Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Dinlerin Uydurma Olduğunun Kanıtı


abdullahabdal

Önerilen İletiler

Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim ettim." Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?" Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kullarını hakkıyla görendir.

(Âl-i İmrân Suresi), 20. Ayet

NOKTA.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Bir Abdulahabdal bombası daha, arkadaşım sen nesin böyle ya... Kimse senin yazdıklarına mantıklı bir cevap veremiyor, yaa onu bırak saygı duyduğum ve buralarda yazıları olan Haluk Gümüştabak bile sanırım bu yazdıklarına HAYIR bu şekilde değil tamamen yanlış anlamışsın diyemez, Ben şahsen bu yazdıklarına Yaşar Nuri ÖZTÜRK gibi saygıdeğer islam düşünürleri ne cevap verirdi onu düşünüyorum.

 

Birde anlayamadığım bir nokta var, sen Kuran'ı Kerim'i hatim mi ettin? Bu kadar bilgiyi nereden buluyor? Bu yorumları nasıl yapıyorsun?Resmen hatim indirmişsin sen :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Şöyle kısadan söyleleeyim bir deprem oluyor tamammı o anın içindesin ne hissediyorsun, birine yalvarıcak seni kurtaracak birini arıyorsun degilmi? Yada neden müslüman olmam ben diyorsun bütün ateistlere sorarım kimsede nefsime zor geliyor en kolayı bu diyen yok.! 2 3cevabını bulamadıgınız sorular araştırıyor karsımıza çıkıyorsunuz. Elbet öleceksiniz, elbet ölecegiz, elbet ölecekler... Gelin bir inanmayı deneyin mantığın değil aklın konuştuğu gerçeklere varın

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Eğer İÇİNDE ONU İSTEMEK OLSAYDI, YANİ İMAN OLSAYDI ONU ARARDIN, ODA SANA KENDİNİ BULDURURDU, BAZILARININ YAŞADIKLARINI YAŞAMIŞ OLSAYDIN, ETTİĞİN BU KELİMELERDEN BÜYÜK BİR UTANÇ DUYARDIN. (İSTEMEYENE PAZARDAN ÇÖP BİLE VERMEZLER)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eğer İÇİNDE ONU İSTEMEK OLSAYDI, YANİ İMAN OLSAYDI ONU ARARDIN, ODA SANA KENDİNİ BULDURURDU, BAZILARININ YAŞADIKLARINI YAŞAMIŞ OLSAYDIN, ETTİĞİN BU KELİMELERDEN BÜYÜK BİR UTANÇ DUYARDIN. (İSTEMEYENE PAZARDAN ÇÖP BİLE VERMEZLER)

 

Kimse gökten zembille dinsiz olarak inmiyor. 

Eskiden senin gibi inanan insanlardı şimdi inanmayanlar da unutma!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
  • 4 hafta sonra...
  • 2 hafta sonra...
Misafir müslüman bir genç

bak sen o kuranı okudunmu hiç anladınmı kuranda güneş sisteminden haber veriyor ve kuranın indiği yıllarda insanların bunu bilmesi imkansıs anne rahminde insanların bi çinemlik etten yaratıldını söylüyor ve ana rahminde bebeğin bir evresinde üstünde diş izleri var kuran matamatik konusundada büssürü konulara değındi astromidede bunlar yalanmı

 

Gün, günler ve ay kelimeleri
Kuran’da tekil olarak gün ( yevm) kelimesi tam 365 sefer geçer. Dünya güneş etrafındaki bir turu olan bir yıl yani 365 gündür. Gün kelimesinin çoğul kullanımı olan (eyyam, yevmeyn) kelimeleri ise tam 30 değer geçer. Kuran’da ay (senenin ayı anlamında) tam 12 sefer geçer. Bilindiği gibi bir sene 12 ay vardır. Gün kelimesi tüm çekimleriyle Kuran’da tam 475 sefer geçer. Bu 19’un tam 25 katıdır. Bu sayının 19 katı olmasının bir önemi vardır. Bunun dışında da 25 sayısının Güneş için ayrı bir önemi vardır. Dünya Güneşin etrafında bir yılda döndüğünde kendi ekseni etrafında 365 kere dönmüş olur. Güneş ise kendi etrafında bir yılda tam 25 sefer döner. Ayrıca 25’in katsayısı olan 19’un Güneş-Dünya-Gün kavramları bağlamında önemi vardır. Çünkü Dünya’nın, Güneş’in ve Ay’ın aynı hizaya geldiği Meton devri; 19 Dünya yılında bir oluşur. 

 

eeee bunu da yalanla sıkıysa

 

Güneşin ve dünyanın hareketleri hakkında insanlar tarih içinde farklı görüşlere sahip olmuşlardır. Ortaçağ Avrupa’sında kilise Aristo felsefesinin de etkisiyle dünya merkezli bir evren görüşünü kabul etmiştir. Bu görüşe göre dünya evrenin merkezindedir. Güneş dahil tüm gök cisimleri ise onun etrafındadır. Fakat Kopernik, Kepler, Galileo ile başlayan süreç ise Dünyanın evrenin merkezi olmadığı, eksine güneşin merkezde olduğu Dünyanın ise onun etrafında döndüğünü ortaya konmuştur. Bu görüş göreceli olarak doğru olsa da eksiktir. 
RESİM-57
Güneş; güneş sisteminin merkezinde olmasına ve dünyanın etrafında dönmesine rağmen sabit değil o da hareketlidir. Gelişmiş teleskoplar ve bilimsel keşifler güneşin de sabit olmadığı ve hareket ettiğini açıkça ortaya koymuştur.
Güneşin sabit olmadığı ve hareket ettiği gerçeğini Kuran açıkça ifade edilmektedir:

Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor. (21 Enbiya Suresi, 33)
RESİM-8

Güneşin hareketiyle ilgili dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da güneşin hareketinin bir yöne doğru olmasıdır. Yasin Suresinde şöyle ifade edilmektedir:

Güneş de bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu üstün Olan ve Bilen’in takdiridir.
(36Yasin Suresi, 38)

Güneş gerçektende ayette ifade edildiği gibi hareketini bir yöne doğru yapmaktadır. Güneş saatte 700.000 km’den daha büyük bir hızla Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı’na doğru hareket etmektedir. Dünya’nın hem kendi ekseni etrafında, hem Güneş’in etrafında dönerken, aynı zamanda Güneş sistemiyle beraber hareket ettiği de unutulmamalıdır.

 
ya bunu bunuda yalanlayamassın bak bence burak bu işleri doru yola dön yoksa ahirette çok dövünürsün
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
Misafir Misafir ismail

Ateistler bunuda acıklasın

Kuranda gün sayısı 365 kez geciyor, 4 yılda birde 366. Bu iddia arastırmadan , yalan yanlış bilgi dolu. Milattan önce , yada islamdan 700 sene önce astronomlar bunu hesaplamıs, gregoryan takvimide bunu hayata gecirmiş.

 

Niye 354 günü kullanmışlar yıllarca. . Bunu arastırmadım. Ay yılı ..

 

gunü 24 saattir, ay ise 28,29,30,31 gibi hesaplamışlar. Bu aylarıda başımıza saran temmuzada adını veren jul sezar. Zamanın emperyalisti.

 

İyiki 6 ay 1 yıl etmiyor. Aybaşı hiç gelmezdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

nahl suresi 75. ayeti tam anlayamamışsnız bayım. burda kölenin birşey veremediği ve diğerininde varlığını paylaşarak isteyerek kendini köleleştirdiği var. köle ile bu adam bir olamaz neden, çünki kölenin hayatı uğrunada olsa köleliğe isyan etmesi gerekir ve bir insanoğlunun emrine girmemesi gerekir. Nasıl okuyup nasıl anlıyorsunuzda böyle saçmalıklar paylaşıyorsunuz kardeşim. Kuranı açıp okuduğunda hiçbir şekilde insan öldürmeyi desteklemez. Suçsuz bir insanı öldüren tüm insanları öldürmüş gibidir yazar. eşitliği adaleti yakınlara bakmayı emreder.  ee din olmasın kuran olmasın tanrı var yaratan düzen sahibi var ama din yok öylemi. din yoksa sorguda yok diğer dünyada yok ahiret diye bişeyde yok. ee napmak lazım asalım keselim çalalım çırpalım dolandıralım, tüm inançlı insanların siz gibi düşündüğünü bir düşünsene ortaya koskocaman bir kaos çıkar düzen  denge kalmaz 1 tek güvenilir insan kalmaz. din var yok ne farkeder. Kuranda yazan sözler geçerlidir kardeşim. bırakın insanlar mutlu oldukları gibi neşe huzur ve inanç içinde yaşasınlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
Misafir düşünü-yorum

SU KABAĞI, (asma kabağı, testi kabağı), anayurdu Eski Dünya’nın tropikal kuşağı olmakla birlikte, dünyanın sıcak bölgelerinde yaygın olarak yetiştirilen sülükleri vasıtasıyla desteklere tutunarak hızla yükselen, iri yapraklı, alımlı, beyaz iri çiçekli, gövdesi tüylerle kaplı bir yıllık tırmanıcı otus bitki (Lagenaria vulgaris; kabakgiller). Bu bitkinin körpeyken sebze olarak tüketilen, olgunlaştıktan sonra kurutulup içi boşaltılarak şişe veya testi gibi su kabı olarak kullanılan meyvesi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Neden bir insan kendisine iyilik yapildiginda kendini iyilik yapan kisiye karsi borclu hissedip teşekkür ederken bizi yoktan var eden goz kulak burun vel hasil bizi mukemmel bir duzen içinde yaratan turlu turlu nimetlerle donatan Allaha ibadet etmek neden zor geliyor neden sizi yaratan Allah a kul olmuyorsunuzda size imtihan etmek icin verdigi nefsinize kul oluyorsunuz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

bazı insanlar vardır yanlışta olsa bir dine inanmaları gerekir. o din göklerin direksiz yaratıldığını (lokman 10) iddia eden ve dünyanın bugünkü yaşı 4,5 milyar yıl iken ve insan türünün dünya üzerinde Bigbang'den 15 milyar yıl sonra belirmişken, allahın ilkin dünyayı sonra evreni yarattığını (fussilet 9-12) açıkca ifade eden islam bile olsa! islam dini adli şahitlikte ve miras payında kadına, erkeğin yarısı kadar hak tanır, islam dini erkeğe aynı anda 4 kadın ile evlilik hakkı tanırken kadının yüzünü aynı evde yaşamayan başka bir erkeğe göstertmez bile ve dünyada şarap ve zinayı, kadının baş örtmemesini haram kıldığı halde cennette birer ikram olarak erkeklere başı açık kadınları sunar. ruhsal sıkıntı içerisindeki insanların hangi dine inandıklarının seçim olarak bir önemi yoktur yeterki bir din olsun. islam dininin dünyada taşla insan öldüren tek din olması veya kadınlara çarşaf peçesi altından su içirtmesi, makarna yedirtmesi, tahareti sol el ile yaptırtması, hava değişiminden hastalanan kişiye deve sidiği içirtmesine, o din ihtiyacındaki insan takılmaz, kendine sorgulatmaz bunları. islamı bütün olarak yutmuştur çünkü o.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

İSLAM NASIL VE NİÇİN UYDURULMUŞTUR?

.

.

.

Günümüzde ABD de sömürü için islamı kullanmaktadır. Kendine karşı koyamayacak pasif ve güçsüz ülkeler oluşturmaktadır.

Ateizm ve Dinsizlik Sonunda sermaye sınıfının çıkarlarını yok edecek ve Dinler tarihe karışacaktır.

yazılarınız kesinlikle mantıklı değil,ve ayetleri de çarpık bişekilde yansıtma konusunda da usta olmusunuz tebrikler smile.png

 yazdıklarınızda tartışmaya açık sayısız konu mevcud,ve  bunları yazarak değilde konuşarak tartışmayı çok isterdim lakin pek mevcut görünmüyor..

ama size bir kaç tavsiyede bulunabilirim,öncelikle araştırın şüphe duyduğunuz konuyu tam manasıyla araştırın öğrenin,çünkü yazıdıklarınz da inanılmaz çelişkiler yaşadığınızı fazlasıyla belli ediyorsunuz. ateist'lik düşüncesinde inanılmaz amatörsünüz ve gülmeme sebep oldunuz smile.png) teşekkürler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
  • 2 hafta sonra...

İSLAM NASIL VE NİÇİN UYDURULMUŞTUR?

 

.

.

.

Ateizm ve Dinsizlik Sonunda sermaye sınıfının çıkarlarını yok edecek ve Dinler tarihe karışacaktır.

Atesitler, inançsızlar ya da kafirler ne diyor: “Kur`an`ı Hz. Muhammed uydurdu. ” Şimdi bu iddayı doğru kabul ederek inceleyelim:

 

Peki, Kur`an`ı Hz. Muhammed uydurdu ise o zaman Hz. Muhammed yalancı peygamberdir değil mi? Hani şu haberlerde çıkan, peygamber olduğunu iddia eden ve deli gömleği giydirilenler gibi. O zaman diğer tüm peygamberler de yalancı yani sahtedir.

Peki, o zaman din dediğimiz olgu vahiyle gelmemiştir, tamamen insan ürünü bir şeydir. Yani besteci Mozart ve Beethoven nasıl beste ürettiyse, edebiyatçı ünlü yazarlar mesela Shakeaspear nasıl Hamlet`i yazdıysa, mesela bir yönetmen nasıl bir film oluşturduysa, bir bilim adamı nasıl bilimsel bulgular yaptıysa, işte din de tıpkı bilim, sanat, edebiyat ve felsefe gibi tamamen insan ürünü bir şeydir bu mantığa göre.

Devam edelim: Peki madem ki Kur`an`ı Hz. Muhammed uydurdu ve din, vahiy almamış yalancı, sahte peygamberlerin işiyse neden Hz. Muhammed`den sonra peygamber çıkmadı? Öyle ya bakın tarih boyunca insanoğlu edebiyat eserleri üretmemiş mi? Üretmiş. Bunun arkası kesilmemiş. Tarih boyunca insanlar beste yapmış, müzik eserleri üretilmiş, ressamlar tablolar üretmiş. Hâla da üretiyorlar. O zaman tıpkı bunun gibi neden Hz. Muhammed`den sonra da peygamber gelmedi? Öyle ya, madem din ve kitap, vahiyle gelmiyor, onu insan uyduruyorsa, neden Hz. İsa`dan, Hz. Muhammed`den sonra insanların içinden hiç peygamber çıkmadı? Peygamberler için “Etrafına adam toplamak ve lider olmak için din uydurdu” denilir. O zaman bir akıllı onlar mıydı? Niye başkaları da bu yöntemi kullanıp yeni bir din kurmuyor? Madem iş vahiyle olmuyor da akılla oluyorsa insanoğlu içinde akıllı, dahi insan da çok çıkmıştır, neden bunlar kitap yazıp da daha yeni bir din getirmemişler?

Neden başka insanlar çıkmıyor? Neden Hz. Muhammed`den beri peygamber gelmiyor? Neden peygamber diye ortaya çıkanlara itibar edilmiyor da islamiyet ayakta duruyor? Eğer din, vahiy işi değil insan işi olsaydı peygamberliğin sonu gelmezdi. Tıpkı bilim, sanat ve felsefe eserlerinin sonu gelmediği gibi. Çünkü bunları insanlar yazıyor ve günümüzde de yazmaya devam ediyorlar. Peki din, insan işiyse neden 1400 yıldır yeni peygamberler çıkmıyor? Mevlana gibi derin insanlar çıkmış, Kur`an`daki ayetlerden çok söz söylemiş de neden “ben peygamberim, bu eserlerim de kitabınızdır dememiş? ”

Çünkü peygamberlik, insan işi değil vahiy işidir. Yani Allah vardır ve dini vahyetmiştir. Ve Allah, son peygamber olarak Hz. Muhammed`i gönderdiği için artık peygamber gelmiyor.

Siz hiç “son besteci, son edebiyatçı, son ilahiyatçı, son imam… ” diye bir şey duydunuz mu? Hayır. Niye? Çünkü bunları üreten, insan olduğu için, insan var oldukça bu eserlerin de sonu olmayacak. Eskiden olduğu gibi bugün de edebiyatçılar, besteciler, imamlar, sanatçılar ve eserleri var. Ama niye Kur`an son kitaptır? Çünkü onu üreten insan değildir. Allah onu son kitap olarak göndermiştir.

Eğer Kur`an, Hamlet`in, İnce Memed`in yazıldığı gibi insan eseri olsaydı Kur`an son kitap olmazdı. Nasıl ki Shakeaspear son edebiyatçı değilse, Mozart son besteci değilse Hz. Muhammed de son peygamber olmazdı, insanoğlu içinden mutlaka Hz. Muhammed veya Hz. İsa kadar ağırlığı olan peygamberler çıkardı. (Eğer din, insan uydurması olsaydı. )

İşte, ateistlerin “Din, vahiy işi değildir, insan uydurmasıdır. ” sözünü doğru kabul ettiğimizde ortaya çıkan tutarsılık ve saçmalığı da burada nacizane ifade etmeye çalıştım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...
  • 1 ay sonra...

Ben olaya mantık gözüyle baktığımda dinlere karşı çıkanları mantıklı buluyorum. Din : Temel ahlaki kuralları öğütleyen ve toplumu düzene sokmaya çalışan acımasız bir kurgudur.Lakin her toplumun bir dine ihtiyacıda vardır. Doğru olsun yada olmasın bu kurgular , insanlar dini olmadan yaşayamaz.Eğer hiç bir insanın dini olmasaydı toplumda düzen olmazdı.İnsanlar yanlıştan korkmazdı... Evet bazı duyarlı insanlar var doğru olmak için bir dine ihtiyaç duymaz lakin , bu duyarlı insanların sayısı çok az.Bu yüzden bütün insanların inancını yıkmak yanlıştır.Ama dine zorlamakta yanlıştır.Dini doğruyu öğutleyen bir yalan gibi görmek , şüphesiz benimde inandığım bir gerçektir.Bu konuda tartışmamız gereksizdir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

adam oraya sayfalarca yazı yazmış,Kur'an ayetlerini vermiş,köleliği, cariyeliği, sapıklığı anlatmış,"kabak Arabistan'da da var" diye cevap vermişsiniz smile.png ya da " senin kafan karışık,sen saptırıyorsun" gibi baştan yenilgiyi kabul eden cevaplar verilmiş. Adam bir kere 1-0 önde,çünkü müslümanım diye geçinenlerin hayatında ilk defa burada duyduğu ayetleri okumuş,abdullahabdal sizi kendi silahınızla vuruyor smile.png

 

onun kafası karışık değil,kafası karışık olan benim misal..1 sene önceye kadar dindar bir ailenin dindar bir bireyi iken,bugün kafamda soru işaretleri var. Bu gibi yerlerde bu ortada kalmışlığıma çözüm için bu tür iddialara cevap veren bir müslüman arıyorum. Ama %90'ının daha kitabını bile okumadığını,hiç bir iddiayı cevap vermediğini,konudan uzaklaşarak kurtulmayı seçtiğini görüyorum. Azhap 50 'yi anlatabilen bir tane müslüman görmedim örneğin. Sizlerin pasifliği yüzünden ben deist olmak üzereyim,lütfen biraz dikkat smile.png

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

İSLAM NASIL VE NİÇİN UYDURULMUŞTUR?

 

"Din, SIRADAN İNSANLARI pasif ve sessiz tutmak için bulunmaz bir kaynaktır."

Napoleon Bonaparte

 

Şimdi İslamda camilere astıkları sağlam hadisi şerif dedikleri uydurmayı dikkatle okuyalım.

 

Enes Bin Malik (r.a) in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte. Bir terzinin Muhammedi yemeğe davet ettiğini Bu yemeğe Muhammedin gittiğini bildirmiş ve demiş ki: “Yemek sahibi Muhammed e arpa ekmeği ile içinde kabak ve pastırma bulunan bir çorba takdim etti. Ben Muhammed 'in kabağı ta­sın kenarından araştırdığını (özellikle seçerek yediğini) gördüm. Artık o günden sonra kabağı sev­mekteyim.”( Müslim, Eşribe, 144)kabağı sevmeyen Enes b. Malik’in (r.a), Hz. Peygamber’in (s.a.v.) iştahla yediğini gördükten sonra, sevmeye başlaması ["Behey bitki, Rasulullah seni sevdiği için seviyorum dermiş". Buhari, Etime, 33; Tirmizi, Etime, 42; İbn Sa’d, Tabakat, I, 392],

 

Anayurdu Amerika ve Güney Amerika olan sebze ve meyveler

 

Çarliston, dolmalık ve kırmızı biber, domates,fasulye,kabak,mısır, patates, ayçiçeği.

 

Günümüzde en çok kullanılan bu sebzeleri hiçbir peygamberim diyen yiyememiştir. Tadının ne olduğunu bilmez. Muhammed kabağı severmiş ve peygamber yemeğiymiş. Hep beraber gülelim mi?

 

Allah neden Amerika kıtası olduğunu ve orada insanlar yaşadığını bilmiyor olsun?

Dünya’da yaşanan gelişmeler zaman içinde İnsanların Dinleri uydurduğunun kanıtlarını bize vermiştir.

Tanrı diye söylenen yaratıcıların bir kitap ve bir peygamber göndermediğinin kanıtları çok açıktır.

 

Dünya tasarlanmış olsa, tüm canlıların en iyi yararlanabileceği şekilde tasarlanırdı. Milyonlarca insan Dünyadaki çoğu meyve ve sebzeden tadamadan ölmüştür. Karpuz gibi lezzetli ve  güzel meyve Avrupa da yetişmemiştir. Kiraz Dünyanın büyük kısmı yetiştirip yiyemiyor. İnsanların en çok kullandıkları domates ve patates ancak Amerika kıtası keşfedilince bilinebildi.

 

Domates,patates,kabak gibi güzel sebzeleri Amerika kıtası keşfedilmeden önce diğer kıtalarda yaşayan insanlar yiyememişlerdir. Bunlar insanlar için yaratıldıysa neden tüm kıtalarda da yetişmiyordu? Gelişmiş taşıma araçları ve soğuk have depolu araçlar keşfedilmeden önce bir çok insan başka bölgelerde yetişen taze sebze ve meyvaları yiyemedi. Her şeyin insan için olduğunu bu durumda Kuran nasıl iddia edebilir?

 

 

Dinler,Dinadamları ve Tanrı inancı olmasalardı.İnsanlar Tanrılara çocuklar kurban edebilirlermiydi?

Dinler Tanrı inancı nedeniyle ortaya çıkmışlardır.Afrikada yağmur ormanlarında yaşayan ve günümüzde ilkel yaşamına devam eden İlkel kabilelere baktığımızda Tanrı ve Dinlerle pek bir ilgilerin olmadığını görmekteyiz.Bu kabilelerde diğer kabile üyelerini kullanacak onların üzerinden fayda sağlayacak bir oluşum görülmemektedir.Bir insanı sömürme ortamı yoksa o ortama din girmediğini görmekteyiz.

 

Din Adamları ve ruhban sınıfları Tanrı diye bir yaratıcı uydurduklarında diğer insanları kolaylıkla yönetebileceklerini görmüşlerdir.Sanayi devrimi sonrasında oluşan sermaye sınıfları İnsanları kolayca sömürmenin yolunun Din ve Tanrı yoluyla insanları düşünemez hale getirmek olduğunu keşfetmişledir.

Dinlerin yapılarını korumak için fonlar ayırmışlardır.Din adamları sınıfıyla sermaye sınıfı işbirliği yaparak kendi güçlerini koruyabileceklerini görmüşler ve kolkola hareket etmeye devam etmişlerdir.

Amerika kıtası keşfedildikten sonra yerli halkları kolayca yönetebilmek için Hıristiyanlaştırmışlardır.

Dinler kapitalistirler.Kutsal sanılan kitaplar okunduğunda Eşitlikten pek hoşlanmadıklarını görebiliriz.

Araplar Türkleri,Acemleri,Afganlıları kolayca sömürmek ve yönetmek için İslamlaştırmışlardır.

 

İlkel dönemler de İnsanların Tanrılara kurban edildiklerini biliyoruz.Bu kurbanların büyük çoğunluğunun çocuklardan ve kadınlardan oluştuğunu biliyoruz.Bir çok yerde bebeklerde kurban edilmiştir.

Peki bu bebekler ne için kimin için kurban edilmiştir.Tanrılar kurban istiyor masalıyla ve Din için edilmişler.

 

Yeryüzünde Tanrı ve Din inancıyla korkutulan canlılar sadece insanlardır.

Siz bir hayvanın kendi cinsinden bir hayvanı kurban ettiğini gördünüz mü? Yada duydunuzmu?

Mümkün değil çünkü hayvanlarda Tanrı ve Din inançları yoktur.O nedenle Kurban etmezler.

Bir başka hayvanın rızkını ve ekmeğini çalar ama bunu yaparken Din yoluyla aldatmaz.

 

Bu nedenle Dünyada ki Tüm kötülüklerin sebepleri Dinler ve Din adamlarıdır.  

Savaşı yasaklayan bir Din gördünüzmü? Yoktur böyle bir Din.Dinler savaşların nedenleri olmuşlardır.

 

Dinler Savaş ganimetlerinin ve çapulun  helal olduğunu söylemişlerdir.

ENFAL -1.ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah’a ve Resulüne aittir.

ENFAL-41.ganimet aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere …aittir.

ENFAL-69..Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allah’a karşı gelmekten sakının.

 

 

Dinler Köle  ve cariyeyi yasaklamışlarmıdır? Hayır tam tersi Köle ve cariye almak teşvik edilmiştir.

NAHL suresi..75.Allah şunu misal getirdi: Bir yanda hiçbir işe yaramayan bir köle, diğer yanda tarafımızdan güzel bir rızık verdiğimiz, ondan gizli, açık olarak harcayan hür bir insan, bunlar hiç eşit olur mu?

RUM SURESİ-28…size kendinizden bir misal verdi: Hiç size kısmet ettiğimiz şeyde elleriniz altındaki köleleriniz den ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız?

 

Dinler Köleliği yasak etse binlerce yıl Dünyada köleler olurmuydu.

Hatta İslam Köle cariye Evliyse bile çok kişinin sadece cariyeyle evlenebileceğini  söyler.

NİSA SURESİ..AYET.24 - Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler hariç ,

evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı.(Evli cariyeler hariç)

NİSA-25.Câriye ile evlenme ruhsatı, içinizden günah işlemekten, zinadan korkanlar içindir.

 

Sonuç olarak Dinler, Zenginlerin insanları kullanmak yönetmek için bulduğu uydurduğu yöntemlerdir.

Çalışmadan para alan  Dinadamları yoluyla insanları pasifleştirip etkisiz hale getirerek kullanmaktadırlar. Dinler burjuvazinin İktidarını koruma araçlarıdır. Günümüzde ABD de sömürü için islamı kullanmaktadır. Kendine karşı koyamayacak pasif ve güçsüz ülkeler oluşturmaktadır.

Ateizm ve Dinsizlik Sonunda sermaye sınıfının çıkarlarını yok edecek ve Dinler tarihe karışacaktır.

ALLAH’IN VARLIĞI BİLİMSEL OLARAK YA DA AKIL YOLUYLA ISPAT EDİLEBİLİR Mİ?

Hayır, edilemez. Başta bilimsel metodlar olmak üzere hiçbir rasyonel argüman ALLAH’ın varlığını ispat etmez, O’nun (Şanı En Yüce) varlığına işaret ederler. Bu ikisi birbirinden farklı şeylerdir. Bu noktada hikmetin gerektirdiği durum, Bediüzzaman’ın ifadesiyle “akla kapı açmak fakat iradeyi elden almamaktır.” Yani insan, ALLAH’ın varlığının akla uygun olduğunu görmeli fakat iradesi elinden alınmışçasına, ister istemez ALLAH’ın varlığına inanmak zorunda kalmamalıdır. Kalmamalıdır ki başka hikmetlerin yanısıra, dünyanın bir sınav meydanı olabilmesinin bir anlamı bulunsun. Bu ise, ALLAH’ın varlığının ispat edilememesini gerektirir.

Ayrıca belirtelim ki, bilim ALLAH’ın yokluğunu da ispat etmez. Onun yaptığı sadece ALLAH’ın varlığı argümanının akla uygun olduğunu söylemekten ibarettir.

Dolayısıyla bu soruya verilecek temel cevap, ALLAH’ın ispat olunabilir değil ancak hissedilebilir bir gerçeklik olduğudur. Hissetme için ise bilimsel metodlardan çok daha fazlasına ihtiyaç vardır. İnsanı oluşturan maddi ve manevi parçaların bütününü içeren çok daha geniş bir argümanlar yumağına…

Fakat biz burada onlara girmeyip, ALLAH’ın varlığını bilimsel olarak ispat edilemez kılan nedenlerin detaylarına bakalım:

1-      “Akıl bu konuları şanına yaraşır şekilde incelemekten acizdir. Nitekim şöyle demişlerdir: İnsanların aklı ve bilgisi sınırlıdır. Yüce ALLAH ise sonsuzdur. Sonlu olanın sonsuz olana ulaşması ise imkansızdır.” (FAHRÜDDİN RAZİ, Tefsir-i Kebir, 1, 157)

2-      “Sınırlı olan akıl, sınırsız olanın Zatını kapsayıp kuşatamaz. Akıl kuşatamadığını -dolayısıyla sınırlayamadığını- kavrayamaz. Kavraması için mutlaka sınırlaması gerekir. Her ne ki sınırlıdır, o ALLAH olamaz. Bu yüzden de “Her ne ki aklına geliyor, o ALLAH değildir” demişlerdir.” (İSLAMOĞLU, ALLAH, 31)

3-      “Biz, Tanrı’nın varlığı ile ilgili nihai yargının ‘bilimsel’ bir yargı olamayacağını düşünüyoruz. Zira Tanrı’nın varlığı, ne bir ‘bilimsel hipotez’ ne de bir ‘bilimsel teori’dir.” (USLU, Tanrı ve…, 187)

4-      “ALLAH’ın dünya hayatı şartları içinde insan tarafından duyularla algılanamayacağı, ahirette ise bu algının gerçekleşeceği konusunda İslam bilginleri -bazı görüş ayrılıkları bir yana- fikir birliği içindedirler. İbn Melka’nın da belirttiği gibi yüksek derecede bir varoluş gözün idrakine engel teşkil eder; göz önce zayıf ışıkları, alıştıkça daha kuvvetlisini görebilir. Bunun gibi dünya hayatında yüce Yaratıcının varlığını gösteren işaret taşlarını görebilen gözler, ahirette O’nu doğrudan algılayabileceklerdir.

Yüce ALLAH’ın Zatı duyularla algılanamayacağına göre O’nun varlığını herkesin kabul etmeye mecbur kalacağı tarzda ispatlamanın mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Aslında beş duyunun sağladığı bilgiler dışında bir bilgi ve gerçeklik alanının bulunmadığını ileri süren pozitivistler de dâhil olmak üzere bütün insanlar, kişisel deneyimlerinin ve duyularının dışında kalan birçok konuyu ön yargılarla, yani onların gerçekliğine inanarak hayatlarını sürdürürler. Ne var ki Yüce bir Tanrı’nın varlığının kabul edilişi, yakın ve uzak vadeli hayatımızda büyük etkiler meydana getireceği için zayıf iradeli kişileri bir anlamda rahatsız eder. Bu açıdan bakıldığında ‘inanmak’, akıldan çok iradenin fonksiyonu olarak gözükür. Kur’an-ı Kerim’de inkâr yoluna sapan tiplerin, ‘öz varlıkları kabullendiği halde zulüm ve kibir yüzünden’ inkâr yolunu seçtikleri ifade edilir. (27/Neml: 14) Şu halde ALLAH’ın varlığına inanılması, dolayısıyla iman ve din hayatının başlaması zihinsel eylemin yanında, gönlün de harekete geçmesi ve iradenin eğitilmesiyle mümkün olmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki iman ve onun temelini oluşturan ALLAH’ın varlığı konusu, ‘iki kere iki dört eder’ ölçüsünde kaçınılmaz bir sonuç olsaydı, tercihe dayalı bir değer taşımaz, ceza veya mükâfatı gerektirmezdi. Ayrıca semavi dinlerin büyük bir değer verdiği insanın ve onu diğer canlılardan ayıran seçme hürriyetinin üstünlüğü de kalmazdı.

Evreni yaratan ve yöneten yüce bir tanrının varlığını ispat etmenin güçlüğü yanında onu yok saymanın da güçlükleri yok mudur? Büyük bir değere sahip bulunan insanın bu durumda hissettiği yalnızlığın doğuracağı bunalım bir yana, bu ikinci alternatif varlık ve oluş problemine bir açıklık getiremeyecektir. Uçsuz bucaksız evrenin tek bilinçli varlığı olarak gözlenen insanın, bir parçasını oluşturduğu bu evrenin ‘nasıl yaratılıp yönetildiği’ sorusuna, ya ‘bu konuyu hiç düşünmeyin’ tarzında karşılık verilecek veya materyalist bazı açıklamalar yapmak mecburiyetinde kalınacaktır. İnsan için düşünmemek, kişiliğinden ve hürriyetinden yoksun kalmak demektir. Yaratılışın tesadüf, evrim ve benzeri materyalist teorilerle açıklanması denemeleri ise daima akıl ve vicdanı tatmin etmekten uzak kalmış, ilerleyen pozitif ilimlerden de destek görmemiştir.” (TOPALOĞLU, DİA, 1, 474)

5-       “Kant’a göre, Tanrı, inancın değil de bilginin konusu olsaydı insanın özgürlüğünden söz etmek mümkün olmazdı.” ( YARAN, Tanrı İnancının…, 43)

6-      “Bugün hakkında hiçbir kavram oluşturulamadığı için Tanrı’dan uzak durulması gerektiği sanılıyor. Oysa ki gerçekte bu, O’nun yeniden keşfedildiğinin bir işaretidir. ‘Tanrı’nın niteliği hakkında aklım karışıyor’ (I am confused as to what God is) dediği zaman kişi bilmeden St. Thomas’ın ‘Hikmetli Sözler Kitabı’ ile ilgili şerhinde kullandığı kelimeleri tekrar etmektedir. St. Thomas, bu kelimeleri, Tanrı’nın ne olmadığı konusunda bilgisini geliştirerek Tanrı’nın var olduğunu söylemek durumuna düşen kişiyi tarif ederken kullanmıştır. Bu konuda kişinin aklına gelen ve ‘dır’ yüklemiyle ifade edilen ne olursa olsun, Tanrı’yı tam ifade etmez. Çünkü biz sadece hissedilebilir, sonlu objelerin varlığını tasarlayabiliriz.” (GİLSON, Ateizmin…, 62)

7-       “Şimdi, ALLAH’ın varlık delilleriyle ilgili her değeri kesin olarak reddeden zamanımızın insanları için seslenerek onlara şunu sormakta bir sakınca görmüyorum: Siz neyi bir ispat olarak isimlendiriyorsunuz? Bilimsel ispat deneysel ya da matematikseldir. Bir deney, bir hipotezi doğrulamak maksadıyla başvurulmuş ya da provoke edilmiş bir gözlemdir. Deneysel bir doğrulama hissedilebilir bir algılama objesidir ve madem ki teolojik bilginin objeleri, tanım itibariyle fizik ötesi bir düzene aittirler, o halde bunlar beş duyuya ait algılardan kaçarlar.” (GİLSON, Ateizmin…, 119)

8-      “ALLAH’ın varlığını mantıkla ispata kalkışmak, aklın altından kalkacağı bir iş değildir. O’nun varlığını ispat için girişilmiş her akıl yürütme, ister istemez mantığın ve dilin katı duvarlarına toslayacaktır.” (İSLAMOĞLU, ALLAH, 55)

9-      “ALLAH bilgi nesnesi kılınamayacak kadar yüce olduğundan, bilgimiz O’nu kuşatamaz. Kuşatamadığı için de O, bilgi nesnesine dönüştürülemez. Böyle demekle O’nun bilinemez değil, insan bilgisi tarafından kuşatılamaz olduğunu söylemiş oluruz. Fakat O, Esmasıyla ve Esmasının varlıktaki tecellileri ile bilinir. O, Zatıyla idraklerin ötesinde bir el-Batın, sıfatlarıyla göz önünde bir ez-Zahir’dir. O’nun her yönüyle bilinebilir ve kavranabilir olduğunu söylemek, O’nun hiçbir biçimde bilinemez olduğunu söylemekle aynı kapıya çıkar.” (İSLAMOĞLU, ALLAH, 56)

10-   “Biz Tanrı kanıtını hem her yerde görürüz hem de hiçbir yerde göremeyiz.” (DAVIES, Tanrı ve…, 148)

11-   “Tanrı varsa ve yeryüzünü gerçekten yaratmışsa, onu Euclide geometrisi üzerine kurmuş, insan zekasına ancak üç boyutlu kavrayabilecek gücü vermiştir. Bununla beraber eskiden de şimdi de -hatta en kalburüstü olanlar arasında- yeryüzünün ve daha da genişleterek bütün evrenin yalnız Euclide ilkelerine dayandığını şüpheyle karşılayanlar, hatta Euclide’e göre yeryüzünde mümkün olmayan iki doğrunun kesişmesinin belki sonsuzluğun bir yanında gerçekleştiğini düşünenler çıkıyor. Azizim aklım bunlara ermedikten sonra Tanrı’yı nasıl anlayabilirim? (DOSTOYEVSKİ)” (Akt: DÜZ, Dostoyevski, 142)

12-   “Pek çok filozof hala, Tanrı’nın var oluşu ispatlanamazsa, O’nun hakkında konuşmanın da anlamlı olmadığını kabul etmektedirler.

Bununla birlikte bu, birkaç nedenden dolayı savunulabilir bir konum değildir. İlk olarak Tanrı kavramı delille ispatlanabilir bir kavram türü değildir. O, aşkın bir gerçeklikle ilişkili olabildiği kadarıyla açık empirik gözlem düzeyine indirgenemez. O, empirik doğrulamanın ilişkili olduğu kavramlardan farklı bir anlam katmanına aittir. Ve gittikçe artan bir şekilde bilinmektedir ki, Tanrı kavramından daha az sorunlu olan kavramlar bile bir zamanlar düşünüldüğü gibi bu yöntemle doğrulanamazlar. Bu, basitçe bizim gerekli testleri gerçekleştirebileceğimiz araçlara sahip olmayışımızdan değil, aksine bizzat kavramların yeterli biçimde, kapsamlı doğrulamayı neyin oluşturacağını söylememize izin verecek şekilde tanımlanmayışları nedeniyledir. Biz şu belli delilin, belli bir iddianın ‘lehinde söz ettiğini’ ve diğer delilin de ‘aleyhinde söz ettiğini’ bilebiliriz, ancak kuşkuya neyin bir son vereceğini söyleyemeyiz.” (KING, Tanrı’nın…, 143)

13-   “Tanrı’nın varlığını kanıtlamak ya da çürütmekte kullanılacak bilim temelli her savın sorunlu olduğunu düşünüyorum. Bilimde Tanrı’yı aramak, içindeki küçük oyuncuları görmek için televizyonu açmaya benziyor.” (UNWIN, Tanrı’nın…, 37)

14-   “Ben hala Evrenin nasıl işlediğini, niye o şekilde işlediğini ve neden var olduğunu anlamaya çalışıyorum. İlk iki amaçta başarılı olabilmemiz konusunda mantıklı bir olasılık var sanırım ama Evren’in neden var olduğunu bulma konusunda o kadar iyimser değilim (HAWKING).” (M. WHITE, J. GRIBBIN, Stephen…, 323)

  

Bilim ALLAH’ın Varlığının İspatlamaz Ama Bu Argümanın Akla Uygun Olduğunu Gösterir: 

15-   “Çağdaş fizik, yaratıcı ve aşkın bir Tanrı’yı dışlamamaktadır. Bilakis böyle bir Tanrı inancı, fizik bilimin günümüzde resmettiği evren tablosuyla uyum ve uzlaşı içindedir. Dahası en son bilimsel veriler ve gözlemsel olgular, başlangıçsız olsa dahi evrenin kendi kendine yetemeyeceği ve var olamayacağı kanaatini destekler yöndedir. Bu evren tablosundan hareketle fiziğin, hem ‘ilk sebep’ ve ‘yeter sebep’ olarak hem de ‘sürekli yaratıcı’ olarak aşkın bir Tanrı’nın varlığına olan inancı, felsefi olarak son derece ‘makul’ hale getirdiğini düşünüyoruz.” (USLU, Tanrı ve…, 188)

16-   “Tanrı’nın varlığına ilişkin bir argümana bilim yalnız başına kanıtlar sunamaz. (…) İlahi varlığın keşfedilmesi deneyler ve denklemlerle değil, bunların ortaya koydukları yapıların anlaşılmasıyla gerçekleşir.” (FLEW, Yanılmışım…, 145)

17-   “Tanrı’nın varlığına inanıyorum. Tanrı’nın varlığını etrafımdaki her şeyde, özellikle de bir bilim adamı olarak yürüttüğüm çalışmalarda açıkça hissedebiliyorum. Öte yandan Tanrı’nın varlığını, bir hipotezin doğruluğunu ispat ettiğim şekilde ispat edemem.” (Prof. S. L. BERSANEK)” (H. MARGENAU, R. A. VARGHESE, Kosmos…, 136)

18-   “ ‘Evren’deki hassas ayar tek başına bize Tanrı’nın sıfatları hakkında bir şey söylemez. Bunu başka yollardan anlarız. Fakat Evren’deki hassas ayar O’nun var olduğu, dünyayı yarattığı ve bundan dolayı da Evren’in bir gayesi olduğu sonucuna varmamıza yardımcı olur. Evren’i, düşünen varlıkların yaşayabileceği bir ortam olarak çok hassas bir dengede yarattığını anlarız.’

‘Antropik kanıtın ikna ediciliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?’ diye sordum.

‘Matematiğin bize iki artı ikinin dört ettiğini söylediği anlamda kati değil.’ dedi Collins. ‘Antropik delil daha ziyade kümülatif bir argüman. Doğa sabitlerinin ve kanunlarının sıra dışı hassas ayarı, güzellikleri, keşfedilebilirlikleri, algılanabilirlikleri; bütün bunlar birbirine kuvvet vererek Tanrı hipotezini sahip olduğumuz en makul seçenek durumuna getiriyor. Diğer bütün teoriler, bu bütünlüğü açıklamada yetersiz kalıyor.’ ” (STROBEL, Hani…, 197)

 

Akıl ve Kalp ALLAH’ın Varlığını İspata İhtiyaç Duymaksızın Algılar:

19-   “Nasıl akıl ya da kalp mantığın ve matematiğin zorunlu ilkelerini dolaysız seziyorsa aynı şekilde Tanrı’yı da sezmektedir. Bu durumda, apaçık önermeler nasıl diğer inançlarımızın kendisine dayandırıldığı temel önermeler olarak görülüyorsa, Tanrı’ya inancın da Tanrı’nın dolaysız algılanması ve herhangi bir temele dayanmaması nedeniyle temel inanç olarak görülmesi gerekir.” (TÜZER, Bir Varol…, 19)

20-   “(Kant’a göre) Hiçbir metafizik hükmün ispatı mümkün olmadığına göre, Tanrı’nın varlığının ispatı da mümkün değildir. Kant’ın durumunda dikkate değer olan şey, bu hükme vardıktan sonra Tanrı’nın varlığından daima emin olmayı sürdürmüş olmasıdır. Tanrı’nın varlığının ispatlanamaz olması, onu bir tanrıtanımaz yapmamıştır. Tam tersine Kant, sanki sol cebini doldurmak için sağ cebini boşaltmış gibi, bu ispatlanamaz hükmün daha az gerçek olmadığını göstermek için, ‘Pratik Aklın Tenkidi’ (Critique de la Raison Pratique) adlı eserini kaleme aldı. (…) Tanrı’nın varlığı ile ilgili kesinlik, O’nun varlığını ispatlama imkansızlığı delilinden önce geldiği ve saf olarak bu imkansızlık delilinde varlığını sürdürdüğü, bundan daha iyi gösterilemezdi. Bir kavramın yıkılmazlığına bundan daha açık bir saygı gösterilmemiştir. Bu kavramın kendi özündeki kesinliği  (certitude intrinséques), kendi ispatlanamazlığının ispatıyla hiçbir yönden etkilenmemiştir… Tanrı kavramının ruhtaki bu yıkılmazlığı, aklı başında bir ateizmin yolu üzerinde aşılması çok zorlu bir engeldir. Bu engel mantığın, diyalektiğin ve tenkidin son sözü söyleyemeyeceğini, çünkü ilk sözü de söylemediğini anlamamıza yardım eder. İnsanın bir Tanrı’nın var olduğu şeklindeki spontane

inancına akli bir ispat (justification) araması meşrudur.” (GİLSON, Ateizmin…, 81)

 

ALLAH Algısı Akılda Değil Kalpte Gerçekleşir:

21-   “Kalbin, aklın kavramaktan aciz olduğu kendine has sebepleri vardır ve ‘Tanrı’yı kavrayan akıl değil kalptir. İmanın ne olduğunun cevabı şudur: Tanrı, kalp aracılığıyla kavranılır, akılla değil. (Pascal)” (TÜZER, Bir Varol…, 83)

22-   “ALLAH’ın hakiki şahidi yalnızca ALLAH’tır. Nasıl ki ALLAH’ı hakkıyla ancak ALLAH bilirse, ALLAH’a hakkıyla ancak ALLAH şahid olur. Bu ilahi şehadet, insanda, ancak yaşayan bir imanla yankı bulur. O, Kendi mutlak varlığını, o beşeri imanın içinden Esma’nın tecellileriyle ulaştırır. Yani bir bakıma tıpkı vahiy gibi inzal eder. İnzal olana sadakat göstermek, insani sorumluluğun bir gereğidir. O tecelliler karşısında iman sahibi ‘hayret makamı’ndadır. Bu makamın ehline yaraşan Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in dediğini demektir: ‘O’nu idrakten aciz olduğunu bilmek, O’nu idrak demektir./O’nun Zatının sırrını araştırmak bir tür şirke girmektir.” (İSLAMOĞLU, ALLAH, 56)

 

 

 

Ateistler Bile ALLAH’ın Yokluğunun Kanıtlanamayacağını Düşünüyor:

28-   “Ateist olarak bilinen ünlü düşünürlerden Bertrand Russell (1872-1970) felsefi açıdan kendini agnostik olarak tanımlamıştır. Çünkü ona göre her şeye rağmen elimizde Tanrı’nın yokluğunu kanıtlayacak yeterli bir delil mevcut değildir.” (TOPALOĞLU, Ateizm…, 21)

29-   “Tanrı inancını rasyonel bulmayan bir tavrın kendisi de doğrusu rasyonel olmayacaktır. Çünkü rasyonel kabul edilmeyen herhangi bir kavram hakkındaki hükümlerin (çıkarsamaların) bütünü de rasyonel olmamak riskiyle karşı karşıyadır. Bu durumda ateistlerin kendileri de, kendi ilkelerine göre, akıl dışı bir tutum sergilemiş olacaklardır.

Tanrı inancı başta olmak üzere hemen hemen her konuda bir insanın rasyonel olması mümkündür. Sonucun olumlu ya da olumsuz olması o kadar da önemli değildir. Tanrıya inanan bir kişi inancını akli muhakemeler neticesinde savunabiliyorsa, bu tutumunda da kendi içerisinde tutarlı, kapsamlı, mantıklı ve sistemli ise onun rasyonel olduğunda şüphe yoktur. Aynı şekilde bir insanın da benzeri bir tavırla inançsızlığa varmaya çalışması ihtimal dışı değildir. Dolayısıyla rasyonel olmak, doğmatik olmanın karşıtı olarak bütün insanlara özgü bir tavır olmalıdır. Herhangi bir insanın tekelinde bulunan bir kimlik olarak düşünülmemelidir.

Doğrusu ortada tek bir akıl anlayışı bulunmamaktadır. Farklı düşünürlere göre farklı rasyonalite tanımları vardır. Böyle olunca bazı ateistlerin inancın akıl dışı olduğuyla ilgili tezleri de iyice anlamsızlaşmaktadır. Örneğin, özünde materyalist olan ve maddeyi esas aldığı için aklı her türlü bilginin kaynağı olarak görmeyen bazı materyalistler din konusu gündeme gelince nedense tutum değiştirmekte ve akıl silahına sarılarak dini eleştirmeye çalışmaktadırlar. Kimilerine göre akılla Tanrı’ya gidilmesi mümkün değil iken bir başkasına göre de bundan daha akli bir davranış görülmemiştir.” (TOPALOĞLU, Ateizm…, 61)

30-   “(Plantinga’ya göre) Tanrı’nın varlığı için bir delil bulamadığımızda, Tanrı’nın var olmadığına inanmak rasyonel olarak zorunlu ise, Tanrı’nın yokluğu için bir delil bulamadığımızda O’nun reddine inanmak neden rasyonel olarak zorunlu değildir? Bu iki önermeye karşı bu kadar farklı tutum takınmanın nedeni nedir?” (BATAK, Tanrı’yı…, 387)

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

nahl suresi 75. ayeti tam anlayamamışsnız bayım. burda kölenin birşey veremediği ve diğerininde varlığını paylaşarak isteyerek kendini köleleştirdiği var. köle ile bu adam bir olamaz neden, çünki kölenin hayatı uğrunada olsa köleliğe isyan etmesi gerekir ve bir insanoğlunun emrine girmemesi gerekir. Nasıl okuyup nasıl anlıyorsunuzda böyle saçmalıklar paylaşıyorsunuz kardeşim. Kuranı açıp okuduğunda hiçbir şekilde insan öldürmeyi desteklemez. Suçsuz bir insanı öldüren tüm insanları öldürmüş gibidir yazar. eşitliği adaleti yakınlara bakmayı emreder.  ee din olmasın kuran olmasın tanrı var yaratan düzen sahibi var ama din yok öylemi. din yoksa sorguda yok diğer dünyada yok ahiret diye bişeyde yok. ee napmak lazım asalım keselim çalalım çırpalım dolandıralım, tüm inançlı insanların siz gibi düşündüğünü bir düşünsene ortaya koskocaman bir kaos çıkar düzen  denge kalmaz 1 tek güvenilir insan kalmaz. din var yok ne farkeder. Kuranda yazan sözler geçerlidir kardeşim. bırakın insanlar mutlu oldukları gibi neşe huzur ve inanç içinde yaşasınlar.

KARDEŞ DİYANETİN MAİLİ BAKSIN BAKALIM MUHAMET ESETE BAYRAKTAR BAYRAKLIYA O ZAMAN NASIL DEDİĞİ AÇIK OLARAKGÖRECEK NAPOLYONDAN SÖZ EDİYOR HİÇ İSLAM ALİMLERİNİ MERAK ETMİŞİMİ BU ZAT ENDÜLÜS UYGARLIĞI VAR AVRUPANIN ORTASINDA BAKSIN BAKALIM AVRUPAYA VE ENDÜLÜSE BAKSIN Kİ GELİŞMEYİ İSLAMIN NASIL OLDUĞUNU GÖRSÜN HAKLI DİNİ ORTAÇAĞ DERBEYLİĞİ MANTIĞIYLA KİLİSELERE BAKTII BİR KARANLIK GÖRÜR.ÇÜNKÜ HİRİSTİYANLIK  VE YAHUDİLİK FITRATINI TERK ETMİŞ UYDURULMUŞ DİNLERDİR

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 10 ay sonra...

tamam dine inanmiyor olabilirsiniz ama dini böyle kotuleyip insanların beynını yıkıyorsunuz  inananlara da saygınız olsun siz şimdi dersiniz  yagmurla birlikte yere indik tabi   canım evren canlı canı istemiş dunya yapmıs canı istemiş sizi yapmıs ya 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.