üzere geri geleceğine inanmışlardır. Hristiyan dünya aynı inancı Hz. İsa'yı göğe çıkararak yaşatmıştır. Bu inanç, İslam akîdesi içine de, ne yazık ki, İsa'nın geri geleceğini tekrar eden bir söylem olarak girmiştir.

 

Emevîler döneminde Süfyânî adıyla bir kurtarıcı beklendi, (bk. Avni İlhan; Mehdîlik, İst. 1993, s. 13) Daha sonra bu, Sünnîliğe Hz. İsa'nın gökten ineceği ve Şiîliğe de, beklenen mehdinin geleceği söylemi halinde girdi.

 

Kısacası, aklını ve eylemini vaktinde kullanmadığı için ezilen kitleler, iyice bunaldıklarında ütopik bir kurtarıcı beklerler. İslam dünyasında en ateşli mehdî beklentisi, tarih boyunca en çok ezilen Şiî-Alevî kitlelerde görülür. Bu beklenti giderek, "Mehdî-i Muntazar (beklenen mehdî) deyimiyle imanın bir şartı haline getirilmiştir.

 

Şiî inancında, ilk zamanlar, mehdî olarak Hz. Ali'nin geri gelmesi beklenmiş ve mehdî inancı Ali'nin adı çevresinde oluşturulan mitolojiye bağlanmıştır. 165/782'de ölen ve tarihin en tehlikeli uydurmacılarından biri olan Câbir b. Yezîd el-Ca'fî el-Kûfî (İmam Âzam onun için "en büyük yalancı" diyor) Hz. Ali'nin bir kurtarıcı-mehdî olarak geri geleceğini iddia ediyor ve kanıt olarak da Kur'an'ın Neml Suresi 82. ayetini gösteriyordu

 

Hz. Ali'den sonra "geri gelecek mehdî" olarak onun oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye (ölm. 81/700 öne çıkarıldı. Şiîlerde hemen her imam için öne sürülen bu geri gelme (ric'at) nihayet 12. imam Mehdi-i Muntazar veya "Gâib İmam" (Gizlenen İmam) la noktalandı. Şimdilerde tüm Şiî ekoller onun geri gelip insanlığı kurtaracağını ileri sürmektedir. Şiî ekollerin bazıları, bir mehdinin geleceğine inanır, ama onu adını vermezler.

 

Mehdi inancı gerekeni yapamayan veya yapmayanların avunmasını sağlayan bir ütopyadır. Bu inanç bekleme esastır. Eskiden ezildiğinin farkında olamadığı veya ezilmeye karşı çıkacak imkân bulamadığı için hır çeken kitle, mehdî inancıyla, kahır çekmeyi, aldatılmayı bizzat kendi eliyle imanlaştırmış olmaktadır. Bunun içindir ki mehdî inancından, daha doğrusu mehdi hayal ve aldanışından kurtulamayan kitlelerin kalkınması, ilerlemesi mümkün değildir. Mehdî inancı atılım, üretim, gelişim ruhunu felce uğratan hurafedir.

 

Bu hurafeye destek olarak ortada dolaştırılan "hadis patentli" sözlerin tümü uydurmadır.

 

Mehdiden maksat, tanrısal ışık ve aydınlığın önderi ise o, bugün için Kur'an'dır. Artı kişilerden hidayet bekleme devri bitmiştir.

 

Çünkü peygamberlik devri Kur'an'la kapat ılmış Mehdiden maksat, kitlesel-siyasal kurtuluş ve bağımsızlık ise bunun yolu basiretli aktif siyasettir. Bu değerlerde başarılı olamayanlar, hayal ve afsunun derin ve uyutucu sularında ömür tüketmeye devam ederler.

 

Mehdî ve mehdîlikle ilgili hadis patentli sözlerin, bir kere, hadis kritiği açısından hiçbirine güvenilemez. Çünkü bunların bazıları Hz. İsa dışında mehdî olamayacağını söylerken bazıları daha birçok mehdî tipten söz etmektedir. Kısacası, herkes kendi ekibinin şefini mehdî yapmak için bir veya birkaç hadis uydurmuştur. Özellikle tasavvuf-tarîkat çevrelerinde her ekip kendi şeyhini"zamanın efendisi" veya "mehdî" olarak kabul ettirmek için elinden geleni ardına koymamıştır. Akıl almaz keramet isnatları, kurtuluş vaatleri, korku ve tehdit salmalar... birbirini izler.

 

Bu çevrelerdeki "kutup" inancı, mehdî inancının ta kendisidir.

 

Her mehdîye bir de deccal yani düşman lâzımdır ki, o da ekip başının siyasal ve ekonomik çıkarlarına en çok darbe vuran kişidir. Örneğin, Cumhuriyet döneminin mehdî taslaklarının ortak Deccal'i daima Atatürk olmuştur. Bunda garip bir yan yoktur. Onların akıl ve Kur'an dışı çıkarlarına en büyük darbeyi vuran, Atatürk idi.

 

Konuya Kur'an vahyi açısından bakarsak, mehdîlik diye bir inancın varlığını kabul, Hz. Muhammed'inson peygamber olduğunu kabulle yan yana duramaz. Bunların biri doğruysa Öteki yanlıştır. Biz, Hz. Muhammed'in son peygamber olduğunu kabul ettiğimizdendir ki, başka bir mehdî geleceğine asla ihtimal vermeyiz ve böyle bir şeye inanmayı Kur'an'a aykırı buluruz. Esasen Kur'an, kişilerin hidayet önderi olma devrini kapatmış, ilkeleri öne geçirmiştir, ilkelerin kaynağı ise Kur'an'dır

 

O halde, Kur'an'in gelişinden sonra mehdi beklemek, ancak Kur'an'i yetersiz ilan etmekle mumkun olur. Kur'an'i yeterli bulanlar içinn başka bir mehdiye ihtiyaç yoktur.

 

Ne yazik ki Islam tarihi boyunca hemen her cografyadan bir veya birkaç mehdi çıkmış ve halkı peşine takabilmiştir. Ancak bunların tümünün sonu felaket ve hezimet olmuştur.

 

Mehdilikle ilgili uydurmalardan bazıları:

 

"Mehdinin çıkacagını inkar eden, Muhammed'e indirileni inkar etmiş demektir. İsa'nın gökten ineceğini inkar eden de kafir olmuş demektir. Deccal'in çıkacagıinı inkar eden de kafir olur. Kadere yani hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmayan kişi de kafir olur. Cebrail bana şunu haber verdi: Kadere, hayır ve Şerrin Allah'tan geldiğine inanmayan kendisine benim dışımda bir Tanrı bulsun!" (Elbani'nin sadece uydurma demekle kalmayip "batıl" dedigi bu yalan icin bk. Elbani; ez-Zaifa, 3/201- 202)

"Arinmiş benlik öldurülmedikce mehdi çikmaz. Arınmış benlik öldurüldüğünde ise gökte ve yerdeki tüm varlıklar öfkelenir de halk mehdinin huzuruna gelir, onu tıpkı zifaf gecesinde süslenen gelin gibi süslerler. Mehdi yeryüzünü adalet ve dürüstlükle doldurur. Yeryüzü tüm bitkilerini çıkarır, gök yağmur yağdırır ve ümmetim, Mehdi'nin kentinde daha önce hiç nimetlenmedigi bir biçimde nimete boğulur." (Elbani'nin uydurma demekle "münker" dedigi bu yalan icin bk. Elbant; 5/176)

 

Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizi de Araplara katıp bizi de aradan çıkarmalarına sinir oluyorum.

 

Aslında tam islam yok olurken Türklerin kurtarmasının bedelini ödetecekler gibi görünüyor. "Komşularla sıfır sorun" diye başlayan propagandanın, "sorun olmayan hiç bir komşuyu bırak, dünya devleti, ABD hariç" şekline gelmesi ve ABD den bile daha hevesli savaş tamtamlarının çalınması bunun en açık göstergesi. 

 

Türkiye'yi hızla uçuruma çekiyorlar. 

 

Misakı Milliyi yine biz, Atatürkçüler savunacağız. Ve şuna inanın, benim burada ne kadar islam karşıtı olduğum, ateist olduğum açıkça bilinir, ama o gün islamı savunan da yine ben olacağım. Kimse kimsenin dinine karışamaz. Müslümanlar bana karıştı, ateist olduğum için türlü dışlamalar yaptılar. Olsun. Onlar benim öğretmenim değiller. İnanç özgürlüğüne tüm müslüman baskılarına karşın inanıyorum, yine inanıyor ve savunuyor olacağım.

 

ABD den bile Suriye'ye müdahale konusunda temkinli açıklamalar gelirken, ampüllerin "NATO'yu beklemeye bile gerek yok, saldıralım" diye yakılıp söndürülmesi ibret ve utanç verici. Eyyy müslümanlar... Sanırsam din ile siyaseti ayıramadığınız, dininizin siyasete alet edilmesine izin verdiğiniz için başınıza gelecekler var. Yaklaşıyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Huntington'ın yazdığı kitaptan beri, müslümanları yavaş yavaş, adım adım, dünya savaşı fikrine alıştırdılar. Öyle bir hava yarattılar ki, kıyamet yaklaştı, artık ne olacaksa olacak. Mehdi de gelecek, İsa da gelecek, kafir mümin belli olacak. Ya Deccal askeri olacaksın, ya Mehdi!

 

Bu propagandalarla yapılmak istenen şey belli. Müslümanları harekete geçirip sonra da ekin biçer gibi biçmek. Bu oyuna gelen gelir de, Atatürk Türkiye'sinin, şeyhlerin, derviş ve meczupların ülkesi olmaması için çabaladığımız, hayatta en hakiki mürşidi bilim olarak seçmiş, çağdaş uygarlık düzeyini hedef seçmiş Türkiye Cumhuriyeti'nin geri uluslar ligine layık görülmesi ve oraya itilmesi, hesabının onlarla birlikte kesilmesi bizi rahatsız eden!

 

Biz bu tuzağa nasıl düştük, nasıl düşeriz? Biz bu dogma belasından nasıl olur da yakamızı sıyıramayız? Atatürk devrimleri bu  kadar geriye nasıl götürülür? 

 

Bizim derdimiz bu. Yoksa islam tokat yiyecekmiş, sömürülüp çiğnenecekmiş, kendi düşen ağlamaz. Belki o zaman anlarlar allah diye bir şeyin olmadığını, ne yaparlarsa kendilerinin yaptığını... Kafalarına başka türlü dank edeceği, uyanacakları yok!

 

Ama biz bu ikinci lige nasıl düşürüldük? Beni kahreden bu...

 

Bakın göreceksiniz. Ne Rusya, ne Çin Suriye'ye yeterince sahip çıkmayacaklar. Emperyalistler anlaşır ve ganimeti bölüşürler. Ama Suriye üzerinden nemalanmaya gelince çatacak ve bölüşecek yeni yerler bulmak için Suriye'yi bahane edecekler. 

 

Maalesef komşularla sıfır sorun diye başlayan yalan propaganda, göz göre göre buraya getirildi. Savaş tamtamları çalmak, savaş çığırtkanlığı yapmak yeni moda... Aymaz bir ulus olduk ve bedelini ağır ödeyeceğiz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 Eyyy müslümanlar... Sanırsam din ile siyaseti ayıramadığınız, dininizin siyasete alet edilmesine izin verdiğiniz için başınıza gelecekler var. Yaklaşıyor...

 

hz. Mehdi geldi

 

Demek ki, sadece bir kesimi, bir inancı korumak/kurtarmak için değil, tüm insanlığı korumak için gelen mehdiler de var. Böyle mehdilere can kurban. Bu mehdiler ötekileştirmiyor, insanlığa açılan yolu gösteriyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

En acayibi doğmamış çocuğa don biçer gibi daha neyin nesi, kimin fesi olduğu belli olmayan, meçhul bir adama hz. filan diye atamalar yapmak. Ne bu hızlı mehdi filan mı demek? Yoksa hazır (instant) mehdi mi? Belki de hızar mehdidir, asıl mesleği doğramacılıktır ha?

 

Bu müslüman milletinin 21. yüzyılda hâla hazreti diye bir kimselerin olmadığını anlayamayışlarına ben ne diyeyim. Böyle hazreti kafasında gidildiği sürece, efendi kafasında, şeyh kafasında gidildiği sürece sömürü kaçınılmaz. Hazreti, şeyh, efendi... Bunlar yoktur. Bunlar var sanıldığı sürece bir milim yol alınmaz.  

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi Kuranda kıyamet alametlerinden bahis var. İki tane. Biri, yerden çıkacak olan bir hayvanın (dabbetül arz) insanlara, allahın ayetlerine hakkıyla inanmadıklarını söylemesi. İkincisi, settin arkasına Zülkarneynin hapsettiği iki kavmin (Yecüc ve Mecüc) setti aşıp her tepeden saldırıya geçmesi.

 

Kuranı yazan adamların aklında Mehdi diye bir şey olsaydı, bunlardan bahsedip ondan bahsetmemeleri olanaksız olurdu. Bu, islamdaki sayısız çelişkili inançtan sadece biri. Örneğin bir diğeri de kuran'da zinaya seksen sopa ceza verileceği yazarken, Muhammed dahil tüm islam tarihinde zinaya recm uygulanmasıdır. 

 

Her şeyin karmakarışık edildiği, bu din yaratılırken hiç bir sistematiğin oturtulamadığı, bu adamların sistematik diye bir şeyden hiç anlamadıkları apaçık ortada. Ne mirası hesaplayıp içinden çıkabilmişler, ne söylediklerinin vahim inanç, cinsiyet, hür-köle ayrımlarına yol açacağını düşünmüşler... Tek düşündükleri yarımadanın mutlak hakimi olmakmış!

 

Başka bir çuval inciri berbat ettikleri konular da var. Evlenilmesi haram olanlar tek tek tek sayılır, ama torun söylenmez! Kimse diyemez ki torun evlat gibidir, söylemeye gerek yok. O zaman ayrıntılı liste yapmayacaktı, hala, teyze diye ayrı ayrı saymayacaktı. Madem tek tek sayıyorsun, hepsini unutmadan sayacaksın.

 

Sistematik yok. Hiç düşünülmeden o anda nasıl bir ayet gerekliyse rasgele söylenivermiş. Önü arkası düşünülmemiş. Kuranda örtünün başı örteceği yok, daha ne olsun? Tamam örtü de, kapsamı ne? Yakalara inecekmiş. Tamam yakalara inecek de, örtüyü yakalara indirmenin bin çeşit tarzı var. 

 

Yok şimdi ,müslümanlar buna dayanarak geniş olsalar, yine aklım erecek. Kuranda apaçık yazmadığına göre, insanlar geniş bırakılmış deseler, anlayacağım. Ama o da yok!

 

Kurana bakıyorsun, olmuyor. Müslümanlara bakıyorsun, olmuyor. Arada bir örtüşme var mı, yok... Kuran bir kutupta, müslümanlar bir kutupta. Böyle olmaz, Kuranda ne yazıyorsa onu yapalım deseler, mümkünü yok. İnanç ayrımcı, cinsiyet ayrımcı, hür-köle ayrımcı, beden bütünlüğünü bozan insan haklarına aykırı cezalar öneren bu kitabı hayata geçirmenin hiç bir olur yanı yok. Mecburen Kuranı çarpıtıp uygulamaları lazım.

 

Özetle bu çelişkinin içinden çıkmanın hiç bir yolu yoktur. Tek yol, bu dinden çıkmak...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.