Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Cehalet ve Zulmün Kıskacında Kürt Meselesi


Misafir skydavar

Önerilen İletiler

19. yüzyıl başlarından günümüze kadar devam eden Kürt meselesi, Kerkük konusuyla birlikte yeni bir şekil almaya başladı. Bir Kürt isyanı neticesinde terk etmeye mecbur kaldığımız Kerkük-Musul bölgesinin Irak’a ait olduğunu 1926 Ankara Antlaşmasıyla onayladık.

 

Bu durumda Misak-ı Milli sınırları içinde olduğu için zaten Türk Devleti’nin bir parçası olan Kerkük-Musul, eğer Irak parçalanırsa Türk Devleti’ne ilhak edilmelidir.

 

Ülkemizde de Türk Devleti’ni bölmeyi, Türk Milleti’ni bir iç savaşa sürüklemeyi hedefleyen Kürtçülük faaliyetleri bilindiği gibi 1980’li yılların başlarından itibaren gerekli ve yeterli tedbirler alınmaması sebebiyle azgınlaşmış ve mevcut durumda neredeyse terörist başının affedilme ihtimaline kadar uzanmıştır.

 

Bunları hamasi duygularla söylemiyorum. Bizim (!) televizyon kanallarının ısrarla gündeme getirmediği haberlere bakılırsa Avrupa’nın bir çok merkezlerinde terör örgütünün siyasallaşması ve terörist başının affedilmesi için yoğun propagandalar yapıldığı, açlık grevleri düzenlendiği, mitingler ve yürüyüşler tertip edildiği görülecektir. İşin daha da ilginci Avrupa ülkelerinin üst düzey yetkililerinin de bu tip organizasyonlara katılarak, mesela 3 saatlik sembolik açlık grevi yapmaları gibi, destek vermeleridir. Bizim (!) siyasilerimiz ise, adı-sanı yada partisi her neyse birbirlerinden pek farkları yok, Türk Milleti’nin karşısına çıkıp kendi siyasi çıkarları için Avrupa Birliğine girme yalanını söylemeye devam etmektedirler.

 

Kürt meselesini Türk Devleti’nin başına bela etmek isteyen ve dış mihraklar tarafından desteklenen Kürtçüler, tarihlerinin çok eski olduğunu (15.000 rakamı telaffuz ediliyor ki bu onların akıldan izandan nasıl çıktıklarını gösterebilir), insanlık tarihindeki önemli buluşların hemen tamamının Kürtler tarafından icat edildiğini ve (bu safsatalar bir kenara bırakılırsa) Anadolu’da Türklerden önce var olduklarını iddia etmektedirler. Bu iddialarını desteklemek için insanı hayrete düşürecek yalanlara başvurmaktadırlar. Bir Cemşid Bender var ki evlere şenlik. Moralinizin bozuk olduğu zamanlarda okumanızı tavsiye ederim. Gülmekten yerlere yatırıyor. Mehr Dad Izady ise Kürtler adlı kitabında ortaya attığı iddiasına yine aynı kitabının başka bir sayfasını delil olarak göstermekle tarihe geçecektir.

 

Benim asıl üzerinde durmak istediğim konu her bölücü unsur gibi Kürtçülerin de Kürt nüfusunu gerçeklerin çok üstünde gösterme çabalarıdır.

 

Nüfus sayımlarına filan değinmeyeceğim, çünkü bununla ilgili çok yazıldı, çizildi. Asıl vurgulamak istediğim nokta Kürtçü çevrelerin bilinçli ve ısrarlı bir şekilde bir çok aşiret, kabile yada sülaleyi Kürt olarak ilan etmeleridir.

 

Bu amaçla gerek internet üzerinden gerekse kitap, dergi vs ile sıkı bir propaganda yapmaktadırlar. Birilerinin iddia ettiği gibi Türkiye’de bir Türkleştirme politikası yoktur, aksine bilinçli bir Kürtleştirme politikası vardır. Ve bu politikalarını hayasızca sürdürmektedirler. Bu işe önce doğudan başladılar. Onlara göre doğu tamamen Kürt’tür. Maalesef bu propagandalara kendisini vatanperver olarak adlandıran kişilerin de kandıklarını çıktıkları tv programlarındaki yada yazdıkları makalelerdeki söylemlerinde üzülerek görüyoruz.

 

Doğu denince herkesin aklına artık Kürt geliyor. Doğuyu hallettiler şimdi sıra orta ve batı Anadolu’ya geldi. Şu sıralar bu bölgelerimizin Kürt olduğuna ilişkin harıl harıl çalışıyorlar ve bir sürü ipe sapa gelmez yalanlar uyduruyorlar.

 

Kozanoğullarının dahi Kürt olduğunu yazmadılar mı? Yarın bir gün sizin de mensup olduğunuz boy, oba ve sülaleye bir yerlerde Kürt diye rastlarsanız şaşırmayın, çünkü iş zıvanadan çıkmış durumda.

 

Sözgelimi Afganistan ve Türkmenistan’da yaşayan Mukriler, Türk olup Türkçe konuşmaktadırlar. Fakat İran ve Türkiye’dekiler Kurmançça konuşmaktadır.

 

Sayın Ahsen Batur göstermiştir ki Mukriler, Türgişlerin iki ana kolundan biridir. Yine bunun gibi Türk boyu olan Urfa’daki Karakeçililer ve Döğerler ısrarla Kürt yapılmaya çalışılmaktadır. Beydili Türkmenlerinin bakiyesi olan Badıllılar da bu kıskacın pençesindedir.

 

Bu toplulukların Kürtçe konuşmaları bir şey değiştirmez, çünkü dil tek başına milliyet tayini yapamaz. Dersim yöresindeki aşiretler de Kürtçülerin eskiden beri propaganda yaptıkları bir alandır. Bu yöremizde benim de mensubu olduğum Avşar Türklerinin soyundan gelen Karabaşlı, Maksutlu, Balabanlı gibi aşiretler vardır.

 

Hakkari’deki araştırmalarım esnasında tanık olduğum bir olayı anlatayım.

 

Minibüsle Hakkari’den Van’a giderken yanımda oturan amcayla sohbete başladık. Küresinli aşiretinden olduğunu söyleyince İran’dan gelme bir Türk aşireti olduklarını duyduğumu söyledim. Önce bu bilgiyi doğruladı ancak şoförün keskin bir bakış fırlatması üzerine lafı değiştirip aslen Kürt oldukları söyledi ve mecbur kalmadıkça bir daha konuşmadı. Mola verdiğimiz bir yerde başka bir arabaya binerek gitti. İstanbul’da, Ankara’da, Mersin’de vs. Kürt’üm diye özgürce gezen bu insanlar doğuda Türk’üm denilmesine asla müsamaha göstermiyorlar.

 

Daha onlarca örnek verilebilir, ama ben daha yeni bir örnek vermek istiyorum.

 

Yakın zamanlarda incelediğim bir kitapta (İç Toroslarda Kürt Aşiretleri – Mehmet Bayrak) Sinemilli aşireti başta olmak üzere bölgedeki aşiretlerin Kürtlüğüne vurgu yapılmaktadır. Kendisi de bir Sinemilli olan yazar, 19. yüzyıl başlarında Anadolu’da gözlemlerde bulunan ve bunu hatıralarında dile getiren Moltke’nin eserinde “Sinemilli, Atmalı ve Kılıçlı aşiretlerinin Türkmen olduğu” bilgisine itiraz ederek Moltke’nin yanıldığını söylemektedir.

 

Halbuki Moltke, eserinde “buradaki Kürt aşiretlerinin tedip edilmesi üzerine bu Türkmen aşiretleri devlete boyun eğmişlerdi” demek suretiyle bunların Türklüğünü net bir şekilde belirtmiş ve Kürt ile Türkmen arasındaki farkı bildiğini de ortaya koymuştur.

 

Ayrıca Bayrak, eserinde İç Toroslardaki Alevi Ozanlar başlığı ile ince bir siyaset izliyor. Kürt aşiretlerini anlattığı (!) kitapta Alevi ozanlar köşesini okuyanlar, burada adı geçen herkesin Kürt olduğu zannına kapılacaklardır. Merak ettim baktım, ünlü halk ozanı Mahzuni Şerif de Kürt kökenli olarak geçiyor. Kaynağı merak ediyorsanız söyleyeyim: “kişisel kaynak”.

 

Halbuki Mahzuni Şerif, bizzat kendi kaleminden asıllarının Cerit Türkmenlerinden Cırıklı obasından olduklarını yazmıştır. Ben bizzat Afşın’da Berçenek köyünde Mahzuni’nin Kürt olduğunu duymadım. Görüyor musunuz propagandayı.

 

Sayın Macit Gürbüz, yakınlarda çıkan “Kürtleşen Türkler” adlı kitabında Kürtçülerin hangi mantıkla çalıştıklarını bizzat onların ağzından yazıyor. Noktasına, virgülüne dokunmadan alıyorum:

 

“Biz, yazdıklarımızın doğru olmadığını biliyoruz, ancak inat ve ısrarla yazıyoruz. Biz sizin gibi aptal değiliz. Biz eğer Kürt tarihini kendimiz yazsaydık, kendi çocuklarımız bile bize inanmazdı. O yüzden biz önce Fransa ve İngiltere’ye bilgi verdik. Sonra onlara yazdırdık. Arkasından bu yazılanları Türkçe’ye çevirdik ve çocuklarımıza okuttuk. Çünkü Avrupalı yazınca herkes gerçek zannediyor. Çünkü Türkiye’de böyle bir kompleks var ve biz bundan olabildiğince faydalanıyoruz. Yazılanların doğru olması da gerekmiyor. Özellikle de tarih konusunda. Biz iki nesil sonrasını düşünüyoruz. Böylece onlar tamamen Kürt olduklarına inanacaklar. Nitekim bir çok Ülkücü Kürt bu yayınlardan sonra bize döndüler. Yani amaca ulaştık, ulaşmaya da yılmadan bıkmadan devam edeceğiz.”

 

Siyasi Kürtçülerin bu propagandaları yapmak için tuttukları yol “zulüm” ve “cehalet” yoludur.

 

“Gerçeği gizlemek, gerçeklerin ortaya çıkmasını önlemek, karartmak” anlamına gelen zulüm, bu tiplerin günümüzde özellikle baş vurdukları bir yöntemdir.

 

Ortalığı bir bilgi çöplüğüne çevirdikleri iddiaları ile her önüne geleni Kürt yapmaya çalışmakta ve ulaşabildikleri her boy, oba veya sülaleyi Kürtleştirmeye çalışmaktadırlar.

 

Doğu yörelerimizde yaşayan Türkler’ya baskılar neticesi batıya doğru göç etmişler yada bölücülüğe teslim olarak Kürtçe konuşmaya ve Kürt olduklarını söylemeye başlamışlardır. Irak’ta geçmiş dönemlerde bir çok Türkmen obasının baskılar neticesi nüfus kayıtlarına Kürt olarak kaydedildiği ve bunların zamanla Kürtçe konuşmaya başladıkları bilinen bir gerçek.

 

Hadi Irak’ta sahipsiz bırakılan Türkmen’in başına bu geliyor da Türkiye’de buna nasıl izin veriliyor anlamak mümkün değil. Selçuklu ve Osmanlı döneminde kaybedilen gitti ama bu sürecin milli bir devlet olan günümüz Türkiye’sinde de devam ediyor olması acı verici.

 

“Gerçeği gizlenmesiyle ortaya çıkan bilgisizlik” olan cehalet, “anarşi” kavramını da içinde taşımaktadır. Böylece siyasi Kürtçüler, bir taraftan gerçekleri çarpıtarak, doğruları gizleyerek bilinçli bir Kürtleştirme politikası yapmakta, bir taraftan da cehaleti körükleyerek güzel yurdumuzda anarşiyi, iç savaşı teşvik etmektedirler.

 

Fakat henüz “ayranı kabarmamış” olan Türk Milleti ile siyasi Kürtçülerin oyununa kanmamış olan sağduyulu Kürtler, bu oyunu bozmaktadırlar.

 

Peki, çözüm ne?

 

Gayet açık. Zulüm ve cehaleti yok etmek. Zalimi engellemek, cahili aydınlatmak.

 

Bunu başarmak için ise “sonunda katlanmayacak acılara mahkum olmamak için önceden her türlü kötülüğe karşı göğü germek” anlamına gelen “sabır” ile mücadele edilmelidir.

 

Bıkmadan, usanmadan, yılmadan… ama onların seviyesine düşmeden bilimsellikle, doğruluk ve dürüstlükle, namuslu bir şekilde.

 

Adnan Menderes Kaya- Haber Akademi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Musul ve Kerkük'ten bahsederken ezbere degil belgelerle yazarsak daha inandirici olur ve Atatürk karsitlarini sevindirmeyiz.

 

Musul ve Kerkük öyle sanildigi veya anlatildigi gibi kolayca elimizden cikmadi.Yilllar yili bunun mücadelesi verildi.Ingiliz oyunlari o zamanki adiyla Milletler Cemiyeti'nin tek yanli karari ile Musul ve Kerkük'ün Irak'a ait oldugunu kabullenmek zorunda birakildik.

 

Savastan yeni cikmis bir Türkiye hicbir müttefiki olmayan bir Türkiye Milletler Cemiyeti'ne bile henüz üye olmamis bir Türkiye bu caresizligine ragmen Musul ve Kerkük icin sonjuna kadar mücadele etmis ve Atatürk gerekirse Musul ve Kerkük icin savas yapabilecegimizi vurgulamistir.

 

Bir tarihi anlatirken gerceklere sadik kalinmazsa bu hem tarihe ve hem de o tarihle baglantili olan toplumlara ihanet olur.Atatürk karsitlarinin ve onlarin mantar gibi türemis olan tarihcilerinin yazip anlattiklarini degil gercek tarihleri okuyarak sonuca varabilmeliyiz.Musul ve Kerkük üzerinden veya daha baska konular üzerinden Atatürk'e ve genc cumhuriyete vurmak vicdana sigmaz.

 

Bugün iktidar partisinin birtakim milletvekilleri ve basbakanin cumhuriyeti kuranlara karsi sarfettikleri sözler Vahdettin dönemini aratmiyacak kadar vahimdir.Dolmabahce'de bir Osmanli'nin dogum gününün kutlanmis olmasi daha da vahimdir.Kimlerin cocuklari olduklari bile bilinmeyen padisahlarin,sahte Osmanlici tarihcilerin yazdigi uyduruk kitaplarla olduklarindan cok farkli bir konuma tasinmasi kurtulus savasina,cumhuriyete kimlerin karsi oldugunuda bize anlatiyor.

 

Musul ve Kerkük davasinda Atatürk müthis bir caba harcayarak bu topraklarin elimizden cikmamasi icin mücadele vermistir.Yandas tarihcilerin,yandas medyanin ve art niyetli düsünürlerin söylediklerine inanmayalim.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın politika bu bilgileri vermişsiniz teşekkürler. Ancak yapıştırdığım yazının konusu Musul-Kerkük değil ki?

Buna rağmen yazar bir kürt isyanı sonucu ve mecburen elimizden çıktığını belirtmiş ve bunu Ankara antlaşmasıyla onayladığımızı söylemiş.

 

Yine de bilmeyenler için iyi olmuş verdiğiniz bilgi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Iste ben de bu nedenle tarihi ya tarih olarak inceleyelim veyahutta herkesin yazdigina göre düsünelim,bence tarihi tarih olarak incelemek ve gerceklere ulasmak cok daha sagliklidir.

 

Kürt isyani sonucu Musul ve Kerkük elimizden cikti demek insafsizlik ve kimlere hizmet verdigi malum bir zihniyetin tarihi carpitmasidir.Tabii ki o tarihlerde Kürtcü isyanlar vardi ama Musul ve Kerkük'ün Irak'a birakilmasinin nedeni bu isyanlar degildir.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Iste ben de bu nedenle tarihi ya tarih olarak inceleyelim veyahutta herkesin yazdigina göre düsünelim,bence tarihi tarih olarak incelemek ve gerceklere ulasmak cok daha sagliklidir.

 

Kürt isyani sonucu Musul ve Kerkük elimizden cikti demek insafsizlik ve kimlere hizmet verdigi malum bir zihniyetin tarihi carpitmasidir.Tabii ki o tarihlerde Kürtcü isyanlar vardi ama Musul ve Kerkük'ün Irak'a birakilmasinin nedeni bu isyanlar degildir.

 

saygilarla

 

Sayın politika sanırım eksik bilgi. Zira Musul-Kerkük sorun olduğunda buna paralel olarak içerde Şeyh Sait isyanı başlamıştır. Ve Musul-Kerkük elimizden gittiğinin ertesi, ingiliz komutanı Şeyh Sait'i kendi elleriyle teslim etmiştir.

Yani bugün insan hakları, özgürlük adına kışkırtılan kürtler , batının kendilerine kara gözü, kara kaşı için yardım ettiklerini sanıyor. Oysa amaç gören gözler için açık. Tıpkı Musul-Kerkükte yapıldığı gibi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Skydavar,

 

Bunu bitirmeyi yazın şununla açıklamış

 

bu ülkenin insanı 3 dönemdir aynı partiyi seçiyor ve bu partinin programı hiçde özgürlükçü görünmüyor...

 

Eeee nasıl olacak bu iş::::

 

Ben bunları öne sürdüğümde başıma gelmedik kalmadı sayın Erdoğan.

Aradan 3 seçim geçti .Hadi bir seçimde uyanmadın ya sonrakiler.

 

Şimdi muhalefet ortalığı ayağa kaldırıyor. Sen ne yaptın o zaman muhalefet olarak. 3 seçim bu.

Yönetim bilimi denen bir şey var. Beğensenizde beğenmesenizde AKP bunu çok güzel uyguluyor. CHP milletvekilleri yoksul halkı sarılıp öpmeye bile iğrenirken adamlar gidip evlerinde yer döşeklerinde oturuyorlar. Fakir, eğitimsiz halk bunu değerlendirir gerisini düşünez.

 

Sadece bu mu ? Ben özellikle Almanya dan gelen işçilere bakıyorum hepsi fanatik AKP li daha bir tane başka partiliye rastlamadım.

 

En basit örnek olarak vermiştim diğer başlıkta.

 

Seçim zamanı evime belki 50 kere AKP liler geldi hem de milletvekili adayları ile birlikte . Bir tane CHP li gelmedi ya da Mhp li vs diğer tüm partiler.

 

Hadi size basına yansımayan bir örnek daha vereyim. İstanbul'da göçmen kesimin yoğun olarak yaşadığı bir ilçenin başkanlığına , seçime 1 ay kala habur da otobüs üzerinde gelen teröristlerle elele kolkola gezen birini getirdiler. O halk sana bunca şehitten sonra oy verir mi? Vermez.

 

Ondan sonra çoğunluk faşizmi .O çoğunluk faşizmi meclise gelirken akılları nerdeydi? Hadi katakulli ile geldiler.

Kardeşim CHP nin başına kim gelirse gelsin kemikleşmiş bir oy oranı var.%19 .%24 Kılıçdaroğlunun başarısı.

 

AKP nin oyu % 50. Hadi bunun %20 si üç kağıt. Kardeşim AKP nin kemikleşmiş oyu % 30.

Şapkamızı alıp önümüze koyup hatalarımızı kabul etmediğimiz sürece. Değil fener, deniz fenerinin kendisini söküp meclisin önüne vinçle koysanız boş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Şapkamızı alıp önümüze koyup hatalarımızı kabul etmediğimiz sürece. Değil fener, deniz fenerinin kendisini söküp meclisin önüne vinçle koysanız boş.

 

yukari.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sapkamizi önümüze alip evet düsünmemiz gerekir cok dogru.

 

Iktidarin oyunun yüzde 30'unun kemiklesmis oy oldugunu ileri sürüyorsunuz.Dogrudur veya degildir.Sapkasini önüne alip düsünmesi gerekenlerin basinda CHP gelir.AKP'yi iktidara tasimak icin bu kadar angaje olmus bir muhalefet var mi dünya üzerinde?MHP'yi biliyoruz,biliyoruz ki AKP ve MHP sonucta ayni mayadan yogrulmus iki partidir.Cünkü MHP'nin basindaki adam bagirir cagirir hesap soracaz der ama en kritik anda da iktidara koltuk degnegi olmaktan asla geri adim atmaz.Örnekler o kadar cok ki artik bunu besikteki bebeler bile biliyor.

 

CHP kac yildir icin icin kayniyor.Sarigül;Baykal,Kilicdaroglu,Altan Öymen arasinda yasanan cekismeler dogal bir cekisme olmaktan cikmis adeta parti ici iktidari ele gecirme kavgasina dönüsmüstür.Herkes birbirine karsi CHP'de.Ve CHP iktidar olmaya cabaliyor.Gülmem geliyor bazen ama bu gercekten gülme ihitiyacimdan degil CHP'nin icler acisi halini görmenin verdigi burukluktan gülüyorum.

 

Sarigül oldum olasi CHP'nin icinde bir cibanbasidir.Arkasinda sermaye vardir.Kime hizmet ettigi bilinmez ama AKP'nin dümen suyunda oldugu asikardir.Baykal'i bir kaset oyunu ile götürdüler.Onun rakipleri koltuga oturdu.Baykal'in koltuguna oturan Kilicdaroglu ile ilgili söylenmedik hicbirsey birakmadilar.AKP bir taraftan CHP'nin icindeki fitne bir taraftan.Adami ara yere almislar biri bir yandan vuruyor digeri tulum cikariyor hesabina döndü is.

 

Simdi bir Hüseyin Akgün adli milletvekili cikti.CHP'den milletvekili secilebilmesi icin ona Kilicdaroglu teklifte bulunmustu.Adam simdi kalkmis Dersim'in hesabini sormaya calisiyor ve 1937-38 yillari masaya yatirilsin diyor.Seyit RIza Türk asilli bir eskiyadir,Inglizlerin adamidir,devlete karsi ayaklanmis ve cezasini cekmistir,bugün onun hesabini soruyor bu CHP Dersim milletvekili.Eger birileri bu yolla CHP'yi iktidara tasiyacaklarini umuyorlarsa avuclarini yalarlar,CHP daha da batacaktir belki de silinecektir.Yani basbakanin söylediklerini eger CHP milletvekili söylüyorsa kimin kime calistigi ortada degil mi?

 

Üstüne üstlük birde GERCEKGÜNDEM'de ki Kilicdaroglu ile ilgili iddia.TESEV'in kurucu üyesiymis Kilicdaroglu!isin asil komik yani ise Gürsel Tekin'in bu gazetede makaleler yaziyor olmasidir.TESEV'in ne oldugunu biliyoruz bunu bilmeyen daha dogrusu bilmemez görünen yandas medya Kilicdaroglu'nun adi gecince hemen TESEV'in adini anmaya basladi.Eger TESEV zararli bir kurulussa bu yandas medya bugüne kadar neden bu kurulusla ilgili hicbir calisma yapmadi eger zararli degilse nedir bu Kilcdaroglu üzerinde kopartilan firtina?Simdi ben kimi suclayayim burada,gazeteyi mi Gürsel Tekin'i mi yoksa Kilicdaroglunu mu.Bunlar kime calisiyor yaaa?

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bende bunu söyledim durdum. Ama ne yandaşlığım kaldı ne demokrasi düşmanlığım. Bir halkı uyandırmak kimi görevidir? Bu işe gönül veren siyasetçilerin, yazarın, çizerin.

Dediğim gibi 3 seçim geçmiş bir taraf oyunu sürekli arttırırken öyle yada böyle diğer tarafta en ufak kıpırtı bile yok. Hepsi yaptıkları hatalarla bu iktidarın değirmenine su taşıdılar.

O halde oturup düşünmek gerekiyor .Biz nerede hata yaptık diye?

Temeldeki hatamızı görüp ona uygun çözümler getirmediğimiz sürece bunlar başımıza hep gelecek ve katlanarak artacak.

 

Bu ülkenin artık kaybedecek zamanı yok. Yeterince kaybettik. Aklımızı başımıza devşirmezsek bir süre sonra bizimdir diyeceğimiz bir ülkemizde olmayacak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.