Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

UFO’LAR


editor

Önerilen İletiler

UFO’LAR - UÇAN DAİRELER

 

Orta okul yıllarında, belki de sık sık haberlerde yer aldığından, UFOları çok düşünürdüm. Özellikle damda yattığım yaz gecelerinde, kırsal kesimleri tercih ettikleri söylenen UFOların neden benim elektriksiz, susuz, telefonsuz ve yolu olmayan köyüme hiç gelmediklerini merak ederdim. Yöremin serin ve yıldızlarla dolu yaz gecelerinde, UFOlar benim uyku öncesi düşüncelerimin başında gelirdi.

 

Aysız bir gecenin yarısında köyümü birkaç saatliğine ziyaret eden yaratıkların, gezengenlerine geri gittikten sonra neler diyecekleri kafamı kurcalıyan sorular arasındaydı. Dünyanın geri kalmış, karanlık, ve renksiz bir yer olduğunu mu söyleyeceklerdi? Gün ışığını, mevsim değişiklerini, yağmuru, karı ve rüzgarı görmeden onların varlıklarını nerden bileceklerdi? Herhalde insanların da tembel tembel uyuduklarını da arkadaşlarına ileteceklerdi.

 

Yaşlandıkça ve bildiklerim arttıkça, damda yattığım gecelerin UFO sorularının epey saf olduğunu anlamış ve utanmıştım. Gezegenlerinden dünyamıza kadar yolculuk yapan bir toplumun, bizimle ilgili birçok şeyi iyi bilmelerinin zorunlu olacağını görmüştüm. Dünyamıza gelişlerinde, örneğin, güneş sistemimizi izlemiş ve dünyamızın yılda bir kere güneş etrafında ve günde bir kez de kendi etrafında döndüğünü görmüşlerdi. Bizim dünyamızda bile, çay içerken hangi gazeteyi okuduğumuzu uzaydan izliyebiliyorsak, bizden çok üstün bir uygarlıktan kendimizi saklamanın mümkün olacağını düşünmek yanlış olur.

 

Gelenlerin bizi çok iyi bilmelerini kanıtladıktan sonra sorularım bize UFO’larla gelebilecek yaratıkların uygarlıklarına. Birçok astronoma göre yıldızlararası yolculuk yapabilecek medeniyetlerin, olsa bile, bize ulaşcakları hemen hemen imkansızdı, çünkü böyle bir yolculuk onbinlerce yıl tutabilirdi. Ayrıca, bu astronomların görüşüne göre, bir toplumun bizden çok daha ileri olabilmesi için dünyalarının bizimkinden milyarlarca yıl daha yaşlı olması gerekiyordu. Dolayısıyla bu ve bunun gibi nedenlerden dolayı evrende yalnızdık ve UFO raporları uydurmaydı. Buna rağmen, bilim adamlarının ileri sürdüklerini mantıklı göre göre, merakımızdan vaz geçemiyor, geceleri yıldızlara baktığımızda ister istemez soruyoruz, o bir UFO muydu diye.

 

UFO raporlar uydurma değilse (Nasrettin Hoca’nın dediği gibi “ya tutarsa”), bu yaratıkların kişisel özellikleri nedir? Ron Howard’dan George Lucas’a kadar bütün film yapıcıları bu yaratıklara insan gibi özellikler vermişlerdi. Bu kişilerin yarattıkları eserler, dış görünüşleri ne olursa olsun, UFO’larla buralara gelen yaratıkların davranışları “bizim” gibiydi. Peki, içinde sonsuz sayıda gezegen barındıran evren, değişik özelliklere sahip olan yaratıklara tanık olmamış mıydı? Eğer evren buna tanık olmamışsa, insanları (bizim hayvanlara yaptığımız gibi), eti için besleyen Galactica dizisinin yaratıkları bizden daha vahşi miydi? Bizden çok daha zeki yaratıkların, biz nasıl ki bizden aptal hayvanları yiyiyorsak, kendilerinden daha aptal yaratıkları iştahla bizleri yemeleri doğal değil miydi?

 

Diğer dünya yaratıklarının bizden değişik olabileceğini vurgulayan bir belgeye ilk kez on yıl önce okuduğum bir yazıda rastladım. İlginçtir, bu yazı bir Hiristiyan papaz derneğinin eseriydi. Diğer yaratıkların bizden çok farklı olacağını savunan yazı, buna rağmen bu yaratıklara dini inanç vermişti. Bu yazıya göre, bu inancın dünya dinlerinden farklı olcağı büyük bir olasılıktı. Bu dernekteki papazların kuşkusu, bu “yeni” dinin dünya Hiristiyanları üzerinde olacağı etki ve bu etkinin yankılarıydı. Anladığım kadarıyla bazı Hiristiyan papazları, şimdiden “ya tutarsa” senaryosuna hazırlık yapmaktaydı.

 

Uzun yıllar önceki birçok sorum yanıtlanmışsa da, UFO’larla ilgili bir sorum hala kafamı kurcalamaktadır: O uygarlıklarda da gerçeğe baka baka gerçeğe inanmadıklarını söyleyenler var mıdır? Bizim dünyamızda, gezegenimizin yassı olduğunu, dünya yaşının milyarlarca yıl olduğunu kanıtlayan her verilere baka baka dünyanın 8.000 yıl önce yaratıldığını ve insanlığın aya gitmediğini hala savunanlar vardır. O uygarlıklarda bilim ve eğer varsa, inanç biribirinden ayrı mıdır? Özellikleri bize benzeyen bir uygarlık, bilimle inancı birbirinden ayrı tutabilir mi? Özellikleri bizim gibi olan bir uygarlık, sonsuza kadar, bizim gibi bilimle inanç arasındaki kavgalara tanık mı olacak?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

UFO’LAR

Orta okul yıllarında, belki de sık sık haberlerde yer aldığından, UFOları çok düşünürdüm. Özellikle damda yattığım yaz gecelerinde, kırsal kesimleri tercih ettikleri söylenen UFOların neden benim elektriksiz, susuz, telefonsuz ve yolu olmayan köyüme hiç gelmediklerini merak ederdim. Yöremin serin ve yıldızlarla dolu yaz gecelerinde, UFOlar benim uyku öncesi düşüncelerimin başında gelirdi.

.

.

.

Uzun yıllar önceki birçok sorum yanıtlanmışsa da, UFO’larla ilgili bir sorum hala kafamı kurcalamaktadır: O uygarlıklarda da gerçeğe baka baka gerçeğe inanmadıklarını söyleyenler var mıdır? Bizim dünyamızda, gezegenimizin yassı olduğunu, dünya yaşının milyarlarca yıl olduğunu kanıtlayan her verilere baka baka dünyanın 8.000 yıl önce yaratıldığını ve insanlığın aya gitmediğini hala savunanlar vardır. O uygarlıklarda bilim ve eğer varsa, inanç biribirinden ayrı mıdır? Özellikleri bize benzeyen bir uygarlık, bilimle inancı birbirinden ayrı tutabilir mi? Özellikleri bizim gibi olan bir uygarlık, sonsuza kadar, bizim gibi bilimle inanç arasındaki kavgalara tanık mı olacak?

 

unknown flying object

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sanırım insanoğlunun en çok merak ettiği konuların başında geliyordur "evrende bizim dışımızda hayat var mı?" sorusu. Aşağıdaki makale oldukça ilginç. Okumanızı öneririm...

 

Akıllı varlıklar yıldızların üzerinde yaşayamayacağından, bunların varolabilmeleri için birer gezegen gerek. Ama bu gezegenin de bizim Dünyamız gibi çok özel koşullara sahip olması gerek. Gerçi son yıllarda, başka yıldızların çevresinde dolanan 100’e yakın gezegen bulundu, ama ne yazık ki, bunların hiçbiri bizimkine benzemiyor. Çoğu, Jüpiter kütlesinde ya da çok daha büyük gaz devleri. Kimisi yıldızına çok yakın bir yörüngede kavruluyor, kimisi de çok uzaklarda uzayın dondurucu soğuğunda dolanıyor. Oysa, en azından bizim tanıdığımız yaşam biçimi için sıvı su gerekli. Bu da gezegenin yıldızına “yaşam alanı” denen ve suyun sıvı halde bulunabileceği bir kuşak içinde yer alabilecek uzaklıkta bulunmasını gerektiriyor.

 

Yaşam, çok çeşitli elementlerden oluşmuş organik maddelerden sentezlenir. Dolayısıyla, yaşam için karbon, oksijen, azot, kalsiyum, demir ve daha pek çoğu gibi görece ağır elementlerin bulunduğu kayaç gezegenler gerektiriyor. Demek ki uzaylı kardeşlerimizin bulunabilmesi için öncelikle yıldızına uygun uzaklıkta, uygun koşullara sahip kayaç gezegenler gerekli. İş gezegenle de bitmiyor: Yıldızın niteliği de önemli. Güneş’ten çok daha kütleli yıldızlar, çok güçlü rüzgarlarıyla çevrelerinde gezegen oluşmasına izin vermezler. Bir şekilde gezegen oluşsa bile güçlü radyasyonlarıyla burada yaşamın oluşmasına izin vermezler. Bırakın kendi gezegenlerini, yakınlarındaki yıldızların bile çevresindeki gezegenleri yaşamdan arındırırlar. Ayrıca büyük yıldızların ömrü çok kısa olur (ortalama 30-40 milyon yıl). Bu süre de, olası bir gezegen de yaşamın ortaya çıkmasına yetmez. Kaldı ki, büyük yıldızlar kısa ömürlerinin sonunda süpernova patlamalarıyla yok olurlar. Bu patlamalar da 100 ışıkyılı çaplı bir alanda tüm yaşamı ortadan kaldırır.

 

Büyük yıldızlar kadar, küçük yıldızlar da sorunlu. Bir kez bunlar, özellikle Güneş’ten çok daha küçük (dolayısıyla soğuk) olanları, çevrelerindeki olası gezegenlere yaşam için gerekli ışık ve ısıyı bizim Güneşimiz gibi cömertçe veremez. Örneğin, Dünya böyle bir yıldıza Güneş’e olduğu kadar uzak olsaydı, yüzeyine düşecek ışık, mehtaplı bir gecedeki kadar olurdu. Sonra, böyle yıldızların çevresindeki gezegenler, yıldıza genellikle çok yakında dolanırlar. Böyle olunca da “kütleçekim kilidi” denen bir mekanizma sonucu gezegenin yalnızca bir yarısı sürekli yıldıza bakar (ve kavrulur), öteki yarısı da yıldızı hiç görmez (ve donar). Küçük yıldızlar ayrıca fazla dengeli değildir. Yani, çok şiddetli parlamalarla plazma püskürtürler. Güneşimizin parlamalarından çok daha şiddetli olan bu parlamalar, olası bir gezegende bir şekilde filizlenmeye başlayan yaşamı söndürür.

 

Yıldızın büyüklüğü ve küçüklüğünün yanı sıra, yaşı da önemli. Güneş ve daha küçük yıldızlar, denge durumlarını belirli bir süre korurlar (Güneş benzeri sarı yıldızlar, yaklaşık 10 milyar yıl; daha küçük turuncu ve en küçük kırmızı cüceler trilyonlarca yıla kadar). Merkezlerindeki yakıt bittiğindeyse şişip, normal çaplarının yüzlerce katı çapta birer kırmızı dev haline gelip yakınlarındaki gezegenleri yutarlar. Dolayısıyla uzaylı kardeşlerimiz için bakacağımız yerler, “orta yaşlı” orta büyüklükte yıldızların yakınları olacak.

İş tabii, bununla da bitmiyor: Yıldızların bulundukları yer de önemli. Yıldızlar gökadalar içinde bulunur. Gökadalar da çeşit çeşit. Elips biçimli dev gökadalar, genellikle sarmal gökadaların birleşmesi sonucu oluşur. Bunlar içinde yıldızlar, gökada merkezi çevresinde görece sabit yörüngelerde dönmezler, rastgele hareketleri olduğundan zaman zaman başka yıldızlarla yakınlaşırlar ve kaotik hareketleri, yıldız çevresindeki gezegenleri etkiler (Yörüngeden çıkıp uzaya savrulabilir, ya da yıldızın içine düşebilir).

 

Sarmal gökadalara gelince, hemen hemen hepsinin merkezinde çevresindeki herşeyi yutan dev bir karadelik ve bunların yakınlarından milyonlarca ışıkyılı mesafeye kadar fışkıran radyasyon ve madde sütunları bulunur. Bunlardan kaçınsanız bile, merkez ve çevresindeki topak biçimdeki bölgede yıldızların sıklığı. Bizim Güneşimizin en yakın komşusu 4 ışıkyılından biraz daha uzak. Yani bize olan mesafesi aşağı yukarı 40 trilyon km. Oysa, merkezi topak içinde bir ışık yılı yarıçaplı bir bölgede yüzlerce, hatta binlerce (gökadanın tam merkezinde milyonlarca) binlerce, yıldız topluca bulunuyor. Bunlardan gelen toplam radyasyonun, bir gezegendeki yaşam üzerindeki olumsuz etkilerini bir düşünün. Kaldı ki, tek sorun da radyasyon değil. Bilindiği kadarıyla Samanyolu’nda (ve büyük olasılıkla başka gökadalarda da) birbirlerinin çevresinde dolanan yıldızlardan oluşan ikili sistemler, tek yıldızlardan çok daha fazla. İkili ve daha çoklu yıldız sistemlerinin dinamiği de, gezegenlerin oluşmasına ve yaşamı destekleyecek düzenli döngülere hiç de uygun değil. Bu sistemlerdeki gezegenler, ya iki yıldızın birden dışında dolaşacak (ki, bu durumda yörünge çok uzakta olacağından) yaşam için gerekli enerjiye sahip olamayacaklar) ya da yıldızlardan bir çevresinde dolanan bir gezegen, zaman zaman öteki yıldız tarafından “çalınacak” ya da sistem dışına atılacaktır.

 

Merkezden uzaklaştık diyelim. Sarmal kollar da sorunlu. Yıldızların içinde oluştuğu moleküler hidrojen bulutları, genellikle sarmal kollarda toplanmış bulunuyor. Gazın kollardaki göreli bolluğu ve gökadaların çevrelerindeki cüce gökadalarla etkileşmesi sonucu sarmal kollarda büyük kütleli dev yıldızlar bol miktarda oluşur. Bunlarsa, daha önce gördüğümüz gibi hem yaşamları süresince, hem de yaşamlarını noktalayan süpernova patlamalarıyla yakınlarındaki (100 ışıkyılına kadar uzaklıktaki) normal yıldızların çevresindeki gezegenlerde ortaya çıkmış olabilecek yaşama zarar verirler.

 

Dolayısıyla gökbilimciler, tıpkı bireysel yıldızların çevresinde, olumlu koşullar içeren uzaklıkta bir “yaşam kuşağı” olduğu gibi, gökadalar için de, yaşamı destekleyecek koşulların bulunabileceği sınırlı genişlikte bir yaşam kuşağı olabileceğini, bu bölgenin dışında kalan büyük bölümün yaşama elverişkli olmadığını düşünüyorlar.

 

Bu durumda anlaşılıyor ki, uzaylıların, hele hele gelişmiş uygarlıklar kurabilecek kadar akıllı olanların varlığı, binbir rastlantının bir araya gelmesine bağlı. Bu kadar faktörün de bir arada bulunması kolay değil. Gelgelelim evrenimiz de küçük bir yer değil. Herbiri milyarlarca yıldız içeren en az 2 milyar kadar gökada bulunduğu sanılıyor. Böyle olunca da, dakika başı bizi “uçan daireleriyle!”, “
UFO
’larıyla!” ziyaret edecek kadar yakın ve çok sayıda olmasalar da akıllı uzaylıların varlığı güçlü bir olasılık.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

UFO’LAR - UÇAN DAİRELER

 

Orta okul yıllarında, belki de sık sık haberlerde yer aldığından, UFOları çok düşünürdüm. Özellikle damda yattığım yaz gecelerinde, kırsal kesimleri tercih ettikleri söylenen UFOların neden benim elektriksiz, susuz, telefonsuz ve yolu olmayan köyüme hiç gelmediklerini merak ederdim. Yöremin serin ve yıldızlarla dolu yaz gecelerinde, UFOlar benim uyku öncesi düşüncelerimin başında gelirdi.

 

Aysız bir gecenin yarısında köyümü birkaç saatliğine ziyaret eden yaratıkların, gezengenlerine geri gittikten sonra neler diyecekleri kafamı kurcalıyan sorular arasındaydı. Dünyanın geri kalmış, karanlık, ve renksiz bir yer olduğunu mu söyleyeceklerdi? Gün ışığını, mevsim değişiklerini, yağmuru, karı ve rüzgarı görmeden onların varlıklarını nerden bileceklerdi? Herhalde insanların da tembel tembel uyuduklarını da arkadaşlarına ileteceklerdi.

 

Yaşlandıkça ve bildiklerim arttıkça, damda yattığım gecelerin UFO sorularının epey saf olduğunu anlamış ve utanmıştım. Gezegenlerinden dünyamıza kadar yolculuk yapan bir toplumun, bizimle ilgili birçok şeyi iyi bilmelerinin zorunlu olacağını görmüştüm. Dünyamıza gelişlerinde, örneğin, güneş sistemimizi izlemiş ve dünyamızın yılda bir kere güneş etrafında ve günde bir kez de kendi etrafında döndüğünü görmüşlerdi. Bizim dünyamızda bile, çay içerken hangi gazeteyi okuduğumuzu uzaydan izliyebiliyorsak, bizden çok üstün bir uygarlıktan kendimizi saklamanın mümkün olacağını düşünmek yanlış olur.

 

Gelenlerin bizi çok iyi bilmelerini kanıtladıktan sonra sorularım bize UFO’larla gelebilecek yaratıkların uygarlıklarına. Birçok astronoma göre yıldızlararası yolculuk yapabilecek medeniyetlerin, olsa bile, bize ulaşcakları hemen hemen imkansızdı, çünkü böyle bir yolculuk onbinlerce yıl tutabilirdi. Ayrıca, bu astronomların görüşüne göre, bir toplumun bizden çok daha ileri olabilmesi için dünyalarının bizimkinden milyarlarca yıl daha yaşlı olması gerekiyordu. Dolayısıyla bu ve bunun gibi nedenlerden dolayı evrende yalnızdık ve UFO raporları uydurmaydı. Buna rağmen, bilim adamlarının ileri sürdüklerini mantıklı göre göre, merakımızdan vaz geçemiyor, geceleri yıldızlara baktığımızda ister istemez soruyoruz, o bir UFO muydu diye.

 

UFO raporlar uydurma değilse (Nasrettin Hoca’nın dediği gibi “ya tutarsa”), bu yaratıkların kişisel özellikleri nedir? Ron Howard’dan George Lucas’a kadar bütün film yapıcıları bu yaratıklara insan gibi özellikler vermişlerdi. Bu kişilerin yarattıkları eserler, dış görünüşleri ne olursa olsun, UFO’larla buralara gelen yaratıkların davranışları “bizim” gibiydi. Peki, içinde sonsuz sayıda gezegen barındıran evren, değişik özelliklere sahip olan yaratıklara tanık olmamış mıydı? Eğer evren buna tanık olmamışsa, insanları (bizim hayvanlara yaptığımız gibi), eti için besleyen Galactica dizisinin yaratıkları bizden daha vahşi miydi? Bizden çok daha zeki yaratıkların, biz nasıl ki bizden aptal hayvanları yiyiyorsak, kendilerinden daha aptal yaratıkları iştahla bizleri yemeleri doğal değil miydi?

 

Diğer dünya yaratıklarının bizden değişik olabileceğini vurgulayan bir belgeye ilk kez on yıl önce okuduğum bir yazıda rastladım. İlginçtir, bu yazı bir Hiristiyan papaz derneğinin eseriydi. Diğer yaratıkların bizden çok farklı olacağını savunan yazı, buna rağmen bu yaratıklara dini inanç vermişti. Bu yazıya göre, bu inancın dünya dinlerinden farklı olcağı büyük bir olasılıktı. Bu dernekteki papazların kuşkusu, bu “yeni” dinin dünya Hiristiyanları üzerinde olacağı etki ve bu etkinin yankılarıydı. Anladığım kadarıyla bazı Hiristiyan papazları, şimdiden “ya tutarsa” senaryosuna hazırlık yapmaktaydı.

 

Uzun yıllar önceki birçok sorum yanıtlanmışsa da, UFO’larla ilgili bir sorum hala kafamı kurcalamaktadır: O uygarlıklarda da gerçeğe baka baka gerçeğe inanmadıklarını söyleyenler var mıdır? Bizim dünyamızda, gezegenimizin yassı olduğunu, dünya yaşının milyarlarca yıl olduğunu kanıtlayan her verilere baka baka dünyanın 8.000 yıl önce yaratıldığını ve insanlığın aya gitmediğini hala savunanlar vardır. O uygarlıklarda bilim ve eğer varsa, inanç biribirinden ayrı mıdır? Özellikleri bize benzeyen bir uygarlık, bilimle inancı birbirinden ayrı tutabilir mi? Özellikleri bizim gibi olan bir uygarlık, sonsuza kadar, bizim gibi bilimle inanç arasındaki kavgalara tanık mı olacak?

 

 

Sevgili Editçi dostum bilimle inanç arasındaki kavga insanın kafasının içindeki mücadeleden bir başka şey değildir. Amma illa ufo gördünmü diyorsan, ben görmedim, ufo gören de görmedim, yalnız ufo deyince aklıma gelenleri yazayım istersen.

1. Her zaman ufoların var olduğuna inanan bir gurup adam olacaktır, şimdi de var.

2. Uf- o, yani küçük nçocukları ateşten ve sair zararlı maddelerden uzak tutmak için söylenir Cıs - o gibi yani yaklaşma demektir ona. Yaklaşma çarpılırsın ey velet olarak da edebi bir cümle haline getirebiliriz.

3. Eti Puf. Yani ETE ile UFonun birleşimi gibi oluyor.

4. ufocusuz bir dünya için el ele diye bir örgüt vardır gavurlarda. Biz de dernek ya da örgütler halka karşı kurulur ngavur ellerin de ise halk için. her neyse. Sevgili Editçi dostum selam ile kal.

 

bozan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Bu durumda anlaşılıyor ki, uzaylıların, hele hele gelişmiş uygarlıklar kurabilecek kadar akıllı olanların varlığı, binbir rastlantının bir araya gelmesine bağlı. Bu kadar faktörün de bir arada bulunması kolay değil. Gelgelelim evrenimiz de küçük bir yer değil."

 

 

Teşekkürler sayın yamyam gerçekten bunları senmi yazdın.. :)

Desene yaratılış inancı yerleşmeye başladı..!

Desene rastlantılarla bu işler olmuyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Bu durumda anlaşılıyor ki, uzaylıların, hele hele gelişmiş uygarlıklar kurabilecek kadar akıllı olanların varlığı, binbir rastlantının bir araya gelmesine bağlı. Bu kadar faktörün de bir arada bulunması kolay değil. Gelgelelim evrenimiz de küçük bir yer değil."

Teşekkürler sayın yamyam gerçekten bunları senmi yazdın.. :)

Desene yaratılış inancı yerleşmeye başladı..!

Desene rastlantılarla bu işler olmuyor...

 

Her zamanki gibi yine konuyu kendinize çekmişsiniz sayın kralx :D Neden bizim dünyamızda hayat var? Çünkü bizim dünyamızda yaşam için gerekli uygun şartlar var. Neden Ay'da hayat yok ? Çünkü Ay'da yaşam için elverişli ortam yok... Bu kadar basit....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın yamyam çok güzel ve büyük bir ustalıkla yaptığınız kelime, cümle ve mantık yasıma gösterisiyle gene işin içinde çıkıvermişsiniz...

Diyosunki "yaşam için gereken şartlar dünyada vardır" ama bir önceki yazında da bu şartların bir çok rastlantısal faktörün bir araya gelmesi kolay değil diyosun..???

Dünyada yaşam için gerekli olan şartlar senin söylediğin cümle kapsamına girmiyormu, bu şartlar kendiliğindenmi oluşmuş, eğer kendiliğinden oluşmuşsa, bu çok zor değilmi...??

Bu çelişkiden buyur çık dicem ama, demiyorum çünkü iyi düşünüldüğünde hatanı kolayca bulabilecek olan arkadaşlarımız bazen kaçırıyorlar yada toptan kaçırıyorlar, yani sen bu çelişkiden o veya bu şekilde gene sıyrılacaksın, fakat ben hala çelişkide olduğunu göreceğim.. :)

 

 

Ayrıca ben hiç bir konuyu kendime çekmiyorum, din benim tekelimde değildir ve herhangi bir ücrette almıyorum.. Sadece deşifre yaptım o kadar.. :)

 

 

 

 

Saygılar-sevgiler..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Öncelikle konu ile alkalı yazmayacağım için konuyu açan arkadaşımdan özür dilerim....

 

Yamyam kardeş bende bu konuda kralx abim gibi düşünüyorum yazını okudum ve o cümlelerini görünce şok geçirir gibi oldum çok şaşırdım...

sevgi ile kal....

 

Allaha emanet canlar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın yamyam çok güzel ve büyük bir ustalıkla yaptığınız kelime, cümle ve mantık yasıma gösterisiyle gene işin içinde çıkıvermişsiniz...

Diyosunki "yaşam için gereken şartlar dünyada vardır" ama bir önceki yazında da bu şartların bir çok rastlantısal faktörün bir araya gelmesi kolay değil diyosun..???

Dünyada yaşam için gerekli olan şartlar senin söylediğin cümle kapsamına girmiyormu, bu şartlar kendiliğindenmi oluşmuş, eğer kendiliğinden oluşmuşsa, bu çok zor değilmi...??

Bu çelişkiden buyur çık dicem ama, demiyorum çünkü iyi düşünüldüğünde hatanı kolayca bulabilecek olan arkadaşlarımız bazen kaçırıyorlar yada toptan kaçırıyorlar, yani sen bu çelişkiden o veya bu şekilde gene sıyrılacaksın, fakat ben hala çelişkide olduğunu göreceğim.. :)

Ayrıca ben hiç bir konuyu kendime çekmiyorum, din benim tekelimde değildir ve herhangi bir ücrette almıyorum.. Sadece deşifre yaptım o kadar.. :)

Saygılar-sevgiler..

 

Sana biraz daha açıkça ifade edeyim kralx... Belki bu defa anlarsın.

 

Evinde televizyonun karşısına geçmiş dinleniyorsun ve birden bire gürültüyle tavanı delerek odanın ortasına bir şey düştüğünü görüyorsun. İlk şaşkınlığını atlattıktan sonra bir de bakıyorsun ki,odanın ortasında karpuz büyüklüğünde bir göktaşı.

 

Şimdi acaba o göktaşının senin evine düşme ihtimali nedir? Düşünsene, Dünya'da düşecek o kadar yer varken (Hatta Dünya'dan önce kimbilir kaç gezegen geçti) kalkmış da senin evinin çatısına düşmüş.. Buyur yap bakalım ihtimal hesabını. O zaman diyeceksin ki, "Hayır böyle bir ihtimal yok, olsa olsa bunu bana Allah göndermiştir)

 

Oysa ki değil... O göktaşı Dünya'nın çekim alanına giriyor, ve düşmeye başlıyor. Bu kaçınılmaz... Göktaşı atmosferi geçerek yeryüzüne düşüyor. Ama tesadüf ki, düştüğü yerde senin evin bulunuyor.

 

Şimdi buradan anlayacağın ; o göktaşının Dünya'ya düşmesi kaçınılmaz. Bu bir tesadüf değildir... Dünya'nın çekim alanına girmiştir ve düşmüştür. Tesadüf olan orada senin evinin olması. Belki orada başka birinin evi olacaktı. Ama senin evin vardı. Dünya'da yaşam da öyledir. Yaşam için uygun şartlar Dünya'da oluştu, ve canlılık da bu yüzden Dünya'da varoldu. Bunun ihtimal hesapları ile alakası yok.

 

Umarım bu sefer anlamışsındır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O göktaşının benim evime düşmesi tesadüf edeğildir.. evet kaçınılmazdır.. Fakat bu kaçınılmazlığın sonucunda bilinçli bir hareket yokki..

Yani o öktaşı benim evime düştüyse birden bire düştüğü yerde bir canlıya dönüşüvermedi yada bir otomobile dönüşüvermedi..

Şimdi zincirleme basitten karmaşığa doğru bu düzensiz hareketliliğin bilinçli bir oluşuma gidebileceğini söylersen, şunu bilmelisinki, mikro dünya ve orada olan olaylar daha karmaşıktır..

Özetle hiç bir atom bilinçsiz olarak zorunluluk sebebi ile bir su molokülüne dönüşmez..

Önde giden çeken zorunluluk nedir...

Öyle bir zorunluluk varsa ancak Allahın iradesidir....

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O göktaşının benim evime düşmesi tesadüf edeğildir.. evet kaçınılmazdır.. Fakat bu kaçınılmazlığın sonucunda bilinçli bir hareket yokki..

Yani o öktaşı benim evime düştüyse birden bire düştüğü yerde bir canlıya dönüşüvermedi yada bir otomobile dönüşüvermedi..

Şimdi zincirleme basitten karmaşığa doğru bu düzensiz hareketliliğin bilinçli bir oluşuma gidebileceğini söylersen, şunu bilmelisinki, mikro dünya ve orada olan olaylar daha karmaşıktır..

Özetle hiç bir atom bilinçsiz olarak zorunluluk sebebi ile bir su molokülüne dönüşmez..

Önde giden çeken zorunluluk nedir...

Öyle bir zorunluluk varsa ancak Allahın iradesidir....

 

Saygılar..

 

Sanırım "tesadüf" olayını anlayabildin. Gelelim bilinç meselesine...

 

İki hidrojen ve bir oksijen atomu bir araya gelirse su meydana gelir kralx. Bunun bilinçle bir alakası yoktur. Bu atomlar "hadi birleşelim de su oluşturalım" demezler. Ama birleşirlerse ortaya su çıkar. İsteyen istediği kadar "bu olamaz, imkansız" falan desin... Bunun bir önemi yok. İstersen bu konuya daha fazla vakıf olabilme adına aşağıdaki linkte yazılan makaleyi bir oku. Ondan sonra yine bir değerlendirme yaparsın...

 

http://www.geocities.com/wankeragnostic/yaratilmayis.htm

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım ben seni gayet iyi anlıyorumda sen beni anlamıyorsun..

Ben diyorumki tesadüf zaten yoktur..

Herşey belli bir matemetik ve fizik hesaplarıyla cereyan eder..

Etki tepki meselesi..

İki oksijen ve bir hidrojenin suyu oluşturması bu suyun canlıların ortak hayat kaynağı oması..

Soru üstüne soru...

Sana yaratılışı safha safha gösterseler bile kabul etmiyeceksin..

Çünki işin başında ideoloji var, iman yada imansızlık var..

Bu yüzden artık birşeyleri tartışmanın ne sana nede bana faydası var..

Tekrar tekrar başa dönmeninde hiç bir mantığı yok..

Kainatta herşey olması gerektiği gibidir..

Sizin son deyiminizle zorunluluktur işte bu zorunluluk Allahın dilemesidir..

Farkında olmadan yaratılışı savunduğunuzu görebiliyormusunuz..?

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 10 ay sonra...

Evrenin sınırlarını hiç bir şekilde bilmiyoruz.

Ufo falan yapabilecek kadar geliştiler mi bilmiyorum ama başka sistemlerde yaşamın olmaması için hiç bir sebep yok.

Koskoca evrende, sadece kendisinde yaşamın olmasını gerektirecek kadar niye özel olsun ki dünya?

Bence aslına bakarsanız, var ya da yok demek pek te mümkün değil...

Ya biz gidip açıkça ortaya koymadan,

Ya da onlar gelip "ahanda geldik, biz varız" demeden kesin bir şey söyleyemeyiz.

Ama bence ihtimal ki olabilir yaşam...

 

Ayrıca UFO'nun açılımı şu:

Uçak Falan Olabilir... :P

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"tanrının arabaları"(kısaca içerik;"On bin yıl öncesinin insanı için uzay yolculuğu bir sorun değil, bir gerçekti. Bunun ispatı karanlık geçmişte tanrıların bıraktıkları ve bugün anlamını çözmeye çalıştığımız sayısız izdir..." yazarı(Erich von Daeniken)-- diye bir kitap okumuştum..yıllar öncesinden..orada ufolar ve uzaylılarla ilgili yazılanları anımsdım birden..ilgiç bi kitaptı..mesela mısırdaki pramitlerde yada eski lahitlerde falan binlerce yıl öncesinin insanlarınca duvarlara çizilmiş ışıklı havada olan araçlar çizili..başında faunus olan insanımsı kişiler..gibi..delilli..vede binlerce yıl öncesinden yine mısırda bulunmuş titanyumdan yapılı makina parçalarıı..falan..vede yine binlerce yıl öncesine dayalı insanlarca duvarlara çizilmiş şimdisinde bile çözemediğimiz matamatik formülleri.. :) ...insanı düşündürüyoo..[/b]

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ufo görme hikayelerinin, atmosferdeki gaz sıkışmalarına bağlı ilüzyonlar olduğu kanıtlanmıştı geçen sene yanılmıyorsam.

 

Galaksimizde bizim dışımızda hayat varmıdır ?. Belki vardır belki yoktur.

 

Ancak var olduğuna dair şu ana kadar muteber hiçbir veri ve delil yoktur.

 

erich von daniken'in de tek yaptığı, şöyle bir şeydir. "Mısırlılar o kadar ağır taşları taşıyamazlardı, o halde uzaylılar gelip yapmıştır" "şu yapının bugün bile yapılması zor o halde uzaylılar yapmıştır" tarzında çözemediğimiz herşeyin uzaylılar tarafından yapılmış olduğunu öne süren

 

yani kısaca "aklın almadığı herşeyi uzalılara bağlayan" kolpa iddialar ortaya atıp zamanında bunla parayı bulmuş bir adam :) 2000 li yıllarda, o kitapta anlattığı bir çok şeyin kendi fantazileri olduğunuda açıklamıştı yanılmıyorsam.

 

Ki zamanında onun uzaylılar yapmıştır dediği bir çok şeyin nasıl yapıldığı bugün çözüldü.

 

Bilim tarihi, geçmişten geleceğe birikimleri aktararak süren ve gelişme gösteren bir tarihtir. Ancak bunun kopan parçaları vardır. Yani bir sonraya aktarılamayan parçalar.

 

Herşeyde uzaylı parmağı aramak heyacan uyandırsada, mesela İskenderiye Kütüphanesi yakılmasaydı belki biz bugün bir piramid inşa edebilirdik.

 

Böylede bakmak lazım dimi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daniken'in kitabında yayınladığı bazı resimleri rotüşladığı da kanıtlandı.

Hele bir kabartmaya bakıp yorum yapmıştı da sonra birisi onun kabartmaya tersinden baktığını söylemişti.

Tanrıların Arabaları kitabından sonra birbirine benzer birkaç kitap daha yazdı.Eh...Yazacak tabi.Nasılsa bu işin içinde para var.

Sonuçta bilimadamları 'Daniken Duruşması' adlı bir kitapta bu tip görüşleri tek tek çürüttüler.Zaten benzer fikirler başkalarınca

daha önceki yıllarda da ileri sürülmüştü.Anlaşılan böyle şeyler 20-25 yıllık peryotlar halinde gündeme geliyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
UFO?LAR - UÇAN DAİRELER

 

Orta okul yıllarında, belki de sık sık haberlerde yer aldığından, UFOları çok düşünürdüm. Özellikle damda yattığım yaz gecelerinde, kırsal kesimleri tercih ettikleri söylenen UFOların neden benim elektriksiz, susuz, telefonsuz ve yolu olmayan köyüme hiç gelmediklerini merak ederdim. Yöremin serin ve yıldızlarla dolu yaz gecelerinde, UFOlar benim uyku öncesi düşüncelerimin başında gelirdi.

.

.

.

Uzun yıllar önceki birçok sorum yanıtlanmışsa da, UFO?larla ilgili bir sorum hala kafamı kurcalamaktadır: O uygarlıklarda da gerçeğe baka baka gerçeğe inanmadıklarını söyleyenler var mıdır? Bizim dünyamızda, gezegenimizin yassı olduğunu, dünya yaşının milyarlarca yıl olduğunu kanıtlayan her verilere baka baka dünyanın 8.000 yıl önce yaratıldığını ve insanlığın aya gitmediğini hala savunanlar vardır. O uygarlıklarda bilim ve eğer varsa, inanç biribirinden ayrı mıdır? Özellikleri bize benzeyen bir uygarlık, bilimle inancı birbirinden ayrı tutabilir mi? Özellikleri bizim gibi olan bir uygarlık, sonsuza kadar, bizim gibi bilimle inanç arasındaki kavgalara tanık mı olacak?

 

 

uzayda bizden başka olmaması için hiçbir sebep göremiyorum

j.foster ın contact filminde dediği gibi, ozaman sonu bile olmayan koca bir evren boşuna yaratılmış olur

bunu ben düşünebildiğime göre tüm evrenin varoluşunu organize edenler akıl edebilmiştir.

bu çok basit bir mantık. beynimin kullanabildiğim küçücük bölümüyle vardığım bir mantık.

gelen uzay disklerini titreşimlerini dünya düzeyine düşürdüklerinde görebiliyoruz, yükselttiklerinde

kaybolmuş oluyorlar herhalde...neticede nasıl biz dünyalılara beynimizin tümünü kullanma lüksü

henüz verilmemişse, gözümüzün de olup biten herşeyi gördüğü söylenemez.

özetle ben bir dünya vatandaşı olarak varolmalarında hiçbir sakınca görmüyorum

hatta hoş bile olabilir.

tüm çatışmaların bittiği, herkesin ben dünyalıyım dediği bir dünyayı özlemiştik...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
Sanırım "tesadüf" olayını anlayabildin. Gelelim bilinç meselesine...

 

İki hidrojen ve bir oksijen atomu bir araya gelirse su meydana gelir kralx. Bunun bilinçle bir alakası yoktur. Bu atomlar "hadi birleşelim de su oluşturalım" demezler. Ama birleşirlerse ortaya su çıkar. İsteyen istediği kadar "bu olamaz, imkansız" falan desin... Bunun bir önemi yok. İstersen bu konuya daha fazla vakıf olabilme adına aşağıdaki linkte yazılan makaleyi bir oku. Ondan sonra yine bir değerlendirme yaparsın...

 

http://www.geocities.com/wankeragnostic/yaratilmayis.htm

 

iki hidrojenle bir oksijen atomunun böyle bir yetkiyle donanımlı olması durumunda zaten bunu tartışmaya gerek kalmazdı...

"birleşelim ve su olalım" demiyorlar ama BİRİSİ bunu söylüyor olmalı...o BİRİSİ "Biz Ol deyince, o hemen olur" diyor.!.

yani bu kadar kolay.!....

 

acaba "Allahın Samed Sırrı" bu mudur ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

iki hidrojenle bir oksijen atomunun böyle bir yetkiyle donanımlı olması durumunda zaten bunu tartışmaya gerek kalmazdı...

"birleşelim ve su olalım" demiyorlar ama BİRİSİ bunu söylüyor olmalı...o BİRİSİ "Biz Ol deyince, o hemen olur" diyor.!.

yani bu kadar kolay.!....

 

acaba "Allahın Samed Sırrı" bu mudur ?

 

O birisi, "Biz bir şeyin olmasını istersek tek yapmamız gereken 'ol' demektir. O da hemen oluverir" de der... Ancak evrende işlerin öyle yürümediğini anlamak için profesör ya da ulema olmak gerekmiyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
  • 1 ay sonra...

Arkadaşlar evrenin diğer gezegenlerinde hayat belki bizim gibi varlıklar için yok. Bu demek değildirki bize benzemeyen insanlar olmayacak, belki de başka şartlarda 5 duyumuz ile algılayamadığımız varlılar neden yaşıyor olamasın. 17 bin kainatdan bahsediliyor sadece dünya da yaşayabildiğimize göre diğerleri boşu boşunamı var edildiler.

 

 

Sevgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence aslına bakarsanız, var ya da yok demek pek te mümkün değil...

Ya biz gidip açıkça ortaya koymadan,

Ya da onlar gelip "ahanda geldik, biz varız" demeden kesin bir şey söyleyemeyiz.

Ama bence ihtimal ki olabilir yaşam...

 

Bilimsel düşünce işte bunu gerektirir. Şüpheci yaklaşacaksın. Olabilir de olmayabilir de diyeceksin. Ama var ya da yok demek için bir şeyleri ispatlayacaksın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.