Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Yasam ve Iliski Felsefesi


evrensel-insan

Önerilen İletiler

Sozluk anlami temelinde ayrim ve fark kavramlari ayni kefeye konmakta; boylece olasi bir uzlasinin onu kesilmeye calisilmaktadir.

 

Ayrim, iki seyi birbirinden koparmak, birbiri arasindaki iliskiyi kesmek, iki ayri yon yaratmak ve ayrilanlar arasi savas ilan etmektir. Burada ayiran ise farktir.

 

Fark ise, bir seyin diger seyden farkli olmasidir.

 

Burada isleyen duz mantik" madem farklilar, o zaman ayrilsinlar" mantigidir. Halbuki, evrensel temelde hersey icicedir ve hepsi bir ayninin urunudur.

 

Sorumuz o zaman; ayniyi olusturan farklari ayirmak mi? yoksa ayni temelinde farklari birlestirmek mi? olmaktadir.

 

Insanoglu maalesef, kurmus oldugu dogal dusunce kokeniyle, tarihler boyu farklari hep ayirmayi yeglemis, bu ayrimi korukluyenler ve bunun icin yasami orgutluyenlerin cikarina alet olmustur. Erk savasi, sahsin egoizm savasi, ve butun insanoglunun kendi bunyesindeki savas; hep bu farkin kendini ustun goren bir fark tarafindan ayrimindan ve farklar arasi ustunluk kurma cabasindan cikmistir.

 

Peki farklar varsa, bu farklar nasil bir ayni temelinde ayristirilmadan yasatilacaktir?

 

Iste burada ayniyi yakalayabilmek ve bu ayni temelinde birlesip, butunlesip, beraberlesip birarada olabilmek; bu farka verilecek yeni bakis acisinda yatmaktadir.

 

Nedir bu bakis acisi? Bu bakis acisi, bir ayniyi savunmak ve ayni icin mucadele etmek . Bu ayni numenal insan ve insanligin insan ve insanlik icin dusunce/davranisi, duzeni/sistemidir.

 

Ikincisi, farklari bu ayni temelinde yasatabilmek ve farklar arasi bir fark eliyle; digerlerine ustunluk kurmadan, diger farklari ayirmadan ve yok saymadan tum farklarin farklar esitligi ve antiayrimciligi temelinde birlikte yasam hakki ve dusunce/davranis ozgurlugu tanimaktir. Ayrica unutmamalidirki, ortaya konan her fark, bir farkin ortaya koydugudur.

 

Iste bu yuzden; farkin farkina varmak, ne farki ayirmak ne de gormemezlikten gelmek bir aynilik ilkesidir. Cunku, herhangi bir cikarci farkin, kendi farkinin erkini isteyenin; basarisinin tek yolu, diger farklar arasi dayanismayi kirarak ve farklari kendi icinde yanliz birakarak ve de onlari kullanarak; kendi farkinin hukumdarligini ilan etmesidir.

 

Bunu onlemenin tek yolu; farklarin biribirinden farksiz olusturacagi birlik, beraberlik, butunluk ve aynilik olacaktir. Iste o zaman farklarin icinden hic bir fark kendi farkinin erkine soyunamayacaktir. Boylece farklarin varligi temelinde farklar arasi ayrilmaz butunluk ve beraberlik saglanmis olacaktir.

 

Kendi farkimizi nasil korumak, kollamak savunmak istiyorsak; insan ve insanlik temelli cesitliligin de ortaya koydugu ve genelde kisinin farklarinin disinda kalan farklari ayni kendi farkimiz gibi algilamak ve saygi/anlayis ile karsilamak gerekir.

 

Tek amac farkin numenal insanlik ve insanligina hizmet edip etmedigi olmalidir. Bu temelde insan ve onun insanligina yonelmeyen ve ayrimcilik ve fark erk temelli farklardan arinmak ve soyutlanmak gerekir. Bu da farklarin, birlik ve butunluk temelindeki numenal yetinin verecegi arinma ve soyutlanma savasidir.

 

Uzlasmanin temelide, farklarin insan ve insanliga hizmeti ve birbirinden ayrilmama birbirini destekleme, yardimlasma savasidir.

 

Uzlasan farklarin savasi, uzlasmayi cikarina ters bulan erk duskunu farkin kendi farkini ustun kilma ya karsi verdigi savastir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Insanoglu Birarada ve Beraberce Nasil Yasar?

 

Insanoglunun birarada ve beraberce yasayabilmesi icin; aralarindaki her turlu celiski ve ayrim dogal goruntusunu; oncelikle fark ve iliski dusuncesinin goruntusune tasimasi gerekir.

 

Ilk gorunen celiski; insanoglunun sosyal bir varlik olmasiyla, bencil olarak algilanan kisisel gorunumudur. Insanoglu; dogdugu andan itibaren; bir bakima muhtaclik duyar. Buradan ilk insanoglu sosyalligi, anne ve dogurdugu kendi turu olarak yansir.

 

Bugun bir insanoglunun, en kucuk sosyal birim aileden, en buyuk sosyal birim evren temelindeki beraber ve birlikte yasama dusunce ve davranisinin; algi ve bilinc acisindan pek bir farki yoktur.

 

Bunun icin iki farkli bilinc gerekir. Biri bireysel, digeri insansal. Bu temelde bakildiginda; insansal bilincin, kendisine icinde bulundugu toplumu ve dunyasi tarafindan verilmesi gerektigi ortaya cikar. Ama maalesef; icinde bulundugu toplum da, dunya da; her turlu ayrim icinde yasamaktadir. Dolayisiyle verilen bilinc PARCASAL bilinctir. Nedir, bu PARCASAL bilinc; INSANSALLIGIN BUTUNSELLIGINE ULASAMAYAN BILINCTIR. Yani, dil, din, milliyet, irk, cins, cografya, ulke, toplum, etik, kultur, tarih, koken, gelenek v.s.

 

Butun bunlar; Butunsel degil; parcasal bilinctir. Iste bu parcasal bilinc; derece derece, tum evrensel butunlukteki insanoglunu; biribirinden ayirir. Bu ayrimdan dolayidir ki; insanoglu, kisisel egosunun insanlikdisi ogelerine basvurur. Yani; erk, guc, otorite, iktidar, cikar, ustunluk, v.s. Kisaca YARIS.

 

Iste bugun dogan bir bebegin yasam ve iliskilerini bekleyen hazir bir dunya vardir. Bu dunya; AYRIMLAR, CELISKILER, PARCALAR dunyasidir.

 

Bebegin, butun yapabilmeside; bu dunyaya ayak uydurmaya calismasidir. Iste bu caba BIREYSEL bir cabadir ve Bireysel bilinc gerektirir. Bu bireysel bilinc te; Insansal Butunluk ve iliski temelindedir. Bireyin amaci, bu insansal bilinci yakalamak olursa; sorun kendiliginden cozulur. Cunku bu bilinc; Parcayi, butune; celiskiyi, iliskiye;ayrimida, farka donusturmesidir.

 

Butun bunlar; insanlikdisi bir kaynaga basvurmadan yerine getirilebilir. Kendi parcasinin ve diger parcalarin iliski icinde olabileceginin farkina varmak ve celiskiyi yaratanin; ayrim temelli bir yanasim oldugunun ve aslinda, ayrimi yaratan farklarin, parcalamaya yonelik oldugunun bilincinde olarak; Butunlugun; farkli parcalardan olustugunu ve her farkin butunun ayrilmaz bir parcasi oldugunu bilince cikarmasi gerekir.

 

Iste bu da daha once belirtilen; insansal vicdan ve evrensel saygiyi; bireysel hak ve ozgurluklere uyarlamakla mumkundur.

 

Iste birey bilincine ulasmis bireylerin; bir arada ve beraberce yasayabilmesi; her birey farkinin, insansal butunu olusturan, farkli parcalar oldugunu evrensel butunu de; bu farkli parcalarin beraberliginin farklarini koruyarak saglayacagini gorebilmesi ile mumkundur.

 

Buradaki en onemli unsur; bireyin kendi farkina bir AYRICALIK" tanimamasidir. Iste bu herhangibir AYRICALIK, hem parcalanmayi, hem ayrimi, hem de celiskiyi; dolayisiyle; gucu, otoriteyi, iktidari, bencilligi ve cikari da; beraberinde getirir.

 

Ayricalik; insanoglunu; insanlastirmayan, yerlesmis, alisilagelmis ve otomatiklesmis bir olgudur. Bundan arinabilmek ise; ilk ve gereken bilinc asamasidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dogumdan, Bireye; Bireyden, Insana

 

Bu yazida, sizlere "yasam yolculugunu" aciklamaya calisacagim.

 

Dogum ve doganin iradesinden bagimsiz kendisine verilenler; deri rengi, cinsiyet, ad, soyad, aile, sulale, cevre, ulke, milli koken, dini koken, yap-yapma egitim ve ogretimi, milli kokensel ve dini kokensel degerler, toplumsal degerler, cografi degerler, ailevi degerler, cevresel degerler, genel ve programli, egitim, ogretim, zorunlu arkadas ve okul cevresi, akraba iliskileri,ekonomik degerler, sosyal ve siyasal degerler, etiksel degerler, okunup ogrenilen degerler, tarihi, bilimsel, felsefi degerler, herturlu soyut degerler, v.s.

 

Kisi buyudukce; bu degerleri, ozumseme, karsi cikma, kabul etme, tartisma, dusunme ve davranisa tasima, degerlerin, kendine gore ifadesi, kullanma, iletme, sahiplenme, bu degerlerin "en dogrusunu, iyisini, guzelini, olmasi gerekenini v.s." savunma, baskalarini bu savunulan degerlere, ikna etmeye cabalama, herkesi; kendi degerlerini savunmaya yonelik tartisma ve TUM VERILEN DEGERLERLE, DEGERSEL, INANCSAL, DOGRUSAL IDEOLOJIK VE TEORIK MUCADELE.

 

Ne yazikki; bizim gibi, birey olma ve bireysellik egitimi vermeden yoksun toplumlar icin, hayat yolculugu burada bitiyor.

 

Olmasi gereken, birey yolculugu ise; tum bu dogumdan itabaren verilen degerleri, kendi oz irade ve algi temelinde kendin icin; yeniden duzenleme, gereksizlerinden arinma, gerekli gorulenleri; kendi oz iradenle algilama v.s. KISACA; KENDI KENDINI, dogumdan itibaren verilen degerler yerine KENDI OZ DEGERLERINLE OLUSTURMA. Bireysel kisilik olusturumu.

 

Son asama ise; gerek dogumdan itabaren verilen olsun, gerekse senin kendi oz degerlerin olsun; butun bu degerlerin, birer; ayrimcilik, bencillik, cikar, mucadele, TANRISAL, DOGRUSAL, INANCSAL, degerler oldugunun bilincine varma ve sanki, yeniden doguma doner gibi; insanlasmak ve insanlik sunmak adina; tarihi tamamen geri cevirerek; tum bu elde edilen degerlerden bir bir arinma ve hemen hemen her degerde, serbest dusunur olabilme.

 

Bu arada; bireysel sayginin, hak ve ozgurluklerin bilincine varabilme; gercek ve dogru farkinin bilincine varabilme ve, tum ctetolojik ve evrenssel koken ve temele ait dusunce ve davranisin vasfina ererek; bu dusunce yapisinin, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte iceriginin bilincine vararak; bireysel temelde; tum bu insanozunun disindaki degerlerden arinma mucadelesi. Yani, birey bilinci almis yapiyi; bireysel olarak insanlastirmaya yonelme.

 

En azindan, belki olum (olmek) gelmeden; hic olmazsa; bazi degerlerde insan olmanin ozde ne oldugu, tadilmis olur.

 

Iste, yasam yolculugu; dogumdan, bireye; ve bireyden, insana dogru uzanan, yalniz, yorucu, zevkli, inisli cikisli, ama devamli ilerleyen bir yolculuktur. Once veri ile baslar, sonra algi ve kendinleme ile devam eder, sonra tum verilerin curutulmesi ve yanlislanmasi algisi ile, verilerden, arinma, ihtiyac duymama, ile; tamamen farkli kulvarda giden bir yolculuktur.

 

Cok ilginctir, biryerde; tum yasam yolculugu, bir bebegin dogumda dile gelip"ben insanim, bana bu verileri bosuna vermeyin cunku bu veriler beni insan olmaktan alikoyuyor, uzaklastiriyor, bana ayrimciligi, bencilligi, cikari, ve herturlu insan olmayan degerlerle bir yasam surmemi benden istiyor, o yuzden; hic zahmet etmeyin. Birakin, beni kendi halime; ben bir birey olarak; bireysel temelde; tum insan olan ve insanlik sunan evrensel degerlerle yasam ve iliski sureyim" Iste, dunyanin neresinde olursa olsun, bir dogan bebek bunu diyebilse; tum yasam yolculugu cok degisik olur. Tum dogan bebekler, bunu diyebilse; dunya da degisik olur. En azindan, bir bebek yasam yolculugunu GERIYE DOGRU DEGIL; ILERIYE DOGRU yapar. Halbuki, dogan bebege; dogdugu andan itibaren insan diyorlar. Iste bu ilk ve dile gelmeyen veri. Tum yasam yolculugu da; bu veriyi almak icin geciyor. En azindan, birey bilinci alabilmis olan icin, bu olanak doguyor. Bence ilk alinmasi gereken bilinc te; BELKI INSAN OLARAK DOGUYORUZ AMA INSAN OLMAK ICIN YASIYORUZ.

 

En azindan; bize verilen bu ilk, gorunussel ve ayrimsiz verinin anlamini kendimize vermek icin, onun ozunu ozde algilamak icin; yasam yolculugu yapalim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yasam ve Iliskiyi Ogrenmek ve Bilincli Yasamak

 

Turkiye'nin herkesin"deprem Dedesi" olarak tanidigi, kisinin meshur bir sozu vardir" Depremle yasamayi ogrenecegiz" Bu soz aslinda; depremle yasama bilincini veren bir cumledir.

 

Her birimiz, birer kisi olarak; baska kisilerde olmayan hem ozel, hem de degersel ogelere sahibiz. Eger herkes kendi basina yasiyor olsaydi. Herkes kendi ozelligiyle yasardi. Ama, maalesef; yasam ve onun iliskisi kisisel degil toplumsaldir. Bu ne demektir? Herbirimizin toplumun bir parcasi olarak; beraber yasamasi demektir. Peki kisiselligimiz? Iste o da bizim toplumdaki ozel yerimiz.

 

Eger bir arada yasayacaksak; ayni deprem dedenin dedigi gibi "bazi seyleri ogrenmek" zorunda ve durumundayiz. Bunun en onemli nedeni; hem kendi yasam ve iliskilerimizi kolaylastirmak hem de beraber yasayacaklarimizla; birlikte, beraber ve ahenk icinde yasamak.

 

Genelde bir kisiyi, diger kisiden farkli kilan ve onu ozel yapan sey nedir? O kisinin; kendisine ait yetismisligin verdigi; milli-dini, kokensel, ahlaki, geleneksel, ailevi v.s. degerlerdir. Iste bir toplumun icinde; bu ozelliklere farkli olarak sahip ve her biri kendi icin ozel; kisiler yasar. O zaman; herseyden once; kendimizden farkli degerlere sahip kisilerle birlikte yasamayi ve iliski kurmayi ogrenmeliyiz. Bu ne demektir? Bunun anlami sudur. Herkes; kendi degerlerini ortaya koyabilmenin yaninda; beraber yasamakta oldugu ve kendi degerlerini tasimayipta farkli degerler tasiyan kisileride saygi ile karsilamayi ogrenmelidir.

 

Bunun yarari iki turludur. Diyelim siz muslumansiniz ve sizin bir Alevi arkadasiniz var? Nasil bir arada yasamayi ogreneceksiniz? Cok basit. O sizi size ait olan degerlerle algilayacak; siz de onu ona ait olan degerlerle algilayacaksiniz. Bunun yarari, ne olacak derseniz; birbirinizi ne kadar detayli tanir ve algilarsaniz ve birbirinizin degerlerine karsilikli ne kadar saygili olursaniz, iste o zaman o beraberlik yurur. Bu bir Turk-Kurt birlikteligi, bir teist-ateist birlikteligi v.s. kisaca; tum dogrusal inancsal ve ideolojik, yetisim, koken, ahlak, gelenek v.s. farklarinin birlikteligi anlamini tasir.

 

Bizim, Anadolu'muzun tarihsel gelenegi, birikimi, gozlemi; zaten tam da bu ahenk ve mozaik farklari icin; "bicilmis kaftan" cografyasidir.

 

Bu su demektir. Ozel birer kisiler toplulugu olarak; farklarimizin getirdigi farkli degerlerimizle birlikte yasamayi ogrenmeliyiz. Ayni "deprem dede" nin dedigi gibi; eger depremle yasamayi ogrenmezde; deprem icin gerekli tedbir ve onlemleri almazsak, ne olur? Deprem bize; depremle yasamayi ogrenmemisler olarak, "pahaliya patlar" Iste burada da; eger; farklarimizin getirdigi farkli degerlerimizle birlikte yasamayi ogrenmezsek; bu da bize toplum olarak "pahaliya mal olur" nasilmi?

 

Gereksiz, mucadele ve savasim yaparak, biribirimizi kendi dogrusal degerlerle degerlendirip, baska degerlere hak tanimamak, boylece, kutuplasmak, bolunmek, biribirimizi otekilemek ve geneliyle; huzursuz, gecimsiz, tedirgin, korkulu, yasam garantisi olmayan, v.s. bir toplum yaratmak.

 

Iste boyle bir toplumun; ne ulkemize, ne ulke halkina, ne de ulke icindeki herbir bireye zarardan baska birsey getirmeyeceginin bilincinde olmak lazim. Ustelik; bizim bu gecimsizligimizi; bir koz olarak kullanip; bizi tamamen biribirimizden ayirmak isteyen, ideolojilere, inanclara da paye vermek.

 

Sonucta unutmamak gerekir. Insanoglu, sosyal ve toplumsal yasam ve iliski surdurmek zorunda olan bir varliktir. Birakalim toplumu, iki kardes, akraba, aile uyesi v.s. de bile; bu ogrenim gecerlidir. Cunku bu ogrenimin bilincine varir ve bu ogrenimi uygular ve ogretirsek; degil; iki kisi olarak ya da sadece Anadolu olarak; dunyanin herhangibir cografyasinda bile; yasam ve iliski zorlugu cekmeyiz.

 

Demekki, bu "birlikte yasamayi ogrenmek" bize yasam ve iliski olarak; dunyanin her cografyasinin kapisini acar. O yuzden de; bu ogrenim-ogretim, bilgi, birikim ve bilinc; hem bireysel, hem insansal, hemde evrensel bir uclemin saglanmasinin caldigi kapidir.

 

Su andaki Turkiye'mizin icinde bulundugu durum; tamda bu ogrenimin ogretimin en ihtiyac duyuldugu donemdir. Her bir kisi; sapkasini onune koyup "ben, kendi farklarimin farkli degerleriyle birlikte; icinde yasadigim toplumdaki kisilerin benden farkli farklarinin degerleriyle birlikte yasamayi ve iliski kurmayi biliyormuyum?" sorusunu sormasi ve bir an evvel bu soruyu olumlu cevaba ve bilince cevirerek; yasam ve iliskisine devam etmesi gerekiyor. Yani; deprem olmadan; onlemlerin ve tedbirlerin alinmasi ve bu konuda her ozel kisiye dusen tek tek gorev ve sorumluluk.

 

Ustelik, bu konuda o kadar sansliyizki; belki de Anadolu topraklarindan baska; yeryuzunde, bize bu birlikte yasamayi ogretecek, tecrube, birikim ve bilgiye dayanan toprak parcasi yoktur. Sadece etrafimiza bakmamiz, yasli akraba ve cevreyle konusmamiz ve eger mumkunse ulkemizin topraklarini gezerek gozlemlememiz, kosedeki kahve de ki birlikteligi gozlemlememiz v.s. yeterli olacaktir.

 

Yeterki, birlikte yasamayi ve iliski kurmayi ogrenmek isteyelim ve bu istemi dusunce ve davranisa tasiyalim. Anlayis, olgunluk, hosgoru, misafirperverlik, alcakgonulluluk, alicenaplik, dostluk, arkadaslik, komsuluk, destek, yardim, v.s. duygu ve dusuncesiyle.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birarada ve Beraberce Yasamak Uzerine

 

Insanoglunun birarada ve beraberce yasayabilmesi icin; aralarindaki her turlu celiski ve ayrim dogal goruntusunu; oncelikle fark ve iliski dusuncesinin goruntusune tasimasi gerekir.

 

Ilk gorunen celiski; insanoglunun sosyal bir varlik olmasiyla, bencil olarak algilanan kisisel gorunumudur. Insanoglu; dogdugu andan itibaren; bir bakima muhtaclik duyar. Buradan ilk insanoglu sosyalligi, anne ve dogurdugu kendi turu olarak yansir.

 

Bugun bir insanoglunun, en kucuk sosyal birim aileden, en buyuk sosyal birim evren temelindeki beraber ve birlikte yasama dusunce ve davranisinin; algi ve bilinc acisindan pek bir farki yoktur.

 

Bunun icin iki farkli bilinc gerekir. Biri bireysel, digeri insansal. Bu temelde bakildiginda; insansal bilincin, kendisine icinde bulundugu toplumu ve dunyasi tarafindan verilmesi gerektigi ortaya cikar. Ama maalesef; icinde bulundugu toplum da, dunya da; her turlu ayrim icinde yasamaktadir. Dolayisiyle verilen bilinc parcasal bilinctir. Nedir, bu parcasal bilinc;kisinin, bir olarak insan olmanin numenal butunlugune ulasamayan bilinctir. Yani, dil, din, milliyet, irk, cins, cografya, ulke, toplum, etik, kultur, tarih, koken, gelenek v.s. farklarinin farkina varamama ve sadece kendi farkini one cikarma, ustun kilma v.s. bilincidir.

 

Butun bunlar; Butunsel degil; parcasal bilinctir. Iste bu parcasal bilinc; derece derece, tum evrensel butunlukteki insanoglunu; biribirinden ayirir. Bu ayrimdan dolayidir ki; insanoglu, kisisel egosunun insanlikdisi ogelerine basvurur. Yani; erk, guc, otorite, iktidar, cikar, ustunluk, v.s. Kisaca yaris.

 

Iste bugun dogan bir bebegin yasam ve iliskilerini bekleyen hazir bir dunya vardir. Bu dunya; dogal zihniyetten dolayi, ayrimlar, cikarlar, celiskiler ve parcalar dunyasidir.

 

Bebegin, butun yapabilmeside; bu dunyaya ayak uydurmaya calismasidir. Iste bu caba kisisel bir cabadir ve Bireysel bilinc gerektirir. Bu bireysel bilinc te; Insansal Butunluk ve iliski temelindedir. Bireyin amaci, bu insansal bilinci yakalamak olursa; sorun kendiliginden cozulur. Cunku bu bilinc; Parcayi, butune; celiskiyi, iliskiye; ayrimida, farka donusturmesidir.

 

Butun bunlar; insanlikdisi bir kaynaga basvurmadan yerine getirilebilir. Kendi parcasinin ve diger parcalarin iliski icinde olabileceginin farkina varmak ve celiskiyi yaratanin; ayrim temelli bir yanasim oldugunun ve aslinda, ayrimi yaratan farklarin, parcalamaya yonelik oldugunun bilincinde olarak; Butunlugun; farkli parcalardan olustugunu ve her farkin butunun ayrilmaz bir parcasi oldugunu bilince cikarmasi gerekir.

 

Iste bu da daha once belirtilen; insansal vicdan ve evrensel saygiyi; bireysel hak ve ozgurluklere uyarlamakla mumkundur.

 

Iste birey bilincine ulasmis bireylerin; bir arada ve beraberce yasayabilmesi; her birey farkinin, insansal butunu olusturan, farkli parcalar oldugunu evrensel butunu de; bu farkli parcalarin beraberliginin farklarini koruyarak saglayacagini gorebilmesi ile mumkundur.

 

Buradaki en onemli unsur; bireyin kendi farkina bir "ayricalik" tanimamasidir. Iste bu herhangibir ayricalik, hem parcalanmayi, hem ayrimi, hem de celiskiyi; dolayisiyle; gucu, otoriteyi, iktidari, bencilligi ve cikari da; beraberinde getirir.

 

Ayricalik; insanoglunu; insanlastirmayan, yerlesmis, alisilagelmis ve otomatiklesmis bir olgudur. Bundan arinabilmek ise; ilk ve gereken bilinc asamasidir. Ayricalik yerine farklarin farkinin birbirini tamamladigi algisi hem fark bilincini ve farkindaligini hem de farklarin birbirinden ayrilmama bilinc ve farkindaligini getirir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrensel-Insansal Toplum

 

Bir toplumun evrensel ve insansal duzeyde birarada ve beraberce yasam ve iliski surebilmesi ve her turlu dusunce ve davranis sergileyebilmesi icin; Evrensel hukuk duzeninin sistemine, kurumlasmasina, korunmasina gelistirilmesine gereksinim vardir.

 

Evrensel hukuk duzeni her turlu konuda antiayrimci ve her turlu farkin farklarinin farkinda olarak esitligi, savunusu, takibi, tanimi ve temsilini saglayacak insan haklari algili ve toplumunun her bir bireyini birey-insan farkindaligi, bilimsel-bilissel-bilgisel-kavramsal zihniyeti, saygi-vicdan bilinci, bireysel hak ve ozgurlukler tanimi ve bireyin hak ve ozgurlukler talebi temelinde egitim, ogretim, ogrenim ve yetistirim verebilme duzeyinde olan bir sistemdir.

 

Her bir kavramina konusuna ciltler yazilabilecek ve genelde cok yonlu bir bilgi ve bilinc temelli dusunce alisverisine yol acacak bu kavram ve degerlerin nasil bir anlam ve icerikte olacagi ve bu anlam ve icerigin, insanin zihinsel ufkunun sinirsizligi ve serbestligi temelinde her turlu evrensel-insansal gelismesini ve yenilenebilmesini cagdaslasmasini bilim, teknik, felsefe ve dilde saglayacagini her bir beyin kendi duzeyince sorgulamali ve onermelidir.

 

Yukarida gecen bu kavram ve konularin insan ve insanligin yasam ve iliski dusunce ve davranis sistem ve kurumlasma adina onemine kisaca deginecegim.

 

Birey-insan farkindaligi; Insan olarak dogan ve yasam suren dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, mustakil var olan varligin; kendisini madde, meta, mal, kole, emir kulu, tanri kulu, hayvan, atom v.s. olarak degil; bir insan ve onun en kucuk bolunmez parcasi birety olarak algilamasi.

 

Insan Haklari algisi: Bu farkindaligi algilamis olan bir bireyin insan birlikteliginde yasam ve iliski surebilmesi ve dusunce ve davranis ortaya koyabilmesi icin, haklarinin oldugunun farkina varmasi. Haklarin en basinda da yasamak ve yasatmak hakki.

 

Saygi-vicdan bilinci: Buradaki vicdanin, bireyin kendi dahil hic kimseye zarar vermemesi, mudahele etmemesi, karismamasi, baski kurmamasi, empoze etmemesi, zorlamamasi v.s.

 

Buradaki sayginin da, bireyin kendi dahil her turlu dusunce ve davranis ve de yasam ve iliskiden kaynaklanan numenal yeti degerleri farkinin farkina varmasi, kendininki dahil, hic bir farki digerine gore one cikarmamasi, hic bir farki yok saymamasi ve kendi farkindan yola cikip diger farklari degerlendirmemesi, kendi farki dahil her bir farka ayni mesafede olmasi, farklari ayirmadan ve birbiri ile ust/alt guc hakimiyet v.s. temelinde yaristirmadan kollamasi, korumasi ve vicdan bilinci temelinde her turlu zarar verenlerini sorgulayarak onlardan arinmasi ve kurtulmasi.

 

Bireyin hak ve ozgurluk talebi: Iste bu yukaridaki, algi, bilinc ve farkindalik temelinde toplumun en kucuk birimi olma vasfiyle, her turlu yasam ve iliski, duzen ve sistem, kurum ve kurumlasma, tanim ve temsil icerikli hak ve ozgurluklerini evrensel hukuk temelinde talep etmesi ve bunun elde edilme mucadelesini vermesi.

 

Bireysel hak ve ozgurlukler tanimi: Bireyin hak ve ozgurluk talebinin, ve elde edilme mucadelesinin baska bireylerin hak ve ozgurluk alanina mudahele etmemesi adina; bireyin kendi hak ve ozgurluk talebi ve mucadelesi yaninda; bireyselolarak diger bireylerin de hak ve ozgurluk mucadelesini ve talebini tanimasi temsil edilmesini istemesi ve kendi hak ve ozgurluklerini elde edebilmesinin mucadelesinin bireysel hak ve ozgurlukler mucadelesi oldugunu algilayarak vermesi.

 

Butun bunlar bizlere bazi onemli noktalari algilatiyor.

 

Birincisi hak ve ozgurluk talebi, baskalarinin hak ve ozgurlugunu elinden almayi icermez. Baskalarini kendi hak ve ozgurlugunun dayatilmasini, baskisini, mudahelesini icermez.

 

Kisaca hak ve ozgurlukler hem bireyin adina hem de bireyseldir. Her birey kendi bireysel hak ve ozgurluklerini baska bireyin hak ve ozgurluk alanina girerek yerine getiremez.

 

Iste tum bu farkindalik, bilinc, algi, tanim, talep, kollama, koruma, elde etme mucadelesinin temelinde kendi hak ve ozgurluklerini baskalarina empoze etmeme ve kendi her turlu farkini baskalarina hakimiyet kurmada kullanmama yatar.

 

O zaman kimsenin kendi dusunce ve davranisini, yasam ve iliskisini kimse uzerinde baski kurmaya, mudahele etmeye, zorlamaya v.s. ne hakki ne de ozgurlugu yoktur.

 

Iste hak ve ozgurlugun bireyligi ve bireyselliginin toplumsal bir arada antiayrimci olarak yasam ve iliski surmesi bu demektir.

 

Bu da bize kimsenin tek basina, yalniz yasamadigini her turlu sosyal, etik, ideolojik, inancsal, dogrusal farklari tasidigini ve hic bir farkin digerini biribirinden ayirmamasi ve kendi farkini digerine ust/alt kilmamasini gosterir.

 

Buradan da en onemli konu olan bireyin evrensel-insansal zihniyeti ortaya cikar.

 

Bilimsel-bilgisel-bilissel-kavramsal Zihniyet: Insanin ve onun birimi bireyin evrensel-insansal bir toplumda diger bireylerle birarada ve beraber yasayabilmesi adina; bilimsel, bilissel, bilgisel ve kavramsal zihniyet ile yetismesi, egitilmesi, ogretimi ve ogrenimi gerekir.

 

Bunlar kisaca, evrende epistemolojik olarak bildiren ve belirten faktorun insan oldugudur. Insanin her turlu ufkunun sinirsizligini ve serbestligini saglayacak olanin algi gozlem ve bilgi oldugudur. Bu konudaki her turlu bilginin sadece ogrenimi degil; farkindaliginin ve bilincinin gerekli oldugudur. Yani bilissel bilgi sahibi olmak durumudur. Iste butun bunlar da cagdas, guncel, yeniligini kaybetmeyen bilimsel temeldeki yontem, mantik ve numenal yeti kullanimi gerektirir.

 

Iste butun bunlarin getirecegi somut ve teknik duzeyin kullanimi da ihtiyac temelinde bir serbestlik ve ortaklik demektir.

 

Baslik insan temelli bireyin elinde tek kullanim ve yonlendirim degeri olan yasamini ve yasaminin her turlu iliskisel ve sistemsel icerigini icermektedir.

 

O yuzden konu ve kavramlar cok onemli ve bunu saglayacak duzeyde, cagdas insanlik iceren ve noksansiz olmalidir.

 

Aksi kim nerede hangi cografya ve toplumda nasil ve ne farklarla yasarsa yasasin, yasamini kendi yasamayacak, sadece kendisine sunulan yasami yasayacak ve yasatildiginin bilinc ve farkina varamayacaktir.

 

Yasamini algilamak, yasamak tanimak yerine; yasatilan hayatin her turlu iliskisel sorunlarina maruz kalacaktir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

"Ozgur" Dusunce Ile "Ozgurluk Taniyan" Dusunce Farki

 

Bugun dunyamizda, birey bilinci almis toplumlarin olusturdugu ulkelerde, genellikle hak ve ozgurlukler taninmaktadir. Bilhassa Avrupa' toplumu genelde Hristiyan dininin Inancina sahip oldugu halde, ne kendi bireylerini, ne de ulkelerindeki etnik gruplari, hem yasam da, hem de egitimde bir inanc zorlamasina tabi tutmazlar.

 

Kisilerin ne dogumdan verilen belgelerinde, ne de passaportlarinda, dini inanc hanesi yer almaz. Cunku dusunce, dini inancin bireysel bir secim oldugunu algilayacak kadar gelismistir.

 

Sonucta bu "ozgurluk taniyan" dusunce, o kadar yerlesmistir ki; hangi hukumet politik olarak iktidara gelirse gelsin, bu konuda bir ideolojik degisim uygulayamaz. Cunku devletin bu temelde bir ideolojik inancsal tarafi mumkun degildir.

 

Dini inanclarin bireysel degil de; toplumsal olarak algilandigi ulkelerde ise, boyle bir dusunce mevcut degildir. Ustelik, gelen ideolojik inancsal hukumetler, bu boslugu, kendi ideolojik amaclari icin, arac olarak kullanirlar.

 

Bir dusuncenin ise, "ozgurluk tanimasi" o dusuncenin kendisinin ozgur oldugu anlamini tasimaz. Sonucta ozgurluk taniyan dusuncenin de, kendini icine hapsettigi bir ideolojik inanci vardir.

 

Ozgur dusunce ise, bir bireye, dogumdan itibaren verilen tum ayrimci dini, milli, toresel, ahlaki v.s. kisaca etiksel ve ideolojik inancsal tabu ve degerlerden arinmasi ve bu degerlerin insan ve insanlik icin, ayrimci bir unsur oldugunun bilincine varmisliktir.

 

Ama sunu da unutmamak gerekir ki, eger bir ulke dusunce olarak ozgurluk tanima bilincine erismemis se; o ulkede, ozgurluk ve haktan bahsetmek, sadece politikaci agziyla oy toplamak icin yapilan bir propagandadir. Bu da mantiksal olarak, gercek ozgur dusuncenin; ancak, ozgurluk taniyan dusunce toplumlarinda yasayanlardan ve orada yetisenlerden cikacaginin bir delilidir.

 

Bu da bize, dunyadaki ulkelerin birbiri ile olan duzey farkindaki yerlerinin kolayca algilanmasini saglamaktadir.

 

Ozgur dusunce icin, dusuncenin ozgurluk tanimasi sarttir.

 

Ozgur bir dusunceyle dusunen bir beyin; ayni zamanda bulundugu toplumda ve de dunyanin herhangibir cografyasinda da ozgurlugu taniyan ve ozgurluk taniyan bir dusuncedir.

 

Ozgurluk taniyan bir dusunceyle dusunen beyin ise; eger bu ozgurluk tanimasini, kendi dogrusu temelinde, ayrimci bir ideolojik inancsal temele oturtmussa, ozgur degildir. Ozgurlugunu, inandigi ideolojisinin dogrulariyla sinirlamistir. Ozgurlugu, ideolojik inancsal baska bir dogruya baglanabilir. Ama; bu degisim, dusunceyi ozgur kilmaz.

 

Hem ozgur dusunce, hem de ozgurluk taniyan dusunce, belirli bir birey bilinci gerektirir. Sonucta her turlu farkli haklarin yasam ve iliskilerde sunumu ve uygulamasi, haklarin ozgurlugu, ancak ozgurluk taniyan dusunce temelinde mumkundur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yasam ve Iliskinin Hayati

 

Bir birey olarak; dogumunda insiyatif kullanilmayan ve olumu de, kendi olarak yasanmayan; yasam ve iliskinin; hayati bir dokuzludur.

 

Once bu dokuzluyu siralayalim.

 

Fark edim, ulasim, yanasim, kullanim, paylasim, degisim, donusum, baskalasim ve olusum.

 

Iste yasam ve iliskinin, hayati; bu dokuzludan ibarettir. Onemli olan; bir birey ve birey bilinci almis insanin en kucuk birimi olarak; bu dokuzlunun, hic bir ogesini; kendi kontrol ve yonlendirmenizden baska; baska bir kontrol altina ve baska bir yonlendirmeye, terk etmeyecek kadar, bilincli olmaktir.

 

Burada dikkat edilmesi gereken kavramlar; sahiplik, aitlik, ayrimcilik, bencillik, otorite ve cikardir. Eger bunlar; oge olarak uygulanirsa; sizi, kendi kararlarinizi kendiniz verseniz, kendinizi kendiniz kontrol edip; yonlendirseniz bile; bireysel degil, bireyci yapar.

 

Once, seyi, ki bu sey insan olma ve insanlik sunma ile ilgili hersey olabilir. Yani, dusunce, davranis, kavram, ifade, algi v.s. fark edeceksiniz. Sonra, ona ulasacaksiniz. Sonra yanasacaksiniz. Sonra kullanip, paylasacaksiniz. Ki bunlari yaparken, siz; ya da siz fark etmeden, baskalari; onu, degistirecek, donusturecek, baskalastiracak ve sonunda; her halukarde, hem siz, hem de baskalari onu olusturacak. Sonra, bu olusmus yeni seyi; tekrar fark edeceksiniz ve ...

 

Iste tum yasam ve iliski boyu; bir bireyin hayati, bu suregelen surekli sureliligi, kovalama ve mumkunse; her olusumunu, yasayabilmek olacak.

 

Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise; olusum halindeki seyi, fark ederken; eger, ona ulasim; sizi bir birey olarak, bireyci kilacaksa, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte kilacaksa; o olusumu, farkeder etmez, ondan kurtulusa yoneleceksiniz. Bu farkindalik; iki turludur. Ya kendi dusunceve davranis bunyesindeki bu kurtulma geregini duyacaginiz seyi fark edersiniz, tabiki kurtulumu size zarar vermiyorsa; ya da sizin disinizda, size ulasmakta olan bu kurtulma geregini duyacaginiz seye; ulasmayarak ve yanasmayarak, bertaraf edersiniz. Tabi size olan zararinin farkina varirsaniz.

 

Iste bu olusumun; kendi dusunce ve davranisinizdaki fark edimi ve kendi dusunce ve davranisiniz disindaki fark edimi; bu dokuzlunun temelini teskil eder. Cunku ya fark edip; ulasacaksiniz; ya da fark edip; uzaklasacaksiniz. Bu secim sizin. Yalniz, insanolmaya ve insanlik sunmaya gore; yapinizda olan; insan ozunuze, bu fark edime karsi nasil tavir almaniz gerektigini sorarsaniz; o size cevap verecektir.

 

Sizin, bir birey olarak; tum cabaniz, size verilen her turlu degeri kendi oz iradenizle ve insan olmak ve de insanlik sunmaya gore, nedenleyip-sorgulamak ve paralelinde bu fark edimin farkina varmak. Gerisi zaten, ya ulasim; ya da uzaklasim-uzaklastirim, olacaktir.

 

Iste yasam ve iliskilerin hayati ve bu hayatin; sizin bireysel kontrolunuzde olmasinin altinda yatan mentalite, budur.

 

Butun bunlari yaparken de; gercekleri fark etmek ve gercekci olmak adina; fark edemeyenleri de, onlarin kisisel degerleri olarak, saygi ile karsilarsiniz.

 

Cunku, fark edim, konusu; bireyin kendi bireysel insiyatifindedir. Bir birey fark edemezse, baska bir bireyin ona farkettirmesi mumkun degildir. Bunun ugrasisi ise; empoze ve baski olurki; bu da insanlikdisidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Insanoglunun yasam ve iliskisine hayat veren ogeler vardir. Bu ogeleri soyle siralayabiliriz. Beyin, dusunce, kavram. Bu uc ana oge; biribirine zincirleme baglidir. Fakat konu davranis olunca; ilk kavram gelir. Yani ne kavramin kendisi, ne beyin, ne de dusunce; kavram olmadan ortaya konamaz. Beyin ise; kavrama bagli olmakla birlikte; dusunceye bagli degildir. Yani, kendi basina hatta kavram yerine; bir isaretle bile ortaya konabilir. Dusunce ise; ortadadir ve arabulucudur. Hem beynin fonksiyonudur, hemde kavramin yaraticisi.

 

Bu uc ogeyi niteleyen sifatlar ise; oznel-nesnel;ozel-genel;ozsel-gorunussel ve somut-soyuttur. Iste bu sekizli sifatla yasam ve iliski hayat bulur.

 

Eger bu sifatlari; ana uclu ogelerimize uygularsak; beyini ifade icin, sifatlarimiz; somut, nesnel,genel, ve gorunussel; burada ilginc bir nokta vardir. Aslinda beyin bir ic organdir ama ozsel degildir. Cunku herhangibirseyi; baska birsey ortuyorsa ve ortunun altindaki; gorunur hale getirilebiliyorsa; o ozsel olamaz. Bunun bir nedeni de; ozsel'in soyut oldugudur. Beyin somut bir organdir.dusunceyi ifade eden sifatlarimiz; soyut, oznel, ozel ve ozseldir.

 

DUSUNCE BEYNIN BIR FONKSIYONU OLMASINA RAGMEN; SIFAT OLARAK; BEYNE TERS SIFATLARLA IFADE EDILIR. Sifatlar konusunda ise; hem beyni hemde dusunceyi iceren ozellik, kavramdadir. Yani kavram; bu sekiz sifati da, icerir. Bunun bir nedeni de; kavramin; hem kendini, hem beyni, hemde dusunceyi ortaya koyabilmesidir.

 

Demekki; KAVRAM OLMADAN, KAVRAMIN KENDI DAHIL; INSANOGLU HICBIRSEYI ORTAYA KOYAMAZ. Isaretle, gosterebilir, ama; ISARETTE BIR KAVRAMDIR. Cunku her kavram; bir seyi ifade etmek icin kullanilir.

 

Burada da; bir sorun goze carpar. Herseyi ifade etmek icin kullanilan kavram; aslinda IFADE ETMEK ISTEDIGIYLE OZDESLESMISTIR.

 

Soyle bir ornek verelim; "Kalem" dedigimizde, neyi ifade ederiz? K-A-L-E-M dil kuralini mi? KALEM KAVRAMINI MI? Yoksa; KALEM OLARAK ISARET EDILENI MI?

 

Iste insanoglunun sorunu; bu icice olan uclemi, otomatikman teke indirgemek ve tek olarak kesistirmektir. Cunku KALEM DENINCE, ISARET EDILEN ANLASILIR. Tabi buradaki isaret; beyin kalemin resmini hafizaya cizene kadardir. Bir kere resim hafizaya cizildi mi, artik kalem denince; isaret edilen ortada olmasa bile, hafizadaki resim dusunceye yansir.

Belki; somut-nesnel ve gorunussel olarak isaret edilmislerde sorun yoktur.

 

Ya isaretimiz soyuta ise; iste butun sorunda burda baslar. Ornekleyelim. "Sevgi" denince ifade edilen uclem nedir? Birincisi; S-E-V-G-I-, Ikincisi SEVGI KAVRAMI peki ya ucuncusu; isaret edilen nerde?

 

Iste bu sorunun cevabi iki turludur. Birincisi; isaret eden kendine gore mutlaka, hafizasinda sezgi veya inanc olarak sevgiyi resmetmistir ve o resmi algilamistir. Peki nerede algilamistir? Iste burasi da; ilginctir? Kendisine sevgi resmini hafizasinda canlandiran bir somut ifade edilene, yani; erkege, disiye, anneye, babaya, kitaba, cicege v.s.

 

Burada da bir sorun vardir. Nedir sorun, sorun iletisimdir. Eger ifade edilen, yada isaret edilen; kendi gibi bir insanoglu degilse; sorun yoktur. Neden? Cunku, isaret edilenin karsilik verme icerigi yoktur.

 

Ya isaret edilen, kendi gibi bir insasnogluysa; iste sorun buradadir. Nedir sorun? Bu isaret tek taraflidir. Yani; sadece sevgi kavramini hafizasinda canlandiran ve onu bir somuta-insanogluna-ozdeslestiren adina vardir.

 

Peki, ya uzerine ozdeslestirilen insanoglu? Eger o da, ayni sevgi kavramini; ayni ilk kisininki gibi resmedip; kendisini isaret edeni isaret ederse o zaman sevgiler cakisir ve sorun yoktur.

 

Peki; bu tip bir resmetmenin ve karsilikli isaret etmenin %'si nedir dersiniz? Belki sans oyunu oynasaniz, kazanma sartiniz, bu %' den daha fazladir.

 

Iste bu ornekte gosterirki; Birincisi; SOYUTLAR, INANCLAR; MUTLAKA RESMEDILEREK ISARETLENDIRILIR. Iste dogrunun devreye girdigi yer burasidir. Yani; "ben sevgi soyutunu; dogru resmedip; dogru bir sahisa isaret ettim mi? Peki cevap nedir? Cevap gene soruyu sorana aittir. Ya "evet, dogrudur" ya da "hayir yanlistir" temelinde bir inanc uretir. Eger "hayir, yanlistir" inanci uretirse; ya resmettigi sevgiyi, ya da isaret ettigi sahsi sorgular. Eger cevap "Evet, dogrudur" inanci ise; o zaman da sevgisini; dusunceden o isaret ettigi sahsa karsi ve resmettigi sekliyle; davranisa tasir. Burada da, sorun; uzerine isaretlenenin; bu resmi algilayip algilamamasidir.

 

Iste, yasam ve iliskinin; hayatindaki en zor ogeler soyutlardir. Isin aci tarafi; hem yasamimiza hemde sosyal-siyasal-toplumsal birlikteligimize, duzen ve sisteme yon ve yontem verirler. Ideolojiler ve teoriler, hep soyut-inancsal-dogrusal temeldedir. Yukaridaki sevgi ornegini dikkate alarak; varleyleyin cumbusu.

 

Iste bu cumbus, insanoglunun kalicilasmis, alisilagelmis ve otomatiklesmis hayat ogesinin basindadir. Tum kisilik degerlerimiz, kimlik degerlerimiz, ve akliniza gelen herturlu degerler, soyut degerlerdir. Yine sevgi orneginden yola cikarak; bir hayal edin, bakalim soyut iletisimi.

 

Insanoglunun; dogal dusunce koken ve temeli; soyut yasamdan kurtulamadikca; insanoglunun birbirini algilamasi cok zordur. Cunku, soyut iletisim; BIR ILETISIM DEGIL; TEK TARAFLI ILETIDIR.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.