Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BelGelerle Kürdistan'ın Varoluş Ispatı.....


''biji tirkiye''

Önerilen İletiler

Belgelerle , Kanıtlarla " Kürdistan "İnkar Edenlere Tarihi Dersler İle Kapak Cevaplar İşte Kürdistan ' ın Belgeli Tarihi‘Kürdistan’ terimi ilk kez, son Büyük Selçuklu Sultanı Sancar Bey’in (ö. 1157) merkezi bugünkü İran’ın Hemedan kentine yakın Bahar kenti olan ‘Kürdistan Eyaleti’nde kullanılmıştı. Kürdistan adı, coğrafi bir terim olarak, Kanuni Sultan Süleyman 1525 ve 1553 tarihli fermanlarında da vardı. I. Ahmet 1604 tarihli fermanında ‘Umum Kürdistan’ terimini kullanmıştı. 17. yüzyıl yazarı Evliya Çelebi ünlü seyahatnamesinde ayrıntılarıyla ‘Kürdistan’ bölgesini ve şehirlerini anlatmıştı. Sadrazam Mustafa Reşit Paşa 1847 yılında yönetim birimi olan ‘Kürdistan Eyaleti’ni kurdu. 13 Aralık 1847 tarihli Takvim-i Vekayi’de yayınlanan düzenlemedeki eyaletin merkezi Ahlat’tı ve Diyarbakır, Muş, Van, Hakkari, Cizre, Botan ve Mardin’i kapsıyordu. Merkez sonra sırasıyla Van’a, Muş’a ve Diyarbakır’a taşındı. 1856’da bu eyaletin sınırları yeniden düzenlendi, 1864’te ise Diyarbakır ve Van vilayetlerine bölünerek son buldu.

 

 

 

Abdülmecid (1839-1862) Bedirhan Bey’in eline geçen Harput, Urfa, Diyarbekir, Erzurum, Bağdat ve Musul bölgelerini geri alınmasının şerefine 1847’de Kürdistan madalyası yaptırmıştı. Altın, gümüş ve bronz üç çeşit 29 mm. çapındaki madalyanın üzerinde Kürdistan dağlarının kabartması, Kürdistan yazısı ve taarruzun Rumi takvimdeki yılı 1263 yazıyodu. Madalyanın arka yüzündeyse Abdülmecid’in tuğrası yer alıyordu.

 

 

 

Dahiliye Nazırı Mehmed Ali Bey’in Hariciye Nazırı Ferid Paşa’ya gönderdiği13-14 Nisan 1335/1919 tarihli tezkireye bakılırsa bu tarihte de ‘Kürdistan, Ermenistan, Kürt gibi terimler hiçbir komplekse kapılmadan kullanılıyordu.

 

 

 

Milli Mücadele’nin başlarında, Mustafa Kemal’in, Kürt aşiret reislerine çektiği telgraflarda, Sovyet Rusya Dışişleri Komiseri Çiçerin’e yazdığı mektuplarda, bazı meclis konuşmalarında ‘Kürdistan’ dediğini, Birinci Meclis’in Doğu’dan gelen üyelerine ‘Kürdistan’ milletvekili dendiğini biliyoruz. Ama 1923’ten itibaren belgelerde bölgeden Vilayat-ı Şarkıya veya Şarkî Anadolu olarak söz edilmeye başladı. 1930’larda Şark, 1950’lerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu, 1960’larda Kalkınmada Öncelikli Yöreler, 1984’ten 2002’ye kadar OHAL Bölgesi dendi. Bugün ise belirgin bir adı yok ama Kürdistan adını telaffuz etmek adeta tabu haline geldi. Öyle ki, Irak’ta resmi adı ‘Kürdistan Bölge Yönetimi’ olan idari yapı için bile ‘Kuzey Irak’taki oluşum’ gibi garip bir terminoloji kullanılıyor. İran’daki Kürdistan bölgesinden , adı Kürdistan olan Eyaletden , ise çok az kimsenin haberi var.

 

Bir Diğer Ispatta;

 

"KÜRDISTAN'I AYAKLANDIRIYORLAR!"

Mustafa Kemal'in, Nutuk adli eserinde yer alan ve 6. Kolordu Komutani'nin, Padisah'a gönderdigi mektuptan söz ettigi bölümden:

"...komutanlar, mektupta hükümetin savas yoluna gidep kongreyi basarak Müslümanlar arasinda kan dökmeye ktigi ve Kürdistan'i ayaklandirarak, yurdu parçalatma planini da para karsiliginda yüklenmis oldugu belgelerle anlasildigindan, hükümetin bu iste kullandigi adamlarin bozguna ugrayarak kaçmak zorunda birakildiklarindan söz ediyorlar..."

(Nutuk, Inkilap Yayinevi, Ankara,1966, Sayfa: 100)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"KÜRDISTAN'A OTONOM YÖNETIM!"

Altinda "Büyük Millet Meclisi ve Mustafa Kemal" imzasi bulunan ve El-Cezire KomutaniTuggeneral Nehat Pasa'ya gönderilen masaj:

"Kisiye Özel.

El-Cezire Cephesi Komutani Tuggeneral Nihat Pasa Hazretlerine,

1-Asamali olarak, bütün ülkede ve genis ölçekte dogrudan dogruya halk gruplarinin ilgili ve etkili oldugu bir biçimde yerel yönetimlerin olusturulmasi iç politikamizin geregidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamiz ve hem de dis politikamiz açisindan ölçülü yerel bir yönetim kurulmasini savunmaktayiz.

2-Uluslarin kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmis bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler'in bu döneme kadar yerel yönetime iliskin örgütlerinikurmus ve baskanlari ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanilmis olmasi ve oyladiklarinda kendi kaderlerine gerçekten sahip olduklari BMM (Büyük Millet Meclisi) buyrugunda yasam istekleri yayinlanmalidir. Kürdistan'daki bütün çalismalarin bu amaca dayali politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanligi'nin görevidir.

3-Kürdistan'da Kürtler'in Fransizlar ve özellikle Irak sinirinda Ingilizler'e karsi düsmanligini silahli çarpismayla durdurulamaz bir düzeye vardirmak ve yabancilarla Kürtler'in birlesmesini engellemek asamali olarak yerel yönetimler kurulmasinin zeminini hazirlamak ve bu yolla yürekten bize bagliliklarini saglamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bagliliklarini pekistirmek gibi genel yollar benimsenmistir.

4-Kürdistan'in iç politikasi El-Cezire Cephesi Komutanligi'nca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanligi bu konuda Büyük Millet Meclisi Baskanligiyla yazismalar yapar. Iller tarafindan izlenecek yolu düzenleyip uyumu saglayacagi için sivil yöneticilerin de bu konuda bagli olduklari yer, Cephe Komutanligi'dir.

5-El-Cezire Cephe Komutanligi yönetim, adalet ve maliye (parasal) konularda degisiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe, bunun uygulanmasini hükümete önerir.

BMM Baskani

Mustafa Kemal."

(TBMM.Gizli Celse Zabitlari, Türkiye Is Bankasi Kültür Yayinlari, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550)

BELGE: 8

"KÜRDISTAN'DA BULUNMAKTAN KIVANÇ DUYDUM!"

Mustafa Kemal'in, Adana'dan, 24 Mart 1919 günü, kendisi ve arkadaslariyla ilgili olarak ortaya atilan bir iddiaya karsilik, Istanbul'a Savas Isleri Bakanligi'na gönderdigi mektuptan:

"Arkadaslarimin bu alçakça suçlamaya karsi ne diyeceklerini bilemem. Yalniz kendi adima açikliyorum ki; Benim Anafartalar'da, Kürdistan'da, Suriye'de, baslarinda bulunmaktan kivançz duydugum kahraman ordular, haydutlarin degil, Osmanli ulusunun namuslu çocuklarindan kurulmustur.."

(Öyküleriyle Atatürk'ün Özel Mektuplari, Sadi Borak, Çagdas Yayinlari, Istanbul, 1980, Sayfa: 139)

BELGE: 9

"AYRILIKÇI KÜRTLER KAZANILDI!"

Mustafa Kemal'in, Amasya'dan, 22 Haziran 1919 günü, Sivas Valisi Resit Pasa'ya çektigi telgrafin ikinci paragrafi:

"Devletin bütünlesmesinin önem kazandigi bir sirada Ingiliz propagandasinin etkisinde ortaya çikan ve Kürdistan'in bagimsizligini isteyenler, görüsmeler yoluyla kazanilarak Halifelik ve Saltanat çevresindeki ortak amacimiza getirildi. Çok sükür hata anlasilarak aramiza dönmüsler ve kongreye (Sivas) çagrilmislardir. Bu ulusal ve yasamsal sorun için sizin gibi yurtsever, sözünü bilir düsünürlere düsen özveri, özellikle çok büyüktür.."

(Tarih Vesikalari Dergisi, Ankara, 1949, Sayi: 15, Sayfa: 162)

BELGE: 10

"BAGIMSIZ KÜRDISTAN ISTEYENLERLE GÖRÜSÜLDÜ"

Mustafa Kemal'in, 3. Ordu Müfettisi ünvaniyla, Istanbul'a, basta Halide Edip Adivar, Senato Baskani Ahmet Riza Bey ve eski Basbakan Ahmet Izzet Pasa'nin da bulundugu çok sayida aydin ve polotikaciya gönderdigi mesajdan:

"...Bu düsünceme siz de katiliyorsunuzdur, herhalde. Anlattigim durum, bugün genel bir kongrenin acele olarak taplanmasini gerektirmektedir. Bu çagri her yere ulastirilmistir. Devletin parçalanmasinin sözkonusu oldugu bir sirada, Ingilizler'in propagandasiyla ortaya çikan ve Kürdistan'in bagimsizligini isteyenler gibi akimlar da, karsilikli görüsmelerle, bu düsüncenin savunuculari, halifelik ve saltanat çevresindeki ortak amacimiza çekilerek durdurulmus ve kongreye çagrilmislardir.."

(Milli Mücadele, Sebahattin Selek, Cilt: 1, Sayfa: 324)

BELGE: 11

"OSMANLI ÜLKESININ PARÇALARI"

11 Eylül 1919 günü yayinlanan Sivas Kongresi Bildirgesi'nin 1. Maddesi:

"1- Yüce Osmanli devletiyle anlasik devletler arasinda yapilan antlasmanin imzalandigi 30 Ekim 1918 günündeki sinirlarimiz içinde kalan ve her yerde ezici çogunlugu Müslüman olan Osmanli ülkesinin parçalari (ki, bu parçalar bir sonraki belgede, yani Amasya Protokolü'nün ilk maddesinde -Osmanli topragi, Türkler ve Kürtler'in yasadigi topraklardir.- diye açiklaniyor.) birbirlerinden ve Osmanli bütünlügünden hiçbir nedenle koparilamaz bir bütün olusturur. Bu parçalarda yasayan bütün Müslümanlar; birbirlerine karsi, karsilikli saygi ve özveri duygulariyla dolu, etnik ve sosyal haklariyla, bulunduklari yöne kosullarina bütünüyle bagli öz kardestirler..."

Sivas Kongresi, Vehbi Cem Askin, Ankara, 1963, Sayfa: 158

BELGE: 12

"TÜRK VE KÜRTLERIN OTURDUKLARI YERLER"

Amasya Protokolü Tutanagi'nin 1. Maddesi aynen su cümlelerle basliyor:

"Bildirgenin 1. Maddesinde Osmanli devletinin düsünülen ve kabul edilen sinirlari, Türk ve Kürtler'in oturduklari yerleri kapsadigi ve Kürtler'in Osmanli toplulugundan ayrilmasinin olanaksizligi belirtildikten sonra, bu sinirin en az bir istek olmak üzere elde edilmesinin saglanmasi geregi ortaklasa kabul edildi.Bununla birlikte yabancilar tarafindan, görünüste Kürtler'in bagimsizligi amaci altinda uydurulan yalanlarin önüne geçmek için de, bu durumun Kürtlerce simdiden bilinmesi uygun görüldü..."

(1-Yurt Ansiklopedisi, Cilt: 1, Amasya maddesi.

2-Atatürk'ün Kurtulus Savasi Yazismalari, Mustafa Onar, Kültür Bakanligi Yayinlari, 1995, Cilt: 1, Sayfa: 268, Belge no: 348)

BELGE: 13

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Stockholm Sendromu...

 

Evet Türk halkı ve Devletin kURDİSTAN konusunda bir Stocholm sendorumu yaşadığı çok açık,Kurdistan'ın varlığını kabullenmek zorunda olmak,bunun varlığının kanıtları ve belgeleri ile ortaya konuyor olması bu sendromu iyice körüklüyor....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birtakim kavramlari yontarak zorla bir tarih yaratmaya calismak aslinda hicbirsey olamamaktan kaynaklanmaktadır.

 

Bugüne kadar neredeyse Hititleri bile Kürtlerin atalari yapanlar simdi de Osmanli arsivlerindeki kavramlardan birseyler cikartmaya calisiyorlar.

 

Halbuki,Kürdistan cografi bir terim olmaktan öteye gecememistir.Tarihin hicbir sahifesinde bir Kürt Devleti veya Kralligi yoktur,toprak agalari yani eski anlatimla DEREBEYLikler seklinde yasamis göcebe bir toplum.

 

Atatürk'ün Kürtler'e otonomi vermek gibi bir plani projesi yoktu ve de olmamisti.Nasil ki baskalarinin tarihlerinden kendilerine tarih yaratma cabasi icine düsüyorsalar,Atatürk'ün olmayan bir planini bilmem kime yazilmis bir mektupla sözümona belgelemeye calisiyorlar.

 

 

Tarihin hicbir sahifesinde Kürdistan Devleti,kralligi olmamistir.Bunu sadece Türk tarihciler degil tüm dünya tarihcileri dogruluyor.

 

MESUDI,Muruc Ez-Zeheb-Altin Bozkirlar,Selenge Yayincilik,Istanbul,2006

 

Mesudi eserinde,,"Firat nehri Efradhas denilen bir dagdan cikar,burasi,Ermenistan sinirindaki Kalikaya'ya(Erzurum'un eski adlarindan biri)yaklasik bir günlük mesafededir"der.Dicle nehrinin dogus yeri olarak da Mesudi,"Dicle,Diyarbekir'in Amid bölgesinden dogar,bunlar,Ermenistan'in Hilat bölgesindeki gözeleridir..."diye belirtir.Dolayisiyla Erzurum ilini Ermenistan'in kuzey siniri olarak zikretmektedir.Güney sinirida düsünüldügünde ,Erzurum da dahil bircok ilinin iddia edildigi gibi Kürdistan degilde Ermenistan olarak zikredildigi görülmektedir.

 

Yani bugün Kürtcülerin Kürdistan dedikleri yerler aslinda Ermenistan'indir.Zaten Kürtcülerin Ermeniler tarfindan kullanilmasininda bir nedeni olmali degil mi?

 

Paris Üniversitesi ögretim görevlilerinden Dr.Messoud Fany,"la Nation Kurde et Son Evolition Sociale"adli eserinde;"Bazi haritalara baktigimizda Kürdistan terimi tahrif edilerek özellikle Türkiye'nin dogu vilayetlerinde bir Kürt yurdu meydana getirmek hedeflenmektedir.Halbuki Kürdistan kelimesi 10 asir evvel Ardelan,Kirmansah,Hemedan ve Luristan bölgelerini belirtmek gayesiyle kullanilmistir.Tüm eserlerde Kürtlerden ve Kürdistan'dan söz edildigi zaman bugün Iran topraklari üzerinde bulunan bu Kürt bölgelerinden haber verilmekteydi."diyor.

 

Tüm tarihler Kürdistan kavraminin ne anlamda kullanildigini,Kürtlerin nerelerde yasadigini acik acik ortaya koymasina ragmen israrla Türkiye'den toprak talebinde bulunan Kürtcüler aslında baskalarina çalışmaktadırlar.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birinci Olarak Sayın Politika,Kürt isminin kaynağı tarihsel olarak çok eskilere dayanmaktadır. Bazı araştırmacılara göre Kürt teriminin temelinde KUR kelimesi yatmakta olup Sümer kökenlidir. Sümerce'de KUR, dağ demektir.Tieki aidiyeti ifade eder. Böylelikle KURTi kelimesi dağın halkı anlamına gelmektedir. Bu ismin geçmişi M.Ö. 3000 lere kadar dayanmaktadır. Kürdistan coğrafyası bilindiği gibi dağlık bir bölgedir. O çağlarda insanlara coğrafyalarıyla veya yaşam tarzlarıyla bağlantılı adlar verilirdi. Kürtlerinde işte bu dağlık coğrafyada binlerce yıldır yaşamasından dolayı bu adı almış oldukları ileri sürülmektedir. Sümercedeki KURTi adı, Greklerede 2200 yıl önce Kurdienne (Kürt memleketi) diye geçmiştir.

İkinci Olarakta;Sümerler (Sumerians) - Karda, Kurti ve Guti,Babiller (Babylonians) - Garda ve Karda,Asuriler (Assyrians) - Qurti ve Guti,Grekler (Greks) - Kardukh ve Gordukh,Ermeniler (Armenians) - Kortukh ve Gortai-kh,Persler (Persians) - Gurd veya Kurd,Süryaniler - (Syrians) Kardu ve Kurdaye,ibraniler ve Keldaniler (Hebrews and Chaldeans)- Kurdaye,Aramaik ve Nesturiler (Armamic and Nestorians)- Kadu,

Erken islamik dönemlerin Arap yazarları (Arabs) - Kurd (çoğul Akrad),Avrupalılar ise M.S. 7. yüzyıldan itibaren (Europeans) - Kurd demişlerdir.

Milattan önceki tarihlerde Mezopotamya da tarih sahnesine çıkmış birçok kavimlerin Kürt asıllı olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır. Mesela isimleri tarihlerde anılan; Subaru, Kurti, Guti, Lulu, Kusi, Kassit, Mitanni, Med, Mannai, Urartu, Karduk, Cyrtii, Gord, Kord, Kardakes v.s. gibi kavimlerin çoğunun Kürd olması çok yüksek olasılıktır. Etimolojik olarak incelendiğinde bugünkü Kürtlerin atalarından bahsedildiği anlaşılmaktadır.

Üçüncü Olarak İse; Kürtler, aslen Türkiye, iran, Irak, Suriye, Ermenistan devletlerinin sınırları içinde ve tarihsel olarakda Kürdistan diye adlandırılan coğrafyada yaşarlar,bu Coğrafyada Kurdistan adı ile bir devlet kurulmamıştır ancak Kürtlerin kurduğu devletler vardır bu devletleri kuran beyler beylikleinin adını vermişlerdir.

Dördüncü Olarak; Kürtçede Tij kelimesi sivri ve keskin demektir. Tir kelimesi ise ok demektir. Dicle nehride keskin ve sivri bir nehir ve ok gibi giderek vurduğunu devirir. Tij-Dij-Dijle-Dicle kelimelerinden türemiş. T>D dönüşümü olmuş.Dünyada Diclenin bilinen adı Tigrisdir. Dünya dillerinede Yunancadan geçmiştir. Yunancada kelimelerin sonuna gelen is eki gelir ve Tigrisden çıkarılınca geriye kök kelime Tigr kalıyor.Yunanca da J harfi yoktur. Kürtçe deki J, Yunanca ya G olarak geçer.Tij-Tir-Tig-Tigr-TigrisTij-Dij-Dijle-DicleHer ikiside Kürtçedeki Tij - Tir kelimelerinden türemiştir. Dicle ismi binlerce yıllık Kürtçe bir isimdir, belkide on bin yıllık.Batı dillerinde Fırat nehri, Euphrates olarak geçer. Euphrates adı Yunanca'dan gelen bir sözcük olup, asıl kaynak Kürtçedeki Fere Re ve Hat kelimeleridir.Kürtçede: Fere Geniş, - Re Akan su,- Hat Akan gelen

Fere Re Hat = geniş akan su. iki tane Re olduğu için teki kullanılmıyor. Ferehat Geniş akan su demektir. Yunancada eki kelimelerin sonu gelir bunu çıkarınca Euphrate kalır.Ferehat = Euphrate = FıratFırat nehride geniş akan bir nehirdir. Bu nehire neden Kürtler tarafından Fırat adının verildiği nehrin bu özelliği çok iyi göstermektedir. Fırat ismi Hint-Avrupa kökenli Proto-Kürtçe bir isimdir. Medeniyetin ilk kurulduğu Mezopotamyadaki Dicle ve Fırat nehirlerinin adlarını Kürtler tarafından verilmiş olduğu görülmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kurdistan adı ile bir devlet kurulmamıştır ancak Kürtlerin kurduğu devletler vardır bu devletleri kuran beyler beylikleinin adını vermişlerdir.

O halde Karaman ili de "bir zamanlar Karaman beyliği vardı, Sultan Fatih'e bile kafa tutmuştu hatta" diyerek özerklik istemeli! Bu hesapla özerklik istemeyecek bir yer kalmaz.

 

Bir federasyon iki şekilde kurulur. Ayrı ayrı kurulmuş devletler vardır, bunlar ayrı ayrı olacağımıza birleşip federasyon kuralım derler. ABD gibi. Ya da Sovyetler gibi bir çok ülkeyi askeri güçle işgal etmiş bir yapı çöker, parçalanır, tesbih tanesi gibi saçılacağımıza federasyon oluşturalım denir.

 

Üniter olarak kurulmuş bir devleti federasyonlara parçalamak teklif dahi edilemez. Savaş nedenidir. Tabii doğru düzgün, şahsiyetli, ne olduğunu bilen, kimsenin kuklası olmayan, ulusal gücüne dayalı bir devlette.

 

Ayrıca böyle bir gereksinim yoktur. Demokratik hakların gelişimi için etnik, cinsiyet, inanç ayrımı yapılmadan tüm demokratik güçler kapitalizme, sömürüye, dış empozelere, kukla yönetimlere karşı ifade, inanç, kültürel özgürlükler için demokratik mücadele verilir. Bu budur, çeşitli farkılıklar bahane edilip ayrılık çıkarılmaz, bu farklılıklar demokrasi potası içinde eritilir, ayrım nedeni olmalarına izin verilmez.

 

Her farklılık federasyon nedeni olsa, şehir devletlerine dönmek, İyonya'yı tarihten çıkarıp hortlatmak gerekirdi. Böyle bir şey yoktur. Demokrasilerde farklılıklar ayrışmaya neden olmaz. Demokrasinin geliştirilmesi gerek. Dünya standardında... İleri bir, geri beş vites demokrasi filan değil.

 

Aslında tüm bunları biliyorlar ve Sovyetler nasıl, Yugoslavya nasıl parçalandıysa öyle parçalamak istiyorlar. Bu deneyimler pek bir tatlı geldi, pek başarılı oldu görüyorlar kendilerini. Kemalizm diye bir ideoloji varmış da, bu ideoloji çökecekmiş de, Lenin heykelleri trenlere yüklenip kaldırıldığı gibi Atatürk heykelleri kaldırılacakmış filan filan... Bu hayalleri kuruyorlar.

 

Atatürk Marks gibi bir ideolog değildir, Lenin gibi bir ideoloji devleti kurmamıştır. Kemalizm diye bir şey yoktur bu yüzden. Atatürkçü düşünce vardır. Atatürkçü düşünce bir ideoloji değildir, çünkü felsefe temelli değildir. Bilim temelli bir dünya görüşüdür. Bilimi baz alır.

 

Bir ideoloji değildir, çünkü alternatif bir öneri getirmemiş, çağdaş uygarlık hedefini, yani zaten var olan bir şeyi hedeflemiştir.

 

ABD entelijansiyasının akıldaneleri Atatürk'e bir çift laf bile etmezler, eleştiri anlamında. Çünkü eleştirecek bir şey bulamazlar. Onlardan akıl alan akılfuruşlar da bir iki enginar örneği gibi abuk sabuk ne anlama geldiği belli olmayan laflar ederler ancak. Sıkışınca Atatürk yanlış değil, Atatürkçüler yanlış yapıyor derler. Tek kaynağı da Andrew Mango okumuş olmaktır.

 

Tüm Avrupa'nın birleşip bir Çanakkale'yi geçememesi bu aydın kılıklı karanlık kiralık beyinleri öyle öfkelendirir ki, tabu tabu derler, tabunun en alası olan savaşı yeşil sarıklılar, yok bir anda yaratılan aslan sürüleri, türbesinden ya allah diye doğrulan evliyalar kazandı gibi saçma ötesi dogmalarına hiç ses çıkarmaz, onlarla ittifak ederler. Ne ki Atatürk kötülensin, basit gösterilsin. Şeytan gelse de işbirliği yapsak, şu Atatürk Cumhuriyetini bir yıksak diye ellerini oğuştururlar.

 

O da yetmez, etnik ittifaklara da girerler. Çekirge istilası, dolu, sel, deprem sevkedebilecek olsalar yaparlardı. Tek Atatürk Cumhuriyeti bir yıkılsın!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dicle ve Fırat nehirlerinin adlarını Kürtler tarafından verilmiş olduğu görülmektedir.

Kürtçe denilen dil özgün bir dil değildir. Temeli Farsça olup Arapça ve başka bazı dillerden eklemeler yapılmıştır. Her dilde eklemeler tabii vardır ama dilin kökeni değişmez. Türkçede çok Arapça Farsça kelime var ama, filller tamamen Türkçedir.

 

Kürtçenin de temeli bu şekilde Farsçadır. Hiç bir dil eğitimi olmayan Kürtlerin Farsça şiirleri anladığını ben gözlerimle gördüm. Bana tercüme ettiler, Farsçayı. Kendi gözlerimle gördüm, kulaklarımla şahit oldum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyada uzunca bir süre iki büyük imparatorluk olmuştur. Bunların biri Roma, diğeri Pers imparatorluğu, yani bugünkü kalıntısı İran olan imparatorluk. Persler önce Yunanlılarla, sonra Romalılarla yüzyıllar süren savaşlar yapmışlardır. "300 Spartan" filmi, bu savaşlara ait bir efsaneye dayalı çekilmiştir. Doğu dendi mi Pers, Batı dendi mi Roma akla gelirdi. Bu, çok uzun süre böyle devam etti.

 

Hatta bu durum Kuran'da bile yer almıştır. Rum suresi vardır ve orada Perslerin Roma'yı yenmesinden ve bundan müşriklerin sevinç duymasından, ancak Roma'nın bir dahaki sefere savaşı kazanacağından bahsedilmektedir. O zamanların ve çok uzun zamanın iki süperi onlardı.

 

Anadolu sık sık bu iki imparatorluk arasında el değiştirmiştir. Hatta Persler bazen oldukça Batıya kadar ilerlemişlerdir. Doğu Anadolu'nun ise Pers etkisi altında kalması kadar doğal bir şey yoktur bu durumda. Farsça bölgedeki tüm dilleri etkilemiştir. Kürtçe denen kelimeler hep Farsçadır.

 

Kürtlerin ataları oldukları iddia edilen kavimler tam bir uydurmacadır. Herhalde Kürtler zembille inmedi, mutlaka ataları vardır da, öyle devletler filan kurmamışlardır. Örnek olarak, Urartuların Kürtlerle hiç ilgisi yoktur. Eski uygarlıklar ile ilgili en güçlü kanıtlar dil ile ilgilidir. Bir medeniyetin kullandığı alfabenin sesler ile ilgisi çözülürse, önemli kanıt elde edilmiş olur. Urartuca yazıtlardan 350 kelime çözümlenebilmiştir. Bu kelimelerin bölge dilleri ile bir alakası kurulamamışken, Çeçence ile çok benzediği ortaya çıkmıştır.

 

Ortadoğu ile Kafkasya, kavimlerin kavşak yerleridir. Buralardan tarih boyunca kavimler akmıştır. Balkanlar da öyledir. Anadolu bu üç önemli kavşağın bağlantısı, köprüsüdür. Görünen o ki sayısız devletler içinde Kürtlerin kurduğu bir devlet olmamış. Kürtler hep dağlarda yaşayan kabileler halinde kalmışlar bu devletlerin içinde.

 

Hayır zaten Kürtlerde hâla kabile geleneği öyle güçlü ki, bir devlet geleneğinden bahsetmek son derece abes olur...

 

Yok bundan bir şey lazım da gelmez. Yani bu, Anadolu'da devlet kurulurken niye Türk ataması yapıldığının açıklanmasından başka bir şey değildir. Yani bir devlet tarihine atama yaparak kimlik bulur, güçlü bir atama gerekir ki çimentosu sağlam olsun.

 

Bu tarihsel bir atama yani, başka hiç bir şey değil. Türklerin Batıya hareketi tüm dünya tarihini geri döndürülemez biçimde şekillendirdiği için. Bununla övünülecek, "haydaaa yine Hun atalarımız gibi Roma'ya yürüyelim, at binip kımız içelim" filan deneceği için değil!

 

Böyle bir söyleme en şiddetle ben karşı çıkarım. Irkçılık, dincilikten sonra en tehlikeli ikinci insanlık düşmanıdır benim için. Daha da tehlikelisi, bu ikisinin el ele vermeleridir. Öyle kımız içip Roma'ya at sürecek, fakat ondan da önce "iç düşmanları temizleyecek!" filan varsa, birlikte karşı çıkarız.

 

Yoktur da zaten, Türkiye'de ta 1945 te Turancılara ağır cezalar verilmiştir. Hatta tabutluk adı verilen hücrelerde işkence görmüşlerdir. Böyle bir ülkenin ırkçı bir ülke olduğunu söylemek gülünçtür. "Asıl biz zulüm gördük bu devletten" deseler yeridir, ne ırkçılığı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kürtcüler ve kürt semaptizanı tarihcinin ileri sürdükleri ve Kürtler'i bilmem kimlere dayandiran iddialari tüm ciddi tarihciler tarafindan cürütülmüstür.

 

Tüm ciddi tarihcilerin ortaya koyduklari arastirmalar Kürt denilen boylarin Afganistan,Iran,Sincap,Kesmir bölgelerinde yasadiklarini ve bunlarinda aslinda cogunun Türk kökenli boylar olduklari belgelenmistir.Temcit pilavi gibi,birtakim gercek disi iddialari sirf kendilerine anli sanli bir tarih yaratmak icin ortaya cikaranlar birazda tarafsiz arastirmacilarin tarihlerini okusunlar faydali olur kanaatindeyim.

 

Kürtcülerin ileri sürdükleri tüm iddialar cürütülmüstür.

 

Kürdistan olmamista Kürtlerin kurdugu cok devlet olmus meselesi bir yalandır.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 yıl sonra...

Kardeş,2.Abdülhamit dahi Osmanlı haritasında var iken,5000 yıllık bir halk iken ve hala varlığını sürdüren halk olduğu halde Kürdistan nasıl yok?Bu halk kim o zaman? En basitinden Mervanileri bile örnek verirsin be. Zagros Dağlarından Toros dağlarına karşı Mazepotamyaya kadar yaşamış bir halktır Kürt.Böyle bir halk varken,devletini inkar etmek yanlıştır. İşte senin bu tarihcilerini örnek vererek iş bitmiyor maalesef. Kürdistanı inkar eden illam tarihciler vardır ama açık,aşikar bir şekilde Kürdistanı ortaya atan önemli aydınlarımız da var. Kusura bakma. Bir halk 5000 yıllık kadim bir halk ise devlet olması kaçınılmazdır. Sen bunlarla konuş bizlere. Kürt dili var, kültürü, kimliği varken nasıl Türklerle ilişkilendirirsin? Ona bakarsan Türklüğü de inkar eden bazı aydınlar var.

 

Kürtcüler ve kürt semaptizanı tarihcinin ileri sürdükleri ve Kürtler'i bilmem kimlere dayandiran iddialari tüm ciddi tarihciler tarafindan cürütülmüstür.

Tüm ciddi tarihcilerin ortaya koyduklari arastirmalar Kürt denilen boylarin Afganistan,Iran,Sincap,Kesmir bölgelerinde yasadiklarini ve bunlarinda aslinda cogunun Türk kökenli boylar olduklari belgelenmistir.Temcit pilavi gibi,birtakim gercek disi iddialari sirf kendilerine anli sanli bir tarih yaratmak icin ortaya cikaranlar birazda tarafsiz arastirmacilarin tarihlerini okusunlar faydali olur kanaatindeyim.

Kürtcülerin ileri sürdükleri tüm iddialar cürütülmüstür.

Kürdistan olmamista Kürtlerin kurdugu cok devlet olmus meselesi bir yalandır.


saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Himm tarihsel veriler ışığında ilerler ve irdelersek ..Sassanilerin asıl adıyla perslerin ;

ahura mazda inancına sahip koluna ezidiler ..

 

Sia inancına sahip koluna ıranlılar,şialar,aleviler ..

 

Sünni inancına sahip koluna kürtler,sünni persler denir ..tarihi kayıtları okuyabilirsiniz saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya böyle iddialarla tarihi inkar etmeyin. Olmayan bir devlet yaratmayin.

 

 

saygilarla

Sayın politika doğu dillerini incelemenizi tavsiye ederim saygılar ..

 

Kaynak tr wikipedia.

Kürtçe (Kürtçe: Kurdî, کوردی) veya Kürt dilleri, Hint-Avrupa dil ailesine bağlı Hint-İran dillerinin Kuzeybatı İran koluna giren[6] ve Türkiye'nin doğu ve güneydoğusu, Suriye'nin kuzeyi, Irak'ın kuzeyi ve kuzeydoğusu ile İran'ın batısında yaşayan Kürtler tarafından konuşulan bir dil grubudur.[7] Orta Doğu'nun Arapça, Türkçe ve Farsçadan sonra en çok konuşulan dördüncü dilidir[8]. Başlı başına tek bir dil değil Türk dilleri örneğinde olduğu gibi birçok farklı lehçeden oluşan bir dil grubudur. Türkiye'de Kürtçe ile kastedilen büyük oranda bu dil grubunun ülkede en çok konuşulan kolu olan Kurmancidir.

 

Dünyada 2,5 milyarı aşkın kişinin ana dili Hint-Avrupa Dil Ailesi'ne ait bir dildir. Avrupa'nın en büyük dilleri, Güney ve Batı Asya dilleri, Kuzey ve Güney Amerika ve Okyanusya'da en çok konuşulan diller Hint-Avrupa dilleridir.

 

Dil bilimciler, Hint-Avrupa dillerinin Ana Hint-Avrupa dili denilen bir dilden geldiğini öne sürmektedirler. Bu dil aslında Avrasya’da bir yerlerde konuşulur ancak şimdi yeryüzünün her yerinde konuşulmaktadır.

 

Günümüzde dünyada en çok konuşulan 20 dilden 12'si Hint-Avrupa dil grubuna aittir. Bunlar İngilizce, İspanyolca, Hintçe, Portekizce, Bengalce, Rusça, Almanca, Fransızca, Marati, İtalyanca, Pencapça ve Urduca'dır.

 

Ayrıca asurlularda ve kur şehri veya gut olarakda bazi kaynaklarda yer alır..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Arkadaşlar bugün kürt tarihi ve ırkı var diye idda edenler tarihten habersiz biz Türkler nasıl ural Altay bölgesinden bir çok nedende dolayı çıkıp bunları yurt edildiyse kürt ismi nin çıkışı bizim özellikle müslüman oğuzların buralarda egemen olmasından sonra ortaya çıkmıştır o bölgenin gerçek halkı asuriler suryanilerdir herşey ortada adamların şehirleri dilleri eserleri halkı hala ortadadır biz Türkler Abbasi döneminden beri burdayım ve eserler vermişiz hani Kürtlerin bir çakılı çivisi bile yoktur kimse bol keseden sallamayın özellikle 1.dunya savaşı öncesi tarihi bilince öyle konuşun bugün hazaralar Farsça konu şuyor ama kökeni Türkler Bulgarlar savcı konuşuyor ama köken Türkler kelimelerinin etimolojik kökenini de bilmeden kimse konuşmasın yeter artık batı gözüyle tarih yazmaktan ve ooumaktan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dogu dilleri icersinde Kürtce diye bir dil yoktur,Kürtce dilini Dogu dilleri icersine ilave ettirenler son yillarda bunun icin terör yapanlarin yandaslaridir.

Kürtce diye bir dil yoktur olmamistir.25 milyon Kürt var diyenlerden on tanesini alin konusturun birbirinin dediklerini anlamazlar.Kürtcenin dil olabilmesi icin önce bir millet olmasi gerekir.Yani Kürt milleti.Böyle bir millet yoktur zorlama ile de ancak yapay bir millet olusturulur.Asirlar önce yasamis medeniyetlere sahip cikarak bunlar bizim "atalarimiz"demek te kelimenin tam anlamiyla hak gaspidir.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...

Turkler milliyeti olmadan, turk dedirtilerek millet oldu.

 

Kurdler ise etigin etnik olarak milliyete sahip sosyal toplumu.

 

Zaten Avrupa'da da gokten kimse millet olmadi, once milliyetler ortaya cikti.

 

T.C. ile ise ummet millet yapildi, sunni ve musliman halk ta turk.

 

Bu tarihsel olarak kendi kendine gelisen bir durum degil, sadece ust yapinin bir halka zorlamasi idi.

 

Osmanlida zaten milliyet ve milli algi olmadigi icin yikildi.

 

O yuzden ne yazik ki,m kurd milliyeti olmayan turk milliyetinden cok daha etnik bilince sahiptir.

 

Cunku TURKUN MILLIYETI YOKTUR, SADECE MILLETE VERILMIS BIR ADDIR.

 

Zaten milliyet algisina ve bilincine toplum sahip olsa idi, bugunku ummete geri donme cabalarina sessiz kalmaz. AKP'yi basa getirmezdi.

 

TURKLUGUN VE TURKCULUGUN SORUNU, TARIHI OLARAK MILLIYET OLAMAMIS OLMASI VE DIREK MILLIYETLERE HAKIM VE UST KILINMASI VE BUNADA DEVLET VE HUKUMETLERIN ALET OLMASIDIR. 

 

MILLI YA DA DINI BIR DEVLET NE CAGDASTIR, NE DE VATANDASI ICIN VARDIR. AKSINE VATANDASINI HAKIM VE USTUN DINI MEZHEPE VE MILLIYETSIZ MILLET OLMAYA ZORLAR.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.