Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ZEN VE İŞİNİZİ SEVME SANATI


Admin

Önerilen İletiler

  • Admin

ZEN VE İŞİNİZİ SEVME SANATI

 

İşinizi ne kadar seviyorsunuz? Eğer işinizden para kazanmasaydınız hala çalışır mıydınız? Eğer para söz konusu olmasaydı, ne yapmak isterdiniz? Bu soruların her birinin muhtemel iki farklı cevabı var. Birisi vicdanınız, diğeri ise patronunuz için geçerli. Vicdanınız da, partronunuz da birer yargıç gibi. Bir iş görüşmesi sırasında başvurduğumuz konumun hayatlarımızı tamamlamak için gereken şey olduğu izlenimini vermeye çalışırız. Birçok insan bu oyunu oldukça iyi oynar. En zor sorular ise içimizden gelenlerdir: Benim için doğru iş hangisi ve hayatımla ne yapmalıyım?

 

Birçok kişisel gelişim kitaplarının geleneksel hikmetinin basit bir cevabı var: Kendinize dürüst olun, gerçekten neyi yapmaktan hoşlandığınızı bulun ve ne olursa olsun hayallerinizin peşinden gidin. Bu, gerçek mutluluk ve başarıya götüren yol gibi gözüküyor ve bu nasihat karşısında durmak gerçekten zor.

 

Bu yaklaşım iki önemli soruya cevap vermiyor gözüküyor: Bunlardan ilki olabilecek en iyi senaryo üzerine kurulu. Hayallerinizin işini bulduğunuzu düşünürsek, bununla ne kadar süre mutlu olacaksınız ve bu başarı hissiyatının uzun sürmesi için ne gerekecek? İkinci soru ise daha umutsuz ama aynı derecede bilindik bir durumla alakalı: İşinizi sevmiyorsunuz, ama oldukça anlaşılabilir olan durumlardan dolayı işiniz yapmak zorundasınız. Buna rağmen mutlu ve başarılı bir hayat yaşama şansına sahip misiniz?

 

Geçmişte bir insanın doğum yeri ve ebeveynlerinin statüsü nadir istisnalar dışında bir insanın bütün hayatının coğrafi konumunu belirlerdi. Bulunan az miktarda seçenek sonucunda 'Hayatımla ne yapmalıyım?' gibi bir soru sormanın bir manası kalmıyordu. Bunun yerine 'Bana verilen imkanlarla hayatımı tatminkar bir hale getirmek için ne yapmalıyım?' diye soruluyordu.

 

Bugün farklı bir dünyada yaşıyoruz. İş değiştiriyor, farklı derecelerle mezun oluyor ve daha iyi ve başarılı bir hayat peşinde koşuyoruz. Bunun hatalı bir yanı yok. Ama belki de daha az şanslı ve daha sabırlı atalarımızdan öğrenmemiz gereken dersler var.

 

Çalışmanın gerekliliği gibi, bir insanın varoluşunun anlamı üzerine olan devamlı araştırması da insanlık tarihinde önemli bir yere sahip. Birçok düşünce, felsefe ve din okulu mevcut. Bunların hepsi farklı bir açıdan manalı ve erdemli bir yaşam için örnek teşkil ediyorlar. Doğu felsefi düşüncesi batı dünyasında yakın zamanlarda popülerlik kazanmaya başladı. Bu tür bir ilginin ana sebeplerinden biri düşünce, iç dünyanın yansıtılması ve geliştirilmesi üzerinde durması.

 

Zen'in bir insanın işini sevmesiyle ne alakası olabilir? Buna bir üniversite profesörünün vermiş olduğu yanıtla cevaplayalım: Çalışmanın ana sebebi, hayatınızı kazanmak değil ama kendi bilincinizin ve aydınlanmanızın en üst seviyesine ulaşmak.

 

Zen Budizminin resmi felsefesi aynı amacı güdüyor. Kendinizin farkına varmak ve egzersiz yoluyla aydınlanmak. Zen felsefesinde ilginç olan şey, iş dahil günlük aktivitelerin eğer %100 konsantrasyon ve kendini adama ile yapıldığı sürece pratik olarak adlandırılabilecekleri. Zen rahiplerinden herhangi birine Zen konseptini açıklaması istendiğinde bunu yapamayacağını, kendisinin basitçe sadece bunu yaşıyor olduğunu söylediğini biliyoruz. Sanırız durum bu.

 

Aydınlanmayı asıl amaç olarak ilan etmenin problemi ne var ki pek az insanın bunun ne manaya geldiğini açıklayabiliyor olması. Daha anlaşılabilir olan bir açıklama ise Zen pratiğinin, uygulayıcılarının iç ahenki ve barışını hayatın sunmuş olduğu dış etkenlere rağmen güçlendirmiş olması.

 

Zen'in birkaç ekolü bulunuyor. Bunların hepsi de oturma, sessiz meditasyonu (zazen) vahşi beyinden kurtulmak ve Zen boşluğunun göksel aklına ulaşmak için bir yol olarak görürler. Şaşırtıcı olabilir ama oldukça uzun bir süre boyunca hareketsiz durmak birçok insan için oldukça zor bir vazife olabilir. Zen'in boşluk pratiği akıllarımızın içinde ve kalplerimizde herhangi bir vakit ulaşabileceğimiz bir boşluk yaratmaya odaklanır. Bu tarz bir "gök-akıl" bizim hem gözlemci ve günlük hayatımızdaki enerjilerin paylaşımcıları olmamızı sağlıyor. İçimizdeki gözlemci kesim ne olmuş olduğu üzerinde bir dururken daha üst benliğimizlede bir bağ kuruyor, paylaşımcı taraf ise bizim aksiyona dahil olmamızı ve günlük yaşamlarımızı yaşamamıza olanak sağlıyor.

 

Saf felsefik bir perspektiften Zen ve genel olarak Budizm bu dünyada bulunan herşeyin iyi veya kötü bir sonu olduğunu öğretir. O her olayın hem negatif hem de pozitif tarafları olduğunu ve bunları kucaklamanın bizim elimizde olduğunu gösterir. Hüküm süren akıl durumumuzu seçmekte ve en sıradan ve rutin olaydan bile zevk ve tatmin almakta özgür olduğumuzu belirtir. Sonuçta, her olay, ne kadar önemsiz gözüksede, her saniyeyle değiştirilemez olan geçmiş halini alır ve ömür dediğimiz şeyi oluşturur. Ne yaptığımızı beğenip beğenmesek de her şeyde pozitif bir taraf bulmayı öğrenmemiz gerekebilir.

 

Öyleyse benim için doğru olan iş ne ve hayatımla ne yapmalıyım? Her insanın hayatı özel olduğuna göre bu sorunun cevabı da özel. İnsanların daha iyi bir gelecek için çalışmaları ve daha tatmin verici işler ve hayat stillerini araştırmaları aynı zamanda kişisel gelişimi devam ettirecek olan imkanlar peşinde koşmaları gerekliliği gözardı edilemez. Bu risk almak, deneysellik yapmak, hatalar yapmak ve bazen de geriye dönmek manasına gelebilir. Bu insan doğasına özgü bir özellik. Diğer taraftan bizim tavırlarımız ve iç felsefemiz nerede olursak olalım ve hayatta ne yaparsak yapalım hayatımızdan ve kendimizden ne kadar hoşnut olduğumuzu belirliyor.

 

Zen geleneği insanın yaşadığı dış dünya ve iç dünyası arasındaki boşluğu doldurmak için geliştirilmiş olan ekollerden sadece biri. Başka hiçbir şey olmasa da, belki de onun "gök-akıl" felsefesi bazı insanların elde bulunan her iş ve görev için bir mana çıkarmasını sağlayabilir. Nihayetinde anında tatmin verici fırsatlar ve ödülleri arayan rastgele bir araştırma yerine hayatlarımızı heyecan verici anlamlı ama genelde zor yolculuklar olarak seçmemiz bizim elimizde.

Kaynak: efeslight.com.tr

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.