Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kadın ve Hayat


tülvent

Önerilen İletiler

kadinn.png

 

Ben bir kadınım;

 

Doğduğumda aileme çocuk sahibi olmanın mutluluğunu yaşatmak dışında soy devam ettirebilme yeteneği taşımadığımdan çoğu zaman evlattan sayılmayan...

 

Ben bir kadınım; okulda ağabeylerime '' kaç kardeşsiniz? ''sorusu sorulduğunda, '' iki kardeşiz bir de kız var '' yanıtı verdiren.

 

Ben bir kadınım; ilk oyuncağı bebek olan; çünkü büyüdüğünde en önemli işi çocuk doğurup bakmak olacak olan...

 

Ben bir kadınım; biraz haylaz ve hırçınsam 'erkek Fatma' diye anılan...

 

Ben bir kadınım; '' uslu ol, hanım hanımcık dur, fingirdeme! '' sözlerini pek küçücükken duymaya başlayan...

 

Ben bir kadınım; ev içi işleri yapmayı öğrenerek geçirdiğim çocukluğum yüzünden, aslında gelişebilecek bir çok yeteneğimi açığa çıkarma fırsatı bulamayan...

 

Ben bir kadınım; '' okumasına ne gerek var, zaten evlenecek o '' denilen. Ne kadar okuyacağına bile evin erkeği tarafından karar verilen...

 

Ben bir kadınım; törelerin zincirinden hala kendini kurtaramayan... Hala töre cinayetlerine kurban giden... İşlenen cinayette hem kurban hem de suçlu olan...

 

Ben bir kadınım; sokakta saldırıya uğrasam '' o saatte orada ne işi vardı? '' denilen...

 

 

Ben bir kadınım; aynı emeği harcadığım bir erkekten çok daha az kazanan... Ev içinde harcadığı emek ise; hiçe sayılan...

 

Ben bir kadınım; her başarılı erkeğin arkasında duran... Bir türlü kendi başarılarıyla anılamayan... O başarılı erkek için hiç durmadan çalışan...

 

Ben bir kadınım; bana dayatılan güzellik anlayışları içinde çırpınan...

 

Bu çırpınış sırasında bir anda metalaştırılan.

 

Ben bir kadınım; doğduğunda babasına, evlendiğinde kocasına ait olan...

 

Evet ben bir kadınım; gelecek güzel günlere gebe... İçinde taşıdığı umudu yarınlara sunmaya hazır...

 

Karların arasından boynunu uzatan çiğdemlerle galanthusların naifliğini ve bu görüntünün altındaki inanılmaz direngenliği taşıyan...

 

Kimsenin olmayan, kimseye sahip olma telaşı da taşımayan...

 

Hayatını kendi ellerine almak isteyen... Sunulan kandırmaca haklarla yetinmeyecek olan.

Ben bir kadınım; umudum ben...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayat, Bir Kız Çocuğuna Nasıl Anlatılmalı?

 

Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, ´Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum´ dedi. Sorusu kolaydı, ama yanıtı zordu. Akıl vermesi basitti, ama uygulaması karmaşıktı...Anlatmaya başladım:

 

"Annelik uzun zaman alan ve günün yirmi dört saati devam eden adı ´insan yetiştirmek´ olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Eğer çocuğuna zaman ayırırsan karşılığını da alırsın. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın çünkü.

 

Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, acı çekmeden olgunlaşamayacağını...

 

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini… Çünkü bir adım sonrasında görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu öğret.

 

Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu…

 

Kıskanmamayı öğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevinçleri paylaşmayı, içinden ´neden, ben değil de o ?´ demeden...

 

Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tüketebileceğini, tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.

 

Kitaplardan keyif almasını…

 

Ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmeyi öğret ona.

 

Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver. Sıkılmayı öğret ona, sıkılıp da kendini yönlendirmeyi bulmasını...

 

Doğaya götür onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla.

 

Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu öğrenmemiş diğer sevgililerin aksine...

 

Şartlar çok zor olsa da yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. Alın terine saygıyı öğret ona.

 

Aşk acısı çekmenin hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret. Kendi doğruları üzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı...

 

Bunun başkalarını dinlememek değil, söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret. Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat.

 

Hayatı sorgulamayı...

 

Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret.

 

Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret ve haklıyken dik durmasını...

 

Günün birinde yaptıkları değil, yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.

 

Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, çay içmekten keyif almayı...

 

´İstemiyorum´,´hayır´ demeyi öğret ona, istediğinde ise ´istiyorum´ demeyi.

 

Sevdiğinde ise´seni seviyorum´ diyebilmeyi öğret ona. Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. Temiz kokmasını...

 

Sorgusuz sevmeyi... El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı... Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona.

 

Müziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını….

 

İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret, ama en çok da kendini sevmesini öğret. Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini...

 

Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini... Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını... Hayatta her şeyden çok, kendisinin önemli olduğunu öğret ona.

 

Aylin Kotil

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Kadınlığını Keşfedememiş Kadınlar!

 

Kadın cinsiyetinde doğmuş olmak, sizi gerçek bir kadın yapmaz. Kadınlık, sadece cinsiyetle belirlenmiş bir var oluş değildir. İsminizin, kimliğinizin, alışkanlıklarınızın, sevdiklerinizin bile önünde büyük bir etiket gibi durur kadınlığınız.

 

Sokağa çıkıp su gibi akan kalabalık insanları seyrederim bazen, içlerinde dikkat çeken, ayrılanlar olur. Onları, diğer insanlardan ayıran tavır bence kim ve ne olduklarının farkında olmaları; var oluşlarını, bu dünyada bulunma sebeplerini çözmüş, hayata bir değer katmak için uğraşan kişiler olmalarından kaynaklanır.

 

Kadına verilmiş en büyük hediye doğurganlıktır. Doğurganlık, yaratmak nasıl bir mucizedir ki, kadına tanrısallık katar. Bu özelliğini fark etmeyen kadın, kendi ruhunu sıradanlaştırır. Kadının, varlığını keşfetmesi için mutlaka doğurganlığını kullanmış olması, anne olmuş olması da gerekmez üstelik. Sahip olduğu değeri algılamak, kadını özel kılar. Bu tanrısal özelliği, yaşamın her alanında kullanarak da içindeki mücevheri doğru işleyebilir.

 

Bir kadın, var oluşunun ne kadar özel bir donanımla süslendiğini, nefes aldığı sürece üstüne ekleyebildiği her güzelliğin, çevresine güneş gibi doğacağını algıladığında, yaşamın ona getirecekleri de bambaşka olacaktır. Ancak tüm bu zenginliği yanlış yönde kullananlar, önce içlerindeki o muhteşem varlığı, ardından da bütün deneyimlerini, eziyet verici bir tecrübeden öteye taşıyamayacaklardır.

 

Kadın olmanın ve daha önemlisi, kadın kalabilmenin, üstelik tüm medya ve sosyal düzen tarafından tersi aklımıza aşılanırken, kolay olduğunu söyleyemem. Hiçbir zafer kayıpsız ve mücadelesiz kazanılamaz. Bunu başarmak, sahip olduklarından keyif almak için, elbette uzun ve yorucu bir serüvenin içinden geçmek, ruhun süzgecinden kalan tortuları öze karıştırmadan varlığını koruyabilmek, o kadını özel kılacaktır.

 

Kirletmeden, gerçekliğinden uzaklaşmadan, saf ruhunu koruyan, kadınlığına kendi içinden bakabilen, bütün yozlaşmalara karşı koyabilen ve hepsini doğru dengelerle benliğine sindirip, yaşamıyla çevresine de örnek teşkil eden kadınlar; bir topluluğun içinde mutlaka fark edilir ve bireysellikleriyle ışıldarlar.

 

Kadın olmanın zorluklarını anlatan tüm sosyal bakış açısına katılmakla birlikte, söylemek istediğim şudur ki, diğer tüm oluşumlar aynı zamanda insan olmanın da nedenselliği ile ortaya çıkar; oysa kadın kalmak ve kendini keşfetmek daha büyük bir farkındalıktır. Her kadın, içindeki tanrısal güçle tanışmalı ve onu yaşadığı sürece en iyi şekilde kullanmanın yolunu bulmalıdır. Ancak o zaman, gerçekten kadın olmanın lezzetini yaşayabilecektir.

 

Alıntı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ağlamayı Unutmuş Kadınlar!

 

30’lu yaşların ortalarını geçmiş, özgür ve ayakları üstünde duran kadınlar, sahip olduklarına sıkı sıkı bağlanırlar. Onları elde etmek için çok acı çektiklerinden olmalı…

 

Bir erkeğin baskısını taşımaya, ona muhtaç olmaya dayanamazlar. Aslında hepsinin içinde, kurtarılmayı bekleyen bir genç kız yaşar ancak bunu kendilerine bile itiraf etmekte zorlanırlar.

 

Özgür ve başarılı kadın imajımızı korumak için, bazen kadın yanımızdan ödün veririz. Yaşamın ağır sorumlulukları altında ezilip gitmemek, biraz da bu duruşa bağlıdır. Erkekleşiriz! Dik durmak, her olayın altından tek başına kalkabilmek, acil durumlarda soğukkanlı olmayı başarmak ve bütün kararları yalnız almak gibi sorumluluklarımız var.

 

Aslına bakarsanız, hepimizin için pek çok kadın yaşıyor. Dışarıya gösterdiğimiz yüzümüz olan kadın, gerçekten güvendiğimiz ve sevildiğimiz bir adamın yanında ortaya çıkan kadın, iş yerindeki sert ve otoriter kadın, ailemizle birlikteyken ortaya çıkan kadın, bu kadınların hepsi içimizde var. Fakat hayatın getirdikleri yüzünden bazen birkaçını geri plana itmek zorunda kalıyoruz.

 

Bence bilinçaltında kandırılmak korkusu yatıyor. Hele bir de, aşkın bıraktığı yaralar arasında ihanet varsa, bu korku daha da perçinleniyor. Birisinin bizi aptal yerine koymasındansa, yalnızlığı tercih ediyoruz.

 

Bu noktaya da boşuna gelinmiyor aslında. Bu tarz kadınların hayat hikayelerine şöyle bir göz atsanız, hepsinde büyük ve ağır darbeler fark edersiniz. Kabuk bağlamış yaraların, gece yarılarında kan sızdırdığı kalpler, kendinden bile kaçmayı becerir.

Bu kadınları ağlarken zor görürüsünüz. Gözyaşlarını saklamayı, gururla eş tutan kadınlar; öyle bir gün gelir ki, ağlamayı da unuturlar.

 

Bir kadın, aslında çok kadındır. Dışarıya hangi maskeyle çıkmış olursa olsun, içinde hem küçük bir kız çocuğu, hem seksi bir kadın uyuyordur. Baktığınız kadında ne görebildiğiniz, sizin yeteneğinizdir. Bir kadını anlamak, sahip olmak ve onu yaşayabilmek için, öncelikle duvarın arkasına bakmayı öğrenmiş olmanız gerekir.

 

Bizler, yani ağlamayı unutmuş kadınlar; içimizde büyük sevdalar biriktiririz.

 

İsteriz ki, bir prens gelsin, üstümüze yığılmış tozu toprağı silkeleyip, ışıldayan kalbimizi ortaya çıkarsın. O zaman herkesten fazla ve büyük severiz.

 

İşte o zaman aşk nasıl yaşanır, nasıl sevilir, kadın olmak nasıl olur gösteririz, ama ne o prens gelir ne de biz gelenin prens olduğunu anlayacak kadar güven duyup, el uzatabiliriz…

 

 

Bir Kadının Kaleminden...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Akşam annemle babam televizyon seyrediyorlardı.

Annem, 'Geç oldu,'dedi, 'zaten yorgunum, ben yatıyorum.'

...

 

Annem kalktı, mutfağa gitti.

Çerez-meyve tabaklarını çalkaladı kaldırdı.

Sabaha hazır olsun diye çaydanlığı doldurdu, demliğe çay koydu.

Şekerliğe baktı,dibinde az kalmış, üstüne ekledi.

Kahvaltı için buzluktan ekmek çıkardı,akşam yemeği için çözülsün diye de eti aşağıya koydu.

Kahvaltı masasını hazırlamak için masanın üstündekileri topladı.

Telefonu şarja koydu,telefon defterini kapatıp yerine koydu.

Sonra çamaşır makinesinden ıslak çamaşırları çıkarıp astı ve makineyi tekrar doldurdu.

Banyodaki çöp sepetini boşalttı.

Islak bir havluyu kurusun diye duş perdesinin borusuna astı.

Bir gömlek ütüledi, kopuk düğmesini dikti. Çiçekleri suladı.

Esneyerek gerindi ve yatak odasının yolunu tuttu. Çalışma masasının yanından geçerken durdu, öğretmene tezkere yazdı, okul gezisi için para sayıp ayırdı, eğildi, sandalyenin altına girmiş ders kitabını aldı,

masanın üstüne koydu.

Kek tarifleri defterini çıkardı, arkadaşına söz verdiği tarifi bir kağıda yazdı, çantasına koydu. Bakkaldan alınacakları not etti, notu da çantasına koydu.

Sonra gitti, 3'ü 1 arada temizleme losyonuyla yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı.

Gece kremini ve kırışık önleyici nemlendiricisini sürdü. Tırnaklarına baktı, törpüledi.

...

 

İçeriden 'sen yatmaya gitmemiş mıydın' diye seslenen babama 'şimdi gidiyorum' deyip köpeğin su kabını doldurdu.

Kapıları pencereleri kontrol etti, holdeki lambayı yaktı. Kardeşimin odasına gitti, oğlan uyumuş, lambasını söndürdü, bilgisayarını kapattı, gömleğini astı, yerdeki kirli çorapları toplayıp sepete attı.

 

Bana geldi,'haydi yat artık, biraz da yarın çalışırsın,' dedi.

Kendi odasına gitti, saati kurdu, ertesi gün giyeceklerini hazırladı.6 maddelik acil işler listesine 3 madde daha ekledi. Kendi kendine iyi geceler diledi, hayallerinin gerçekleştiğini gözünün önüne getirdi.

...

 

İşte o sırada babam televizyonu kapattı, ortaya öylece bir 'ben yatıyorum' dedi ve gitti yattı.

 

 

Alıntı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.