Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Toplumsal Tabakalaşma_(İnsan Gruplaşmaları.)


toplumbilim_

Önerilen İletiler

Toplumsal Tabakalaşma Nedir, Ne Demektir?

Neden toplumdaki kimi grupların ötekilerden daha fazla güçleri vardır? Toplumlardaki eşitsizlik düzeyleri hangi boyuttadır? Düşük toplumsal statüye ve basamağa sahip insanların yükselebilme ihtimali var mıdır, varsa ne kadardır?

 

Bu ve bu gibi soruların temel konuları, toplumsal eşitsizliklerin incelenmesi bakımından sosyolojinin en önemli ilgi alanlarından birisidir; çünkü insanların erişebildiği maddi kaynaklar, onların yaşamlarını büyük ölçüde belirlemektedir.

 

Toplumsal Tabakalaşma Sistemleri

İnsanlar arasındaki eşitsizliklere bütün toplumlarda rastlanabilmektedir. Bu tip eşitsizlikleri betimlemek için sosyologlar, "toplumsal tabakalaşma" kavramını kullanırlar. Tabakalaşma; "farklı insan gruplaşmaları arasındaki yapılaşmış eşitsizlikler" olarak tanımlanabilir.

 

Dünya çapında kabul gören ve sosyologların da üzerinde durduğu temelde dört tabakalaşma sisteminden bahsedilebilir:

 

Kölelik,

Kast,

Mülk sistemi

ve Sınıf.

 

Bunların tamamı, bazı tabakalaşma durumlarında aynı anda bulunabilirler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Köle nedir?

 

Kölelik sistemi hakkında bilgiler

 

Köle ve kölelik sistemi; Sümerler, Güney Amerika uygarlıkları, Uzakdoğu medeniyetleri, Yunanlılar ve daha bunlar gibi birçok devlet ve uygarlıkta görülen bir olgudur. Avrupa’nın en eski zamanlarından beridir gelen ve Coğrafi Keşiflerle ayyuka çıkan köle ticareti de, önemli bir olguyu ortaya koyar. Kölelik sistemi, kendini barındıran medeniyetlerin özelliklerine göre kurumlaşma biçimleri gösterirler ve köleler de toplumun gereklerine göre çeşitli işlerde kullanılmışlardır. Tarım toplumlarında ırgat, hayvancılıkla geçinen toplumlarda çoban, ticaretle uğraşan toplumlarda ayak işleri ve satılıp alınan bir mal olarak yer edinmişlerdir.

 

Köle; Hukuk ve geleneklere göre bir başkasının malı sayılan, hiç bir hakka sahip olmayan, mal olarak hüküm gören bir meta’dır, diyebiliriz. Köle’nin olduğu yerde ise doğal sonuç olarak bir sahiplik kavramı vardır. Köle’yi besleyen ve karşılığında her istediğini yaptıran, köleye yaptığı herhangi bir şey için kimseye hesap vermek zorunda olmayan, toplumun üst tabakasından bir kişi.

 

Topluma göre değişse de, köleler evlenebilirler; ancak sahipleri onların ailelerini dağıtma hakkına sahipti. Devletin sunduğu herhangi bir sosyal, siyasal, ekonomik hakları yoktu. Köleliğin bitişi, ancak sahib’in azad etmesiyle mümkündü. Bunun için de herhangi bir zaman birimi yoktu ve ömür boyu köle olarak kalabilirdi.

 

Kölelik; Bir insanın başka birinin malı ve mülkü olması, insanların bir mal olarak nitelendiği bir toplumsal tabaka olgusudur. Başka bir kişinin malı ve mülkü olan kişiye köle, memlûk veya kul; köle sahibine ise efendi veya mevla denir. Bazı durumlarda uşak ve hizmetçi de köle anlamına gelir. Kadın kölelere cariye denir.

 

Kölelik temel olarak şu nedenlerle ortaya çıkar;

Birincisi, bir kişiye olan borç sonucu;

ikincisi, bir suç işleme sonucu hayatının köle olmak şartıyla bağışlanması

üçüncüsü, işgal sonucu başka bir toplum tarafından köleleştirilme hali.

 

Köleler sahipleri tarafından alım-satım aracı olabilirlerdi. Kölelere karşı yapılan her suç, bir mala yapılmış gibi işlem görürdü ve aynı suçtan hesap veren bir hür kişi, köleden çok daha az ceza alırdı ve hatta köleler için idam edilmek çok kolaydı. Kölelik her dönemde, farklı biçimde devam edegelmiştir.

 

Köle olma şartları;

Çok eski tarihlerden beri savaşta esir düşenler, ağır suç işleyenler, borcunu ödeyemeyenler, korsanlar tarafından kaçırılanlar köle kabul edilir, köle pazarlarında satılırdı.

Erkek kölelerin çocukları da köle olur. Cariyelerin efendilerinden oğulları Yahudi ve Arap toplumları gibi bazı toplumlarda köle kabul edilmemişlerdir. Ziraat ve ticaretle uğraşan bütün toplumlarda köleliğin çeşitli şekillerine rastlanmaktadır. Mezopotamya’da, eski Mısır’da Yunan’da, Roma’da, İslam öncesi İran, Orta Asya ve Anadolu’da yaşayan kavimlerde kölelik son derece doğal sosyal bir olgu olarak kabul edilirdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam'da kölelik;

İslamiyet'ten önce de Arap Yarımadası'nda yüzyıllardır mevcut olan kölelik sisteminin şekli İslamiyet'in varolması ile daha çok askeri ve dini bir boyut kazanmıştır.

 

İslamiyet köleliği yasaklamamıştır. Bununla beraber köle edinmeyi zorlaştırmış ve kölelerin azad edilmesini teşvik etmiştir. Örneğin kazara bir müslümanı öldüren kimsenin müslüman bir köle azad etmesi emredilmiştir. Yalan yere yemin edenlere on yoksulu yedirip giydirmek veya bir köle azad etmek emredilmiştir. Buna gücü yetmeyenin ise 3 gün oruç tutması gereklidir. Ayrıca Muhammed bir hadisinde şöyle demiştir: "Kim kölesini döverse, onun cezası kölesini âzad etmekle yerine getirilir.. Ayrıca Sahibinden çocuğu olan bir köle, sahibinin ölümü ile özgür duruma gelir.

 

İslam'la birlikte borç veya zaruret nedeniyle birini köleleştirmek ortadan kalkmış, kölelik edinme yöntemleri sadece savaşa indirgenmiştir.

 

Osmanlı'da kölelik;

Osmanlı'da köleliğe kurucusu Osman Bey zamanında da rastlanmakla beraber, kölelik kurumu Orhan Bey zamanında yerleşmiştir. Osmanlı devletinde köle kaynakları genel olarak iki ana başlık altında toplanmaktaydı.Bunlardan birisi savaşlar diğeri de ticaret yoluyla ortaya çıkan kölelikti. Haremin ortaya çıkması ise Fatih Sultan Mehmet döneminde gerçekleşmiştir. Bunda artan fetihler ve genişleyen topraklar önemli bir rol oynamaktaydı.

 

Bu tarihlerden sonra kölelik ve bununla birlikte köle ticareti Osmanlı devletinde yerini alıyor ve köle ticareti devletin de dolaylı olarak destek verdiği bir uygulama oluyordu.Ancak ilerleyen yıllarda kölelerin belirli bir çalışma süresi sonunda azat edilmesi, kölelerin evlenme haklarının sahiplerince karşılanması gibi düzenlemelerle, köle ticaretini kısıtlamaya ve kölelere yapılan kötü muameleleri önlemeye çalıştı. bu amaçlarla birçok ferman yayınladı.

 

Osmanlı'da kölelik, Sultan Abdülmecid döneminde 1847’de yayınlanan ferman bunların en önemlisidir ve bu fermanla köle ticareti resmi olarak kaldırılmıştır. Ancak uygulamanın önüne ancak imparatorluğun son yılarında geçilebilmiştir. Osmanlıdan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti de köleliğe ilişkin bütün uluslararası antlaşmaların altına imza atmış ve Türkiye Cumhuriyeti'nde kölelik hiç bir zaman olmamıştır.

 

Batı toplumlarında kölelik;

Kölelik, Orta Çağ’ın bitimine değin, Batı toplumunun iktisadî ve sosyal açıdan ayrılmaz bir parçası olmuştur.

Batı dünyasında; feodalizmin tarih sahnesinden çekilerek yerini burjuva ekonomik sistemine bırakmaya başladığı ana kadar kölelik kurumu, emek veriminin düşük ve teknik imkânların son derece kısıtlı olması sebebiyle en önemli üretim aracı olagelmiştir. Son derece ağır şartları haiz olan köle hayatında ancak 19. yüzyıl sonlarından itibaren bir miktar düzelme meydana gelmiştir.

 

 

Köleliğin yasaklanması;

Köleliğin insani ve ahlaki olmadığı ilk olarak Aydınlanma Çağında anlaşılmaya başlanmıştır. İlk kanunlar İngiltere’de ve ABD’de 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, 1807 yılında çıkarılmış, daha sonra diğer Avrupa devletleri onları izlemişti. Avrupa'da İngiltere'den sonra köleliği ilk kaldıran Osmanlı İmparatorluğu'dur. Osmanlı'da kölelik, Sultan Abdülmecid döneminde 1847’de bir fermanla yasaklanmıştır.

 

İstanbul'daki Fransız büyükelçisi "Vergennes"in damadı olan Baron de Tott şöyle demiştir: "İtiraf etmeliyiz ki, kölelerine ve cariyelerine kötü davranan Avrupalılardır. Bunun sebebi de : doğuluların köle satın almak için para biriktirmeleri, Avrupalıların ise para biriktirmek için köle satın almalarıdır."

 

1926’da Milletler Cemiyeti bütün dünyada köleliği yasaklamış, daha sonra Birleşmiş Milletler de bu hükmü teyid etmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kast Sistemi Nedir, Ne Demektir?

 

Kast, her şeyden önce genel bir kanı olarak Hindistan'la beraber düşünülmektedir. Buna karşın "kast" teriminin kendisi, Hintçe bir terim değil; Portekizcede "ırk" ya da "saf soy" anlamına gelen "casta" sözcüğünden gelmektedir.

 

Hintliler, kast sistemini bir bütün olarak anlatmak için tek bir terimi değil, sistemin farklı yönlerine de göndermede bulunan "varna" ile "jati" gibi değişik sözcükler kullanmaktadırlar. Varna; her birisi toplumsal onur bakımından farklılaşan dört kategoriden oluşmaktadır. Bu dört kategorinin en altında "dokunulmazlar" yer alır. Jatiler ise kast sıralarının örgütlendiği toplumsal gruplardır.

 

Kast sistemi çok karmaşıktır ve bölgeden bölgeye farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar o kadar büyüktür ki kast, gerçekte tek bir sistem oluşturmak yerine değişik inanç ve uygulamalar çeşitliliğinin gevşek bir biçimde birbirine bağlanmış olduğu bir bütün oluşturur.

 

Varna öğretisi tüm insanların doğuştan şu dört kasta ayrıldığını savunur:

- Brahmanlar (Din adamları),

- Kşatriyalar (Rütbeli askerler, zenginler, büyük tüccarlar, büyük toprak sahipleri),

- Vaysiyalar (Orta halli tüccarlar, orta büyüklükte toprak sahibi olanlar),

- Südralar (Köylüler)

 

Bu dört kast'ın ardından bir de "Paryalar" sayılmaktadır. Paryalar, insanlığın en aşağı tabakası olarak görülürler. Paryalar, değer verilmeyen ve toplumdan tamamen dışlanan bir gruptur. Paryaların toplumsal hiçbir hakkı bulunmamaktadır.

 

Bu tabakalaşma sisteminde, yukarıdaki kastlar arasında geçiş bulunmamaktadır. Yalnızca kast içinde geçişler mevcuttur ve bir üst sınıfa ulaşabilmek mümkün değildir. Hatta kastlar arasında evlilik dahil, hiçbir ilişkiye müsade edilmemektedir. Her kast üyesi, yalnızca kendi kastından bir başkasıyla evlenebilmektedir. Yani kast sistemi, bütün geçişlere karşı korumalıdır.

 

Kast sistemi, kendi içinde oluşturduğu bu "geçirmemezlik" duruşunun korunmasını, Hindu inancındaki "reenkarnasyon" düşüncesine borçludur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hindistan’da kast sistemi; (I)

 

Kast terimi, Portekizce ve İspanyolcada casta ırk, soy; Latincede ise castus saf soy anlamına gelmektedir. Kast, Hindistan’la ilişkili olarak düşünülmektedir.

 

Hindistan’da uygulanan bir sistemdir. Sınıf ayrılıklarına dayanır. Bu sınıflandırma öncelikle evlilik ve iş bölümüyle ilgilidir. Bu terim, aynı zamanda argo dilinde geçmekte ve sosyolojik bir terim olarak da kullanılmaktadır. Hatta modern toplumlarda yer alan bir terimdir.

 

Özellikle Hindistan, Sri Lanka, Nepal, Bali ve Yezitlerde kast sistemi uygulanır.

 

Hindistan’da kast sistemi;

Kast düzeni, Hindistan’da uzun süredir hüküm sürmektedir. Hayatlarının her alanında bu düzenin etkisi hâkimdir.

Eş ve İş Seçimi: Kast sisteminde grup içinde evlenmeler (endogami=akraba evliliği gibi) söz konusudur. Kimin hangi mesleği yapacağını kast sistemi belirler. Aynı kast içindekiler ancak birbirleriyle evlenebilirler.

 

Birlikte Yeme-İçme: Hindistan’da önceden insanların hep birlikte yemek yemeleri yasaktı; çünkü üst kastlar bunu hoş karşılamıyorlardı. Kendilerini onlarla kirletme korkuları vardı. Bugün bu ayrım büyük oranda kaldırılmıştır. Ancak kırsal kesimlerde hala eski kuralları görmek mümkündür.

 

Kast sisteminde sınıflandırma zenginlik ya da fakirlik durumuna göre yapılmaz. Ritüel saflık ve meslek durumları ölçütlerdir. Sınıflandırma Hinduizm inançlarından kaynaklanmaktadır.

 

Kast sisteminde üst tabaka, alt tabaka şu şekilde oluşur:

  1. Belli başlı dört ana tabaka (Varna) vardır.
  2. Bu tabakalar da kendi aralarında alt tabakalara (Jatiler) ayrılır.

Varna Sanskritçe bir kelimedir. “Sınıf, statü, renk” anlamlarına gelmektedir. Dört çeşit Varna vardır:

  1. Brahmanlar (Entelektüel bir tabakadır. Kutsal yazıları (Veda) yorumlayan kişilerdir. Bilginler ve rahipler bu tabakada yer alır.)
  2. Kshatriyalar (Askerler, prensler ve üst düzey memurların oluşturduğu bir tabakadır.)
  3. Vaişyalar (Tüccarlar, toprak sahipleri ve çiftçiler)
  4. Şudralar (İşçiler ve köleler)

Bunların dışında bir de kast sistemine dâhil edilmeyenler (dokunulmazlar) vardır. Bunlar Paryalar olarak bilinir (insanlığın en aşağı tabakasında yer alırlar ve hiçbir hakları yoktur.) Varna terimiyle ten rengi kastedilmektedir. Bu sistemde bir kişi ne kadar açık renkliyse o kadar üst tabakada yer alır. Ten rengi aynı zamanda göçmenlerin hangi ırktan olduklarını da göstermektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hindistan’da kast sistemi; (II)

 

Varna sistemi, kast sisteminin entelektüel ve ideolojik düzeyi olarak tanımlanabilir; çünkü bu sistem toplumsal hiyerarşiyi sağlamaktadır. Kast düzeninin nasıl oluştuğu bilinmemektedir. Bununla ilgili ne bir kurum ne de bir belge vardır. Tarihsel olarak değerlendirildiğinde şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır: Farklı kabileler birleştirilerek genel bir sistem oluşturulmuştur.

 

Kast sisteminin kuralları ilk olarak Manu Smriti'de (MÖ 200 ve M.S. 200 yılları arasında) yazılmıştır. Diğer tüm Hindu yazılarında kast sistemi, amaç edinmeye değer gerçekler olarak verilmiştir. Hinduizm’e göre; kozmik ve sosyal görevlerle (Dharma öğretisi) kast sistemine aitlik arasında bir bağlantı vardır. Bir Kshatriya’nın görevi topluma önderlik etmek, onu korumaktır. Brahmanların görevi ise; kutsal yazıları öğrenmek ve öğretmektir.

Kshatriya; Kshatriya, Sanskritçede asker anlamına gelmektedir. Hint kast sisteminde ikinci sınıfta yer alanlar (Varnalar) için kullanılan bir kavramdır. Askerler, soylular ve krallardan (Raja) oluşur.

 

En önemli görevleri ülkeyi savunmaktır. Bu nedenle girişimci ruhları ve azimleri onların temel özellikleri olarak kabul edilir. Kshatriyalar; sistemi, yasaları korumak, refah ve mutluluğu sağlamak için vardır. Ayrıca savunmasız ya da sıkıntı içinde olanlara yardım etmek, başlıca görevleri arasında yer almaktadır.

 

Kshatriyalar, Upanişad metinlerinde sık sık diyaloglar halinde geçmektedirler. Ne zaman yenilikler söz konusu olursa, sık sık onların ismi geçer, adeta „dillerine dökülür“ yenilikler. Bu durum bir tesadüf değildir. Zaten Buda temel dini yenilikleri teşvik etmiştir. Brahmanların bakanlık gibi siyasi makamlarda görev yapmaları çok sık görülmüştür.

 

Purushasukta, Rigveda’nın (Hinduizm’in kutsal metinleri) 10. kitabında, farklı kast sistemlerinde Purusha’nın (ruh veya öz) nasıl kurban edildiğini anlatmaktadır. Brahmanlar ağızlarından, Kshatriyalar kollarından, Vaişyalar baldırlarından ve Şudralar ayaklarından kurban edilirdi.

 

Kshatriyalar eskiden çok önemliydiler; ancak günümüzde artık eskisi kadar önemli değiller. Kshatriyaların asıl meslekleri politikadır. Bugün siyasette çıkarcılar çoğunluktadır. Bu çıkarcılar, İslam İmparatorlukları’ndan beri Hindistan’ın kuzeyinde siyasi egemenliklerini sürdürmeyi başarmışlardır. Askeri alanda bile Sihizmi yayabilmişlerdir. Sihler, önemli siyasi mevkiler elde etmişlerdir. (Sihizm, günümüzde Hindistan’ın dini ve siyasi hayatında hala önemli bir yere sahiptir.)

 

Kshatriya kast sisteminde yer alan grupların çoğu ağırlıklı olarak Hindistan’ın kuzeyindedirler. Bir arazi sahibi olmak onlarda güç faktörü olarak sayılmaktadır. Örneğin; Hindistan’ın kuzeyinde yaşayan Rajputlar, Kshatriya kast sistemini oluşturmuşlardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hindistan’da kast sistemi; (III)

 

Jatiler; Varnalar, yüzlerce Jati’lere ayrılır. Jati kavramı “jan” sözcüğünden türetilmiştir. “Doğuş” anlamına gelmektedir. Bu, Jati kavramının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu da geniş aile ya da kabile olarak anlaşılabilir. Jati’ler, kast sisteminin sosyal ve aile boyutudur.

 

Birey, kast içindeki statüsüne doğuştan sahip olur. Bu statüyü değiştirmesi mümkün değildir. Jati’ler, hem profesyonel hem de etnik, sosyoekonomik ve kültürel farklılaşma için çalışmaktadır. Özel, ortak, ahlaki normlar aracılığıyla bir etnik grubunu birleştirirler. Eskiden bu kavramla sıkı bir evlilik düzeni ilişkiliydi, bu nedenle de diğer Jati’lere karşı göreceli olarak güçlü dışlama ve sınırlandırmalar söz konusu edilmekteydi.

 

Bir Hindu’nun hangi sınıfa ait olduğu öğrenilmek istendiğinde, Hintçede Jati, İngilizcede toplum kavramına göre sorulur. Kötü çağrışımlar yaptığından dolayı kast olarak asla sorulmaz.

Kast sisteminin günümüzde hala birlikte yaşam biçimi olarak yayılmasını isteyen Ortodoks Hinduların yanı sıra, eski sistemle ayrıcalıkları ve sömürgeciliği yasallaştırmak isteyenler de sıkı kast sisteminin üstesinden gelmek için çağrıda bulunmuşlardır. Bugün birçok Hindu, sıkı kast sistemine karşıdır.

 

Kutsal metinleri (Veda’lar) korumak;

Bazı Brahmanlar, kendilerini "saf soy“, diğerlerini de „karışık“ olarak kabul ederler. Her iki Varna, Hindistan nüfusunun yaklaşık %10’unu oluşturmaktadır. Kutsal Hint yazılarına (Veda’lar) göre; Brahmanlar üst kastta yer alırlar. Kutsal yazıları bilmek ve paylaşma ayrıcalığına sahip olmak Varnaların geri kalan kısmı için çok önemli bir ölçüttü. Kutsal metinleri korumayı sadece görevleri olarak görmüyorlardı. Aynı zamanda bu bilgileri aktarmak onların ayrıcalıklı olduklarını gösteriyordu. Bunda reenkarnasyon öğretisinin etkisi çok büyüktü. Reenkarnasyon öğretisine göre; ruhlar daha önceki yaşamlarından dolayı ya ödüllendirilecekler ya da cezalandırılacaklardı.

 

Mesleki sınıflandırmalar;

Jati’lerde ilk mesleki sınıflandırmalar hemen hemen bugünkü gibiydi: Günümüzde herkes her mesleği yapabilir. Ancak Brahmanların bir kısmı rahip olabilir. Bununla birlikte en iyi restoranlarda aranılan aşçı Brahmanlar da vardır; çünkü bugün hala alt kast aşçıların hazırladığı yemekleri bazı üst kastlar yemezler. Buna karşılık, geleneksel işlerin, hatta rahipliğin diğer kast üyeleri tarafından yapılması bugün giderek artan bir durumdur. Kshatriya’ların sadece birkaçı askerdir. Hindistan’ın büyük milli lideri, Hindistan’ı bağımsızlığına kavuşturan Mahatma Gandhi ve büyük dini lider Swami Vivekananda Vaişya’lardı. (Vaişya’lar; tüccarlar, toprak sahipleri ve çiftçilerin oluşturduğu bir tabakadır.)

Evlilik; Jati’ler, sadece meslekte değil, sosyal ve etnik alanlarda da tek başlarına hareket etmezler. Bu durum, Hindistan’da bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Hint web sitelerinde eş aramaları oldukça yaygındır. Bu arama, kast kriterlerine göre yapılmaktadır. Modern Hindistan’da aşk evliliğine doğru bir eğilim vardır ve kast engellerinin üstesinden gelen evlilikler gerçekleştirilmiştir. Ancak geleneksel kurallar hala önemini kaybetmemiştir. n

 

Saflık ve kirlilik; Farklı Jatiler arasında saflık ve kirlilik kavramları önemlidir. Sınıflandırmada bunlar göz önünde tutulur. Özellikle Brahmanlar ve rahipler “saf” olarak bilinir. Bulaşıkçılık, berberlik ve çöp toplama gibi kirli işleri yapanlar da “kirli” olarak değerlendirilirler. Saf tabaka kendilerini mümkün olduğunca kirli tabakadan uzak tutmaya çalışır. Bu bağlamda fiziksel temizlik ve kirlilik de önemli bir ölçüttür. Bu nedenle dokunulmazların tapınaklara girmeleri bugün hala yasaktır. Ancak bu ayrımı, sadece kırsal bölgelerde görmek mümkündür. Çünkü kentlerde, kast üyeleri kendi adlarıyla birlikte kastının adını da söylerler. Bu ayrım, dünyanın her yerinde olduğu gibi ekonomik statüye göre yapılmaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hindistan’da kast sistemi; (IV)

 

Dokunulmazlar (Parya’lar); Parya’lar, kast sistemine dâhil edilmezler. “Dokunulmazlar” olarak adlandırılırlar. (İnsanlığın en aşağı tabakasında yer alırlar) Hindistan’da 3000’nin üzerinde Parya yaşamaktadır.

 

Dokunulmazlara, Harijan’lar da denmektedir. Harijan kavramı, Hindistan’ın büyük milli lideri Mahatma Gandhi’nin soyundan gelenler için kullanılır. “Tanrı’nın çocukları” ya da “Vişnu-doğumlu” anlamına gelmektedir. (Vişnu: Hinduizm’de Tanrı’nın bir şeklidir.) Hindistan’ın ilk Adalet Bakanı B.R. Ambedkar tarafından kast sistemine karşı Neobudizm hareketi başlatılmıştır. “Dalitlerin” (dokunulmazların) hareketidir (Dalit, zulüm ve baskıya karşı gösterilen köklü bir tepkidir). Neobudizm’in üyelerinin çoğu dokunulmazların eski üyelerindendir.

Hindistan’da Müslümanlık; Hıristiyan ve Müslüman Hintlilerde de, örneğin Hindistan’ın güneybatısında yer alan Kerala’da, kast sistemi bilinci hâkimdir. Hindu kast sisteminden etkilenmişlerdir.

 

Müslüman kastlar Hintli Müslümanlarda dört ana kast şu şekilde oluşmaktadır:

  1. Şeyhler
  2. Hükümdarlar
  3. Beg’ler
  4. Halifeler

 

#####################

 

Sri Lanka;

Sri Lanka’da iki büyük etnik grup vardır. Bu gruplar Tamil ve Sinhala gibi adlarla anılmaktadır. Ne Budizm’de ne de Hinduizm’de kast sistemi dinen meşrudur. Ancak kast sistemine karşı açık bir tepki yoktur. Jataka’larda (Buda’nın hayatını anlatan kutsal yazılar) kast sisteminin eski ruhunu yansıtan ayrıntılı bölümler

 

###################

Bali;

Bali’de tüm insanların doğuştan dört ana kasta ayrıldığını savunan Varna sistemi hâkimdir. Buna rağmen Bali’de Hint kast sistemi farklıdı. göç efsaneleri, sosyal statü bakımından önemli bir rol oynamaktadır. Hindistanlı Jati’lerin bir ucunu da Dadya’lar oluşturur. Dadya’lar, unvanları olan gruplardır. Bu unvanlara sahip olanlar, Hindistan’dakinin aksine hiçbir meslekle ilgilenmezler. Bir unvan grubunun statüsü, törenlerle bildirilir. Bali’de Dokunulmazlar yoktur. Birlikte hareket etme konuları, örneğin birlikte yemek yeme, oldukça azdır. Bu durum sadece üst kastlar arasında gerçekleşmektedir.

 

 

#####################

 

Kaynakça;

  1. S. Radhakrishnan: Die Bhagavadgita R. Löwit Verlag, Wiesbaden
  2. T. R. Chopra, Artikel Lexikon der Religionen, HERDER/SPEKTRUM
  3. James Scott: Dominance and the Arts of Resistance, Yale University Press, 1990, S. 117
  4. AIIMS apartheid, cricket to class in The Telegraph India von 7. Mai 2007
  5. Purushottam Agrawal: Indien - Quoten für Unberührbare, Le Monde diplomatique (vom 11. Mai 2007)
  6. Offizieller Report, Kap. 9, S. 140
  7. http://www.katholisc...ent-diskutiert/
  8. http://www.britannic...Christian-caste
  9. Seite 140 - Report der „ Nationalen Kommission für religiöse und sprachliche Minderheiten“
  10. http://www.britannic...8/Islamic-caste

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mülk Sistemi Nedir, Ne Demektir?

 

Mülkler, Avrupa feodalizminin bir parçasıdır; ancak bundan başka birçok geleneksel uygarlıkta da bulunmaktadır.

 

Feodal mülkler, birbirine karşı bir bölümünün yasalarla belirlendiği farklı hak ve yükümlülükleri olan tabakalardan oluşan bir sistemdir. Avrupa'da en yüksek mülk, aristokrasi ve soylu toprak beyliğinden oluşmaktaydı. Daha düşük bir statüye sahip olan; ancak belirli nitelikteki çeşitli ayrıcalıkları olan din adamlığı, bir başka mülkü oluşturmaktaydı. "Üçüncü mülk" olarak adlandırılır olanlar da "ortakçılar"dır. Bunlar; serfler, özgür köylüler, tüccarlar ve zanaatkarlardan oluşmaktadır.

 

Mülk sahipleri, kasttakinin aksine bir dereceye kadar evliliklere ve bireysel akışkanlığa izin vermektedir. Mesela tüccarlar ünvan satın alıp statülerini yükseltebilmekte; ya da kral, herhangi bir "ortakçı"ya hizmetleri karşılığında şövalyelik gibi ünvanlar verebilmektedir. Yani mülk sisteminde, sınıflar arası geçirgenlik çok rahat olmasa da mevcuttur.

 

Mülkler geçmişte, doğuştan gelen soyluluğa dayanan bir geleneksel aristokrasinin bulunduğu yerlerde ortaya çıkmışlardır. Orta çağ Avrupa'sı gibi feodal sistemlerde, mülkler yerel malikane topluluğuyla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Bunlar ulusal değil, yerel bir tabakalaşma sistemi oluşturmaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sınıf Sistemi Nedir, Ne Demektir?

 

Sınıf sistemleri; kölelik, kast ve mülkten birçok bakımdan farklılıklar göstermektedir. Sınıf sisteminin, bu diğer üç tabakalaşma modelinden farklarını, temelde dört ana başlığa ayırabiliriz:

 

1. Sınıflar, yasal ya da dinsel emirlerle kurulmazlar. Bu sebeple sınıf sistemi, daha akışkan bir yapıya sahiptir. Bu sistemde ayrıca sınıflar arasındaki farklılıklar da açık bir biçimde belli değildir.

 

2. Hiçbir birey, içinde bulunduğu sınıfa "doğuştan mensup" değildir. Bireyler kendi sınıflarını, kısmen elde edilmiş nitelikler tabanında belirleme hakkında sahiplerdir.

 

3. Sınıflar, toplumlar gruplar arasındaki ekonomik farklılıklarla temellenirler. Yani sınıf sisteminin kendini diğerlerinden ayırt eden özelliği, temelinde ekonominin bulunmasıdır.

 

4. Sınıf sistemleri, esas olarak kişisel olmayan türden büyük ölçekli bağlantılarla işler. Mesela belirli meslek grupları, daha yüksek ücretlerle çalışırlar. Bu da bireyi değil, o meslek grubunu bağlar. Yani farklılıkların temelinde kişisel özelliklerden çok ekonomik koşulların önemi vardır.

 

 

Toplumsal sınıf;

Toplumsal sınıf toplumlar veya kültürler içindeki bireyler veya gruplar arasında hiyerarşik farklılığı (veya katmanlaşmayı) ifade etmektedir. Genellikle bireyler sınıf içinde ekonomik konumlarına ve katmanlaşma sistemi içinde benzer siyasi ve ekonomik ilgilerine göre gruplaşmaktadırlar.

 

Çoğu toplum, özellikle ulus devletlerin toplumsal sınıflaşma özelliği gösterdiği görülmektedir.[1]. Ancak sınıf evrensel bir görüngü değildir. Birçok avcı-toplayıcı toplumda toplumsal sınıf yoktur, sıklıkla sürekli liderleri olmaz ve toplum üyelerini hiyerarşik güç yapıları içinde bölmekten kaçınırlar.[2]

 

Dipnot;

  1. Habermas, J. (2006). "the European Nation State - Its Achievments and Its Limits. On the Past and Future Sovereignty and Citizenship", in G. Balakrishan (ed.) Mapping the Nation. London: Vernon. 281 - 294
  2. Gowdy, John (2006) "Hunter-gatherers and the mythology of the market," in Richard B. Lee and Richard H. Daly (eds.), The Cambridge Encyclopedia of Hunters and Gatherers, pp.391-394. New York: Cambridge University Press

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam'da kölelik;

İslamiyet'ten önce de Arap Yarımadası'nda yüzyıllardır mevcut olan kölelik sisteminin şekli İslamiyet'in varolması ile daha çok askeri ve dini bir boyut kazanmıştır.

 

İslamiyet köleliği yasaklamamıştır. Bununla beraber köle edinmeyi zorlaştırmış ve kölelerin azad edilmesini teşvik etmiştir. Örneğin kazara bir müslümanı öldüren kimsenin müslüman bir köle azad etmesi emredilmiştir. Yalan yere yemin edenlere on yoksulu yedirip giydirmek veya bir köle azad etmek emredilmiştir. Buna gücü yetmeyenin ise 3 gün oruç tutması gereklidir. Ayrıca Muhammed bir hadisinde şöyle demiştir: "Kim kölesini döverse, onun cezası kölesini âzad etmekle yerine getirilir.. Ayrıca Sahibinden çocuğu olan bir köle, sahibinin ölümü ile özgür duruma gelir.

 

İslam'la birlikte borç veya zaruret nedeniyle birini köleleştirmek ortadan kalkmış, kölelik edinme yöntemleri sadece savaşa indirgenmiştir.

 

 

Vurgulamak istedigim birkacsey var ;

islamiyet koleligin ozunu tarif eder ;

calisip uretmeyen,hayirlarda yarismayan bir zihniyet gelistiren zamanla edilgen bir hale gelir ve bu da

insanlara deger vermeyen odaklarin herdaim mevcut olmasi dolayisi ile potansiyel bir tehlikedir ..

 

islamiyet koleligi tamamen ortadan kaldiran kaldirmistir ;

 

ustunluk irk ya da soyca degil ;takva iledir (ayet)

 

kolelere dinde 'elinizin altindakiler' diye hitap edilir

 

bugun bir futbolcu imzaladigi sozlesme ile kulubunun ne kadar kolesi ile

dinde de o kadar kolesidir

 

yani bizim dinimizde ..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.