Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Mark TWAIN


mertdedecan

Önerilen İletiler

Olay,17.yüzyılda Oliver Cromwell zamanında geçmişti.Albay mayfair,İngiliz Commonwealth orduları kadrosunda kendi rütbesinde olanların en genciydi.Çok hareketli geçen askerlik hayatında daima başarılı olmuş ve herkesin hayranlığını kazanmıştı.Fakat şimdi başı dertteydi.

Soğuk bir kış gecesiydi.Dışarının zifiri karanlığında şiddetli bir fırtına hüküm sürüyordu.Ev tam bir sessizliğe gömülmüştü.Albayla genç karısı başlarına gelen bu felaket karşısında ne diyeceklerini bilemiyorlardı.Kapı her an çalınabilirdi.Bu nokta aklına gelince genç kanı titremekten kendini alamadı.

Sevimli bir kız çocukları vardı :Abby her gece uyumadan önce anne ve babasını öper öyle uyurdu.Şimdide odaya girmek üzereydi.

Albay söze başlayarak:

-Aman,lütfen gözyaşlarını sil.Abby'nin hatırı için mutlu görünmeye çalışalım.

-Elimden geleni yapacağım.

Sırtında geceliğiyle,kıvırcık saçlı minyon tipli kızcağız odasına girip babasına doğru koşmaya başladı.Sonra derin bir sevgiyle öptü.

Daha sonra Abby babasından bir hikaye anlatmasını istedi.Ama bu seferki neşeli olmasın dedi.

Baba başladı.

-Bir zamanlar 3 albay vardı.Bu albaylar bir muharebede disiplin suçu işlemişler.Kaybedilmek üzere olan bir meydan savaşında düşmanı üzerlerine çekip,ana kuvvetlere geri çekilme imkanı sağlamak üzere hücum rolü oynamaları istendi.fakat onlar rol yapacaklarına vatan sevgisinin verdiği aşkla yalancı hücümu gerçek hücuma çevirdiler.Fırtına gibi hücum ederek düşmanı geri püskürttüler ve zafer kazandılar.Başkomutan olan Lord General bu subayların itaatsizliğine çok öfkelendi.Zafer kzanılmış olsa bile emre itaatsizlik etmişlerdi.Onları takdir etmekle birlikte emre itaatsizlikten Londraya çağırılarak cezalandırılmalarına karar verdi.

-o bahsettiğin komutan General Cromwell miydi baba?

-Evet kızım.

-Ben onu gördüm baba.Bir gün bizim evimizin önünden geçti.Yanındaki askerleri arasında o kadar haşmetli görünüyordu ki.At üstünde dimdik duruyordu.Halkın ondan korktuğu belliydi.Fakat ben hiç korkmadım.

-Seni gidi cesur kız seni!Gelelim hikayemize. O 3 albay yargılanıp ölüm cezasına çarptırıldılar.

-Neden baba?

-Komutanın ermine uymadıkları için kızım.

-ama savaşı kazanmışlar.

-Olsun kızım ne olursa olsun komutanın emrine uyacaksın.Savaşın kontrolünü onlar ellerinde tutuyorlar.

-Albaylar bu sabah evlerine vardılar.

-Küçük kız gözlerini iri iri açtı.

-Ne! Bu sahiden yaşanmış hikaye mi?

-Evet yavrum.

-Oh ne kadar güzel.Sahici olması bin defa daha iyi .Devam et baba,devam et!Ama anne,sevgili anneciğim sen niçin ağlıyorsun?

-Şey.. onların zavallı ailelerini düşünüyorum da onun için.Sen bana bakma yavrum.

-Anneciğim ağlamanı istemiyorum.Hem göreceksin her şey yolunda gidecek.Hikayeler daima güzel biter.O 3 albay.. sen onları tanıyor musun baba?

-Evet yavrum.

-Oh,ben de onları tanımak isterdim.Albayları çok seviyorum.Kendilerini öpmeme müsaade ederlermi acaba?

Cevap verirken Albayın sesi titriyordu.

-Onlardan bir tanesi müsaade eder sanıyorum.Haydi onun yerine beni öp.

-işte öptüm baba haydi anlat.

-Hakimler bu hükmü verirken kanunun icabını yerine getirmişlerdi.Ancak vicdanları aynı şeyi söylemiyordu.Hepsi de çok üzgündü.Bunun için lord generale giderek vazifelerini yaptıklarını ancak kendisinden bir ricada bulunmak istediklerini belirttiler.Üç albaydan ikisinin affını rica ediyorlardı.Ordu disiplinine örnek olmak üzere yalnız birinin kurşuna dizilmesini yeterli buluyorlardı.

-Hakimlerin sözleri Lord general üzerinde etkili oldu.

-Kura çekecekler.kazanan ikisi ölümden kurtulacak dedi.

-Kura çektilermi baba?

-Hayır kızım kura çekmeyi reddettiler.Dedilerki ölüm kurasını çekecek olan kendi iradesiyle kendi kendini ölüme mahkum etmiş olacak.Buda intihar yada ona yakın bişey.Kendilerinin asker olduğunu ölümden korkmadıklarını ancak hayatlarının böyle piyangoya bağlanmasını da doğru bulmadıklarını belirttiler.Yani kızım üçü de kurşuna dizilicekler.

Dışarıdan sesler gelmeye başladı.

-Lord general adına kağıyı açın!

Askerler tüfekleri omuzda içeri girip aynı hizada durdular.subayları albayı selamladı.küçük kız bu manzarayı sevimli gözlerle seyrediyordu.

Albay karısı ve kızıyla vedalaşırken gitmeye hazır olduğunu belirtti.Subay askerlere dönerek emir verdi."kaleye doğru ileri marş!".

-Oh,anne ne kadar güzeldi değil mi?

-Gel kollarıma gel benim talihsiz kızım.

Ertesi sabah bedbaht anne yataktan kalkamayacak durumdaydı.Yanında bulunan doktor ve hasta bakıcılara ara sıra fısıldaşıyorlardı.Abbynin odaya girmesine izin verilmiyordu.Abby dışarı çıkıp bir süre oynadı sonra kalede bulunan babası aklına geldi.Annesinin hastalığını ona haber veren olmamıştı.babasını çağırmaya gitti.

Yaklaşık bir saat sonra askeri mahkeme üyeleri lord generalin huzuruna kabul ediliyorlardı.General yumruklarını masaya dayalı çatık bir çehre ile dimdik ayakta duruyordu.grubun sözcüsü;1Verdikleri karar konusunda yeniden düşünmelerini söyledik.Fakat piyango çekmemekte ısrar ediyorlar.

Cromwell'in kaşları çatıldı.fakat birşey söylemedi.bir süre düşündükten sonra:!üçü birden ölmemeli mademki kura çekmeye yanaşmıyorlar o halde onların adına başka biri çeksin.

-Onları buraya çağırın.şu yandaki odaya alın.yüzlerini duvara dönüp yan yana dursunlar.ellerini de arkalarında birleştirsinler.

Cromwell yalnız kalınca koltuğuna oturdu.Emrindeki adamlardan birini çağırıp,"git sokaktan geçen ilk küçük çocuğu alıp buraya getir.

Bu emri alarak dışarı çıkan adam bir süre sonra küçük bir kız çocuğuyla içeri girdi o Abbyydi.Küçük kız herkesin karşısında tir tir titrediği o muazzam şahsiyete doğru ilerleyip dizine tırmandı ve:

-Ben sizi tanıyorum dedi.Siz lord general siniz.Bizim evin önünden geçerken sizi görmüştüm.Siz beni tanıdınızmı o gün kırmızı elbisemi giymiştim hani ön tarafında mavi süsler olan elbisemi.Bunudamı hatırlamıyorsunuz?

-Dur bakalım biraz düşüneyim.Güzel kız üzülerek söyleyelim ki

Abby çıkışırcasına generalin sözünü kesti.

-Anladım hatırlamıyorsunuz.halbuki ben sizi hiç unutmadım.

-Sevgili küçüğüm gerçekten utandırdın beni.Fakat bundan sonra seni unutmayacağım.söz veriyorum.Şimdi beni affetmeni istiyorum.Bundan böyle seninle iki iyi dost olalım olur mu?

-olur.Bunu bende istiyorum.Sizi kolayca affedebilirim.Hava soğuk olduğu için babamın yaptığı gibi bana daha çok sarılmalısınız.

-Benim yeni küçük dostum,canının istediği gibi sarılabilirim sana.Biliyormusun sen bana benim küçük kızımı hatırlatıyorsun.Senin gibi sevimli tatlı güzel bir kızdı.Çok cana yakındı.Tıpkı şuanda senin yaptığın gibi kollarıma sığınık göğsüme yaslanırdı.

-onu çok çok,çok mu sevmiştin?

-Ah ah ne kadar sevdiğimi şöyle anlatayım o emrederdi ben itaat ederdim.

-Çok sevimli bir insansın sen.beni öper misin?

-Elbette.hem de binlerce teşekkür ederek.İşte bu öpücük senin için buda onun için.Biliyor musun benim gözümde artık sen onu temsil ediyorsun.Artık ne emredersen yerine getireceğim.

Küçük kız kendisine gösterilen bu iltifat karşısında çok memnun oldu.Sonra gittikçe yaklaşan düzenli ayak sesleri duyulmaya başlandı.

-Askerler askerler geliyor diye haykırdı.

Lord general:senden istediğim küçük bir iş var Abby.

Devlet başkanı Abby'e üç küçük yuvarlak marka verdi.Bunlardan ikisi beyaz biri parlak kırmızı renkteydi.Kırmızı olanı avucuna düşecek olana ölüm getirecekti.

-Oh,bu kırmızı ne kadar güzel benim için mi?

-Hayır sevgili çocuk.Başkaları için onlar.Orda ki perdenin ucunu kaldır.Ordan bakınca arkaları sana dönüp 3 adam gözüne çarpacak.Avuçlarından biri açık olarak ellerini arkalarında tutuyorlar.Bu üç yuvarlak markayı onların avuçlarına bırakıp gel.

Küçük peri kızı perdeyi açtıktan sonra odanın şeklini,put gibi hareketsiz duran askerleri ve arkası dönüp üç subayı seyretmek için birkaç saniye olduğu yerde durdu.Daha sonra yüzü sevinçle aydınlandı.Kendi kendine "A!.. onlardan biri babam.Onu arkadan da görsem tanırım.Engüzel markayı ona vereceğim diye söylendi.Sonra babasının koltuğu altında kadar yaklaşıp gülen yüzünü ona doğru kaldırarak.:"Baba baba!Aldığın şeye baksana onu sana verdim diye seslendi.

Albay hediyeye bir göz attı.Dizlerinin bağı çözülür gibi oldu.Yere çömelerek ümitsizlik içinde sevgi ve şefkatle küçük celladını bağrına bastı.Bu hadisenin dehşeti karşısında askerler subaylar artık serbest kalmış iki albay hepsi bir an felç geçirmiş gibi donup kaldılar.Derin ve saygılı bir sessizlikten sonra muhafız mangasının subayı istemeyerek ileri doğru atıldı.Albayın omuzuna dokundu yumuşaklıkla:

-çok üzgünüm Albayım ama vazifemi yapmak zorundayım dedi.

-Ne vazifesi diye atıldı Abby

-Onu götürmek zorundayım

-Götürmek mi nereye?

-Şeye kalenin başka bir tarafına.

-Bunu yapamazsınız.Annem hasta ben onu eve götüreceğim.

-Sevgili kızım seninle gelemem onlarla gitmek zorundayım.

Küçük kız yere atlayarak şaşkınlıkla çevresine bakındı sonra muhafız mangası subayına doğru koşup önünde dimdik durdu.

-Sana annem hasta diyorum.Duymadıun mı ?Babamı bırak onu bırakmaya mecbursun diye bağırdı.

-Ah zavallı çocuk üzgünüm ama onu götürmem şart.

Abby yıldırım gibi odadan çıktı.Birkaç saniye sonra elinden yakaladığı devlet başkanı Cromwell i çeke çeke geri geldi.

-Bu askerleri durdurun lütfen dedi küçük kız.Annem hasta babama ihtiyacı var.Onlara bunu anlattım ama beni dinlemiyorlar.

-Babam mı dedin küçük?Bu adam senin baban mı?

-Elbette babam.her zamanda babamdı.öyle olmasaydı onu o kadar çok sevmeseydim o güzel kırmızı yuvarlağı kendisine verirmiydim?

devlet başkanının çehresi allak bullak oldu sarsıntı geçirir gibi bir ifadeyle "Tanrım bana yardı met"Dünyada bir insanın yapabileceği en gaddarca hareketi yapmış bulunuyorum.Ve artık hiçbir çare yok.Ne yapabilirim ki?

-Babamı serbest bırakmaları için o askerlere emir verebilirsin.Ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.bir yandanda "haydi söyle onlara babamı bıraksınlar sen bana ne istersen emredebilirsin demiştin.işte şimdi ilk defa senden birey istediğim halde yapmıyorsun diye söyleniyordu.

Lord general elini küçük kızın başına koyarak,"hiç düşünmeden sana söylediğim o sözlerden dolayı tanrıya şükürler olsun.Ve ey kurtarıcı çocuk!sende ondan aldığın ilhamla şu anda unuttuğum sözümü bana hatırlatıyorsun."diyerek subaya döndü:

-Çocuğun emrine itaat et!O benim,adıma konuşuyor.Albay affedilmiştir.Onu serbest bırakınız! diye emretti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.