Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Didem Madak


tülvent

Önerilen İletiler

sair_didem_madakin_ardindan_1311848355.jpg

 

 

Didem Madak

 

1970'te İzmir'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini İzmir'de tamamladı.

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Genç kuşağın usta kadın şairlerinden olan Didem Madak;

Ruhunu ütüsüz ve buruşuk gezdirmeyi sevdiğinden hiçbir zaman yeterince "düzgün insan" olamadı.

 

Bir temmuz günü... Sessizce göçüp gitti bu dünyadan... Geriye çiçekli şiirleri,3 şiir kitabı,3 yaşında bir kızı kaldı... Okuyun ve sonra derin bir ahh çekin... Tüm hüzünlere,erken gidenlere,yaşanmamışlıklara..

 

 

AHLAR AĞACI

 

Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,

Biraz kolonya sürünsem,

Ferahlasam, pencereyi açsam.

Şöyle bir şey yazdım sonra:

Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre

Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.

Berbattı,

Bir şiire böyle başlanmazdı.

İç ses diye söylendim,

Ardından Yıldırım Gürses...

Aptal aptal güldüm bir de buna.

Ayşecik vazoyu kırıyor

Ve ‘tamir et bakalım’ diyordu babasına.

Yapıştırsam da parçalarını hayatımın

Su sızdırıyordu çatlaklarından.

Karnabahar kızartmıyordu asla

Başrolde kadınlar.

Güçlü bir el silkeledi beni sonra

Sanırım Tanrı’nın eliydi.

Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.

Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,

Çok şey görmüşüm gibi,

Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,

Ah...dedim sonra

Ah!

 

İç ses, diye söylendim

Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:

Tanrım bana hiç erimeyen,

Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.

Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik

Kardeşimle kendimize durmadan,

Olmayan çayları,

Olmayan fincanlardan içerdik.

Olmayan kapıları açardık,

Olmayan ziller çaldığında.

Siyah papyonlu olurdu mutlaka

Resim defterimizdeki damat.

Yedi günde yarattığımız dünya

Mutlu olurduk pastel koksa.

 

Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:

Olanlar oldu tanrım

Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!

 

Kaybolmak istemiştim bir zamanlar

Kapının arkasında yokum demiştim

Ve divanın altında da.

Bulamazsınız ki artık beni,

Hayatın ortasında.

Kaybolmak istemiştim bir zamanlar

Beni kimse bulamazdı

Tanrı’nın arkasına saklansam.

O Kocamandı, en kocamandı o.

Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.

 

Bir zamanlar kendimi

Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.

Kaç metredir benim yokluğum?

Benden daha çok var sanmıştım.

Benim yokluğumdan dünyaya

Bir elbise çıkar sanmıştım.

Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan

Sonunda ben de alıştım.

Ah...dedim sonra,

Ah!

 

Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım,

İçim sıkılmasa o kadar

Tek bir satır bile okumazdım.

Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı

Bir derdi var derdim.

Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim.

Ninni derdim, ninni bebeğim!

Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini.

Plastik gözkapaklarının ardında,

Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin,

Gözyaşları da.

Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına.

Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı,

Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa.

 

İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,

Kırıklar dolar kucağına,

İşte orası umudun tarlasıdır.

Ve orada başaklar ağırlaştığında,

Sayısız ah dökülür toprağa.

 

İç ses, diye söylendim

Ve ah dedim sonra,

Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim...

 

 

 

SİZ AŞK'TAN N'ANLARSINIZ BAYIM?

 

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

Alt katında uyumayı bir ranzanın

Üst katında çocukluğum...

Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden

Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.

Aşk diyorsunuz,

limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

 

Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca

Havı dökülmüş yerlerine yüzümün

Büyük bir aşk yamadım

Hayır

Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım

Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı

Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...

Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.

Aşk diyorsunuz ya

Ben istemenin Allahını bilirim bayım!

 

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

Balkona yorgun çamaşırlar asmayı

Ki uçlarından çile damlardı.

Güneşte nane kurutmayı

Ben acılarımın başını

evcimen telaşlarla okşadım bayım.

Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.

İnsan kaybolmayı ister mi?

Ben işte istedim bayım.

Uzaklara gittim

Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin

Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!

 

Süt içtim acım hafiflesin diye

Çikolata yedim bir köşeye çekilip

Zehrimi alsın diye

Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz

İlahiler öğrendim.

Siz zehir nedir bilmezsiniz

Zehir aşkı bilir oysa bayım!

 

Ben işte miraç gecelerinde

Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,

Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,

Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin

Bir şiir aradım.

Geçen üç yıl boyunca

Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.

Ülkem olmayan ülkemi

Kayboluşumu aradım.

Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

Bir ters bir yüz kazaklar ördüm

Haroşa bir hayat bırakmak için.

Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

 

Kimi gün öylesine yalnızdım

Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.

Annem

Ki beyaz bir kadındır.

Ölüsünü şiirle yıkadım.

Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım

Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

Acının ortasında acısız olmayı,

Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.

Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.

Aşk diyorsunuz ya,

İşte orda durun bayım

Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım

Kendimin ucunda

Öyle ıslak,

Öyle kötü kokan,

Yırtık ve perişan.

 

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım

Aşkı aşk bilir yalnız!

 

D. Madak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

özlenen anneler için gelsin,

 

Sevgili Anneciğim

 

Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda

Kocaman bir dağ lalesi gibi

Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.

 

Şimdi mucizevi bir yerdeyim

Muc'un ucuz evinde

Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem

Duvarlara hep senin resmini çiziyor

Dili geçmiş zamanda birçok resim,

Hep gülümsüyorsun

Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi

Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında

Durmadan soluyormuş gibi.

 

Hatırlar mısın?

Mavi saçlı bir Tanrı gibi severdim Burdur gölünü

O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü

Vişne bahçeleriyle dolu,

Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.

Bazen ölmek istiyorum.

Beni yeniden doğurman için

İri, ekşi bir vişne tanesi gibi

 

Kışbaşında bir ton kömür yığarlardı kapıya

Bazen görülen rüyalar gibi kapkara

Bir ton rüya çıtırdarken

Sen kar yağmadan önce başkaydın,

Kar yağdıktan sonra bambaşka.

Sanki hep buluğ çağındaydın.

Kuşlar zaptederdi sonra her yeri, sabahları

Binlerce kez söylerlerdi, söyleyeceklerini.

Bizim hiç anlamayacağımız bir şeyi.

 

Senin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı.

Kediler yusyuvarlak dururdu karın ortasında

Kar manzaralı bir resmin ortasında durur gibi

Gri kediler sarmıştı etrafımızı, gri dağlar...

Bir tek senin çocuklar üşüyecek rengi saçların vardı.

 

Ben bu eve Muc'un ucuz evi diyorum.

Yokluğunda böyle oldum.

Mucize öldükten sonra, buraya taşındım.

Ve inan

Muc bu evi bana ucuza verdi.

 

Yaşasaydın, hayatının ortasına

Güller yığan bir adam olsun isterdim babam.

Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.

Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu

Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri

diye başlayan bir çocuk romanında...

Şalına sarınırdın, toprağa sarınır gibi

Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,

bu acımasız ölü anne sesini.

 

Şimdi mucizevi bir yerdeyim

Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burda

Ve çok ağır ilerliyor.

Yüzümdeki çillerden başka

İsyan eden biri yok hayatımda.

 

NOT: Ölen her kadın için bir şiir yazdım.

Onları Muc'a evin karşılığında verdim

Çok ucuza.

Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:

Anne.

 

Didem Madak

 

 

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

''Beni anneme götürsün bindiğim bütün taksiler!'' D. Madak

 

Kendisi annesizliğin acısı ile büyümüş ve şimdi de kızı aynı kaderi paylaşıyor. Ne üzücü!

 

Teşekkürler sevgili Şevval flowers.gif

 

 

Kaç Zamandan

 

Bu akşam ruhuma uygun, mavi

taftadan bir tuvalet giydim, aylâ abla

sen de artık bir irmik helvası yaparsın

irmikler pembeleşince

(sen de pembeleşirsin)

irmikler tane tane olunca

(sen de dağılırsın köşe bucağa)

anlatacaklarını en rüküş kalbinle

anlat aylâ abla

ben de göğsüme kırmızı bir gül takarım.

kaç zamandan beri saate bakıp bakıp

saçlarını tarıyorsun

kaç zamandır şu hayata

bir oldu bitti gözüyle bakıyorsun.

sanki aynalar sarkıyor

bu kış yine gözlerinden

artık eve meyve de almıyorsun

pembe kristal bir likör takımı gibi

altı kadehinden birini hep boş tutuyorsun

sen sanki bir denizin dibinde

bir balıkla öpüşüyorsun aylâ abla.

hep bir mucizenin alt katında yaşıyorsun.

keşke yağmura biraz daha yakın dursan

kedilerin gıdılarına dokunsan

keşke biraz illegal olsan aylâ abla.

 

hayatıma kahkül kessem, cinayetler işlesem

bana yakışır mı aylâ abla?''

 

Didem Madak

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bazen durumun kendisi yeterince dramatiktir, yazdıklarınızın üzerine bu sebeple bir şey diyemiyorum.

yaşarken de, öldüğünde de, gerekli değeri göremediğini düşünen biri olarak,

adına bu başlığı açtığınız için ve bizleri de sebeplendirdiğiniz için ben teşekür ederim : )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

''...

mutfağa gidip domates çorbası pişirdim

çoktandır öksüz olan mutfakta

buğulandı ve ağladı camlar

gözyaşlarını kuruladım perdenin ucuyla

çoktandır öksüz olan dünyaya baktım

allah babasıyla baş başa kalmış insanlara

poşetin tamamını beş bardak suya boşaltınca

sanki biraz rahatladım

kazanlar dolusu çorba kaynatsam sanki

artık kimse mutsuz olmayacaktı

ah dedim sonra

ah!... ''

 

Ahh şevval, ahhh!!! İyi ve değerli insanlar hep mi erken mi ölürler?

 

Bir şairin kadın olduğunu belli ederek şiir yazmasından daha tatlı ne olabilir. annesinin terliklerde bıraktığı boşluğu okşayan bir şairse hele...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdiden Bir Hatırasın

 

Şimdiden bir hatırasın

Bulutsa, tozsa, uçarsa

Bütün (aşklar) paranteze alınsın

Rüzgar çanısın, rüzgarın diline dolanırsın

Ne bir şarkısın,

ne de dillerde nağme adın

Artık bazı şarkılar kadar yaralısın

 

Günler izmarit diplerinde biriksin

O zaman mutlaka bir trenle gelirsin

Köpüklerdensin, mavisin, sakinsin

istesen suyun tenine bitişirsin

ellerimi bıraktım, artık bunu sana yazsın

İçimde iki yaşlı balık varsa,

İçimde biri pulsuz, iki balık varsa

Biri sensen, gelirsen ve yok edersen

Bunu yazmak istiyorum sana

Sonra postalamak istiyorum

Pulsuz bir zarfla

Hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata

 

Bu kırmızı oyalarla saçlarımda

Beyaz bir tülbent gibi kalırsam

tenimde, süzemediğim tortularla

Gün olur sararırsa sayfalarda

Bıraktım ellerimi, sana bunu yazsın

Şimdiden bir hatırasın

 

Kırık kalplerle süslü bir sayfaysan

Camsan, saydamsam, beni kırarsan

Simlerimle sevişirim seninle

O süslü sayfaların üzerinde

İçimde iki mutlu yıl varsa,

İçimde biri simli iki kadın varsa

Sen, gelirsen ve yok edersen

Bunu yazmak istiyorum sana

sonra postalamak istiyorum

Simli bir yılbaşı kartıyla

Hiçbir mektup artık beni, ikna etmiyor hayata

 

Şimdiden bir hatırasın

Açmışsa bir sardunya saksıda

Bütün (aşklar) paranteze alınsın

Bıraktım ellerimi, artık sana bunu yazsın

mektuplar postaya takılırsa...

Ey aşk sen

Artık bazı şarkılar kadar yaralısın.

 

Didem Madak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

''Beni anneme götürsün bindiğim bütün taksiler!'' D. Madak

 

boynubukuk.gif

Bu sayfayı es geçip duruyordum

okuyacaklarımı biliyordum çünkü

akabinde başıma geleceği de biliyordum

olsun

ihtiyacım vardı

iyi oldu ağladığım..

 

İsimdaşım

hemşehrim

dertdaşım didem

nur içinde yat emi..kalp.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kedilerin Alışkanlıkları

 

Kayboluşumun beşiğini sallıyorum bu akşam

Büyüyor yavaş yavaş

Sırtında parmak izleriyle zamanın

Bir tekir kedi ile beraber

Seyrediyorum hayatı:

O meleklerin cebinden düşen anahtardı,

Son zikrin halkası

Allah’ın son hatırası

O bizim kaçırdığımız fırsattı

Uğurböcekleriyle parmak uçlarında

Küçümserdi hep ona olan aşkımı

Gözünün yaşına bakmadan şimdi ben

Kovuyorum ihtiyarı

 

Ardımda kırık bir ayna

Üvey anneleri hayatımın.

Batsın diye güneşe tempo tutan o kız çocuğu...

Evden kaçışımın pembe spor ayakkabıları vardı.

Hüzün neydi sanki o zaman

Artık kullanılmayan dikiş makinesi annemden kalma.

Ölüm neydi sanki o zaman

Bir önseziden başka.

Evden kaçabilirsin artık çocuk,

ama kaderden asla!

Babam

Çıkarılmış bir adam bütün fotoğraflardan

Kader neydi sanki o zaman,

Masada açık unutulmuş

Turuncu kulaklı bir makastan başka.

Bir ağaca bakıyorum şimdi

Başladığı yerde bitiyor dünya

Alışıyor dil şimdi

Azı dişin bıraktığı boşluğa.

Bastırıldı nihayet hayatın kadife kalesinde çıkan isyan.

 

Söküyorum şimdi sözleri birer birer

Kalpten kalbe giden yolu kapayan

Kalbim, anlatılmaktan usanmış,

Yıldızı sönmüş bir komedyendir artık,

Dilencinin önünde kahkahalar atıyor,

Kirli bir mendille çıkınlanmış şimdi dünya.

Hayretle bakıyorum kedinin gözlerindeki çapağa,

Geri vermiş hayata çaldığı şiirleri,

Ne zaman aşkı tersinden okusam

Anlıyorum kediler bile meğer alışmış bu yokluğa

Sallayıp duruyorum bu akşam kayboluşumun beşiğini,

Gönüllü hemşire birinci sigarasına.

 

Sarhoşum kadehlerde biriken tozla

Çekil diyorum kağıda, çekil,

İçer ve zehirlenir

Ne zaman gözlerimden mürekkep damlasa.

Kalbime dokunuyorum bir kelebeğe dokunur gibi

Yetmez mi acaba bu dökülen pullar aşka?

Yoksa şu sızıyı

Sobası tüten evin şiirinde mi saklasam?

Şu sardunyanın kırmızı çiçek açışına

Yetmez mi acaba ah kör olmuş bir Türk filminde ağlasam?

Ne zaman sorsam,

Anlıyorum kediler bile meğer alışmış zamana.

 

Dünyayı bir salyangozun izlerinde dolaşsam,

Elimde parlak bir harita

Hiçbir atlasta henüz yer almamış.

Ardımsıra yollara hayalimin kırıklarını bıraksam

Yeter mi bu izler beni kendime getirmeye acaba?

 

Didem Madak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Müsveddeler

 

“Tekirdir tekerlenir bir saranı bulunmaz”

diyen o adama....

 

1-

Anlatarak bitiriyorum hayatımı

Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat

Bir çiçek çizdim bu akşam avcuma

İsmini herşey koydum.

Simli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan.

Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım

Yıldızlı bir gecenin.

 

Yıl 2000

Tekke ve zaviyeleri kapatıldı kalbimin

Tombul güvercinler dolaşırdı kiremit çatısında

Bulutlar akardı paçalarından, uğuldarlardı.

Kuşların şarkılarından anlarım.

Kimse hayra yormaz beni

Kuşbaz ve uçmaya meraklı,

Ütüsüz giyerim karabasanlarımı

Sakarım, sık sık çarpar deviririm yazgımı

İçimdeki suyu döktükten sonra işte, ondan sonra

Şikayetim yok, rahatım.

Taşralı ve safım.

Yağmurda unutulmuş bir Tanrı’yla ahbabım

Balkonda asılı kalır günlerce gökkuşağım,

Deterjan reklamına çıkacağız biz ikimiz Tanrı’yla

Ben böğürtlen lekeli çocuğu oynayacağım,

O kirli beyaz gömleğim.

Ah bir de şu gömleğe, göynek diyecek kadar

Cesur olaydım.

 

Teyzem öldü.

Kırkı yeni çıktı

En iyi hikayeleri ölüler anlatır

Ölülerin anlattığı hikayeler

İnşirah suresi gibi insanı ayartır

 

Kırmızı günleriyim ben takvimlerin

Okullar tatil oluyor ben söz konusu olduğumda

Şeker istemeye geliyor çocuklar.

Oyun oynuyoruz,

Sağlam bir halatla çekiyorum acıyı kendime doğru.

Siyah iş günleri müdahale ediyor hayatıma

Mor bir köşe yastığı gibi isyankar oturmak istiyorum,

Ben oysa divanın en ucunda.

Çorba pişirmek istiyorum,

Sonra kalkıp ekmek kızartmak,

Bıçağın ucuyla kazımak aşkı fazla kızardığında.

Söyleyin ateşe,

Ruhunu üflemesin benden gayrısına.

Çiçek silindi bu sabah ellerimi yıkadığımda

“Ellerim bomboş...”

Kötü şiirlerden koru beni Tanrım

Amin!

 

2-

Bir şaşkınlık şarkısı olarak besteliyorum aşkı

Kaprisli notalar, huysuz sololarla

Bekçisi olmayan geceler denk geliyor bana,

Çaresiz bekliyorum,

Düdük çalıyorum,

İki el ateş ediyorum havaya.

Gecenin bir yarısı oturup ağlıyorum bir çocuk parkında

Ulumak gibi ağlıyorum

Köpekler koşuyor sağımda solumda

Tanrım!

Diyorum sadece

Başka bir şey diyemiyorum zaten o an.

İyi niyetli ve sevimli bir kızdan kalanlar

Sallanıyor durmadan boş salıncaklarda

“Üzgünüm” diyor,

Bir mutluluk şiiri yazamam bu saatten sonra!

 

Yoksul çocuğuydun sen benim 23 Nisan sabahımın

Şiir okutmadım sana, folklor oynatmadım.

Yoksulluk diyorum,

O an,

Ucuz lafların çalılarına takılıyor şiirimin elbiseleri.

Sen tuz ol en iyisi sevgilim

Ben ekmekle duruma müdahale edeyim.

Bırak hazır soyunmuşken

Kuru öksürüğüne elma kabuğu ve tarçın tavsiye edeyim.

Tasfiye ettiler beni kediler aralarından

Yar olmaz bundan sonra sarmandan sana.

Beni tasfiye ve tavsiye arasındaki karışıklıkta

Müsait bir yerde bırak sevgilim.

Hem otuzumu geçtim azıcık

Gerisini ben yürürüm artık.

Çizgili olsun, buruşsun yüzü,

Şiirlerim için yaşlanma etkilerini geciktirici krem kullanmayacağım.

 

Yokuş aşağı şarkımı söylerdim, sarhoş

“Kanatlarım vardır benim uçarım”

Koşup kaşe kabanından yakalardın uyduruk şarkılarımı

Ne çok ısıttın beni,

Ne çok ısıttım seni,

Buruştu ve kirlendi

23 Nisan’da takılan simli ve tül kanatlarım

Kurtulamadım, üstümde kaldı.

Ben sevgilim...

Bir çocuk bayramı gibi yaşamak isterdim her aşkı

Cezaya kaldım.

Bir mutluluk şiiri yazamamaktan dolayı

İmlamı iyice bozsam da farketmez artık.

Kime ne “de-da”ları ayırmasam?

Noktalarda durmasam,

Bir ünleme koşsam yalnızca,

Sonu uçmak olan çığlığa.

Kime ne anlatarak bitirsem hayatımı?

Ölümüme de bir şiir yamar nasıl olsa birileri artık.

 

3-

Bazı vakitler tren geçiyor evin yakınından

Yaşlanıyorum pencereden her bakışımda

Anna Karenina’yı taklit ediyor zaman,

Atıyor kendini raylara.

Neden her aşk

Bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka.

 

Sevdiğim adamlar çarpıyor camlarıma

Bir kelebek gibi kocaman, kara

Pervazlarımda kuruyorlar sonra

Begonya tozlanıyor,

Unutmanın gözyaşları sanki bu tozlar.

Annemin temizlik günleri gibiyim

Yorgun, solgun ve beyaz.

Kardeşim ayağını sallıyor sevdiği şarkılarda

Birini çok sevmek gibiyim

Sütle siliyor tozlarımı kardeşim.

Kestane pişiririz diyoruz sobada

Hayallerimiz çatlıyor sonra, çıtırdıyor, kızarıyoruz.

 

Bu şiirden bir bölümü attım

Kilometrelerce uzağa

Tavşanlı pijamalarımla balkona çıkıp el salladım ardından

Havaya uçuracaktı şiirimi az daha,

Attım.

Lokum getirmişti ve kitap,

Ben ruhunu getirsin istemiştim oysa.

Onu da tam buradan attım.

Ben ne de olsa yakıp yıkanlar listesinde

Ölü yada diri arananlardanım.

 

Bir Doğuş şarkısı söyletiyorum bazen hayatıma:

“Aramızda uçurumlar söz konusuyken”

Uçurumlarda tenzilat varken hazır

Uçalım, hadi uçalım

Ben nasıl olsa

Bu müsveddelerin ortasında yalnızım.

 

Didem Madak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Of offf unutmuşum video hazırlamayı..aptalkafam.gif

 

2009 yılından beri bilgisayarın bir köşesinde duruyordu bu kayıt, çok acemice ama yinede bu sayfaya taşımak istedim..smile.png

 

http://www.dailymotion.com/video/xslnh4_syz-ayk-tan-n-anlarsiniz-bayim_creation

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

BÜYÜMÜŞ ÇOCUK ŞİİRİ

 

Hülya'ya

 

Artık büyüdü diyorlar bana

Ekmeğini salatanın suyuna banma

Ben artık büyüyüm Füsun

Zengin evlerinde Harry Potter oldum bu yaştan sonra

İstanbul'un kargaları İstanbul kadar kocaman

Bağırmak denen bir adam saltanatını kurmuş burada

Birçok şarkının ortasında yürürken İstiklal Caddesi

Tomtom Mahallesi'ne taşıyor beni

Ben yürümüyorum Füsun cadde yürüyor

Bir cadı olduğumu burdan anlıyorum

Hiçbir takım tutmuyorum, yıldızların takımından başka

Bilirsin işte erkekler büyükayı, kadınlar küçük cezve

Bugün bir harf girdi atmosferime, tutuştu ve yandı

Siyah bir gelinliğe benzeyecek bu şiir

Uzun kuyruklusundan

 

İmgelerle yer değiştiriyorum Füsun

Şiirin bir odasına üç yüz milyon vereceğim

Durmadan mazmunlara sürgün gidiyorum olmuyor böyle.

Cümle kapıların önünde kelimelerle beş taş oynuyorum.

Karanlık sokaklardan biraz korkuyorum

Ama korkmuyorum da esasında.

Pardon diyorum ayağıma bastığında dünya

saçlarımın ucundan başlıyor artık kırılma

Kelimelerin tadına bakıyorum

Zehrinden korktuğum acı kelimeler yutuyorum yanlışlıkla.

 

kahverengi bir delik açıyor sayfanın ortasında

Elimde tuttuğum sigara

Ucu olmayan dize yakışıyor şiire

 

Pulbiber Mahallesi adlı kitabından

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ÇALIKUŞU'NUN Z RAPORU

 

 

Kedi ve kasımpatı kokuyor bütün sokaklar

Dilinin dönmediği duaları sayıklıyor

Zeyniler Köyünde Çalıkuşu şimdi artık zaman

Yağmur yağıyor durmadan

Ağlıyorum kaşarlanmış bir masumiyet olarak

Bir çılgının

Kedilerin ruhlarımızı okuduğuna inandırmaya çalışan herkesi

Bir elimde tabanca

Bütün dualarım delik deşik.

Başörtülü bir anne olarak bekliyorum ruhumun

Şark hizmetinden dönüşünü

Mahalle kavgalarına karışmadan

Kocaman bir kabakla boğuşuyorum bazen

Doğruyor ve kızartıyorum onu

Günler külkedisi, akşamları kömür yakıyoruz.

Hikâyeme bir hayat yazmak istiyorum

Pek inandırıcı olmayan

Ruhuma ıhlamur yollamak istiyorum yün eldivenler

Hikâyeme bir ölüm yazmak istiyorum

Beni masalların ortasında bırakıp giden ruhuma

Romantik radyo dinleyen o eski arkadaşıma

Son bir kere daha limon ağaçlarından bahsetmek istiyorum

Otobüs duraklarında yağmurlar bekliyor beni

Yağmurla beraberliğimden doğan

Birinci ve yüzbininci hayaletim

Ucu ısırılmış bir simidin acısını durmadan

O kadar çok, o kadar çok hissediyorum.

Fareler yeraltından fırlatılan havai fişeklerdi

Haberler getiriyorlardı, hep kötü haberler

Akşamları günahkâr yazar kasalar kadar

Z raporları kadar uzun şiirlerim

Elinde bir paket çubuk krakerle geçmişim

O eski arkadaşım yıkanmış midesiyle

İskambil kağıtları kusan, zarlar

Maça kızı ve pis yedili sayesinde

Kaç kere ölümle randevulaştı.

Plastik çiçeklerle ziyaretine geldi hayat

Semt pazarından alınma hırkasıyla,

Ayolu, yanisi bol konuşmalarıyla

Her bastığında gıcırdayan tahtalarıyla

Öyle çok sevdim, öyle çok sevdim

Binlerce kapıcı karısından birinin ismiydi sanki kader.

Delirdiğim altyazı şimdi bütün aynalarda

Vazgeçtim sonunda hep tura gelen uğur paramdan.

Hikâyem ucuz, romanım basmakalıp

Pembe kağıtlar aldım

Hayatıma bir ölüm yazacağım

Bir ölüm, pek de inandırıcı olmayan

Yazık hiçbir şair bir çiy tanesi kadar bile sızmadı kâğıda

Kayıp şiirlerim gül resimleridir şimdi.

Yazık bir son mektup bile bırakmadan gitti

Zeyniler Köyünde Çalıkuşu şimdi artık zaman.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ÇİÇEKLİ ŞİİRLER YAZMAK İSTİYORUM BAYIM!

 

 

"Zenciler prensesi olacağım.

Hayat işte asıl o zaman başlayacak"

Pippi Uzunçorap

 

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım

Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi

Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.

Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.

Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor

Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.

Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.

Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.

Bir yağsam pahalıya malolacağım.

Ben bir bodrum kat kızıyım bayım

Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum

Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum

Fakat korkuyorum. Birazdan da

Kırk üç numara ayakkabılarınızla

Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız

Bu iyi olmaz bayım!

"Gün akşam oldu" diyorum

Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara

Cam kırıkları yiyorlar

Rüyamda; bir kâse dolusu suyun içinde

Rengârenk yap-boz parçacıkları

Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.

Hayır, sanırım sabahı bekleyemem

Bilmiyorum.

İnsanlar rüyalarını acilen anlatmalı.

On dört yaşındaydı ruhum bayım

Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.

Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz

Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri

Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar

O ara içimde çiçeklerden oluşmuş

bir silahsız kuvvet ablukaya alındı

Sinemalarda da "organzm gıcırtıları" oynuyordu.

Kaçmaya çalıştım. Olmadı.

Bu nedenle, çiçekli şiirler yazmayı

Ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.

Neyse işte

Ben her filmi hatırlarım

Sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.

"Sofi'nin tercihini" seyrederken çok ağlamıştım.

Öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar

Onu da mutlaka hatırlardım.

İnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?

Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım

Bir "eşya toplayıcısıyım" bayım.

Büyük gemiler de yok artık bayım

Büyük yelkenler de

Büyük kâğıtlar yakmak istiyor şimdi canım.

İşte az önce bir karabatak daldı suya

Bir süredir kayıp

Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya

Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.

Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.

Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen

Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?

Bir gül, bir güle derdi ki görse

Yalan söylüyorum

Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KURBATİ

 

 

Gece lambası kırmızı bir kadın yapıyor beni

Oysa limon ağaçları bahçede küçük sarı güneşler taşıyor.

Dokunsam bile onlara yanmam. Ne tuhaf!

Bir oyuncak ayım vardı, ismi Işıldak.

Bir kızkardeşim vardı saçları simsiyah

Ne tuhaf böyle hatırladıkça herşeyi,

Ağrı Dağında saçlarımı karla yıkamak.

Kırmızı bir mum olsam yakışırdım şamdanıma

Oysa çok üşüyor ellerim bu akşam...

 

Martılardan duygulanmadım hiç, ne tuhaf!

Ben belki denizden bile eski biriyim.

Başka isimler bulmak isterdim martılara

Kirloş mesela kirloş desem artık onlara.

Kasapların perdeleri boncuktan

Et. Kan. Ve o boncuklu şıkırtılar

Ne tezatlı bir şey, ne tuhaf

Ne tuhaf acıyla hiç konuşmamak.

 

Gece lambası kırmızı bir kadın yapıyor beni

Herşey şimdi itiraf edilmeli:

Kocam bir çingeneydi.

Eşiniz bir çingene mi hanfendi? diye sorarlardı.

Hayır efendim derdim, hayır eşim bir sanatkardır.

Eski yırtık gecelikler, eski yırtık çarşaflar

Eski, yırtık bir sızıyla sevişirdik.

Herşey şimdi itiraf edilmeli:

 

Bir picaması bile yoktu benim kocamın baylar.

İnsan çingeneyse, yani ruhu çizgiliyse

İnsan acıyla yalnızca sevişebilir baylar!

Soruyorlar. Soruyorlar:

"Ellerin neden titriyor sevgilim"

Bilmiyorlar doğmadan öldürdüğümü üç-beş çingeneyi.

Üç-beş dünya kaldı artık aramda dünyayla

Artık açıklayamam bir türlü.

Ne tuhaf geçmişim kırmızı bir kadın yapıyor beni.

Herşey şimdi itiraf...

 

Bulurlar sabaha siyah, çirkin bir balık olarak

Açıklayamazlar artık beni bin türlü.

Bilmeyecekler, bilmeyecekler bir çingenenin

İsmini vererek kendime öldüğümü.

İsmim...İsmim...İsmim Kurbati.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.