Co-Admin Ω Smyrna Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2011 Co-Admin Paylaş Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2011 Avustralyalı ve Japon bilim insanları ışığı dalga paketleri halinde ışınlamayı başararak kuantum iletişim ve bilişimde devrim yarattılar. Science dergisinde çıkan makaleye göre Tokyo Üniversitesi’nden araştırmacılar bir ilki gerçekleştirerek karmaşık bir kuantum bilgi setini bir noktadan diğerine ışınlayabildiklerini belirttiler. Bilim insanlarına göre artık iletişim ağlarında büyük hacimlerde bilgi alışverişini (örn: kuantum şifreleme anahtarları) yüksek hızda ve yüksek kalitede yapmak mümkün olacak. Canberra’daki Mühendislik ve Bilişim Teknolojileri Fakültesi’nden Profesör Elanor Huntington’a göre ışınlanma – kuantum bilginin bir noktadan diğerine ‘klasik‘ iletişim yöntemleriyle aktarılması – en temel kuantum iletişim tekniklerinin başında geliyor. Huntington bunun için iki şeye ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor: “İlki bildiğimiz fiber optik internet kablosu veya bakır kablolarla sağlanan bağlantı; diğeriyse gönderici ve alıcı arasında geçmişte herhangi bir zamanda ortak kullanılmış bir kaynak: Biz buna karışıklık diyoruz.” Huntington kuantum ışınlanma fikrinin yaklaşık 10 yıl once ortaya atıldığını ancak şimdiye kadar pratikte uygulanamadığını da belirtiyor ve ekliyor: “Eskiden ışınlanmanın iki yolu vardı ancak ikisinin de önünde bazı engeller bulunuyordu. Biri çok hızlıydı ancak gerçekleşmesi zordu. Diğeri yavaş çalışıyordu ancak başarılı olma şansı oldukça fazlaydı. Bizse ikisini de hızlı ve çalışır hale getirdik.” SCHRÖDINGER'İN KEDİSİ GERİ DÖNÜYOR Bilim insanlarının ışınlamayı başardığı ışık dalga paketleri ‘Schrödinger’in kedisi’ne benzerlik gösteriyor. Schrödinger’in 1930’lardaki meşhur deneyinde bir kedi radyoaktif madde içeren bir cihazla birlikte mühürlü bir kutunun içine konuluyordu. Bir Geiger sayacı sürekli olarak radyasyon seviyesini ölçüyordu. Eğer seviyede değişiklik olursa Geiger sayacı bunu tespit ederek kutunun içinde siyanür gazı yayacak bir mekanizmayı tetikleyecek ve kedi ölecekti. Deney şunu ortaya koyuyordu: Kedinin yaşayıp yaşamadığını anlamak için kutuyu açmak gerekiyordu ve o ana kadar kedi hem hayatta hem de ölü olarak kabul edilmeliydi. Bu duruma süperpozisyon da deniyor. Schrödinger her ne kadar bu deneyi o zamanlar ortaya atılan kuantum teorileri küçümsemek için yaptıysa da o zamandan beri bilim insanları kuantum dünyada bir çok süperpozisyon örneğine rastladılar. “Shrödinger’in deneyinde çok iyi bilinen normal, makroskopik bir obje kuantum süperpozisyon halinde gözlemlenebiliyordu” diyen Huntington şimdilerde bunun gözlemlendiği her türlü sisteme ‘Shrödinger’in kedisi’ adı verildiğini belirtti. Huntington araştırmalarını şöyle özetliyor: “Biz de makroskopik bir ışık dalgasını aşırı hassas bir kuantum süperpozisyon halindeyken bir noktadan diğerine ışınlamayı başardık. Dijital bilgi içinde bulunduğu duruma göre de kodlanabiliyor. Biz de aynı anda hem “1” hem de “0” durumunda bulunan bir dalga paketi yarattık.” “Süperpozisyon kuantum bilgisayarların da önünü açacak. Aynı anda hem “1” hem de “0” olduğu için paralel işlem yapmak mümkün oluyor. Bizim yaptığımızsa bu bilgiyi “1” ve “0” birbirine karışmadan A noktasından B noktasına ışınlamak oldu. Böylelikle kuantum bilgisayar konusunda yeni bir adım atıldığına değinen Huntington son olarak şöyle dedi: “Veri paketlerini bu şekilde aktarabilmek gerçek anlamda bir kuantum bilgisayar yapmanın ve kuantum iletişimin önünü açacak.” ntvmsnbc Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ war18 Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 4 Eylül , 2011 alev alatlı yeni bir kitap yazabilir. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Paylaş Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 SCHRÖDINGER'İN KEDİSİ Schrödinger'in kedisi; Bir kutunun içine konularak kaderine terk edilen ve kutu içine bakılmadığı sürece ölü ya da diri olduğu bilinmeyen yarı ölü yarı diri bir kedinin hikayesi. Schrödinger'in Kedisi, varlık ile yokluk arasındaki sınırlarıkaldıran ve içinde bulunduğumuz sistemin mutlak ifadeleringeçersizliğini ispat eden, kuantumdan beslenen bir teori. Bu teori, dışımızdaki madde dünyasının sandığımızın aksine, kurulmuş bir makine gibi çalışmadığını gösterir ve muhatap olduğumuz madde dünyasının sadece dışarıdan bir izleyici olmadığımızı, somut dünyaya zihnimizle dokunarak anlamlandırdığımızı anlatır. Spekülasyonlara açık ifadelerden ibaret olan teori, kuantum mekaniğinin temel dalga denklemini yazan Erwin Schrödinger tarafından 1935 yılında üretildi. O dönemlerde de anlaşılması zor olan bu teorem dönemimizde de kafaları karıştırmaya devam ediyor. Zihinlerin Şekillendirdiği Bir Kuantum Çorbası: "Bazen arkama döndüğümde dünyanın her zaman kökenin belirsiz ve amaçsızca akıp duran bir kuantum çorbası olduğu duygusuna kapılıyorum. Ama, ne zaman ki yüzümü oraya çevirecek olsam, dünya yeniden her zamanki gerçekliğine dönüşüyor. Bu durumda kendimi, ipeğin dokunuşunu hiç bir zaman duyumsamayan efsanevi Kral Midas'a benzetiyorum. İşte insanoğlu da tıpkı bu durumda kuantum gerçeğinin dokusunu asla deneyimleyemez Çünkü dokunduğumuz her şey maddeye dönüşüyor." Bilim adamı Nıck Herbert bu cümleleriyle evreni anlamlandırmaya çalışırken zihin gözlüğü ile çevremize baktığımızı ve bu gözlüklerin izin verdiği ölçüde dünyayı görme imkanımız olduğunu dile getiriyor. İşte bu gözlüklerle dünyaya bakmamız, bir yandan maddi dünyayı algılamamıza imkân verirken; diğer taraftan madde dünyası ilealgılayamadığımız gerçekliğin üzerini örtüyor ve belirsizliğe nedenoluyor. Kuantumdan beslenen Schrödinger'in Kedisi, bu belirsizliği daha belirgin bir şekilde ifade etmek için yapılan hipotetik/düşünsel birdeney. "Kedi paradoksu" olarak da bilinen bu teorinin kaynağı deneyde ünlü kedi, radyoaktif bir atom ve bir Gayger sayacıyla birlikte bir kutu içersine konulur. Eğer atom bozunursa Gayger sayacı tıkırdayacak, tıkırdama çekici harekete geçirecek çekiç ve zehir de kediyi öldürecektir. Bir kutunun içinde geçen bu entrikalarla dolu olayın bir saat sonunda kedinin durumu hakkında tahmin yürütülür. Kedi, bu bir saat sonunda kutunun içine bakacak olursak ölü müdür, diri mi? Şüphesiz, eğer kutunun içine bakarsak kediyi ya ölü yada diri olarakolarak buluruz. Peki ya kutunun içine bakmazsak? Bu durumda kedinin ölü olma olasılığı %50'dir, fakat diri olma olasılığı da %50'dir. Kuantum mekaniği buradaki belirsizlik sonucu olasılıkları farklı biçimde ele alır ve bir saat sonunda kutu içindeki kedinin durumunu:"yarı ölü yarı diri" olarak tarif eder. Bu kadar muğlak bir sonla noktalanan deney, kuantumun ortaya koyduğu matematik, sanıldığından daha görünür sonuçlar ortaya koyar. "Örneğin;birçok sisteme kaynaklık eden transistörler ve lazerler bu sistemin ürünüdür. "Bazen arkama döndüğümde, dünyanın her zaman kökeni belirsiz ve de amaçsızca akıp duran bir kuantum çorbası olduğu duygusuna kapılıyorum. Ama, ne zaman ki yüzümü oraya çevirecek olsam, dünya yeniden her zamanki gerçekliğine dönüşüyor.." Son sözü gözlemci söyler Kuantum boyutlarında, bir tanecik tek bir tanecik neden-sonuç ilişkisi içerisinde değil, taneciğin bulunabilme ihtimali olan tüm olasılık dalga halleri, biri diğerinden ayrılmayacak şekilde iç içe geçmiş vaziyette bulunur. Bu duruma 'süper pozisyon' adı verilir. Bunu basit bir şekilde ifade edecek olursak; bir taneciğin içinde bulunma ihtimali olan durumların aynı anda hepsinin bir arada olma halidir.Örneğin, bir elektron için süper pozisyon, elektron bulutunun her yerinde bulunması manasına gelir. Süper pozisyonu Schrödinger'in Kedisi için düşünecek olursak, kedinin ölü ve diri olarak bulunduğunu varsayarız. . Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ İNTERLOCK Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Paylaş Gönderi tarihi: 16 Aralık , 2013 Bütün bu çetrefilli ifadelerin ardından konunun özüne gelecek olursak; kedinin ölü yada diri olma durumunun üst üste indirilmiş olasılık dalgası, onu algılayan kişi tarafından çökertilerek bu durumların birinin fiziksel gerçeklik olarak ortaya koymasını sağlar. Bu durumda son sözü, kediyi izleyen ve zihin süzgecinden geçiren gözlemci söyler. Gözlemci kediyi ya öldürür yada canlı kalmasını sağlar. Mikro alem için daha anlaşılır olan bu ifadeler, bir mikro alem yaratığı olan kedi ile anlatılmaya çalışıldığında algıları daha zorluyor. Konuyu mikro alemin en ünlü üyesi elektron ile açmaya çalışalım. Kuantum boyutlarında herhangi bir fiziksel sistem, olması gereken durumun dışında, birçok durumun hepsinde, aynı anda bulunabilmekte. Bir elektronun, çekirdek etrafında bulunduğu yörüngenin, belli bir zamanda sadece bir noktasında değil, her yerinde bulunma ihtimali vardır. Parçacık için şu veya bu konumdadır diye bir şey söylenemez. Sadece nerede bulunabileceğine ilişkin bir olasılık aralığı verilebilir. Bu durumda ortaya çıkabilecek anlamsız sonuçların önüne geçmek amacıyla, aletlerimiz ihtimallerden hangi konumu bize veriyorsa, onu göz önüne alırız. Bu olaya; collopse/çökme denir. Çökme karşımıza çıkan sonsuz olasılıklar arasında sadece bir tanesininseçilerek algılayacağımız yönün belirlenmesidir. Meydana gelen çökme,algıladığımız gerçeklik sonucunu ortaya koyar. Böylece gözlenen sistemle gözleyen sistem bölünmez bir bütün olarak ele alınır, ve gözlemlenen ile gözleyen sistemin birbirinden ayrı düşünülmesi anlamsızlaşır. Paralel evrende kedilerin olasılıkları: Schrödinger'in Kedisi'nden ilham alan bilim adamları farklı teoriler ortaya attılar. Bunlardan Wheleer ve Everett, çoklu evrenler teorisiyle alternatif bir yorum getirdiler. Bu teori, hem kuantumun olasılıklı yapısını hem de çökmenin nasıl olduğunu, ve ölçümü ne şekilde tanımlayabileceğimizi açıklamaya yönelikti. Wheleer ve Everett bu teoride, dalga fonksiyonunun gerçekte çökmediğini,fonksiyonun indirgenmesi, için ne kadar olasılık varsa, o kadar alternatif evreni bölünmekte olduğunu ortaya koymaya çalıştılar. Schrödinger'in Kedisi'ne geri dönecek olursak; bilindiği gibi radyoaktivitenin bozunmasına bağlı olarak kedi ya ölecek yada diri kalacaktı. Çünkü kutunun içindeki kedinin dalga fonksiyonu, iki durumun üst üste binmiş halidir. Kutuyu açıp içine baktığımızda, dalga fonksiyonu, bu iki olasılıklı durumdan birineindirgeneceğinden, kedinin ya canlı ya da ölü olduğunu gözlemleyebiliriz. Everett yorumunda farklı bir yaklaşım ortaya koyar; buna göre her iki olası durumun varlığı gerçektir ve bu durum evrenin ikiye ayrılmasıyla gerçekleşir. Bu teoriye göre, gözlemci, kutuya bakmadan önce kedi evrende canlı iken, diğer evrende ölü olarak mevcuttur. Böylece, evrenin birinde gözlemci kutuyu açtığında kediyi ölü olarak gözlemlerken, diğer evrende canlı olarak görecektir. Bununla birlikte, iki evren arasında bir bağlantı yoktur. Kısaca Wheleer ve Everett, ortaya koydukları temel ilkelerle, Schrödinger dalga denkleminin matematiğini, dalga denkleminin kollarından hiç birinin çöküntüye uğramadığını ve Kopenhag yorumundaki gibi fiziki bir gerçekliğin var olmadığını kabul etmektedirler. Paralel evrenler kavramını da ortaya atan bu görüş sonsuz sayıda dünyanın var olduğunu, bizim bunların her birinde, birbirinden farklı versiyonumuzun bulunduğunu, bu yüzden de hepsinin farklı olaylar zincirinin gelişmesini sağladığını söyler. . Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.