Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ÖLÜM VE SONRASI SORULAR VE CEVAPLAR 1 - 2 - 3


bursercan

Önerilen İletiler

ÖLÜM VE SONRASI SORULAR VE CEVAPLAR-1

 

SORU 1)İnsanlar mahşerde Allahın huzurunda toplandıkları zaman öldükleri andaki halleriyle mi yoksa belli bir yaştaki halleriyle mi çıkacaklar?

 

CEVAP 1)

Bazı rivayetlerde insanın ahirette 33 yaşında olacağı bildirilmiştir. Ancak bu yaş ifadesi dünyanın yaşına göre değildir. Yani, nasıl bu dünyada insan en mükemmel yaş olarak bu dönemde bulunur. Onun gibi insan cennette, olması gereken en mükemmel durumda bulunacak demektir. Yoksa oraları buralarla değerlendirmek değildir.

 

İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse de öyle dirilir. Bu nedenle insanların dünyada işledikleri günahlara göre dirileceğini bildiren rivayetler vardır. Herkes kim olduğunu bilecek ancak günahının durumuna göre farklı olacaktır.

 

Nasıl ki birbirine benzeyen tohumlar toprağa atıldığı zaman toprağın üzerinde şekli,tadı ve görüntüsü farklı olduğu gibi, haşirde insanların yeniden dirilmesi de bunun gibi olacaktır. Kimisi fevkalade mükemmel ve güzel iken kimisi de son derece kötü olacaktır.

 

 

SORU 2)İnsanlar mahşerde birbirirlerini tanıyacaklar mı?

 

CEVAP 2)

Rasulullah (sav) Efendimiz: “Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel yapın.” ( Ebu Davud, Edeb 69) buyurarak her insanın kendi ismiyle, resmiyle ve özellikleriyle dirileceğini bildiriyor. Bu nedenle cennete giden aile vaya dostlar her zaman beraber olacaklar ve asla ayrılık olmayacaktır. Peygamber efendimiz bir diğer hadislerinde "Kişi sevdiğiyle beraber olacaktır" demiştir. Cehenneme gidenlerin bazıları hücre hapsinde olacağı için arkadaşlarını göremeyebilir.

İnşallah bu dünyada arzu ettiğimiz her şeyin en mükemmelini cennete layık olacak şekilde orada bulacağız.

 

Ruhların bir sandığa kilitlenmesi diye bir durum söz konusu değildir. Bazı mübarek insanlar ölmüş insan ruhlarıyla konuşabilirler. Ancak ruhlarla konuşuyoruz diyen bazı insanların cinlerle konuştuğu bilinmektedir. Bu nedenle ruhlarla konuşuyorum diyen herkese inanmayınız.

 

Ölüm yokluk değildir. Daha güzel bir alemin kapısıdır. Nasıl ki, toprak altına giren bir çekirdek, görünüşte ölüyor, çürüyor ve yok oluyor. Fakat gerçekte daha güzel bir hayata geçiş yapıyor. Çekirdek hayatından ağaçlık hayatına geçiyor.

 

Aynen bunun gibi, ölen bir insan da görünüşte toprağa giriyor, çürüyor ama geçekte berzah ve kabir aleminde daha mükemmel bir hayata kavuşuyor.

 

Beden ile ruh, ampul ile elektrik gibidir. Ampul kırılınca elektrik yok olmuyor ve var olmaya devam ediyor. Biz onu görmesek te inanıyoruz ki, elektrik hala mevcuttur. Aynen bunun gibi, insan ölmekle ruh vücuttan çıkıyor. Fakat var olmaya devam ediyor. Cenab-ı Allah Ruh’a münasip daha güzel bir elbise giydirerek, kabir aleminde yaşamını devam ettiriyor.

 

Bu sebeple Peygamberimiz, “Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yada Cehennem çukurlarından bir çukurdur.” buyurarak, kabir hayatının varlığını ve nasıl olacağını bize haber veriyor.

 

İmanlı bir insan iyileşmeyen bir hastalıktan ölürse şehittir. Böyle şehitlere manevi şehit diyoruz. Şehitler ise kabir hayatında serbest dolaşırlar. Kendilerinin öldüğünü bilmezler. Sanki yaşadıklarını zannederler. Sadece daha mükemmel bir hayat yaşadıklarını bilirler. Peygamberimiz, “Şehit ölüm acısını hissetmez.” buyurur.

 

Kur’an-ı Kerim de şehitlerin ölmediği bildirilir. Yani kendilerinin öldüğünün farkında değillerdir. Mesela iki adam düşünün. Rüyada çok güzel bir bahçede beraber bulunuyorlar. Biri rüya olduğunu bilir. Diğeri ise rüya olduğunun farkında değil. Hangisi daha mükemmel lezzet alır? Elbetteki rüya olduğunu bilmeyen. Rüya olduğunu bilen, şimdi uyanırsam şu lezzet kaçacak diye düşünür. Diğeri ise tam ve gerçek lezzet alır.

 

İşte normal ölüler, öldüklerinin farkında olduğu için lezzetleri eksiktir. Halbuki şehitler öldüklerini bilmediğinden aldıkları lezzet tamdır.

İmanlı ölen ve kabir azabı görmeyen insanların ruhları serbest dolaşır. Bu sebeple pek çok yere gidip gelebilirler. Bir anda çok yerde bulunabilirler. Aramızda dolaşmaları mümkündür. Hatta şehitlerin efendisi Hz. Hamza pek çok insana yardım bile etmiştir, ve halada yardım ettiği insanlar vardır.

 

Ruhlar aleminden anne karnına gelen insanlar, oradan dünyaya doğarlar. Burada buluşup görüşürler. Aynen bunun gibi bu dünyadaki insanlar da, ölüm ile öbür tarafa doğarlar ve orada dolaşırlar. Nasıl ki buradan öbür tarafa gideni uğurluyoruz. Kabir tarafından da buradan gidenleri karşılayanlar var. İnşallah bizleri de başta Peygamberimiz olmak üzere, bütün sevdiklerimiz orada karşılarlar. Yeter ki bizler Allah’a gerçek kul olalım.

 

Yeni doğan çocuğu burada karşıladığımız gibi, buradan öbür tarafa giden bizleri de inşallah dostlarımız karşılayacaktır. Bunun şartı Allah’a iman, O’na ve Peygamberine uymak ve iman ile ölmektir.

 

SORU 3) Ölen kişi gideceği yeri görür mü? Cehennemlikse cesedinin insanların omuzlarında ağırlaşacağı doğru mu?

 

CEVAP 3)

Ölen kişi ölmeden önce gideceği yeri gördüğüne dair rivayetler vardır. Ancak bundan dolayı cesedinin ağırlaşacağına dair bir bilgi bilmiyoruz.

 

İnsanlar ölürken yanında bulunanları güçlükle tanır ve bazen de hiç tanıyamaz. Bunun sebebi ölüm anındaki insanın akli kuvvetinin zayıflaması olduğu sanılıyorsa da, o değildir. Belki hayattakilerin katiyen anlayamadıkları ve anlayamayacakları bazı şeylerin o durumdaki insana açılması ve onun bütün mevcudiyetinin kendi benliğine çekilmesidir. Ölmek üzere olan hastada görülen ve yanındakiler tarafından anlaşılmayan yüz ifadeleri ve bazı sözler bu deruni hal ile ilgilidir. Yani onun görüp yanındakilerin göremedikleri hal ile ilgilidir.

 

İbn Ebid – Dünyanın tahric ettiğine göre, sahabeden sonra gelen neslin (tabiun) meşhur fakihlerinden olan Ebu Cafer Muhammed b. Ali ölümü anında insana iyi ve kötü amellerinin gösterileceği ve o esnada insanın, iyiliklere yönelip kötülüklerden göz yumacağını söylemiştir. Kıya Süresindeki “O gün insan işlediği ve işlemediği (önden gönderdiği ve tehir ettiği) amellerle uyarılır. (Bütün amelleri kendisine haber verilir.) 1 ayetinin tefsirinde Hasanı Basri’nin şöyle dediğini Suyuti haber vermiştir: “Ölümü anında o kişinin hafaza melekleri iner ve ona hayır ve şer, bütün yaptıkları arz olunur. Bir iyilik görünce sevinerek bakar, ondan gözünü ayırmaz ve yüzü parlar. Bir kötülük görünce de gözünü indirir, bakmak istemez ve yüzünü ekşitir. 2

 

Resulullah (sav) in, ensardan ölüm döşeğindeki bir hastanın yanına varıp, nasıl olduğunu, neler gördüğünü sorması ve adamın da bir beyaz, biri siyah iki şeyin kendisine hazırlandığını söylemesi üzerine Resulullah (sav) hangisinin kendisine yakın olduğunu sorar. Adamın siyahın kendisine daha yakın olduğunu söyleyip kendisine dua etmesini ister. Bu istek üzerine Peygamberimiz (sav) adama dua eder ve adam bu duadan sonra siyahın uzaklaştığını haber verir ki 3 bu da son anda insana amellerinin gösterildiğine delildir. Çünkü adamın gördüğü siyah şey, kötü amelleri, beyaz da iyilikleridir.

 

Bera ibn Azib, Ahzab Süresinin: “Ona (Allaha) kavuşacakları gün onlara (müminlere) sağlık dileği, (her türlü kederden) selamettir. 4 ayeti hakkında şöyle demektedir: “Buradaki selam, ölüm meleğinin, müminin ruhunu kabzedeceği zaman ona verdiği selamdır ki, ölüm meleği ona selamla azabdan eman vermedikçe ruhunu kabzetmez.5 Ölüm meleği insanın ruhunu almaya gelince selam verir, sonra kendisine ahiretteki makamı gösterilir. İnsanlar kabir ve beka alemindeki durumlarını bu andan itibaren idrak ederler ki, Hz. Alinin: “Gideceği yeri bilmeden bir kimsenin bu dünyadan çıkması haramdır.” dediği rivayet edilmiştir.

 

Cabir b. Abdullahtan rivayet edilen bir hadisinde Peygamberimiz (sav) çölde yaşayan Araplardan birisinin Yunus Suresindeki: “Onlar için dünya hayatında da ahirette de müjdeler vardır.” 6 ayetini sorması üzerine, ayetteki ahiret müjdesinden kastın, müminin ölümü anında müjdelenmesi olduğunu belirtmiştir. 7

 

Hz. Ayşe validemizin rivayet ettiği hadisi şeriflerinde ise Peygamberimiz (sav), her kese ölüm zamanında makamının gösterileceğini, makamını görünce müminin Allaha kavuşmayı sevip isteyeceğini; kafirin ise bunu kerih göreceğini haber vermiştir. Peygamberimizin (sav) : “Kim Allaha kavuşmayı isterse (severse) Allah da ona kavuşmayı sever ve kim de Allaha kavuşmayı çirkin görür (hoşlanmazsa) Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” buyurunca Hz. Ayşe: “Ya Resulallah hepimizde ölümü sevmeyiz.” dedi. Buyurdu ki: “O manada değil. Bu, kişinin ölüm zamanındandır ki, müminin can verme anında Allahın rahmeti, rızası ve cenneti ile müjdelendiği zaman Allaha kavuşmayı arzu eder ve Allah da ona kavuşmayı arzu eder. Kafir ise Allahın azabı ve gazabı ile müjdelendiği zaman, Allaha kavuşmaktan ve Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.” 8 Peygamberimiz (sav) yine Hz. Ayşenin rivayet ettiği diğer bir hadislerinde: “Hiçbir Peygamber ruhu cennetteki yerini görünceye kadar kabz olunmaz.” buyurmuştur ki, kendisinin son sözünün “refikul ala” olması da 9 cennetteki makamının kendisine gösterildiğine delildir.

 

Kuranı Kerim de insanların ölüm anında karşılaşacakları lütuf, müjde ve cezaya açık işaretler vardır. Bu, dünya hayatında iken takdim ettikleri amellere göre ve yaptıkları hayır ve şerlere göre olacaktır. “Ama ölüm, mukarrabundan (hayırda ileri geçeceklerinden) ise, artık onun için bir rahatlık, hoş rızık ve Naim Cenneti (nimetleri bitmez bir cennet) vardır.” 10 ayetindeki rahatlığın ölüm anında olacağı bildirilmektedir. “Ama ölü, inkar eden sapıklardan (mükezzibinden) ise ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.” 11 ayetindeki azab da ölüm anındandır ve ahirette de onu Cehennem azabı beklemektedir. 12 Tabiin müfessirlerinden olan Mücahid, Fussilet Süresindeki: “Gerçekten Rabbimiz Allahtır, deyip de sonra sebat gösterenler (ve salih amel işleyenler var ya), onların üzerine (ölüm anında); Korkmayın, mahzun olmayın, va’d olunduğunuz Cennetle müjdelenin, diye melekler inecektir.13 ayetinde bildirilen durumun, ölüm anında olduğunu söylemiştir. 14 Buradaki müjdenin, ölüm anında, kabirde ve kıyamette (ba’ste) korkunca olmak üzere üç yerde olduğunu söyleyen müfessirler vardır. 15

 

İşte bütün bunlar, ölüm anında iyilerden ve kurtuluş ehlinden olan müminlerin melekler tarafından rahmet ve müjdeyle karşılanacaklarının delilidir.

 

Kafirler ve vazifesini tam yapmamış olan müminlerin ise, melekler tarafından ölüm anında azapla müjdelenecekleri ve yerlerini görünce dünyaya dönüşü arzulayacakları Müminun Süresinde haber verilmektedir. 16

 

Böylece ölümü anında kişinin makamını görüp haz veya elem duyması ile nimet ve azapla başlar. 17 Artık o andan itibaren tevbe kapısı kapanır ve makamını gördükten sonra iman bile makbul olmaz. 18 Çünkü imanın değeri, ğayba iman edilmesi sebebiyledir. 19 Kuranı Kerim müminleri överken “ğayba iman edenler” diye vasıflandırmaktadır. Ahiretteki azabı gördükten sonraki iman, ğayba iman olmadığı için makbul değildir. Nitekim Firavn da son anında, boğulurken iman etmek istemiş, ama bu, Allah tarafından kabul edilmemeiştir. 20 Yunus Suresinde de azabı gördükten sonra iman ettik diyenlere imanlarının fayda vermeyeceği açıkça bildirilmektedir. 21

 

Can boğaza gelince yapılan tevbenin kabul edilmeyeceği ayeti kerimede şöyle ifade edilir: “O kimseler ki, kötü işlerde ısrar ederken onlardan birine ölüm gelip de hayattan ümidini kesince: “Ben şimdi tövbe ettim.” der, o kimseler için tövbe yok (tövbeleri makbul değildir). Kafir oldukları halde ölenlere de tövbe yok. İşte biz onlar için ahirette acıklı bir azab hazırlamışızdır.”22 Peygamberimiz de (sav) Abdullah b. Amr’dan rivayet edilen bir hadisinde: “Allah azze ve celle, kulun tövbesini can hulkuma gelmedikçe kabul eder.” buyurmuşlardır.23

 

Son nefesindeki iman yada küfrün makbul olup olmama hususu maturidiyye ile eşariyye arasında ihtilaftır. Ebu Mansur el-Maturidi ve ona tabi olanlar, son deminde kafir olsa bile iman üzere olan, halde mümindir. Veya son deminde imana gelse bile, küfür üzere olan halde kafirdir, deyip insanın son demindeki durumuna değil, hali hayattaki durumuna göre hüküm verilir. Ebul Hasen el – Eşari ve ona tabi olanlar ise hali hayattaki durumun değil son demindeki durumun önemli olduğunu ve kişinin ona göre hüküm giyeceğini savunmaktadırlar. 24

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ÖLÜM VE SONRASI SORULAR VE CEVAPLAR-2

 

SORU 1=Kişi sevdiği ile beraberdir. Sevdiğimiz kişi cennette iyiliklerinin mükafatı olarak bizden daha çok mertebesi derecesi yüksekse bizim derecemiz daha altta ise sevdiğimiz kişi ile nasıl görüşeceğiz?

 

CEVAP 1=Kişi sevdiğiyle aynı makamda gitse veya ayrı makamda gitse de ayrı ayrı yerde olamaları gerekmez. Nitekim bir hadiste “”Kişi sevdiği ile beraberdir.” buyurulmuş. Bu açıdan bakınca Peygamberimizi seven birisi onunla beraber olacaksa bu nasıl olur, diye ayrı bir soru da akla gelebilir.

 

Kuran’ı dinlerken bir Peygamber ile bir medrese talebesi aynı yerde olsalar bile aynı zevki ve lezzeti almayacaklardır. Onların aynı yerde olmaları zevklerinin de aynı derecede olmasını gerektirmiyor. Bu nedenle maddi ve manevi nimetlerin cennete layık olarak bulunduğu ahiret alemlerinde iki dost veya iki eş aynı yerde olsalar bile alacakları lezzet ve keyif aynı olmayacaktır. Beraber olmalarına engel yoktur.

 

Az önce arz ettiğimiz ve konumuzu ilgilendiren Hadisi, Bediüzzaman söyle açıklıyor:

 

“Bir temsil ile, şu ulvî hakikata şöyle bir işaret ederiz ki, meselâ: Gayet güzel ve şaşaalı bir bağda muhteşem bir zât gayet büyük bir ziyafet, gayet müzeyyen bir seyrangâh öyle bir surette ihzar etmiş ki:

 

Kuvve-i zaikanın hissedecek bütün lezaiz-i mat'umatı câmi', kuvve-i bâsıranın hoşuna gidecek bütün mehasini şamil, kuvve-i hayaliyeyi keyiflendirecek bütün garaibi müştemil ve hâkeza.. bütün havass-ı zahire ve bâtınayı okşayacak ve memnun edecek herşeyi içine koymuştur.

 

Şimdi iki dost var. Beraber o ziyafete giderler. Bir locada, bir sofrada oturuyorlar. Fakat birisinin kuvve-i zaikası pek az olduğundan cüz'î zevk alır. Gözü de az görüyor. Kuvve-i şâmmesi yok. Sanayi-i garibeden anlamaz. Hârika şeyleri bilmez. O nüzhetgâhın, binden ve belki milyondan birisini, kabiliyeti nisbetinde ancak zevkederek istifade eder. Diğeri ise bütün zahirî ve bâtınî duyguları, akıl ve kalb ve his ve latifeleri, o derece mükemmel ve o mertebe inkişaf etmiştir ki; o seyrangâhtaki bütün incelikleri, güzellikleri ve letaifi ve garaibi ayrı ayrı hissedip zevkederek, ayrı ayrı lezzet aldığı halde o dost ile omuz omuzadır.

 

Madem bu karmakarışık, elemli ve daracık şu dünyada böyle oluyor. En küçük ile en büyük beraber iken, seradan süreyyaya kadar fark oluyor. Elbette dâr-ı saadet ve ebediyet olan Cennet'te bittarîk-ıl evlâ dost dostu ile beraber iken, herbirisi istidadına göre sofra-i Rahmanürrahîm'den, istidadları derecesinde hisselerini alırlar.

 

Bulundukları cennetler ayrı ayrı da olsa, beraber bulunmalarına mani olmaz. Çünki Cennet'in sekiz tabakası birbirinden yüksek oldukları halde, umumun damı Arş-ı A'zam'dır. Nasılki mahrutî bir dağın etrafında, birbiri içinde, birbirinden yüksek, kaidesinden zirvesine kadar surlu daireler bulunsa; o daireler birbirinin üstündedir fakat birbirinin güneş görmelerine mani olmaz, birbirinden geçebilir, birbirine bakar. Öyle de Cennetler de buna yakın bir tarz ile olduğu, ehadîsin mütenevvi rivayatı işaret ediyor.” (Sözler)

 

SORU 2=Cennet dili Arapça mı olucak acaba? Eğer öyleyse bunu işaret eden ayet ya da bir hadis var mı?

 

CEVAP 2=İmam Münâvî'nin Feyzu'l-Kadîr isimli hadis kitabında İbni Abbas'tan şu mealde bir hadis-i şerif rivayet edilir: "Üç hasletten dolayı Arabı seviniz: Çünkü ben Arabım, Kur'ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur, Cennet ehlinin konuştukları dil Arapça’dır." (1)

 

Arapça, belagat, edebiyat, fesahat ve zenginlik bakımından dünya dillerinin en güzelidir. Aynı zamanda ses, ahenk ve cümle yapısı bakımından da diğer diller arasında apayrı bir yeri vardır. Cenab-ı Hak da kendi kelâmı Kur'ân-ı Kerimi Arap diliyle indirmiştir. Peygamber-i Zîşân (a.s.m.) da zaten bu dili konuşuyordu; kendi milletinin, kavminin dilini...

 

Bu hadis-i şerifi bazı âyetler de tasdik etmekte, desteklemektedir.

 

"Halkı Allah'ın azabından sakındıran peygamberlerden olsun diye onu apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Cebrail getirdi." (2)

 

"Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, amrolunduklarını onlara apaçık anlatsınlar" (3) mealindeki âyet-i kerime de Peygamberimizin kendi kavmi olan Araplara kendi dilleriyle tebliğde bulunduklarını bildirir.

 

Evet, Kur'ân'ın dili, son Peygamber Hazret-i Muham-med Mustafa'nın (a.s.m.) konuştuğu dil Arapça olunca, Cennet dilinin de Arapça olacağı şüphe götürmez bir gerçek olur. Hz. Âdem de yeryüzüne indirilmeden önce Cennette bulunduğu zamanlar Arapça olarak konuşurdu. Ayrıca bu dil Peygamberimizden başka diğer peygamberlerden bazılarının da konuştuğu dildir. Meselâ, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. İsmail, Hz. Salih, Hz. Şuayb Arapça konuşuyorlardı.

 

Ayrıca imam Kastalânî, Hz. Âişe'den "Cennet ehli Mu-hammed Aleyhisselâmın diliyle konuşacaklar" mealinde bir rivayeti zikreder. (4)

 

Cennet dilinin Arapça olduğu yukarıda mealini verdiğimiz hadis-i şerifin ifadesinde ve Hz. Âişe'nin rivayetinde sabit olmakla beraber, Üstad Bediüzzaman Mehtu-bat' ta İmam Âzam'ın bir fetvasının hikmetini izah ederken şöyle bir ifadeye yer verir: "Bir rivayette lisan-ı ehl-i Cennetten sayılan Fârisî lisanı..." (5)

 

Bu beyanla, yukarıdaki ifadeler birarada düşünülürse şöyle bir neticeye varmak herhalde yanlış olmaz: Esas itibariyle Cennet lisanı Arapçadır; fakat Farsça da konuşulabilir. Yani Cenab-ı Hak her iki dili de Cennet lisanı olarak yaratabilir.

 

Hadis-i şerifte "Arabi seviniz" ifadesini mutlak olarak anlamamak lâzımdır. Çünkü Araplar içinde gayrimüslimler olduğu gibi, günümüzde dinsizler de vardır. Onların sadece Arap ırkına mensup olmaları, Arapça konuşmaları onları sevmeye kâfi gelen hususlar değildir. Hadiste yer alan beyandan maksat, Müslüman olan, dinini yaşayan, Resulullahın izinde olan Araplardır. Zaten bunlar din kardeşimizdir. Onları din kardeşimiz olarak sevdiğimiz gibi, ayrıca Kur'ân'ın, Resulullahın ve Cennetin lisanını konuştukları, saff-ı evvel olarak İslâmiyeti yaydıkları, İslâmiyete hizmet ettikleri için de diğer milletlerden farklı olarak bir derece daha fazla sevgiye lâyıktırlar.

 

SORU 3=Cennette Erkeklere şehvani duygularını tatmin etmek için Huriler verileceği ayetlerle sabit. Bayanlarada bu manada (dünyadaki eşlerinden başka) şehvani duygularını tatmin için Gılman isminde erkek hizmetçiler verilecek mi?

 

CEVAP 3=Kur'ân-ı Kerim'in sadece bir âyetinde geçen gılman tâbiri vardır. 52. Sûre olan, Tûr Sûresi 24. âyetinde "Etraflarında, sedeflerinde saklı inciler gibi tertemiz gılmanlar dolaşır". Sözlükte "çocuk, bıyığı yeni terlemiş genç, hizmetçi" anlamına gelen gulâm kelimesinin çoğulu olan gılman, anlaşıldığı kadarıyla, Allah'ın (c.c) mü'min kulları için özel yarattığı ve vazifesi sadece hizmetkârlık olan Cennet gençleridir. Onlar cennet ehline yiyecekler ve içecekler sunarlar ve bu vazifeyi görmekten mutluluk duyarlar.

 

Fani hayatın sona ermesinden sonra ebedî bir saadet başlayacak. Orada Allah'ın rahmeti, lütuf ve ihsanı bütün haşmetiyle tecelli edecektir. İşte bu ebedî saadetin ve sonsuz nimet ve güzelliklerin merkezi Cennettir. Cennet hem mü'min erkeklerin, hem de mü'min kadınların nimetler içinde yüzdüğü bir mekândır. Yani Cennetin nimetlerinden erkekler kadar kadınlar da istifade edecek, bütün nimet ve ihsanlar her iki cinse de verilecektir.

 

Cennet ve Cennetlikler en güzel ve tatlı bir şekilde Kur'ân'da anlatılır. Çoğu yerde mü'min erkeklerle birlikte, mü'min kadınlar da zikredilir. Meselâ, Tevbe Sûresinin 72. âyetinin meali şöyledir:

 

"Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara devamlı kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Cennetler, Adn Cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah'ın rızası için en büyük mükâfattır. İşte büyük kurtuluş budur."

Cennetlikler ve Cennet nimetleri Kur'ân'da anlatılırken Cennet ehli için "müttekiler (Allah'tan hakkıyla korkanlar)" ifadesi geçer. Bu kelime hem erkekler, hem de kadınlar için müşterek kullanılır. Biri öbüründen ayırd edilmez, ayrı tutulmaz.

 

Hadis-i şeriflerde geçen ifadeler de hem erkekler, hem de kadınlar içindir. Bütün müjdeler, taltifler, nimetler, ikramlar herkese aynıdır. Bir hadisin meali şöyle:

 

"Cennet ehli Cennete girdiklerinde bir vazifeli şöyle seslenir: 'Şüphe yok ki, siz Cennette ebedî yaşayacak ve hiç ölmeyeceksiniz. Hastalanmayacak ve devamlı sıhhatli bulunacaksınız. Sonsuz nimetlere mazhar olacak ve hiçbir zaman hüzün ve keder görmeyeceksiniz."1

 

Başka bir hadis-i şerifte de Cennet ehlinin bir hâli şöyle anlatılır:

 

"Muhakkak, sizden biriniz Cennetin en alt derecesinde bulunsanız bile, ona Allah'ın emri ile melekler tarafından, 'Gönlünden geçenleri iste!' denir. O da devamlı temenni eder durur. Bunun üzerine ona, 'Kalbinden geçenleri tamamen temenni ettin mi?' diye sorulur. 'Evet' cevabı verince, 'Muhakkak temenni ettiğin şeyler bir misli fazlasıyla sana verilecek' denir."2

 

Esas itibariyle Cennetin nimetleri hem erkek, hem de kadın mü'minler için müşterek iken, bazı hususlarda her iki cins de birbirlerinden üstünlüklere sahiptirler. Bu üstünlüklerin bir kısmı erkeklere mahsus iken, büyük bir kısmı da kadınlara mahsustur. Kur'ân'da Cennetlik kadınlar "Ezvâcün mutahharatün" yani "temiz kadınlar" olarak vasfedilir. Bu ifadenin içinde şu mânâlar saklıdır: Cennet kadınlara mekân ve meskendir. O kadınlar o yüksek Cennette lâyıktırlar. Aynı zamanda Cennet derecelerinin yüksekliği nisbetinde onların güzellikleri de artar. Ve Cennet onlarla güzelleşir ve süslenir.3

 

Yani Cennetlik kadınlar, Cennetin güzelliğine güzellik katmakta, Allah'ın ebedî yurdunu süsleyen canlı bir unsur olmaktadır. Bu "mutahharatün (temiz)" ifadelerinden ayrıca şu mânalar çıkıyor: "Dünya kadınları Cennete girdikten sonra kötülüklerden, kıskançlık ve benzeri çirkin huylardan arınacaklar, içleri de dışları gibi berrak ve ter temiz olacak. Güzellikte hurileri geçecekler."

 

Peygamberimiz Cennetlik kadınları şöyle anlatır: "Onların vücutlarının güzelliği ile letafetinden dolayı her birinin baldırındaki kemiğin iliği etinin üstünden görünür. Onların aralarında ne ihtilâf vardır, ne düşmanlık, ne de çekememezlik."4

Yani Cennet ehli kadınlar güzellikte o kadar ileride bulunuyorlar ki, sadece bir tek tırnağı dünyaya görünse güneşin ışığını kapatacak kadar parlaklıkta olan hurilerden daha güzel olacaklar. Bir kadının bundan daha güzel bir şey tahayyül etmesi mümkün müdür?

 

Cenab-ı Hak hem erkek, hem de kadın mü'minlere kalblerinden geçenlerin bir misli fazlasını vereceğine göre nimet ve ihsanın derecesini siz düşünün. Artık bu kadar lütuf ve ikramdan sonra "Allah, Cennette bir erkeğe çok sayıda huri veriyor da, Cennet ehli kadınlara neden böyle bir imkân verilmiyor" denmez. Cennette "yok yoktur." Allah insan fıtratına en uygun şekilde her türlü nimet ve ihsanı verecek, kimseyi mahrum bırakmayacaktır.

Esas mesele Allah'ın rızasına nail olmak, ebedî saadete liyakat kazanmak, fâni dünyadan imanlı olarak ayrılıp, Cennetin kapısına ulaşabilmektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ÖLÜM VE SONRASI SORULAR VE CEVAPLAR-3

 

SORU 1=Bir insanın ölüm esnasında gösterdiği belirtilerden onun ölümden sonra cennete ya da cehenneme gideceği anlaşılır mı? Mesela öldüğünde bedeni sertleşmeyip yumuşak kalanların cennet ehlinden olduğu söyleniyor. bu doğrumudur? Eğer bu doğruysa bunun gibi baska belirtiler var mıdır?

 

CEVAP 1=

Bir insanın ölüm anındakii halerine göre onun Cennetlik veya Cehennemlik olduğunu söylemek doğru değildir. Bunu ancak Allah bilir.

İnsan öldüğü zaman bedeniz belli bir müddet sonra donmaktadır. Bu bakımdan buna bakarak onun ebedi hayatı hakkında konuşmak doğru değildir.

Peygamber efendimiz müslüman ölüler hakkında hep hayır konuşmamızı emretmektedir.

 

SORU 2=Anne karnında ölen çocuğun ahiretteki durumu nedir?

 

CEVAP 2=

Çocuk anne karnında kırk veya kırk iki günlükken ruh üflendiğine dair hadisler bulunmaktadır. Bu bakımdan iki aylık bir çocuk eğer ruh üflendikten sonra anne karnında ölmüş ise ahirette Cennette olacağı ve yine ahirette anne babasına şefaatcı olacağı kanaatindeyiz.

 

Ölen insanların ruhlarına Kur'an-ı Kerim'in sevabı hediye edilebilir. Bu bakımdan bu çocuğunuzun ruhuna da hediye edebilirsiniz.

 

SORU 3=Ahirette kafirler direk cehenneme mi gidecek yoksa onlar da hesaba çekilecek mi?

 

CEVAP 3=

Allah adil ve hakimdir. Her kim zerre kadar bir iyilik işlemişse onun mükafatını görecek ve zerre kadar şer işlemişse onun cezasını çekecektir.

 

Cennetteki mertebeler sonsuz olduğu gibi cehennemdeki mertebelerde sonsuzdur. Kafir de olsa hepsinin makamları eşit olmayacaktır.

 

Bu dünyada musibete uğramış bir kafirle uğramamış bir kafirin ahiretteki azabı bir olmayacaktır. Diğerine göre azabı çok hafif kalacaktır.

 

Kafirde olsa eğer zulme ve haksızlığa uğramışsa Allah onun hakkını diğer insanlardan alacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...
  • 2 hafta sonra...
  • 2 hafta sonra...
Misafir nuru yazarsan güzel

Sizlere müjde! Mevt i'dam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksandokuz ahbabın mecma'ı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.

~RN-Asâ-yı Mûsa/229~

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 hafta sonra...
  • 3 hafta sonra...
  • 1 ay sonra...

En cok ben korkuyorum ölümden. Cehenneme gidiceğimden değil sevdiklerimden ayrılacağım diye... Ben annemi ve babamı cok sefiyorum sonra dünyaya kareeşim geldi onu o kadr cok seviyorum ki size anatamam yani ya xok seviyorum onu coook ve hep sunu düşünüyorum ölürsek ya onla buluşamassam ya onları tanıyamassam bunu yazarken bile ağlıyorum ailem uyuduğunda ağlıyorum bu gün din dersinde hocaya sordum Allah ın karsında toplndımız zmn ölülerin diriltiği zmn otuzlu yaslarda olcakmısız ve birbirimizden kaçıcakmışız herkes kendi derdine düşüçekmiş ben cok korkuyorum büyümekten ve ölmekten.... ve kimse bnm kadar bunun için üzülemez :(

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
Misafir Müjdat Midnight

Ölüm Allah'ın emridir, şüphesiz ki bizim olan aileler de Sınavdır iyi olun Allah a şükredin ana babaya iyi davranın Allah sabredenlerle birliktedir Ölümden değil Allah dan günahlarımızdan korkmalıyız Allah kıyamet günü bizi şaşırtmasın Allah bizi affetsin inşaAllah...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

10 gün önce motor canımdan çok sevdiqim herkesten kıskandıqım doyamadıqım eşimi motor kazasinda kaybettm ondan sonra dünyanın ne kadar yalan olduqunu insanların neden bu dünyada kalmal için mücadele verdiklerini düşündüm.. Her yer taştan topraktan başka hiç birşy olmadıqını anladım . içimde bir kor ateş yanıyor öldüqünü kabullenemyrm ondan kalan en güzel hatıra yetim bıraktıqı ona doyamadan qittiqi bıraktıqı 2 yaşındaki kızımZ ölüm acı ama genç yaşta ölenlern acısı daha başka ... Öldükten sonra onunla olmak için artk yapmam qerekn tek şeyin Allaha ibadet edip onun sevdiqi kullardan olmak...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cennet dili Arapcadir gibi bir asilsiz iddia ile insanlara Arapcanin reklami yapilmaktadir.Bu gibi asilsiz iddia sahipleri Allahin gazabina ugrayacak olanlardandir.yani bir Ingiliz Arapcami ögrenmelidir,bir Türk arapcami ögrenmelidir.Neden insanlara gercek bilgiyi vermiyorsunuz da Arap milliyetciligi yapiyorsunuz.Sizin iddianiz dogruysa milyarlarca insan Arapca bilmedigi icin Allaha karsi gelmis olmaktadir-Böyle hurafelerle Islam dinini gözden düsürüyorsunuz.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

lutfen acil cevap vetin ane kArninda 5 aylik bebek vevat eti ne yapmamiz gerekiyor defin nasil olmalidir yikama falan gerkiyormuBen bu işlerden anlamam ama sırf senin acelen ılduğu için bir kaç yerden araştırdım ve yazıyorum:

 

 

“Ölü olarak doğan çocuk yıkanır ve isim verilir. Fakat cenaze namazı kılınmaz.” (Bedaiyu`s-Sanayi, I/302)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
  • 4 hafta sonra...
  • 2 hafta sonra...
  • 3 hafta sonra...

Allahim hepimiz affet yarrabim , senin dediklerini yapmıyoruz , namaz kılmıyoruz , genç olmamıza rağmen üşeniyoruz , içki sigara kullanıyoruz YÜCE ALLAHIM Sen AFFEDEN VE BAĞIŞLIYANSIN. BİZİ CEHENNEM VE KABİR AZABIN'DAN KORU YARRABİM. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

olum sotesinde 

 

cok mekanli-es zamanli bir yeni tabi-at kanunu olucagini biliyoruz fakat bunu su anki tabiat kanunlari icinde deneyimleyemedik

 

Fakat oyle bir hayat yasiyoruz ki bu hayatimiz Cok ses getirecek bir filmin sadece bir on fragmani gibi ele alinabilir

Cunku hersey hizla geciyor ve kimse arkasina bakinca tatmin olamiyor ... Asil tatmin olus iste obur taraftaki bir hadiseye birakilmis

 

 

Allah olumden evvelki yasamin son safhasinda bedeni dunyadan daha da gececek sekilde yaratimistir

 

mesela yasliliga erisen bir kisinin kadinlik ya da erkeklik hormonlari islevini yitirmektedir .. daha da ileriki safhalarda gucten dusmekte ve herseye ragmen basiret ve ferasetli ise kismen oteki tarafi gorebililmektedir de .. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.