Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Gezi'den Adeviye'ye Ulusları Bölme Sanatı


irinçköl

Önerilen İletiler

Muhammed'in toplu olarak cenaze namazı bile kılınmadı

 

Muhammed'in bir veda hutbesi verdiği ve bu hutbeyi binlerce kişinin dinlediği iddia edilir. Tamam hadi doğru olsun. Kabul ettik. Binlerce kişi Muhammed'in veda hutbesine geldi.

 

Peki bu binlerce kişi Muhammed ölünce nereye buharlaştı? Bana bir rivayet göstereceksiniz ki, binlerce kişi Muhammed'in cenaze namazını kıldı diye.

 

Muhammed'in cenazesine sıradan bir adamın ölüsüne gösterilecek saygı bile gösterilmemiştir. Yatağında öylece bırakılmış ve kokmaya başlayınca gece aceleyle yatağının yanına gömülmüştür. Çünkü kullanılmış ve işi bitince ondan kurtulmuşlardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misir'da ise yobazlar ve Laikler arasinda bir savas baslamistir

Bu çıkarcı grupların her ikisi birden ŞERİATÇI dır. Darbeciler, bizim RTE'nin çarpıttığı gibi Laik falan değildir. Darbecilerin arkasında Suudiler, Selefiler, EL-EZHER İmamı vs vs. vardır. Yeni hazırladıkları Anayasa taslaklarında da Şeriat hükümlerine atıf vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Muhammed hakkında çeşitli tarih tezleri var. Bunlardan birisi, tüm peygamber denilen kişilerin hiç yaşamadıkları ve mitolojik anlatımların yeniden düzenlenerek mitolojideki efsanevi varlıkların yaşamış gerçek insanlarmış gibi yeniden kurgulandığı. Bu teze göre hiç bir peygamber, bu arada Muhammed, hiç yaşamamıştır. Tümüyle uydurmadır.

 

Başka bir teze göre Muhammed anomalileri olan bir kişidir. Bu anomaliler, kutsallık zannedilmiştir. 

 

Diğer bir teze göre Muhammed, kurnaz ve çıkarcı bir kişidir, sömürü ve çıkar için insanları kandırmıştır.

 

Benim tezim ise Muhammed'in sıradan bir insan olduğu, tek özelliğinin Mekke muhalif ekibinin iktidara el koymak için yaratmaya ihtiyaç  duyduğu dine bir peygamber gerekli olduğu için, onu seçmiş olmasıdır. Onu seçmiş olmalarının nedenleri mutlaka var elbet. Ama bu nedenler arasında Muhammed'in iyi karakter özellikleri yok. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haklısınız. Bu çıkarcı grupların her ikisi birden ŞERİATÇI dır. Darbeciler, bizim RTE'nin çarpıttığı gibi Laik falan değildir. Darbecilerin arkasında Suudiler, Selefiler, EL-EZHER İmamı vs vs. vardır. Yeni hazırladıkları  Anayasa taslaklarında da Şeriat hükümlerine atıf vardır.

Şeriatçı olduklarını hiç sanmıyorum, şeriat da bir kılıftır başbakanın ifade ettiği gibi İsrail de kılıftır daha büyük bir örgütün arka planda olduğu tahmin ediliyor. Bu örgütün hiç bir dini inancı ve milleyeti yoktur, işine ne uygun gelirse o kılıfın içine girebilir. Bazen Siyonist olur bazen Müslüman bazen Ateist hiç anlayamazsınız gerçekte ne olduğunu ve kime hizmet ettiğini tıpkı Ladin'in bir müslüman terörist gibi gösterilip gerçekte olmaması gibi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Muhammed hakkında çeşitli tarih tezleri var. Bunlardan birisi, tüm peygamber denilen kişilerin hiç yaşamadıkları ve mitolojik anlatımların yeniden düzenlenerek mitolojideki efsanevi varlıkların yaşamış gerçek insanlarmış gibi yeniden kurgulandığı. Bu teze göre hiç bir peygamber, bu arada Muhammed, hiç yaşamamıştır. Tümüyle uydurmadır.

 

Başka bir teze göre Muhammed anomalileri olan bir kişidir. Bu anomaliler, kutsallık zannedilmiştir. 

 

Diğer bir teze göre Muhammed, kurnaz ve çıkarcı bir kişidir, sömürü ve çıkar için insanları kandırmıştır.

 

Benim tezim ise Muhammed'in sıradan bir insan olduğu, tek özelliğinin Mekke muhalif ekibinin iktidara el koymak için yaratmaya ihtiyaç  duyduğu dine bir peygamber gerekli olduğu için, onu seçmiş olmasıdır. Onu seçmiş olmalarının nedenleri mutlaka var elbet. Ama bu nedenler arasında Muhammed'in iyi karakter özellikleri yok. 

 Bu tezleri yapanların akıl tutulması içinde olduklarını düşünüyorum. Sırf Araplara duyulan antipati ile bir peygamberi yaşamamış göstermek çılgınlıktır. Anormal gibi görünen bazı mucizevi yetenekleri, her insanın özünde var olan fakat belli çalışmalarla açığa çıkarabileceği yeteneklerdir. Sıradan bir insandı bizler gibi fakat kalbi temiz ve örnek gösterilebilecek kadar ahlaklı bir insandı. Çok küçük yaşlarda kızlarla evlenmiş iftiraları da bir yalandır. O dönem kızların yaşı regl olduktan sonra sayıldığı için günümüzde çok küçük yaşta kızlarla evlendi sanılmıştır. Oysa o dönem evli olmayan genç kadınlar çok taciz edildiği için ve savaşta ölenler sebebi ile erkek sayısı kadın sayısına göre çok az olduğu için çok sayıda kadınla evlenmek zorunda kalan erkekler olmuştur. Evlilik olmadan himaye altına almak kölelik ya da cariyelik kabul edildiği için evlenme yoluna gidilmiştir. O günün toplumsal şartlarını düzenleyen bazı ayetler bugün aynen topluma uygulanmaya kalkarsa işte ortaya şu an yaşanan karışıklıklar çıkar. En üzücü olan da kültürlü geçinen bir çok insanın hiç bir araştırma zahmetine katlanmadan yargısız infaz yapmasıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben Muhammed'in hiç yaşamadığı tezine katılıyor olmasam da bu tezi çok güçlü buluyorum. Bence Muhammed diye sıradan biri peygamber olarak lanse edildi. Ama hiç yaşamamış bir efsane olması da olasılık dahilinde. Bu tez de son derece güçlü bir tez. Muhammed'den kalmış hiç bir eser yok. Ondan kaldı denen nesnelerin hepsi külliyen uydurma. 

 

Muhammed diye biri hiç yaşamamış, tamamen uydurulmuş bir sanal kişilik gerçekten de olabilir. Ben katılmasam, kendi ayrı bir "kullanılan Muhammed" tezim olsa da durum böyle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben Muhammed'in hiç yaşamadığı tezine katılıyor olmasam da bu tezi çok güçlü buluyorum. Bence Muhammed diye sıradan biri peygamber olarak lanse edildi. Ama hiç yaşamamış bir efsane olması da olasılık dahilinde. Bu tez de son derece güçlü bir tez. Muhammed'den kalmış hiç bir eser yok. Ondan kaldı denen nesnelerin hepsi külliyen uydurma. 

 

Muhammed diye biri hiç yaşamamış, tamamen uydurulmuş bir sanal kişilik gerçekten de olabilir. Ben katılmasam, kendi ayrı bir "kullanılan Muhammed" tezim olsa da durum böyle...

Yaşamıştır fakat tabi ki bizler gibi bir insandı. Abartılı anlatımlar aşırı sevgi ve saygı sonucu bambaşka boyutlara ulaşmıştır ki eminim kendisi de yaşasaydı bu durumdan rahatsız olurdu. Kuran'dan daha büyük bir eser bırakmamıştır fakat o da zamanla insanları bölmek için bir araca dönüştürülmüştür. Olması dilenen ile yaşananlar çok farklıdır bu konuda haklısınız fakat burada suçlu aranacaksa o da körü körüne, cahilce yaşayan her duyduğunu sorgulamadan kabul eden insanlardır. İşte Suriye, Mısır örneği ortadır. Müslüman olduğunu iddia edenler masum insanları vahşice öldürmektedir. Çocuklara bile kıymaktadır. Bu yanlışlıkların yakın bir zamanda düzeleceğini düşünüyorum çok sancılı bir sürece girdi dünya fakat ayıklanmalar ile insanlık gerçek değerine kavuşacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bizler gibi bir insandı.

 

Benim söylediğim bu değil. Tabii bizler gibi insan olacak, başka nasıl olabilir ki? Üç kulağı, beş gözü olacak değil. Asıl çarpıtma, allah diye bir tanrının ona vahiy gönderdiğidir. Böyle bir şey tabii yok. Allahtan diye iddia edilen sözler, Mekke muhalefetinin iktidarı ele geçirmek ve yarımadayı Araplaştırıp tüm varlıklarını yağmalayıp el koymak için söyledikleri sözlerdir. 

 

Sonra bir de bu sözleri derleyip toplayıp sözde kitap yapmışlar. Kuran kitap değildir, kitap olma vasfı yoktur. Kağıt hurdalığından sayfalar seçip ciltleseniz kitap olur mu? Olmaz. Kitap denen şeyde bir sistematik olur. Kuranda sistematiğinen küçük eseri bile yoktur. Karma karışık bir derlemedir. 

 

Bunu Muhammed mi bizzat Kuran olarak lanse etti, yoksa muhalif ekip Muhammed üzerinden bunu Kuran diye mi lanse ettinin pek önemi yok. Sonuçta yağma ve talan amaçlı bir din yaratılmıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim söylediğim bu değil. Tabii bizler gibi insan olacak, başka nasıl olabilir ki? Üç kulağı, beş gözü olacak değil. Asıl çarpıtma, allah diye bir tanrının ona vahiy gönderdiğidir. Böyle bir şey tabii yok. Allahtan diye iddia edilen sözler, Mekke muhalefetinin iktidarı ele geçirmek ve yarımadayı Araplaştırıp tüm varlıklarını yağmalayıp el koymak için söyledikleri sözlerdir. 

 

Sonra bir de bu sözleri derleyip toplayıp sözde kitap yapmışlar. Kuran kitap değildir, kitap olma vasfı yoktur. Kağıt hurdalığından sayfalar seçip ciltleseniz kitap olur mu? Olmaz. Kitap denen şeyde bir sistematik olur. Kuranda sistematiğinen küçük eseri bile yoktur. Karma karışık bir derlemedir. 

 

Bunu Muhammed mi bizzat Kuran olarak lanse etti, yoksa muhalif ekip Muhammed üzerinden bunu Kuran diye mi lanse ettinin pek önemi yok. Sonuçta yağma ve talan amaçlı bir din yaratılmıştır.

Bizim gibi insandı derken efendimiz falan diye ifade edip, insanların, müslümanların efendisi gibi abartan insanların yaptıklarının onun mütevaziliği ile örtüşmediğini anlatmak içindi. Kuran ayetlerini Arapça okumadıkça Allah'dan geldiğinden emin olamazsınız. Arapça dilinde okumanız gerekiyor. Arapların yaptığı yanlışlar olmuştur, bir kibire bürünüp kendilerini üstün görmeye başlamışlardır. Bugün Müslüman olmayı ayrıcalık sanan insanlar yok mu? Çıkarları için o dönemin iktidarları ayetleri kendine göre hadislerle desteklemeye çalışmıştır. Tüm bu çarpıtmalar inkar edilemez. Allah buna niye müdahale etmedi diye soranlar oluyor. Etmez çünkü bu da insanların bir imtihanıydı. Allah her insanı yanlış yaptığında yok edecek olsa dünyada insan kalmazdı zaten bu sebeple dini ve peygamberi suçlamak yerine bu hale getirenlere hesap sormak gerekiyor. Onlar doğru yaptıklarından çok eminler bu sebeple herkes kendi doğrusunu kendi bulmalıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arapça dilinde okumanız gerekiyor. 

 

Tabii ki Arapça okurum. Hatta yazarım. Gerekli değil, şart değil ama ben bir mevzuya dalarsam dibine kadar dalarım. Dibi görmeden içim rahat etmez. O yüzden meallerin hepsinden kuşkulandım ve bu adamlar kesinlikle dürüst  değil, gerçekleri saklıyorlar dedim. Hele bir Tekin meali var, aman aman aman... Bir insan bu kadar da uydurur mu? İnanılmayacak kadar uydurma. Hiç bir dürüst meal yazarı yoktur. En ele alınabilir, hadi neyse deyip kabul edilebilir olanı Elmalılı'dır. Diyanetin eski meali de eh işte...

 

Fakat hiç biri güvenilir değildir. Ben o yüzden Arapça öğrendim. Gerek yok ama madem bu işe girdim, dibi görmeliyim diye. Gerek tabii yok, tercüme olanakları internette son derece gelişti. Karşılaştırma yapmayı bilen, anlama ulaşır.

 

Kurandaki anlamlardan son derece eminim. Bu kitabı yeterince anladığım konusunda kuşkum yok. Anladığım da, çağlarının bilgisinden bile haberi olmayan bir takım adamların yağma amaçlı oluşturdukları bir anlatımlar yığını olduğu. Kitap sıfatını almaya bile layık değildir... 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mursi'yi demokratik bir hareketle devirenleri Laik olmamakla nitelendirmek icin  insanin Mursi yanlsi olmasi gerekir.Mursi'nin neden devrildiginin sebeplerini bilmeden yorum yapmak ancak iskembe-i Kübra'dan atmakla olur.

 

Eger Mursi karsitlari,parlamentoya yürüyüp Mursi'yi devirselerdi kimse buna Darbe demeyecekti.Mursi karsitlari ordu aletini kullanarak bu isi sona erdirdiler.

 

Mursi'yi devirenleri seriatcilikla veya arkalarinda sunlar bunlar var diye tu kaka etmeye kalkmak en azindan basbakanin zihniyetinde olmak anlamini tasir.

 

Daha bir yilini doldurmadan,kadin haklarini tirpanlayan,azinliklarin üzerindeki baskiyi arttiran,zaten kutuplasmaya uygun bir zemine sahip olan Misir'da kutuplasmayi yogunlastiran,24 yas alti genclerin issizlik oraninin yüzde 40'lara vardigi,iskenceye dönüsen elektrik kesintileri,su gaz kitligi,benzin kuyruklari,3-4 misli artan siddet olaylari ve cinayetlerin yanisira,ülkenin modern ve disa dönük olmasini isteyen laik kesimin ugradigi hayal sükutu  Misir'da Mursi yönetimine karsi eylemleri tetiklemis ve malum sonuca ulasilmistir.

 

Mursi karsitlarinin Laik olmadigini iddia etmek GEZI Olaylarindaki eylemcilerinde arkasinda baskalarinin bulundugunu iddia etmek ayni seylerdir.Misirdakiler laik degilse Gezidekilerde laik degildi!

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tabii ki Arapça okurum. Hatta yazarım. Gerekli değil, şart değil ama ben bir mevzuya dalarsam dibine kadar dalarım. Dibi görmeden içim rahat etmez. O yüzden meallerin hepsinden kuşkulandım ve bu adamlar kesinlikle dürüst  değil, gerçekleri saklıyorlar dedim. Hele bir Tekin meali var, aman aman aman... Bir insan bu kadar da uydurur mu? İnanılmayacak kadar uydurma. Hiç bir dürüst meal yazarı yoktur. En ele alınabilir, hadi neyse deyip kabul edilebilir olanı Elmalılı'dır. Diyanetin eski meali de eh işte.

... Kitap sıfatını almaya bile layık değildir... 

Yazilarinizdan hic bir kuskum yok. Tamamen ayni fikirdeyim ve sizin dusunceleriniz [islamdan cikan] Arap yazarlar tarafindanda aynen ifade edilmis ve desteklenmistir.

 

Benim takildigim konu Kuran degilde, "Muslumanliktir". Biliyorsunuz, Muslumanlar cogunlukla Islam esaslarindan haberdar olmayip, kendi tore ve adetlerine gore , bazan insaniyetlik uzerinde bir din gibi gelmistir. Bir fakire yardim etmek, bir yoksulu evine getirip doyurmak, gibi. Bunu bilmezden Islama mal ederler. Ustelik diger kulturleri, muzik ve sanaatlari hep "Islam"in icine sokmuslar ve "Allah" sayesinde yapmislar gibi dusuncelerle buyumuslerdir. Yani iyi niyetli butun seyleri Islamdan gelir diye ogrenmisler. Bunun altindan kalkmak, Kuranin sacma sapan derlenen bir sey oldugunu gostermekten dahada zor derim. Siz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim takildigim konu Kuran degilde, "Muslumanliktir". 

 

Ne sorduğunuzu çok iyi anladım ve bu soru bence çok önemlidir. Bu soruyu soracak ve tartışacak kapasitede bir insan olduğunuzdan zaten emindim. Sizin tek zorluğunuz, anadilinizin Türkçe olmaması. Yani ben öyle biliyorum yanlış hatırlamıyorsam. 

 

Öncelikle çok haklısınız. Kuran'dan bağımsız gelişmiş bir sürü farklı İslam anlayışı var. Fakat bu bir handikap değildir. Neden değildir açıklayayım. Öncelikle amaç dinsiz bir toplum değildir. Amaç laik bir toplumdur. Laik olduktan sonra insanların dinli mi dinsiz mi, hangi dinden olduklarının en küçük bir önemi yoktur. Laiklik, uğruna savaşılacak ve ölünecek bir insanlık değeridir. Laik olmadan asla modern insan olunamaz. Laik olmayan insan demek, geçmiş karanlıklarından çıkıp gelmiş bir zombi demektir. Ne aklı vardır, ne düşüncesi... Emredileni yapan bir zombidir.

 

Din olarak ise insan ne canı isterse onu seçer. Bir din standartları enstitüsü olmadığından, eğer filan dini seçersen bak uyman gerekli kurallar şunlar şunlar diye kimse bir dayatma yapamaz. Olamaz edemez derken yapmanın kabil olmadığını söylemiyorum. Olması gerekeni kastediyorum, yanlış anlaşılmasın.

 

İnsanın canı öyle ister, allahsız bir islam uydurur, ona inanır. Benim islam anlayışımda allah yoktur der. "Yahu nasıl olur, hiç allahsız islam olur mu?" diyemez kimse. Kişinin canı istemişse olur. Tamamen kişinin canının istemesine bağlı bir şey... Kim ne hakla inanca karışabilir ki?

 

Kişi isterse "Muhammed çok kurnaz ve çıkarcı bir adamdı, çıkar için icat etti bu dini ama olsun, ben revize edip iyi bir kılığa sokacağım" diyebilir. Becerebiliyorsa buyursun yapsın. İnanan çıkarsa olabilir yani. İnanan çıkmazsa bu dine tek başına kendi inansın, kimse karışamaz.

 

Yani laiklik olduğu sürece kişisel inançlar insanların sayısı kadar çeşitli olabilir. Hiç de bir sakıncası yok. Amaaaa...

 

Çıkıp "Kuran allahtan gelmedir, Kuranda ne yazıyorsa doğrudur, bütün insanlar Kurana uymak zorundadır, uymayanın sonu kötü olur" dedi mi...

 

İşte o zaman Kuranın ipliğini pazara çıkarırım. Kuranı çağlarının bilgisinden bile haberi olmayan yağmacı adamların yazdığını şak diye ortaya koyar ve kanıtlarım. Kimsenin gözünün yaşına da bakmam. O da öyle çıkıp din propagandası satmayacak millete. Satarsa ben de ipliğini pazarda satarım. Dindarsa kendine dindar olacak. Bana dindarlık satıp beni sömürü aracı yapmaya kalkmayacak. Bana ne onun dininden? Dinini kendine saklasın. Dini bana hiç mi hiç lazım değil. Ben iyi biliyorum dinin ne olduğunu. Bana satamaz.

 

Din en aşağılık menfaat için işportada ayakaltı tezgahta satılmıyor olsa, siyasete dibine kadar alet edilmiyor olsa, hadi neyse... Çok da üzerlerine varmaz, biraz içlerini döksünler der, he he de derdik. Ama din ayak altı tezgaha atılmış, üç kuruşa tellala verilmiş, bangır bangır satılıyor. Siyaset boğazına kadar dine batmış. Üç kuruşluk çıkar için din alınıyor, satılıyor, ayaklar altında süründürülüyor. Din diye diye ülkeyi satıyorlar yahu, ötesi var mı? Ülkeyi parçalıyor, gerici eli kanlı teröristlerin elini kolunu salladığı, yurtseverlerin zindanlarda çürütüldüğü bir ülkeyi dini kullanarak yaratıyorlar.

 

Din tüm kredisini tüketmiş, hiç bir saygıyı hakedemez duruma gelmiştir. Bu da dindarların kendi kendilerine ettiği kötülük. Hiç kusura bakmayacaklar, dinleri gözümde sıfırdan daha değerli değil. Dinlerini bu kadar tepe tepe kullandırtmayacaklardı...  

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üç kuruşluk çıkar için din alınıyor, satılıyor, ayaklar altında süründürülüyor. Din diye diye ülkeyi satıyorlar yahu, ötesi var mı? Ülkeyi parçalıyor, gerici eli kanlı teröristlerin elini kolunu salladığı, yurtseverlerin zindanlarda çürütüldüğü bir ülkeyi dini kullanarak yaratıyorlar.

 

Cok haklisiniz. Bunu hep dinlerde goruyoruz. Hristiyanlikta, bilindigi gibi Eski Ahit [ibranice] ve Yeni Ahit[yunanca] orijinal dillerde olmasina ragmen, 600 AD tarihinde Katolik Kilisesi bu kitaplari  Latinceye cevirip, diger lisan tercumelerini yasak etmistir. Ingilizceye cevirenleri ateste yakmislardir. Genellikle papazlarin bildigi lisanla [latince], kitaplarin orijinal dili olmamamasina ragmen, ve bu yeni tercumeyi latince hristiyanlara zorla kabul ettirmislerdir. Insanlarin anlamadiklari dilde butun Avrupa ulkelerinde dini "latince" yuruttuler, asirlar boyunca.

 

10. cu Papa Leo,  insanlari gunahlarindan bagislamaya basladi, para icin. Her turlu suc isleyip, parayla kendini kurtarabiliyordun. "Purgatory", yani "araf" gibi bir sey icat edip, vefat eden insanlarin bundan kurtulmalari icin para alip cok para kazandilar. Bu yuzden eski ve yeni ahitlarin cok cirkin bir tarihleri vardir.

 

Kuran da halan "hakiki" Kuran arapcadir diyen tutturan insanlarda aynisini yaparlar. Gercekleri ort bas etmek icin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@@Suheyla. doğruya ne denir, altına imza atılır. Ben burada müslümanların önüne ayet koydum, kuranda dişi-erkek, hür-köle ayrımı yapılıyor, bu ayrım temelinde insanlar cezalandırılması öneriliyor dedim, yanıt ne olsa beğenirsin! O zamanın anlayışı öyleymiş, o zamana göre normalmiş! e o zaman niye allahtan geldi diyorlar? O zamanın anlayışına hapsolmuş allah olur mu? O zaman allah değil, insan oldu?

 

Kuran'ın insanlar tarafından yazıldığını kabul etmekten başka çareleri yok. Tamam dinleri insanların yarattığı bir dinse, bu şekilde inanacaklarsa bizi ilgilendirmez, inansınlar. Ama bize allahtan geldi diye yutturmaya kalkmasınlar. İnsanların yarattığı dini de siyasette kullanıp milleti sömürmesinler.

 

Bunun tek çaresi de laikliği kabul edip, inançlarının sadece kendilerini ilgilendiriyor olması. Dinleri başka kimseyi ilgilendirmez. Kendilerini istedikleri kadar ilgilendirsin, bize ne?

 

Laiklik için gerekirse savaşılır. Laiklik kesinlikle ihmale gelmez. Bu bu kadardır. Laiklik tartışmaya hiç bir şekilde açık olamaz. Laiklik yoksa her şey vardır. Savaş da olur, hiç bir meşruiyet zemini kalmaz. Bunu anlamak istemiyorlar. Mısır... Ortada laiklik kalmamış, ne darbeyi kınaması, ne darbeye karşı olması yahu? Laiklik olmadıktan sonra meşru kalan ne var da darbe olmayacak? Darbe de olur, iç savaş da olur, olmayacak bir şey kalmaz! Ortada inanç özgürlüğü yok! Başka ne olabilir bu olmadıktan sonra? İnanç özgürlüğü en temel, vazgeçilmez insan hakkıdır. Laik olmadan insan olunmaz, başka ne olunacak? 

 

İnanç özgürlüğü olmadan köle  olarak yaşamak yaşamak mıdır ki yaşam hakkının değeri olsun?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cok haklisiniz. Bunu hep dinlerde goruyoruz. Hristiyanlikta, bilindigi gibi Eski Ahit [ibranice] ve Yeni Ahit[yunanca] orijinal dillerde olmasina ragmen, 600 AD tarihinde Katolik Kilisesi bu kitaplari  Latinceye cevirip, diger lisan tercumelerini yasak etmistir. Ingilizceye cevirenleri ateste yakmislardir. Genellikle papazlarin bildigi lisanla [latince], kitaplarin orijinal dili olmamamasina ragmen, ve bu yeni tercumeyi latince hristiyanlara zorla kabul ettirmislerdir. Insanlarin anlamadiklari dilde butun Avrupa ulkelerinde dini "latince" yuruttuler, asirlar boyunca.

 

10. cu Papa Leo,  insanlari gunahlarindan bagislamaya basladi, para icin. Her turlu suc isleyip, parayla kendini kurtarabiliyordun. "Purgatory", yani "araf" gibi bir sey icat edip, vefat eden insanlarin bundan kurtulmalari icin para alip cok para kazandilar. Bu yuzden eski ve yeni ahitlarin cok cirkin bir tarihleri vardir.

 

Kuran da halan "hakiki" Kuran arapcadir diyen tutturan insanlarda aynisini yaparlar. Gercekleri ort bas etmek icin.

Kuran Arapça'dır. Anlamak için her dilde okuyabilirsiniz fakat Arapça Kuran başka dilde sadece anlamını öğrenmek için okunabilir. Surelerin doğru telafuzu olmadan Kuran'ın Allah'dan geldiğini hissedemezsiniz. Ayetlerin belli bir ağırlığı ve okuyana tesiri vardır. Tüm bunlar Arapça okumakla mümkündür. Anlamını hangi dilde okursanız okuyun fakat Arapça'sını okumadıkça ayetlerin etkisini hissedemezsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@@Haneke

 

Anlaşılmayan bir tilavetin seslenişinin, kimseye faydası yoktur.

Din akıl sahiplerine, algı seviyelerine algılansın diye indirilmiş, açıklanmıştır.

Dinin temelinde anlayarak iman vardır.

Dini anlamadan yöneliş ise inançtır, bu iman değildir.

İnancın temelinde hisler ve duygular vardır, imanın temelinde ise akletme vardır.

Hisler, duygular belli bir yere kadar geçerlidir, ama belli bir aşamadan sonra akıl devreye girmesi gerekir, akla sahip olmak dinin temelidir

Ayet açıklama, delil demektir.

Deliller bir noktaya kadar kelamlarla olabileceği gibi esasında  yaratılan ayetler delildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben dünyanın en iyi kurra üstadları olan Mustafa İsmail ve Abdüssamed'den dinledim Kuranı... İkisini de severim. Onlar gibi kimse okuyamadı. Müthiştirler. Abdüssamed ölünce gırtlağının incelenmesi için vasiyet bırakması teklifini reddetti. Onu iki kişi sırayla okuyor sanırlardı. Öyle geniş bir frekans aralığı vardı sesinde. Mustafa İsmail ise adeta Kuranı canlandırırdı. Yusuf suresinde sizi alır firavunun sarayına sokardı. Hud suresinde kendinizi dalgaların arasında bulur, Nuh'un oğluna gemiye binmesi için ağlayarak yalvarışını duyardınız. Dalgalar oğlanı götürünce hıçkırır, o kederi aynen yansıtırdı. Tufan dinince Nuh boğulan oğlu için iç çekerek ağlardı. Üzerinize hüzün çökerdi. Kehf suresinde o mağaraya girer, o ürpertici atmosferi solurdunuz. O mağaranın gizemli havasını sesine nasıl verebildiğine halen şaşarım. 

 

Kimse Mustafa İsmail gibi Kuran okuyamadı. O bambaşka bir kurra idi. Abdüssamed de onun öğrencisidir. İkisi de öldüler. Tabii ki canlı dinlemedim. Bant kayıtları var. Ama cemaat çok gürültü yapıyor, yıkılıyor yani cami. Fakat bu coşku da olmasa o da coşmaz. Mustafa İsmail bir kere okuduğu bir sureyi asla bir daha aynı şekilde okuyamadığını söylemiştir. O anda yakalanan bir rezonans. Onlar okuduğunda bütün Kahire durur dinlerdi. Ömer camisinde okurlardı. Devlet başkanları bile gelir dinlerdi.

 

Ben bu ikisi yüzünden gerçekten bir ara Kuranı allah kelamı sanmışımdır. Etkilenmemek olanaksızdı. 

 

Ama şimdi biliyorum ki onların Kuran okuması sadece bir insan hüneri, bir sanat. Çok iyi gırtlağı ve canlandırma yeteneği olan böyle çok sanatçı var. Kuranın allah kelamı olmasıyla bir ilgisi yok. 

 

Bunlar da insanlık kültürü ve Ortadoğunun kendisine has gizemli atmosferi. Tabii ki allahla filan alakası yok. Şu an yine Mustafa İsmail'i dinleyebilirim yani. Onun sanatına saygımdan. Kuran okuduğu için değil. Ben bu adamı seviyor ve saygı duyuyorum, müslüman olması ayrı bir konu. Uzmanlığı ne olursa olsun, alanında gerçek üstad olanlara saygı duyarım. Mustafa İsmail tartışmasız dünyanın en iyi kurra üstadıydı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuran Arapça'dır. Anlamak için her dilde okuyabilirsiniz fakat Arapça Kuran başka dilde sadece anlamını öğrenmek için okunabilir. Surelerin doğru telafuzu olmadan Kuran'ın Allah'dan geldiğini hissedemezsiniz. Ayetlerin belli bir ağırlığı ve okuyana tesiri vardır. Tüm bunlar Arapça okumakla mümkündür. Anlamını hangi dilde okursanız okuyun fakat Arapça'sını okumadıkça ayetlerin etkisini hissedemezsiniz.

Tamam. Ne demek istediginizi anladik. Ama Kurani okuyup apaacik yazilari okuyunca, Kurani savunanlar o tercumelerin yanlis oldugunu iddia ederler. Yani Arapca yalniz "ahenkli" bir lisan degilde, yalniz muminlerin "ve" arapca bilenlerin anlayacigi bir sey imis. Ornegin, Ahzap suresi, basbayagi acik bir sey. Muhammed burada kendi cikari icin Zeidin [evlatlik olunan oglu] karisi Zeynebi almak icin, bir suru sozler getirmis Allahtan. Bu gayet acik. Git gel bunu hayatta mantik bilmeyen insanlara anlat.  Eminim, bunlari izah etmek icin kivirmaktan belinizi bile incitebilirsiniz.

 

Tabii ki boyle capkinlar her tarafta. Ama Muhammedin yaptiklari, bilhassa kendisi, zeid, ve Zeynep arasinda degilde, Islam dininde "evlat edinme"  yasaklanmasiyla  milyonlarca kimsesiz cocuklarin hayatlarini mahvetmistir. Sebep, Muhammedin kendi ic duygularini tatmin etmek icin bir mazeret. Iste buna din dersiniz. Ama insanlik diyemezsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mustafa İsmail bir çok müslüman tarafından Kuranı tiyatrolaştırmakla itham edilmiştir. Gerçekten Kurandaki öykü anlatan bölümlerden başka yeri okumazdı. Evet tiyatro yapıyordu. İyi de yapıyordu. Stüdyo kayıtları da var, diğer bölümleri son derece sıradan okuyor. Cemaat önünde okuyuşu gerçekten tam bir şov niteliğinde. Bence sakıncası yok. Zaten öyle yapması gerekirdi. 

 

Tutup dişi-erkek, hür köle ayrımı ayetlerini, Suheyla'nın dediği Zeyneb'in kocasından koparılıp allah alet edilerek kayınpederine verilişini coşkuyla okuyacak hali yoktu... Belki de bunları görmezden gelip şovunu yapıyordu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kahrolsun demokrasi yaşasın petro-dolarlar

 

Mısır’da general Sisi’nin komutasında kanlı bir darbe gerçekleşti. Ordu Müslüman Kardeşler’in lideri Cumhurbaşkanı Mursi’yi iktidardan indirdi.

 

Bu darbenin haksızlığı ve uyguladığı şiddet ise bazı hakikatlerin üzerini örtmeye başladı. Özellikle Türkiye’de çok “derin” bir psikolojik harekat yürütülüyor.

 

Mısır’da darbe ile iktidardan uzaklaştırılan Müslüman Kardeşler’in İslami kimliğine vurgu yapılarak sanki İslamcılara karşıseküler bir ordu darbe yapmış gibi bir hava estiriliyor.

 

Türkiye’de darbeyi protesto eden kimi İslami çevreler nedense darbeci Sisi ve ekibinin Müslüman ve İslamcı kimliğini sürekli gizlemeye çalışıyorlar.

 

Oysa Mısır’da darbeyi yapan da darbeye uğrayan da İslamcı hatta darbeye hiç gecikmeden ilk destek veren Selefi Nur Partisi İhvan’a kıyasla daha radikal İslamcı bir gelenek…

 

Yani darbeyle indirilen İhvan darbecilere kıyasla ılımlı Müslüman…

 

Darbenin arkasındaki en önemli ülkenin Müslümanların kutsal şehri ve Kabe’yi yöneten Suudi Arabistan olduğu nedense unutturulmak isteniyor.

 

Suudi Arabistan kralı Abdullah darbeye desteğini açıklarken ordunun Mısır’da teröristlere karşı mücadele ettiğini açıkladı.

 

Türkiye’de daha dün Fatih’te Mısır’daki darbeyi protesto eyleminde “Kahrolsun Sisi kahrolsun demokrasi, geliyor hilafetin sesi” diye bir pankart” açıldı.

 

Türkiye’de İhvan’a desteği arttırmak adına bilinçli bir propaganda yürütülüyor.

 

Darbeyi yapanlar seküler demokratlar, darbeye uğrayanlar ise ümmet için mücadele eden müslümanlarmış gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor.

 

Oysa gerçek hiç de öyle değil. Mısır’da darbeci yönetimin belirlediği yeni anayasada ilk madde şeriat oldu.

 

Mısır’da El Sisi komutasındaki  ordunun atadığı Adli Mansur’un 33 maddelik geçiş anayasasında şeriat tanımı ilk maddeye kondu.

 

Yeni “şeriat maddesi” şöyle: “Mısır Arap Cumhuriyeti; sistemi demokratik olan, vatandaşlık ilkesine dayanan, devlet dininin İslam, resmi dilin Arapça olduğu bir devlettir ve İslam Şeriatı’nın ilkeleri (genel delilleri, temel ve fıkhi kuralları ile ehl-i sünnet vel cemaat öğretilerinde tanınan kaynakları da dahil), yasamanın ana kaynağıdır.”

 

“Mısır’da müslümanlar zulüm görüyor” şeklinde yapılan propaganda ile madalyonun diğer yüzü sürekli örtülüyor.

 

Müslümanlara zulmü Mısır’ın kendi eşi de başörtülü ve gayet koyu bir İslamcı olan general Sisi ile onu destekleyen İhvan dışı diğer İslamcı fraksiyonlar yapıyor.

 

Ayrıca Mısır’da yaşanan bir Şii- Sunni mezhep çatışması da değil. Mısır’da darbeyi yapan da darbeye uğrayan da Sunni…

 

Mursi’nin tüm çabalarına rağmen İhvan ile masaya oturmayan Mısır’daki Selefi Nur Partisi’nin lideri Yunus Mahyun, devlet televizyonunda darbecilerle samimi bir şekilde görüntü vermekten hiç çekinmedi.

 

Türkiye kamuoyuna yönelik sürekli darbeye karşı ümmetin direnişinden, müslümanların dayanışmasından bahsedenler Mısır’daki darbecilerin İslami kimliğini gizleyerek gerçeklerin üzerine örtüyorlar.

 

Tıpkı Ortadoğu’da olduğu gibi Mısır’da da İslami fraksiyonlar birbirlerine düşmüş durumdalar. Bu Ortadoğu’da mezhep çatışması olarak yaşanırken Mısır’da ise Katar ve Suudi Arabistan eksenli bir çatışma olarak yaşanıyor.

 

Mısır’daki darbeci yönetimi ilk kutlayanlar Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri oldu.

 

Katar’ın Müslüman Kardeşler ile olan ilişkileri Körfez ülkelerini birbirine düşürdü ve gerilim Mısır’da bir darbe ile sonuçlandı. Yani körfezin petro-dolar zengini İslam oligarkları Mısır’da birbirlerine düştüler.

 

Körfezin petrol iktidarları Sunni İslam dünyasında kim lider olacak kavgasına tutuştular.

,

Türkiye’de ise birileri ısrarla sanki İslamcı bir harekete karşı seküler bir ordu darbe gerçekleştirmiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyor.

 

Bu kesimler sürekli cami, namaz gibi semboller üzerinden Türkiye’de düzenli “mağdur müslümanlar” propagandası yapıyorlar. Oysa Mısır’daki darbeci ordu da en az İhvan kadar abdestli, namazında ve cami merkezli bir ordu…

 

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da doğalgaz ve petrol üzerinden yaşanan büyük bir kavga var. Enerji üzerinden oluşan büyük pasta bölgenin İslamcı oligarklarının iştahını kabartmş durumda ve bu nedenle bölgede liderliği birbirlerine kaptırmamak üzere kanlı bir kavgaya tutuşmuş haldeler.

 

Batı ülkeleri ve İsrail ise bu kavganın tam ortasında duruyorlar çünkü bu birbirlerine düşmüş İslam oligarklarının mallarını satacakları yağlı müşteriler onlar…

 

Bu İslam oligarkları ülkelerindeki doğal zenginliklerin üzerine çöreklenmiş bildiğiniz bir tüccar sınıfı…

 

Kendi halkları yoksulluk içinde yaşarken daha doğrusu varlık içinde yokluk yaşarken, bu petro-dolar zenginleri halkın elinde kalmış tek değerini yani inançlarını ipoteklemiş durumdalar.

 

Asıl yatırımlarını dini yönetmek üzerine yapmış olan bu tüccarların en büyük ticari başarıları dini tekelleştirebilmiş olmaları…

 

Mısır’daki darbe de işte bu halkın tüm kutsal değer ve inançlarını ticaretlerinin sponsoru haline getirmiş İslam oligarklarının halk üzerinde uyguladığı zulmün bir parçasıdır.

 

Türkiye’de cami çıkışlarında tekbir getirerek zulmü protesto eden müslümanlar kimin kime zulmünü protesto ettikleri üzerine de biraz düşünmek zorundadırlar.

 

 

Düşünmek iktidarların korktuğu en büyük eylemdir.

 

Sendika.org/ Eren Eğilmez

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Zihinlerin dini dogmaya köle olduğu, laikliğin bulunmadığı yerlerde hiç bir meşruiyet olmaz. Her şey olabilir. Darbe, iç savaş, işgal, sömürgeleşme, bölünme, parçalanma... Aklınıza ne olumsuzluk gelirse hepsine kapı sonuna kadar açıktır. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Emperyalizmin doymak bilmeyen kar hırsı ve sömürü bilinci ile gerçekleştirdiği darbe, iç savaş, işgal, sömürgeleşme, bölünme, parçalanma olmasa zihinlerin dini dogmaya köle olduğu, laikliğin bulunmadığı yerler olmazdı. Çünkü, kimliklerin üzerine gidilirse, kimliklerin tehdit altına girdiği hissedilirse kimlikler radikalleşir.

 

Fakat, zihinlerin dini dogmaya köle olduğu, laikliğin bulunmadığı yerler olmasaydı da, Emperyalizmin doymak bilmeyen kar hırsı ve sömürü bilinci ile gerçekleştirdiği darbe, iç savaş, işgal, sömürgeleşme, bölünme, parçalanmalar yine olurdu.  Örnek; Vietnam, Kore, Latin G.Amerika, eski Çekoslavakya, eski Almanya vs.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dinden başka dogmalar elbette var. Biz güncelinden bahsettik... Ne diyecektik, "dincilik olmasa da ırkçılık olaydı, ırkçılığın hiiiiç bir zararı yoktur" mu diyecektik. Irkçılık güncel bir tehdit olursa ondan da bahsederiz. Başka ideolojik dogma olursa ondan da bahsederiz. Şu anda tepemizde sallanan kılıç dincilik...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Güncel tehdit emperyalizmdir. Emperyalizmin doymak bilmeyen kar hırsı ve sömürü bilinci ile mücadele etmek, kimliklerin üzerine gitmek ile olmaz. Çünkü, kimliklerin üzerine gidilirse, kimliklerin tehdit altına girdiği hissedilirse kimlikler radikalleşir. Radikalleşme ile de Emperyalizmin amaçlarına ve yöntemlerine daha elverişli hale gelir. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.