Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Taş Ocaklarının Yıldız Dağı Katliamı

 

 

Burası ’Trakya’nın akciğeri’ konumundaki Yıldız Dağları ormanlık alanı... Daha önce de Ergene'deki hava kirliliğini havadan görüntüleyen paraşüt sporcusu Tekirdağ Doğa Sporları Başkan Yardımcısı Arslan Hamza Algül bu sefer de Yıldız Dağlarındaki bu taş ocağı katliamını havadan görüntüledi.

 

 

trakya-nin-kalbine-tas-ocaklari_7956_b.j

 

 

ta%C5%9F-o%C3%A7aklar%C4%B1.jpg

 

Arslan Hamza Algül, "İstanbul'un bazı semtlerine ve bölgedeki yerleşim yerlerine su sağlayan Yıldız Dağları'ndaki ormanların nasıl yok edildiğini havadan görüntüledim. Amacım bu görüntülerle çevre duyarlılığını ön plana çıkarmak. 1 haftalık çalışma sonunda 10'a yakın taş ocağını havadan görüntüledim. Taş ocaklarının bazılarının Ergene Nehri'nin doğduğu bölgeye birkaç kilometre mesafede bulunuyor. Bazıları ise bölgedeki köy ve beldelere içme suyu sağlayan su kaynaklarına çok yakın mesafede bulunduğunu gördüm. Aynı zamanda yer yer bazı ocaklardan çıkan malzemelerin ağaçlık alanların üzerine döküldüğünü gördüm. Bazı ocaklarda ise çıkan tozların yeşil çam ağaçlarını beyaza bürüdüğüne şahit oldum" diye konuştu.

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

@@gloria, bu Edison'u bile pişman eden ampüllerin döneminde hiç bir şeyin tadı olmadığı gibi çevreciliğin de yok. Hayatı kararttı bunlar, yaşamayı anlamsızlaştırdılar. Ben bir tane küçücük pili çöpe atmam, gider nerede atık pil kutusu varsa oraya atmak için bir kutuda biriktiririm. Plastikleri, metalleri, camları çöpe atmam. Bunları yine yapıyorum ama kendimi artık aptal gibi hissederek yapıyorum. Adamlar çevrenin canına okuyor, katliam yapıyor, talan ediyor, yağmalıyor, biz birkaç miligram lityum kadmiyum toprağa karışmasın diye çöpe pil atmıyoruz!

 

Tasarruf ampülüne geçememiş ilkel ampüllü gerici belediye, yandaş plastik firmasını zengin etmek için kente tonlarca poşet dağıtıyor. Bir de propaganda yapıyor. Güya çevrecilermiş. Yaptıkları çevre yağmasını böyle maskeliyorlar. Neymiş poşetlere plastik atıklar konacakmış da belediye her hafta gelip alacakmış. Koyuyorsun, ne gelen var ne giden. Poşetleri fahiş fiyatla belediyeye satan yandaşlar vurgunu vuruyor.  

 

Binlerce lira harcanıp parklara güneş enerjili aydınlatmalar dışardan ithal edilerek yandaş ithalatçılara köşe döndürüyorlar. Yandaşlar paraları cebe indiriyor, bir de propaganda: bakın ampül kafalar nasıl modernmiş, güneş enerjiye bile kafaları basıyor!

 

Sonra paraları cebe indirilen bu armatürlere ne bakan var ne bir şey. Sökülüyor, kırılıyor, ne bakan var ne koruyan... Nasılsa parası yandaşlarla pay edildi. Bir de dışarı döviz gidiyor bunları ithal etmek için...

 

Bu dogma bitmeden,bu dogma başımızdan gitmeden her şey boş... İnsanlığın en karanlık, en kindar düşmanı, en kadim iblis dogmadır.  Tanrı denen dogma yok olmadan her şey boş...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 


 

Bu dogma bitmeden,bu dogma başımızdan gitmeden her şey boş... İnsanlığın en karanlık, en kindar düşmanı, en kadim iblis dogmadır.  Tanrı denen dogma yok olmadan her şey boş...

 

Tanrı bir dogma değildir. İnsanın beni annem doğurmadı ben yumurtadan çıktım demesi gibi aslını inkarı bırakmayan insan fazla yol alamaz.original.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tanrı bir dogma değildir. İnsanın beni annem doğurmadı ben yumurtadan çıktım demesi gibi aslını inkarı bırakmayan insan fazla yol alamaz.original.gif

 

Bu yazdığının çevre ile ilgili ya da açtığım başlıkla ilgili herhangi bir bağlantısını kuramadım, sen kur bana...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@@gloria, bu Edison'u bile pişman eden ampüllerin döneminde hiç bir şeyin tadı olmadığı gibi çevreciliğin de yok. Hayatı kararttı bunlar, yaşamayı anlamsızlaştırdılar. Ben bir tane küçücük pili çöpe atmam, gider nerede atık pil kutusu varsa oraya atmak için bir kutuda biriktiririm. Plastikleri, metalleri, camları çöpe atmam. Bunları yine yapıyorum ama kendimi artık aptal gibi hissederek yapıyorum. Adamlar çevrenin canına okuyor, katliam yapıyor, talan ediyor, yağmalıyor, biz birkaç miligram lityum kadmiyum toprağa karışmasın diye çöpe pil atmıyoruz!

 

Tasarruf ampülüne geçememiş ilkel ampüllü gerici belediye, yandaş plastik firmasını zengin etmek için kente tonlarca poşet dağıtıyor. Bir de propaganda yapıyor. Güya çevrecilermiş. Yaptıkları çevre yağmasını böyle maskeliyorlar. Neymiş poşetlere plastik atıklar konacakmış da belediye her hafta gelip alacakmış. Koyuyorsun, ne gelen var ne giden. Poşetleri fahiş fiyatla belediyeye satan yandaşlar vurgunu vuruyor.  

 

Binlerce lira harcanıp parklara güneş enerjili aydınlatmalar dışardan ithal edilerek yandaş ithalatçılara köşe döndürüyorlar. Yandaşlar paraları cebe indiriyor, bir de propaganda: bakın ampül kafalar nasıl modernmiş, güneş enerjiye bile kafaları basıyor!

 

Sonra paraları cebe indirilen bu armatürlere ne bakan var ne bir şey. Sökülüyor, kırılıyor, ne bakan var ne koruyan... Nasılsa parası yandaşlarla pay edildi. Bir de dışarı döviz gidiyor bunları ithal etmek için...

 

Bu dogma bitmeden,bu dogma başımızdan gitmeden her şey boş... İnsanlığın en karanlık, en kindar düşmanı, en kadim iblis dogmadır.  Tanrı denen dogma yok olmadan her şey boş...

Hep diyorum aslında enerji politikaları daha sonra da sanayi rantdan ve talandan bir an önce arındırılmalı...

 

Daha dün, Alakır'da 4'ü faaliyete geçmiş, 4'ü de planlama aşamasındaki olan HES ler için, Ado Madencilik tarafından başvuru yapılmış, Alakır 1 ve Alakır 2 Regülatör ve HES'leri için, Büyükalan Köyü'nde halk toplantıya çağrılmıştı. Toplantı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü personelinin, ÇED raporu için düzenlediği bir toplantıydı ve halk ile birlikte bir takım çevre kuruluşları bu toplantıyı engellemeye çalışınca jandarma yine halka saldırdı.. Çok merak ediyorum ne zaman acaba  çevrecilere ya da halka değil de istilacılara müdahale edecekler, acaba ölmeden ömrü hayatımda böyle bir haber görür duyar okur muyummm?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çevre konusunun dogma ile bir alakasının olmamasını ben de çok isterdim ama maalesef var. Ben de isterdim ki çevre konuşurken hiç dogmadan filan bahis olmasın. Hatta isterdim ki hiç bir konuyu konuşurken dogmadan hiç bahsetmeyeyim. Ama mübareğin el atmadığı neresi kaldı, bana bir söyleyin. Siyaset dogmada boğuluyor, adalet sistemi dogmada boğuluyor, dış politika dogmada boğuluyor, iç politika zaten tamamen dogma üzerine kurulu, polis teşkilatı cemaate teslim, eğitim cemaate teslim... Uzatmayayım, dogma nereye el atmamış bir söyler  misiniz? "Bak" deyin "işte sana dogma girmemiş tertemiz bir alan. Mis gibi, dogmadan eser yok!" Var mı böyle kalabilmiş bir yer? Yok...

 

Kadın sezaryen olacak, hop, olma! Olma diyen uzman mı, doktor mu? Yoo, ne gezer, imam hatip mezunu! Kadın iki çocuk doğurmuş, olmadııı, bir daha doğur! Doğur diyen çocuğun okul masraflarını üstlenecek mi? Ne gezer! Asgari ücretle çalıştırıp sendikalı olmaya kalkarsa işten atacak. Hele işime dönmek istiyorum diye eylem yaparsa cop, biber gazı yiyecek, belki sopa ile satır ile beyaz gömlekli adamların saldırısına uğrayacak, belki de ölecek. Öldüren de serbest bırakılacak, gidip yurt dışında tatil yapacak. Eh anası bir daha yapar. Üç çocuk şart çünkü! 

 

Maalesef "çevreyi allah yaratmış, allah korur, bizim korumamıza gerek yok" gibi korkunç bir aymazlık var. Çevre allaha emanet. E allah tabi... Doğa milyarlarca yılda evrimleşmedi, ne aşamalardan geçmedi, allah ol dedi oldu. Olmazsa bir daha ol der, olur!

 

Şu dogmanın elini atmadığı bir yer olsa gidip orada tarzan olarak yaşayacağım zaten! Sen sağ ben selamet, ne dogma, ne sinir, ne bir şey ama... Mübareğin eli bir uzun, bir uzun, Ay'a gitsen orda ezan sesi duyuluyormuş! Yahu Ay'ı bari rahat bırakın be! Mars'a gitsek orda da sela okunacak zâhir!

 

Venüs'e git, üüü ilahiler gırla gidiyordur kesin... İllallah!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çevreyi katleden insanlardır, dogmaların kölesi olanlar da insanlardır. Dogmalar bir yere kadar insanları sınırlayabilir. Tanrı bir dogma değil gerçeğin ta kendisidir. Şimdi çevreye zarar veren insanların tepesine yıldırım indirmiyor ya da anına ceza vermiyor diye Tanrıyı suçlamak yerine insanlık olarak ne kadar vahşi olduğumuzu kabul etmeliyiz.

 

Ormanların yok olması beraberinde bir çok canlı türünü de yok edecek ve sonrasını hepimiz biliyoruz. Tüm bu yapılanların Tanrı ile alakası yok. İnsanların kendi sonunu hazırlamalarıdır. Tanrıya bahane bulmak yerine bu para hırsına, ormanları yok edip otel inşaatları v.b. yapılaşmalara itiraz etmek gerekiyor. Tanrı her insana akıl vermiş, insanlar aklını doğru yönde kullanamıyorsa Tanrı ne yapsın? Hepimizi yok etse bu kez öteki tarafta söylenir dururuz. Mesela sizin gibi inançsızlar Tanrım senin varlığını farkedecek delilleri göremedik, bilimsel olarak da kanıtlanamadı bizim şimdi ne suçumuz var diye orada da suçu Tanrıya atarsınız.

 

Çevre katliamlarının önüne geçmek artık çok kolay değil çünkü büyük rant peşinde insanlar çevreyi katletme pahasına bildiklerini okuyorlar. Kim dur diyecek ? Kim dur diyebildi? Çözümsüz bence.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çevre katliamlarının önüne geçmek artık çok kolay değil çünkü büyük rant peşinde insanlar çevreyi katletme pahasına bildiklerini okuyorlar. Kim dur diyecek ? Kim dur diyebildi? Çözümsüz bence.

 

O kadar umutsuz olmayın. Gezi Direnişi gösterdi ki, çoğulcu demokrasinin tesisi sağlanabilirse bilinçli insanların düşünceleri kale alınabilir, bu Kapitalizmin doymak bilmeyen kar ve rant hırsının önüne geçilebilir. Bunun yolu da örgütlenmekten geçer. Yani; Sivil Toplum Kuruluşlarına aktif üye olmaktan. Yoksa, birileri gibi suçu dine atmaktan değil. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çevre konusunun dogma ile bir alakasının olmamasını ben de çok isterdim ama maalesef var.

 

Bugün ülkemizde Din Kapitalizmin meşrulaştırılması için araç olarak kullanılıyor. Araç olarak kullanılmasına karşı olmak başkadır, araç olarak kullanıldığı için dine karşı olmak başkadır. İkincisi yanlıştır.

 

Bilim ve Teknoloji de araç olarak kullanılıyor, milyonlarca insanlar savaşlarda öldürülüyor diye, Bilim ve Teknolojiye mi karşı çıkmak gerekiyor, yoksa, Bilim ve Teknolojinin kullanılma tarzına mı ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Çevre katliamlarının önüne geçmek artık çok kolay değil çünkü büyük rant peşinde insanlar çevreyi katletme pahasına bildiklerini okuyorlar. Kim dur diyecek ? Kim dur diyebildi? Çözümsüz bence.

 

 

"Kim dur diyecek, kim dur diyebildi" diye bir şey yok. Ben dur diyeceğim, sen dur diyeceksin, biz çoğunluk olup dur diyeceğiz ve durmak zorunda kalacaklar.  Bak Gezi direnişine, örnek değil miydi bu, çok güzel bir örnek olmadı mı?

 

Ayrıca bu korkak bir söylem, senin korkak olduğunu söylemiyorum ama söylemin korkakça, vazgeçmiş, dirençsiz, ve kabul etmiş olduğundan yana... Senin bu söylemin dur demeyi değil durma demeyi destekliyor, ben bir bireyim bir başıma dur diyebiliyorsam sen de demelisin, demek zorundasın, bu dünyada yaşıyorsan, bu dünyaya çocuk veriyorsan (belki de verdin bilmiyorum) çocuğunun geleceğini düşünmek zorundasın. Çocuğun geleceği ona araba, ev bırakmakla, biraz da para bırakmakla olmaz, önce ona insanca yaşayacağı bir alan miras bırakmak zorundasın. Biz özellikle son yüzyıl hatta son 50 yılda yaşayan her bir birey, sessizleştirilmeye zorlandık, istiyorsan hala sessiz kal...

 

Buyur, dur dersin veya kim durduracak dersin, bak işte tam bu noktada  o senin senin seçimin... Seçtiğinle var olursun. 

 

Ne kadar basit anlattım değil mi? Ben yıllardır ilkokul öğrencileriyle çalışıyorum, ağır sözler yoktur bende, basitçe anlattım işte... Oturup makale yazmıyorum, Bunun için herhangi bir yetiye sahip  olmadığından değil, gerek duymadığımdan, basit bir şeyi zorlaştırmanın anlamı yok.. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@@gloria

Korkakça değil gerçekçi demek daha doğru olacaktır. Çevre katliamlarının önüne geçilemediğini biliyor olmalısınız. Atmosfere zarar veren HAARP cihazı için ne yapılabiliyor mesela? Yakın çevrelerde bir çok ölü hayvan bulunduğu halde ve bilim çevreleri şiddetle karşı çıktığı halde hiç birşey yapılamıyor. Ülkemizde kıyı şeridinde otel yapılmayan arazi mi kaldı? Atıklarını denize boşalttıklarından haberiniz yok mu? Borular ile açıklara ulaştırıyoruz yalanı ile ya da arıtma sistemi kurduk hikayeleri ile denizler ne hale geldi, bu konuda yapabileceğiniz birşey var mı?

 

Bireysel olarak hiç birşey yapılamaz. Ayrıca artık çok geç kalındı, alınacak önlemler dünyanın yok oluş süresini yavaşlatabilir sadece fakat asla durduramaz. Bu önlemleri ülkeler almalı bireylerin yapabileceği çok birşey yok. Bireysel olarak ancak çevreci örgütlere katılır, sesinizi duyurmaya çalışırsınız, peki duyan var mı sizce?Duysalar bile dikkate alan var mı?

 

Bu dünyaya asla bir çocuk getirmeyi düşünmedim ve düşünmüyorum. Çocuklarınıza miras bırakabileceğiniz güzellikte bir dünya yok artık, bu gerçeği kabul etmelisiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben dine alet ediliyor diye inanmıyor değilim ki... Ona kalsa ampülgiller de demokrasiyi alet ediyor. Demokrat olmaktan vaz mı geçelim? 

 

Dine inanmayışım felsefi bir konudur. Kimseyi bağlamaz. Sadece beni bağlar. Dinin alet edilmesi ise siyasi bir konudur, herkesi bağlar. Siyasi görüşüm, siyasi görüşümdür. Dini görüşüm, dini görüşümdür. İkisi ayrıdırlar, ben siyasette laikim, inançta ateistim. Siyasette laik olup dinde müslüman olabilirdim. Değilim ama olabilirdim. Olmamın laiklik açısından bir sakıncası olmazdı.

 

Ben ateistliğimi de siyasete alet etmem. Bu da laikliğe aykırıdır. Hiç bir inanç, siyasete alet edilemez. Edilirse insanlık erdemi, ahlak ortadan kalkar. Laik olan bir müslümanla benim aramda siyaseten en küçük fark görmem. Siyasette omuz omuzayız. Din konusunda karşı kutuplardayız. Bunu defalarca ve önemle vurguladım. Bu konuya büyük önem veriyorum. Anlatmaya çalıştıklarım arasında ilk sırada bu konu var. Buna rağmen anlamayanların niye anlamadıklarını ben bilemem. Herkes her şeyi anlayacak diye bir kural olsa süper olurdu ama yok. Olmadığı gibi, daha kötüsü var: Anlamak istemeyenler. Daha da kötüsü de var: Anladığı halde anlamazlıktan gelenler. Daha da kötüsü de var mıdır bilemem, olabilir. Umarım olmasın. İyimserliğimi korumaktan yanayım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında bu "çevre duyarlığı toplumda olmadıktan sonra bende olsa ne yazar" fikri bende de depreşiyor, sıklıkla hem de... Ortalığın atılmış plastik ambalajdan geçilmediği bir yerden geçerken boş bulunup elimdeki kutuyu yere atıveriyorum. Nasılsa buranın canına okumuşlar, bir eksik bir fazla hiç bir şey farketmez diye düşünüveriyorum. 

 

Fakat biraz sonra yaptığımdan utanç duyuyorum. Ya biri beni gördüyse? "işte burayı mezbeleye çeviren yontulmamışlardan biri daha!" dediyse? Bir sefer nasılsa plastik toplayıcılar alır diye pet şişeleri topladığım bir poşeti kaldırıma bıraktım. Bir kadın sert bir şekilde oranın çöp olmadığını söyledi. Zaten koyduklarım da çöp değil bile diyemedim. Utanarak poşeti geri aldım. Kadın haklıydı. Biri gelir bir tekme atar, petler dağılabilirdi. Belediyenin atık toplama deposu koymaması ise hepimizin suçuydu. 

 

"O yapıyor, öbürü de, herkes yapıyor, bir de ben yapsam ne çıkacak?" demek maalesef ağır bir ihmal... Ya oraya ambalaj atan herkes böyle düşündüğü için orası öyle ambalaj doluysa? Mutlaka hiç çevre kaygısı duymayan duyarsızlar oraya ambalajları atmaya başladı. Fakat yarısı da benim gibi düşünerek attıysa, al bakalım, duyarsızlar oldu bizim öğretmenimiz. Onların yolundan gittik. Maymun gibi onları taklit ettim. Utanç verici. Orada daha da duyarlı olmam, duyarlığımın üst düzeye çıkması gerekirdi, azalacağı yerde... 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

@@democrossian Bireysel olarak çabalara devam edilmeli tabi ki fakat ülkesel çapta önlemler alınmadıkça çok fazla yol alınamaz. Şu an Suriye'de kullanılan kimyasal silah sadece o bölgeyi mi etkiledi yoksa daha geniş bir alana yayıldı mı? Bu tür kimyasal tehditler özellikle çevreye ciddi zararlar vermektedir. Ölen insanların vebali de ayrı bir konudur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bireysel olarak hiç birşey yapılamaz. Ayrıca artık çok geç kalındı, alınacak önlemler dünyanın yok oluş süresini yavaşlatabilir sadece fakat asla durduramaz. Bu önlemleri ülkeler almalı bireylerin yapabileceği çok birşey yok. Bireysel olarak ancak çevreci örgütlere katılır, sesinizi duyurmaya çalışırsınız, peki duyan var mı sizce?Duysalar bile dikkate alan var mı?

 

Sizce neden duyulmak istenmiyor, duyulmuyor Çevreci örgütlerin sesleri ? Hepimiz bu konuda bilinçli olsak bile "  aman dünyayı ben mi kurtaracağım modunda " olduğumuz için.

 

Oysa, STK'lar  Hükümetlere baskı unsurlarıdır, yeter ki toplumda yeterli tabanı yani bilinçli üye sayısı, eylemci sayısı bulunsun.

 

Tıpkı sendikalar gibi.  İşçilerin % 70'i sendikaya üye olmaz. Ondan sonra da sendikalar bir şey yapmıyorlar, etkisizler falan derler.

 

Tabii ki bu konuda yalnızca işçileri suçluyor değilim. Sendikalara üye olmayı zorlaştıran, Grev haklarını kısıtlayan 82 Anayasasının da bunda büyük katkısı var ama anlamışsınızdır, ben umutsuzluk zihniyetinden bahsediyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.