Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

GeceKuşu

Önerilen İletiler

http://youtu.be/V7Od9GNGQQc

 

Bu akşam 32. Günde bu çocukları izledim. Hepsi birbirinden bilinçli, herbiri bir diğerini tamamlayan tek tip olmayan kişiliğe sahiptiler. Benim karşı olduğum müslümanlığı temsil etmiyordu onlar.

 

Yine onlardan birinin açtığı blogta yazdıklarını buraya taşımakla işe başlamayı uygun gördüm. Değerli ortodoks Müslüman kardeşler, Onları anlamadan, algılamadan, kavramadan haklarında hüküm vermeyin derim... Bence , insanlığın özüne ve özgürlüğüne dair biat etmeyen algılamanın önümüzdeki yıllar içinde yaşanacak gelişimine tarafsız gözlemlerinizle tanıklık etmenin fırsatını verin kendinize..İyi takip edin onları...

 

Ben onlar adına ne söylesem boş, Videoları izlemeniz yeterli zaten...

 

Geçenlerde bir arkadaşla tartışırken bana “sen İslam’ı idealize ediyorsun böyle bir İslam yok” dedi. Dedim ki “var ama piyasada yok.” İşte tam o an aklıma rahmetli Şehid Doktor Ali Şeriati’nin “Dine Karşı Din” konferansı geldi. O an arkadaşa bir şey diyemedim çünkü haklıydı, çünkü suçlu bizdik, çünkü biz hep yanlış dini anlattık ve sonuçta yanlış din doğru din oldu doğru din de “idealize din”.

 

Bu noktada inkilabî İslam’la muhafazakâr İslam arasındaki farkları bir tespit etmek gerekiyor: devrimci Müslüman’ın muhafazakâr Müslüman’dan farkı nedir?

 

Öncelikle devrimci Müslüman devrimi düşler. Doktor’un deyimiyle, bu dünyası olmayan dinin öteki dünyası da yoktur. O yüzden yine Doktor’un deyimiyle, “her ay muharremdir, her gün aşuredir ve her yerde Kerbelâ’dır” devrimci Müslüman için.

 

Muhafazakâr Müslüman ise her şeyi ahirete erteleme taraftarıdır. Ne yaparsanız yapın henüz çok erkendir ve sabretmek gerekmektedir. “Allah bu dünyayı onlara öteki dünyayı bize vermiştir” diye düşünür, tıpkı ortaçağın köhne kafalı Hıristiyanları gibi. Dolayısıyla panik yapmaya gerek yoktur, önemli olan imanı kurtarmak, gerisi teferruattır. Muhafazakâr Müslüman için, Doktor’un dediği gibi, “bugün peşin, yarın veresiyedir”. Anlayacağınız her gün peşindir, başlamak için hep erkendir. Ne zaman “hadi” deseniz, size tabelayı gösterir ve “görmüyor musun bugün peşin yarın veresiye” der ve bu hep böyle gider. Sonuçta hep erteler ve sonra da “kader” der.

 

Özetle muhafazakâr, “neo-cebriyeci”dir. O, “biz yeniliğe karşı değiliz, peygamber deveye biniyordu, biz de jipe” der. İçtihattan anladıkları bu kadardır. Muhafazakâr gider, yerine “neo-muhafazakâr” gelir, anlayacağınız. Ve tabiî bu da hep öyle gider.

 

İkinci olarak devrimci Müslüman sosyal adalet ister. Tıpkı Ebuzer gibi, “bir toplumda aç olup da o topluma kılıç çekmeyene şaşarım” diye haykırır. İhtiyacının fazlasını verir[1], sevdiklerinden vermedikçe iyiliğe ermiş olmayacağını da bilir[2] ve yine bilir ki zekâtını versen de vermesen de İslam’da parayı stoklamak haramdır, çünkü Allah Tevbe Suresi 34 ve 35. ayetlerinde demiştir ki:

 

Ey iman edenler! Şu haham ve rahiplerin birçoğu, insanların mallarını haksızlıkla yiyor hem de onları Allah yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanları elim bir azapla müjdele. O gün biriktirip yığdıkları cehennem ateşinde kızartılacak ve alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. “İşte bu bencilce biriktirip yığdıklarınız; haydi, tadın bakalım” denecek.

 

Çok açıktır ki bu ayet, zekât, hatta daha fazlasını verseler de parayı biriktirenleri bir azapla müjdelemektedir[3]. Çünkü peygamber, “malda zekâttan başka da hak vardır”[4] demiştir, çünkü peygamber, “kimin fazla bir bineği varsa onu olmayana versin kimin fazla bir evi varsa onu olmayana versin” demiştir ve yine peygamber ki “şu dağ kadar altınım olsa onu infak edip kabul edilmesini isterim ve geride altı okkasını bile bırakmak istemem”[5] demiştir. Yine o peygamber ki ağalığı yasaklamış[6], “toprağın sahibi onu işleyendir” demiş; hem sonra Ali ve Ebu Bekir ki herkese eşit maaş vermiş[7]; Allah ki “mal aranızda sadece zenginlerde bulunan bir servet hâline gelmesin”[8] demiş, Ömer ki her doğan çocuğu maaşa bağlamış[9], bazı fakihler ki “kârın yarısı işçinindir” demiş ve yine bazı fakihler ki “27 dinardan fazla biriktirmek haramdır” demişlerdir[10].

 

Tabiî muhafazakâr Müslüman bütün bunları pek kaale almaz, çünkü ne de olsa bunların tam tersini söyleyen kabil ruhlu fakihler, âlimler, sözde sahabeler çıkmıştır. Ali’nin dediği gibi, “onlara Kur’an’dan bir şey getirmeyin, çünkü onlar da başka bir şey getirirler”; nitekim muhafazakâr Müslüman’ın çoğu “Allah dilediğine bol verir dilediğine az” ayetini rahat ortopedik yatağında geceleri sayıklarken görebilirsiniz, hâlbuki ayetin devamını okusalar “başkası için ne harcarsanız yerini başka bir rızıkla doldurur”[34/39] kısmını da görecekler ve Allah’ın kastının “vermezseniz ben alırım, çünkü zaten rızkı ben veriyorum ve verdiğimi harcamanızı istiyorum” demek olduğunu anlayacaklar. Yine bu konuda Seyyid Kutub’un İslam-Kapitalizm Çatışması türünden eserler üzerinden İslam’ı anlamada düşünce kargaşalığına düşen kimi Müslümanlar, “bazılarınızı bazılarınızdan üstün kıldık” ayetini, İslam’da sınıflar teşkilinin mevcudiyetine delil sayarlar. Yalnız bizim toplumumuz gibi hasta bir toplumda böyle bir anlayışa imkân vardır.

 

Gerçekte ise buradaki yükseklik sınıfsal yükseklik değil, kişiseldir. Yani burada bir tabakanın doğuştan ötekilere üstünlüğü sözkonusu edilemez. Muhakkak ki ferdi kabiliyet, sahibine özel bir yer verecektir.

 

Hâlbuki doğuştan gelen üstünlük ferde, hayatında hak edemeyeceği, kazanamayacağı bir mevkii reva görebilir. İşte bu fark, kast sistemiyle İslam’ın anlayışı arasındaki ihmal edilmeyecek temel ayrılıktır. Çünkü bu ayrılık, zümreler saltanatını yıkarak fertler arasında yetenek üstünlüğüne göre bir derecelenme kuracaktır.

 

Hem sonra devrimci isyankârdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyar. Yönetim bunu yapmıyorsa, yönetime el koyar. Muhafazakâr ise tam tersini düşünür. Örneğin Malik, “âdil olmayan bir idareciyi altmış yıl tanımak, onun halkını bir saatlik bile başkansız bırakmaktan daha evladır.” hadisini naklediyordu. Hanbel ise “sultan yeryüzünde Allahın gölgesidir” hadisini söylüyordu. Bu hadislerin sahihliğini tartışmadan önce Kur’an ne söylüyor diye baktığımızda, “inatçı her zorbanın emrine uyan Ad kavminin sonu böyle oldu”[11/59] dediğini, veyahut aynı surenin 97. ayetinde Firavun’un yönetiminin sağduyuya dayanmamasına rağmen ona uyan soylu takımını eleştirdiğini görüyoruz.

 

Devrimci Müslüman siyasî olarak ne kadar radikalse yaşantı olarak bir o kadar “medeni”dir, modern değil[11]. İçtihad kapısı diye bir kapı yoktur ki onun için kapansın. Kur’an yaratıldı mı yaratılmadı mı, nesih var mı yok mu, recm var mı yok mu gibi şeylerle uğraşmaz o. Şekilci değildir devrimci Müslüman, bilir ki takva elbisesi daha hâyırlıdır[12]. Şeriatı detaylarla öldürmez. O yaşayan İslam’a inanır[13] ve yaşayan Kur’anı okur[14]. Bilir ki bir nehir tersine değil de denize doğru aktığı zaman kaynağına sadık kalır ve yine bilir ki atalara sadık kalmak ataların ocağından külü değil de ateşi taşımaktır[15].

 

Muhafazakâr Müslüman ise kaynağa dönmek ister. Gerçi akıntının tersine gitmek zordur ama ne de olsa ne kadar işkence çekerse o kadar sevaba girdiğini zanneder. Öyle ya o sürekli şeytan ile cebelleştiğini sanır. Aslında tek cebelleştiği psikoz hâline getirdiği dini ve nevroz hâline getirdiği kendisidir; ama olsun sevap kazanmaktadır kendisi. Koşa koşa cemaate yetişir, her şey yirmi yedi kat “bonus” sevap içindir. Namazda ne okuduğunun bir önemi yoktur. Hem anlamını öğrenmesi de caiz değildir. Kim bilir yanlış meal verip dinden çıkabilir. Meal okumaz muhafazakâr, çünkü mealler yetersizdir; tefsir okumaz, çünkü tefsir çok uzundur. Hem sonra peygamber, “aklı ile tefsir edenin eli ateştedir” dememiş miydi?

 

Muhafazakâr sevmez Allah’ı, daha doğrusu sevemez, sadece korkar O’ndan. Takva onun için Allah’tan korkmaktır sadece. Devrimci Müslüman ise namazda ne kıldığını bilir. Tam bir sığınma duygusu içinde, yürekten Allaha yönelip, yani huşu duyarak namaz kılar çünkü böyle yapmazsa namaz ona ağır gelecektir[16] ve yine bilir ki “dikkat edin, düşünmeden okunan Kur’an’da hayır yoktur; yine dikkat edin, anlamadan kılınan namazda da bir hayır yoktur” demiştir Ali.

 

Devrimci Müslüman Kur’anı namazda tertîl ile yani tane tane okur, çünkü Allah öyle istemektedir[17]. Takva onun için Allaha karşı sorumluluk bilinci duyma, İhsan Eliaçık’ın deyimi ile, Allah bilinci ile yaşama ve Muhammed Esed’in deyimiyle de Allah’ın her yerde ve her zaman hazır olduğunun farkında olup ve bu farkında oluşun ışığı altında, kendi varlığını biçimlendirme arzusudur. Devrimci meal de okur tefsir de ve Kur’an “Ebu Leheb’in iki eli kurusun” derken, “kahrolsun Ebu Leheb’in iktidarı” demek istediğini bilir.

 

Muhafazakâr Müslüman sağcıdır, gelenekçidir, yobazdır, abdestli kapitalisttir, pragmatisttir ve kalvinisttir. Peygamberi misvak kullanmada örnek alır ama onun hasırda yatıp arpa ekmeği ile beslendiğini, Rodinson’un deyimi ile eli kılıçlı bir peygamber olduğunu es geçer. Devrimci ise belki misvak kullanmaz ama silâh kullanmasını iyi bilir. Peygamberi şeklen değil, ruhen taklit etmek ister. Diyalektiğe inanır çünkü.

 

Muhafazakâr tedbircidir, devletini çok sever, 12 Eylül çocuğudur Türk İslam’ına inanır ve kulak kıvamı kadar da Atatürkçüdür, bütün derdi İnönü’yledir onun. Muhafazakâr Müslüman “baby-boomer”dır;[18] hiç ölmeyecekmiş gibi çalışır, her an ölecekmiş gibi ibadet etmez ama. Anlayacağınız o dünyacıdır, her ne kadar ahiretten bir hayli bahsetse de.

 

Devrimci ise üçüncü dünyacıdır, antiemperyalisttir, inançlıdır, toplumcu/ümmetçi bir düzenin ancak “inanmış” insanlarla kurulacağına inanır ve de mücadelecidir. Muhafazakâr ise rejim onun kızını okula almasa da, annesini hastane kapılarında ölüme terk etse de suskundur. Bu hâli ile rejimin adeta tebaasıdır, sanki Osmanlı’dan bu yana hiçbir şey değişmemiş gibidir. Yine de suçlu değildir muhafazakâr. Çünkü Doktor’un dediği gibi, “kötü halk yoktur, uyutulmuş/eşekleştirilmiş halk vardır.” Bu yüzden anlamaya çalışır onu devrimci, hor görmez onu ve değişmesini bekler, çünkü Che’nin dediği gibi bazen “imkânsızı dilemek” gerekir ve yine Che’nin dediği gibi “özgürlüğün en büyük düşmanları onu hemen isteyenlerdir”.

 

Bu yüzden sabreder devrimci. Sabreder, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir, sabreder çünkü Allah’ın vaadi haktır. “İman edenler yalnız Allah’a dayansınlar”[19] ayetini aklından çıkarmaz ve şu ayeti hiç unutmaz:

 

Allah’ın kimin gerçekten mücadele ettiğini, kimin de gerçekten zorluklara göğüs gerdiğini ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi zannettiniz?”[Al-i İmran 142]

 

Bu soruya muhafazakârın cevabı “evet”tir. “Nasıl olsa affedileceğiz”.[Araf 169] derler. Devrimcinin ise bu soruya cevabı “hayır”dır. O ne “kitap yüklü eşek”tir[20] ne haham ve rahiplerini rab edinmiştir[21] ne de Kerhi gibi, “Kur’an ve hadiste imamlarımızın görüşlerine uymayan bir şey bulursak onu nesh olmuş sayarız” demiştir[22].

 

Yalnızdır devrimci, “yalnızlık sözleri”dir ağzından çıkan her kelime, anlaşılmak ister ama anlaşılmaz, çünkü bu asrın adamı değildir. Belki bu dünyanın adamı da değildir. Öyle ya da böyle yaşamaktadır, onun için hayat iman ve mücadeleden ibarettir, tıpkı İmam Hüseyin’in dediği gibi. O ne ekonomistler gibi paraya tapar, ne natüralistler gibi doğaya tapar, ne bilimciler gibi bilime, ne de sosyolojistler gibi topluma tapar. O, ne kimi Marksistler gibi üretim araçlarına tapar, ne Russell gibi “benlik güdüsü”ne, ne de Sartre gibi “hayat kusmuktur” der. O sadece Allah’a tapar.

 

Hasan Hanefi’nin dediği gibi Allah’ın içinde yaşar o, Allah’ın bekası için yaşar, Allah yolunda yaşar. Bir tarafı Marx, bir tarafı Sartre, bir tarafı da Pascal’dır devrimcinin; bir tarafı Mazdek, bir tarafı Buda, bir tarafı da Hallac’tır. Sosyal savaşımcıdır Marx kadar, özgürlükçüdür Sartre kadar ve ruhen mirac etmiştir Hallac kadar[23]. Tasavvufi deyişle “insan-ı kâmil"dir, Marx’ın deyişi ile “tam insan”dır, Che’nin deyişiyle de “yeni insan”.

 

Devrimci Müslüman için iman eylemin, amelin, praksisin ta kendisidir. İman kafada olup biten bir şey değildir, tersine hayatta olan bir şeydir. Ali’nin de dediği gibi, “imandan amele gidilir, amelden imana”. Amele götürmeyen iman, iman değil; imana götürmeyen amel de amel değildir devrimci için. Yoksa Allah ne diye “dini yalanlayanı gördün mü? İşte odur yetimi terk eden, yoksulu doyurmaya ön ayak olmayan” desin ve niye “vay o namaz kılanların hâline. Onlar ki namazlarından gafildirler. Onlar ki gösterişçidirler ve en ufacık yardımı bile men ederler.” [Maun] desin.

 

Tüm bu yaptıklarını yüzlerine vurun muhafazakâr Müslümanların ve olur da onlar utanmazsa siz onlardan utanın, çünkü Marx’ın dediği gibi, “utanmak devrimci bir duygudur” ve peygamber efendimizin dediği gibi de “utanmak dinin esaslarındandır.”

Ali Saldıran

 

Dipnotlar:

(1) Bakara 219.

(2) Al-i İmran 192.

(3) Ali Şeriati ve Cevdet Es-Sahhar, Bir Kez Daha Ebuzer.

(4) Tirmizi.

(5) Müsned 453. hadis.

(6) İbn-i Hazm, Al-Muhalla.

(7) Subhi Salih, İslam Kurumları.

(8) Haşr 57.

(9) Subhi Salih, İslam Kurumları.

(10) Ali Şeriati, İslam Ekonomisi.

(11) Ali Şeriati, Medeniyet ve Modernizm.

(12) Araf 26.

(13) Roger Garaudy, Yaşayan İslam

(14) Recep İhsan Eliaçık, Yaşayan Kur’an (meal).

(15) Roger Garaudy, İslam ve Sosyalizm.

(16) Bakara 45.

(17) Müzemmil 4.

(18) Amerika’da 1946-1964 arası doğanlara denir. Bu dönem bizim Özal dönemini hatırlatır.

(19) Maide 11.

(20) Cuma 5.

(21) Tevbe 31.

(22) Ebul Hasan Kerhi, Risale fi’l Usul. Aktaran İlhami Güler.

(23) Ali Şeriati, Kendini Devrimci Yetiştirmek, s.135-138.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam karşıtı olan ateistlerin bakışında değişiklik görüleceğini düşünüyorum..Bizim putperestler ile bir olmadığımızı çok net anlayacaklar..

 

Sevgili Omar; Konuyu Ateistlere indirgemeden, bu gençlerin, bu insanların dünyayı nasıl algılayıp yorumladıklarına ilişkin gelişmelere açık tutmak gerektiğini düşünüyorum...

 

"Bizim... çok net anlayacaklar." ifadenden bir çıkarımda bulunursak seninde onlar gibi düşündüğünü ve desteklediğin anlaşılıyor.

Eğer öyleyse çok iyi, onların anlaşılması için bayrağı sana teslim edebilirim ya da bende destek olurum..

 

***

Karşıtlık konusunda konu dağılmasın diye şu kadarını ifade ederek bırakmak istiyorum...

Ateistlerin bakış açılarını, özel olarak islam ya da bir diğer dine karşıtlığı üzerinden değerlendirmek eksik kalır.

Bunu bir başka başlık açar orada bakış açını belirtirsen sana elimden geldiğince yanıt vermeye çalışırım...

 

Bu çocuklar Müslüman değil mi? Ve ben onları destekliyor muyum?

Buradan basitçe şu çıkarımda bulunulabilir.

Demek ki ateistler birilerinin hangi inanca sahip olduğundan çok onların inançlarını topluma nasıl sunduklarıyla ilgilenirler.

Konu bu kadarla da sınırlı değildir elbet buna yeri gelirse bir başka başlıkta devam ederiz...

 

Sevgilerimle :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Gecekuşu.. smile.png İslam'ın sizde gözükmeyen gerçekleri var(yanlış anlamayın) .Putperest Müslümanların açtığı birçok sorunlar yüzünden Din lekelendi..Kur'an-ı gören Müslüman çok iyi anlarki Hz.Muhammed'in devrinde olan putperestlerle günümüzdekiler birebir aynı giderler..Bu birçok ayet ve tanımlamalarla ispatlanır..En basitinden Hz.Muhammed'e soru soran bir putperest'in sorusu

 

"Babalarımızın ilahını bırakıpta senin İlahını mı ilah edinelim" daha birçok şekilde gösterilebilir..Madem konuyu başka bir başlığı uygun gördünüz öyle olsun..Kısaca belirtmek istedim..

 

Saygılar Sevgiler smile.png

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili omar bu konu üzerinde görüş belirtirken bir yerinde şu ifadeler geçmişti hatırlarsan;

 

Başlarına ne çoraplar örülecek ve törpülenerek, istismar edilerek ve hatta olmaması tek dileğim öldürülerek yok edilmeye çalışılacaklar... Belkide içlerine hakim güçlerin eğitilmiş ajan provokatörleri sokularak onları bölüp yönetmek için farklı teoriler pompalayacaklar..

 

Çok geçmedi hiç de boş durmadıkları ve çoktan fişlendikleri ortaya çıktı bile....

 

28 Şubat soruşturmasına kaynaklık eden üç tip belge var.

Birincisi: Genelkurmay'ın kozmik odasından çıkanlar.

İkincisi: Savcı'nın Genelkurmay'dan istediği ve gönderilen belgeler.

Bu belgeleri şüpheliler kabul ediyor. Üçüncü belgeler ise Gölcük aramalarında çıkanlar. Balyoz ve askeri casusluk gibi başka davalara da konu olan buradaki belgeler, bir odanın döşemesinin altında bulundu. Buradaki dijital verilerin manipüle edildiğine dair birçok rapor vardı.

28 Şubat şüphelileri de bu belgeleri kabul etmedi.

MARKSİST İRTİCACILAR

İşte bu gölcük aramalarında çıkan bir fişleme dosyası pazar günü Taraf'ta yayınlandı. Sadece birkaç tanesini seçelim.

"Amasya Vali Yardımcısı Arslan Özbey: İrtica eğilimli, aşırı sol görüşlü, dengesiz, dosyası kabarık.

Bolu Vali Yardımcısı Caner Yıldız: İrtica eğilimli, sol görüşlü, vali olma kaygısıyla RP'ye yanaşmış.

Çanakkale Vali Yardımcısı Metin Çınar: İrtica eğilimli, sol görüşlü, 1980 öncesi Ülkü Ocakları'na bomba atarken yakalanmış.

Çanakkale Vali Yardımcısı Mehmet Çubuktar: İrtica eğilimli, aşırı Marksist.

Ordu Vali Yardımcısı Ali Çağlar: İrticai faaliyetlerin içinde olduğuna dair duyumlar alınmaktadır. Tam bir komünist, rüşvetçi.

Samsun Vali Yardımcısı Zülkarnin Öztürk: irtica eğilimlidir. Solcudur, alkoliktir, Alevi kökenlidir.

Giresun Keşap Kaymakamı Uğur Aladağ: İrtica eğilimlidir. Sol eğilimli, eşi hakim, herhangi bir işleme gerek yok." (6 Mayıs 2012, Taraf)

 

Taraf gibi konsept yanlısı, konseptin borazanı, sağ kökenli, sol düşünceye yabancı gazeteler bu gariplikleri merak etmeyebilir. Hatta bilinçli olarak görmemezlikten geleçeklerdir de..

 

Ancak bu fişlemelerde bir gariplik yok mu?

Bir kişi hem irtica eğilimli hem Marksist, solcu, aşırı solcu diye nasıl tanımlanabilir?

Bu fişlemeler bize 2000 yılında cemaat eli değmiş fişlemeleri hatırlatmıyor mu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizim putperestler ile bir olmadığımızı çok net anlayacaklar..

 

Anlamak mümkün değil. Hele de "çok net" iddiası çok fazla. Görünen put'la görünmeyen put arasında ne fark olabilir ki?

 

Görünen put bir şeyler yapamadı da, görünmeyen put ne yaptı ki? İkisinin de yaptığına İNANILIR. Ama BİLİNMEZ. Birileri söyler, diğerleri İNANIR.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Meraba..Tanrı kelimesinin anlamı nedir ? Size belki sadece hayal ürünü anlamı ifade edebilir..Ama bizim kaptığımız şudur..Yaratıcı,Mucit,Hükümdar,Yarattığına şekil veren,Usta vb gibi..Bir put bir taştır,görünmeyen put işte o hayal ürünüdür bir batıldır..Ama bizim inancımızda Tanrı'nın put olduğunu göremezsin..Biz bilginin ışığında kendini belli eden,yüceliğini eserleriyle kanıtlamış,yüksek irade sahibi ve eşi benzeri olmayan Bir İlah'tan bahsediyoruz..Tek Tanrı..

 

Görünen put bir şeyler yapamadı da, görünmeyen put ne yaptı ki? İkisinin de yaptığına İNANILIR. Ama BİLİNMEZ. Birileri söyler, diğerleri İNANIR.

 

 

Görünen put derken eski heykelleri bahsettiğiniz belli..Görünen put hiçbirşey yapamaz bir
taş
ne yapabilirki..Neyi yaratabilir..O'nu yaratanı görmeden taşı ilah yapmak eski cahillerin işidir..Görünmeyen Put ne yaptı..O'nun neler neler yaptığını biz çok iyi görüyoruz ve biliyoruz..Ve O'nu tanıyamayan inançsızların put yakıştırması yapmasını bir saygısızlık olarak görüyorum..Yukarıda yazdıklarımdan anlaşılmış olmalıdır..

 

Birileri söyler ama hangi birileri..O'nu tanıtmak için işkenceler çeken,öldürülen,zulme savaş açan birileri söylerse tabiki doğruyu söylemişlerdir..Bu birilerini dinlemek gerekir..Nasıl inançlı putperestler varsada inançsız putperestlerde vardır teorik olarak..Irkçılık ve bencil düşünceden uzak olan herkes putperestlikten uzaktır..
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Isin bilimsel boyutunu bir yana birakirsak,Prof.Dr.Yasar Nuri Öztürk'ün yillardir mücadelesini tek basina sonradan ilave olan birkac isimle yürüttügü,Kurandaki Islam'in bugünkü islam olmadigi gercegine ulasiyoruz.Hatirlayin;Yasar Nuri Öztürk belirli kesimler tarafindan hep zindik olarak adlandirildi cünkü dogrulari dile getiriyordu.Atatürk:"Dininizi tam olarak ögrenin,bunun yeride okuldur"dedi diye,Saidi Kürdi'den alinda ne kadar bugünkü carpik müslümanligin sözcüsü ve yandasi varsa hepsi tarafindan DECCAL olarak adlandirildi.Imam-i Azam Ebu Hanife peygamberin yolundan sasmadigi icin Emeviler tarafindan iskencelerle katledildi.Islami Islam olmaktan cikaranlar;Emeviler ve bir kisim Abbasiler'dir.Emeviler yasiyor ve iktidardadir bütün köse baslarini tutmuslardir.

 

Islamda bircok yaklasim vardir ki sosyalizmi cagristirir.Islam bir dayanisma dinidir,elindekini verme,paylasma dinidir.Eger bugün "DEVRIMCI ISLAM"diye bir akim cikmissa bunun anlami Islami gercek anlamda yasamak isteyenlerin varliginin mevcudiyetidir.Konuya böyle yaklasmak bence yararli olabilir,yoksa alisilagelmis,tartismalardan bir sonuc alinamaz.Tanri varmidir yokmudur bunlar artik kliselesmis tartisma sablonlaridir.Gercek ise ortada bugün yasanilan Islamin gercek islam olmadigini haykiran seslerin var oldugudur.Budur tartisilmasi gereken.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BALA ZEHİR KATANLAR11 Mayıs 2012

 

esh_31974.jpg

 

 

80’li yılların ortalarında, İngiltere Başbakanı Teatcher, Kommünizm’den sonra Batı dünyasının mücadele etmek zorunda kalacağı en tehlikeli oluşumlar olarak “Muhammedi devrimci-halkçı” İslam ile “Mesihi devrimci-halkçı” Doğu Ortodoks kilisesini işaret etmişti. Afrika’da CIA istasyon şefi iken, ABD’nin “demokrasi” ve “insan hakları” yalanlarıyla elmas, silah ve uyuşturucu kaçakçılığını protesto ederek CIA’dan istifa eden John Stockwell, 1986 tarihinde yayımladığı “The US searchs for enemy- ABD düşman arıyor” adlı kitapçığında, Batı’nın ekonomik krizlerini, sömürgeciliğini ve işgallerini örtbas etmek için daim bir düşmana ihtiyacı olduğunu tespit etmiştir. Bu doğru analizin içini örnekler vererek dolduran Stockwell, Batı’nın Doğu coğrafyasında kendisine karşı oluşan toplumsal öfkeyi farklı hedeflere yöneltebilme kabiliyetine de dikkat çekmişti.

‘Dengesiz’, ve ‘çarpık’ terimleri, 12 Eylül 1980 kabusu öncesi ve sonrasında siyasi hayatımızın en yaygın deyimlerini teşkil ederdi. Siyasi-ekonomik sistem ile, bunun oluşturduğu toplumsal yapıyı izah etmek için kullanırdık. Aradan uzunca bir zaman geçmiş olmasına karşın, maalesef, bu terimler halen geçerliliklerini muhafaza etmektedir. Günümüzde, bu dengesizlik ve çarpıklığın boyutu korkutucu bir hal almıştır. “milli camia” bizi iktidar yaptı, o halde iktidarı kullanarak devleti ve toplumu doktrinimize uygun tanzim eder, yönetiriz” iddiasında ve gayreti içindeler. Tespit edelim:

Davutoğlu’nun “gökyüzündeki yıldızları seyrederken (onlar gibi olmayı da hayal ederken) önündeki Suriye çukuruna nasıl “düştüğünü veya düşürüldüğünü” yazılarımda yoğun olarak işledim. Davutoğlu’nun, Menderes rejiminin hatalı ve ölümcül Suriye politikalarından ders almadığını, tarih yoksunu olduğunu ve aynı çukura iki defa düşenin danışmanlarını veya makamını ehil olan başkalarına devretmesi gibi nebil davranışlar sergilemesi gerektiğini yazdık. Lakin, “dengesiz” ve “çarpık” rejimin meyvesi olan yetkililerimizin “dengeli” ve “vicdanlı” davranamayacaklarını da hatırlattık. Ülkemizde yaşadığımız onlarca rezalete rağmen yetkililerin rejimi aklamaya çalışmaları da, yandaş kalemşorların şeytanın avukatlığına ısrarla soyunmalarının gerekçesi de bundan ibaret.

Bu rezaletlerin en bariz örneğini sayın Bülent Arınç’ın İskipli Atıf Hoca ile Osmanlı hanedanlığının Şeyh el-İslam makamından sorumlu olan Ebu el-Suud’u onurlandıran söylem ve eyleminde gözlemledik-müşahade ettik. Tarihte Fitne, fesat, nifak, yalan ve zulüm erbabı olan bu kişiler hem İslam hemde Türkiye Milli Mücadele tarihinde kara bir maziye sahiptir. Vicdanındaki rahmeti yitirmemiş, mürekkep yalamış her vatandaşın yapacağı objektif bir değerlendirme bu tespiti yapabilecektir. Bugün bazı kesimlerin (elimde bunların yayınlanmış kitapları mevcut) Resul-i Ekrem efendimizin ve iki gözüm-ciğerim ad ettiği Allahın mübarek ensarları Ehl-i Beyt’ine her kötülüğü mubah kabul etmiş Muaviye ismini anarken isminin başına Hz. yazacak kadar İslam değerlerine yabancılaşmış mahluklar olmaları hazindir.

Batı hangi tür İslam ile mücadele etmektedir? sorusuna verecegimiz cevap önemlidir. Batı’nın, onunla beraber hareket eden, istişarelerde bulunan, iktisadi maslahatlarına zarar vermeyen aksine hizmet eden, “müslüman” tipi ile bir sorunu yoktur. Ülkesini talan eden, parselleyen, yabancı sermaye’ye açan, özelleştirme yasalarıyla rant sağlayan, Batı’ya direnç gösterecek kuvvetleri tasfiye eden “müslüman” yaftalı krallıklarla, rejimlerle, iktidarlarla olan muhabbet ilişkisi derindir. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra yeni bir düşmana ihtiyaç duyan Batı Emperyalizmi hedef tahtasına “milli kimlikli devletler” ile “İslam”ı koyar:

Dünyanın en zengin enerji kaynaklarına, zengin tarihi medeniyetlere, geniş pazarlara, muazzam bir sermaye birikimine, Filistin meselesine, verimli Golan toprakları ve zengin su kaynaklarına, Suveyş kanalı, Kızıl deniz ve Arap (Fars) körfezine, Suriye-Lübnan Akdeniz havzasında yer alan zengin enerji yataklarına, dünya dinlerinin bütününe sahip olan bölge ve en nihayetinde Batı emperyalizmin “Büyük Kürdistan” projesi önünde ciddi bir engel teşkil eden en tehlikeli iki akım: Milliyetçilik ile Muhammedi-devrimci İslam terbiyesidir. Suriye, Lübnan Hizbullahı ve devrimci-halkçı Sünni oluşumlar ile milli olan herşeyin en çirkef saldırılara maruz kalmasının yegane gerekçesi budur.

Batı Emperyalizmi klasik orta-çağ İmparatorluklarını yıkarken “milli” kimliklerin olgunlaşmasına ve palazlanmasına katkıda bulunmuştur. Bugün, Batı emperyalizmine karşı en ciddi tehdit olarak duran unsur milli kimliktir. Emperyalizmin “küreselleşmesi”, etnik-mezhepsel ayrışmaları teşvik eden faaliyetlerine karşı direnen ve tekelci iktisadi global hegomonyasına çomak sokan iki ana unsur milli kimlik ile halkçı-devrimci İslam anlayışıdır. Bu kimlikleri temsil eden değerlerin tasfiye edilmesi Batı emperyalizmi için hayati önemdedir. Bu kimliklerin ise Batı emperyalizmini ve onunla ortak hareket eden kuvvetleri tasfiye etmesi varlık sebebidir. Kavganın şiddeti bundandır. Sayın Arınç ve benzerlerinin Batı emperyalizmi ile işbirliği yapmış, halkçı İslam söylem ve eylemlerinden uzak şahsiyetleri tedavule sokması, Mustafa Kemal’in devrimci cumhuriyet ile kavgalarını, ayrıca halkçı Doğu Kiliseleri yerine Vatikan ve İstanbul Patrikhanesi ile muhabbetlerini bu çerçevede okumak yararlıdır. Yeni Şafak gazetesinin ve “stratejist” yazarı İbrahim Karagül’ün önlenmesi için hangi ciddi politikaların geliştirilmesi gerekir meselesi yerine, ABD’yi yeni keşfetmiş yeni yetmeler gibi, bölgemizin maruz kalacağı tehlikeli süreci Sünni-Şii kamplaşması olarak pazarlaması (Batı emperyalizmi, siyonizm ve yerli temsilcileri zaten bunu arzulamaktadır) binaaleyh, Erdoğan hükümetinin bu kamplaşmaya yaptığı katkıyı görmezden gelmesi, bir “araştırmacı-makale yazarı” için hazindir. Doğru mevzilenmeyen “aydın” önce raydan çıkar, sonra yabancı sitelerden aktaran “tercüman” olur, en nihayetinde duvara toslar. Allah kimseyi bala zehir katan mahluklardan etmesin, hepimizi şerlerinden korusun.

MEHMET YUVA

İLK KURŞUN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Meraba..Tanrı kelimesinin anlamı nedir ? Size belki sadece hayal ürünü anlamı ifade edebilir..Ama bizim kaptığımız şudur..Yaratıcı,Mucit,Hükümdar,Yarattığına şekil veren,Usta vb gibi..

 

Bu sadece bir inanç. Ortada hiç bir ispatınız yok. Sadece "bak bütün bunları o yarattı" dersiniz. Görünen puta tapanlar da aynısını söyler.

 
Bir put bir taştır,görünmeyen put işte o hayal ürünüdür bir batıldır..Ama bizim inancımızda Tanrı'nın put olduğunu göremezsin..Biz bilginin ışığında kendini belli eden,yüceliğini eserleriyle kanıtlamış,yüksek irade sahibi ve eşi benzeri olmayan Bir İlah'tan bahsediyoruz..Tek Tanrı..

 

Evet işte bunu diyorum; Görünen putu yutturamamış, görünmeyen put demiş yine yutturamamış, tek ilah demiş yutturmaya çalışmış, ama bunu da kafası çalışan yutmuyor işte görüyorsun.

 
Görünen put derken eski heykelleri bahsettiğiniz belli..Görünen put hiçbirşey yapamaz bir
taş
ne yapabilirki..Neyi yaratabilir..

 

Görünmeyen put ne yarattı ispatın nedir? Senin bir sözün vardı. İspatsıza inanmam derdin(bak imzam). İspatın ne?

 

 
O'nu yaratanı görmeden taşı ilah yapmak eski cahillerin işidir..

 

Görünmeyen putu yarrattı zannetmek te yeni cahillerin işidir.
smile.png

 

 

Görünmeyen Put ne yaptı..O'nun neler neler yaptığını biz çok iyi görüyoruz ve biliyoruz..

 

Gören ve bilen sen değilsin. Gördüğünü(miraç) ve bildiğini söyleyene inanıyorsun.

 

 

Ve O'nu tanıyamayan inançsızların put yakıştırması yapmasını bir saygısızlık olarak görüyorum..Yukarıda yazdıklarımdan anlaşılmış olmalıdır..

 

Siz de her söylenileni maşallah, hakaret olmadığı halde hakaret görürsünüz. Ya inanmayanlara yapılan hakaret. Dürüstseniz bir de onlardan bahsedin. Yavuz hırsız üste çıkarmış. Kaldı ki, put tapılan anlamındadır. Tapmıyormusunuz?

 

Birileri söyler ama hangi birileri..O'nu tanıtmak için işkenceler çeken,öldürülen,zulme savaş açan birileri söylerse tabiki doğruyu söylemişlerdir..Bu birilerini dinlemek gerekir..

 

Geç bunları dostum. O birileri sayesinde,"sizden olmayanı öldürün" sayesinde, günde yüzlerce insan katlediliyor.

 

Nasıl inançlı putperestler varsada inançsız putperestlerde vardır teorik olarak..Irkçılık ve bencil düşünceden uzak olan herkes putperestlikten uzaktır..

 

Söyledik işte, inadı bırak. Putpereslik, kendi icat ettiği görünür yada görünmez bir puta tapınmak demektir. İnançsızların böyle bir lüksü yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Isin bilimsel boyutunu bir yana birakirsak,

 

İşin bilimsel boyutunu bir yana bırakıp ta problem çözmeye başlarsan, 1400 yıldır yanlışın içinden çıkamazsın. Önce bilimsel bakıp bataklığı tespit edip kurutmak lazımdır. Yoksa böyle 1400 yıldır sineklerle uğraşır durursun.

 

Herkes bilimsel bakıp hareket etseydi, bu insanları bölen ideolojiler(din, etnisite, töre, ideoloji vs.) olmazdı. Katliamlar olmazdı. Fikirler(ideolojiler) eylemlerin temel kaynağıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Meraba..Karşınızdaki insanı bir kere dinlemek ve anlamak kavramlarını uygulasaydınız bu tür mesajlar yerine daha ciddi konulara değinebilirdik..Heleki benim gibi bir insana "Onlar söyledi,sen inandın" dediğiniz halde aylardan beri beni hiç tanımamışsınız..

 

Şu Samanyolu galaksimizde Gezegenlerin yörüngelerde gitmesi,Tanrı'nın tekolduğuna işarettir..Matematik dilinden farkı olmayan Evren Tanrı'nın tek olduğunun ispatıdır..Sen her bilimsel gerçeği okudun,düzeli kanunları biliyorsun..Kim buldu kanunları bizim üstadlarımız..Üstadlar kanunları buldu yani kanunlar zaten var olandır..İşte Tanrı'nın tek olduğu ispatıdır..2 Tanrı yoktur,Tanrı tektir..

 

22. Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki,

Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.

 

Bu zamana kadar olan katliamlar,intiharların utanç verici olduğunu tabiki biliyorum..Ama bu Dinden kaynaklanmıyor..Bu putperestlikten kaynaklanıyor..Ben Putperstliği kör kütük,bilinçsiz bir şekilde tapma eylemi olarak görüyorum..Zaten Kur'an da bozgunculuk ile ilgili birçok ayet vardır bu katliamlara yol açan insanların Müslüman olduğu şüphelidir..Dawkins'in Dinin olmadığı bir Dünya hayal edin demeside aslında oda bu felaketleri görmesinden dolayı söylediği sözdür..İslam teröre karşıdır..Ve hiçbir şekilde insanlar bölünmeyecekler artık..Gelecek zaman birleşme zamanı olacak..

Bir anayasa kitabı düşün..Oldukça güzel hazırlanmış..Ama bazı hakimler uymuyor :) Yasa dışı yargılıyorlar..Bu Anayasa kitabını çinemek midir ? Yoksa Anayasa kitabını anlamadan hemen "O kitap adilsizce" demek doğru mu olur..Tabiki Anayasa kitabını çinemektir..

 

Artık bir konuda uzlaşsak diyorum sevgili Meraba..Senin az buçuk inandığını biliyorum..Sana imanı dayatmayacağım ama sende putunu kır artık..Tanrı yoktur putunu kır..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hani demiştik ya...

Başlarına ne çoraplar örülecek ve törpülenerek, istismar edilerek ve hatta olmaması tek dileğim öldürülerek yok edilmeye çalışılacaklar...

 

Aynen devam çorapların ilk ilmikleri bunlar... Acaba mı sorusunu kafalara sokmakla başlar bu işler...

 

İHSAN ELİAÇIK'IN KIZI DA MI VAR?

 

Bu arada iddiaya göre, anarşist gruplara düzenlenen operasyon kapsamında İhsan Eliaçık'ın kızı da gözaltına alındı.

 

Eliaçık ve kendilerine Antikapitalist Müslüman Gençler diyen grup 1 Mayıs 2012'nin en çok dikkat çeken grubu olmuştu. Grup, 1 Mayıs sabahı Fatih Cami'nde ölen işçiler için gıyabi cenaze namazı kılmış, daha sonra hazırladıkları pankart ve dövizlerle 1 Mayıs kortejinde yer almış ve Taksim meydanına yürümüştü.

 

Anarşist gruplar ise 1 Mayıs günü Şişli ve Mecidiyeköy civarındaki çeşitli dükkanlar ve banka şubelerine saldırmış, buralara zarar vermişlerdi.

 

İstanbul'u bilen arkadaşlar bilgi verirse iyi olur kanaatindeyim.. Fatih cami den Taksime giden yol güzergahı ile, "Şişli ve mecidyeköy" civarı bir birine bağlantılı mı? Bir şekilde yolları kesişiyor mu acaba... ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Meraba..Karşınızdaki insanı bir kere dinlemek ve anlamak kavramlarını uygulasaydınız bu tür mesajlar yerine daha ciddi konulara değinebilirdik..Heleki benim gibi bir insana "Onlar söyledi,sen inandın" dediğiniz halde aylardan beri beni hiç tanımamışsınız..

 

Tanıdım tanıdım. Hem de çok iyi tanıdım. Seni ve inananları çok iyi tanıyorum. İnanmanın meali; "birisi söyler diğer inanır" dır. Başka tanımlaması yok bunun.

 

Ondan sonra da takiyye yaparlar "ispatsız her şey boştur" diye..

 

Konuşacaksak bunu konuşalım. Yazılanların kısyısından köşesinden dolanmayı bırakalım.

 

Müslümandan devrimci mevrimci olmaz. Olsa olsa karşı devrimci olur. Zira devrimcilik DEĞİŞİMCİLİK demektir. İnançlar ise DEĞİŞMEZLİK demektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce yazilan yazinin anlamini anlamaya calisin sonra fikrinizi ilave edin.Benim yazimin baslangicindaki "bilimsel yani bir tarafa birakirsak"cümlesinin ifade ettigi anlami siz carpitarak kendi anladiginiz anlami yüklemissiniz.Yazimi tekrar tekrar ama anlamaya calisarak okuyun yine de anlamazsaniz size yardimci olurum.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tanıdım tanıdım. Hem de çok iyi tanıdım. Seni ve inananları çok iyi tanıyorum. İnanmanın meali; "birisi söyler diğer inanır" dır. Başka tanımlaması yok bunun.

 

Ondan sonra da takiyye yaparlar "ispatsız her şey boştur" diye..

 

Konuşacaksak bunu konuşalım. Yazılanların kısyısından köşesinden dolanmayı bırakalım.

 

Müslümandan devrimci mevrimci olmaz. Olsa olsa karşı devrimci olur. Zira devrimcilik DEĞİŞİMCİLİK demektir. İnançlar ise DEĞİŞMEZLİK demektir.

 

Ben hiç kimsenin kıyısından köşesinden dolanmadım..Hiçbir adamın sözlerini gelip kanıt diye buraya sunmadım ama artık sunucağım..

Konuşmadan önce senin saygılı davrandığını yine görmüyorum..Geçmişte Müslümanlar sana ne yaptı hiç bilmiyorum ama içindeki nefreti yok etmeden hiçbir şeyi kabul edemezsin..İlave etmek gerekirse çevrende benim gibi inanlara rastlayacağını pek zannetmem..

 

"birisi söyler diğer inanır" bu sözle doğruyu söylediğini mi düşünüyorsun acaba ? Darwin evrimden bahsedince kaç kere kanıt gördün ? Dawkins'in kitabını okuyunca somut delil var mı diye baktın mı hiç ? Bilim adamının sonuçladığı çalışmaya neden inanıyorsun ? Çünkü o bilim adamı olduğu için başka hiçbirşeyden değil..Zira benim bu yazdıklarımla ilgili hiçbir sorunum yoktur..Umarım bakış açının ne olduğunu sana göstermişimdir..

 

Saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce yazilan yazinin anlamini anlamaya calisin sonra fikrinizi ilave edin.Benim yazimin baslangicindaki "bilimsel yani bir tarafa birakirsak"cümlesinin ifade ettigi anlami siz carpitarak kendi anladiginiz anlami yüklemissiniz.Yazimi tekrar tekrar ama anlamaya calisarak okuyun yine de anlamazsaniz size yardimci olurum.

 

saygilarla

 

Yazılanın anlamını bir kez daha okudum. "Bilimi bir kenara bırakırsak "a şu cümlelerin tam da uyum sağlıyor.

 

"Y. Nuri Öztürk doğruları söylüyor." Buradaki "doğru" nun anlamı sana uygun olarak bilimsel değil.

"Islamda bircok yaklasim vardir ki sosyalizmi cagristirir." İslamın hiç bir kuralı sosyalizmle bağdaşmaz. Tam aksidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben hiç kimsenin kıyısından köşesinden dolanmadım..Hiçbir adamın sözlerini gelip kanıt diye buraya sunmadım ama artık sunucağım..

 

Yine kıyıdan dolanmışsın. Kanıt "adamın sözleri" değildir. Bunların anlamlarını defaatlerce konuştuk seninle.

 

Konuşmadan önce senin saygılı davrandığını yine görmüyorum..

 

Dostum, saygılı davranmak iletilerin sonuna "saygılarımla" yazmak değildir. Saygılı davranmak, "sevgili filan, falan" diye başlamak ta değildir.

 

Kişisel hakaretler olmaz da içinden geldiği gibi doğrularını yazarsan, bu saygılı davranmaktır. Hemen bel altı vurmaya çalışıyorsunuz. Saygısız davrandığımı gösteremezsin.

 

Geçmişte Müslümanlar sana ne yaptı hiç bilmiyorum ama içindeki nefreti yok etmeden hiçbir şeyi kabul edemezsin..İlave etmek gerekirse çevrende benim gibi inanlara rastlayacağını pek zannetmem..

İçimde nefret falan yok. Bu sana ait bir düşünce. Ben inançları tarihsel bir olgu olarak görüyorum. İnançlıların şöylesi böylesi pek fark etmiyor. Yaptıkları, bilinçli yada bilinçsiz, gerçekleri göremeyip insanları bölüp parçalamak.

 

"birisi söyler diğer inanır" bu sözle doğruyu söylediğini mi düşünüyorsun acaba ?

 

Evet tabi. Doğru düşünüyorum. İnanç "birisi söyler diğerisi inanırdır" Bilim dışı kabuller budur.

 

Darwin evrimden bahsedince kaç kere kanıt gördün ? Dawkins'in kitabını okuyunca somut delil var mı diye baktın mı hiç ?

 

Evrim teorisindeki bilgiler sadece kanıtlar üzerinedir. İnanarak bilimsel teori oluşturulmaz. Evrim teorisi okunarak fikir yürütülmeli.

 

Bilim adamının sonuçladığı çalışmaya neden inanıyorsun ? Çünkü o bilim adamı olduğu için başka hiçbirşeyden değil..

 

Bilimsel sonuçlar "bilim adamı"nın değildir. Bilimsel sonuçlar, bilim adamlarının, yani bilim kurullarının evrensel kabulleridir. Sadece bir bilim adamının tezleri bilimsel olarak kabul edilmez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nasılki Evrim teorisi okunarak fikir yürütebilmek mümkünse Akıllı tasarımcı olarakta bir fikir yürütülebilir tabiki.."Birisi söyler diğeri inanır" Bu dışarıya gözüken şeydir..Biz inananlar olarak yalancıyı çok iyi anlarız bu bize özel birşeydir..Şu an bir Peygamber gelsin diyelim biz onu kendi çocuğumuz,kendi adımızdan emin olduğumuz gibi tanırız..Bir Bilim adamı araştırmalarıyla çalışmalarıyla bulur..Peygamber ise bize Allah'tan vahiy getirir O'nun mesajını bize aktarır..Kaldıki bilinen Peygamberlerin hepsi görevi boyunca çok sıkıntı çekmişlerdir...Yine bilim ile din kıyaslanmış gibi olacak,Bilimim din ile ilgilenmediğini çok iyi biliyoruz öyle değil mi ? Bilim tarafsız..Dolayısıyla Bilim tarafsızsa bunu dini konulara çekmek doğru olmaz..Eğer çekiceksekte Bilimin bu tarafsızlıkla insana hala hangi inancın doğru olduğunu gösterdiğini bilmek gerek...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sosyalizm nedir önce,bunu aciklayin sonra ,Islamiyette hicbirsey Sosyalizme benzemez diye iddiada bulunun.Sosyalist olmak demek bazi somut gercekleri inkar ederek benim dedigim dogrudur cünkü ben inanmiyorum demek degildir.Ya Sosyalizmi tam bilmiyorsunuz ya da Islami yeterince etüd yapmamissiniz birisi yanlistir.

 

Burada din tartismasi yapilmiyor bu nedenle konuyu dini tartismaya cekmeyin,bizde öyle yapmiyoruz.Ancak dogrularinda söylenmesi gerekir.Eger demokratsaniz.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nasılki Evrim teorisi okunarak fikir yürütebilmek mümkünse Akıllı tasarımcı olarakta bir fikir yürütülebilir tabiki.

 

Bunları hep konuştuk geçmişte omar kardeş. Yürütülen fikir doğru da olabilir yanlış ta.. Mesela, Alaattin'in Cin'inden yada insanların yarattığı tanrılardan medet ummak yanlış fikirlerdir. Fikirlerin doğru olabilmesi için kaynağının somut olması, yani doğa gerçekleri(olguları) olması gerekmektedir. Bunları kavraman gerekir artık. Büyüdük, kocaman adam olduk. smile.png

 

"Birisi söyler diğeri inanır" Bu dışarıya gözüken şeydir..Biz inananlar olarak yalancıyı çok iyi anlarız bu bize özel birşeydir..

 

Yalanın tek ölçüsü vardır. Gerçeklere uyumdur. Gerçeklere uymayan her şey yalandır.

Şu an bir Peygamber gelsin diyelim biz onu kendi çocuğumuz,kendi adımızdan emin olduğumuz gibi tanırız..

 

Anlayamıyor tanıyamıyorsunuz işte.. Tüm inançlılar kendi peygamberlerinden sonra gelenlere yalan söylüyor derler. Müslümanlar da kendi peygamberlerinden sonra gelen peygambere yalan söylüyor der. Sen ise Bahaullah'ın sözlerini doğru bulup imza yaparsın. İnançlılar hep böyledir.

 

Bir Bilim adamı araştırmalarıyla çalışmalarıyla bulur..

 

Bilim adamının buluşları, gerçeklerle örtüşüp, bilim kurulunca doğrulanması, evrensel kabulü yapılması gerekir. Yoksa bilimsel olmaz.

 

Peygamber ise bize Allah'tan vahiy getirir O'nun mesajını bize aktarır..Kaldıki bilinen Peygamberlerin hepsi görevi boyunca çok sıkıntı çekmişlerdir...

 

İşte bunlar, yani peygamberlerin fikirleri, sosyal yorumları hariç, hiç birisi doğa gerçekleri değildir. Elbette sıkıntı çekecek. Kaldı ki sosyal yorumları da doğru değildir. Zira insanları böler, sınıflara ayırırlar.

 

Yine bilim ile din kıyaslanmış gibi olacak, Bilimim din ile ilgilenmediğini çok iyi biliyoruz öyle değil mi ? Bilim tarafsız..Dolayısıyla Bilim tarafsızsa bunu dini konulara çekmek doğru olmaz..

 

Bilimin tarafsız olduğunu kim söyledi ise yanlış söylemiş. Bilim gerçeklere taraftır. Gerçeklerin öğrenilmesini engelleyecek, örtecek fikirleri, ideolojileri çürütür. Bilimsel gerçekler açıklanırken zaten hurafeler otomatikman yıkılmış olur. Misal olarak, dünyanın yuvarlak olduğu açıklandığında bir çok hurafe yıkılmıştır.

 

Bilimin bu tarafsızlıkla insana hala hangi inancın doğru olduğunu gösterdiğini bilmek gerek...

 

Söylediğim gibi, bilim doğa gerçekleri kaynaklıdır. Bigiler, fikirler bilimsel gerçeklere dayandırıldığında, Tanrı, ruh, melek, cin, şeytan fikirleri çürümüş olur. Bilim, doğa gerçekleri ile ilgisi olmayan fikirler(tezler) hakkında yorum yapamaz, yapmaz. Bilimin konusu yalnızca deneylenebilecek konulardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yazimi tekrar tekrar ama anlamaya calisarak okuyun yine de anlamazsaniz size yardimci olurum.

 

İnsanların böyle bir zaafı vardır işte. Sanırlar ki, doğruyu hep ben söylerim. Muhalif birisi de yanlış görünce, hemen yukarda senin ettiğin sözü basarlar. Hatta karşı tarafın hiç anlamayacağını bile söylerler.

 

Halbuki maddenin olduğu gibi, insan soyut fikirlerinin de ölçüsü vardır. Hakem olarak o ölçüye baş vurmak gerekir. Başkalarının anlaması için yardımcı olmak yerine, önce "doğru" kavramını irdeleyip kavramak gerekir.

 

Senin görüşünle "doğru"ları kabulleneceksek eğer, Y. Nuri ÖZTÜRK misalindeki gibi tüm metafizik tezlere doğru dememiz gerekir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakin anlamamis fakat sözümona yanit vermissiniz. Ben Islamin bugünkü Islam olmadigini Yasar Nuri'nin bunu hep dile getirdiginin yazdim.Ve nitekim son zamanlarda ortaya cikan dini konularla ilgili iktidara yapilan elestirilerde de ayni tez isleniyor. Abdestli Kapitalistler elestirisi bugün müslüman gecinen birtakim para babalarinin müslümanlikla ilgilerinin olmadigini bizlere anlatiyor. Simdi bu noktayi alip carpitarak kendince bir seyler iddia etmenin anlami nedir. Ben herseyi bildigimi iddia etmedim sadece yazilanlari carpittiginizi yazdim cünkü benim anlatmak istedigimle sizin varmak istediginiz nokta tamamen farkli acilarda duruyor. Sizin sorununuz Islamla. Ancak ben Islam propagandasi yapmadim.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.