Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bir Amerikan Projesi Olarak AKP


siosteran

Önerilen İletiler

Sizlerle Merdan Yanardağ'ın bir yazısını paylaşmak istedim.Güncel konular bölümünde "zihniyet devrimi yaşandığının farkında mısınız?"başlıklı yazımda olduğu gibi ne kadar iyimser yaklaşımlarda bulunsam da,AKP'nin perde arkasını aşağıdaki yazı çok güzel anlatmaktadır.

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

Bir Amerikan Projesi Olarak AKP-I

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin iç dinamiklere dayalı bir iktidar kudretine sahip olmaktan çok, esas olarak dış dinamiklere yaslanarak ülke içindeki iktidar alanını genişletmeye çalışan bir siyasal profil verdiği gözleniyor.

 

Öyle anlaşılıyor ki, iktidar refarasını Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği'nden (AB) alan AKP'nin başka çaresi de yoktu. Bu nedenle Erdoğan ve beraberindekilerin zaman zaman Ankara'da ilan ettiği "kırmızı çizgiler" Washington ya da Brüksel'de aşıldığında, buna direnemeyecekleri belliydi. Nitekim hiç bir ihtilafta direnme yoluna da gitmediler.

 

Ancak, Batı'ya yaslanarak iktidarda kalmaya çalışan, AB sopasını kullanarak muhalefet güçlerini pasifize etme siyaseti izleyen AKP'nin, yürüdüğü bu yolun sonuna geldiği anlaşılıyor.

 

Son altı ayın gelişmelerine bakıldığında, ABD'nin gerilimli bir ilişki sürdürdüğü AKP hükümeti ile mesafesini açmaya başladığı, "ılımlı islam" siyasetini gözden geçirdiği ve hem Ortadoğu'da hem de Türkiye'de yeni bir alternatif arayışına girdiği gözleniyor.

 

Bu gelişmeyi, AKP hakkındaki bu seri yazının sonraki bölümlerinde değerlendireceğim. Çünkü, öncelikle AKP'nin kuruluş öncesi ve sonrasına, nasıl bir parti olduğuna, kimler tarafından tasarlanıp iktidara getirildiğine, ideolojik-politik hatının ne olduğuna ve bu politik hattın siyasal islamla ilişkisine bakmak gerekiyor.

 

Bir ABD projesi

 

AKP, Washington tarafından geliştirilen ve merkezinde "ılımlı İslam" siyasetinin bulunduğu Büyük Ortadoğu Projesi'nin stratejik bir ürünüdür. Üstelik, tasarlanmış, planlanmış ve sınırları çizilmiş bir projedir. Doğunun kalbine sokulmuş bir Truva Atı'dır. AKP, ABD'yi yöneten ve kısaca 'neo-con' denilen yeni muhafazakarların (Neo-Conservatives) geliştirdiği "imparatorluk" siyasetinin İslam dünyasındaki taşıyıcı unsurudur.

 

Durum o kadar açıktır ki, daha AKP kurulmadan Amerikalı strateji uzmanlarının ve siyaset kurucularının yazdıkları, insana, "bu kadar da olmaz" dedirtecek türdendir. Üstelik, AKP'de bunu saklamamakta, dahası söz konusu durumdan sakınmasız bir fırsatçılıkla yararlanmaya çalışmaktadır.

 

Türkiye'nin yeri

 

Konuyu ve bu "işbirliğini" aşağıda kanıtlarıyla açmaya çalışacağım. Ancak, daha önce, İstanbul'da Sinagoglara ve İngiliz Konsolosluğu'na karşı 15-20 Kasım 2003 tarihlerinde yapılan bombalı saldırıların hemen sonrasında yaşanan bir dizi gelişmeyi değerlendirmekte, konunun daha net şekilde anlaşılması için, yarar var.

 

Çünkü, İstanbul'da patlayan bombalar, başta Washington olmak üzere Batı başkentlerinde 1990'lı yılların ortalarından beri hazırlanan ve Türkiye'nin küresel düzen içindeki yerinin de yeniden tanımlanmasını içeren tartışmaları tetikledi.

 

Bu dönemde Türkiye'ye bir test alanı olarak bakılıyor ve ılımlı İslam ile radikal İslam'ın kapışacağı bir alan olarak görülüyordu. Batı basınında, "Sandık bombayı yenecek mi?" diye soruluyordu. Sandık ile işaret edilen AKP oluyor, bomba ise "radikal İslamı" temsil ediyordu.

 

Türkiye'ye yeni rol

 

Batı, Atlantik ötesi ve berisiyle kendisine yönelik küresel bir tehdit olarak algıladığı radikal İslam'a karşı çözümü, giderek artan oranda, ılımlı İslamı güçlendirmekte arıyordu.

 

Artık, hem ABD hem de Avrupa'daki Amerikancı çevreler, geçmişten farklı olarak Türkiye'ye yeni bir rol biçmeye hazırlanıyordu. Doğrusu, diğer Batı Avrupa ülkelerinin de (Almanya-Fransa) bu role pek itiraz ettikleri söylenemezdi. Dolayısıyla, daha önce, 'modern, laik ve demokratik bir ülke' olarak Müslüman dünya için örnek oluşturduğu belirtilen Türkiye, bundan sonra 'demokratik İslam ülkesi', diğer bir deyimle 'ılımlı Müslüman ülke' olarak bütün Doğuya bir 'model' olarak sunulmak isteniyordu.

 

Bu yönde Batı basınında çıkan yazılarda gözle görülür bir artış vardı. Türkiye'deki AKP hükümetinin, bu model için 'ideal' bir politik ortam oluşturduğu belirtiliyordu.

 

Dervişin zikriyle fikri

 

İslami yönelimli ve muhafazakar yeni orta sınıflara ve yine aynı yönelime sahip ve fakat orta ölçekli olmak sınırlarını aşan Anadolu sermayesine dayanan AKP yönetimi, bu konjonktürden aldığı güçle, ülkede sınırlı bir İslamizasyonu gerçekleştirebileceğini düşünüyordu. Yani, AKP de Batılı merkezlerle aynı görüşteydi. AKP teorisyenleri, iç ve dış dinmiklerin örtüştüğünü düşünüyorlardı.

 

Esas olarak ABD'ye dayanarak ülkede iktidar alanını genişletme stratejisi izleyen AKP, bu yolla hem kendi tabanının beklentilerini karşılama olanağını elde ettiğini sanıyor hem de Marmara sermayesi ile zaman zaman çatışarak, zaman zaman da uzlaşarak yeni bir iktidar bileşimi oluşmayı hedefliyordu.

 

Bugün sistemin pilot kabininde yaşanan şiddetli gerilimin ve bir tür yeni 'fetret' durumunun nedenini burada aramak gerekiyor.

 

Şeriat istiyorlar mı?

 

Ancak, AKP Türkiye'yi katı bir "şeriat ülkesi" haline getiremeyeceğini görüyor. Böyle bir amacın, çok şiddetli bir toplumsal ve siyasal çatışma yaşanmadan gerçekleşmeyeceğini 28 Şubat'tan sonra kavradıkları anlaşılıyor.

 

Bu nedenle, düşük yoğunluklu bir İslamizasyon hamlesi, bu kesimleri tatmin edecek gibi görünüyor. Ancak, düşük yoğunluklu da olsa, bir islami projenin amacına ulaşması, Cumhuriyetin kurucu ilkelerini değiştirmeden mümkün görünmüyor. AKP'nin İmam Hatip Liseleri'nin önünü açmak, türban, "helal gıda" ve Milli Eğitim müfredatının değiştirilmesi vb. için yürüttüğü ısrarlı çaba bu çerçevede değerlendirilmeli.

 

Bir proje olarak AKP

 

Evet, yukarıda da belirttiğim gibi AKP; ABD tarafından geliştirilen "Büyük Ortadoğu Projesi" ve "ılımlı İslam" siyasetinin bir ürünü, Washington'da tasarlanmış ve Ankara'da yürürlüğe konulmuş politik bir projedir. Şimdi bu tezi biraz açalım.

 

Amerikan dışişleri ve istihbaratının önde gelen Ortadoğu, Türkiye ve İslam uzmanlarından Graham Fuller'in, 1990'lı yılların başından beri "ılımlı İslam" projesi üzerinde çalıştığı bilinir.

 

Fuller, Ortadoğu'daki anti-amerikan radikal islamcı akımları önleme ve geriletmenin yolunun, laik sistemleri desteklemekten değil, aksine radikal islamcı partileri küresel kapitalist sistem içine çekecek ve özlerini dönüştürecek bir yaklaşımı benimsemekten geçtiği tezini yıllardır savunur.

 

Fuller'e göre Batılıların, Doğuda laiklik konusundaki ısrarının hiçbir anlamı yok. Çünkü, İslam dünyasında laikliğin tarihsel ve kültürel temelleri bulunmuyor. Laiklik, Batı-Hristiyan kültürene özgü bir olgudur. Ayrıca, Müslümanların günlük yaşamlarında dini nasıl yorumlayıp uyguladıkları ABD'nin stratejik çıkarlarını da hiç ilgilendirmez. Önemli olan şey, bu ülkelerin ya da örgütlerin anti-amerikan bir niteliğe sahip olmamasıdır.

 

O da ancak, ılımlı bir İslami modeli geliştirmekle mümkündür. Bu çerçeveden bakılınca, Fuller'e göre, Fransız ekolünü izleyen laik Türkiye "başarısız" bir örnektir. Laiklik nedeniyle İslam dünyasından, onları etkileyemeyecek ölçüde uzaklaşmıştır. Ancak, yine de önemli bir laik birikime ve demokratik geleneğe sahiptir. Bu durumda bir "ortalama" alınabilir.

 

Örneğin; Amerikalı strateji uzmanlarından Dinesh D'Souza da, daha 1995'te yazdığı bir kitapta, "Biz İslam köktendinciliğini dönüştürmeli, onları liberalleştirmeliyiz" demektedir.

 

İşte bu "ortalama" ılımlı islamdır.

 

Graham Fuller'in falcılığı

 

G. Fuller, 2000 yılında Türkiye hakkında yaptığı "şaşırtıcı" bir yorumda aynen şunları söylüyor:

 

"Türkiye, yakın bir gelecekte iki partili bir temsil sistemine gebe... Kökleri geçmişe dayanan ekonomik kriz, iktidardaki koalisyon (B. Ecevit liderliğindeki 57. Hükümetten söz ediyor) partilerinde büyük deprem yaratacak. Fazilet Partisi'nden kopan bir grup ılımlı İslamcı, geniş tabanlı bir siyasi oluşuma gidecek. Bazı etkin siyasetçiler, partilerinden istifa ederek bu yeni oluşuma katılacak. Yeni oluşum kar topu gibi büyüyüp gelişecek. Türkiye'de yakın gelecekte ılımlı İslamcılar iktidara gelecek. Ilımlı İslamcıların yanında İslami söylemlere ters düşmeyen ılımlı sol bir parti de Meclise sokulacak." (Akt. Prof. Dr. Ümit Özdağ, Yeniçağ gazetesi, 29.4.2004)

 

Ne demeli? Yukarıdaki satırlar bir "analiz" olmanın çok ötesine geçmiyor mu? Fuller, sizce de tasarlanmış, bağlantıları kurulmuş ve bir ihtiyat payı bile bırakmaya gerek duymayan kesinlikteki bilgilerden (dikkat 2000 yılından söz ediyoruz) hareket etmiyor mu? Eğer Fuller bir falcı değilse, yeryüzünde bu kesinlik ve şaşmazlıkla ortaya konulan başka bir siyaset projesi örneği var mı? Çünkü, bu öngörüdeki neredeyse herşey gerçekleşmiş durumda.

 

Erdoğan ve AKP'nin gizli ABD görüşmeleri

 

Deneyimli gazeteci Turan Yavuz'un Mart 2006'da çıkan son kitabı "Çuvallayan İttifak", AKP'nin Washington'da nasıl projelendirildiğinin perde arkasına da ışık tutuyor. Bugüne kadar karanlıkta kalan bir dizi gizli buluşmayı aydınlatıyor. Turan Yavuz'un kitabında ulaştığı bilgiler, yukarıda yaptığım analize tartışılmaz kanıtlar sunuyor.

 

Öykü, AKP'yi iktidara taşıyan 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretinde başlıyor. Ocak 2002 tarihinde gerçekleşen bu ziyarette Erdoğan, ABD'nin savunma eski bakan yardımcılarından "Karanlıklar Prensi" diye tanınan Richard Perle ile gizli bir görüşme yapıyor. Erdoğan, gayri resmi nitelikteki bu gizli buluşmada, AKP'nin başta Irak konusu olmak üzere, ABD'nin küresel siyasetlerini destekleyecekleri yönünde güvence veriyor.

 

Turan Yavuz, kitabında ABD-AKP ilişkilerini deşiefre eden bu gizli randevu olayını ve görüşmeler zincirini şöyle anlatıyor:

 

"Cüneyd Zapsu, Erdoğan'ın daha başbakan olmadan Washinton'un etkin kişileriyle ilişki kurmasını 'Çizmeli Adam' lakabıyla tanınan Grenville Byford adındaki arkadaşı kanalıyla sağlamış. Zapsu'nun Byford'la dostluğu ise Davos toplantılarına dayanıyor. Boston'da 'Birahanelerr Kralı' olarak ün yapan ve şirket stratejileri danışmanlığıyla tanınan Byford'un eşi Orit Gadiesh de, bu gizli ilişkiler yumağının önemli bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.

 

"Gadiesh, iş çevrelerinin saygın dergisi Forbes tarafından 'Dünyanın en güçlü 91. kadını' seçilmiş bir İsrailli. İsrailli bir generalin kızı ve ayrıca hem İsrail'in eski başbakanlarından Şimon Peres'in baldızı hem de en yakın danışmanlarından biri. Daha 17 yaşındayken İsrail Genelkurmay Başkanı'nın askeri istihbarat biriminde asistanı olarak çalışma hayatına başlamış.

 

"Kuşkusuz ABD yönetiminden, Ocak 2002'de Washington'a gelen ve hiçbir resmi sıfatı olmayan Erdoğan'la resmi temas kurması beklenemezdi. İşte bu noktada, Zapsu'nun dostları Byford ve eşi Gadiesh, Erdoğan için Washington yönetimi adına hareket eden ve 'Şahinler' grubunda yer alan Perle ile gayri resmi bir görüşme ayarlıyor. Bu gizli buluşmada Perle, Erdoğan'a ABD'nin özellikle Ortadoğu'ya bakışını anlatıyor, Irak'ta Saddam rejimine son verileceğinin altını çiziyor.

 

"Erdoğan da bu kahvaltılı buluşmada, ABD'nin Irak konusundaki tutumunu desteklediğini söylüyor, Perle'e kendisinden söz ediyor, lideri olduğu partisi AKP hakkında bilgi veriyor. (...) 3 Kasım seçimlerinde milletvekili olamayan Erdoğan, seçimlerin ardından tekrar Washington'a gidiyor. Erdoğan, bu ziyaretinde de resmi bir sıfat taşımamakta, sadece AKP Genel Başkanı olarak temaslar yapmayı planlamaktadır.

 

"Ortaya yine Zapsu'nun Davos'tan arkadaşı Byford çıkıyor ve Erdoğan'ın AKP Genel Başkanı sıfatıyla ABD Başkanı George W. Bush'la görüşmesini sağlıyor. Bush'un davet mektubunu 3 Aralık 2002'de Ankara'ya getirenler ise ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ile ABD'nin eski Ankara büyükelçilerinden Mark Grossman." (Bkz. Turan Yavuz, Çuvallayan İttifak, Destek Yayınları, Mart 2006 Ankara, Say. 41, 46, 50, 126)

 

Türkiye'den Washington'a gelen bilgiler (çoğu ABD'nin doğrudan yaptığı araştırmalara dayalıydı) AKP'nin iktidara yürüdüğünü gösterdiği için onlar da Erdoğan ve ekibiyle üst düzey temas kurmaktan yanaydı. Çünkü, daha Erdoğan'ın İstanbul belediye başkanlığı sırasında ABD Büyükelçisi ve Başkonsolosu sık sık kendisiyle görüşüyordu. ABD Yahudi lobisinin önde gelen isimleri de Erdoğan'la İstanbul'da gizli görüşmeler yapmıştı. Artık seviyeyi biraz yükseltmek gerekiyordu. İşte tam bu sırada Erdoğan kendi ayaklarına gelince, plan kolaylıkla gerçekleştirildi.

 

Kendisine seçim kazandıracak iç dinamiklere güvenmeyen AKP liderliği, iktidarı feth etmenin yolunun Washington'dan geçtiğini düşünüyor ve bu güce yaslanarak politik projelerini hayata geçirebileceklerini tasarlıyorlardı.

 

AKP'nin tarihi fırsatı

 

AKP yönetimi, ABD'nin gezegene egemen olma stratejisi ve küreselleşme sürecinin, kendi siyasal hedefleri bakımından elverişli bir konjonktür yarattığını hesaplıyor ve durumu değerlendirmeye çalışıyordu. Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın çalışma arkadaşlarından, Başbakanlık Başdanışmanı Doç. Dr. Yalçın Akdoğan bu durumu çok açıkça ortaya koyuyordu.

 

AKP'nin teorisyenliği ile görevlendirilen Akdoğan, Ömer Çelik (Erdoğan'ın siyasi danışmanı, milletvekili) ve Taha Akyol'un katkılarıyla hazırladığı, "Muhafazakar Demokrasi" kitabında (önsözünü R.T.Erdoğan yazdı) iç ve dış dinamiklerin Türkiye'nin islami dönüşümü için uygun olduğunu ileri sürüyordu.

 

Yalçın Akdoğan şunları yazıyor:

 

"Son iki yüzyıl içinde ilk defa iç dinamikler ile dış dinamikler örtüşmektedir. AKP'yi iktidara getiren kitlelerin talepleri ile (iç dinamikler) ABD'nin ve AB'nin talepleri aynı çizgide birleşmişlerdir. Bu defa halkın istekleri ile Batı'nın istekleri birleşmiştir."

 

İşte durum bu kadar açık. Akdoğan, programatik hedefleri ve izledikleri siyasetin ABD'nin ve AB'nin talepleri ile "birleştiğini" ilan ediyor.

 

Bu tespit bir yanıyla doğrudur. Çünkü, eğer iç dinamikler ve koşullar uygun değilse, dış dinamikler ne kadar uygun ve etkin olursa olsun, bir siyasal dönüşüm programını hayata geçiremek çok zor, bazen de imkansızdır. Ancak, bu değerlendirmenin en önemli yanı, AKP'nin kendi siyasi hedefleri ile ABD ve Batı'nın beklentileri arasında bir uyum bulunduğunu "itiraf" etmiş olmasıdır. Diğer bir anlatımla, AKP, bu güçlerin siyasi programının Türkiye ve bölgedeki taşıyıcısı olduğunu kabul etmektedir.

 

Çatışma kaçınılmaz

 

Gel gelelim, bilinmeli ve beklenmelidir ki, "ılımlı İslam" projesinin Türkiye'de gerçekleştirilmesinin çeşitli güçlükleri var. Türkiye eliti ağırlıklı bir kesimiyle bu projeye, en hafif deyimiyle sıcak bakmıyor. AKP de işte bu nedenle geleneksel iktidar bloğu içindeki güç dengelerini değiştirmeye çalışıyor.

 

Ayrıca, bütün sorunlarına karşın, Türkiye laikliği önemli ölçüde içselleştirmiş ve bu yönde gelenek oluşturmuş bir ülkedir. Bu nedenle, şiddetli bir iç politik çatışma yaşamadan bu projeyi (ılımlı ya da düşük yoğunluklu islam projesi) gerçekleştirmek zordur. Dolayısıyla, "soft islam" projesinin uygulanabilmesi için, Cumhuriyetin kurucu ilkelerinin ve başlangıç varsayımlarının değiştirilmesi ya da en azından yumuşatılması kaçınılmazdır.

 

İşte bu nedenle, günümüzde islamcıların yedeğine düşmüş bazı avanak liberaller, Türkiye'de "bağnaz bir laiklik" olduğunu ileri sürmektedir.

 

AKP, arkasına aldığı ABD ve AB ile inisiyatifi ele geçirmiş görünüyordu. Ancak, gerek 2004 Aralık ayında gerekse 2005 Ekim'inde yapılan AB zirvelerinde, Türkiye'ye tam üyelik için konulan ağır ön şartlar, yukarıda çizdiğimiz tabloda ve güç dengelerinde hızlı bir değişime yol açmaktadır. Bu nedenle AKP iktidarının önemli güç kaynaklarından biri çökmektedir. Diğer güç kaynağı olan ABD ise, Irak'ta yaşadığı başarısızlık; AKP'nin ilkesiz, "iki yüzlü" ve oynak bir siyaset izlediğinin ve siyasal islamdan tam olarak kopmadığının görülmesi; ve ılımlı islamın, düşünülenin tam tersine, radikal islamın önünü açtığının anlaşılması gibi nedenlerle sarsılmaktadır. Bu konuyu da gelecek yazımda açmayı deneyeceğim.

 

Merdan YANARDAĞ,http://www.kanalturk.com.tr/haber.php?haber_id=43252

 

Yorumlarınızı bekliyorum.

Saygılarımla,

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP'nin kazanmasını Amerika'nın sağladığı bir gerçek..

 

Amerika Türkiye'yi ılımlı İslam ülkesi yaparak Orta doğuya örnek göstermesi olağan da AKP'nin radikal islamı değil de ılımlı islamı savunduğu gerçek mi, bunlar danışıklı dövüş mü yapmışlar yoksa Amerikanın tek taraflı inisiyatifi mi hala anlamış değilim..

 

Genel olarak bu ortaklık olağan görünüyor..AKP'nin toprak satışları da malumunuz..AB'ye girmek uğruna, yani bir hiç uğruna fazla ileri gidiliyor, bir an önce buna dur denmeli!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

akp kredısını tukettı bundan sonrakı hukumete buyuk ıhtımal mhp gececek.cıa ve fbı baskanları bu ulkeye bosuna gelmedı.ulkemızde cıkan olayların basında bu adamlar var.ve bu olaylar secımlerde mhp nın ısıne gelecek.pazarlıklar ıse coktan yapılmıs bıle.son yasanan dıyarbakırdakı olaylar goz onune alınarak dıyarbakırı verıp (dıyarbakırda bır cok kurt vatandasımızın olması) kerkugu (bır cok kısının turk mıllıyetcısı olması) alma ısı olabılır.bu olaylar goz onune alınarak bu turk halkına kolaylıkla anlatılabılır.umarım boyle bıse yasanmaz ben ve benım gıbı dusunen ınsanlar yanlıs dusunuyordur.eger olaylar bu noktaya gelırse turk halkı gereken tepkıyı verecektır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

akp kredısını tukettı bundan sonrakı hukumete buyuk ıhtımal mhp gececek.cıa ve fbı baskanları bu ulkeye bosuna gelmedı.ulkemızde cıkan olayların basında bu adamlar var.ve bu olaylar secımlerde mhp nın ısıne gelecek.pazarlıklar ıse coktan yapılmıs bıle.son yasanan dıyarbakırdakı olaylar goz onune alınarak dıyarbakırı verıp (dıyarbakırda bır cok kurt vatandasımızın olması) kerkugu (bır cok kısının turk mıllıyetcısı olması) alma ısı olabılır.bu olaylar goz onune alınarak bu turk halkına kolaylıkla anlatılabılır.umarım boyle bıse yasanmaz ben ve benım gıbı dusunen ınsanlar yanlıs dusunuyordur.eger olaylar bu noktaya gelırse turk halkı gereken tepkıyı verecektır.

 

bundan sonra başa geleceklerin milliyetçi olacakları kesin gibi; ama bu MHP'nin tek elinde değil, BBP de atak yapabilir..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

akp kredısını tukettı bundan sonrakı hukumete buyuk ıhtımal mhp gececek.cıa ve fbı baskanları bu ulkeye bosuna gelmedı.ulkemızde cıkan olayların basında bu adamlar var.ve bu olaylar secımlerde mhp nın ısıne gelecek.pazarlıklar ıse coktan yapılmıs bıle.son yasanan dıyarbakırdakı olaylar goz onune alınarak dıyarbakırı verıp (dıyarbakırda bır cok kurt vatandasımızın olması) kerkugu (bır cok kısının turk mıllıyetcısı olması) alma ısı olabılır.bu olaylar goz onune alınarak bu turk halkına kolaylıkla anlatılabılır.umarım boyle bıse yasanmaz ben ve benım gıbı dusunen ınsanlar yanlıs dusunuyordur.eger olaylar bu noktaya gelırse turk halkı gereken tepkıyı verecektır.

 

MHP'nin gelmesi mantıklı,zira devlet kadrolarında cumhuriyet tarihi boyunca geri planda bulunuyorlardı.

Misak-ı milliyi değiştiremezler de,Musul ve Kerkük'deki Türkmenlarin Türkiye'ye gelmesi sözkonusu olabilir.Diyarbakırda yaşayan Kürtler ise,Iraktaki olaylar durulmadan oraya gitmezler,doğal olarak bunu sürgün gibi algılarlar.

Zamanında İngilizler bölgeden çekildiği zaman,Musul ve Kerkük alınmış olsaydı bölge tarihinin akışı değişebilirdi. B)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP nin ABD güdümünde bir parti olduğunu yenimi anladınız sewgilili forumdaşlarım. Adnan Menresten buyanan bu böyledir. Değişen tek şey parti isimleri olmuştur.Umalımki bu bağımlılık bizi kötü noktalara

itmesin.Bazı milliyetçi kardeşlerimizin iletilerini okuyorumda ağır ol molla desinler demek geliyor içimden.

 

akp den sonra hukumetın basına mhp gececek dıyen benım

son yapmıs oldugun cumleyı banamı kullandın anlamadım

acıklarsan sevınırım

eger bana yaptıysan mhp nın yanından gecmem

sag sol catısmaları sırasında benım aılemden ve akrabalarımdan bır cok ınsanı olduren mhp lılerın bu yaptıklarına asla saygı duymam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.