Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Egemenlik "Kayitsiz/Sartsiz" Kimin/Neyin dir?


evrensel-insan

Önerilen İletiler

Soruyu en genis olan evren ya da dunya doga v.s. ile degil, en kucuk parca olan ve henuz bilimsel olarak ortaya konan genetik ya da atomik parcaciuklar olarak degil ve hatta tum insanoglu turu olarak da degil; sadece bir ulke ve onun toplumu ve farkli halklari nin hak ve ozgurlugu yasami iliskisi duzeni ve sistemi kurum ve kurumsallasmnasi v.s. olarak ele alirsak;

 

secenekleri soyle siralayabiliriz.

 

Egemenlik "kayitsiz/sartsiz";

 

Yaratanin/yaraticinindir. (O ulke toplumunun dini iman ve inanisi temelinde insanoglu yonlendirimi ve yaptirimi ile)

 

Otokrasinin/otokratinindir. (iktidarin, devletin, halkin v.s. basi bir parti baskani, basbakan v.s,)

 

Bir ideolojinindir. (her turlu duzen sistem yasam ve iliski oneren metafizik/etik temeldeki bir -izm ve onun -isti)

 

Bir etik/metafizik inancindir. (dini, mezhebi, milli kokensel etnik v.s. onculugunde)

 

Bir sinif ya da zumrenindir. (Burjuvazi, isci sinifi, asiret v.s.)

 

Ulke toplumunun farkli halklarinin hak ve ozgurlukleri temelinde temsili, tanimi, yasam ve iliskisinindir.

 

Benim aklima gelenler bunlar. Isteyen baska bir secenek varsa ekleyebilir ve neden yukaridaki seceneklerden birini ya da kendi ekledigi secenegi neden tercih ettigini de; ulke toplumu ve farkli halklarinin hak ve ozgurluklerini adalet, esitlik, antiayrimcilik v.s. adina ve kimi/neyi seciyorsa, onun tum toplumu kapsar olma adina aciklayabilir.

 

Sonucta burada toplumun bir kisim ya da kesiminin diger kisim ya da kesim uzerindeki egemenliginin olmamasi egemenligin tum toplumun yararina olmasi soz konusudur.

 

Ayrica bu egemenligi elinde bulundururan, kim/ne ise, onun; insanligin gelisimi adina bilimsel, bilissel ve bilgisel temele oturmasi cagdas olmasi ve insanoglunun onunu hic bir sekilde konuda tikamamasi onemlidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Soruyu en genis olan evren ya da dunya doga v.s. ile degil, en kucuk parca olan ve henuz bilimsel olarak ortaya konan genetik ya da atomik parcaciuklar olarak degil ve hatta tum insanoglu turu olarak da degil; sadece bir ulke ve onun toplumu ve farkli halklari nin hak ve ozgurlugu yasami iliskisi duzeni ve sistemi kurum ve kurumsallasmnasi v.s. olarak ele alirsak;

 

secenekleri soyle siralayabiliriz.

 

Egemenlik "kayitsiz/sartsiz";

 

Yaratanin/yaraticinindir. (O ulke toplumunun dini iman ve inanisi temelinde insanoglu yonlendirimi ve yaptirimi ile)

 

Otokrasinin/otokratinindir. (iktidarin, devletin, halkin v.s. basi bir parti baskani, basbakan v.s,)

 

Bir ideolojinindir. (her turlu duzen sistem yasam ve iliski oneren metafizik/etik temeldeki bir -izm ve onun -isti)

 

Bir etik/metafizik inancindir. (dini, mezhebi, milli kokensel etnik v.s. onculugunde)

 

Bir sinif ya da zumrenindir. (Burjuvazi, isci sinifi, asiret v.s.)

 

Ulke toplumunun farkli halklarinin hak ve ozgurlukleri temelinde temsili, tanimi, yasam ve iliskisinindir.

 

Benim aklima gelenler bunlar. Isteyen baska bir secenek varsa ekleyebilir ve neden yukaridaki seceneklerden birini ya da kendi ekledigi secenegi neden tercih ettigini de; ulke toplumu ve farkli halklarinin hak ve ozgurluklerini adalet, esitlik, antiayrimcilik v.s. adina ve kimi/neyi seciyorsa, onun tum toplumu kapsar olma adina aciklayabilir.

 

Sonucta burada toplumun bir kisim ya da kesiminin diger kisim ya da kesim uzerindeki egemenliginin olmamasi egemenligin tum toplumun yararina olmasi soz konusudur.

 

Ayrica bu egemenligi elinde bulundururan, kim/ne ise, onun; insanligin gelisimi adina bilimsel, bilissel ve bilgisel temele oturmasi cagdas olmasi ve insanoglunun onunu hic bir sekilde konuda tikamamasi onemlidir.

 

Sayın Evrensel -insan, egemenliğin kime, niye ait olduğuyla ilgili konu çerçevesini belirlediğiniz, sorularla da , görüş istediğiniz yazınız ziyadesiyle felsefi derinlikte ve kapsamı da o derece geniş bir zemini işgal edecek nitelikte olmuş.

 

Şimdi egemenliğin devletler, toplumlar nazarında hangi niteliklerle, hangi değerler temelinde şekillendiğini devlet, toplum sistemlerinde nasıl yer aldığını anlatmak var olanın tesbitini yapmaktır ve çok uzun sürer bu.

 

Ülkemiz bağlamında malumunuz egemenlik kayıtsız, şartsız milletin; demokratik bir rejim olan cumhuriyetle yönetildiğimiz için.Peki gerçekten egemenlik milletin mi, devleti bütün nitelikleriyle şekillendiren millet mi, her zaman böyle mi oldu, bazen farklı mı olduoriginal.gif?Peki bu noktada egemenlik milletindir kavramının niteliğinde milletin tamamının egemenliği mi geçerli, değil tabi ki malumunuz demokratik sistem, seçimler, en fazla oyu alanın yani sistem içinde egemenliği millet adına kullanma hakkını alan siyasi grubun sayısal çoğunluğunun egemenliği.Felsefi temelde devleti yönetecek olanı millet belirliyor, milletin çoğunluğu da hangi düşünceyi,siyasi grubu destekliyorsa egemen o oluyor, düşüncesi iktidarda olamaynları da sistem kendi içinde kurduğu demokratik, hukuk dahilindeki emniyet sistemiyle teorik olark koruyor.

 

Yahu ben ne anlatıyorum Allah aşkına!laughing.gif Demokrasi güzeldir,cumhuriyet yararlı, insana yakışan bir sistemdir; kusurları yok mu, var, sonuçta sistemi yönlendiren insan, biziz, biz dört dörtlük hatasız canlılar olmadığımızdan sistemin nitelikleri iyi olsa bile bozabiliyor, kötüye kullanabiliyoruz.

 

Türkiye'de demokrasi,hukukun üstünlüğü kültürü yok gördüğüm o, yavaş yavaşbir şeyler değişiyor, kafamızı çarpa çarpa, kıra döke, çok zarar verdik kendimize, bununda sayısız sebepleri var, başlamak için Osmanlı'ya kadar gidip günümüze kadar hem iç dinamikleri, hem dış dinamikleri konu bağlamında irdelemek gerekir.

 

original.gif

 

Muhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir devletin sınırları içindeki, o devletin kanunlarına, sistemine tabi olan herkes veya o devletin kendine ait olduğunu düşünen herkes.

 

Peki sizce bunu nasil bir butunluk altinda toplayacagiz?

 

Ayrica bu devlet, toplumun farkli halklarinin antiayrimciligini yani bir farktan yana olmamayi nasil basaracak? Yani tum toplumunu her turlu farkli halklari ile birlikte nasil kucaklayacak?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki sizce bunu nasil bir butunluk altinda toplayacagiz?

 

Ayrica bu devlet, toplumun farkli halklarinin antiayrimciligini yani bir farktan yana olmamayi nasil basaracak? Yani tum toplumunu her turlu farkli halklari ile birlikte nasil kucaklayacak?

 

Önce devleti oluşturan bütün kültürel,devlet sistemi değerleri bağlamında herkesin hem fikir olması gerekiyor.Bu nasıl olacak, ya devleti halkın tamamı kurmuş olacak ya birilerinin kurduğu devletin değerlerini kabul etitireceksiniz ki bu gerçekleşmiyor,taşıma suyla değirmen dönmüyor.

 

Ortada yönetim biçimi, yönetim felsefesi üç aşağı beş yukarı belli bir devlet ve bu devletin halkı var.Toplumda devlet yönetimi, devletin temsil ettiği değerler,ırka dayalı bir millet-devlet konulasrında derin ayrışmalar varsa mevcut devletin bu derece kutuplara ayrılmış kesimleri kucaklaması çok zor, önce bu konualrda bütün milletin ortak değeler etrafında hemfikir olması lazım, yoksa ülkemizde gördüğümüz ayrışmaları, kısır tartışmaları,egemenlik mücadelelerini, bölünme çabalarını görmek zorunda kalıyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce devleti oluşturan bütün kültürel,devlet sistemi değerleri bağlamında herkesin hem fikir olması gerekiyor.Bu nasıl olacak, ya devleti halkın tamamı kurmuş olacak ya birilerinin kurduğu devletin değerlerini kabul etitireceksiniz ki bu gerçekleşmiyor,taşıma suyla değirmen dönmüyor.

 

Ortada yönetim biçimi, yönetim felsefesi üç aşağı beş yukarı belli bir devlet ve bu devletin halkı var.Toplumda devlet yönetimi, devletin temsil ettiği değerler,ırka dayalı bir millet-devlet konulasrında derin ayrışmalar varsa mevcut devletin bu derece kutuplara ayrılmış kesimleri kucaklaması çok zor, önce bu konualrda bütün milletin ortak değeler etrafında hemfikir olması lazım, yoksa ülkemizde gördüğümüz ayrışmaları, kısır tartışmaları,egemenlik mücadelelerini, bölünme çabalarını görmek zorunda kalıyoruz.

 

Peki sizce bu "ortak degerler" neler olmali ve neden?

 

Yani, TC vatandaslarini bir toplum olarak her turlu etik milli, dini, ahlaki, toresel v.s. farklari ile birlikte antiayrimci bir butunluk bunyesinde ve farklarin da esitligini temsilini ve tanimini iceren "ortak" degerler neler olacak?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Soyle bir ornek uzerinden dusunelim.

 

Devleti uc evladi olan bir baba, ya da bir evde oturacak uc kisiyi birarada oturtabilen bir algi, bilinc v.s. olarak dusunelim.

 

Bu uc evlat, ya da bir evde kalan bu uc kisinin, farkli etik degerleri var. Mesela birisi milli etnik kokensel olarak; Turk, Kurd ve Ermeni ve de dini icerik olarak; Sunni, alevi ve hristiyan ya da biri dinsiz ve tanrisiz olsun.

 

Simdi burada, devlet bir algi, bilinc v.s. ya da bir baba olarak bu uc farki nasil bir "ortak" noktada birlestirecek ve her bir farkin farkini algilayarak, taniyarak ve birini digerine tercih etmiyerek ya da kendi bu farklardan biri olmayarak ya da bir farki one cikarmayarak, teklestirmeyerek ve bir farkin temelinde bir anlayisa dusmeyerek antiayrimci fakat farklarin farkinda ve bilincinde olarak bu uc farki bir arada nasil yasatacak?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki sizce bu "ortak degerler" neler olmali ve neden?

 

Yani, TC vatandaslarini bir toplum olarak her turlu etik milli, dini, ahlaki, toresel v.s. farklari ile birlikte antiayrimci bir butunluk bunyesinde ve farklarin da esitligini temsilini ve tanimini iceren "ortak" degerler neler olacak?

 

Şimdi bu noktada bu ortak değeler neler olmalı, sorusu gerçekte var olan bir devlet ve işleyen sistemleri, değeleriyle bir devlet ve değerleri üzerinden cevaplanacak soru olmaktan çok, bu devlet en başta milletiyle birlikte hangi nitelikleri taşımalıydı şeklinde hayâli fikir üretmekten öteye geçmez.

 

Bir milletten bahsediyorsak orada o milleti oluşturan etrafında toplandığı, hayatında yaşadığı değerlerden behsediyoruzdur.Dediğim gibi bizdeki sorun üst noktada ortak değerler etrafında birleşmiş devlet yönetimini,kültürel, dini değerlerini herkesin kabul ettiği bir millet olamamak.

 

Dini değeleri ön planda tutan bu bağlamda farklı bir felsefe ve değeler üzerine kurulan devleti kabulllenmeyen büyük bir kesim var; buna mukabil yeni sistem değerlerini benimseyen, inanç algısı, yorumu farklı olan devletin kurucu ideolojisini(!) savunan bir kesim var; başka bir noktada millet kavramı üzerinde kendini Kürt olarak tanımlayan,Türk milleti tanımıyla kavgalı daha da ötesinde kendi devletinin peşinde olan, silahla mücadele eden bir kesim var, bütün Kürtleri kastetmiyorum tabi ki.

 

Bu sorunları aşabilecek bir yöntem bulmak gerçekten zor, bu sorunlar temelinde ortak değerler üretmek gerçekten çok zor görünüyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Soyle bir ornek uzerinden dusunelim.

 

Devleti uc evladi olan bir baba, ya da bir evde oturacak uc kisiyi birarada oturtabilen bir algi, bilinc v.s. olarak dusunelim.

 

Bu uc evlat, ya da bir evde kalan bu uc kisinin, farkli etik degerleri var. Mesela birisi milli etnik kokensel olarak; Turk, Kurd ve Ermeni ve de dini icerik olarak; Sunni, alevi ve hristiyan ya da biri dinsiz ve tanrisiz olsun.

 

Simdi burada, devlet bir algi, bilinc v.s. ya da bir baba olarak bu uc farki nasil bir "ortak" noktada birlestirecek ve her bir farkin farkini algilayarak, taniyarak ve birini digerine tercih etmiyerek ya da kendi bu farklardan biri olmayarak ya da bir farki one cikarmayarak, teklestirmeyerek ve bir farkin temelinde bir anlayisa dusmeyerek antiayrimci fakat farklarin farkinda ve bilincinde olarak bu uc farki bir arada nasil yasatacak?

 

Bahsettiğiniz ailenin dağılma olasılığı bir arada kalmak için bütün çabayı gösterse de bir arada kalma olasılığından daha çok yüksek.Bir gerçeklik var, babanın çocuklarını kendi anlayışında, kendi değerlerinde görme anlayışı, önce baba bundan vazgeçeçek de sonra zaten bu şartlarda birbirleriyle anlaşması, bir arada yaşaması zor olan çocuklarıyla kimsenin mutsuz olmadığı bir aile tesis edebilsin.original.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi bu noktada bu ortak değeler neler olmalı, sorusu gerçekte var olan bir devlet ve işleyen sistemleri, değeleriyle bir devlet ve değerleri üzerinden cevaplanacak soru olmaktan çok, bu devlet en başta milletiyle birlikte hangi nitelikleri taşımalıydı şeklinde hayâli fikir üretmekten öteye geçmez.

 

Bir milletten bahsediyorsak orada o milleti oluşturan etrafında toplandığı, hayatında yaşadığı değerlerden behsediyoruzdur.Dediğim gibi bizdeki sorun üst noktada ortak değerler etrafında birleşmiş devlet yönetimini,kültürel, dini değerlerini herkesin kabul ettiği bir millet olamamak.

 

Dini değeleri ön planda tutan bu bağlamda farklı bir felsefe ve değeler üzerine kurulan devleti kabulllenmeyen büyük bir kesim var; buna mukabil yeni sistem değerlerini benimseyen, inanç algısı, yorumu farklı olan devletin kurucu ideolojisini(!) savunan bir kesim var; başka bir noktada millet kavramı üzerinde kendini Kürt olarak tanımlayan,Türk milleti tanımıyla kavgalı daha da ötesinde kendi devletinin peşinde olan, silahla mücadele eden bir kesim var, bütün Kürtleri kastetmiyorum tabi ki.

 

Bu sorunları aşabilecek bir yöntem bulmak gerçekten zor, bu sorunlar temelinde ortak değerler üretmek gerçekten çok zor görünüyor.

 

Son cumlenize dayanarak ve yazdigim bir onceki mesaja yanit almak adina, bu "zorlugu" ve "kolaylamasini" bir sonraki yanitiniza birakmayi daha uygun goruyorum.

 

Ayrica amac, farklarin farkindaligindaki bir antiayrimcilik mi, yoksa bir farkin hakimiyetinde ki bir mikroayrimcilik mi?

 

Sonucta farklari biribirinden ayirmak ve biri biri ile savastiormak, emperyalist zihgniyetin dusunce ve davranisidir. Onemli olan farklari bir arada ve her farki gale alarak bir arada yasatmaktir.

 

O yuzden once fark olgusunu algilamak ve sonrada dusunce ve davranis olarak bu fark olgusunu ya farklar temelinde birlestirmek, ya da bir fark temelinde ayirmaktir.

 

Buradaki farkin ayrimi hem farki yok saymak, hem de gale almamak hem de kendi farkina gore otekilestirmek ve kendio farkindan ve onun temelinde ayirmaktir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bahsettiğiniz ailenin dağılma olasılığı bir arada kalmak için bütün çabayı gösterse de bir arada kalma olasılığından daha çok yüksek.Bir gerçeklik var, babanın çocuklarını kendi anlayışında, kendi değerlerinde görme anlayışı, önce baba bundan vazgeçeçek de sonra zaten bu şartlarda birbirleriyle anlaşması, bir arada yaşaması zor olan çocuklarıyla kimsenin mutsuz olmadığı bir aile tesis edebilsin.original.gif

 

Babani ya da biliuncin alginin bir ortak payda bir arada tutucusu olarak; once kendisinin bir farki olmamasi gerekiyor. Yani insanoglunu her turlu savastiran bu farklarin fark bilincinden ve farkindaligindan olmasi hem de olan bu farklari farklari ile birlikte algilamasi ve yasdatmasi gerekiyor.

 

Kisaca bu evlatlardan ya da evdekilerden hic biri diger evladin ya da evi paylastiginin farkini algilamadikca devlet olamaz. Cunku sorunu kendi farkindan konuyayanasmak ve diger farklari kendinden ayirmak ve otekilestirmektir. Burada olmasi gereken ise, kendi farki gibi diger farklari icsellestirebilmek ve onlara kendi gibi yasam hakki ve ozgurlugu tanimaktir. Yaani kendihak ve ozgurlugu baska farklara mudahele, baski empoze dayatma v.s. yapmamalidir. Iste bu bir farkin dioktatorlugudur. Cunku demokrasisi sadece kendi farkinadir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Babani ya da biliuncin alginin bir ortak payda bir arada tutucusu olarak; once kendisinin bir farki olmamasi gerekiyor. Yani insanoglunu her turlu savastiran bu farklarin fark bilincinden ve farkindaligindan olmasi hem de olan bu farklari farklari ile birlikte algilamasi ve yasdatmasi gerekiyor.

 

Kisaca bu evlatlardan ya da evdekilerden hic biri diger evladin ya da evi paylastiginin farkini algilamadikca devlet olamaz. Cunku sorunu kendi farkindan konuyayanasmak ve diger farklari kendinden ayirmak ve otekilestirmektir. Burada olmasi gereken ise, kendi farki gibi diger farklari icsellestirebilmek ve onlara kendi gibi yasam hakki ve ozgurlugu tanimaktir. Yaani kendihak ve ozgurlugu baska farklara mudahele, baski empoze dayatma v.s. yapmamalidir. Iste bu bir farkin dioktatorlugudur. Cunku demokrasisi sadece kendi farkinadir.

 

Anlıyorum, siz olması gerekenlerden bahsediyorsunuz ki demokrasi de bir devlette tartıştığımız sorunları çözüme götürecek nitelikleri barındıran bir değer de gelin görün ki teoride olan, olması istenenle, gerçeklikte yaşanan teorideki ilkesel gerçekliğin dışında değişkeni bol olan bir gerçek hayat var.

 

Türkiye'de Kemalist kesimin demokrasi, cumhuriyet algısıyla muhafazakâr kesimin demokrasi, cumhuriyet algısı bir mi; devlet sisteminin değerleri bağlamında ayrışan bu iki kesim ayrılıkçı Kürt hareketine karşı devletin bütünlüğü, birlikteliği konusunda hemfikir olabiliyor.

 

Ayrılıkçı Kürt hareketi hangi değerle bağlanacak bu sisteme, kabullenecek bu devleti, millet algısını?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Anlıyorum, siz olması gerekenlerden bahsediyorsunuz ki demokrasi de bir devlette tartıştığımız sorunları çözüme götürecek nitelikleri barındıran bir değer de gelin görün ki teoride olan, olması istenenle, gerçeklikte yaşanan teorideki ilkesel gerçekliğin dışında değişkeni bol olan bir gerçek hayat var.

 

Türkiye'de Kemalist kesimin demokrasi, cumhuriyet algısıyla muhafazakâr kesimin demokrasi, cumhuriyet algısı bir mi; devlet sisteminin değerleri bağlamında ayrışan bu iki kesim ayrılıkçı Kürt hareketine karşı devletin bütünlüğü, birlikteliği konusunda hemfikir olabiliyor.

 

Ayrılıkçı Kürt hareketi hangi değerle bağlanacak bu sisteme, kabullenecek bu devleti, millet algısını?

 

Burada konu teoride olan ya da bir ideolojik inancsal temelinde dogrulanmak istenen degildir. Onemli olan olgudur. Olgular da bir ideolojik inancin dogrulamasi temelinde degerlendirilemezler, ancak verdikleri gozleme gore degerlendirilirler.

 

Mesela Turkiye cografyave toplumunu ele aldigimizda, buradaki toplumun farkli halklarinin farklari bir olgudur ve gozlem verir. Iste bunu gormemezlikten gelmek, sadece bu olguyu tek bir ideolojik inancsal dogru temelinde (dini ya da milli v.s.) degerlendirmektir.

 

O yuzden konu teoride degil, pratikteki bir olgudur cunku gozlem verir. Zaten bu olguyu ve gozlemi alamamak otekilestirmek ve bir farkin bun yesinde diger farklari ayirmak ve Anadolunun her turlu tarihi kulturel etik v.s. farkli ve cesitli mozayigine ters dusmek, kolayi zorlastirmak ve "olmayacak duaya amin demek" tir.

 

Yoksa ne bir tum evlatlarini kapsayan baba, ne de bir tum farklari kucaklayan bilinc ve algi tasiyan devlet ortada yoktur ve TC tarihinde de hic bir zaman olamamistir.

 

Cunku bahsedilen devlet, ne cumhurun devletidir, ne de ulkenin; sadece iktidarlarin bir oyuncagi ve yonlendirimi yaptirimi konumundadir. Bu dadevletin tarihi olarak hangi iktidar hangi farki one cikariyorsa, ofarkin onculugunde oldugunu ve diger farklara yonelik bir diktatorluk oldugunu gosterir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada konu teoride olan ya da bir ideolojik inancsal temelinde dogrulanmak istenen degildir. Onemli olan olgudur. Olgular da bir ideolojik inancin dogrulamasi temelinde degerlendirilemezler, ancak verdikleri gozleme gore degerlendirilirler.

 

Mesela Turkiye cografyave toplumunu ele aldigimizda, buradaki toplumun farkli halklarinin farklari bir olgudur ve gozlem verir. Iste bunu gormemezlikten gelmek, sadece bu olguyu tek bir ideolojik inancsal dogru temelinde (dini ya da milli v.s.) degerlendirmektir.

 

O yuzden konu teoride degil, pratikteki bir olgudur cunku gozlem verir. Zaten bu olguyu ve gozlemi alamamak otekilestirmek ve bir farkin bun yesinde diger farklari ayirmak ve Anadolunun her turlu tarihi kulturel etik v.s. farkli ve cesitli mozayigine ters dusmek, kolayi zorlastirmak ve "olmayacak duaya amin demek" tir.

 

Yoksa ne bir tum evlatlarini kapsayan baba, ne de bir tum farklari kucaklayan bilinc ve algi tasiyan devlet ortada yoktur ve TC tarihinde de hic bir zaman olamamistir.

 

Cunku bahsedilen devlet, ne cumhurun devletidir, ne de ulkenin; sadece iktidarlarin bir oyuncagi ve yonlendirimi yaptirimi konumundadir. Bu dadevletin tarihi olarak hangi iktidar hangi farki one cikariyorsa, ofarkin onculugunde oldugunu ve diger farklara yonelik bir diktatorluk oldugunu gosterir.

 

Türkiye'deki sosyolojik,kültürel, düşünsel, etnik farklılıkların farkında olduğumu düşünüyorum; Türkiye de bunun farkında.Sorunlarımızın temel noktaları bunlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'deki sosyolojik,kültürel, düşünsel, etnik farklılıkların farkında olduğumu düşünüyorum; Türkiye de bunun farkında.Sorunlarımızın temel noktaları bunlar.

 

Iste onemli olan bu farkindaligi dusunce ve davranisa tasiyarak, bu farkindaligin oldugu bir Turkiye toplumu ve cografyasini bu farkindalik ile ozdeslestirmek.

 

Bunun icin basta bugune kadar hic egitimi, yetistirimi, ogretimi v.s. olmamis olan birey bilinci gerekiyor. Sonucta toplumun birleri toplumsal kisilik sahibi ve daha kendi varliklarinin bilinc ve farkinda degil. Cunku kendileri yasamiyorlar, sadece her turlu onlara dogumdan itibaren verilen her turlu degerf veri ve tabu onlari yasatiyor.

 

Aslinda insanoglu bilinc ve farkindaliginin olmamasi dunyanin sorunu. Cunku metafizik ontolojik hic bir ideolojikm inancsal dogru insanoglunu temel almiyor. Ya insanoglunu bir madde/mal ileozdeslestiriyor ya da bir kul yapiyor.

 

Kisacasi kendilik bilisselligi yok. Yani vatandas devleti, ulkesi, dini milliyeti v.s. icin var, halbuki devlet bireyi icin olmasi gerekir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Iste onemli olan bu farkindaligi dusunce ve davranisa tasiyarak, bu farkindaligin oldugu bir Turkiye toplumu ve cografyasini bu farkindalik ile ozdeslestirmek.

 

Bunun icin basta bugune kadar hic egitimi, yetistirimi, ogretimi v.s. olmamis olan birey bilinci gerekiyor. Sonucta toplumun birleri toplumsal kisilik sahibi ve daha kendi varliklarinin bilinc ve farkinda degil. Cunku kendileri yasamiyorlar, sadece her turlu onlara dogumdan itibaren verilen her turlu degerf veri ve tabu onlari yasatiyor.

 

Aslinda insanoglu bilinc ve farkindaliginin olmamasi dunyanin sorunu. Cunku metafizik ontolojik hic bir ideolojikm inancsal dogru insanoglunu temel almiyor. Ya insanoglunu bir madde/mal ileozdeslestiriyor ya da bir kul yapiyor.

 

Kisacasi kendilik bilisselligi yok. Yani vatandas devleti, ulkesi, dini milliyeti v.s. icin var, halbuki devlet bireyi icin olmasi gerekir.

 

Bir söz vardı, kimin söylediğini bilmiyorum veya ben de düşünmüş olabilirim; insan yaşadığı toplumun kölesidir şeklinde, hangi toplumda(grup,çevre) hangi değelerle şekillenmişse o değelerin kölesidir, insan yoğrulduğu değerlerden tamamıyla soyutlanıp gerçekten özgür bir birey olamaz bu bağlamda.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir söz vardı, kimin söylediğini bilmiyorum veya ben de düşünmüş olabilirim; insan yaşadığı toplumun kölesidir şeklinde, hangi toplumda(grup,çevre) hangi değelerle şekillenmişse o değelerin kölesidir, insan yoğrulduğu değerlerden tamamıyla soyutlanıp gerçekten özgür bir birey olamaz bu bağlamda.

 

Yani ve neden? Butun bunlar insanoglunun numenal yetisinin kendi kendine verdigi numenal degerleri. Ne dogal ne de bilimsel sadece numenal yeti yaratimi degerler.

 

Ayrica ozgurlukten kasit nedir? Buradaki ozgurluk haklarin ozgurlugudur ve her ozgurluk digerinin hakki ile sinirlidir. Onemli olan ise ozgurluk degil; beyinde yer etmis insanoglunu her turlu savastiran bu numenal yeti degerlerinin farkina ve bilincine vararak onlardan arinmak ve de bu arinma esnasinda da arinamayanlari icsellestirebilmektir.

 

Cunku insanoglu henuz beyin numenal yetisi olarak insanlasamamistir, ayrica bireysellesememistir. Cunku kendi varliginin bilisselligine erememistir. Kendini bir degere esir etmistir. Ustelik bu degerleri kendi yarattigi halde yani, degerlerin kontrolunu eline almak yerine, degerlerin kendisini kontrol etmesineizin vermektedir.

 

Ustelik bunu dogallik ve bilimsellik kisvesi altinda yapmaktadir. Kendi yarattigiDegerleri ugruna birbirini oldurmektedir. Ne kendi birinin ne de turunun bilinc ve farkinda degildir.

 

Yani kendini sorgulamak ve sorgulatmak yerine, sadece verilenleri ya uygulamakta ya da karsi cikmaktaktadir. Ustelik degerlerin bile ne oldugunun bilinc ve farkinda olmadan bu kabulu ya da reddi yapmaktadir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yani ve neden? Butun bunlar insanoglunun numenal yetisinin kendi kendine verdigi numenal degerleri. Ne dogal ne de bilimsel sadece numenal yeti yaratimi degerler.

 

Ayrica ozgurlukten kasit nedir? Buradaki ozgurluk haklarin ozgurlugudur ve her ozgurluk digerinin hakki ile sinirlidir. Onemli olan ise ozgurluk degil; beyinde yer etmis insanoglunu her turlu savastiran bu numenal yeti degerlerinin farkina ve bilincine vararak onlardan arinmak ve de bu arinma esnasinda da arinamayanlari icsellestirebilmektir.

 

Cunku insanoglu henuz beyin numenal yetisi olarak insanlasamamistir, ayrica bireysellesememistir. Cunku kendi varliginin bilisselligine erememistir. Kendini bir degere esir etmistir. Ustelik bu degerleri kendi yarattigi halde yani, degerlerin kontrolunu eline almak yerine, degerlerin kendisini kontrol etmesineizin vermektedir.

 

Ustelik bunu dogallik ve bilimsellik kisvesi altinda yapmaktadir. Kendi yarattigiDegerleri ugruna birbirini oldurmektedir. Ne kendi birinin ne de turunun bilinc ve farkinda degildir.

 

Yani kendini sorgulamak ve sorgulatmak yerine, sadece verilenleri ya uygulamakta ya da karsi cikmaktaktadir. Ustelik degerlerin bile ne oldugunun bilinc ve farkinda olmadan bu kabulu ya da reddi yapmaktadir.

 

İnsanın inandığı değerler, bu değerlerin farkındalığı konusundaki tesbitlerinize katılıyorum.Ben şunu biliyorum ya da gördüm,anladım tarihin tozlu sayfalarından günümüze kadar insanların geneli sizin bahsettiğiniz bir noktada var olmuş dünyada, belirttiğiniz farkında olmadığı değerlerinin tanımlamasıyla, kendini değerleriyle var etmiş, kendini dğerleriyle tanımlamış, değerleri yaşaması kedninin yaşaması olarak görmüş, değerlerine müdahaleye mücadeleyle karşılık vermiş.

 

Bu ne analma geliyor ve birbirinden farklı inanış,ahlâk düşünce yapısına sahip insanoğlu nasıl olmalı konusunda siz ideal bir insan zihninden, piskolojisinden, ideal insanlardan oluşan toplumdan ve dünyadan bahsediyorsnuz.Sizin olması gerektiğini söyledikleriniz ideal bir dünya, biraz abartılı ama cennete yakın bir dünyadan, bütün kötü duygularından arınmış bir insandan bahsediyorsunuz; bireysel bağlamda sizin gibi hisseden, dünyayı böyle görmek isteyen felsefi düsünce derinliğine, duygu olgunluğuna erişmiş bir nevi Nirvana'ya ermiş insanlar da var.original.gif

 

İnsanların geneli sizin gibi düşünüyor, hissediyor, yaşıyor/yaşamış olsaydı şimdi başka bir insanlık tarihini okuyor bugün başka bir dünyada yaşıyor olurduk.original.gif

 

Ben de bireysel olarak önce huzurlu, mutlu, sevgi yumağı olmuş bir toplum sonra dünya istiyorum ama isteğimin masallarda gerçekleşecek bir dilek olduğunun farkındayım dünyaya, insanlara ve özelde kendime baktığımda gördüklerimden sonra.

 

Muyhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanın inandığı değerler, bu değerlerin farkındalığı konusundaki tesbitlerinize katılıyorum.Ben şunu biliyorum ya da gördüm,anladım tarihin tozlu sayfalarından günümüze kadar insanların geneli sizin bahsettiğiniz bir noktada var olmuş dünyada, belirttiğiniz farkında olmadığı değerlerinin tanımlamasıyla, kendini değerleriyle var etmiş, kendini dğerleriyle tanımlamış, değerleri yaşaması kedninin yaşaması olarak görmüş, değerlerine müdahaleye mücadeleyle karşılık vermiş.

 

Bu ne analma geliyor ve birbirinden farklı inanış,ahlâk düşünce yapısına sahip insanoğlu nasıl olmalı konusunda siz ideal bir insan zihninden, piskolojisinden, ideal insanlardan oluşan toplumdan ve dünyadan bahsediyorsnuz.Sizin olması gerektiğini söyledikleriniz ideal bir dünya, biraz abartılı ama cennete yakın bir dünyadan, bütün kötü duygularından arınmış bir insandan bahsediyorsunuz; bireysel bağlamda sizin gibi hisseden, dünyayı böyle görmek isteyen felsefi düsünce derinliğine, duygu olgunluğuna erişmiş bir nevi Nirvana'ya ermiş insanlar da var.original.gif

 

İnsanların geneli sizin gibi düşünüyor, hissediyor, yaşıyor/yaşamış olsaydı şimdi başka bir insanlık tarihini okuyor bugün başka bir dünyada yaşıyor olurduk.original.gif

 

Ben de bireysel olarak önce huzurlu, mutlu, sevgi yumağı olmuş bir toplum sonra dünya istiyorum ama isteğimin masallarda gerçekleşecek bir dilek olduğunun farkındayım dünyaya, insanlara ve özelde kendime baktığımda gördüklerimden sonra.

 

Muyhabbetle...

 

Iste insanoglunun ontolojik fenomen yapisinin (maddesel, nesnel, fiziksel, biyolojik neurokimyasal v.s.) disinda kalan ve metafizigin varliksal/ontolojik alanina girmeyen ve her beynin goz ardi ettigi algilayamadigi farkina varamadigi ve bilisselligini kazanamadigi sosyo-psikolojik ve numenokavramsal bilgi yetisi konusudur burada olgu olan.

 

Yani kendilik bilisseleligi, birey bilinc ve farkindaligi numenal yeti (zihniyet, dusunce, akil, hafiza, bilinc v.s.) olgusu farkindaligi da budur.

 

Burada zihniyet akildandegil; dusunceden ve onun serbestligiden, yani akli sinirlayan ve savastiran her turtlu deger, veri ve tabunun kabulu/reddi savasimindan ve bunun bilisselligi ile bunlari veren temelden hareket eder. Ayrica bu degerleri v.s. insanoglu fenomeni ile ozdeslestirmez ve bu ortak deger ile ozdeslestirir. Kisaca hakli/haksiz tartismasi yerine hakki ortaya koyar v.s.

 

Ayrica burada zihniyet aykiri islemektedir. Yani ortada olan olgunun ve gozleminin teorisini ortaya koymak. Halbuki alisilagelmis ve dusunmeyen beyin, once ideolojik inancsal dogruyu bir izm olarak ortaya koyar ve bunu saglamaya calisir. Bu da olan ve gozlem veren olguya ters duser ve insanoglu "yokusa dogru" yuruimeye calisir ve kolayizorlar.

 

Iste bu temeldeki evrensel-insan zihniyeti olan dogal/fenomenal zihniyete taban tabana zittir ve farkindalik,bilinclilik bilissellik ve bunun olgu ve gozleminden yola cikarak, buna uygun teoriyi olusturur.

 

Yoksa ne o icerikte bir baba, ne de o icerikte bir bilinc ve farkindaligin bilisselligi beyinde olusmaz. Bu olusmadikca da insanoglu sadece kolayi zorlar.

 

Bunun aslinda ideolojik inancsal dogru ve gercek ile degil; tamamen olani disaridan gozlemleyen olguyu algilayabilmekte yatar.

 

Istebu temelde egemenlik kayitsiz sartsiz gozlem veren olguda ve bunun her farki iceren bilisselliginin bilimsel ve bilgisel teorisini olusturmakta yatar. Burada da toplumsalliktan once, bireysellik gelir.

 

Iste bu algilanamazsa iki yol kalir, ya bu mucadele ideolojik inancsal dogrular arasi bir kisir dongudur ve dogrularin iktidar savasidir ve bu iktidar sadece kendi ideolojik inancsal dogrusunun demokrasisi, farkli ideolojik inancsal dogrularin da diktatorlugudur.

 

Ya da bu erisilmez, sabit mutlak v.s. kilinarak, insanoglunun kendisini teslim etmesi ve kendi yarattigi degerlere yasami da dahil teslim olmasidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.