Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DANIŞTAY'DA "TÜRBAN" DEHŞETİ... (Danıştay İkinci Dairesi üyelerini 'TÜRBANLI ÖĞRETMENE müdürlük yolunu kapatan karar yüzünden hedef aldığını' söyle..)


DİPNOT

Önerilen İletiler

Sevgili gecekuşu

 

öncelikle şunu açıklığa kavuşturalım.ben birinin bana saçmalama demesinden nefret ederim demiştim.kullandığım saçma kelimesinin nefret ettiğimle bir alakası yoktur.dilbilgisi kurallarına girmeyelim.ayrıca kullandığım yerde de sizin fikrinize karşılık birşey söylememiştim.kimseyi hedef almadan ortaya atılmış bir laftı.

 

 

sizin yazılarınızı artık hayretle okuyorum.bu sayfa benim için de yararlı oldu.hakkınızdaki kanaatim hemen hemen şekillenmeye başladı.

 

işinize gelmediği zaman bazı şeyleri ne kadar kolay geçiyorsunuz.isteğinizi yerine getirelim.geçelim efendim geçelim.klişe bir laf aşalım bunları.

 

mhp il binalarına bombalar atılmış.....eee ne yapalım?....geçelim efendim geçelim...

 

ama orası da cumhuriyetin bir kurumu,orayı bombalayanlar da ülkede kargaşa çıkmasını istemiyorlar mı?....ne???cumhuriyetin kurumu mu,ulan sıradan bir bina işte aşalım bunları.....

 

 

ama orda da bir sürü masum insan ölebilirdi......öldü mü?ölmedi ne gerek var.ölse bile televizyonda beş dakika cenzeden görüntü veririz olur biter...geçtik anam geçtik geriye dönmenin ne manası var...

 

bakın tamam oldu geçti bitti..................

 

 

Gelelim asıl konuya.benim derdim benimki kınanmadı seninki kınandı değil.benim derdim birdenbire hakim kılığına soyunarak türbana özgürlük diyenleri yargılamanızdır.bizim özgürlük anlayışımızı test etmenizdir.asıl yanlışı öbür arkadaş başlattı ve hiç beklemediğim şekilde sizden destek buldu.size hiçbir tehdit unsuru olmadan şu soruyu soruyorum:siz kimsiniz?

 

ya allah aşkına bu elim olayı hangi türk vatandaşı kabullenebilir.ama siz kalkıyorsunuz türbana özgürlük diyenler niye kınamadı,ardından da bir bilge edasıyla umutluyuz arkadaş umutluyuz diyorsunuz.tekrar soruyorum siz kimsiniz,karar mercii misiniz?ben size mi hesap vereceğim yoksa vicdanıma mı?

 

ismimi tekrar hatırlatayım:2023 bu adı ve bu tarihi iyi belleyin.zaten hiç unutamayacaksınız.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 237
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

***

Sevgili gecekuşu

-

-

"size hiçbir tehdit unsuru olmadan şu soruyu soruyorum":siz kimsiniz?

-

-

ben size mi hesap vereceğim yoksa vicdanıma mı?

 

ismimi tekrar hatırlatayım:2023 bu adı ve bu tarihi iyi belleyin.zaten hiç unutamayacaksınız.....

 

 

Anlaşılan o ki,

 

Alınganlıklar… Alınganlıklar… Kaygılar… Korkular…

 

Evet ... Hala devam ediyor..!

 

 

Dürüst olmak bir yana Samimi bile durmayan yakınlıklar…

 

Evet... Evet ... Onlarda hala yerin de sayıyor..!

 

 

Fenerbahçe…Galatasaray.. Beşiktaş… Taraftar yaklaşımlar…

 

Dış güçler… Derin devlet… Laik senaryolar…

 

 

Ama nerde Cumhuriyet İlkelerini hep birlikte sahip çıkması gereken

 

O görüşten, bu görüşten insanlar….

 

 

Tamam, bütün bunları geçtik … Kendi içimizde dürüst olalım dedik…

 

 

Yine olmadı aynı düşünce ve yaklaşımlara devam,

 

Bu sefer ardından;

 

Hiçbir tehdit unsuru olmadan sorulan sorular ?

 

***

Sevgili 2023;

“hiçbir tehdit unsuru olmadan şu soruyu soruyorum: siz kimsiniz?” diyorsunuz…

 

***

 

Ben kim miyim?...

 

Biliyorsunuz rumuzum ' gece kuşu '

 

birde her yazımın altında imza olarak kullandığım ( *tna )

***

 

Ben kim miyim?...

 

Ben, Atatürk’ün kurmuş olduğu Laik Türkiye Cumhuriyet’inde yaşayan onun ilke ve değerlerine bağlı

 

Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk,

 

Türk kavramının, ırk esasına dayanmayıp birleştirici bir unsur olduğunu bir ilke olarak benimsemiş,

 

Demokratik, Hukuk devleti’ne yürekten bağlı,

 

Devlet terbiyesi almış,

 

Demokrasiye inanmış,

 

Ülke sevgisinin bilinciyle bu ülke insanlarına ayrımsız sevgi duyan

 

Vatanına, milletine ve bayrağına sorumluluk duyarak bağlı olan,

 

“Laik Türkiye Cumhuriyeti” nin ONURLU bir vatandaşıyım…

 

***

 

“Atatürk” ve “Türkiye Cumhuriyet”inin ilkelerine inanırım ve onlara sonuna kadar bağlıyım…

 

Onları korumayı ve saygı duymayı bu vatana ve ecdadıma karşı bir namus borcu olarak görürüm…

 

Cumhuriyet rejiminin;

 

_Türk milletinin karakterine ve yapısına en uygun olan Yönetim tarzı,

 

_ Demokrasi sistemiyle yönetilmesi gereken bir devlet şekli,

 

_ Yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idare,

 

_ ve Cumhuriyetin Erdem olduğuna inanırım...

 

***

 

Cumhuriyetimizin dayanağının Türk toplumu,

 

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına, Türk milleti denmesi gerektiğine,

 

Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trakyalı her bir soyun evlatları,

 

Ve aynı cevherin damarları olduğuna inanırım…

 

 

Cumhuriyetimizin temel ilkelerine inanan ve koruyan insanların…

 

Ve onun bütün değerlerini kavrayarak beynin de ve yüreğinde taşıyan tüm vatandaşlarının

 

Faziletli, alçak gönüllü, Ahlakın övdüğü iyilikleri içinde taşıyan, yiğit,

 

Doğru karakterli insanlar olduğuna inanırım…

 

 

Atatürk’ün şu sözlerle ifade ettiği,

“Biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle işbirliği yapan bütün milletlere saygı duyarız.

 

Onların milliyetlerinin bütün gereklerini tanırız.

 

Bizim milliyetperverliğimiz her halde bencil ve gururlu bir milliyetperverlik değildir.”

 

Diyen Milliyetçilik kavramını benimserim…

 

***

 

Ben,

 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının,

 

Bizzat kendi geleceğine sahip olmasının esası olan Anayasamızı, benimser ve sahip çıkarım…

 

Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil,

 

Kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görürüm.

 

 

Toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen,

 

Halkçı bir toplum düzeni olarak benimser ve kabul ederim…

 

 

Düşünüşe ve düşünceye karşı durmam ve saygı duyarım.

 

Her insanın düşüncelerini ifade etme hakkı olduğuna inanırım.

 

Herkesin adil yargılanma hakkı olduğuna inanır,

 

Hukuka aykırı tutum ve davranışları asla tasvip etmem.

 

***

Benim için

 

Cumhuriyetin Laiklik ilkesi olmazsa olmaz ilkelerimin başında gelir…

 

Din işlerinin, millet ve devlet işleriyle karıştırılmasını,

 

Kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketleri asla tasvip etmem

 

 

Herkesin dini inançlarına saygı duyarım.

 

Dinin bir vicdan meselesi olduğuna, herkes vicdanının emrine uymakta serbest olduklarını düşünürüm.

 

 

Laik'liğin, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek olmadığını,

 

Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti demek olduğunu bilirim.

 

 

İnançlarım konusunda kimseye hesap vermem ve ifade etmekten de çekinmem,

 

Tanrının var olup olmadığının bilinemez olduğunu düşünür,

 

İnsanı ve onun yaşamını yorumlayan Teist düşünce sistemlerini kabul etmem.

 

 

Hangi inanç sitemi ile olursa olsun, İnsanların o inanışlarla huzur ve mutlulukları beni sevindirir.

 

Bu nedenle, Başörtüsü takan insanların, inançları gereği bunu takmalarına saygıyla bakarım.

 

 

Onun Türban şeklinde siyasi simge ve rejimi değiştirme amaçlı istismarına karşı dururum.

 

İnsanların İnançlarını kullanarak, topluma ve rejime dayatma yapanları asla hoş karşılamam…

 

Bu nedenle din esaslarına dayalı rejim hevesinde olan, yobaz insanlara sonuna kadar karşı dururum.

 

 

Yukarıda özetlemeye çalıştıklarım,

 

Topluma ve Ait olduğum vatana, Laik Cumhuriyete ve onun demokratik hukuk devletine olan bakış açımı

 

Her türk vatandaşının duyduğu, benimde büyük ciddiyetle yerine getirmeye çelıştığım Sorumluluklarımı anlatıyor

 

***

 

Eğer Yaşama ve İnsani anlayışlara dair kişiliğimi de sorduysanız, özetle şöyle...

 

Hümanist bir insanım, insanları ve bütün canlıları sever ve değer veririm…

Örneğin bizim evde sinekler böcekler öldürülmez, sinekler yakalanıp pencereden atılır…

Evdeki böcekler, örümcekler, yakalanıp üşenmeden bahçeye toprağa bırakılır…

Çocuklarım asla karıncaları ezmezler…

 

Sevginin her şeyin önünde yüce bir değer olduğunu kabul ederim,

Bu nedenle yaşamdaki bütün canlılara sevgiyle yaklaşmaya özen gösteririm…

 

Bir insan olduğumu, kendimin her anlamda değerli olduğumu düşündüğüm için,

İnsanları ve insani değerleri önemserim,

Hangi görüş ve düşüncede olurlarsa olsunlar,

Bu değerlerin farkında oldukları sürece onlarla her zaman iyi ilişkiler içinde olmaya dikkat ederim…

 

Bu değerleri hiçe sayarak,

İnsani, Kişisel ve toplumsal değerlere zarar veren kişileri,

Önce uygun bir üslupla uyarır,

Bunu da anlamazlarsa gerekirse en sert üslup ve tavırla sonuna kadar mücadele ederim…

 

Hiçbir zaman hoş göremeyeceğim için,

 

İnsani, Kişisel ve toplumsal değerlere zarar verecek tutum ve davranışlardan uzak dururum…

 

 

İnsani değerlerim yurtta ve cihanda barış ilkesini önemli kılar…

 

Savaşa ve şiddete taraf insanların bu görüş ve yaklaşımlarına iyi gözle bakmam,

 

[Dikkat edersen o insanlara demedim, görüş ve yaklaşımlarına dedim..(?) ]

 

O nedenle bu tür insanlara omurilik yetecekken nasıl olup ta

 

Kullanamadıkları bir beyne sahip olduklarını şaşkınlıkla izlemişimdir..

 

***

 

Kişiliğime ve görüşlerime saygı duyulmasını isterim ki, bu nedenle bu değerlere saygı duyarım…

Kimsenin kişiliğime ve ben farklı olduğum için bana saldırıp hakaret etmesini hoş karışılamayacağım için

Bu tür yaklaşımlardan uzak dururum..

Benim için "Evrensel ilke ve değerler" önemli ve değerli olduğu için, ilkeli insanları önemser ve değer veririm..

 

Bir insana bir şeyleri anlatabilmek, onlarla diyalog kurabilmek için,

Üslubun, onları önemsemenin, yarına inanır ve öyle davranırım.

 

Çünkü bana böyle yaklaşılırsa onları çok daha iyi anlayabiliyorum…

 

Kimseye Önyargı ile yaklaşmam çünkü ;

Bana önyargıyla yaklaşan insanları iyi niyetli olmadıklarını,

Kendileri adına yanıldıklarını ve hep hata yaptıklarını yaşayarak öğrendim..

 

Küçümsenmek ve alay edilmek hiç hoşuma gitmez, bu nedenle böyle davranıp,

Çevremdeki insanları üzmek, kırmak ve bu tür yanlışların içinde bulunmak istemem…

 

İftira ve yalanın kişilikleri nasıl yaraladığını bildiğim için,

Ne kendime nede bir başkasına yalan söylenmesini hoş karşılamam…

 

Bana hoşgörü ile bakılmasını isterim, bende İnsani, Kişisel ve toplumsal değerleri zedelemediği sürece

yapılabilecek hataları bir daha tekrarlanmaması şartıyla hep hoş görürüm…

 

Savaşa, Şiddete, kavgaya, her türlü çatışmaya karşıyım, Kimseye bağırıp, vurmak istemem,

Çünkü acısı geçse de kırılan kalplerin üzülen gönüllerin acısın dinmeyeceğini bilirim…

 

***

 

Bilgili görünmeye çalışıp, bilmediğim konularda ahkâm kesmem,

Çünkü bu yaklaşım içindeki kişilerin aslında öyle olamadıkları ortaya çıktığında

Nasıl dışlandıklarını, Sosyal yaşamımda hiçte hoş olmayan çok örneklerini gördüm

 

***

 

Gördüğünüz gibi Sevgili 2023, İşte ben buyum…

 

Sanalda da olsa gerçeğim, çünkü görüşlerim, düşüncelerim, ilkelerim ve bunları ifade eden, anlatan yazılarım var…

 

Bunun dışında fiziksel özelliklerim,

 

Onlara sevgimi verebileceğim bir ailem, çevrem, beni seven değer veren arkadaşlarım

 

Sıkıntıları, sevinçleri, mücadelesi olan bir yaşamım ve sizlerle buluşup zamanımı değerlerimi bu paylaştığım sanal alem…

 

Gerçekten çok önemsediğim, buradaki herkesi forumdaş olarak kabul ettiğim (Turkish-Media.Com) Forum…

 

***

 

Ama sanırım…

 

“hiçbir tehdit unsuru olmadan şu soruyu soruyorum: siz kimsiniz?” ifadeniz kişiliğimi merak ediyordu…

 

Bu sorunuzu şaşkınlıkla okudum…

 

Sizin aklınızdan zorunuz olduğunuzu bile düşündüm…

 

Bir insan karşısındaki bir insana tehdit unsuru bulundurmadan, onu tanımakla ilgili bir soru soramaz mı?

 

Evet sorabilir… Hem de kendinizi daha iyi ifade edebileceğiniz pek çok cümle kurulabilirdi…

 

 

Peki, böylesine kendi içinde çelişkili bir cümle nasıl bir ruh halinin yaklaşımıdır?

 

 

Sonra oturdum düşündüm… Bu tür bir soruyu, hangi kişilik, hangi kaygı ve ön yargılarla sorabilir?

 

Karşımda önceden de çok iyi tanıdığım bir kişilik yapısını fark ettim…

 

Şimdi onun tahlillerine girip yargılama yapmak istemiyorum…

 

***

 

Ama önemle belirtmek istediğim bir şey var…

 

Sizin hangi amaçla olursa olsun beni tehdit ediyor olmanız beni bağlamaz…

 

Bu tür yaklaşımlara asla pabuç bırakmam…

 

 

Haklı olan insanların sadece yol gösterici,

 

Art niyetli insanlarında ancak haklılık derecelerine göre,

 

Ateş olup cürümü kadar yer yakacaklarını çok iyi bilirim…

 

 

Yaklaşım ve üslubunuzdaki umursamaz ifadeler beni size nasıl yaklaşmam gerektiği konusunda oldukça düşündürdü,

 

Hem Kendi duruşum ve haklılığımı zedeleyecek yaklaşımlar içinde olmamak,

 

Hem de gereksiz polemiklerin çıkmasına engel olmak istedim…

 

Bu nedenle bu ifade ve yaklaşımlarınıza karşın yapıcı olamaya çalışan ifadeler kullanmaya çalışıyorum…

 

Yoksa size çok rahatlıkla..

 

Bu yaklaşımlar içinde olanların ağa babalarıyla tam dört sene Ankara’da “Beş evler” denen yerde

 

Eğitim ve kariyer mücadelesi yaptığımı..

 

Her türlü baskı ve şiddete karşın yılmadan bu hakkımı savunduğumu ve aldığımı…

 

Size ifade edebilirim…

 

***

 

Şimdi gelelim benim öğrenmek istediklerime;

 

“İsmimi tekrar hatırlatayım:2023 bu adı ve bu tarihi iyi belleyin. Zaten hiç unutamayacaksınız...”

 

Diye bir cümle kurmuşsunuz…

 

Size bir şey sorabilir miyim?…

 

Bu cümleyle Neyi anlatma çabasındasınız?

 

İsminizi değil ama rumuzunuzu biliyorum… 2023…

1- Bu 2023’ü neden tekrar hatırlattınız? … ne gereği vardı?...

 

2- Bu adı ve tarihi ne için iyi bellememiz gerekiyor?

 

3- Zaten hiç unutamayacaksınız. Demekle neyi ima etmeye çalışıyorsunuz?

 

***

 

Size bir soru daha sorabilir miyim sayın 2023?..

Bu ardında büyük gizem ve anlamların bulunduğu 2023 rumuzunu kullanan,” siz kimsiniz?”

 

Bize anlatabilir misiniz?

 

***

Bu arada dikkatinizi çekmek istediğim bir şey daha…

Eğer kendinize yapılmasından hoşlanmayacağınız,

Tutum, davranış, yaklaşım ve söylemlerin size karşı da kullanılmasını istemiyorsanız…

Sizin de buna samimiyet ve sorumluluk duyarak yaklaşmanız gerekiyor…

 

Her ne olursa olsun cümle arasında da olsa bana yâda başkasına sizin karşı olacağınız kelimeler

Kullanmanızı tasvip etmiyorum…

 

Başkalarına gösteremezseniz, bu yaklaşımlar sizin kişisel eksikliğiniz olur ve sizi bağlar…

 

En azından bana karşı bu yaklaşımı göstermek zorundasınız…

 

Eğer buna dikkat etmezseniz..

 

Hak etmediğinizi düşünerek, benimde size aynı yaklaşımı göstereceğimi belirtmek istiyorum…

 

***

 

“Ben size mi hesap vereceğim yoksa vicdanıma mı?” sorunuzun doğru cevabı

 

Bence, “Vicdanınıza hesap vermeniz” daha doğru olacaktır…

 

 

*tna

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

***

 

Aynı anda...

 

 

Millet Ankara'ya ATA'ya koştu.

Başbakan ATA'yla Antalya'ya uçtu.

Danıştay üyesi morgda kaldı.

Başbakan 7 yıldızlı Rixos'ta kaldı.

Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı'yla buluştu.

Başbakan, Kazakistan Cumhurbaşkanı'yla buluştu.

Ay yıldızlı bayraklarla yüründü.

Ampullü bayraklarla yüründü.

Kuvvet komutanları Danıştay'a gitti.

Başbakan şehir turu yaptı.

"Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganları atıldı.

"Türkiye seninle gurur duyuyor" sloganları atıldı.

Vatandaş, Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ü yuhaladı.

Partililer Başbakan'ı alkışladı.

Cumhurbaşkanı, "Bu saldırıya neden olanlar, tutum ve davranışlarını yeniden gözden geçirmeli" dedi.

Başbakan, "Bizim burada yaptıklarımız Türkiye'nin vizyonudur" dedi.

Kocatepe Camisi'ne geçildi.

Falez'e geçildi.

Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı tartaklandı.

Başbakan folklor seyretti.

Cenaze töreninde ezan sesine "Hükümet istifa", "Katiller dışarı" sloganları karıştı.

Açılış töreninde "beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısı çalındı.

Mezar kazıldı.

Kavşak açıldı.

Cenaze namazını kıldıran Diyanet İşleri Başkanı, cemaate, "merhuma haklarınızı helal edin" dedi.

Açılış törenini organize eden AKP'liler, "helal olsun, helal olsun" diye bağırdı.

Şehit yargıç toprağa verildi.

Başbakan'a plaket verildi.

Mevlüt okundu.

Şölen yapıldı.

 

***

 

Türkiye'nin siyah-beyaz fotoğrafıdır bu...

 

Üç gün sonra unutmamak, bakıp hatırlamak için, albüme koymak lazım.

 

 

 

 

Kaynak:1365.jpg1365.gif ... ... * Sabah.com.tr * 19. mayıs. © 2006

 

 

*tna

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YORUMSUZ YAVUZ DONATIN YAZISI

 

 

 

 

Anıtkabir'de sel

 

Perşembe sabah saat 10.30...

Anıtkabir' e giden yol ana baba günü... Kadınlar, erkekler... Çocuklar, nineler, dedeler... Avukatlar, hakimler... Kiminin elinde bayrak var, kiminin çiçek.

İnsanlar sel olmuş, akıyor.

Tepki seli. Öfke seli.

Ama Anıtkabir sanki bir büyük baraj.

Tepkiler orada boşalıyor.

İyi ki Atatürk var.

Dün bu müthiş sel, Atatürk' e değil de "bir başka adrese" yürümeye kalksaydı, karşı çıkacak ve durdurabilecek hiçbir güç yoktu.

 

 

 

 

 

Bir Yargıtay üyesi ile konuşuyoruz.

Şöyle diyor:

-Adalet bilinçli ve sistemli şekilde rencide ediliyor... Siyasi irade, yargıya "efendi sen bu kararı veremezsin" derse, meczup da hakimlere ateş eder... Rüzgar eken fırtına biçer.

Diğer yüksek hakimler "doğru" diye onaylıyorlar.

Bizi dinleyen çevredeki kalabalıktan bir ses yükseliyor:

-Yazın bunları!.. Yazın!

 

 

 

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, Anıtkabir'de "ön sıradaydı."

Başsavcı Ok "az konuşan bir insan."

Dün "doluydu, öfkeliydi ama..."

Yine de herkese "sağduyu çağrısı"

yapıyordu.

Bir süre konuştuk.

İşte söyledikleri:

 

 

 

 

Olay çok vahim. İnanılmaz ölçüde cüretkar. Danıştay'a yapılan saldırının boyutu karşısında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olarak şu değerlendirmeyi yapmak zorundayım: Bir katliam girişimi. İnsanlık dışı. Herkesin şiddetle kınaması gerek. Olayın gerisindeki temel nedenlerin çok iyi bilinmesinin ve görünmesinin sağlanması lazım.

Temel sorun şu: Türban sömürüsü ve türban kışkırtması.

Yapay olarak yaratılan ve sürdürülen bir kavga.

Demokratik, laik Cumhuriyet'e, Atatürk ilkelerine ve demokrasiye meydan okuma denemesi.

Türbanın sürekli kaşınması karşısında herkese düşen görev toplumu aydınlatma görevidir.

Halkımız, gençlerimiz, kızlarımız, kadınlarımız en iyi şekilde aydınlatılmalı.

Bu zihniyete karşı bilinçlendirilmeli.

Ve halkın yürekten benimsediği demokrasi yaşatılmalı.

Atatürk'ün laik, demokratik Cumhuriyet'ini elbirliği ile ayakta tutmak bütün toplumun görevi.

 

 

 

 

Anıtkabir'de "bazı Danıştay mensuplarıyla" da konuştuk.

"Burunlarından soluyorlardı."

Onlara "Başbakan'ın Danıştay'ı ziyareti... Bu ziyaret sırasında neden kapıda karşılanmadığı" konusunu açtık.

İçlerinden "birkaçı" dedi ki:

-Mecbur muyduk?.. Danıştay bir okul mu?

 

 

 

 

"Danıştaycılar" anlattılar:

-Cumhurbaşkanı'nın kapının dışında karşılanması, devlet protokolünün gereği... Nitekim öyle yapıldı... Diğerleri için "dışarda karşılama zorunluğu" yok.

Yine "içlerinden birinin" tepkisi:

-Tabii canımız isteseydi, çok seviyor olsaydık, Başbakan'ı da kapının dışında karşılardık.

 

 

 

 

19 Mayıs 2006 itibariyle durum:

"Bindik bir alamete, inşallah gitmeyiz kıyamete."

Allah "sağduyu" nasip eyleye.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ahhh benim garip milletim kimlerin ellerinde kalmış kimlerin kardeşlerim...

 

 

danıştaya yapılan saldırının baş örtüsüyle gerçek anlamda hiç bir alakası yoktur... bunun alakası olmadığını herkesin anlaması lazım dı dış güçlerin işi olduğu ve sol görüşlülerin kadrolaşmaları ve hükümete cumhur başkanı seçtirmemek için yaptıkları bir takım oyundan ibaret,,, bunun tüm ülke farkında bu olayı dış güçlerde destekliyor neden mi 70 li yıllarda sağ sol yaptılar ülkenin önüne geçtiler, 80 li yıllarda alevi sünni yaptılar öyle uyuttular. 90 terör 2000 li yıllarda ulusal olan olmayan eee şimdi sıra laik olan olmayana geldi... atatürk ilkelerine kimsenin bir şey dediği yok arkadaş bizzim için en iyi olanıda bu zaten cumhuriyyetten daha iyi bir yönetim şekli ne var ki.. yok tabiki bu belli zaten takıyyeymiş bilmem neymiş arkadaşlar uyanın artık bizi uyutamasınlar aramızı kızıştırıp ülkeyi karıştırmaya çalışıyolar... kimse kendini kullandırtmayı sevmez... bu kanlı eylemden rant sağlama peşimde olan siyasetçiler var ya adama bak bunu kullanıyor ya... cumhuriyet gazetesine bomba atmışlar ewet bu medyaya yansıyoda orduda mhp ve bbp partilerine yapılan bombalı saldırılar neden medyaya yansımıyo bu çoğunluğu gza getirmek için uygulanan bir yöntemdir aklı başında olan ve ülkesini korumak isteyen herkese buradan sesleniyorum. bu tip oyunlara aldanmayın yapılan haince saldırıyı kınıyoruz... bu ülkenin ne olursa olsun bir organına yapılan saldırı devlete yapılmış sayılır ancak bunu ideolojik açıdan düşünmeyin.. bunu devlet halleder bu bizim işimiz değil herkes bunu yapmaya kalkarsa ülke karışır bakın borsa nasıl sallanıyor... gidişat kötüüü....

 

 

tekrar söylüyorum bu menfur saldırıyı yapanlar terördür. bu gibi insanların ve grupların islamiyetle alakası yoktur. hiç bir müslüman allahın verdiği cana kıyamaz yüce allah bunu bağışlamaz zaten... hiç bir insanın savaşta ülkesini korumak haricinde can alma yetkisi yoktur. böyle birşeyi tasvip eden karanlık zihniyetler ve mafyalardır.

 

bunları islamiyet ve baş örtüsüyle bağdaştırmayalım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

evet doğru söylemişsin zaman, ancak adam içeri dalıp "Allah'ın askeriyim" diye bağırarak giriyor... Hizbullahçılarda Allah'ın askeri olduklarını söylüyorlar, benim dikkatimi çeken nokta bu cinayeti işleyenin de hukuku bilen biri olması yani avukat olması, ancak buna rağmen hukuk devletinde bu adice katliyamı yapan birinin adaleti savunan kişilerden olması ne kadar vahim.

İşte asıl dikkat etmemiz gereken nokta budur. Allah'ın askeri olmak demek masum insanların canını almak demek değildir. Allah'ın askeri olmak, Allah yonunda mücadele etmektir. İnsan önce kendisiyle mücadele eder, nefsiyle... sonra öğrenir öğrendikçe gelişir, geliştikçe düşünür, düşündükçe doğruyu bulur...

Allah'ın verdiği canı almaya kimin hakkı vardır. Allah dilediğinin canını almaya muktedirdir. Fikirlerinizle mücadele edersiniz, karşıt fikri çürütmek için bilgiye başvurur, öğrenir, tartışır ve aklı selimde buluşursunuz. Bunu yapamayanlar ellerine silah alarak eşkiyacasına ev basar, yol keser, kelle alırlar... Laikliğe saldıranlara soruyorum. Siz hiç laikliği özümsemiş birinin eline silah alıp baskın yaptığını gördünüz mü?

Din babalarınızın dini değildir. Din Hz. Peygamberden bu yana taşınan bir bayrak yarışıdır. Bu bayrağı alanlar, inancı, düşünceyi, hoşgörürü, bilgiyi hep daha ileri taşımak zorundadırlar. Geri kalmak, geriye gitmek İslama aykırıdır. "Dün ile bugününüz arasında bir gelişme yoksa zarardasınız" (Hz.Muhammed s.a.v)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sardunyam çok güzel yazmışsın helal sana bak insanlar konuşarak anlaşıyor bak şimdi erdoğanlada hem fikir olduk sayılır. bakın benim dediğim de islam siyasallaştırıla bilecek bir kavram değil birilerinin aleti olmaya gelmez çok büyük tehlikeler oluşur... din hassasiyet demektir bu gün üniv. başını gerçekten örtmek isteyenler giremiyor bunun nedeni baş örtüsünün dini simge olması değil bu ülkeden din ve iman kavramını kaldırmak isteyenlerin hareketidir bu bu zamanla anlaşılacak bedelide çok ağır olacak birşeydir. neyse konunmz değil... ha burada şunu hatırlatmadan geçemeyeceğim. bu tetikçi avukat silahını ateşlerken tekbir getirme k ben allahın askeriyim gibi kelimeleri kullanmadığı mağdur hakimlercede söylendi bu sadece şimşekleri müslümanların üzerine çekmek isteyenlerin uydurdukları bir iftiraadır. kaldı ki değil allahın askeri allahın kumandanı bile olsa insan öldürmeye yetkisi yoktur. bu insan isterse ateist olsun ister hristiyan bunlar dindi yoktur. eğer ki islam böylebirşeyi emretmiş olsa dünya nüfüsunun yarısı kırıldı. savaş dışında kimseye adama öldürme yetkisi verilmemiştir islama göre... bunu bilin bu dine itira atmayın...

 

 

artık bu gençlik neyin ne olduğunu biliyor. sizde bu komplolara inanmayın. bu dış mihrakların işi dedimya dengeleri değiştirmek istiyorlar

 

 

cumhuriyet demokrasi nerede ülke dışardan yönlendirilmek isteniyo biri leri kadrolaşmak için ülkeyi yakıyo yıkıyo.. cumhuriyet çığırtkanlığı yapanlar bunu kullanıyo olmasınlar.. kendi koltuk sevdaları için ülkeyi harcamasınlar..

 

bu suikastin arkasından chp oklarından biri çıkacak gibime geliyo bana...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

evet doğru söylemişsin zaman, ancak adam içeri dalıp "Allah'ın askeriyim" diye bağırarak giriyor... Hizbullahçılarda Allah'ın askeri olduklarını söylüyorlar, benim dikkatimi çeken nokta bu cinayeti işleyenin de hukuku bilen biri olması yani avukat olması, ancak buna rağmen hukuk devletinde bu adice katliyamı yapan birinin adaleti savunan kişilerden olması ne kadar vahim.

İşte asıl dikkat etmemiz gereken nokta budur. Allah'ın askeri olmak demek masum insanların canını almak demek değildir. Allah'ın askeri olmak, Allah yonunda mücadele etmektir. İnsan önce kendisiyle mücadele eder, nefsiyle... sonra öğrenir öğrendikçe gelişir, geliştikçe düşünür, düşündükçe doğruyu bulur...

Allah'ın verdiği canı almaya kimin hakkı vardır. Allah dilediğinin canını almaya muktedirdir. Fikirlerinizle mücadele edersiniz, karşıt fikri çürütmek için bilgiye başvurur, öğrenir, tartışır ve aklı selimde buluşursunuz. Bunu yapamayanlar ellerine silah alarak eşkiyacasına ev basar, yol keser, kelle alırlar... Laikliğe saldıranlara soruyorum. Siz hiç laikliği özümsemiş birinin eline silah alıp baskın yaptığını gördünüz mü?

Din babalarınızın dini değildir. Din Hz. Peygamberden bu yana taşınan bir bayrak yarışıdır. Bu bayrağı alanlar, inancı, düşünceyi, hoşgörürü, bilgiyi hep daha ileri taşımak zorundadırlar. Geri kalmak, geriye gitmek İslama aykırıdır. "Dün ile bugününüz arasında bir gelişme yoksa zarardasınız" (Hz.Muhammed s.a.v)

 

Sardunyam size yürekten katılıyorum.Nasılki laikliği özümsemiş bir insan eline silah alıp kimseyi öldürmezse islam dinini gerçekten özümsemiş ve anlamış olanlarda bu tip şeyleri yapmayacağı gibi bunları ve bunlara çanak tutanlarıda onaylamaz ve kabul etmez.Ne yazık ki yazdıkları yazılar itibariyle bu forumda din adına yazı yazanlardan hiçbirinin islamiyeti gerçekten özümsediğine inanmıyorum.Bunun yanı sıra eleştirinin dozunu kaçırıp-bilemem belki son olaylar insanların sabrını iyice taşırdı-yapılan yanlışları islam dinine mal etmeleride hiç hoşuma gitmiyor.Kötü örnek hiç bir zaman örnek teşkil etmez.Bu yüzden kendi ahlaksız emellerini gerçekleştirmek için yapılan hiç bir davranışta islam dinine mal edilmemeli.Onlar bu eylemlerine ne ad koyarlarsa koysunlar din adına yapılan bu tip olayların islam dini ile uzaktan yakından bir bağlantısı yoktur.İslam dini siyasi bir rejim değildir.Temel kuralları konulmuştur bu kurallar çerçevesinde istediğiniz sistemde yaşayabilirsiniz.Ben kendi adıma laik Türkiye Cumhuriyeti içersinde yaşamak ve çocuklarımı bu düzen içinde Atatürk ve aynı zamanda Allah ve insan sevgisi ile büyütmek istiyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP hükemeti özellikle başbakanın aklı Osmanlıda kalmamış olmasa Türban olayında bu kadar sert davranmazdım.anlasınlar artık bunu ? bu adamlar Atatürk'ü sevmiyor yahu var mı ötesi berisi ? biz neyi tartışğımızı iyi bilelim gerçekden türbanı mı yoksa Hükümetin Atatürk'e haliyle Cumhuriyete olan tavrı mı ? bu çizgiyi yakalayabilse insanlarımız sorun kalmaz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bak aynı şeyi gene yapıyorlar... Çünkü doğrular batıyor...

 

Önce hedef gösterdiler...

 

Başbakan hedef gösterdi...

 

Vakit hedef gösterdi....

 

Ve zaman da çıktı dediki CHP bu işin altından çıkacak vah vah vah....

 

 

İslamı siyallaştıranlar bunlar işte... İsteyerek ve bilerek islamı siyasallaştırıyorlar...

 

Hedef gösterin... İslamı siyasallaştırmak için çalışın...

 

Ve bunu ciddiye alan gençler eline silah alıp katil durumuna düşünce CHP yi suçlayın vay benim akıllı ŞERİATÇIM....

 

 

Biz bu senaryoları genemi göreceğiz hiç mi ders çıkarmadınız....

 

Sardunyam'ın yazısını okuyunca belki iki tarafta anlar bir şey dedim...

 

ama gördüm ki zaman bir şey anlamamış...

 

 

Öteki tarafta dilerim DİPNOT ders çıkarır diyorum ve bekliyorum DİPNOTun yorumunu...

 

Unutmayın biz bu ülkenin vatandaşlarıyız...

 

Biribirimizi anlamadan bir karış yol alamayız...

 

Biribirimizi anlamadan ileri gidemeyiz...

***

 

ama gördüm ki zaman bir şey anlamamış...

 

Diyorsunuz Sayın Erdoğan anlamasa bu kadar senaryoyu nasıl kursun kafasında...

 

Anlamasa bu kadar savunmaya geçer mi...

 

Yeni hedefler bulup, dâhiyane tespitlerde bulunup yeni hedefler gösterir mi?..

 

 

Baksana herkesin ajitasyona gelip, söyledikleriyle oh oh hedefi nasılda saptırdım diyerek,

 

Nasılda sevindirik olmuş...Bakın bakın neler neler diyor...

 

"sardunyam çok güzel yazmışsın helal sana... bak insanlar konuşarak anlaşıyor...

 

bak şimdi erdoğanla da hem fikir olduk sayılır."

 

Ama sayılır diyor... Seni pek kandıramadığını anlamış galiba...

 

Ama olsun bir dahaki yazısında bunu başaracaktır biliyorum...

 

Baktı olmazsa o müthiş tespitleriyle bu olayın arkasında senin olduğunu da hemen kavrayabilir...

 

 

Bence Sayın başbakanımız, bu forma girip Sayın 'zaman'ın bu dâhiyane tespitlerini okumalı...

 

Ve onun bu müthiş ve kıvarak zekasını görüp anlamalı...

 

Eminim ki o zaman Sayın 'zaman' ı hemen kendisine danışman olarak atayacaktır...

 

Böyle bir durum arkadaşımız için bir kazanç, bizler ve forumumuz için gurur kaynağı olacaktır...

 

Ve Birileri hemen Başbakana haber vermeli bence...

 

 

*tna

***

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın gece kuşu bu yaptıklarınız sadece cığırtkanlık ve siyasettir artık herkes bunun farkında... bu işlerin altındar birilerinin çıkacğını ben mi söylüyorum medyamı aceba olayları çarpıtmayın lütfen objektif olun bu insanlar zamanı gelince herşeyi anlayacaklar o zaman ne diyeceksiniz her dönemde bir şeyler örtbas edildi değil mi yine bu milleti bir birine düşürürüz sandınız değil mi? artık bu numaralar eskidi insanlar uyanıyor okuyor benim milletim.. siz ve sizin gibiler sadece beyni bulanık olanları kandırabilirsiniz. kimsenin dünya görüşü beni ilgilendirmez kardeşim ne düşünürsen düşün ne yaşarsan yaşa ama kimseyi kullanamazsınız... bunu iyi bilin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz böyle düşünmeye iten ne? anlaşılır gibi değil adam Müslümanlık adına ve türban adına bir cinayet işliyor siz müslümanlığa mağletmeyin diyorsunuz...

Biz de mağlediyoruz diyoruz...

Göre göre nabza göre şerbet mi verelim yani.

Bumu sizce düşünsel etik,

Ve inançsal kural...

Olacak iş değil..

Bu olay tamamıyla Aşırı müslüman ile aşırı milliyetçiliğin kıvamında ve iktidarında kucağında şımartılmış zavallı bir cani işi...

.

 

BU KADAR BASİTMİ SENCE.......??????

 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

yukarıdaki yazıların hepsini okudum..hükümeti eleştirmekse eğer yazılarınız hepsine katılıyorum ama bir cinayetin analizi ise yapmak istenilen yazıları adresini şaşırmış gördüm açıkcası..

 

cinayeti işleyen şahsın türban olayından dolayı yada hükümetten cesaret alarak bu cinayeti işleyen bir meczup olduğunu sanan arkadaşlara bir iki şey söylemek isterim..

 

cinayeti işleyen şahıs ayda 750 ytl maaaş alan,aidatını ödemediği için yöneticisiyle mahkemelik olan,ama aynı zamanda arabasında ve üstünde toplam değeri 30.000ytl yi bulan 3 adet glock marka silah bulunan,20.000 ytl değerinde astra marka bir arabaya sahip ülkücü bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıkan,ALKOL ALAN,hiçte çok dindar motiflere sahip olmayan birisi..

 

son haberlere görede TİT(türk intikam tugayı)le bağlantıları olduğu ortaya çıktı...peki bu TİT de neyin nesi....???

 

TİT (Türk İntikam Tugayı), ETKO (Esir Türkleri Kurtarma Ordusu), TÜŞKO (Türkiye Ülkücü Şeriatçı Komando Ordusu) vb...bunların hepside amerikan gizli servisleri yardımıyla kurulan,bizzat onların komandoları tarafından eğitim alan ülkücü,MHP'nin paravan örgütleri...

 

Eğer iki ay kadar önce amerikanın ankara büyük elçisinin mhp başkanı Devlet Bahçeliyle olağandışı 3 saate yakın görüşmesini,son bir ay içerisinde işadamı kılıklı siyah gözlüklü iri yarı 300 kadar amerikalı ajanında ülkeye giriş yaptığını hesaba katar vede parçaları birleştirirsek eğer sonuca ulaşmamız zor olmaz diye düşünüyorum..

 

MHP ve uzantıları bugün de CIA'nın kendine verdiği göreve devam ediyor...

 

YENİ ÖKKEŞLER BUNLAR.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Danıştay'a yönelik menfur saldırı, bazı çevreler tarafından 28 Şubat havasında istismar edilmeye başlandı.

 

Hain saldırıda vefat eden Mustafa Yücel Özbilgin'in cenazesi, stadyumda maç izlemeye gelmiş insanların slogan seviyesinden bile uzak bir avuç fanatiğin shovuna sahne oldu!!

Cumhuriyet'imizin en önemli kurumuna yapılan bu hain saldırıya sağduyulu tepki göstermeye çalışan Kocatepe'deki vatandaşlarımızıda zor durumda bırakan sloganik bağırtılar törene katılanlarıda rahatsız etti!!

 

Merhum Danıştay üyesinin cenazesi sloganlar, alkışlar, yuhlamalarla zatın şahs-i maneviyesine saygısız bir tutum sergileyenlerle doldu taştı!

 

Bir kısım fanatikler tarafından 'Mollalar İrana', Türkiye Laiktir Laik kalacak', 'Hükümet istifa' 'Yuuuuhhhh' sloganlarıyla bambaşka bir mecraya çekilmeye çalışıldı.

Aynı senaryo aynı sahneler

Saldırganın ideolojik kimliği açıklanmasına ve saldırısının asıl maksadı henüz belli olmamasına rağmen, CHP ve bazı çevrelerin olayı istismara çalışması büyük bir tepkiyle karşılandı.

 

Cinayet ve kan üzerine siyaset yapılmasının, olayı Cumhuriyete karşı bir Kubilay olayı şeklinde sunmanın peşinden oluşacak havadan siyasi çıkar sağlamaya çalışan çevrelerin bu provakasyonu, demokratik ortamda milletten alamadıkları desteği, iç ve dış güç odaklarından alma çabası olarak yorumlandı.

Bilindiği gibi, 28 Şubat öncesinde de önce Uğur Mumcu'nun katli gibi karanlık siyasi cinayetlerin cenaze törenleri, sonra Susurluk olayına karşı başlatılan '1 dakika karanlık' eylemi, aniden yön ve mahiyet değiştirmiş ve Susurluk çetesi unutularak kitleler zamanın hükümetine karşı yasadışı kalkışma eylemine sevk edilmişti.

 

Bir süredir Cumhurbaşkanlığı seçimi ve ABD'nin İran'a operasyon hazırlığı ekseninde başlatılan siyasi kargaşa havasının devamı olarak oluşturulan cunta atmosferinin, Anayasal düzene ve demokratik rejime karşı laikçi görünümlü bir yasadışı darbe havasına dönüştürülmesi karşısında başta saldırıya uğrayan bağımsız yargı olmak üzere, tüm yetkililerin harekete geçmesi gerekiyor.

 

Türkiye, ülkesi ve milletiyle, bir avuç azgın azınlığın 'Atatürk ve Laiklik' istismarına bu kez meydan vermemeli..

 

Cumhuriyeti, Atatürk'ü ve Laikliği CHP'nin istismar malzemeleri olmaktan çıkarmak ve sadece milletin koruma ve kollamasına bırakmak, tüm yasa dışı eylemleri cezalandırmak ve her tür iç ve dış provakasyona karşı önlemler almak, bütün anayasal kurumların temel görevidir.

 

Başta TBMM olmak üzere, Anayasal kurumların ve milletin sivil iradelerinin, yaratılan istismar ve suç ortamına müdahale etmeleri gerekmektedir.

 

Kardesim ya kimliginizi ortaya koyun veyahutta laflari agzinizda gevelemeyin.Kocatepe camiindekiler halkti,slogan atanlar halkti neden olaylari carpitip yok efendim CHP,istismar,sloganlar diye sanki Mustafa Bilgin'in cenazesinde nefretlerini ve duygularini dile getirenlerin hepsi dine dindarlara karsi olanlarmis gibi yorumlar getiriyorsunuz.Yani Türkiyede yobazliga karsi cikildiginda neden cikanlari dinle ilgisi olmayanlar gibi göstermeye calisiyorsunuz.Mustafa Bilgin'i öldüren zihniyetin Türkiyede yeri yoktur.Devlete bir saldiri olmus insanlar bunu lanetliorlar hangi zihniyetin yaptigini bildiklerinden tepkilerini öyle dile getiriyorlar.Bunun lami cimi yok artik.Eger birileri oradaki halkin *mollalar Irana,Türkiye Laiktir Laik kalacaktir*diye slogan atmasindan gocunuyorsa,art niyetlidir,bunun anlami o saldiriyida hos görüyordur,demektir.

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BU KADAR BASİTMİ SENCE.......??????

 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

yukarıdaki yazıların hepsini okudum..hükümeti eleştirmekse eğer yazılarınız hepsine katılıyorum ama bir cinayetin analizi ise yapmak istenilen yazıları adresini şaşırmış gördüm açıkcası..

 

cinayeti işleyen şahsın türban olayından dolayı yada hükümetten cesaret alarak bu cinayeti işleyen bir meczup olduğunu sanan arkadaşlara bir iki şey söylemek isterim..

 

cinayeti işleyen şahıs ayda 750 ytl maaaş alan,aidatını ödemediği için yöneticisiyle mahkemelik olan,ama aynı zamanda arabasında ve üstünde toplam değeri 30.000ytl yi bulan 3 adet glock marka silah bulunan,20.000 ytl değerinde astra marka bir arabaya sahip ülkücü bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıkan,ALKOL ALAN,hiçte çok dindar motiflere sahip olmayan birisi..

 

son haberlere görede TİT(türk intikam tugayı)le bağlantıları olduğu ortaya çıktı...peki bu TİT de neyin nesi....???

 

TİT (Türk İntikam Tugayı), ETKO (Esir Türkleri Kurtarma Ordusu), TÜŞKO (Türkiye Ülkücü Şeriatçı Komando Ordusu) vb...bunların hepside amerikan gizli servisleri yardımıyla kurulan,bizzat onların komandoları tarafından eğitim alan ülkücü,MHP'nin paravan örgütleri...

 

Eğer iki ay kadar önce amerikanın ankara büyük elçisinin mhp başkanı Devlet Bahçeliyle olağandışı 3 saate yakın görüşmesini,son bir ay içerisinde işadamı kılıklı siyah gözlüklü iri yarı 300 kadar amerikalı ajanında ülkeye giriş yaptığını hesaba katar vede parçaları birleştirirsek eğer sonuca ulaşmamız zor olmaz diye düşünüyorum..

 

MHP ve uzantıları bugün de CIA'nın kendine verdiği göreve devam ediyor...

 

YENİ ÖKKEŞLER BUNLAR.....

 

Nekadar hayalperest yaasiyorsunuz.Fantazileriniz sahaser.Ozaman Tayyip Erdoganda bal gibi Busch'un sag koludur.Yani Amerikan Büyükelcisinin gelipte Bahceli ile görüsmesi belkide Mustafa Bilginin öldürülme talim atini vermek icindi.Söylediklerinize aslinda kendinizde inanmiyorsunuzda maksadiniz birilerine camur atmak.Yolsuzluk her kesimde vardir nedense belirli bir kesimde yolsuzluk yapildi diye bunu bütün o kesimin üzerine yikma savasi veriliyor.Eger siyasi irade Laiklige Cumhuriyete karsi ileri geri konusma yerine Laiklige ve Cumhuriyete gercek anlamda takiye yapmadan sahip ciksa idi eminimki okadar rahatlikla bu hain saldiri olamazdi.Türkiyeye öyle ne ajanlar girip cikiyor ama cogusu PKK ya Diyarbakira gidiyor.Heralde bu gözünüzden kacmis olacak.

Saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

15 kişilik timin elebaşıvmış

Danıştay 2. Daire'ye silahlı saldırı düzenleyen avukat Alparslan Arslan'ın 15 kişilik bir timin elebaşı olduğu ortaya çıktı

 

 

20.05.2006

 

 

 

Danıştay 2. Daire'ye silahlı saldırı düzenleyen avukat Alparslan Arslan'ın 15 kişilik bir timin elebaşı olduğu ortaya çıktı. Arslan'ın sorgusu Ankara polisi tarafından yapılırken, İstanbul polisi ise çalışmalarını tamamlayıp tüm bilgi ve belgeleri Ankara'ya gönderdi. Yapılan araştırmalarda saldırgan avukatın söylediği her şeyin elemanları tarafından emir olarak kabul edildiği ve ekibin beyninin ise halen firarda olan Muzaffer Tekin'in olduğu iddia edildi. Tekin'in de ordudan ihraç edilen bir asker olduğu kaydedildi.

 

Önce içki içmişler

Alparslan Arslan ve arkadaşlarının Cumhuriyet Gazetesi'ni bombalamaya gitmeden önce rahatlamak için içki içtikleri de ileri sürüldü. Arslan'ın yakalandıktan sonra üzerinden çıkan üç adet sim kart ise polis tarafından inceleniyor. Saldırılarla ilişkili oldukları iddiasıyla istanbul'da gözaltına alınan 5 kişi sorgulanmak üzere Ankara'ya gönderilirken, İstanbul polisi Alparslan Arslan'ın Üsküdar'da ki evinde yapılan aramalarda 3 cilt Türk Solu Dergisi, Gerüla'nın El Kitabı, Aydınlık Dergisi ve Vatanseverler Güç Birliği Hareket Tüzüğü buldu. Öğrencilik yıllarında Türk islam görüşünü savunan Arslan'ın daha sonraları 'ulusalcı' akımların etkisiyle hareket ettiği ileri sürüldü. Öte yandan Danıştay'a yönelik saldırıda kullanılan Glock marka tabancanın K. Irak'tan getirildiği öğrenildi. Yetkililer, bu silahların K Irak'a giden kamyon şoförleri tarafından getirilmiş olabileceğini bildirdi.

Vatan gazetesi

Haber: Savaş AKIN

Bombalı saldırı planı barda yapılmış

 

Cumhuriyet Gazetesi bombacılarının emniyetteki ifadelerinde Osman Yıldırım'ın kendilerine "hayatlarını kurtaracak para teklif ettiğini" söyledikleri öğrenildi.

 

Cumhuriyet Gazetesi'ne bombalı saldırıları gerçekleştiren 4 zanlının 2. Danıştay Dairesi'ne yapılan saldırıyla ilişkili olarak Ankara emniyetine teslim edilmesinin ardından polis olayları tek tek aydınlatmaya başladı. Danıştay 2. Dairesi üyelerine vurduktan sonra yakalanan Alparslan Arslan'ın ifadesinden yola çıkan polis Cumhuriyet gazetesine 3 bombalı eylemi gerçekleştiren zanlıları tek tek yakaladı. Avukat Arslan'ın ifadesinde bombalı eylemlerin planlayıcısının Osman Yıldırım olduğunu söylemesi üzerine Ankara polisi Yıldırım'ı Perşembe günü Nevşehir'de yakalandı. Yıldırım polise verdiği ifadesinde, Cumhuriyet gazetesine bombalı eylemleri Osmaniye doğumlu 23 yaşındaki İsmail Sağır, 1988 Kars Digor doğumlu Tekin İrşi, Erhan Yıldırım ve Avukat Alparslan Arslan'ın yaptığını iddia etti.

 

ADAM BAŞI 10 BİN YTL

İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri Yıldırım'ın ifadelerinden yola çıkarak geçtiğimiz perşembe gecesi Sarıyer Ferhatpaşa Mahallesi'nde oturan ve inşaat işçiliği yaptığı belirlenen ikinci bombayı attığı ileri sürülen Osmaniye doğumlu 23 yaşındaki İsmail Sağır ile Cumhuriyet gazetesine birinci bomba atma eyleminin faili olduğu tespit edilen 1988 Kars doğumlu Tekin İrşi gözaltına aldı. İstanbul Emniyeti'nde bir gün süreyle sorgulanıp Ankara Emniyeti'ne teslim edilen Sağır ile İriş'in verdiği bilgilere göre olayları organize eden şahıs Osman Yıldırım'ın olduğu belirtildi. İsmail Sağır ve Tekin İrşi'nin emiyetteki ifadelerinde Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan bombalı saldırıları Osman Yıldırım'ın organize ettiğini ve Levent'teki bir barda eylemin gerçekleşmesi halinde kendilerine hayatlarını kurtaracak kadar para verileceğini söylediğini anlattıkları öğrenildi. Osman Yıldırım'ın barda Erhan Timuroğlu aracılığıyla Tekin İrşi'ye Cumhuriyet gazetesine bombayı atması için 10 bin YTL teklif ederek, tuttuğu öğrenildi. Yıldırım'ın ikinci bombalama eylemini gerçekleştiren İsmail Sağır'a da 10 bin YTL teklif ettiği belirtildi. Sağır, 3. bombalamanın ardından Danıştay saldırısı öncesinde ödül olarak Ankara'ya götürüldüklerini ifade etti. Zanlıların Danıştay baskınından haberleri olmadığını söyledikleri de öğrenildi.

Ferit ZENGİN / MERKEZ Sabah Gazetesi

 

 

Deştikçe çete çıkıyor

 

 

Danıştay saldırısıyla ilgili sis perdesi aralandıkça Sauna Çetesi'ne benzer bir örgütlenme ortaya çıkıyor. Derin ilişkiler ağı dikkat çekerken ordudan ihraç edilen Muzaffer T.’nin saldırıda kilit rol oynadığı vurgulanıyor. Saldırgana yardım eden kişiler arasında mafya üyeleri var.

 

Danıştay’a yönelik hain saldırıyla ilgili soruşturma derinleştikçe olayın altından ‘çete' tipi bir örgütlenme çıkıyor. Saldırgan Alparslan Aslan'ın bağlantılarını araştıran güvenlik güçleri, Türk İntikam Tugayı'nın (TİT) yanı sıra Türk Mukavemet Teşkilatı ve Sauna Çetesi’yle irtibatlar tespit etti. Bir eski Emniyet genel müdür vekili, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görev yapan bir yüzbaşı ve bir mafya liderinin kurduğu Sauna Çetesi, şubat ayında gerçekleştirilen Küre Operasyonu ile deşifre edilmişti. Çarşamba günü Danıştay'a silahlı saldırı düzenleyen avukat Aslan'ın, yüzbaşı rütbesiyle ordudan atılan Muzaffer T. ile irtibatlı olduğu ve sık sık telefonla görüştüğü kaydediliyor. Halen yakalanamayan Muzaffer T.'nin “Aslan'ın bağlantılarını kuran kişi” olduğu belirtiliyor. Muzaffer T.'nin ev ve işyerlerinde arama yapan polis ilginç belgelere ulaştı. Aramada ele geçirilen ‘İstihbarat ve Gerillanın El Kitabı' isimli dokümanın illegal yayın olup olmadığı araştırılıyor. Evde ayrıca, “Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi, 2005, Ankara” kaşeli bir kitapçık ile Türk Solu dergisinin tüm sayıları ciltlenmiş halde bulundu. Saldırgan Aslan'ın çantasından da Vatansever Kuvvetler Güç Birliği'nin üst düzey bir yöneticisine ait kartvizit ile Ulusal Haber adına düzenlenmiş bir kimlik çıkmıştı. Aslan'ın bağlı bulunduğu ‘Yeditepe Hukuk Bürosu' ile evinde yapılan aramada ise ***** CD'ler, aşk mektupları ve Türk Solu, İleri, Yeni Hayat, Aydınlık ve Dolunay gibi dergiler bulundu. Danıştay saldırısıyla ilgili soruşturma çok yönlü olarak yürütülüyor. Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan uzmanlar da zaman zaman Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne gelerek, ellerindeki bilgileri polisle paylaşıyor. Bulgular birlikte değerlendiriliyor. Alınan bilgilere göre, olayla ilgili sis perdesini aralamaya başlayan polis, ilginç bağlantılara ulaştı. Avukat Alparslan Aslan'ın eylemi gerçekleştirmek üzere Ankara'ya geldiğinde Ata Ocakları eski başkanlarından avukat Tarkan T. ile hem telefonda hem de yüz yüze görüştüğü belirlendi. Gözaltına alınan Tarkan T.'nin, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği ile ilişkili olduğu tespit edildi. Avukat Tarkan T.'nin, Danıştay soruşturmasında kilit rol oynayan eski yüzbaşı Muzaffer T. ile de irtibatlı olduğu anlaşıldı. Tarkan T.'nin, daha önce Ankara'da silahlı saldırıya uğrayan Hüseyin Tanrıverdi'yle ilgili soruşturmada da gözaltına alındığı öğrenildi. Danıştay'a düzenlenen silahlı saldırı ile Sauna Çetesi arasında benzerlikler ön plana çıkıyor. Her iki organizasyonun da ortak noktası ulusalcı gruplar ve çete ilişkileri.

 

Sauna Çetesi’nde Yüzbaşı Nuri Bozkır, emekli Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır, başkomiserlikten ihraç edilen Tamer T. ile çete lideri Kasım Zengin'in isimleri yer almıştı. Danıştay saldırısıyla ilgili olayda ise ordudan ihraç edilen Muzaffer T.'nin kilit rol oynadığı belirtiliyor. Sauna Çetesi’nde Yüzbaşı Nuri Bozkır'ın "Türk Mukavemet Tugayı adına hareket ettikleri"ne ilişkin konuşmalar, ifadelere ve telefon kayıtlarına yansımıştı. Danıştay saldırısında ise yine Türk Mukavemet Tugayı, Türk İntikam Tugayı ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği isimleri ön plana çıkıyor. Bu arada olayın kilit ismi konumundaki Muzaffer T. saldırının olduğu günden beri kayıp. Komşularının ifadesine göre emekli yüzbaşı evden ayrılırken ‘Çanakkale gezisine gidiyoruz’ demiş. Apartman yöneticisi İlyas Hacıhaliloğlu, emekli yüzbaşının olay günü saat 12.00 sularında eşini de alarak arabasıyla gittiğini ve o günden beri kendisinden haberdar olmadıklarını belirtti.

 

Sauna Çetesi ile Danıştay baskını arasında ilginç bir kesişme de görüldü. Sauna soruşturmasında tutuklanan eski başkomiser T., Emniyet'te görev yaparken PKK örgütünce uyuşturucu pazarı sebebiyle Almanya'da öldürülen Ertuğrul Yılmaz soruşturmasını yürütüyordu. Ancak başkomiserin yürüttüğü soruşturma dosyası Başkent polisinin 2004 yılında yürüttüğü bir operasyonda ortaya çıkmıştı. Son model bir jeep'i durduran oto hırsızlığı bürosu ekipleri, Ata Ocakları eski Başkanı Ayhan Parlak'ın kullandığı otonun içinde Danıştay baskınında da kullanılan Glock marka silahlar ve polisin Ertuğrul Yılmaz soruşturmasıyla ilgili dosyasını bulmuştu. Ayhan Parlak'la bağlantısı telefon kayıtlarıyla ortaya konulan Tamer T. meslekten ihraç edilmişti. Danıştay'a silahlı saldırı düzenleyen Alparslan Aslan'ın Ankara'da ilk görüştüğü kişi olan avukat Tarkan T.'nin de yine Ata Ocakları eski başkanı olduğu anlaşıldı. Saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Aslan'a yardım ettikleri savunulan Osman Y. ile Mehmet A.'nın ‘silahla adam yaralamak' başta olmak üzere çok sayıda suç kaydı var. Polis, şubat ayındaki Küre Operasyonu sırasında Sauna Çetesi benzeri 11 ayrı grubun faaliyet gösterdiğini belirlemişti. Üst düzey bir yetkili, "Sauna Çetesi’nde ilişkiler net olarak ortaya konulabilseydi bu gruplar ortaya çıkarılabilirdi. Biz Danıştay'a saldırı düzenleyen grubun belirlediğimiz 11 ayrı gruptan biri olduğunu değerlendiriyoruz. Bu grupların birbirleriyle üst noktada irtibatı bulunuyor." şeklinde konuştu.

 

 

Zaman gazetesi

20.05.2006

Sedat Güneç - Ercan Gün

Ankara - İstanbul

 

 

 

 

yorumsuz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nekadar hayalperest yaasiyorsunuz.Fantazileriniz sahaser.

 

 

 

"Yağmur Oğlum, Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir de resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol. Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İsponylollar, Portekizliler, Romanlar, yeni düşmanlarımızdır. Japonlar, Afganlılar, Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. Ermeniler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Zazalar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler, Çingeneler, içerideki düşmanlarımızdır. Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için hazırlanmalı. Tanrı yardımcın olsun." (N. Atsız)

 

Şaşırtıcı değil mi. Hiçbir MHP'linin ağzından bu kadar açık itiraflar duymadınız herhalde.

TV'lerde Bahçeli 'nin çizmeye çalıştığı imaj , kendisinin "halkları seven, ciddi bir politikacı, MHP'nin ise "insan hakları savunucusu, halk dostu" bir parti olduğudur.

Öylemidir gerçekte?

Değildir elbette ama MHP, bu imaj değişikliğine 80 sonrası gitmeye çalıştı. Özel olarakta "eski kurt" Türkeş'in ölümünden sonra canla başla imaj değiştirmeye çalıştılar

Fransızcadan Türkçeye giren "imaj" kelimesinin anlamları arasında "görüntü, hayal" kelimesinin karşılığı olduğu da Türkçe sözlüklerde sayılmaktadır. Bu bir yanıyla doğrudur. Gerçeğini gizlemek isteyenler kendilerine ait olmayan görüntülerle bir imaj ve hayal yaratmaya çalışırlar. İşte MHP'nin son süreçte yapmaya çalıştığı da budur. Çünkü MHP'nin tarihinde hiçbir makyajın silemediği, silemeyeceği pislikler vardır. Bunun için moda deyimle imaj değişikliğine gitmeye çalıştılar. Ama gelin görün ki, kırk yıllık eşeğine gelinlik giydirerek pazarlamaya çalışan köylünün durumundan pekte farklı bir duruma düşmediler. Elbette puslu havayı bulduklarında, dişlerini göstermekten, dillerini bıçak gibi keskinleştirmekten geri durmadılar.

Biraz daha geriye gidip, bir başka kafatasçı düşüncenin alıntısını yapalım. Bu da 30'lu yıllarda milletvekillliği yapan Esat Bozkurt'a ait: "Türk bu memleketin yegane efendisi, yegane sahbidir, salt Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır; Hizmetçi olma, köle olma hakkı. Dost ve düşman dağlar bunu hakikati böyle bilsinler."(Milliyet Gazetesi l9 Eylül l930- Aktaran Suat Parlar Gizli Devlet, sy.207)

Kendilerinden olmayanı "düşman" ilan eden, "köle" liliği layık gören bir anlayıştı MHP'nin gerçeği. Fikri neyse zikri de o oldu. "Katli vacip" görüldü düşman olan herkesin.

Şimdi geriye dönüp bu kanlı tarihin sayfalarını açalım birer birer, her sayfada göze çarpan gerçek; işkence ve katliamların çuval cinayetlerinin, bombalamaların altındaki imzanın MHP olduğudur.

Turancı - Milliyetçi görüşleri Hitler'den alan, ABD yardımlarıyla bu fikri büyüten MHP, fikrini yazı üzerinde bırakmadı. ABD'nin gayri meşru çocuğu MHP kurulduğu l960'lı yıllardan bu güne düşman ilan ettiği tüm milliyet ve mezheplerden halklara kan kusturdu.

 

Ağustos l968 tarihli gazetelerde hemen her gün "Komando Kampları" ile ilgili haberler ve resimler yer alıyordu. Birileri komando eğitimi alıyordu, ama ne için, ne yapacaklardı bu eğitilen komandolar?

O zaman CMKP'nin Genel Başkanı olan A. Türkeş bu komando Kamplarına ilişkin 19 Ağustos 1968'de bir açıklama yaptı:

"Komünistler memleketi sahipsiz sanıpta sokak hakimiyeti kuramazlar. Memleketimizde onların anladığı dilden konuşacak mlliyetçi çocuklar var. Bunun için gençlerimizi mücadeleci olarak yetiştiriyoruz."(Reis S.Yalçın D. Yurdakul, sy. 3l)

İşin rengi anlaşıldı. Sokak hakimiyetini "komünistlere" bırakmayacak, gereken dilde, konuşacak milliyetçi gençler yetişiyordu bu komando kamplarında.

Sokak hakimiyetini nasıl sağlayacaklar

, konuşulacak dil neydi, sonraki yıllarda çok iyi görülecekti. Hem de insanların aklından hiç çıkmamacasına işlenecekti bu dil, bu hakimiyet tarzı.

Öyle varmıydı emperyalizmin yeni sömürgesinde dik başlı olmak, haksızlığa baş kaldırmak, hele hele devlete kafa tutmak, adalet istemek, grev yapmak, demokratik eğitim istemek, doğruları yazmak... Bunlarda ne oluyordu? Emperyalizmin çocuğu MHP dize getirecekti hepsini.

 

Kime karşıydılar? Komünizme.

Komünist kim?

O dönemin bir CHP milletveklinin dediği gibi "evinde kırmızı gece lambası yakan"da dahil herkes... Bir diğer ifadeyle kendilerinden olmayan herkes "komünistti". Bu "komünistlere" gereken dersi vermek için komando kamplarında cinayet sabotaj, baskın üzerine kurs gördü Türkeş'in "çocukları"

 

İlk "işleri" 3l Aralık l968 de A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenci yurdunu basmak oldu. Baskına giderken "işe " çıkalım diyorlardı birbirlerine.

"Kampta her çeşit silah vardı. Bir kaleşnikofun yanısıra çeşitli otomatik ve yarı otomatik silahlar bulunuyordu.."(İtiraflar, Ali Yurtaslan, sy. 3l)

Silahlar kan kustu.

Önce Vedat Demircioğlu'nu vurdular.

Sonra Kanlı Pazar'da Duran Erdoğan ve Ali Turgut Aytaç'ı...

l9 Eylül l969 da Mehmet Cantekin, 23 Eylül l969'da Taylan Özgür, l4 Aralık l969'da Mehmet Büyüksevinç ve Battal Mehetoğlu'nu, katlettiler.

l970'e gelindiğinde sayı 8'e çıktı.

Sayı çıkacaktı daha... 70 sonrası kitlesel katliamlarda binlerle ifade edildi faşist kurşunlarla toprağa düşenler.

Silahlar kan kustu amacına uygun olarak. Amaçları, halkı sindirmek, susturmak, kendi deyimleriyle "köle" haline getirmekti.

Kanlı Pazar'da işçiydi kurşunların hedefi, öğrenci yurdunda Vedat Demrcioğlu...

70 öncesi partileştler, CMKP'den MHP'ye, Komando Kamplarından, TİT'e ETKO'ya kadar örgütlendiler. 71 cuntasında Türkeş "görevi şerefli Türk askerine bıraktık" diyecekti."Şerefli Türk askeri"nin yarım bıraktığını MHP' liler MHP' nin yarım bıraktığını "şerefli Türk askerleri" tamamlıyordu. Al gülüm ver gülüm. Ama dökülen halkın, aydınların, gençlerin, işçilerin kanıydı.

Cunta sonrası örgütlenmeye ağırlık verdiler. Sokak katillerini besleyip büyüten CIA ve Türkiye oligarşisi onları iktidara taşıdı. I. ve II. MC dönemlerinde yüzde 3 oyla iktidar koltuğuna ortak edilen MHP devlet içinde kadrolaştı.

Bunun anlamı şuydu; daha organize, daha planlı, cinayetler işlenecekti bundan sonra. Ve artık tek tek işlenen cinayetlerin yerini toplu katliamlar alacaktı. Emir büyük yerdendi. MHP bu emri uygulamaya geçirmek için işe başladı.

 

16 Mart 1978

16 Mart günü Eczacılık fakültesinin önünde patlayan bombalar gök gürlemesini andırıyordu. Şimşekler çakmış yağmur boşanmıştı. Ama yağan yağmur değil gençlerimizin kanıydı.

Okuldan öğrenciler topluca çıktılar. Okulları iki yıldır faşist işgal altında olduğu için her gün topluca gelip gidiyorlardı.

Adına "Merasim Birliği" denen polis ekipleri yoktu o gün. Oysa Polis şefi Reşat Altay MHP'li sivil faşistlere katliamlarını gerçekleştirmeleri için daha rahat bir ortam hazırlıyordu. Kalabalık Eczacılık Fakültesine doğru ilerledi. Korkunç bir patlama sesiyle irkildi Beyazıt. Ardından kan kusan namluluların uğultusu duyuldu. Havada kollar, bacaklar, insan parçaları uçuştu. Patlamadan geriye kalan kan gölünde 7 öğrencinin cansız bedeni yatıyordu. Onlarca yaralı vardı meydanda. Ve yıllarca bu görüntüye tanık olanlar fakültenin önünde yere uzanmış yatan cesetleri belleğinden silemedi.

Görüntüler belleğinden silinmeyen biri de gördüğü vahşeti yıllar sonra anlatabildi ancak. Hatice Özen'in arkadaşıydı;

"...yaralanmış gibi gözükmüyordu, yardım etmek için eğildim, kollarından tutup kaldırmaya çalıştım kolları öne doğru geldi. Omuzları yoku sanki. Dikkatle kaldırıp baktığımda gördüm ki sırt boydan boya yarılmış, içerdeki organlar dışarı çıkmıştı, bomba sırtına gelmişti.."(Kurtuluş Gazetesi)

Zevk alıyorlardı bu tablodan, gencecik insanların parçalanmış bedenlerini seyrederken kadeh tokuşturuyorlardı görevlerini yerine getirmenin mutluluğuyla.

Görevlerini belirlemişti Türkeş; "....bakacaksınız, herhangi bir hareket, söz fikrimize, Türklüğe uygunsa alacaksınız, zarar veriyorsa sileceksiniz..."(MHP İddiannamesi-Türkeş'in Yeni Ufuklara Doğru yazısınıdan)

"Silme" harekatı halkın her kesimini kapsadı.

Alevi, Kürt, solcu...

Esnaf, memur, aydın, sanatçı...

Ev kadını, öğrenci veya çocuk...

İşkence yaparak, ırzına geçerek, boğarak, öldürdükten sonra televizyon kutularına koyarak, bombalayarak sindirmeye çalıştılar kendilerinden olmayan herkesi.

Katiller aynı zamanda ırz düşmanıydılar, cinayetlerine ahlaksızlıklarını da eklediler. Soygun için girdikleri evde hiçbir şey bulamayınca "boş çıkmamak için evin kızının ırzına geçerek Başbuğlarının talimatını yerine getirdiler."(Ali Yurtaslan- itraflar)

 

Piyangotepe katliamında 6 işçinin kafasına kurşunu sıkmadan önce gaspettikleri taksinin şoförüne tecavüz ederek görevlerini yerine getirdiler.

İtrafçı Ömer Tanlak bakın bu "görev anlayışını" nasıl dile getiriyor; "... Halim adında bir ajanın daha önceden yattığı dernekte, Selahattin Gözlükaya tarafından iğfal durumuna getirilmesi ve ertesi günü bunun bütün ülkücü camiaya anlatılması"nı görmüştü Tanlak. (Ömer Tanlak, İtiraflar syf. 85)

Etlik'te kendilerine haraç vermeyen bir tüpçünün dükkanını havaya uçurmayı planlayarak, Erzurum Numune hastanesindeki yaralıları, yaralıları ziyarete gelenleri kurşunlayıp öldürerek görevlerini yerine getirdiler.

Aksu İpek Fabrikasının kapatılmasını, üretimin durdurulmasını, işçilerin elebaşlarının işten atılmasını istiyorlardı. Çünkü bu fabrikada ülkücülerin faaliyetine izin vermiyordu işçiler. "Hemen silahı alarak ve üç dinamit lokumu ile hareket ettik. Altımızdaki araba Genel Müdürlüğündü. Çok hızlı bir şekilde Genel Müdürlüğü geçmiş, fabrika önüne gelmiştik. Baki Ceylan cebinden çıkardığı Kırıkkale marka 7.65 çapında silahla ateş etmeye başladı. Sıktığı üç el mermi ile iki kişiyi de vurmuş, bunlardan biri ise ölmüş olması gerekli..."(Ömer Tanlak, İtiraflar, syf. l00)

 

Bu ve benzeri cinayetlerle MHP nin katliamlar altındaki imzası açığa çıktı. Ülkeyi kan gölüne çeviren MHP'yi halk tanıyordu artık. Bir şekilde karşılaşmış, saldırılardan veya sonuçlarından etkilenmişti.

Bu dönemde Şevkat Çetin ÜGD başkanlığına getirildi. Görevi "teşkilatı" temize çıkartmaktı.

Hemen bir anket hazırlattı, ülküdaşlarına dağıttı.

Anket 70 sorudan oluşuyordu ve hemen cevaplandırılacaktı.

Sorular mı?

"Türkiye'nin bugünkü durumu?"

"Hiç silah kullandınız mı?"

"Silahınız olsa, karşınıza bir komünist çıksa hemen vurur musunuz? vb...

Hemen vururum diyenler Çetin'in sınavından geçtiler.

Bununla birlikte "semt başkanlarına" talimat göndererek "güvenilir ve gözükara" bozkurtların listesini istediler.

Listedekiler ve anketten geçenler 20-25 kşilik gruplar halinde ÜGD Genel Merkezi'nde toplandı: "Türkiye'nin hali malum Komünistlerle ülkücüler savaş halindeler. Bizim de görevimiz, komünistlerle savaşmak ve vatanımızı bunlardan temizlemektir. Bu her ülkücünün en büyük vazifesidir. Sizler de artık bu savaşta yerinizi almalısınız. Bunun için biz haydi dediğimiz zaman hemen harekete geçecek durumda olmalısınız. Her an için bizden gelecek emirleri bekleyin."

Öğütleri alanlar ETKO üyesi oldular.

TİT (Türk İntikam Tugayı), ETKO (Esir Türkeleri Kurtarma Ordusu), TÜŞKO (Türkiye Ülkücü Şeriatçı Komando Ordusu) MHP'nin paravan örgütleriydi. İşledikleri cinayetleri bu adlarla üstlenip, kendilerini aklamaya çalıştılar. Ama uzun sürmedi bu örtünün düşmesi. Cinayetler aynı, failler aynıydı.

MHP örgütlenmesini kadrolarını mlitanlaştırmak üzerine şekillendirdi. Bu yanıyla ÜGD MHP'nin vurucu gücüydü. Ancak MHP içinde de bir çekirdek örgütü, illagal örgüt oluşturdu. Adı, TİT, ETKO, veya Özel Eğitim Grubu farketmiyordu, işleri aynıydı hepsinin.

Kendiside ETKO üyesi olarak yargılanan MHP itirafçısı Ali Yurdakul'un, "Bu şahıs MHP'ye çok zarar verdi, birçok arkadaşımızı cezaevine attı, neredeyse Adana'da MHP'yi çökertecekti."dediği Cevat Yurdakul Adana Emniyet Müdürü idi. Adana'da kendisine TİT adını veren MHP'nin cinayet çetelerinin peşine düşüp, faşist katillerin yakalanmasını sağladığı çin 28 Eylül 78'de makam arabasının içinde katledildi.

Cevat Yurdakul'u öldürenler, Yurdakul'un yolunu kesmek için önce bir otomobili gaspettiler. Katilam orada başladı. Otomobilin şöförünü öldürdüler, sonra Yurdakul'un yolunu kestiler. Makam otosu kalbura dönerken Yurdakul delik deşik oldu. Sivil faşistlere Yurdakul'un istihbaratını Emniyet Müdürlüğü'ndeki faşist polisler verdiler.

80 sonrası tam 694 öldürme olayından dolayı dava açıldı MHP'ye.

Tam 694 insanın katledilmesi resmi kayıtlara geçti ama gerçek çok daha fazlaydı. Bu rakama devlet tarafından "faili meçhul" diye açıklanan MHP cinayetleri dahil değildi. Bu rakama, Kahramanmaraş katilamında ölen onlarca yaşlı, genç, kadın, çocuk dahil değildi. Bu rakamda yalnızca devletin saklayıp gizleyemediği, yargılamak zorunda kaldığı açık cinayetler vardı.

Peki diğerleri faili meçhul müdür?

Hayır.

 

18 Aralık 1978 akşamı Maraş'taki Çiçek Sinemasında başrolünü Cüneyt Arkın'ın oynadığı "Güneş Ne Zaman Doğacak" filmini seyredenlerin üzerine bomba düştü. Çığlıklar, panik, izdiham, kan...

Sinemaya bombayı koyanlar dışarıya çıktıklarında "bombayı komünistler attı" dediler.

"Allahını, peygamberni seven yürüsün, Komünstleri, Alevileri yaşatmayın. Bunları öldüren cennetliktir. Maraş, Alevilere mezar olacak. Müslüman Türkiye, Aleviler Moskovaya. Sütçü İmam aşkına vurun" sesleri arasında yüzden fazla -kadın, erkek, çocuk, genç, ihtiyar- insan katledildi.

Genç kızlara, kadınlara "müslümanlık, Türklük aşkına" tecavüz edildi, hamile kadınların karnı deşildi, saldırıya uğrayanların evleri yakıldı. İnsanlara işkence yapıldı, ellerinden ağaçlara çivilendi.

Sinemaya bombayı koyan da, sokağa çıkıp "komünistler attı" diyen de MHP' li faşistlerdi.

Günler öncesinden belirledikleri evleri işaretlemişlerdi.

Katliamnı başlatan bombanın sahibi Çatlı'ydı. (Ali Yurtaslan, itiraflar) Katliamı organize eden, bizzat katılanlardan bazıları ise Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Ünal Osmanağaoğlu, Ökkeş Kenger'di. (Reis- S. Yalçın, D.Yurdakul)

 

Çatlı'nın ve Kırcı'nın başrolünü oynadığı bir başka katliamda Kamuoyunun yakından tanıdığı Bahçelievler Katliamıydı.

Bu katliamı Haluk Kırcı'nın kendi ağzından dinleyelim;

"Kapı açılır açılmaz içeri girdik. Hepsini yere yatırdık. Ne yapacağımız konusunda talimat almak için Abdullah'a birini gönderdik. Abdullah eter ve pamuk vermiş 'hepsini teker teker bayıltıp öldürelim' demiş. Dışarı çıkıp, arabada bekleyen Abdullah'la konuştum. 'Evde öldürmek zor olacak. İkişer ikişer götürüp öldürelim dedim. 'olur' dedi. İki kişiyi Büyük Reis'in arabasına bindirip Eskişehir yoluna götürdük. Müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp kafalarına ateş ettik. Geri döndük. Böyle zor olacağını anlayınca Abdullah, 'tek tek boğalım bunları' dedi. Bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmekte zor olacaktı. Arkadaşları gönderdim. Sonrada sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsin boşalttım. Silahı da götürüp Abdullah'a verdim." (l7 Kasım 80 H.Kırcı, Ankara sıkıyönetim savcılığına verdiği ifade)

 

Elbette MHP'yi örgütleyip sokağa salanlar onların silahlarını da sağladı.

16 Mart' larda halka yönelen bombaları, kurşunları, silahları da verdiler.

TNT' ler ordu malıydı,

silahlar emperyalistlerden gelme.

Katilleri polis teşkilatı korudu, güvenliğini aldı.

Cinayetlerin istihbaratçısı, planlayıcısı, hazırlayıcısı oldu MİT ve polis teşkilatı. Yeter ki, "memleketi komünistlerden kurtarsınlar, istikrarı sağlasınlar"

Ama bu öyle bir istikrar olacaktı ki, emperyalizmin sömürüsü katlanacak ve hızla ilerleyecek, itiraz edenin kafası ezilecekti.

İstikrar için hiçbir şeyi esirgemedi emperyalizm. Kendi adına cinayet işleyecek olan çocuklarını kendi merkezlerinde eğitti.

MHP yalnızca Türkiye topraklarında değil, emperyalizm adına başka ülkelerde de provokasyonlar düzenledi, katliamlar gerçekleştirdi, darbeler tezgahladı. Bizzat Abdullah Çatlı'nın eğitiminde Azerbeycan'da komando kampı kurulduğu Azerbeycan Devlet Başkanı Aliyev tarafından dile getirildi.

Daha yüzlercesini sıralamak mümkün.

MHP bugün de CIA'nın kendine verdiği göreve devam ediyor.

MHP, katliamlarına cinayetlerine devam ediyor.

Yakın tarihimizde Sivas'ta katledilen, Gazi'de katledilen, Üniversite kampüslerinde katledilen insanlarımız, Susurluk bu gerçeğin ifadesidir.

MHP, ne Bahçeli'nin TV ekranlarında çizdiği gibi "uzlaşmacı"dır ne de demokrat.

Dün neyse bugün de o dur MHP.

Dünkü katliamların tetkçileri bugün meclis koridorlarında bunu dile getiriyorlar zaten,

"Değişmedik" diyorlar.

Değişmediler.

Kanlı tarihlerini yazmaya devam ediyorlar.

 

 

SAYGILAR BİZDEN....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Adrenalin;

Keşke daha kısa yazsaydında tamamını okusaydım takdir edersiniz ki bir çok insan gibi nette uzun yazıları okumaktan ve yazmaktan sıkılıyorum.

Bu çirkin olayı ısrarla bir partiye mal etmeye çalışmanızı anlayabilmiş değilim..Başbakan bir başka partiyi suçluyor,diğer parti yanında bir kaç vatandaşla cenaze törenini bayraklarla istila etmiş katil hükümet diye slogan atıyor....Peki bu durumda gerçek suçlu veya suçlulular ne yapıyor hiç düşündünüzmü?

Herhangi bir olayı bu herne olursa olsun şu partiden bu partiden diye ayırmaya kalkarsak adalet nasıl doğru tecelli edecek soruyorum?

Adam hırsızlık yaptı diyelim kalkıpta a partisinden mi diye yargılayacağız yada cinayet işledi bu seferde b partisindenmiş ona göre muamele edelimmi diyceğiz?

Ayrıca neye dayanarak hangi delille bir partiyi ısrarla hedef gösterebiliyornusuz?tüm basını taradım sizinkine benzer ifadeleri bulamadım yoksa siz kimsenin bilmediği şeylerimi biliyorsunuz?

Birşeyleri yazarken çizerken ve yorumlarken üstelik böyle ciddi bir konuda lütfen yanlı yorumları bir tarafa bırakalım hele hele bu tip olaylar üzerinden rant yapmaya çalışmak ne kadar doğru bir davranıştır?gördüğüm kadarıyla içinizde yıllarca beslediğiniz kininizi bu olayı kullanarak ortaya dökmüşsünüz yıllar öncesinin olaylarıyla bu olayın ne gibi ilgisi olabilir??

Ben cenaze törenini izlerken dehşete düştüm AKP li değilim olmadım olmayacağımda ama devletin en üst kademesinde ki insanlara küfretmek elindekilerle çanta,gazete pet şişe ile saldırmaya kalkmak ne kadar yanlış ne kadar çirkin bir davranıştır özellikle gencecik bir çocuğun devlet bakanının peşinde koşup ağıza alınmayacak küfürleri etmesi ölen insana bence sahip çıkmak değil tam tersine cenazesini bir şova çevirip bizzat ölen insana hakarettir diye düşünüyorum...Yanılıyormuyum???

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ahhh benim garip milletim kimlerin ellerinde kalmış kimlerin kardeşlerim...

danıştaya yapılan saldırının baş örtüsüyle gerçek anlamda hiç bir alakası yoktur... bunun alakası olmadığını herkesin anlaması lazım dı dış güçlerin işi olduğu ve sol görüşlülerin kadrolaşmaları ve hükümete cumhur başkanı seçtirmemek için yaptıkları bir takım oyundan ibaret,,, bunun tüm ülke farkında bu olayı dış güçlerde destekliyor neden mi 70 li yıllarda sağ sol yaptılar ülkenin önüne geçtiler, 80 li yıllarda alevi sünni yaptılar öyle uyuttular. 90 terör 2000 li yıllarda ulusal olan olmayan eee şimdi sıra laik olan olmayana geldi... atatürk ilkelerine kimsenin bir şey dediği yok arkadaş bizzim için en iyi olanıda bu zaten cumhuriyyetten daha iyi bir yönetim şekli ne var ki.. yok tabiki bu belli zaten takıyyeymiş bilmem neymiş arkadaşlar uyanın artık bizi uyutamasınlar aramızı kızıştırıp ülkeyi karıştırmaya çalışıyolar... kimse kendini kullandırtmayı sevmez... bu kanlı eylemden rant sağlama peşimde olan siyasetçiler var ya adama bak bunu kullanıyor ya... cumhuriyet gazetesine bomba atmışlar ewet bu medyaya yansıyoda orduda mhp ve bbp partilerine yapılan bombalı saldırılar neden medyaya yansımıyo bu çoğunluğu gza getirmek için uygulanan bir yöntemdir aklı başında olan ve ülkesini korumak isteyen herkese buradan sesleniyorum. bu tip oyunlara aldanmayın yapılan haince saldırıyı kınıyoruz... bu ülkenin ne olursa olsun bir organına yapılan saldırı devlete yapılmış sayılır ancak bunu ideolojik açıdan düşünmeyin.. bunu devlet halleder bu bizim işimiz değil herkes bunu yapmaya kalkarsa ülke karışır bakın borsa nasıl sallanıyor... gidişat kötüüü....

tekrar söylüyorum bu menfur saldırıyı yapanlar terördür. bu gibi insanların ve grupların islamiyetle alakası yoktur. hiç bir müslüman allahın verdiği cana kıyamaz yüce allah bunu bağışlamaz zaten... hiç bir insanın savaşta ülkesini korumak haricinde can alma yetkisi yoktur. böyle birşeyi tasvip eden karanlık zihniyetler ve mafyalardır.

 

bunları islamiyet ve baş örtüsüyle bağdaştırmayalım.

 

yakardesim adam Türkiye Cumhuriyetinde Avukatöik yapan kendini hem Türk hemde müslüman diye tanitan birisi.sol görüslülerin kadrolasstirilmasi diye cevherler üretmeyin lütfen.Asil kadrolasmayi Islamci yani Cumhuriyet karsitlari yapmaktadirlar.mhp-bbp demekle sende agzindan baklayi kacirdin böylece.Ordu düsmanligi yeni degil bu eskidenbei vardi.Orduya encok saldiranlarin basini Cumhuriyet düsmanlari cekmektedir ki bunlarda asiri sag yani Türbankavgasi veren siyasi islam ki mhp-bbp nin bazi kesimleri bu otakligin icindedirler.bilhassa bbp önsaftadir.ve asiri sol yani marksist-leninist kesim pkk dahil.DHKC-tikko vs.

Beni neden kimse yönlendiremiyor devletime milletime dinime karsida birileri yönlendirtiyor kendilerini.Bunun cevabini vermek zorunda degilsin ama zahmet edip verirsen vermeden önce mantigini kullanarak yazmaya calis.

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili gecekuşu

 

gerçekten kusura bakmayın.yazınızı fark etmedim.yani bu sayfaya girmemiştim.o yüzden görmedim.

 

siz kimsiniz soruma oturup üşenmeden uzun uzun yazmışsınız.teşekkürler.....

 

ama korkmadım değil.ermiş insan konumuna ulaşıp arşa yükseleceğinizden korktum.yazdıklarınızla bir insanı değil meleği andırdınız.inşallah yazdığınız gibi bir kişiliksinizdir.kaç tane böyle insan kaldı?

 

birazcık sokak dilinden anlasaydınız sen kimsin lan?sözünün tehdit içerikli olduğunu görürdünüz.ben de biraz yontarak siz kimsiniz diye sordum.sırf az önce belirttiğim gibi tehditvari görünen bu sözden(yani en azından ben öyle biliyorum)tehdit mesajı almamanız için tehdit unsuru olmadan soruyorum demiştim.ama yanlış yapmışım.baksanıza aklımdan zorum olduğunu bile düşünmüşsünüz.ayrıca burdan benim burdan benim kimlik analizimi bile yapmışsınız.çok merak ettim doğrusu hangi kişilikle,önyargıyla,kaygıyla bu soruyu sordum diye.açıklamanızı isterim.

 

ben kimim sorusuna sizinki kadar uzun cevap vermeyeceğim.sadece kendini bütün benliği ile allaha adayan türk ve müslüman olmaktan gurur duyan,bunun bana allahın bir lütfu olduğunu düşünen bir türk milliyetçisiyim.

 

kısa cevap vermemin nedeni kendimi ifade etmedeki eksiklik değil,ben kendimi başkalarından dinlemek isterim.kendimi anlatmayı sevmem.

 

2023 e gelince....hatırlatmamın nedeni heralde bir yanlış anlama yüzünden oldu.başka bir arkadaşa yazdığınız yazıdaki bir ifadeyi üstüme alındım ve tekrar hatırlattım.kusura bakmayın.

 

2023 ün anlamı ise kimseyle paylaşmak istemediğim bazı bilgilere ve ideallere dayanıyor.sadece bekleyin....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

"Yağmur Oğlum, Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir de resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol. Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İsponylollar, Portekizliler, Romanlar, yeni düşmanlarımızdır. Japonlar, Afganlılar, Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. Ermeniler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Zazalar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler, Çingeneler, içerideki düşmanlarımızdır. Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için hazırlanmalı. Tanrı yardımcın olsun." (N. Atsız)

 

Şaşırtıcı değil mi. Hiçbir MHP'linin ağzından bu kadar açık itiraflar duymadınız herhalde.

TV'lerde Bahçeli 'nin çizmeye çalıştığı imaj , kendisinin "halkları seven, ciddi bir politikacı, MHP'nin ise "insan hakları savunucusu, halk dostu" bir parti olduğudur.

Öylemidir gerçekte?

Değildir elbette ama MHP, bu imaj değişikliğine 80 sonrası gitmeye çalıştı. Özel olarakta "eski kurt" Türkeş'in ölümünden sonra canla başla imaj değiştirmeye çalıştılar

Fransızcadan Türkçeye giren "imaj" kelimesinin anlamları arasında "görüntü, hayal" kelimesinin karşılığı olduğu da Türkçe sözlüklerde sayılmaktadır. Bu bir yanıyla doğrudur. Gerçeğini gizlemek isteyenler kendilerine ait olmayan görüntülerle bir imaj ve hayal yaratmaya çalışırlar. İşte MHP'nin son süreçte yapmaya çalıştığı da budur. Çünkü MHP'nin tarihinde hiçbir makyajın silemediği, silemeyeceği pislikler vardır. Bunun için moda deyimle imaj değişikliğine gitmeye çalıştılar. Ama gelin görün ki, kırk yıllık eşeğine gelinlik giydirerek pazarlamaya çalışan köylünün durumundan pekte farklı bir duruma düşmediler. Elbette puslu havayı bulduklarında, dişlerini göstermekten, dillerini bıçak gibi keskinleştirmekten geri durmadılar.

Biraz daha geriye gidip, bir başka kafatasçı düşüncenin alıntısını yapalım. Bu da 30'lu yıllarda milletvekillliği yapan Esat Bozkurt'a ait: "Türk bu memleketin yegane efendisi, yegane sahbidir, salt Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır; Hizmetçi olma, köle olma hakkı. Dost ve düşman dağlar bunu hakikati böyle bilsinler."(Milliyet Gazetesi l9 Eylül l930- Aktaran Suat Parlar Gizli Devlet, sy.207)

Kendilerinden olmayanı "düşman" ilan eden, "köle" liliği layık gören bir anlayıştı MHP'nin gerçeği. Fikri neyse zikri de o oldu. "Katli vacip" görüldü düşman olan herkesin.

Şimdi geriye dönüp bu kanlı tarihin sayfalarını açalım birer birer, her sayfada göze çarpan gerçek; işkence ve katliamların çuval cinayetlerinin, bombalamaların altındaki imzanın MHP olduğudur.

Turancı - Milliyetçi görüşleri Hitler'den alan, ABD yardımlarıyla bu fikri büyüten MHP, fikrini yazı üzerinde bırakmadı. ABD'nin gayri meşru çocuğu MHP kurulduğu l960'lı yıllardan bu güne düşman ilan ettiği tüm milliyet ve mezheplerden halklara kan kusturdu.

 

Ağustos l968 tarihli gazetelerde hemen her gün "Komando Kampları" ile ilgili haberler ve resimler yer alıyordu. Birileri komando eğitimi alıyordu, ama ne için, ne yapacaklardı bu eğitilen komandolar?

O zaman CMKP'nin Genel Başkanı olan A. Türkeş bu komando Kamplarına ilişkin 19 Ağustos 1968'de bir açıklama yaptı:

"Komünistler memleketi sahipsiz sanıpta sokak hakimiyeti kuramazlar. Memleketimizde onların anladığı dilden konuşacak mlliyetçi çocuklar var. Bunun için gençlerimizi mücadeleci olarak yetiştiriyoruz."(Reis S.Yalçın D. Yurdakul, sy. 3l)

İşin rengi anlaşıldı. Sokak hakimiyetini "komünistlere" bırakmayacak, gereken dilde, konuşacak milliyetçi gençler yetişiyordu bu komando kamplarında.

Sokak hakimiyetini nasıl sağlayacaklar

, konuşulacak dil neydi, sonraki yıllarda çok iyi görülecekti. Hem de insanların aklından hiç çıkmamacasına işlenecekti bu dil, bu hakimiyet tarzı.

Öyle varmıydı emperyalizmin yeni sömürgesinde dik başlı olmak, haksızlığa baş kaldırmak, hele hele devlete kafa tutmak, adalet istemek, grev yapmak, demokratik eğitim istemek, doğruları yazmak... Bunlarda ne oluyordu? Emperyalizmin çocuğu MHP dize getirecekti hepsini.

 

Kime karşıydılar? Komünizme.

Komünist kim?

O dönemin bir CHP milletveklinin dediği gibi "evinde kırmızı gece lambası yakan"da dahil herkes... Bir diğer ifadeyle kendilerinden olmayan herkes "komünistti". Bu "komünistlere" gereken dersi vermek için komando kamplarında cinayet sabotaj, baskın üzerine kurs gördü Türkeş'in "çocukları"

 

İlk "işleri" 3l Aralık l968 de A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrenci yurdunu basmak oldu. Baskına giderken "işe " çıkalım diyorlardı birbirlerine.

"Kampta her çeşit silah vardı. Bir kaleşnikofun yanısıra çeşitli otomatik ve yarı otomatik silahlar bulunuyordu.."(İtiraflar, Ali Yurtaslan, sy. 3l)

Silahlar kan kustu.

Önce Vedat Demircioğlu'nu vurdular.

Sonra Kanlı Pazar'da Duran Erdoğan ve Ali Turgut Aytaç'ı...

l9 Eylül l969 da Mehmet Cantekin, 23 Eylül l969'da Taylan Özgür, l4 Aralık l969'da Mehmet Büyüksevinç ve Battal Mehetoğlu'nu, katlettiler.

l970'e gelindiğinde sayı 8'e çıktı.

Sayı çıkacaktı daha... 70 sonrası kitlesel katliamlarda binlerle ifade edildi faşist kurşunlarla toprağa düşenler.

Silahlar kan kustu amacına uygun olarak. Amaçları, halkı sindirmek, susturmak, kendi deyimleriyle "köle" haline getirmekti.

Kanlı Pazar'da işçiydi kurşunların hedefi, öğrenci yurdunda Vedat Demrcioğlu...

70 öncesi partileştler, CMKP'den MHP'ye, Komando Kamplarından, TİT'e ETKO'ya kadar örgütlendiler. 71 cuntasında Türkeş "görevi şerefli Türk askerine bıraktık" diyecekti."Şerefli Türk askeri"nin yarım bıraktığını MHP' liler MHP' nin yarım bıraktığını "şerefli Türk askerleri" tamamlıyordu. Al gülüm ver gülüm. Ama dökülen halkın, aydınların, gençlerin, işçilerin kanıydı.

Cunta sonrası örgütlenmeye ağırlık verdiler. Sokak katillerini besleyip büyüten CIA ve Türkiye oligarşisi onları iktidara taşıdı. I. ve II. MC dönemlerinde yüzde 3 oyla iktidar koltuğuna ortak edilen MHP devlet içinde kadrolaştı.

Bunun anlamı şuydu; daha organize, daha planlı, cinayetler işlenecekti bundan sonra. Ve artık tek tek işlenen cinayetlerin yerini toplu katliamlar alacaktı. Emir büyük yerdendi. MHP bu emri uygulamaya geçirmek için işe başladı.

 

16 Mart 1978

16 Mart günü Eczacılık fakültesinin önünde patlayan bombalar gök gürlemesini andırıyordu. Şimşekler çakmış yağmur boşanmıştı. Ama yağan yağmur değil gençlerimizin kanıydı.

Okuldan öğrenciler topluca çıktılar. Okulları iki yıldır faşist işgal altında olduğu için her gün topluca gelip gidiyorlardı.

Adına "Merasim Birliği" denen polis ekipleri yoktu o gün. Oysa Polis şefi Reşat Altay MHP'li sivil faşistlere katliamlarını gerçekleştirmeleri için daha rahat bir ortam hazırlıyordu. Kalabalık Eczacılık Fakültesine doğru ilerledi. Korkunç bir patlama sesiyle irkildi Beyazıt. Ardından kan kusan namluluların uğultusu duyuldu. Havada kollar, bacaklar, insan parçaları uçuştu. Patlamadan geriye kalan kan gölünde 7 öğrencinin cansız bedeni yatıyordu. Onlarca yaralı vardı meydanda. Ve yıllarca bu görüntüye tanık olanlar fakültenin önünde yere uzanmış yatan cesetleri belleğinden silemedi.

Görüntüler belleğinden silinmeyen biri de gördüğü vahşeti yıllar sonra anlatabildi ancak. Hatice Özen'in arkadaşıydı;

"...yaralanmış gibi gözükmüyordu, yardım etmek için eğildim, kollarından tutup kaldırmaya çalıştım kolları öne doğru geldi. Omuzları yoku sanki. Dikkatle kaldırıp baktığımda gördüm ki sırt boydan boya yarılmış, içerdeki organlar dışarı çıkmıştı, bomba sırtına gelmişti.."(Kurtuluş Gazetesi)

Zevk alıyorlardı bu tablodan, gencecik insanların parçalanmış bedenlerini seyrederken kadeh tokuşturuyorlardı görevlerini yerine getirmenin mutluluğuyla.

Görevlerini belirlemişti Türkeş; "....bakacaksınız, herhangi bir hareket, söz fikrimize, Türklüğe uygunsa alacaksınız, zarar veriyorsa sileceksiniz..."(MHP İddiannamesi-Türkeş'in Yeni Ufuklara Doğru yazısınıdan)

"Silme" harekatı halkın her kesimini kapsadı.

Alevi, Kürt, solcu...

Esnaf, memur, aydın, sanatçı...

Ev kadını, öğrenci veya çocuk...

İşkence yaparak, ırzına geçerek, boğarak, öldürdükten sonra televizyon kutularına koyarak, bombalayarak sindirmeye çalıştılar kendilerinden olmayan herkesi.

Katiller aynı zamanda ırz düşmanıydılar, cinayetlerine ahlaksızlıklarını da eklediler. Soygun için girdikleri evde hiçbir şey bulamayınca "boş çıkmamak için evin kızının ırzına geçerek Başbuğlarının talimatını yerine getirdiler."(Ali Yurtaslan- itraflar)

 

Piyangotepe katliamında 6 işçinin kafasına kurşunu sıkmadan önce gaspettikleri taksinin şoförüne tecavüz ederek görevlerini yerine getirdiler.

İtrafçı Ömer Tanlak bakın bu "görev anlayışını" nasıl dile getiriyor; "... Halim adında bir ajanın daha önceden yattığı dernekte, Selahattin Gözlükaya tarafından iğfal durumuna getirilmesi ve ertesi günü bunun bütün ülkücü camiaya anlatılması"nı görmüştü Tanlak. (Ömer Tanlak, İtiraflar syf. 85)

Etlik'te kendilerine haraç vermeyen bir tüpçünün dükkanını havaya uçurmayı planlayarak, Erzurum Numune hastanesindeki yaralıları, yaralıları ziyarete gelenleri kurşunlayıp öldürerek görevlerini yerine getirdiler.

Aksu İpek Fabrikasının kapatılmasını, üretimin durdurulmasını, işçilerin elebaşlarının işten atılmasını istiyorlardı. Çünkü bu fabrikada ülkücülerin faaliyetine izin vermiyordu işçiler. "Hemen silahı alarak ve üç dinamit lokumu ile hareket ettik. Altımızdaki araba Genel Müdürlüğündü. Çok hızlı bir şekilde Genel Müdürlüğü geçmiş, fabrika önüne gelmiştik. Baki Ceylan cebinden çıkardığı Kırıkkale marka 7.65 çapında silahla ateş etmeye başladı. Sıktığı üç el mermi ile iki kişiyi de vurmuş, bunlardan biri ise ölmüş olması gerekli..."(Ömer Tanlak, İtiraflar, syf. l00)

 

Bu ve benzeri cinayetlerle MHP nin katliamlar altındaki imzası açığa çıktı. Ülkeyi kan gölüne çeviren MHP'yi halk tanıyordu artık. Bir şekilde karşılaşmış, saldırılardan veya sonuçlarından etkilenmişti.

Bu dönemde Şevkat Çetin ÜGD başkanlığına getirildi. Görevi "teşkilatı" temize çıkartmaktı.

Hemen bir anket hazırlattı, ülküdaşlarına dağıttı.

Anket 70 sorudan oluşuyordu ve hemen cevaplandırılacaktı.

Sorular mı?

"Türkiye'nin bugünkü durumu?"

"Hiç silah kullandınız mı?"

"Silahınız olsa, karşınıza bir komünist çıksa hemen vurur musunuz? vb...

Hemen vururum diyenler Çetin'in sınavından geçtiler.

Bununla birlikte "semt başkanlarına" talimat göndererek "güvenilir ve gözükara" bozkurtların listesini istediler.

Listedekiler ve anketten geçenler 20-25 kşilik gruplar halinde ÜGD Genel Merkezi'nde toplandı: "Türkiye'nin hali malum Komünistlerle ülkücüler savaş halindeler. Bizim de görevimiz, komünistlerle savaşmak ve vatanımızı bunlardan temizlemektir. Bu her ülkücünün en büyük vazifesidir. Sizler de artık bu savaşta yerinizi almalısınız. Bunun için biz haydi dediğimiz zaman hemen harekete geçecek durumda olmalısınız. Her an için bizden gelecek emirleri bekleyin."

Öğütleri alanlar ETKO üyesi oldular.

TİT (Türk İntikam Tugayı), ETKO (Esir Türkeleri Kurtarma Ordusu), TÜŞKO (Türkiye Ülkücü Şeriatçı Komando Ordusu) MHP'nin paravan örgütleriydi. İşledikleri cinayetleri bu adlarla üstlenip, kendilerini aklamaya çalıştılar. Ama uzun sürmedi bu örtünün düşmesi. Cinayetler aynı, failler aynıydı.

MHP örgütlenmesini kadrolarını mlitanlaştırmak üzerine şekillendirdi. Bu yanıyla ÜGD MHP'nin vurucu gücüydü. Ancak MHP içinde de bir çekirdek örgütü, illagal örgüt oluşturdu. Adı, TİT, ETKO, veya Özel Eğitim Grubu farketmiyordu, işleri aynıydı hepsinin.

Kendiside ETKO üyesi olarak yargılanan MHP itirafçısı Ali Yurdakul'un, "Bu şahıs MHP'ye çok zarar verdi, birçok arkadaşımızı cezaevine attı, neredeyse Adana'da MHP'yi çökertecekti."dediği Cevat Yurdakul Adana Emniyet Müdürü idi. Adana'da kendisine TİT adını veren MHP'nin cinayet çetelerinin peşine düşüp, faşist katillerin yakalanmasını sağladığı çin 28 Eylül 78'de makam arabasının içinde katledildi.

Cevat Yurdakul'u öldürenler, Yurdakul'un yolunu kesmek için önce bir otomobili gaspettiler. Katilam orada başladı. Otomobilin şöförünü öldürdüler, sonra Yurdakul'un yolunu kestiler. Makam otosu kalbura dönerken Yurdakul delik deşik oldu. Sivil faşistlere Yurdakul'un istihbaratını Emniyet Müdürlüğü'ndeki faşist polisler verdiler.

80 sonrası tam 694 öldürme olayından dolayı dava açıldı MHP'ye.

Tam 694 insanın katledilmesi resmi kayıtlara geçti ama gerçek çok daha fazlaydı. Bu rakama devlet tarafından "faili meçhul" diye açıklanan MHP cinayetleri dahil değildi. Bu rakama, Kahramanmaraş katilamında ölen onlarca yaşlı, genç, kadın, çocuk dahil değildi. Bu rakamda yalnızca devletin saklayıp gizleyemediği, yargılamak zorunda kaldığı açık cinayetler vardı.

Peki diğerleri faili meçhul müdür?

Hayır.

 

18 Aralık 1978 akşamı Maraş'taki Çiçek Sinemasında başrolünü Cüneyt Arkın'ın oynadığı "Güneş Ne Zaman Doğacak" filmini seyredenlerin üzerine bomba düştü. Çığlıklar, panik, izdiham, kan...

Sinemaya bombayı koyanlar dışarıya çıktıklarında "bombayı komünistler attı" dediler.

"Allahını, peygamberni seven yürüsün, Komünstleri, Alevileri yaşatmayın. Bunları öldüren cennetliktir. Maraş, Alevilere mezar olacak. Müslüman Türkiye, Aleviler Moskovaya. Sütçü İmam aşkına vurun" sesleri arasında yüzden fazla -kadın, erkek, çocuk, genç, ihtiyar- insan katledildi.

Genç kızlara, kadınlara "müslümanlık, Türklük aşkına" tecavüz edildi, hamile kadınların karnı deşildi, saldırıya uğrayanların evleri yakıldı. İnsanlara işkence yapıldı, ellerinden ağaçlara çivilendi.

Sinemaya bombayı koyan da, sokağa çıkıp "komünistler attı" diyen de MHP' li faşistlerdi.

Günler öncesinden belirledikleri evleri işaretlemişlerdi.

Katliamnı başlatan bombanın sahibi Çatlı'ydı. (Ali Yurtaslan, itiraflar) Katliamı organize eden, bizzat katılanlardan bazıları ise Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Ünal Osmanağaoğlu, Ökkeş Kenger'di. (Reis- S. Yalçın, D.Yurdakul)

 

Çatlı'nın ve Kırcı'nın başrolünü oynadığı bir başka katliamda Kamuoyunun yakından tanıdığı Bahçelievler Katliamıydı.

Bu katliamı Haluk Kırcı'nın kendi ağzından dinleyelim;

"Kapı açılır açılmaz içeri girdik. Hepsini yere yatırdık. Ne yapacağımız konusunda talimat almak için Abdullah'a birini gönderdik. Abdullah eter ve pamuk vermiş 'hepsini teker teker bayıltıp öldürelim' demiş. Dışarı çıkıp, arabada bekleyen Abdullah'la konuştum. 'Evde öldürmek zor olacak. İkişer ikişer götürüp öldürelim dedim. 'olur' dedi. İki kişiyi Büyük Reis'in arabasına bindirip Eskişehir yoluna götürdük. Müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp kafalarına ateş ettik. Geri döndük. Böyle zor olacağını anlayınca Abdullah, 'tek tek boğalım bunları' dedi. Bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmekte zor olacaktı. Arkadaşları gönderdim. Sonrada sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsin boşalttım. Silahı da götürüp Abdullah'a verdim." (l7 Kasım 80 H.Kırcı, Ankara sıkıyönetim savcılığına verdiği ifade)

 

Elbette MHP'yi örgütleyip sokağa salanlar onların silahlarını da sağladı.

16 Mart' larda halka yönelen bombaları, kurşunları, silahları da verdiler.

TNT' ler ordu malıydı,

silahlar emperyalistlerden gelme.

Katilleri polis teşkilatı korudu, güvenliğini aldı.

Cinayetlerin istihbaratçısı, planlayıcısı, hazırlayıcısı oldu MİT ve polis teşkilatı. Yeter ki, "memleketi komünistlerden kurtarsınlar, istikrarı sağlasınlar"

Ama bu öyle bir istikrar olacaktı ki, emperyalizmin sömürüsü katlanacak ve hızla ilerleyecek, itiraz edenin kafası ezilecekti.

İstikrar için hiçbir şeyi esirgemedi emperyalizm. Kendi adına cinayet işleyecek olan çocuklarını kendi merkezlerinde eğitti.

MHP yalnızca Türkiye topraklarında değil, emperyalizm adına başka ülkelerde de provokasyonlar düzenledi, katliamlar gerçekleştirdi, darbeler tezgahladı. Bizzat Abdullah Çatlı'nın eğitiminde Azerbeycan'da komando kampı kurulduğu Azerbeycan Devlet Başkanı Aliyev tarafından dile getirildi.

Daha yüzlercesini sıralamak mümkün.

MHP bugün de CIA'nın kendine verdiği göreve devam ediyor.

MHP, katliamlarına cinayetlerine devam ediyor.

Yakın tarihimizde Sivas'ta katledilen, Gazi'de katledilen, Üniversite kampüslerinde katledilen insanlarımız, Susurluk bu gerçeğin ifadesidir.

MHP, ne Bahçeli'nin TV ekranlarında çizdiği gibi "uzlaşmacı"dır ne de demokrat.

Dün neyse bugün de o dur MHP.

Dünkü katliamların tetkçileri bugün meclis koridorlarında bunu dile getiriyorlar zaten,

"Değişmedik" diyorlar.

Değişmediler.

Kanlı tarihlerini yazmaya devam ediyorlar.

SAYGILAR BİZDEN....

 

ne var N.ATSIZ'in yazdiginda yalanmi yazdi gercek disi birsey mi yazdi,eger o ülkelerin bizim düsmanlarimiz olmadigini iddia ediyorsaniz gercekci degilsinizdir.Bunu söylerken sade bir Türk vatandassi olarak söylüyorum ve hicbir partiye üye degilim ve sempatide duymuyorum cünkü sempati duyulucak hicbir parti yok Türkiyede.Ama konuyu dagitmak istemiyorum,olaylari kendi ideolojileriniz dogrultusunda yorumlayip size ters olan bir kesimi suclamanizi yanlis buluyorum.Tbiki o yazdiklarinizin cogusu gerceklesti Türkiye hem soldan hemde sagdan cok badireler atladi.masum insanlar görüsleri nedeniyle katledildiler,sag sol catismalari ile onlarca gencimiz ziyan edildi.Bugün örnek olarak söylemem gerekirse sizde o bahsettiginiz kesimi hedef olarak gösteriyorsunuz halbuki o kesimde gercekten Türkiye icin en iyi seyleri arzulayan nice insanlarin oldugundan asla süphem yoktur.Nedense Türkiyenin düsmanlari diye bazi ülkelerden bahsedildiginde sanki bunlar yanlismis gibi birileri bunlardan rahatsiz oluyor.Kardes diye yere göge sigdiramadiginiz Yunanistan'i ele alalim.Kavalanin Türkiye yönü cikisinda kocaman neon isiklarla yazilmis konstantinopol yazisi oradan gecen Türklerin tüylerini diken diken etmeye yeterde artar bile.Bilhassa Türk azinligin yasadigi bölgelerde Türkiyeyi temsil eden kanli duvar yazilari Kibris umdur yazilari,ve buna benzer daha bircok sey Yunanistan'in ne menem bir kardes oldugunu bizlere anlatmaya yeterlidir.kaldiki Yunanli yetkililer bile arada bir Türkiye aleyhinde birseyler söylemektende asla utanmiyor kacinmiyorlarda,yani ben Yunanistana Türkiye düsmani dersem gercek disi birseymi söylemis oluyorum.Bulgaristan be bildim bileli Türklerden harac almaktan bikmadi.Türkiyeden insan haklarini alinlarini gere gere bekleyen Avrupa Birligi Bulgaristanin her defasinda Türklere yaptigi bu fiili ve psikolojik zulmü bile bile onu Avrupa birligine almakta hicbir sakinca ggörmüyor.Avusturya sinir kapilarinda Türklere reva görülen iskence Schengenle azbisey sona erdi.Almanya Türkleri vatandas yapmamak veya mümkün oldugunca az Türkü vatandas yapmak icin neredeyse dininizide degistirin diye sartlar ileri sürecekler.Fransanin gercek olmadigini bile bile Ermeni soykirimi kabul etmesi,Isvicrenin Ermeni soykirimi olmamistir demeyi suc kabul etmesi yani bilmiyorum düsmanlik baska nasil olabilir.Bize silahli saldirilar yaparak düsmanlik yapmalari icin bizim askeri konuda gücsüz olmamiz gerekir ama olmadigimiz icin bize siyasi düsmanliklarini her alanda göstermededirler.bunlari kalkip görmemezlikten gelmek bence objektif olmamak ve Türkleri önyargili olarak sucllamaktir.

Türkiyede gerek sag gerekse sol kesimde bazi kanunsuzluklarin oldugu bir gercektir.Ama Türkiye ve türklük icin calisanlara mücadele verenlere acimasizca camur atmak ve hepsini cikar amacli göstermek gercekten adil bir düsünce yapisi degildir.

Yazinizda hep sagci kesimin cinayetlrinden bahsetmissiniz de her nedense sagci kesimden nekadar gencin öldürüldügünden tekbir kelime yok.Halbuki ben o günleri cok iyi hatirliyorum.Fasist diye öldürülen genclerin sayisi bence Komünist diye öldürülen genclerden az degildi.Hatta insanlar okadar sartlandirilmis ve beyinleri yikanmistiki,fasist diye anasini babasini kardesini öldürenler ibret verici olaylardi.Her semtte kurtarilmis bölgeler vardi.Istanbul Maltepe sagcilarin ama Maltepe gülsuyu solcularin kurtarilmis bölgeleriydi.bu sadece bir örnektir.Üsküdar Dogancilar Polis Karakolu sagci Duvardibi polis karakolu solcu idi.Öyleki arabamdan radyo calindiginda duvardibindeki polis bana adamin radyosu yokmus calar tabii diyebiliyordu.Gecmiste kalarak biryerlere varamayiz,gecmisten ibret alarak gelecege yürümeliyiz.

Saygilarla

Saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ne var N.ATSIZ'in yazdiginda yalanmi yazdi gercek disi birsey mi yazdi,eger o ülkelerin bizim düsmanlarimiz olmadigini iddia ediyorsaniz gercekci degilsinizdir.Bunu söylerken sade bir Türk vatandassi olarak söylüyorum ve hicbir partiye üye degilim ve sempatide duymuyorum cünkü sempati duyulucak hicbir parti yok Türkiyede.Ama konuyu dagitmak istemiyorum,olaylari kendi ideolojileriniz dogrultusunda yorumlayip size ters olan bir kesimi suclamanizi yanlis buluyorum.Tbiki o yazdiklarinizin cogusu gerceklesti Türkiye hem soldan hemde sagdan cok badireler atladi.masum insanlar görüsleri nedeniyle katledildiler,sag sol catismalari ile onlarca gencimiz ziyan edildi.Bugün örnek olarak söylemem gerekirse sizde o bahsettiginiz kesimi hedef olarak gösteriyorsunuz halbuki o kesimde gercekten Türkiye icin en iyi seyleri arzulayan nice insanlarin oldugundan asla süphem yoktur.Nedense Türkiyenin düsmanlari diye bazi ülkelerden bahsedildiginde sanki bunlar yanlismis gibi birileri bunlardan rahatsiz oluyor.Kardes diye yere göge sigdiramadiginiz Yunanistan'i ele alalim.Kavalanin Türkiye yönü cikisinda kocaman neon isiklarla yazilmis konstantinopol yazisi oradan gecen Türklerin tüylerini diken diken etmeye yeterde artar bile.Bilhassa Türk azinligin yasadigi bölgelerde Türkiyeyi temsil eden kanli duvar yazilari Kibris umdur yazilari,ve buna benzer daha bircok sey Yunanistan'in ne menem bir kardes oldugunu bizlere anlatmaya yeterlidir.kaldiki Yunanli yetkililer bile arada bir Türkiye aleyhinde birseyler söylemektende asla utanmiyor kacinmiyorlarda,yani ben Yunanistana Türkiye düsmani dersem gercek disi birseymi söylemis oluyorum.Bulgaristan be bildim bileli Türklerden harac almaktan bikmadi.Türkiyeden insan haklarini alinlarini gere gere bekleyen Avrupa Birligi Bulgaristanin her defasinda Türklere yaptigi bu fiili ve psikolojik zulmü bile bile onu Avrupa birligine almakta hicbir sakinca ggörmüyor.Avusturya sinir kapilarinda Türklere reva görülen iskence Schengenle azbisey sona erdi.Almanya Türkleri vatandas yapmamak veya mümkün oldugunca az Türkü vatandas yapmak icin neredeyse dininizide degistirin diye sartlar ileri sürecekler.Fransanin gercek olmadigini bile bile Ermeni soykirimi kabul etmesi,Isvicrenin Ermeni soykirimi olmamistir demeyi suc kabul etmesi yani bilmiyorum düsmanlik baska nasil olabilir.Bize silahli saldirilar yaparak düsmanlik yapmalari icin bizim askeri konuda gücsüz olmamiz gerekir ama olmadigimiz icin bize siyasi düsmanliklarini her alanda göstermededirler.bunlari kalkip görmemezlikten gelmek bence objektif olmamak ve Türkleri önyargili olarak sucllamaktir.

Türkiyede gerek sag gerekse sol kesimde bazi kanunsuzluklarin oldugu bir gercektir.Ama Türkiye ve türklük icin calisanlara mücadele verenlere acimasizca camur atmak ve hepsini cikar amacli göstermek gercekten adil bir düsünce yapisi degildir.

Saygilarla

 

Siz kendinize düsmansiniz,

biz seviyoruz insanlari ve insanca yasamayi

 

 

[size=5]Yaşamak bir agac gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardescesine [/size]

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili adrenalin

 

mhp ve ülkücüleri karalamak için bir fırsat kolladığın o kadar belliki.

 

evet bu ülkedeki bütün faili meçhul cinayetleri ülkücüler yaptı değil mi?ülkücüleri de ülkücüler öldürdü değil mi?

 

benim babam da ülkücü ve geçenlerde evde bir kitaba rastladım.kitabın üzerine aldıığı tarihi yazmış:19Kasım 1977 kitabın içinde ise kendi el yazısıyla bir not vardı:

 

28 Mart 1978 şehit sayısı 200'ü aştı...........

 

bu ülkede bütün cinayetleri ülkücüler işlemedi.hangi önyargıyla yazıldığı bilinen bir kaynaktan örnekleri yazmış durmuşsunuz.şimdi biz de tek tek yusuf imamoğlulardan,dursun önkuzulardan mı bahsedelim.yapılan otopsilerde 36 saattir birşey yemediği anlaşılan şehit ülküdaşlarımızdan mı bahsedelim.niyetiniz eğer bütün olayları ülkücülerin üzerine yığıp kendi fikrinizdeki insanları sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermekse yanlış yoldasınız......

 

mhp nin ilerlerken yol haritası olarak Atsızı örnek aldığını ona göre eylemleri yaptı diyorsunuz da;siz de yazmışsınız Atsız amerikayı da düşman olarak göstermiş,o halde mhp neden amerikanını maşası oluyor.eğer her söylediğini yaptılar mı diyorsanız,yaptıklarını Atsıza göre yaptığını nasıl öne sürebiliyorsunuz?bunlar birer çelişki değil mi?

 

komünizme karşıydı diyorsunuz.en azından ülkücüler karşılarındakilerinin kabullendiği bir sıfat öne sürerek mücadele yapmış.komünistler ise hiçbir ülkücünün kabullenmediği bir sıfatı kullanarak suçlamış ve saldırmış:faşistlik....hiçbir ülkücü faşistliği kabul etmez,hitleri örnek almaz.faşistim diyen ülkücünün ülkücülüğünden şüphe ederim.bizim milliyetçiliğimiz ırk esasına dayanmaz.

 

mhp askerle eleleydi diyorsunuz da ipe giden 11 ülkücüyü bu bağlamda nasıl açıklayacaksınız bilemiyorum.

 

amerikan maşası diyorsunuz da amerikan başkanına o dönem sunulan şu raporu nasıl açıklayacaksınız:

Bizim için asıl tehlike komünistler değil önemsememiz gereken tehlike türk milliyetçileridir.(türkiyedeki olaylar hakkında)

 

olaylara lütfen tek taraflı bakmayın.bu kimseye bir fayda sağlamaz.herkes samimi bir şekilde tarafsız olaylara yaklaşmalıdır.

 

mesela hasan cemalin itiraflarında bunlara bir örnek var.kitap yanımda olmadığı için adını söyleyemeyeceğim,ölen arkadaşının rus ruleti oynarken öldüğünü ama o zaman bu olayı ülkücülerin üzerine attıklarını kabul etmiştir.

 

danıştaya yapılan bu elim olaydan dolayı sadece bir iddiaya dayanıp bütün mhp yi ve bütün ülkücüleri suçlamak hatta eski defterleri açmak hangi ahlaka yakışıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kardeş,nikin üstüne yapışmış,ter yapçak....arada bir çıkart emi... :D

 

'politika'ya olmayan sevgilerimle....

 

ve zorlandığım saygımla....

 

Benden bahsettigin icin sagol,ben herkesi seviyorum ve herkesede saygi duyuyorum zorlanmiyorumda sevgimde saygimda.Cerenimo cok büyük bir liderdi ama o gercek cerenimoydu yani dogustan cerenimoydu.

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur ve olamaz da. Ey Türk kendine dön, hemde titreyerek. Sözümüz Türk oğlu Türk olanlaradır... Bu devleti yıkanlar (Osmanlı imp. kastedilliyor bn.) Rum-Ermeni-Yahudi dönmeler, Kürtler- Çerkesler-Boşnaklar ve Amavutlardır... Sen bir Türk olarak daha ne kadar tahammül edeceksin bu pis azınlıklara. At içinden Çerkezi gitsin Kafkasına, at içinden Ermeniyi, at öldür Kürdü içinden, yok et tüm Türk düşmanını"

(MHP Ana Davasından)

 

"Ne mozaiği ulan"

(Alparsal Türkeş)

 

Yukarıdaki alıntılar esas olarak MHP'nin nasıl bir parti olduğunun kısa bir özetidir. Bu özetin anlamı açıktır: MHP faşist bir partidir ve her faşist parti gibi halk düşmanı ve ırkçıdır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.