Φ Legendary Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Ocak , 2011 Minyatür Minyatürün elyazmalarından, kitaplardan çıkarak günlük yaşama karışması ise ancak 20. yüzyılda gerçekleşti. Minyatür kelime olarak batıdan geliyor. Kelime kökeni olarak minyatür, Ortaçağ Avrupası’nda el yazması kitapların bölüm başlarının ilk harflerini süsleyen kırmızı renkli ‘minium’ denilen boyadan alır. Minyatürde perspektif, gölge-ışık yok, her şey çizgi ile sınırlı. Çizgi ile belirtilmemiş hiçbir obje minyatürde yer almaz. Objeler önemine göre daha büyük ve küçük olarak belirtilir. Genelde şema havadan bakıştır. Bütün konulara kuşbakışı bakar ama objeleri önden görür. 15.yüzyıla kadar dünyada bu özellikler genel olan anlatım tarzıydı. Başlangıcına bizim tarihimizden baktığımızda köken Uygurlar’dır. Uygurlar, Manizm, Budizm, Şamanizm etkisiyle bazı duvar resimleri, kumaş ve kağıt üzerine çizmişler. Uygurlar minyatürü büyük boyutlarda duvarlara fresklerini yapmış. Ama biz minyatür deyince bir kitap sanatını anlıyoruz. Tarihteki genel anlamıyla minyatür bir kitap sanatıdır. Çünkü kitaba yakından bakılıyor ve detaylı bir çalışma tarzı. Uygurluların yaptığı çalışma genelde İslam sanatındaki minyatürün kökeni gibidir. Moğollardan, İranlılara, Selçuklulardan Osmanlılara hakim kültürün özelliklerine göre zaman zaman değişmiş, değişik ekoller çıkmış. İranlılar yaptıkları çalışmalarda daha çok lirik ve mitolojik konulara önem vermişler. Selçuklular ve Osmanlılar daha gerçekçi, bilimsel, tarihsel konuları minyatürde işlemiştir. Osmanlı minyatürlerinin yüzde 80’ı günlük yaşama dairdir, padişahın seferleri, av partileri, gezilen şehirler, sünnet düğünleri çizilmiş. Kısmen peygamberler tarihi, dinsel konular işlenmiş. Osmanlı’dan günümüze minyatürlerinin gelişimi nasıl olmuştur? Osmanlı’da minyatür 15. yüzyılda yok gibidir. Fatih devrinde birkaç minyatür, II. Beyazıt devrinden birkaç kitap var. Bizde tam anlamıyla minyatürler Kanuni devrinde yapılmıştır. Günümüze gelen minyatürlerin yüzde 60’ı- 70’i bu dönemde yapılmıştır. Minyatür sadece padişah, çocukları ve saraydaki birkaç kişi için yapılıyordu. Elyazması olduğu için çoğaltılmazdı. 20. yüzyılın başına kadar geçen dört yüzyıl içinde, bu minyatürleri gören insanların sayısı birkaç bini geçmez. Sadece Mekke-Medine tasvirleri bazı camilerde çini üzerine işleniyordu. Onun dışında hiç yok. Klasik dönemin en büyük ustası Nakkaş Osman’dır. Türk minyatürünün Leonardo De Vinci’si gibi kabul edebileceğimiz Nakkaş Osman Surname ve Şeyhname minyatürlerini çizmiştir. Matrakçı Nasuh Kanuni ile birlikte seferlere gitmiş, gidilen yerleri çizmiş. Venedik’i, Cenova’yı, Zigetvar’ı, Belgrat’ı, Tebriz’i, Bağdat’ı ve Şam’ı çizmiş. Onun dışında 18. yüzyılda Levni var. Levni’nin çizdikleri, Nakkaş Osman’a göre daha devrimci, atılımcıdır. Onun çiziminde, algılamasında, insanları yerleştirmesinde batı etkisi görülür. Ama Levni’den sonra bu iş bitmiş. Buhari gibi tek tük birkaç usta çıkıyor. Minyatür 18. yüzyılda bitmiş, 200 yıl uykuya dalmıştır diyebiliriz. 20. yüzyılın sonlarına doğru tıp profesörü Süheyl Ünver’in 60’lı, 70’li yıllarda tekrar canlanmaya başlamıştır. Minyatüre günümüzde hala bir işlev kazandırabiliriz. Çok farklı bir anlatım tarzı. 20. yüzyıl minyatür plastik sanatlar ile günlük yaşamın içine doğru taşınmıştır. Maksatımız minyatürü bugünkü insanın yaşamına, şehir mobilyasına sokmak. Anıtlar, metro, otel girişleri gibi alanlara minyatürü yerleştirmek. Minyatürde malzemeler neye göre seçiliyor? Klasik minyatürün kağıdı, fırçası, boyası farklı. Eskiden yumurta akıyla terbiye edilmiş aharlı kağıt ve toprak boyalar kullanılıyordu. Şimdi onlara ulaşmak zor. En azından benim çalıştığım tarzda da gerek yok. Akrilik, yağlı ve sulu boyayı da kullanabiliyorum. Çalışma küçükse suluboya, orta büyüklükte ise akrilik, daha büyükse de yağlı boyayı kullanıyorum. Bazen akrilikle yağlı boyayı karıştırıp birlikte kullanıyorum. Akrilik boya da suda çözülüyor ama donduğu zaman bir kalınlığı, dokusu oluyor. Büyük resimlerde bu özellik gerekiyor. Çok büyük resimlerde suluboya ile hakimiyet kurmak zor. Akrilik veya yağlı boya olunca tablonun üstüne cam konmuyor o zaman daha güzel görünüyor. Yazar:gulden. Mailce Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.