Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 27 Temmuz , 2012 .. 68. ihtirassızlık yararlı bir savaşçı ne hiç yoktan kızgınlıkla ne de öldürme arzusuyla hareket eder. yenen kinci olmamalıdır. efendilik tevazu ister. eğer barış ve birlik diliyorsak hasımlarımıza yaklaşımımız üstünlük arzusundan arınmış olmalı ve çekişme olmadan uygulanmalıdır. 69. gizemli tao'nun kullanılışı tartışmalar kavgacılık yapmak yerine beklemeyi bilerek, üstüne gitmek yerine geri çekilerek kazanılabilir. büyük savaşlar kıpırdadığını belli etmeden ve gizlediği gücünü koruyarak hareket etmek, saldırmadan ele geçirmek silahtan başka şeyler kuşanmak sayesinde kazanılabilir. savaştıklarını küçük görme çünkü bu, en değerli varlığını yitirmene yol açabilir. zayıf olan bunu unutmadan savaşırsa her şeye rağmen kazanabilir. 70. gizli kimlik bilge kişinin söylediği sözler basit, yaptığı işler kolay da olsa kendine bilge diyenlerin söz ve işleri arasında azınlık kalır. bilgenin yolunu bulmak sıradan insan için zordur çünkü bilgenin sözleri ezeli geçmişten gelir yaptıkları ise doğal işlerdir. bilge'nin yolunu bulanlar az ve seyrektir ama bilgeye dürüstlükle davrananları bilge ve tao ödüllendirir. o kişi bilgenin şık görünmediğini güzel değil kaba giysiler giydiğini bilir. bilgenin beklentisi insanların onun yolunu anlaması değildir çünkü bilgenin mücevheri kalbinde saklıdır. 71. hasta olmamak bilgisizliğini bilmek kişiliğin gücünü gösterir ama bilgeliği bilmemek güçsüzlüğe delalettir. hastalık hastası olmak da sağlığa alamettir. onun içindir ki bilge kişi giderek hastalık hastası olur ta ki hastalık hastası olmak onu hasta etsin, işte o zaman hastalıktan kurtulur. 72. kendini sevmek bilge kişi huşu ve isabetle hareket eder. başkaların evine çatkapı gidip onları rahatsız etmez, istenmedikçe bir işe karışmaz, meğerki başkalarına zarar versinler. işte o zaman bilgeye başvurulur. bilge kendini bilse de belli etmez; kendine saygısı vardır ama kibri yoktur çünkü o, gereksinmediği şeye sahip olmama yeteneği geliştirmiştir. 73. yeterlikle hareket etmek tutkulu bir kahraman ya öldürür ya öldürülür ama hem cesur hem de sakin bir insan kendi canını da başkalarınınkini de koruyabilir. bir canı korumanın neden yeğ olduğunu hiç kimse kesin bir şekilde söyleyemez. erdemin yolu gayretkeşlik tasarlamadan hareket etmektir, ki tasarlamadığı halde üstün gelir. erdemin yolu nadir konuşur ve asla soru sormaz ancak soru sorulmadan yanıt olarak verilir. onun her ihtiyacı tamam edilir ve o hep kolay gelir çünkü bu yol insanın anlayamayacağı kendi planını takip eder. o ağını hem derin hem de geniş örer ve geniş aralıklı olduğu halde, geçen herşey ona takılır. 74. tao'yu yerinden etmek insanlar ölümden korkmaz olursa ölüm tehdidinden de korkmaz olur. ülkede erken ölüm yaygınlaşırsa, ve ölüm ceza olarak dağıtılırsa insanları kanunu çiğnemekten korkmaz olur. böylesi bir ülkedeki cellat olmak tahtayı kesmeye çalışırken kendi elini kesen beceriksiz bir marangoz olmaya benzer. 75. açgözlülüğün can yakması vergiler çok ağır olursa açlık insanları bitap düşürür. yönetenler çok müdahaleci olurlarsa halk asileşir. yönetenler insanların canına çok kast ederse canlar önemsenmeden alınır olur. ülkedeki insanların karnı aç canları kıymetsiz olursa onlar da yönetimi alaşağı etmek için artık kendi canlarından geçerler. 76. gücüne güvenmenin reddi insanlar nazik ve uysal doğar. öldüğünde bedeni katı ve sert olur. canlı bitkiler yumuşaktır ve hayat veren bitki özüyle doludur ama öldüğünde solar ve kurur. yoğunluk, sertlik ve katılık ölümün işaretleridir nezaket ve eğilebilirlik ise canlılığa alamettir. eğilmek bilmeyen savaşçı kendini ölüme mahkum eder, ve eğilmeyi reddeden ağaç kolayca kırılır. onun için sert ve yoğun olanın yenilmesi yumuşak ve esnek olanınsa yenmesi mukadderdir. 77. tao'nun yolu tao bir yay kadar esnektir: yüksektekini alçaltır, alçaktakini yükseltir. o uzamış teli kısaltır kısa geleni de uzatır. ihtiyacından çoğuna sahip olandan alıp ihtiyaç sahiplerine dağıtmak tao'nun yoludur. sıradan insanın yolu tao'nunki değildir çünkü öyleleri yoksuldan alıp zengine verirler. bilge kişi hiçbir şeye sahip olmadığını bilir onun için işinde gücünde olup tanınmaksızın mülkünü dünyaya verir. bilge üstüne düşeni böyle yerine getirir; bilgelikle geçinmeden, kimseye göstermeden bilgeliğinden verir. 78. içtenlik hasmına eğilmekte su gibisi yoktur; ona gelen katı ve güçlüyken bile incelikte ve akışkanlıkta suyun dengi bulunmaz. güçsüz güçlüyü esnek de serti yenebilir. bu çok yaygın bir bilgi olduğu halde pek azı bunu hayatında uygular. tezatmış gibi görünse de insanların aşağılamalarını kaldırabilen kişi yönetmeye uygundur. önderlik etmeye uygun olan da ülkesinin felaketleriyle bizzat yüzleşendir. 79. borcun ifası ülke insanları arasında borçlarını bilsinler diye anlaşma ve senetler yapıldığında pek çoğunun ödevini ifa etmediği vâkidir. bilge kişi aynısını başkalarından beklemediği halde kendi ödevlerinin ifasını garanti eder, onun erdemi budur. borcunu kendi yerine başkasının ifa etmesini isteyen kişi erdemsizdir. doğanın yolu böyle hallerde dayatmada bulunmaz ama hep iyiden yana kalır ve onların ödülü olarak davranır. 80. tek başına durmak küçük bir ülkenin pek çok makinası olabilir ama halkın işine yaramayabilirler; kullanmadıkları tekne ve binekleri olur; zırh ve silahları gösterilmez çünkü ölüme ciddiyetle bakarlar. yazdıkları kadar düğüm atmazlar ve evden çok uzağa yolculuk etmezler. yedikleri yemekler sade ve iyidir, giysileri de sade; evleri güvenlidir sürgüsüz demirsiz ve onlar kendi bildikleri gibi yaşayarak mutludurlar. komşuların horoz ve köpekleri seslerini uzağa yetiremeseler de bu köylerin insanları çok yaşayıp huzur içinde ölür. 81. sadeliği gösteriş gerçek her zaman güzel güzel sözler de her zaman gerçek değildir. erdemli kişi kendi için tartışmaya gerek görmez çünkü bilir ki tartışmak yararsızdır. doğanın yolunu bilenler kurnazlıklarını geliştirmezler diğer yandan kendi yaşamını ve başkalarınınkini yönetmek için kurnazlığını kullananlar ne tao'yu bilirler ne doğal mutluluğu. bilge kişi eşya ya da bilgiyi saklamaya yer aramaz çünkü bilir ki bunlar ne kadar az olursa kendisi daha çoğuna sahip olur ve ne kadar çok verirse bereketi o kadar artar.* bilgenin yolu ince, keskincedir ama can yakmaz. bilgenin yolu kurnazlığa kaçmadan çalışmaktır. BİTTİ.. .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 28 Temmuz , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 28 Temmuz , 2012 SPIRAL YOL VE İÇSEL AYDINLANMA Öyle sanılıyor ki yapılan her hareket ve iyi davranış ve vicdan sesini dinleyerek verilen her karar insanı geliştirir, tekâmül yolunda ilerletir. Ayrıca kuvvetli inanç uğrunda yapılan ameller de buna eklenebilir. Tekâmülün yönü hakkında gerçek bir bilginin sahibi olabilmemiz için kendimize iyice bakmamız gerekir. Kendimizi iyice tanımak demektir bu ve iç yapımızın işleyiş mekanizmasını iyi bilmekle, tanımakla ancak nasıl tekâmül edebileceğimiz hakkındaki bir bilgiye ulaşabiliriz. Bu işleyiş mekanizmasının da kanunları, ilkeleri, kaderi-kazası vardır ve gene onun düzeni ile alâkalı bir metodoloji/yöntem/prosedürü de vardır. Davranışlar, hareketler ve birlikte ortaya çıkan irade gücü bir "SONUÇ-OLAY" dır ve insana ait içsel işleyiş mekanizmasının bir bakımdan matematiksel sonucu gibi ele alınabilirler. Alınmakta olan etkinin -görünür ya da görünmez tertipte olsun- cevabı olarak ortaya çıkan canlılık olayları, ilke olarak maddeseldir ve çok büyük oranda otomatik olarak / irade dışı bir sürece bağlı gerçekleşir. Tekâmül/evrimin olgusu, "SPIRAL BİR YOL" izleyerek gerçekleşir. Az farkla hep aynı olaylar realize olur ve mekanik yaşamın yörüngesinden nadir hallerde çıkılır. Çok uzun devreler/cycle sonunda-tekrar doğuşlar ile- oluşan şuurlu bilgi vasıtasıyla "İÇSEL AYDINLANMA"; şuur uyanışı, savfet günü ortaya çıkar/varlık kazanır; Bu tekâmüldür. Tekâmül, ip gibi/linear sürüp giden bir olgu/fenomen değil aksine nerede ve ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan parlamalar şeklinde beliren bir olgudur. İşte bu yüzden, insanlar ve toplumlar aşırı zorluklar içinde ve acı çekerek gelişirler. Mükerrer/tekrarlı olaylar, tecrübeler ve gözlemler aynı izlenimlerin sadece şiddet/yeğinliğini artırmaya yarar. İnsanın ve toplumunun uyanışı/aydınlanmasına vesile olan şuurlanmaya/vicdana/idraklenmeye değil.. Hayatın tümü, "SPIRAL HAREKET" in niteliğine bağlı bir gelişimin amacına ulaşması için, İlâhi Kudret'in tertibi/ konsepti/sistemidir.. Ergün Arıkdal Mart-1986 .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2012 .. NAMELESS /BİLİNMEYENE AÇILAN KAPI.. Sözcük bir köprüdür. Onu hatırlayın, onu düşünün, onu gözden geçirin, onun çevresinde dolaşın, ona her yönden bakın. İçtenlikle, sebatla onun içine dalın; bütün gecikme ve düş kırıklıklarına katlanın, ta ki zihin aksi yöne dönsün ve sözcükten uzaklaşıp, sözcüğün ötesinde olana yönelsin. Bu, sadece adını bildiğiniz bir kimseyi aramaya benzer. Bir gün gelir, araştırmalarınız sizi ona ulaştırır ve isim/ esma' yaşanan gerçek haline gelir. Sözcük ile anlamı/manâ/fehva'sı arasındaki bağlantı nedeniyle, sözcükler değerlidirler. Eğer insan, sözcüğü çok büyük bir dikkatle incelerse, kavramın ötesine geçerek, onun kökeninde gizli olan deneyim/tecrube'ye ulaşır. Aslında, sözcüklerin ötesine ulaşmak için tekrarlanan girişimlere meditasyon/meditation/yakin/tefekkür/ tezekkür denir. Sa'dhana/Başarıyı getiren uygulamalar da zaten sözlü olandan sözsüz olana geçmek için sebatla sürdürülen girişimlerdir. Bu iş umutsuz gibi görünse de bir an gelir, her şey birdenbire apaçık ve sade ve harikulâde kolay olarak gerçekleşir. Fakat siz şimdiki yaşam biçiminize ilgi duydukça, bilinmeyene dalmak için son adımı atmaktan hep ürküp-çekineceksiniz. Söyleşiler 85. Bölüm Sri Nisargadatta MAHARAJI ** ** Sözcük: -Kelime/Kelâm/Word/Talk: Mânası olan en küçük söz veya cümlenin yapısını teşkil eden unsurlardan birisidir. Kelime, isim, fiil ve harf olmak üzere dilbilgisinde üç kısma ayrılmıştır. "Bir tek söz" e kelime denir. (Osmanlıca Sözlük) -Belli bir amaç için bir birim olarak düşünülmesi uygun düşen bir damga dizgisi. -Anlamı olan ses veya ses birliği. -Ses dilinde belli anlamı ya da tümce kuruluşunda görevi bulunan anlatım aracı. (TDK) -Söylem, konuşma, mesaj, iletişim, bilgi, sinyal, açıklama, yemin, deklarasyon, ifade, iknaiyat Söz, lafız, laf, lakırdı, vaad, haber, malumat, parola, emir, işaret, kelâm. -Kısa bir yorum ya da gözlem. -Kelâm: Söz. Bir mânayı ifâde eden, bir maksadı anlatan ifâde. Allah'a mahsus bir sıfat. Fık: Allah (C.C.) Kelâm sıfatını da hâizdir. Onun kelâmı harften ve savttan (ses) münezzehtir, ezelidir, ebedidir. -Istılah'da/Tabir, deyim, jargon, metafor olarak: İlm-i kelâm ve Kelâmullâh. Hikmet ve mantık esaslarıyla Allah'ın varlığı, birliği, İslâmiyetin doğruluğu ve hakkaniyetinden bahseden ilim. -Istılah: Islah etmek: Islah/İyileştirme/Kusurları giderme. -Erbab-ı ilim arasındaki ve herkesin anlamadığı kelime. Bir ilim veya mesleğe âid kelime. Belirli bir topluluğun, bir lafzı lügat mânasından çıkararak başka bir mânada kullanmaları. -Dua= Söz/Kelâm: -Allah'a (C.C.) karşı rağbet, niyaz, yalvarış, tazarru. -Salât, namaz. -Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek. -Allah'ın rızâsını, hidayet ve istikamete muvaffakiyyeti dilemek, yalvarmak. -Peygamber'e (ASM) salavat getirmek. -Birisini bir şeye sevketmek. -Bir kimseyi bir isimle tesmiye etmek. -Okumak. -Feyac/Guvta/Guft/Hesis/ Hetme/Luga/Makale Vahy/Tebliğ/Za'm. .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2012 .. BİLİNMEYENE AÇILAN KAPI - 2 Soru: Bilinmeyen niçin beni ilgilendirsin? Bilinmeyenin yararı nedir? Cevap: Herhangi bir yararı yoktur. Ama, sizi bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek yararlıdır. Bilinenin tam ve doğru bilgisi, sizi bilinmeyene götürecek olandır. Siz, onu avantajla, yararla ve çıkar ile ilgili olarak düşünemezsiniz. Sükunet içinde ve bağımlılıktan kurtulmuş olmak, her türlü kişisel çıkarların ve endişelerin, her türlü bencilce hesapların ulaşamadığı noktada durmak özgürlüğe varmanın kaçınılmaz şartıdır. Siz buna ölüm diyebilirsiniz Bana göre ise bu, en anlamlı/significant kayıtları taşıyan ve hem en yoğun/compact biçimde/way yaşamak olmaktadır. Çünkü ben, tüm bütünlüğü içinde hayatla bir' im. Yoğunluluk, anlamlılık, uyum; daha ne istersiniz? Soru: Daha başka şey istenmez kuşkusuz. Ama şimdi siz bilinebilir/tanınır/knowable olan hakkında konuşuyorsunuz. Cevap: Bilinmez/Anlaşılmaz/Tanınmaz/Anirvachaniya olan hakkında ancak sessizlik konuşur Zihin ancak bildiği hakkında konuşabilir. Eğer bilinebilir olanı gayretle incelerseniz, o eriyip gider, geriye bilinmez olan kalır. Ama ilk imgelem, ilgi ve merak pırıltısı ile beraber bilinmez olan örtülür ve bilinen ortaya çıkar. Bilinen ve değişken/variable olan, işte siz onunla birlikte yaşarsınız - değişmez olan ise sizin işinize yaramaz. Ancak değişken olana iyice doyup, değişmez olanı özlediğiniz zaman, zihnin düzeyinden bakıldığında karanlık - boşluk olarak tanımlanacak /discription olana yönelip, onun içerisine /muhtevaya dalmak için hazır olursunuz. Zira, zihin içerik ve değişiklik arzusu ile durmadan kıvranmaktadır. Ona göre gerçek, içeriksiz ve değişimsizdir. Söyleşiler 85. Bölüm Sri Nisargadatta MAHARAJ .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2012 .. GERÇEK; BEN ve BENİM FİKRİ DEĞİLDİR.. Konuşmak benim hobim değildir. Benim konuşup konuşmamam, içinde bulunulan durumun bir kısmıdır ve bu bana bağlı değildir. Konuşmamı gerektiren bir durum ortaya çıktığında, konuştuğumu işitirim. Benim için hepsi birdir. Konuşsam da konuşmasam da oluş halinin ışığı ve sevgisi bundan etkilenmez, onlar benim kontrolum altında değildirler. Onlar vardır ve onların varlığını bilirim. Bir sevinçli farkındalık hali vardır ama bir sevinçli kimse yoktur. Elbette bir kimlik duygusu vardır, fakat o anıların bıraktığı izlerden oluşmuş bir kimliktir. Aynen, sabit duran perde üzerinde ard arda gelen görüntülerin kimliği gibi. Işık ve perde olmazsa, film de olamaz. Filmin perde üzerinde bir ışık oyunu olduğunu bilmek, filmin gerçek olduğu fikrinden kurtuluşu sağlar. Bütün yapmanız gereken, sizin öz varlığınızı sevdiğinizi ve öz varlığınızın da sizi sevdiğini anlamanızdır. "Ben-im/Iam That/Var olanım" duygusu da her ikiniz arasındaki bağlantı halkası ve görünüşteki farklılığa rağmen aynılık/denklik/representative işaretidir. "Ben-im" duygusuna, iç-dış, gerçek-görüntü arasındaki sevgi işareti olarak bakın. Nasıl ki rüyada size "Ben rüya gördüm" diyebilmenize olanak veren "Ben" duygusu dışında her şey farklı ise, "Ben-im" duygusu da sizin "Ben yeniden kendimim" diyebilmenize olanak verir. Ben bir şey yapmam ve bana bir şey yapılmaz. Ben neysem o'yum ve beni hiçbir şey etkileyemez. Ben her şeye bağlı, tabi gibi görünürüm, ama aslında her şey bana tabi, bana bağlıdır. Söyleşiler 77. Bölüm Sri Nisargadatta MAHARAJI .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2012 .. HAYAT VE YAŞAM ÜZERİNE.. Maharaj: Bir insanın bir şey yapıyor ya da yapmıyor gibi görünmesi çoğu zaman yanıltıcıdır. Görünürdeki uyuşukluk hali sadece kuvvet toplamakta olmasından kaynaklanabilir. Bu nedenle davranışlarımızın nedenleri çok süptil (subtle/anlaşılması zor) dir. Suçlamak, hatta övmekte acele etmemek gerekir. Unutmayın ki Yoga; İç Varlığın/Vyakta, Dış Varlık/Vyakti üzerinde işlem yapmasıdır. Dış Varlık her ne yapmaktaysa, bu İç Varlıktan gelen tesire verilen karşılıktır yalnızca. Soran: Yine de Dış Varlığın yardımı olur. Maharaj: Ne kadar ve ne şekilde yardım edebilir? Onun beden üzerinde belli ölçüde kontrolu vardır ve onun duruşunu, solunumunu düzeltebilir. Düşünceler, duygular üzerindeki hakimiyeti ise pek azdır, çünkü kendisi ZİHNÎ dir. Ancak içsel olan dışsal olanı yönetebilir. Dıştakinin itaat etmesi akıllıca olur. Soran: İnsanın ruhsal gelişiminden nihaî olarak İç Varlık sorumlu ise, Dış Varlığa neden dolayı öğüt ve cesaret veriliyor? Maharaj: Dış Varlık sessiz, sakin ve arzudan, korkudan uzak kalarak yardım edebilir. Farkına varmış olmalısınız ki Dış Varlığa verilen bütün öğütler negatif şekildedir: "Yapma, son ver, yapmaktan sakın, terk et, vazgeç, feda et, teslim ol ya da yanlışın yanlışlığını gör." Hatta gerçek hakkında verilmiş o küçük tarif bile inkâr şeklindedir "O mudur? değildir.. Bu mudur? değildir.." gibi/Neti-Neti. Bütün pozitifler İç Varlığa aittirler. Bütün mutlakların da gerçeğe ait oluşları gibi. Soran: Günlük deneyimlerde İç ile Dış Varlığı birbirinden nasıl ayırd edebileceğiz? Maharaj: İç Varlık, İlhamın kaynağıdır. Dış ise, bellek ile hareket eder. Kaynağın başlangıcı bulunamaz. Tüm bellek ise bir yerde başlar. Böylece, Dış daima belirlenir ve saptanır. Oysa ki İç, sözcükler ile tutulamaz. Öğrencilerin hatası, İç Varlığı elle tutulabilir bir obje olarak hayâl etmeleri, algılanabilir olan her şeyin geçici olduğu ve o yüzden de gerçeklikten yoksun olduğunu unutmalarıdır. Ancak idraki mümkün kılan gerçektir; Ona, " HAYAT ya da BRAHMAN", her ne derseniz deyin. Soran: HAYAT, kendisini ifade etmek için bir bedene sahip olmak zorunda mıdır? Maharaj: BEDEN; YAŞAMIN PEŞİNDEDİR. HAYAT; BEDENE GEREKSİNİM DUYMAZ. BEDEN' DİR HAYATA MUHTAC OLAN.. Söyleşiler 22. Bölüm Sri Nisargadatta MAHARAJ ** Avyakta: Tezahür etmemiş: Tüm duyguların ve deneyimlerin ötesi. Belirsiz. Beden/sureti olmayan. Anlaşılamaz. Meknuz/ Kenz: Gömülü, Define, Örtülü, Gizli. Vyakta: Tezahür halindeki madde. Tekâmül etmiş doğa/Mesh edilmiş olan ürün. Vyakti: Bireysellik. Singular/Individual. Vyaktivita: Persona/Kişilik/Maskeli Kişilik. Character, Identity Neti, Neti: -O değil, bu değil. -Ebedi ve nihai gerçeğe ulaşmak maksadı ile, dünyayı oluşturan bütün isimlerin ve formların/ nama-rupa, sürekli, adım adım ilerleyen ted ve inkârı şeklindeki çözümsel süreç. -Abstraction: -Gerçekte ayrılamaz olanı düşüncede ayırma eylemi. (Ör: Biçimi, rengi, boyutları özdekten ayırıp düşünme.) -Geneli ve öz olanı arınmış bir biçimde elde etmek için özle ilgili olmayanı bir yana bırakma. -Bir tasarımın ya da bir kavramın nitelik ve bağıntı gibi öğelerini göz önüne almayarak dikkati doğrudan doğruya kavrama çeken düşünme eylemi. (Ör: Üçgen kavramında; üçgenin büyük, küçük, eşkenarlı ya da dik açılı oluşunu göz önüne almamak gibi.) .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2012 .. Soran: Gerçeğe varışınıza bir tarih veriyorsunuz. Bu demektir ki o tarihte size bir şey olmuş. Ne oldu? Maharaj: Zihin olaylar üretmeyi durdurdu. O çok eskilerden gelme, kesintisiz arayış durdu. Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey beklemiyordum. Hiçbir şeyi kendime ait saymıyordum. Uğrunda uğraş verecek bir "Ben" kalmamıştı. Hatta yalın "Ben-im/ver olanım" bile solarak kaybolmaya yüz tuttu. Farkına vardığım bir diğer şey de alışılmış kesin kanılarımı kaybedişim idi. Daha önceleri birçok şeyden emindim. Şimdi ise hiçbir şeyden emin değilim. Fakat seziyorum ki bilmemek ile hiçbir şeyi de kaybetmiş olmadım, çünkü bütün bilgim yanlıştı. Benim bu bilmeyişim, aslında, tüm bilginin cahillik olduğu ile, "Ben bilmiyorum" beyanının ise zihnin yapabileceği tek gerçek beyan olduğu bilgisiydi. Şu "Ben doğdum" fikrini alalım. Siz onu doğru kabul edebilirsiniz, doğru değildir! Siz asla doğmadınız ve asla ölmeyeceksiniz. Doğmuş olan ve ölecek olan o fikirdir, siz değil. Kendinizi onunla özdeşleştirmeniz yüzünden siz ölümlü oldunuz. Bir sinemada nasıl her şey ışık ise, öylece bilinç de uçsuz bucaksız dünya haline gelir. Yakından bakın, göreceksiniz ki tüm isimler, şekiller bilinç okyanusu içinde gelip geçici dalgalardan başka bir şey değildirler; sadece bilincin varlığından söz etmek mümkündür, yoksa ona ait değişimlerden değil. Bilincin sonsuzluğunda bir ışık belirir, minicik bir nokta halinde, bir kağıt üzerine yazı yazan bir kalemin sivri ucu gibi hızla hareket ederek şekiller, düşünceler ve duygular, kavramlar ve fikirler çizer. İz bırakan mürekkep, bellektir. Siz o küçük noktasınız. Ve sizin devinimlerinizle dünya her an yeniden yaratılır. Devinmeyi kesin, dünya da olmayacak. İçinize bakın, göreceksiniz ki o ışık noktası, muazzam ışığın bedende "Ben-im" duygusu halindeki yansımasıdır. Sadece ışık vardır. Diğer her şey görünümdür. Söyleşiler 78. Bölüm Sri Nisargadatta MAHARAJ .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 2 Ağustos , 2012 .. SORAN: Ölümden korkmaz mısınız? MAHARAJ: Ben zaten ölüyüm. SORAN: Ne anlamda? MAHARAJ: Ben çifte ölüyüm. Sadece bedenime değil, zihnime de. SORAN: Peki ama kesinlikle ölü görünmüyorsunuz! MAHARAJ: Bunu siz söylüyorsunuz. Sanki benim durumumu benden iyi biliyorsunuz! SORAN: Üzgünüm. Fakat hiç anlamıyorum. Ben sizi çok canlı ve açık seçik konuşur görürken siz bedensiz ve zihinsiz olduğunuzu söylüyorsunuz. MAHARAJ: Sizin beyninizde ve bedeninizde muazzam karmaşıklıkta bir iş sürüp gidiyor, bunun bilincinde misiniz? Kesinlikle değilsiniz. Fakat dışarıdan biri için her şey zekice ve maksatlı bir biçimde yürür görünüyor. Bireyin tüm kişisel hayatının, büyük ölçüde bilinç eşiğinin altına gömülebileceğini, bununla birlikte faaliyetlerini sağlıklı ve düzgün biçimde sürdürebileceğini neden kabul etmemeli? SORAN: Bu normal midir? MAHARAJ: Normal nedir? Sizin arzu ve korkularla obsede, çekişme ve mücadeleyle dolu, anlamsız ve sevinçsiz haldeki hayatınız mı normal? Bedeninizin halini şiddetle düşünür olmanız mı normal? Duygular tarafından hırpalanmak, düşünceler tarafından işkence edilmek normal mi? Sağlıklı bir beden ve sağlıklı bir zihin büyük ölçüde sahiplerinin bilinci dışında yaşarlar; ancak ara sıra acı ve ıstırap nedeniyle dikkati çekerler. Neden tüm kişisel hayatı, doğru bir biçimde işlev görebilen bu kapsam içine almamalı? İnsan, olan her şeye iyi ve tanı tepkiler verebilir ve bunları farkındalık odağına getirmeden yapabilir. "Kendine (egoya) hakim olma" varlığın ikinci doğası haline geldiğinde, farkındalık, odağını değiştirerek varoluşun ve faaliyetin daha derin düzeylerine yöneltir. SORAN: O zaman siz bir robot olmaz mısınız? MAHARAJ: Alışılmış ve tekrarlanır olan bir şeyin otomatikleştirilmesinde ne zarar vardır. O nasılsa otomatiktir. Ama o bir de karmakarışık, düzensiz (kaotik) hale gelirse, o zaman sıkıntı ve acı verir ve dikkat ister. Temiz ve iyi düzenlenmiş bir hayatın tüm amacı, insanı kaosun tutsaklığından ve kederin yükünden kurtarmak ve özgür kılmaktır. SORAN: Bilgisayarla programlanmış bir hayattan yana görünüyorsunuz? MAHARAJ: Sorunlardan arınmış bir hayatın ne kusuru var? Kişilik, gerçek olan bir yansımadan ibarettir. Neden yansıma orijinale otomatik olarak sadık kalmasın? Kişinin kendine özgü modeller çizmeye ihtiyacı var mı? Hayat -ki kişi onun bir ifadesidir- kişiye rehberlik edecektir. Kişinin, gerçeğin sadece bir gölgesi olduğunu, fakat gerçeğin kendisi olmadığını bir kez idrak ettiğinizde, üzülüp dertlenmekten vazgeçersiniz. Kendi içinizden, içsel rehberiniz tarafından yönlendirilmeyi kabul eder ve benimsersiniz ve hayat bilinmeyene doğru bir yolculuk haline dönüşür. Sri Nisargadatta Maharaj. .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 4 Ağustos , 2012 .. SORAN: Eğer hiçbir şeyi arzulamazsam, hatta En Yüce'yi bile? MAHARAJ: O zaman bir ölü gibisiniz, ya da En Yüce'siniz. SORAN: Dünya arzularla dolu. Herkes şunu ya da bunu arzuluyor. Arzulayan kimdir? Kişi mi yoksa Öz Varlık mı? MAHARAJ: Öz Varlık. Bütün arzular, kutsal ya da kutsal olmayan, Öz Varlık'tan gelir; onların hepsi "Ben-im" duygusuna asılıdır. SORAN: Kutsal arzuların/Satyakama, Öz Varlık'tan çıktıklarını anlayabilirim. O belki de Öz Varlık'ın Sadchitananda'sının/Varoluş-Farkındalık- Mutluluk Hali'nin vecit yönünün bir ifadesi olabilir. Fakat kutsal olmayan arzular ne oluyor? MAHARAJ: Bütün arzuların hedefi mutluluktur. Onların biçimi ve niteliği psişeye/antahkarana bağlıdır. Ataletin/Tamas egemen olduğu durumlarda sapıklıklar görürüz. Enerji/Rajas ile birlikte tutkular, hırslar yükselirler. Berraklık ve sağduyuyla birlikte, arzuların ardındaki dürtü; iyi-niyet, şefkat ve merhamet, mutlu olmaktan çok mutlu etme dürtüsü olur. Fakat En Yüce bütün bunların ötesindedir, ama onun sonsuz geçirgenliği/nüfuz edilme yeteneği dolayısıyla bütün güçlü arzular doyuma uğratılabilirler. SORAN: Hangi arzular güçlüdürler? MAHARAJ: Öznelerini ya da nesnelerini tahrip eden ya da doyurulduklarında yatışmayan arzular kendileriyle çelişen arzulardır ve onlar tatmin edilemezler. Ancak sevgi, iyi-niyet ve şefkatle harekete geçirilmiş arzular hem özne hem nesne için yararlıdırlar ve tamamıyla duyurulabilirler. SORAN: Bütün arzular, kutsal olsun ya da olmasın, acı verici. MAHARAJ: Oplar aynı değildirler ve acı da aynı değildir. Tutku ve hırs acı verir, şefkat ve merhamet ise asla. Şefkat ve merhametten doğan bir arzuyu yerine getirmek için bütün evren harekete geçer. SORAN: En Yüce kendini bilir mi? Kişiliksiz/Gayri şahsi Olan bilinçli midir? MAHARAJ: Her şeyin kaynağı her şeye sahiptir. Ondan akıp gelen her şey zaten orada, tohum halinde var olmalıdır. Ve nasıl bir tohum, sayısız tohumların bir sonuncusu olarak sayısız ormanların deneyimini ve vaadini içermekteyse, Bilinmeyen de öylece bütün "olmuştu ya da olmuş olabilirdi ve olacak ya da olacaktı" lan içerir. Tüm tezahür alanı açık ve ulaşılabilirdir; geçmiş ve gelecek, 'ebedi şimdi' de birlikte var olurlar. SORAN: Siz En Yüce Bilinmeyen'de mi yaşıyorsunuz? MAHARAJ: Başka nerede olabilirdi? SORAN: Böyle söylemenize sebep ne? MAHARAJ: Zihnimde hiçbir zaman, hiçbir arzu belirmiyor. SORAN: Öyleyse bilinçsiz misiniz? MAHARAJ: Elbette değilim! Ben tamamen bilinçliyim, fakat zihnime hiçbir arzu ya da korku girmediği için tam bir sessizlik ve sükûnet var. SORAN: Sessizliği kim biliyor? MAHARAJ: Sessizlik kendini biliyor. Bu, tutkular, hırslar ve arzular susturulduğunda sükûnete kavuşan zihnin sessizliğidir. SORAN: Ara sıra arzu duyduğunuz olur mu? MAHARAJ: Arzular zihindeki dalgalardır. Siz bir dalga gördüğünüzde onu tanırsınız. Bir arzu, birçoğu arasında bir şeydir yalnızca. Onu doyurmak için bir dürtü hissetmiyorum, onunla ilgili bir eyleme geçme gereği olmuyor. Arzulardan bağımsız olmak şu demektir: Onu tatmin etmek konusunda içten gelen itici bir hissin, bir zorlanışın olmaması. SORAN: Arzular neden ortaya çıkarlar? MAHARAJ: Çünkü siz doğmuş olduğunuzu, bedeninize özen göstermediğiniz takdirde öleceğinizi imgelersiniz. Bedenli varoluşunuz için duyduğunuz arzu, sıkıntınızın kök-nedeni budur. SORAN: Ama o kadar çok sayıda jiva bedenleniyor. Kuşkusuz bu bir muhakeme hatası olamaz. Bir amaç olmalı. Bu ne olabilir? MAHARAJ: İnsan kendini bilmek için karşıtıyla yüzyüze gelmelidi, kendisi olmayanla. Arzu deneyime götürür. Deneyim de ayırt etmeye, bağımlılıklardan kopuşa, kendini-biliş'e götürür, yani kurtuluşa. Ve kurtuluş nedir zaten? O doğumun ve ölümün ötesinde olduğunuzu bilmektir. Kim olduğunuzu unutmakla ve kendinizi ölümlü bir yaratık olarak düşünmekle o kadar çok dert yarattınız ki, uyanmanız gerek; kötü bir rüyadan uyanırcasına uyanmalısınız. Sorgulama da sizi uyandırır. Istırap ve dert içinde olmanız gerekmez; mutluluğu araştırıp sorgulamak daha iyidir, çünkü o zamanda zihin uyum ve huzur içindedir. SORAN: Nihai deneyimleyen tam olarak kimdir? Öz Varlık mı, yoksa Bilinmeyen mi? MAHARAJ: Elbette Öz Varlık. SORAN: Öyleyse, En Yüce Bilinmeyen fikrini öne sürmeye ne gerek var? MAHARAJ: Öz Varlık'ı açıklamak için. SORAN: Fakat Öz Varlık'ın ötesinde bir şey var mı? MAHARAJ: Öz Varlık'ın, Öz'ün dışında hiçbir şey yok. Her şey "Bir" dir ve "Ben-im" her şeyi kapsar. O uyanıklık ve rüya hallerinde kişi olarak tezahür eder. Derin uyku ve turiya halinde o Öz Varlık'tır. Uyanık ve keskin dikkat halinin ötesinde ise En Yüce' nin büyük, sessiz huzuru uzanır. Fakat gerçekte her şey özde birdir ve onlar görünüşte birbirleriyle ilişkilidirler. Cehalette, gören, görünen haline gelir ve bilgelikte o görüş olur. Fakat neden En Yüce ile meşgul oluyorsunuz? Bilenleri bilin, o zaman her şey bilinecek. Sri Nisargadatta Maharaj .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2012 .. En Yüce Olan, Her Şeyin Ötesindedir.. Soran: Gerçek/hakikat "bir" dir diyorsunuz. "Bir" lik ve birlik kişiye atfedilen bir niteliktir. Öyleyse gerçek -bedeni evren olan- bir kişi midir? Maharaj: Söyleyebileceğiniz her şey hem doğru hem de yanlış olacaktır. Sözcükler zihnin ötesine geçemezler. SORAN: Sadece anlamaya çalışıyorum. Siz bize Kişi'den, Öz'den, En Yüce'den (vyakti, uyakta, avyakta) söz ediyorsunuz. Öz içinde "Ben-im" olarakodaklanan saf farkındalığın ışığı (pragna), bilinç (chetana) olarak zihni (antahkarana) aydınlatır ve hayat (prana) olarak da bedeni (deha) canlandırır. Bütün bunlar sözcüklerde pek âlâ, fakat sıra kendi içimdeki kişiyi Öz'den, Öz'ü de En Yüce'den ayırt etmeye geldiğinde, kafam iyice karışıyor. MAHARAJ: Kişi asla özne değildir. Siz bir kişi görebilirsiniz fakat siz kişi değilsiniz. Siz daima En Yüce Olan'sınız ki O zamanın ve uzayın belli bir noktasında tanık olarak görünür; En Yüce'nin saf farkındalığıyla kişinin pek çok katmanlı bilinci arasında bir köprü oluşturan bir tanık olarak.. SORAN: Kendime baktığımda görüyorum ki, ben bedeni kullanma konusunda birbirleriyle dövüşen birkaç kişiyim. MAHARAJ: Bunlar zihnin çeşitli eğilimlerine (samskara) tekabül ederler. SORAN: Onlar arasında barış sağlayabilir miyim? MAHARAJ: Nasıl sağlayabilirsiniz? Onlar öylesine çelişkilidirler ki! Onları oldukları gibi görün; Sadece düşünce ve duygu alışkanlıkları olarak, anılar ve dürtüler demeti olarak, SORAN: Onların hepsi de "Ben-im" diyor. MAHARAJ: Bunun nedeni sadece sizin kendinizi onlarla özdeşleştirmenizdir. Bir kez önünüzde belirenlerin, her ne iseler, asıl siz olamayacaklarını ve "Ben-im" diyemeyeceklerini idrak ettiğinizde, bütün "kişiler'inizden ve onların taleplerinden kurtulursunuz. "Ben-im" duygusu sizin, kendinizindir. Siz ondan ayrılamazsınız. Fakat herhangi bir şeye ondan verebilirsiniz; Örneğin, "Ben gencim", "Ben zenginim" vb. derken olduğu gibi. Fakat böyle özdeşleştirmeler apaçık yanlıştır ve tutsaklık nedenidir. SORAN: Şimdi anlayabiliyorum ki ben kişi değilim, fakat kişide yansıyanım, ona bir varlık (varoluş) duygusu verenim. Şimdi En Yüce'ye gelelim. Kendimi En Yüce olarak nasıl bilebilirim? MAHARAJ: Bilincin kaynağı bilinç içindeki bir nesne olamaz. Kaynağı bilmek, kaynak olmak demektir. Siz kişi olmadığınızı, saf ve dingin tanık olduğunuzu ve korkusuz farkındahğın sizin asıl varlığınız olduğunu idrak ettiğinizde, siz o varlık olursunuz. O kaynaktır, Tükenmez olandır. SORAN: Birçok kaynak mı vardır, yoksa her şey için tek bir kaynak mı? MAHARAJ: Bu ona nasıl baktığınıza, hangi uçtan baktığınıza bağlıdır. Dünyada birçok nesne vardır fakat onlara bakan göz tektir. Daha yukarıda olan daha aşağıda olana daima bir gibi görünür; daha aşağıdaki de daha yukarıdakine birçok gibi görünür. SORAN: Şekiller ve isimler hepsi bir ve aynı Tanrı'nın mıdır? MAHARAJ: Bu da yine ona nasıl baktığınıza bağlıdır. Sözcükler düzeyinde her şey görelidir. Mutlaklar tartışılmak yerine yaşanmalıdırlar. SORAN: Mutlak nasıl yaşanır? MAHARAJ: O görülüp, tanınıp, bellekte depo edilecek bir nesne değildir. O daha çok şimdi'de ve duyuştadır. O "ne" den çok, "nasıl" ile ilgilidir. O, niteliktedir, değerdedir; her şeyin kaynağı olduğundan da her şeydedir. SORAN: Eğer o kaynak ise kendini niçin ve nasıl tezahür ettirir? MAHARAJ: O bilinci doğurur. Diğer her şey bilinçtedir. SORAN: Neden bu kadar çok bilinç merkezi var? MAHARAJ: Nesnel evren (malıadakash) sayısız formlar projekte ederek ve onları çözüp dağıtarak sürekli hareket halindedir. Her ne zaman bir form hayat (prana) ile dolarsa, farkındalığın maddede yansıması ile bilinç (chetana) tezahür eder. SORAN: En Yüce nasıl etkilenir? MAHARAJ: Onu ne ve nasıl etkiler, öyle mi? Kaynak nehirdeki gelip geçici değişikliklerden, maden de mücevherin şeklinden etkilenmez. Işık perdedeki filmden etkilenir mi? O yüzden değişime uğrar mı? En Yüce her şeyi mümkün kılar, o kadar. SORAN: Nasıl oluyor da bazı şeyler vaki oluyor da bazıları olmuyor? MAHARAJ: Nedenler aramak zihnin hoşça vakit geçirmesidir, eğlencesidir. Neden ve sonuç gibi bir dualite yoktur. Her şey kendi kendinin nedenidir. SORAN: O halde amaçlı bir eylem mümkün değil midir? MAHARAJ: Bütün söyleyeceğim, bilincin her şeyi içerdiğidir. Bilinçte her şey mümkündür. Eğer isterseniz, kendi dünyanızda nedenler edinebilirsiniz. Bir başkası bir tek nedenle yetinebilir; Tanrı iradesi der. Kök neden birdir: "Ben-im" duygusu. SORAN: Öz varlık (Vyakta) ile En Yüce (Ayvakta) arasındaki bağlantı halkası nedir? MAHARAJ: Öz varlığın görüş noktasından, dünya, bilinen'dir. En Yüce ise; Bilinmeyen. Bilinmeyen bilineni doğurur ama yine de Bilinmeyen olarak kalır. Bilinen, sonsuzdur ama Bilinmeyen, sonsuzlukların sonsuzluğudur. Nasıl, bir ışık huzmesi toz zerrecikleri tarafından yakalanıncaya kadar görünmez ise, En Yüce de her şeyi görünür/bilinir kılar, kendisi bilinmez olarak kalır. SORAN: Bu, Bilinmeyen'in erişilmez olduğu anlamına mı gelir? MAHARAJ: Oh, hayır, En Yüce, en kolay erişilebilendir. Zira o sizin varlığınızın ta kendisidir. En Yüce'den gayri herhangi bir şeyi düşünüp arzulamaktan vazgeçmek yeter. .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 6 Ağustos , 2012 .. Arzusuz Olmak, En Yüce Mutluluktur.. SORAN: Kendini idrak etmiş, gerçeğe varmış pek çok kimse gördüm, fakat özgürleşmiş bir insan hiç görmedim. Siz hiç özgürleşmiş insanla karşılaştınız mı? Yoksa özgürlüğe ulaşmak, başka şeylerin yanı sıra, bedeni de terk etmek anlamına mı geliyor? MAHARAJ: Kendini idrak, gerçeğe varma ve özgürleşme kavramları ile neyi kastediyorsunuz? SORAN: Ben kendini idrak ya da gerçeğe varma deyimiyle harikulade bir huzur, iyilik ve güzellik deneyimini kastediyorum; dünyanın bir anlam taşıdığı, madde ile öz'ün her şeye nüfuz eden bir birlik halinde olduğu. Böyle bir deneyim kalıcı olmasa da unutulamaz. O zihinde hem bir anı hem de bir özlem olarak parlar. Ben neden söz ettiğimi biliyorum, çünkü böyle deneyimler yaşadım. Özgürlüğe ulaşmak derken de bu harikulade halde sürekli kalmayı kastediyorum. Sorduğum şu: Acaba özgürlüğe ulaşmışhk haliyle bedenin sağ kalması birlikte mümkün olabilir mi? MAHARAJ: Bedenin ne kusuru var? SORAN: Beden öylesine güçsüz ve kısa ömürlü ki. O ihtiyaçlar ve istekler yaratıyor. O insanı üzücü bir biçimde kısıtlıyor. MAHARAJ: Peki sonra? Varsın fiziksel ifadeler kısıtlı olsun. Ama özgürleşme, insanın kendi kendine empoze etmiş olduğu yanlış fikirlerden kurtulmasıdır. Ne denli görkemli olursa olsun, belli/koşullu bir deneyim onu kapsayamaz. SORAN: O ebediyen devam eder mi? MAHARAJ: Bütün deneyimler zaman ile bağımlıdır. Her ne ki başlangıcı vardır, sonu da olması zorunludur. SORAN: Öyleyse benim düşündüğüm anlamda bir kurtuluş, özgürleşme yoktur. MAHARAJ: Tam tersine, insan daima özgürdür. Siz hem bilinçlisiniz hem de bilinçli olmakta özgürsünüz. Bunu sizden hiç kimse alamaz. Sizin kendinizi yok (var olmayan) ya da bilinçsiz bildiğiniz hiç olur mu? SORAN: Hatırlamayabilirim ama bu benim zaman zaman olabileceğimin aksini kanıtlamaz. MAHARAJ: Neden dikkatinizi deneyimden ayırıp deneyimleyene çevirmiyor ve şunu bütün anlam ve önemiyle idrak etmiyorsunuz ki, yapabileceğiniz tek gerçek beyan: "Ben-im/Var olanım dir. SORAN: Bu nasıl yapılır? MAHARAJ: Burada "nasıl" yoktur. Sadece "Ben-im" fikrini zihninizde tutmaya ve onunla birleşip kaynaşmaya devam edin. Ta ki aklınız ve gönlünüz/zihniniz ve duygularınız bir oluncaya kadar. Tekrarlanan girişimlerle siz dikkat ve sevginin doğru dengesini (akıl ve gönül arasındaki doğru dengeyi) bulacaksınız ve zihniniz "Ben-im" düşünce-duygusuna sağlam bir biçimde yerleşecektir. Her ne düşünseniz, söyleseniz ya da yapsanız, bu değişmez ve bozulmaz olan sevgi dolu varlık duygusu zihninizin ebedi zemini olarak kalır. SORAN: Ve siz buna kurtuluş ya da özgürleşme diyorsunuz. MAHARAJ: Ben buna normal durum diyorum. Çabasızca ve mutlu olmak, bilmek ve yapmakta ne yanlışlık var? Bunu, bedeni derhal mahvedebilecek kadar, öylesine olağandışı bir şey gibi düşünmek neden? Bedenin kusuru ne ki ölmesi gereksin? Bedeninize karşı takındığınız tavrı değiştirin ve onu rahat bırakın. Şımartmayın, işkence de etmeyin. Sadece, onun devamını sağlayın ve çoğunlukla da bunun, bilinçli dikkatin eşiği altında cereyan etmesini sağlayın. SORAN: O harika deneyimlerimin anıları hiç aklımdan çıkmıyorlar. Onları geri istiyorum. MAHARAJ: Onları geri istediğiniz içindir ki onlara sahip olamıyorsunuz. Bir şeyi şiddetle arzu etme hali tüm daha derin deneyimlerin önünü tıkar. Ne istediğini tam ve kesin olarak bilen bir zihin değerli bir deneyim yaşayamaz. Çünkü zihnin hayal edebileceği ve isteyebileceği hiçbir şey fazla değer taşımaz. SORAN: O halde hangi şey istemeye değer? MAHARAJ: En iyiyi isteyin. En yüce mutluluğu, en büyük özgürlüğü. Emel ve arzu taşımamak en büyük mutluluktur. SORAN: Arzulardan kurtulmuşluk değil benim istediğim özgürlük. Ben özlemlerimi gerçekleştirmek için özgürlük istiyorum. MAHARAJ: Özlemlerinizi gerçekleştirmek için özgürsünüz. İşin doğrusu, başka bir şey de yaptığınız yok. SORAN: Çalışıyorum ama beni umutsuzluğa düşüren engeller var. MAHARAJ: Onları yenin. SORAN: Yapamıyorum, fazla zayıfım. MAHARAJ: Sizi zayıf kılan ne? Zayıflık nedir? Başkaları arzularını gerçekleştiriyorlar, siz neden yapamıyorsunuz? SORAN: Enerjim yetersiz olmalı. MAHARAJ: Enerjinize ne oldu? Nereye gitti? Siz onu birbirleriyle çelişen birçok arzu ve arayış içinde boşa dağıtmadınız mı? Sizin sonsuz enerji birikiminiz yok ki? SORAN: Neden yok? MAHARAJ: Hedefleriniz, amaçlarınız küçük ve düşük düzeyli. Bunlar fazla enerji çekmezler kendilerine. Ancak Tanrı'nın enerjisi sonsuzdur.Çünkü O kendi için hiçbir şey istemez. O'nun gibi olun, o zaman bütün arzularınız gerçekleşir. Hedefleriniz ne denli yüksek, arzularınız ne denli geniş ise onların gerçekleşmeleri için o kadar çok enerjiniz olur. İyi olanı isteyin, o zaman bütün evren sizinle birlikte çalışacaktır. Fakat kendi zevkinizin peşindeyseniz, onu zor yoldan kazanmak zorundasınız. Arzulamadan önce hak edin, layık olun. .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2012 .. SORAN: Felsefe, sosyoloji ve eğitim üzerinde çalışıyorum. Kendini-idrake ulaşmayı hayal etmeden önce, sanırını daha fazla zihinsel gelişmeye ihtiyacım var. Doğru yol üstünde miyim? MAHARAJ: Hayatınızı kazanmak için bir miktar uzmanlık bilgisine sahip olmanız gerekir. Genel bilgi kuşkusuz, zihni geliştirir. Fakat hayatınızı bilgi yığınağı yapmakla geçirirseniz, çevrenize bir duvar örersiniz. Zihnin ötesine geçmek için iyi dayanıp döşenmiş bir zihne ihtiyaç yoktur. SORAN: Öyleyse neye ihtiyaç vardır? MAHARAJ: Zihninize güvenip bel bağlamayın ve onun ötesine geçin. SORAN: Zihnin ötesinde ne bulacağım? MAHARAJ: Olmanın, bilmenin ve sevmenin doğrudan deneyimini. SORAN: İnsan zihnin ötesine nasıl geçer? MAHARAJ: Birçok başlangıç noktası vardır ki hepsi aynı hedefe götürür. Faaliyetlerin meyvelerini terk ederek, özveri gerektiren iş (hizmet) yapmakla başlayabilirsiniz; Daha sonra düşünmekten vazgeçebilir ve tüm arzulardan vazgeçerek bitirebilirsiniz. Burada vazgeçmek (tyaga) kullanılmaya hazır (operasyonel) faktördür. Ya da istediğiniz, düşündüğünüz veya yaptığınız hiçbir şeyi dert edinmezsiniz ve kuvvetle, sadece "Ben-im" düşünce ve duygusuna odaklanırsınız. Her tür deneyim size gelebilir, her algılanabilir şeyin geçici olduğu, yalnızca "Ben vanm"ın kalıcı olduğu bilgisi üzerinde sabit kalın. SORAN: Tüm hayatımı böyle uygulamalara adayamam. Uğraşmam gereken görevlerim var. MAHARAJ: Görevlerinizi elbette yerine getiriniz. Heyecanlarınızın işin içine karışmadığı, yararlı olan ve ıstıraba neden olmayacak bir iş sizi bağlamaz, engellemez. Siz çeşitli yönlerde isler üstlenmiş olabilir ve müthiş bir zevk ve şevkle çalışabilirsiniz, ama yine de her şeyi etkilenmeden yansıtan, ayna gibi bir zihinle, içsel olarak özgür, sakin ve huzurlu kalabilirsiniz. SORAN: Böyle bir hale ulaşılabilir mi? MAHARAJ: Mümkün olmamış olsaydı ondan söz etmezdim. Fantezilerle neden uğraşayım? SORAN: Herkes kutsal metinlerden sözler aktarıyor. MAHARAJ: Yalnızca kutsal metinleri bilenler hiçbir şey bilmezler. Bilmek, olmak demektir. Ben ne hakkında konuştuğumu biliyorum; bu okunan ve söylenenlerden alıntı değildir. SORAN: Ben bir profesörün öğretimi altında Sanskritçe öğreniyorum, fakat aslında sadece kutsal metinler okuyorum. Kendini-idrakin arayışı içindeyim ve rehberliğe ihtiyacım var. Lütfen söyleyin bana, ne yapmam gerek? MAHARAJ: Madem ki kutsal metinleri okuyorsunuz, o zaman neden bana soruyorsunuz? SORAN: Yazılar genel yönleri, kuralları gösteriyorlar; bireyin ise kişisel talimatlara gereksinimi var. MAHARAJ: Sizin öz varlığınız en yüce öğretmendir (sadguru). Dıştaki öğretmen (guru) yalnızca bir kilometre taşıdır. Sizinle birlikte hedefe yürüyecek olan ancak içteki öğretmendir; çünkü o hedefin ta kendisidir. SORAN: İçteki öğretmene kolayca erişilmiyor. MAHARAJ: Madem ki o sizin içinizde ve sizinledir, bu ciddi bir zorluk olamaz. İçinize bakın, onu bulacaksınız. SORAN: Ben içime baktığım zaman, duyular ve algılar, düşünceler ve duygular, arzular ve korkular, anılar ve beklentiler buluyorum. Sonuçta, bir bulut içine gömülüyor ve hiçbir şey göremiyorum. MAHARAJ: İşte bütün bunları gören de, hiçbir şey görmeyen de içteki öğretmendir. Sadece o vardır, diğer her şey var gibi görünürler. O sizin özünüzdür(fswarupa), sizin umudunuz ve özgürlük güvencenizdir o; onu bulun, ona sarılın, o zaman kurtulacak ve emin ellerde olacaksınız. SORAN: Size gerçekten inanıyorum, fakat iş bu iç-benliği gerçekten bulmaya gelince, onun benden kaçtığını görüyorum. MAHARAJ: Bu "benden kaçıyor" fikri nereden kaynaklanıyor? SORAN: Zihnimden. MAHARAJ: Zihni kim biliyor? SORAN: Zihnin tanığı zihni biliyor. MAHARAJ: Herhangi biri gelip de size "Ben senin zihninin tanığıyım" dedi mi? SORAN: Elbette hayır. O da zihinde sadece bir başka fikir olurdu. MAHARAJ: Öyleyse tanık kim? SORAN: Benim. MAHARAJ: Demek ki tanığı tanıyorsunuz, çünkü tanık sizsiniz. Tanığı ille de gözünüzün önünde görmeniz gerekmez. Olmak, bilmektir. SORAN: Evet, görüyorum ki tanık benim, farkındalığın kendisi. Fakat bunun bana nasıl bir yararı olur? MAHARAJ: Ne soru ama! Ne tür bir yarar umuyorsunuz? Ne olduğunuzu bilmek, bu yeterince iyi bir şey değil midir? SORAN: Kendini-bilmenin yararları ne? MAHARAJ: Sizin ne olmadığınızı anlamanıza yardım eder ve sizi asılsız fikirlerden, arzulardan ve eylemlerden bağımsız kılar. SORAN: Eğer ben yalnızca tanıksam, yanlış ya da doğrunun ne önemi olur? MAHARAJ: Kendinizi bilmenize yardım eden şey doğrudur. Bunu engelleyen şey de yanlıştır. İnsanın gerçek varlığını bilmesi mutluluktur, unutmak ise elem. SORAN: Tanık-bilinci gerçek Ben midir? MAHARAJ: O, gerçek olanın zihin aynasındaki yansımasıdır. Gerçek olan ötededir. Tanık, sizin öteye ulaşmak için geçiş kapınızdır. SORAN: Meditasyonun amacı nedir? MAHARAJ: Asılsız, sahte olanın sahteliğini görmek meditasyondur. Bu her zaman devam etmelidir. SORAN: Bize düzenli olarak meditasyon yapmamız söylendi. MAHARAJ: Gerçek ile sahteyi ayırt edebilme ve sahte olanı terk etme yolunda derin düşünülerek yapılan gündelik alıştırmalar meditasyondur. Başlangıç için birçok meditasyon şekli vardır ama onlar birbirlerine karışarak sonunda bir olurlar. SORAN: Lütfen bana söyleyin, kendini-idrake götüren en kısa yol hangisidir? MAHARAJ: Hiçbir yol daha kısa ya da daha uzun değildir; fakat bazı kimseler daha ciddi, içten ve isteklidirler, bazıları daha az. Size kendimden söz edebilirim. Ben basit bir insandım ama Gurum'a güvendim. O bana neyi yapmamı söylediyse yaptım. O bana, "Ben-im" düşünce ve duygusu üzerinde konsantre olmamı söyledi, ben de öyle yaptım. O bana bütün algılanabilir ve kavranabilir olanların ötesinde olduğumu söyledi; ben inandım. Ona kalbimi, ruhumu, tüm dikkatimi ve bütün boş vaktimi verdim (aileme bakmak için çalışmak zorundaydım). İnanç ve sadakatle uygulama sonucu olarak üç yıl içinde kendimi buldum. Siz de size uygun olan herhangi bir yolu seçebilirsiniz; içtenliğinizin derecesi ilerleyiş hızınızı tayin edecektir. SORAN: Bana bir işaret veremez misiniz? MAHARAJ: Sürekli "Ben-im" farkındalığını sürdürmeye çalışın. Bu, bütün çabaların başlangıcı ve sonudur. Sri Nisargadatta Maharaj .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 7 Ağustos , 2012 JIDDU KRISHNAMURTI / İÇ ÖZGÜRLÜK "Toplum öyle uyanık, keskin zekâlı, isyancı kimseleri onaylamıyor. Çünkü böyleleri toplumun yerleşik düzenine uyum sağlayamıyorlar. Onlar bu düzeni bozma eğiliminde olabiliyorlar. İşte bunun için toplum sizin zihninizi kendi modeline göre yoğurmak istiyor. Sözümona eğitim adı verilen şey sizi uymaya, belli yolları izlemeye, başkalarına benzemeye özendiriyor.." "Siz, sahip olma, üstün olma tutkusu üzerine düzenini kurmuş olan topluma karşı çıkmadıkça asla bir çözüm bulamazsınız. Siz, sahip olma, üstün olma tutkusundan, güveninizin peşinde koşmaktan vazgeçemedikçe yeni bir dünya yaratmanın yolunu bulamazsınız.." "Özgürlük toplumsal modelin dışındadır. Ama bu modelin bağımlılığından kendinizi kurtarabilmek için bu modelin tüm içeriğini iyice anlamanız gereklidir. Bunu yapmak zihninizin içeriğini anlamakla aynı şeydir.." "İşte bunun için zihin topladığı biriktirdiği herşeyi; bütün alışkanlıklarını, o öykünülen erdemlerini, güven duyduğu herşeyi silecek biçimde her an ölmelidir. Ancak o zaman önceki düşüncelerinin bağlayıcı ağından kendini kurtarabilir. Geçmişi silerek hep genç, hep taze kalır. Hiçbir zaman eskiyip bozulmaz. O zaman, karanlık, yoz yüşüncelere zihinde yer kalmaz.." J. Krishnamurti ** MYSTIC WISDOM "Free the mind from restriction Move from conformity To the boundless in life A transparent being full of light A transparent being full of light Acting out of the deep spectrum Of cellular mystic wisdom The fertile primordial knowledge Sparked by thunder and lightening Swept away by devine love.." Hinton Harrison .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 9 Ağustos , 2012 .. Ve Bodhisatta, Dharma'yı açıklamaya başladı: Dharma gerçektir. Dharma kutsal kanundur. Dharma dindir. Ve ancak Dharma bizleri hatadan, yanılgıdan ve kederden kurtarabilir. Doğum ve ölümün menşeini düşünen / tefekkür etmekte olan "Aydınlanmış O", cehaletin bütün kötülüklerin kökü olduğunu kabul etti. Oniki nidana/sebeb/neden/cause olarak ifade edilen ve hayatın gelişmesinde bağ teşkil eden şeyler şunlardır: "Başlangıçta varoluş, kör ve bilgisizdir. Cehalet denizinde ise şekil veren, organize eden kımıldamalar vardır. Şekil veren, organize eden kımıldamalardan, uyanıklık yada duygular doğar. Duygular, kişisel varlıklar gibi yaşayan organizmaları doğurur. Bu organizmalar altı alanı, yani beş duyu ile aklı geliştirir. Bu altı alan, nesnelere temas eder. Temas, duyguyu doğurur. Duygu, kişileşmiş varlık özlemini yaratır. Varlık özlemi, nesnelere bağlanmayı gerektirir. Bağlanma, ben'liğin/ego'nun büyüyerek devam etmesini sağlar. Benlik yinelenen doğumlarla devam eder. Benliğin yenilenen doğumları ise ıstırap, yaşlılık, hastalık ve ölüm nedenidir. Keder, huzursuzluk ve umutsuzluk yaratır." "Her türlü derdin nedeni ilk başlangıçta yatar; hayatın çıktığı cehalette gizlidir. Cehaleti kaldırın, cehaletten çıkan yanlış arzuları da yok etmiş olursunuz; bu arzuları yok edince, onlardan çıkan yanlış sezişi silmiş olursunuz; yanlış sezişi yok edince de, bireyleşmiş varlıklardaki yanılgılar sona erer; bireyleşmiş varlıklardaki yanılgılar yok olunca da, alt alandaki hayaller yok olur; hayaller yok olunca, nesnelerle temas yanlış kavrama doğurmaz olur; yanlış kavrama yok olunca, susuzluk da kalkar; susuzluk kalktığında, marazi bağlar da çözülür; marazi bağlar ortadan kalktığında, benliğin bencilliği yok edilmiş olacaktır; benliğin bencilliği kalkınca, doğum, yaşlılık, hastalık ve ölümün üzerinde olunur ve her türlü ıstıraptan kurtulunur." ** BODHİSATTA/BODHİSATTVA: -Özü/sattva, aydınlanmaya/bodhi dönüşen kimse. -Budha olmak üzere olan, fakat henüz Nirvana'ya ulaşamamış kimse. -Herhangi bir vaiz ya da dinî öğretmen -Aydınlanmayı arayan, aydınlanmaya ulaştıktan sonra edindiği bilgelikle diğer canlıların yardımına koşan kişi. -Merhametli bir kararlılık içinde tam aydınlanmaya ulaşmak isteyen tüm canlılara yardım eden kimse. .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.