Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

bozulan türkçe


bozkurt35

Önerilen İletiler

Türkiye’de milli ülkünün hükümetler eliyle yok edilmesinden ve milli eğitimin başına uzun yıllar kozmopolit unsurların gelmesinden sonra kültürün bütün alanlarında olduğu gibi “dil” de de bir yozlaşmanın ve soysuzlaşmanın başladığı bilinen, görülen bir gerçektir.

 

Türkçeyi Türkleştirmekle, Türkçeleştiriyoruz diye bozmanın birbirine karıştırıldığı zamanımızda, ortada görülen manzara aklın, mantığın ve bilginin safdışı edilmesidir.

 

Halk P artisi hükümetleri zamanında okullardan Türkçe dilbilgisi (gramer)nin yıllarca kaldırılması neticesinde doğru Türkçe yazamayan birkaç nesil türediği gibi, Türkçeyi Türkçeleştirmek bahanesiyle yapılan bozmaların sonucu da ortaya dil diye gülünç bir ucube çıkarması olmuştur.

 

Türkçeyi yanlış kullanma hastalığı, bir zamanlar, Mareşel Fevzi Çakmak’ın Genel Kurmay Başkanlığı sırasında askerlik terimlerini makul ve mantıklı bir anlayışla, bilgi ile Türkçeleştiren orduya da bulaşmıştır.

 

Bunun en belirli örneği rütbe adlarında görülmektedir.Eskiden “piyade yüzbaşısı”, ”piyade binbaşısı,”topçu albayı” denirken ve şüphesiz doğrusu da bu iken şimdi “piyade yüzbaşı”, piyade binbaşı “, topçu albay “ denilmektedir. ”Piyade” ve “topçu” kelimeleri hem isim hem de sıfat olduğu için, diyelimki bu rütbe isimlerinde sıfat olarak ele alınmış ve “piyade yüzbaşı” diyerek sıfatı tamlaması (= sıfat terkibi) vücuda getirilmiştir. Fakat “istihkam”, “muharebe”, “tank”, “güverte”, “makine”, “hava” gibi sıfat tarafı olmayıp yalnız isim olan kelimelerle rütbeler bir araya gelince ortaya “makine albay”, “hava general” gibi Türkçenin kurallarına ve selikasına asla uymayan, yanlış ve acayip terkipler ortaya çıkmaktadır.

 

Bu yanlışın tevil tarafı, gerekçesi yoktur. Kısaltmak için yapıldığı da söylenemez. Kutlu bir varlık olan dil, kısaltmak, zamandan kazanmak için bozulamaz.

 

Bugünkü Türkçede iki isim yan yana gelip toplu bir mana belirttiği zaman ya ikisi ya da en aşağı biri takı alır: Türk cumhuriyeti, Türk bayrağı, evin kapısı, ulusun gözbebeği gibi. Bunların Türk cumhuriyet, Türk bayrak, ev kapı, ulusun gözbebek haline getirilmesi nasıl bir facia ise tank albay, güverte binbaşı da aynı şeydir.

 

İki isim yan yana geldiği halde ikisi de takı almazsa birinci isim, sıfat sıfat olarak kullanılmış demektir. “Demir kapı”, ”gümüş kutu” terkipleri kullanılış bakımından “büyük yapı” veya “ küçük kutu” terkiplerinden farklı değildir.

 

Coğrafya isimlerinde ikisi de takı almayan isimler “ isim terkibi” olmak halini kaybedip kaynaşmışlar, tek kelime haline gelmişler, “birleşik isim” olmuşlardır: Kadıköy, Göztepe, Tınaztepe, Adatepe gibi...

 

Türkçeyi yabancı ve gereksiz kelimelerde temizlerken güdülecek prensip önce Türkiye Türkçesinden, sonra öteki Türkçelerden kelime almak olmadığı taktirde Türkçenin kurallarına, kanunlarına, dil zevkine uymak şartıyla kelime türetmekti.

 

Acemler böyle yapıyorlar. Son zamanlarda imparotiçe veya kraliçe karşılığı olarak “Ferah Diba” için kullandıkları “şehbanu” kelimesi bunlardan biridir.Farsçanın zevkine uygundur. İlk işitende anlar.Bizde ise böyle dil zevki gibi noktalara aldıran yok. “İnkılap” yerine uydurulan “devrim” ile “hayat” yerine uydurulan “yaşantı” hiç şüphesiz Türkçeyi hiç bilmeyen cehele-i fecerenin kariha-i sabihasından çıkmıştır. Türkistan Türkçesinde “inkılap” karşılığı zaten mevcut olan “özgeriş” kelimesi alınsaydı, “başka” demek olan “özge” den çıktığı, “başkalaştırmak” manasına gelen “özgermek”ten yapılmış olduğu için hem doğru türetilmiş olacak, hem de hiç olmazsa eski edebiyatı bilenler tarafından hiç yadırganmadan kabul edilecekti?

 

Bunun gibi “hayat” kelimesinin Türkçesi olarak zaten eski metinlerde bulunan “dirlik” kabul olunsaydı “yaşantı” ya hiç lüzum kalmayacak, “hayat”ı atmak isteyenlerin elinede mantikı bir koz vermiş olacaktı.

 

Böyle yapılmadı. Şimdi herkes dili istediği gibi kullanıyor. Bu, istediği gibi kullanma yalnız şahışlara münhasır kalmayıp resmi dairelere de giriyor. İş yalnız kelime uydurmakla kalsa iyi. Türkçenin yapısı, dilbilgisi de bozuluyor ve Milli Eğitim Bakanlığı, Yemliha’yı kıskandıracak tatlı bir uyku ile uyumasına devam ediyor.

 

Eski Kültür Müsteşarı Adnan Ötüken’in “Türk Dili İçin Mücadele” başlığı altında yayınladığı iki broşür, bu facianın durdurulması için atılmış ilk adım sayılabilir. Adnan Ötüken bu memlekete bir Milli kütüphane kazandırmış olan şahsiyettir. Bu bakımdan hizmeti büyüktür. Türklüğe hizmetinin en büyük delili ise kültür müsteşarlığı sırasında solcuların ona “kültür düşmanı kültür müsteşarı”lakabını takmalarıdır. Hiç şüphesi uydurma ve ********* “tilcik”lerle, “tüm”lerle”, “ya da”larla konuşan kültür maskaraları Adnan Ötüken’in kültürünü ve milli kütüre hizmetini anlayamazlar, anlasalar da satılmış oldukları merkezlerin direktifi dolayısıyla kabul edemezlerdi.

 

Türkçenin bugünkü acıklı durumu karşısında çok şey yazılabilirse de burada, yayılmak istidadı gösteren bir tanesini işaret ederek geçeceğim ve söylenecek başka şeyleri ileriye bırakacağım.

 

Türkçenin bir kaidesi şudur:

 

Şahıs zamirleri “ile”, “gibi”, “için”, “kadar”, kelimeleriyle birleştikleri zaman genetif haline geçerler. Yani “benle” yerine “benimle” dendiği gibi “ben gibi” yerine “benim gibi” demek icab eder.

 

Yeni nesillerin benimle,seninle,onunla yerine benle, senle, onla diye konuşması Hristiyan azınlıkların Türkçesine benzemekte ve insanı Türkçeden iğrendirmektedir. Gençlere bir ders olmak üzere burada bir kaidenin listesini veriyorum.

YANLIŞ DOĞRU

 

BENLE BENİMLE

SENLE SENİNLE

ONLA ONUNLA

BİZLE BİZİMLE

SİZLE SİZİNLE

BEN GİBİ BENİM GİBİ

SEN GİBİ SENİN GİBİ

O GİBİ ONUN GİBİ

BİZ GİBİ BİZİM GİBİ

SİZ GİBİ SİZİN GİBİ

BEN KADAR BENİM KADAR

SEN KADAR SENİN KADAR

O KADAR ONUN KADAR

BİZ KADAR BİZİM KADAR

SİZ KADAR SİZİN KADAR

BEN İÇİN BENİM İÇİN

SEN İÇİN SENİN İÇİN

O İÇİN ONUN İÇİN

BİZ İÇİN BİZİM İÇİN

SİZ İÇİN SİZİN İÇİN

Zamirin sonuna çoğul takısı gelince bu kaide yürümüyor: Onlarla, onla gibi, onlar kadar, onlar için. İşaret sıfatlarında da bu kaide yürürlükte değildir: O kadar, bu kadar, şu kadar, o gibi, bu gibi, şu gibi...

 

Türkçe yazan gençlerin bu kaideye dikkat etmelerini, konuşurken de böyle konuşmalarını kendilerinden rica ederim.

 

 

Ötüken, 30 Ekim 1968

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dilini kaybeden bir milletin varlığın sürdürebilmesi mümkün değildir.

Derhal Yabancı Dille eğitime son verilmelidir.

Yabancı isim kullanan işyerleri derhal isimleri türkçe almalılar yoksa buralar kapatılmalıdır.

TÜRK TÜRKÇE KONUŞUR

 

TBMM ye ve HÜKÜMET'e ,Basına ve Tüm Türk Milletine böyük görevler ve sorumluluklar düşmektedir.

Acil Tedbirler alınmalı

Yoksa yarın çok geç olabilir

 

Türkiye Cumhuriyetinin Devlet İşlerinin Başında Mutlaka Türkler Bulunmalıdır. Türkten Başkasına İnanmayın

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Merhaba !

 

Bozkurt35 siz konunun derinliklerine inmişsiniz; söyledikleriniz çok doğru ama bırakın sıfatları, zamirleri özellikle msn de veya başka chat ortamlarında bakın insanlar nasıl yazışıyorlar ? kelimelerde anlamsız kısaltmalar yapılıyor yada bir kelimeyi o kadar değişik şekilde yazıyorlarki gülsek mi ağlasak mı bilemiyorum ?

merhaba yerine mrb, selam yerine slm, yapıyom, ediyom, geliyom .... vs herşey çok kötü yazılıyor artık ve çok fazla argo kelimeler kullanılıyor. Türk insanı aslında çok zekidir ama genellikle zekamızı tembellik için ya da işin kolayına kaçmak için kullanıyoruz.

Bir düşünün kendimiz de dahil olmak üzere acaba günlük konuşmamızda kaç kelime kullanıyoruz?

Türkçe zengin bir dil ama bu dilin içerisindeki kelimelerin kaç tanesini kullanıyoruz acaba günlük yaşantımızda ? bence herkes bunu bir kez denesin ve saymaya çalışsın bakalım kaç kelime ?

 

Kelimeleri yutarak, kısaltarak yada başka şekillerde söyleyerek Türkçeyi bilmeyen ama konuşmaya çalışan bir turistten hiç bir farkımız kalmaz ! yani kendi dilimize yabancılaşmış oluruz.

 

İyi günler dilerim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir toplumun kültürünün temel unsurlarından biridir gerçektende dili. Sadece Türkçe konuşmak tek başına yetmemeli. Türkçe'yi konuşurken ve yazarken doğru ve etkili bir biçimde kullanmak da önemli.

 

Bu gerçeğin altını çizmek ile beraber yabancı dilleri öğrenmek ile ana dilimizin korunması arasında çizgi çekmek gerektiğini düşünüyorum. Ben Türk insanının yabancı dilleri de en iyi şekilde öğrenmesi ve etkili bir biçimde kullanması gerektiğini düşünüyorum. Birer dünya insanı olmak adına yabancı dilleri öğrenmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Tabi bu kendi öz dilimizi terk edeceğimiz anlamına gelmiyor elbet. Ancak dünyanın herhangibir yerinde kendi derdini,duygu ve düşüncesini etkili bir biçimde anlatabilecek Türklere ihtiyacımız var bizim.

 

Ayrıca Türkçemizi tehdit eden unsurlar olarak genelde ilk akla gelenler internet ortamının kendine özgü dili ve ingilizce olmaktadır. Oysa özünde Arapça veya farsça olan pekçok kelimede dilimizi işgal etmekte ve tabelalarda boy göstermektedir. Bununda altını çizmek istiyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir yerde okumuştum, bir dili ne kadar çok insan konuşursa o dil o kadar bozulmaya uğrar. Türkiye'de Türkçe konuşan 60-65 milyon kişi var. Bozulması gayet doğaldır. Kalabalık bir ülke olduğumuz için önüne gelen dili bozuyor. Dilde bir hakimiyet yok. Bir de Türkçe'nin şiveleri çok fazla olduğu için iyice kompleks bir hale bürünüyor. Ama tek çözüm tabi ki yabancı dil öğrenimini kaldırmak değil. Aslında yabancı dil öğrenimi eğer doğru düsürt yapılabilse Türkiye'de, öğrenci bu sayede kendi dilini de öğrenir. Mesela kendimden örnek vermek istiyorum. İngilizce ve Yunanca'yı anadilim gibi konuşabilirim. Bu iki dili öğrenmeden önce ben de dilimi kötü kullanıyordum ve yabancı dil öğrenmeye başladığımda (13 yaşımdaydım) dilimi daha iyi tanıdım. 15 yaşımda İngilizce'yi bitirdim. 17 yaşımda (şu an yani) Yunanca'yı söktüm ve kendi dilimi daha iyi kullanır hale geldim. Karşı dilin kurallarını öğrenirken kendi dilimin de kurallarını hatırlamış ve gözden geçirmiş oldum, bu da bana kendi dilimi tanıma fırsatı verdi. Okullardaki dilbilgisi eğitimi hiç de öğrencileri bilgilendirir türden değil. Ekseriyetle ezber içeriyor. Yaz yaz nereye kadar. Hep aynı şeyler, her sene aynı konular. Ezber ezber ezber, bence önce Türkçe'yi öğretim tarzı değiştirilmeli...ve şunu kabul etmeliyiz ki Türkçe gerçekten bozuluyor ve birşeyler yapılmazsa sonuçlar iyi olmayacak...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

selam antiparantez, bukadar genc olmanizsa ramen egitimin elbete destegi ve yardimi ile...fakat cogunlukta sanirim kendi istediginiz ve arzunuz ile, buncasini basarmissiz.

 

Sonucta istediginiz kadar egitim görün zoraki olanlardan haric, isteyerek yapilanlar daha olumlu bir sonuca variyor....yeterki birseyi isteyerek yapalim.

 

Sizsi tebrik ederim :clover:

 

 

 

saygilar

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ezber kabiliyetim ii değil pek bu yüzden dil öğrenmek bana işkence gibi geliyo r ne kadar sayısal okumuş olsamda türkçeyi doğru kullanmaya çok dikkat ederim hastalık gibi bişi oldu bende yabancı kelimelerin ülkemizde kullanılmasından önce kendi dilimizdeki kelimelerin yabancılaşması değiştirilmesi engellenmeli bence ama bunu yapabilecek bi kurum olamaz okul döneminde önce türklük ve vatan sevgisi aşılanmalı çocuklara bilinçli vatandaşlar yetiştirilmeli ki insanlar yaptıklarının doğurdu sonuçların farkında olsun zaten ondan sonrasında bunları korumak için bişeyler yapacaktır elbette

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 ay sonra...

Konfüçyüs’e sordular:

 

- Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?

Büyük filozof şöyle cevap verdi:

 

- Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım.

 

Ve dinleyenlerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine şöyle devam etti:

 

- Dil kusurlu olursa, kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.

 

Ömer Asım AKSOY

saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dilini kullanmayi sahsi emellerine ters görenler ait oldugu milletten kendilerini soyutlayanlardir.Ben hic sarki yarismalarinda Türkce okuyan bir Almana Ingilize Yunana,Fransiza rastlamadim.Sarki yarismalari ayni zamanda kendi dilinin tanitilmasidir.Ben kendi dilinden baska bir dilde sarki yarismasina giripte derece alanlarin Türkiye icin demelerine katilmiyorum ve kabul etmiyorum,bizim dilimizTürkcedir,Tükceyi kendine yakistiramayanlar biz Türkiyenin sanatcisiyiz deme hakkina sahip degillerdir.Türkiyenin sanatcisi Türkiyeyi Türkce ile temsil edendir Ingilizce ile temsil eden degil.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bizim dilimizTürkcedir,Tükceyi kendine yakistiramayanlar biz Türkiyenin sanatcisiyiz deme hakkina sahip degillerdir.Türkiyenin sanatcisi Türkiyeyi Türkce ile temsil edendir Ingilizce ile temsil eden degil.

 

saygilarla

 

Selam politika,

Türkcemizi koruyalim sahip cikalim diyorum, yabanci kellimeler icersinde oldugu vakitler neden diye soruyorum...sorma nedenim ise: Karışık bir cümle olusdugundan (Türkce-Yabanci) dolayi...yabanci bir kelimenin yerine aslinda türkcesi de oldugu halde...kullanildigi icin.

 

Fakat bu sizin yazmis oldugunuz cümle, ayni zamanda da düsünceniz, biraz agir olmuyormu..?

Kacinci yüz yilda yasiyoruz diyecem ben yine :)

 

saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Birce,inanin ki yanlis düsünmüs olmayi cok isterdim.Bence dilin asirlarla bir ilgisi yoktur.Dilini kaybeden uluslar yok olmaya mahkumdurlar.Bugün en uygar kabul ettigimiz ülkelerin hicbirisi kendi dilleri disinda bir dille yarismaya katilmazlar.Bugün Avrupa ülkeleri yabancilardan lisan ögrenmelrini istemektedir,Almanca Fransizca vya baska bir ülkede olupta o ülkenin lisanini bilmeyenlerin is piyasasinda sanslari cok azdir.Bizim sanatcilarimiz hepsi muhakkak ki degil bazilari sadece sahsi cikarlari icin Türkiye'yi ileri sürerek Türkce disinda baska bir lisanla sarki söylemek hevesindedirler.Tabiiki farkli lisanlar insanlarin kültür ve egitimli olomalarini gösterir.Ama adi üstünde uluslararasi yarisma.böyle bir yarismaya her ülke kendi dili ilekatilmaktadir.Insanlar kendi dilleri dururken baska bir dille yarismaya katiliyorsa bu kendi diline olan saygi ve<sevginin olmayisindandir.Baska bir dille söylenen sarkinin aldigi dereceyi Türkiye icin diye ileri sürmek bence gercekcilik degildir.Türkiye icin olan derece Türkce ile alinabilecek derecedir.Nitekim yilini hatirlamiyorum ama bundan birkac yil önce bir sanatcimiz Türkce sarkisi ile ücüncülük alabilmistir,demekki Türkce söylenirse derece alamayiz diye bir görüs bence sakattir.Sarkinin derece alamamasini Türkceye degil onu yazan besteleyen ve yorumlayan kisiye yüklemek gerekir.

Türkcemiz cok güzel bir dildir,kullanmasini bilirsek onu dünyanin önde giden dillerinin seviyesine getirebiliriz.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bugün en uygar kabul ettigimiz ülkelerin hicbirisi kendi dilleri disinda bir dille yarismaya katilmazlar.

.

.

 

Nitekim yilini hatirlamiyorum ama bundan birkac yil önce bir sanatcimiz Türkce sarkisi ile ücüncülük alabilmistir,demekki Türkce söylenirse derece alamayiz diye bir görüs bence sakattir.Sarkinin derece alamamasini Türkceye degil onu yazan besteleyen ve yorumlayan kisiye yüklemek gerekir.

Türkcemiz cok güzel bir dildir,kullanmasini bilirsek onu dünyanin önde giden dillerinin seviyesine getirebiliriz.

 

saygilarla

 

Selam politika,

anladigim kadari ile sizde almanyadan katiliyorsunuz..ilk kitanizsa cevap olarak

 

1982

Bei der Siegerehrung trug Nicole ihr Lied auch noch strophenweise in Niederländisch, Englisch und Französisch vor, das dankten ihr die Zuschauer mit Beifallsstürmen. In Deutschland blockierte die Saarländerin wochenlang die Nummer Eins der Charts – trotz Neuer Deutscher Welle.

 

Söz konusu olan eser Ein bisschen Frieden

 

bu sekilde yazsam sorun olmaz degilmi..

 

simdi birde o anı bi düsünün...ilk almanca olarak söylenmis..secildikten sonra diyer diler devreye girmis..ilk söylendiginde kimler anlaya bildi, bir anlam verebildi...secildikten sonra ki durum nasil di.

 

 

diyer kitanizsa cevap olarak ise...

 

 

Baltık ülkelerinden Letonya'da düzenlenen 48’inci Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye’yi temsil eden Sertab Erener, "Everyway That I Can" adlı parçasıyla birinci seçildi. Letonya’nın başkenti Riga’da düzenlenen yarışmada Türkiye, 1970'lerden beri katıldığı Eurovision yarışmasında ilk kez birincilik aldı. İlk kez 1975’te Semiha Yankı’nın söylediği "Seninle Bir Dakika" adlı şarkıyla yarışmaya katılan Türkiye 1997 yılında Şebnem Paker’in "Dinle" adlı parçasıyla üçüncü olmuştu.

 

ayrica

 

2005 Yunanistan My Number One adlı sarkisiyla birinci olmus.

belki dahasi da vardir, ben suan bunlari sirf bulabildigimden yazdim...

 

kadi ki ben üstünde durarak yabanci dilde söylenilsin de demiyorum, elbete ki herkez kendi dilinde söyler ise güzel olur.

 

Sadece kendimizi göz önüne alarak bir soru sorsam...onca ülkeler sarkilarini söylerken, hicmi herhangi bir sarkida "nedir söyledigi nedir anlatmak istedigi" düsüncesi beynimizden gecmiyor.

 

Saten anlayabilsek birbirimizi, onca sorunlar olmaz bu dünya da...

 

saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:flowers::thumbsup:

Konfüçyüs’e sordular:

 

- Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?

Büyük filozof şöyle cevap verdi:

 

- Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım.

 

Ve dinleyenlerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine şöyle devam etti:

 

- Dil kusurlu olursa, kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.

 

Ömer Asım AKSOY

saygilar

Teşekkürler sevgili birce...

Teşekkürler...

:clover::flowers::clover::thumbsup:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Selam politika,

anladigim kadari ile sizde almanyadan katiliyorsunuz..ilk kitanizsa cevap olarak

 

1982

Bei der Siegerehrung trug Nicole ihr Lied auch noch strophenweise in Niederländisch, Englisch und Französisch vor, das dankten ihr die Zuschauer mit Beifallsstürmen. In Deutschland blockierte die Saarländerin wochenlang die Nummer Eins der Charts – trotz Neuer Deutscher Welle.

 

Söz konusu olan eser Ein bisschen Frieden

 

bu sekilde yazsam sorun olmaz degilmi..

 

simdi birde o anı bi düsünün...ilk almanca olarak söylenmis..secildikten sonra diyer diler devreye girmis..ilk söylendiginde kimler anlaya bildi, bir anlam verebildi...secildikten sonra ki durum nasil di.

diyer kitanizsa cevap olarak ise...

Baltık ülkelerinden Letonya'da düzenlenen 48’inci Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye’yi temsil eden Sertab Erener, "Everyway That I Can" adlı parçasıyla birinci seçildi. Letonya’nın başkenti Riga’da düzenlenen yarışmada Türkiye, 1970'lerden beri katıldığı Eurovision yarışmasında ilk kez birincilik aldı. İlk kez 1975’te Semiha Yankı’nın söylediği "Seninle Bir Dakika" adlı şarkıyla yarışmaya katılan Türkiye 1997 yılında Şebnem Paker’in "Dinle" adlı parçasıyla üçüncü olmuştu.

 

ayrica

 

2005 Yunanistan My Number One adlı sarkisiyla birinci olmus.

belki dahasi da vardir, ben suan bunlari sirf bulabildigimden yazdim...

 

kadi ki ben üstünde durarak yabanci dilde söylenilsin de demiyorum, elbete ki herkez kendi dilinde söyler ise güzel olur.

 

Sadece kendimizi göz önüne alarak bir soru sorsam...onca ülkeler sarkilarini söylerken, hicmi herhangi bir sarkida "nedir söyledigi nedir anlatmak istedigi" düsüncesi beynimizden gecmiyor.

 

Saten anlayabilsek birbirimizi, onca sorunlar olmaz bu dünya da...

 

saygilar

Sevgili Birce,Nicole sarkisini Almanca söyledi ve sonrada adini ettiginiz dillerlede yorumladi,Ben Türkcemizin cok güzel ve degerli bir dil oldugunu savunuyorum.Herkes istedigi dili konusmakta tabiiki serbesttir ama eger bir ülke uluslararasi yarisa cikmissa kendi sözüle kendi diliyle yarismalidir.ödünc ata binen yari yolda kalirmis.Sonucta Milli maclarda da Ay-Yildizli forma giyiyoruz neden baska bir ülkenin formasini degil..

 

Saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Birce,Nicole sarkisini Almanca söyledi ve sonrada adini ettiginiz dillerlede yorumladi,Ben Türkcemizin cok güzel ve degerli bir dil oldugunu savunuyorum.Herkes istedigi dili konusmakta tabiiki serbesttir ama eger bir ülke uluslararasi yarisa cikmissa kendi sözüle kendi diliyle yarismalidir.ödünc ata binen yari yolda kalirmis.Sonucta Milli maclarda da Ay-Yildizli forma giyiyoruz neden baska bir ülkenin formasini degil..

 

Saygilarla

Almanca söyledigini biliyorum politika, benim üzerinde durdugum secildikten sonra sarkinin son kitasini nasil okuyusu...

Kendi dilinde söylüyor fakat diyerlerinin de ayni zaman da anlamasini sagliyor

 

Sizin savundugunuzu bende savunuyorum politika, fakat unutmayalim ki her ülke degil sadece bizler Türkler diyer ülkeler de kendi dilini savunmakta...

 

ortalarda bir yerde bulusmak dilegi ile :)

 

mac konusuna ben deyinmiyecem umarim anlayis ile karsilarsiniz.

saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...
  • 3 hafta sonra...
  • 2 hafta sonra...
  • 3 ay sonra...

Türkçe'den diğer dillere 12 bin kelime

 

TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Türkçenin dünya dillerine 12 bin sözcük verdiğini söyledi. Akalın, Türkçenin

 

dünya dillerine verdiği sok iki kelimenin ise döner ve dolmuş olduğunu bildirdi

 

AAfyonkarahisar Belediyesi tarafından Belediye Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Günlük Hayatta Türkçe' konulu açık

 

oturumda konuşan TDK Başkanı Akalın, Türkçenin çok zengin bir dil olduğunu ancak Türkçenin bu gücünden haberdar

 

olunmadığını ve esas sıkıntının bu olduğunu kaydetti.

 

Teknoloji aracılığıyla Türkçenin sesinin dünyaya yayıldığını ama ne yazık ki gücünün yapılan yayınlara yansıtılmadığını

 

aktaran Akalın, yazım ve söyleyiş yanlışları, anlatım bozuklukları, kaba dil ve yabancı sözcük kullanımları ile kısır söz

 

varlığının başlıca olumsuzluklar olduğunu bildirdi.

 

Yabancı kelime kullanımı basında çok fazla kullanıldığını değinen Akalın, "Türkçenin önemli bir güç kaynağı var ki

 

toplumuzda pek az biliniyor. Bu güç kaynağı Türkçenin söz varlığının zenginliğidir. Türkçenin söz varlığı zengin olduğu için

 

dünya ülkelerine 12 bin sözcük vermiş.

 

Bu dilimizin ne kadar zengin olduğunu göstermektedir. Ama nedense bizim aydınlarımız 'Türkçe fakir ve kısır bir dil.

 

Türkçe ile felsefe ve bilim yapılmaz' gibi son derece yanlış düşünceye sahip. Bilmediğimiz ve az bildiğimiz bir özellik,

 

Türkçe aslında bir dönem başka dilleri etkileyen bir dildi.

 

Türklerin bilimde, kültürde, uygarlıkta ilerde olduğu dönemde Türkçe başka dillere pek çok kelime vermiştir. Çinceden

 

başlayıp Farsça ve Uygurcaya kadar çok sayıda dilde Türkçe kelime kullanılmaktadır. Türkçenin dünya dillerine en son

 

verdiği kelime ise döner ile dolmuş olmuş. Bu iki kelimeden sonra dünya dillerine başka kelime vermemişiz." dedi.

 

Türkçenin dünya dillerine kelime vermeye devam etmesi için radyoda, televizyonda, sanal ortamda Türkçenin doğru, etkin

 

ve zengin bir biçimde kullanılmasının şart olduğunu vurgulayan TDK Başkanı Şükrü Hakkı Akalın, buralarda Türkçenin

 

doğru ve güzel bir şekilde kullanılması için örnek programlar yayınlaması gerektiğini sözlerine ekledi.

 

CİHAN

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

türkçenin bozulmasının nedeni yabancı kişilere olan merak onların konusma biçimlerinin cazip gelmesi diye düşünüyorum.. mesela a kişisi diyor bunlar bunlar halledildimi b kişisi diyor okey halledildi bu nedir şimdi okey diye tabir ettiğimiz kelime oyundur ingilizcede tamam anlamına geliyor türkçemizi düzgün kullanmak karşımızdaki insanın bizi can kulagı ile dinlemesi demekdir :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...
  • 2 hafta sonra...

TÜRKÇE ÜZERİNE

 

Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum.

Göreniniz, bileniniz, Duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı:

"Bu günden sonra, divanda, dergâhta,Bârgâhta, mecliste, meydanda

Türkçe'den başka dil konuşulmaya" diye

Hatırlayanınız var mı?

Dolanın yurdun dört bir yanını,

Çarşıyı, pazarı, köyü, şehri, Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şasırdım merak ettim,

Dolandığımız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,

Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Tanıtımın "demo", sunucunun "spiker",

Gösteri adamının "showmen", Radyo sunucusunun "diskjokey",

Hanım ağanın, "firstlady" olduğuna

Şaşıranınız var mı?

Dükkânın "store", bakkalın "market", torbanın "poşet",

Mağazanın "süper", "hiper", "gross market",

Ucuzluğun, "damping" olduğuna

Kananınız var mı?

İlan tahtasının "billboard", sayı tablosunun "skorboard",

Bilgi alışının "brifing", bildirgenin "deklarasyon",

Merakın, uğrasın "hobby" olduğuna

Güleniniz var mı?

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,

Beldelerin girişinde"welcome" çıkışında "goodbye"

Okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın, "body guard",

Sanat ve meslek pirlerinin "duayen",

İtibarın, saygınlığın,"prestij" olduğunu

Bileniniz var mı?

Sekinin, alanın "platform", merkezin "center",

Büyüğün "mega", küçüğün "mikro", sonun "final",

Özlemin hasretin, "nostalji" olduğunu

Öğreneniniz var mı?

İş hanımızın "plaza", bedestenimizin "galeria",

Sergi yerlerimizi, "center room", "show room",

Büyük şehirlerimizi, "mega kent" diye

Gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın "fast food",

Yemek çeşitlerimizin "menü",

Hesabını, "adisyon" diye

Ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi "dubleks",

Üç katlı komşu evini "tripleks",

Köşklerimizi "villa", eşiğimizi "antre",

Bahçe çiçeklerini "flora" diye

Koklayanınız var mı?

Sevimlinin "sempatik", sevimsizin "antipatik",

Vurguncunun "spekülatör", eşkıyanın "mafya",

Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa, "sponsorluk"

Diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezisini "picnic",

Bilgisayarı "computer", hava yastığını "air bag",

Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı, "okey" diye

Konuşanınız var mı?

Çarpıcı önemli haberler, "flash haber",

Yaşa, varol sevinçleri, "oley oley",

Yıldızları, "star" diye

Seyredeniniz var mı?

Virvirik dağının tepesindeki köyde,

"Cafe show" levhasının altında,

Acının da acısı

Kahve içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı,

İnancımızı çaldırmayalım derken,

Dilimizin çalındığına, talan edildiğine,

Özün el diline özendiğine,

İçi yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi,

Ata sözlerimizi unuttuk,

Şarkılarımızı, türkülerimizi,

Ninnilerimizi kaybettik,

Türkçe'miz elden gidiyor,

Dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum,

Göreniniz, bileniniz,

Duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı ...

Hayal meyal hatırlayıp da,

Sahip çıkanınız var mı?

YUSUF YANÇ

 

(Bu Şiir, Türk Dil Kurumu

Tarafından Ödüllendirilmiştir.)

 

Dil köprüdür gönülleri insani değerler ipliğiyle birbirine bağlayan ki Türkçemiz gönül dilimizdi bugün dili geçmiş zamanla anılan.Sahip çıkmadık bizi bağlayan gönül köprümüze.Üzerinden sürekli geçerken gözümüzü başka yerlere diktik köprümüz alttan alttan çürürken.Geçemez olduk artık köprümüzden birbirimizi anlamaz dinlemez olduk birbirimize uzaktan bakıp anlamadığımızı naralarla köprünün karşısındakine anlatmaya çalışır olduk.Bağırır olduk anlamaz olduk... Biz bizden uzaklarda bizim olmayan güzellikleri yanımızdaki güzellikleri görmeyip yeğ eder olduk...Gafletle büyüttüğümüz denizde gafletimizin gafletinde çırpınır olduk...Dilimize yabancı olduk kendimize el olduk...

 

MUHABBETLE...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

'Oha ve çüş

oldum abi' komisyon raporunda

 

Türkçe'deki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması komisyonunun taslak raporunda, Türkçe'nin en önemli

 

sorunlarından birinin de müstehcen ve argo (kaba söz) kullanımı olduğu kaydedildi.

 

(ANKA) - Raporda, özellikle okul öncesi çocukların izlediği, gündüz kuşağında yer alan kadın programlarında, program

 

sunucusunun ve konuklarının kullandığı yüz kızartıcı, argo ve müstehcen sözlerin psikolojik ve sosyolojik olumsuz

 

etkilerinin ciddi tahribatlara yol açtığına dikkat çekildi.

 

Taslak raporda, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanuna göre radyo ve televizyonlarda müstehcen

 

sözlerle "................ oldum abi" gibi kaba sözlerin yer almaması gerektiği belirtildi.

 

Raporda, "sanatçı müstehcene ve kabalığa kaçmadan mizah yapabilirse, o zaman ustalığını göstermiş olur" denilerek de,

üstü kapalı olarak mizah sanatçıları eleştirildi.

 

Türkçe'deki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması komisyonunun taslak raporunda, Türkçe'nin en önemli

 

sorunlarından birinin de müstehcen ve argo (kaba söz) kullanımı olduğu kaydedildi.

 

Raporda, özellikle okul öncesi çocukların izlediği, gündüz kuşağında yer alan kadın programlarında, program

 

sunucusunun ve konuklarının kullandığı yüz kızartıcı, argo ve müstehcen sözlerin psikolojik ve sosyolojik olumsuz

 

etkilerinin ciddi tahribatlara yol açtığına dikkat çekildi.

 

Türkçe'deki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçe'nin korunması ve etkin kullanımı için alınması gereken

 

önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Araştırma Komisyonu'nun taslak raporunda, Türkçe'nin en önemli sorunları

 

arasında müstehcen ve argo (kaba söz) kullanımı da sayıldı.

 

Sokak kültürünün veya sokak ağzının ürünü olan müstehcen ve kaba söz kullanımının günümüzde televizyon kültürünün

 

yansıması olarak ortaya çıktığı belirtilen raporda, "Televizyon dizilerindeki karakterlerin kullandığı, müstehcen, argo ve

 

kaba kelimeler ertesi gün toplumun içinde hızla yayılmakta ve arkadaş grupları arasında tartışmalara sebep olmaktadır.

 

Bazı çocuklar ve gençler söz konusu karakterleri kendilerine örnek alarak konuşmalarını ve hareketlerini taklit etmektedir.

 

Böylece, müstehcen, argo ve kaba sözlerin kullanımının yaygınlaşmasında televizyon ve sokak karşılıklı olarak birbirlerini

 

beslemektedir" denildi.

 

-KADIN PROGRAMLARINA ELEŞTİRİ-

 

Raporda, kadın programları da eleştirilerek "Özellikle okul öncesi çocuklarının izlediği gündüz kuşağında yer alan kadın

 

programlarında, program sunucusunun ve konuklarının kullandığı ve yüz kızartıcı, argo ve müstehcen sözlerin psikolojik ve

sosyolojik olumsuz etkileri ciddi tahribatlara yol açmaktadır" görüşüne yer verildi.

 

-"TELEVİZYON PROGRAMLARINDA ......... ABİ GİBİ KABA SÖZLER YER ALMAMALI"-

 

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanuna göre, radyo ve televizyon yayınlarının, gençlerin ve

 

çocukların fiziksel, zihinsel, ruhsal ve ahlaki gelişimini olumsuz yönde etkileyecek şekilde olmaması gerektiğine dikkat

 

çekilen raporda şöyle denildi:

 

"Bu ilkelere göre radyo ve televizyonlarda müstehcen sözlerle '....... abi' gibi kaba sözlerin yer almaması gerekir. Kanunu

 

yaptırımlarla dilde ve kültürdeki bu yozlaşma ve kabalaşmanın önüne geçmenin mümkün olamayacağı da görülmüştür.

 

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun ceza uygulamalarına rağmen özel radyo ve televizyonların yayınlarında fark edilir bir

 

değişme görülmemiştir."

 

-"SANATÇI MÜSTEHCENE KAÇMADAN MİZAH YAPABİLİRSE USTALIĞINI GÖSTERİR"-

 

Raporda, kurgulu programlarda kahramanların kendi kelimeleriyle konuşmasının doğal olduğu belirtilirken, "Ancak

 

müstehcen sözlerle kaba kelimeler bu tür programlarda da kullanılamaz" denildi. Terbiye kurallarını aşan bu tür

 

anlatımlarla espri yapmanın, insanları eğlendirmenin radyo ve televizyon programlarında yaygınlaştığına işaret edilen

 

raporda, mizah sanatçıları da üstü kapalı eleştirildi.

 

Raporda, "Bazı yerli dizi ve filmler bu tür sözlerle doludur. Edep dışı sözlerden başka, elle, kolla yapılan işaretler de

 

özellikle yetişme çağındaki çocukları etkilemektedir.

 

Müstehcen kelime ve imalarla, kaba söz ve hareketlerle espri yapmak bir sanatçı için kolay yol olabilir.

 

Sanatçı, müstehcene ve kabalığa kaçmadan mizah yapabilirse, o zaman ustalığını göstermiş olur.

 

Haber, sohbet, tartışma ve programlarda ise kaba söze ve argoya yer verilmemesi gerekir" görüşü savunuldu.

 

-"STAT VE SAHALARDAKİ ARGO DA TAHRİBATI ARTTIRIYOR"-

 

Komisyonun taslak raporunda müstehcen ve argo sözlerin kullanılmasının sadece sokak, radyo ve televizyonla sınırlı

 

olmadığı, yazılı basında da argo ve müstehcenliğin kullanımında bir artış olduğuna dikkat çekildi.

 

Raporda, bu tür sözlerin çok kullanıldığı bir başka alanın ise futbol, basketbol ve voleybol gibi kitle sporlarının yapıldığı stat

ve sahalar olduğuna işaret edilerek,

 

"Özellikle gençlerin büyük ilgi gösterdiği spor müsabakalarında kullanılan genel ahlak dışı sözler ve toplu tezahüratın

 

televizyonlarda yer alması tahribatı daha da arttırmaktadır" denildi.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.