Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

YETMEZ AMA EVET...DİYORUZ!


mavi olmayan gökyüzü

Önerilen İletiler

Biliyoruz;

 

Anayasa değişikliği paketi yeterli değil ama biz yine de evet diyeceğiz.

 

12 Eylül'de kaybettiklerimiz için o sandığa gideceğiz.

 

Sivil irade için,üstesinden geleceğimiz tüm korkular için, ne kadar çok şeyi değiştirebileceğimizi göstermek için;

 

YETMEZ AMA EVET DİYORUZ...

 

"...

 

Kadın-erkek eşitliği konusunda alınacak tedbirler, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacak. Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacak.

 

Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacak. Bu hak, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsayacak. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızası ile işlenebilecek.

 

Yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle ve hakim kararıyla sınırlandırabilecek.

 

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacak. Devlet, her türlü istismara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacak.

 

Aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilecek.

 

Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınacak. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, taraflar Kamu Görevlileri Kuruluna başvurabilecek. Kurul kararları, kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Toplu sözleşme emeklilere de yansıtılacak.

 

Greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan iş yerinde neden oldukları maddi zarardan sendika sorumlu tutulamayacak. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişlere ilişkin yasaklar kaldırılacak.

 

''Kamu Denetçiliği Kurumu'' (ombudsmanlık) oluşturulacak. Kurum, TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulacak ve idarenin işleyişi ile ilgili şikayetleri inceleyecek. Kamu başdenetçisi TBMM tarafından gizli oyla ve 4 yıl için seçilecek.

 

Milletvekilliğinin düşürülmesi uygulaması kaldırılacak.

 

TBMM Başkanlık Divanı 2. dönem sonuna kadar görev yapacak.

 

..."

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tuzagin üzeri birtakim aldatici maddelerle örtülmüstür.Cumhuriyet karsitlari,sözümona 12 Eylül anayasasina karsiyiz sloganlari atarak bu anayasanin degismesi icin mücadele verirken,kuvvetler ayriligi ilkesini hice sayarak daha fasist bir anayasa icin EVET kampanyasi acmislardir.

 

Yarginin yürütmenin eline gecmesi ile;bu ülkeyi AB'ye,PKK'ya Imrali canisine peskes cekenlerin YÜCE DIVAN'a gitmeleride önlenmis olmaktadir,bunun böyle olmasinda tüm Türkiye Cumhuriyeti karsitlarinin payi vardir.

 

Okadar komik ki;Hem fasisme karsiyiz diyor ama hemde Yarginin yürütmenin emrinde olmasini alkisliyorlar ve buna yüzlerini gere gere demokrasi diyorlar.Demek ki bazilari icin yarginin ele gecirilmesi demokrasi oluyormus.Anayasa mahkemesine atip tutanlar her nedense bu son kararla Anayasa mahkemesini kutsal saymaya baslamislardir.

 

Ben HAYIR diyecegim.Yarginin esir alinmamasi icin HAYIR diyecegim.Yargidan korkulari olanlarin EVET demesi en dogal davranistir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biliyoruz;

 

Anayasa değişikliği paketi yeterli değil ama biz yine de evet diyeceğiz.

 

12 Eylül'de kaybettiklerimiz için o sandığa gideceğiz.

 

Sivil irade için,üstesinden geleceğimiz tüm korkular için, ne kadar çok şeyi değiştirebileceğimizi göstermek için;

 

YETMEZ AMA EVET DİYORUZ...

 

"...

 

Kadın-erkek eşitliği konusunda alınacak tedbirler, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacak. Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacak.

 

Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacak. Bu hak, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsayacak. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızası ile işlenebilecek.

 

Yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle ve hakim kararıyla sınırlandırabilecek.

 

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacak. Devlet, her türlü istismara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacak.

 

Aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilecek.

 

Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınacak. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, taraflar Kamu Görevlileri Kuruluna başvurabilecek. Kurul kararları, kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Toplu sözleşme emeklilere de yansıtılacak.

 

Greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan iş yerinde neden oldukları maddi zarardan sendika sorumlu tutulamayacak. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişlere ilişkin yasaklar kaldırılacak.

 

''Kamu Denetçiliği Kurumu'' (ombudsmanlık) oluşturulacak. Kurum, TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulacak ve idarenin işleyişi ile ilgili şikayetleri inceleyecek. Kamu başdenetçisi TBMM tarafından gizli oyla ve 4 yıl için seçilecek.

 

Milletvekilliğinin düşürülmesi uygulaması kaldırılacak.

 

TBMM Başkanlık Divanı 2. dönem sonuna kadar görev yapacak.

 

..."

 

Kadın- erkek eşitliği, çocuklar, yaşlılar ve özürlüler, şehit ve gaziler ile dul ve yetimler için tedbir alındı da ayrıcalık yapıldı diye itiraz mı edildi?

Bunların uygulanması için anayasa değişikliğine gerek var mıydı?

Anayasa da yer almazsa insanlar kişisel verilerini koruma hakkına sahip değiller mi diyeceğiz?

Toplu sözleşmede uyuşmazlık çıkarsa kurul karar verecek, bu da kesin olacak; nerede kaldı toplu sözleşme?

Yurt dışına çıkmada kısıtlama şu anda da aynı, devlete borcu olmayan, adli soruşturması olmayan çıkabiliyor; üstelik bu bizleri değil iki yılda 200 defa yurt dışına çıkanları ilgilendiriyor.

Asıl amaç HSYK ve ANAYASA MAHKEMESİ nin yapısını kendi çıkarları doğrultusunda oluşturmak. Bunun için de kadın,erkek,şehit,gazi,memur gibi vatandaşın hassas olduğu birkaç yemi de ekleyerek vatandaşı oltaya çekmek istiyorlar. Ben artık vatandaş bu oyuna gelmeyecek falan diyemiyorum, vatandaşın ne yapacağı hiç belli olmaz. Kendi adıma bu bubi tuzağına HAYIR diyorum....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizi de anlıyorum, anlamaya çalışıyorum...ama size hak vermiyorum. Buyrun; HAYIR deyin. Biz EVET diyeceğiz.

 

HSYK ve ANAYASA MAHKEMESİ...

 

Güldürmeyin beni, düzgün yürüyen kurumların bozulmasından bahsedin bana...

 

Bahsedin ki;ben susayım...yada diyeyim ki;beni kandırıyorlar.

 

Dediğim gibi ne için evet diyeceğimi çok iyi biliyorum. Ve şimdi hayır diyenlerin de sadece şimdiye kadar yaptıkları tek işin eleştirmekten ibaret olduğunu da büyük bir üzüntüyle izliyorum.

 

Kendine inanaları EVET demeye bekliyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizi de anlıyorum, anlamaya çalışıyorum...ama size hak vermiyorum. Buyrun; HAYIR deyin. Biz EVET diyeceğiz.

 

HSYK ve ANAYASA MAHKEMESİ...

 

Güldürmeyin beni, düzgün yürüyen kurumların bozulmasından bahsedin bana...

 

Bahsedin ki;ben susayım...yada diyeyim ki;beni kandırıyorlar.

 

Dediğim gibi ne için evet diyeceğimi çok iyi biliyorum. Ve şimdi hayır diyenlerin de sadece şimdiye kadar yaptıkları tek işin eleştirmekten ibaret olduğunu da büyük bir üzüntüyle izliyorum.

 

Kendine inanaları EVET demeye bekliyorum.

 

Bugün AKP gibi düşünebilir ve onun yapmak istediklerini doğru olarak görebilirsiniz. Bir de şöyle düşünün, yarın iktidar değişti, yeni Anayasaya göre HSYK ve Anayasa Mahkemesi ne kendi adamlarını getirdi; onlar da o doğrultuda karar aldılar, bunu da destekler misiniz?

O şikayetçi olduğunuz Anayasa Mahkemesi, bu paketi sadece AKP hazırladığı halde yani TBMM de bir mutabakat olmadığını bilerek bu paketi referanduma götürme yönünde karar aldı. Hükümetin yaptığının aynısını onlarda yaptı, birkaç kelimeyi cımbızla çekerek iptal etti ama paket hükümetin isteği gibi referanduma götürüldü. Kendine inanmak önemli değil, bu paketi getirenlere nasıl inanacağız? sabah Ofer i tanımadığını söyleyip, akşam tanıdığını itiraf etmek zorunda kalanlara, devletin trilyonunu götürüp yargılanmaktan kaçanlara, devletin bankasından kredi verilerek yandaşları medya patronu yapanlara ben GÜVENEMEM siz güvenmeye devam edin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle Sayın Yılmaz,

 

bana HSYK ve Anayasa Mahkemesi şu anki yapısından bahseder misiniz biraz?

 

tabi, sonrasında da Oral Çalışlar'ın yazdıklarına bir göz atalım;

 

"Anayasa değişikliği paketi Meclis’e geldiği günlerdeki havayı, statükonun nasıl ayağa kalktığını hatırlıyor musunuz? 12 Eylül Anayasasının bazı maddeleri daha önce değişti, yani bu ilk değişiklik paketi değil, ancak bu kez statüko öfkeli... Çünkü, bu kez gündeme gelen değişiklikler, rejimin yüksek yargı yoluyla kurduğu hegemonyayı hedef alan nitelikteler.

Deniz Baykal, “O üç maddeyi ortak paketten çıkarın, biz de destek verelim” diyerek, rejimin hegemonyasının zayıflamasından duyduğu korkuyu açıkça ortaya koymuştu. O üç madde, yaşanan gürültünün asıl sebebiydi. AK Parti içindeki milliyetçi çekirdek de bu üç madde konusunda büyük oranda negatif bir yaklaşım sergiliyor ve özellikle de parti kapatma davalarını Meclis’in iznine bağlayan maddeye karşı çıkıyordu. Yargıtay Başsavcısı’nın bir parti hakkında kapatma davası açabilmesini Meclis’in iznine bağlayan madde, AK Parti içindeki direnişin de etkisiyle referanduma gidecek yeterli oyu alamadığı için taslaktan düştü.

Bu maddede öngörülenler şunlardı: Meclis’te grubu bulunan her partinin 5 üyeyle katılacağı bir komisyon kurulacaktı. Bu komisyonun üye tam sayısının üçte ikisi kapatma davasının açılmasına ‘evet’ derse dava açılabilecekti. (Bunu günümüz Meclis’ine uyarladığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Mecliste grubu bulunan 4 parti 5’er üyeyle katılınca 20 üyeli bir komisyon ortaya çıkıyor. 14 üye ‘evet’ demedikçe kapatma davası açılamayacağı için en az üç partinin ittifakı gerekiyor. AK Parti içindeki milliyetçi çekirdek, bu durumda BDP’nin kapatılamayacağını da hesaba katarak, bu maddeye oy vermedi.)

İkinci tartışmalı madde Anayasa Mahkemesi’ne üye seçimi... Daha önce 11 üyeden oluşan mahkemedeki üye sayısı bu değişiklikle birlikte 17’ye çıkacak. Bu 17 üyenin yalnızca 4’ünü Cumhurbaşkanı resen seçecek(daha önce de bu sayı 3’tü). Gerisi, değişik üst yargı kurumlarının önerileri arasından, 3’ü Meclis, 10’u da Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek. Bu seçimlerin sonucunda ortaya çıkacak üye kompozisyonu, eskiden olduğu gibi, büyük oranda, yargı kurumlarının belirlediği isimlerden oluşacak.

En önemli değişikliklerden biri de, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda. Daha önce yalnızca Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçtiği 5 kişi ve onlara ilaveten Adalet Bakanı ve Müsteşarı’ndan oluşan bu 7 kişilik kurulun üye sayısı 21’e çıkıyor. Bunların yalnızca 4’ünü Cumhurbaşkanı resen atıyor. 10 üyeyi Türkiye’nin tüm idari ve adli yargı mensupları birinci sınıf hakim ve savcılar arasından seçiyor. Geri kalan 7 üyeyi de yüksek yargı mensupları belirliyor. Yani, bu sistemin yürürlüğe girmesi durumunda, üyelerin yarısına yakını ülkenin bütün hâkimleri ve savcılarınca seçilecek... Bu da, ‘seçimin tabana yayılması’ anlamına geliyor.

Bu iki değişiklik, cumhurbaşkanın seçme yetkisini küçük bir oranda artırmakla birlikte; esas olarak, kurullardaki yüksek yargı hegemonyasını zayıflatmayı ve bütün yargıçların ve savcıların seçime katıldığı bir sistemi egemen kılmayı amaçlıyor.

***

Bu ‘gürültü koparan’ maddelerin yanısıra; memurların sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev hakkı, yurtdışına çıkışın ancak mahkeme kararıyla sınırlandırılabilmesi, kamu denetçiliği sistemiyle işyerlerinde eşitsizliğin her açıdan denetime tabi olması, kapatılan partinin üyesininin milletvekilliği düşmeyeceği (Ahmet Türk ve Aysal Tuğluk’a geri dönme hakkı), meslekten ihraç edilen savcılar ve hâkimlerin yargıya gidebilemeleri (Şemdinli savcısına dönme hakkı), ordudan çıkarılanların yargıya başvurabilmeleri, 12 Eylülcülere dava açabilmeleri, askerlere sivil yargı yolunun açılması gibi çeşitli değişiklikler, paketin kapsamı içinde.

Maddelere tekrar tekrar bakıyorum, 12 Eylülcü vesayet rejiminin kırılması, otoriter devlet kültürünün esnetilmesi, bireysel hakların güçlendirilmesi vb. açısından ciddiye almamak gibi bir lükse sahip olmadığımız noktalar görüyorum. Özellikle de, yüksek yargının 12 Eylülcü sistemi korumaya yönelik mekanizmalarının bir ölçüde de olsa etkisizleştirilmesi, kesinlikle küçümsenemeyecek bir adım. 12 Eylülcü sistemin acısını çekmiş kesimleri belli bir oranda rahatlatması gereken bir değişim paketiyle karşı karşıya olduğumuz kanaatindeyim..

Statükonun bu değişikliklere gösterdiği direnç normal. Ancak, 12 Eylülcü sistemden zarar gören, yıllardır 12 Eylül anayasasından şikâyet eden bazı kesimlerin (değişiklik paketinin AK Parti tarafından gündeme getirilmesi nedeniyle) referanduma karşı çıkmaları gerçekten dramatik ve derinlemesine analiz gerektiren bir durum...

***

‘Anayasa bütünüyle değişsin, yoksa hayır’ diyenler üzerine de birkaç şey söylemekte yarar var...

Türkiye’deki baskıcı, anti-demokratik sistemin bugünden yarına değişmesinin, ülkemizin eşitlikler ve özgürlükler konusunda en hızlı şekilde daha normal standartlara ulaşmasının özlemini duyanları anlıyorum... Bu özlem benim içimde de var. Ancak, köklü değişimler (özellikle de bu ülkede) bir günde gerçekleşen şeyler değillerdir... Bu değişiklik paketi, belki bir sıçrama olarak tanımlanmayı hak etse de, elbette ki yeterli değil. Önümüzde daha uzun bir yol var.

Kalıcı izler bırakacak önemde olan bu dönemeci, tek bir siyasi partiye muhalefet çerçevesiyle sınırlı şekilde okumak, en hafif ifadeyle ‘vizyon yoksunluğu’dur.

Tabii, özlemini çektiğimiz derinlikte bir toplumsal ve kültürel değişim yaşayabilmemiz için, bu değişikliğin başka toplumsal projelerle desteklenmesi şart. Kürtler, Aleviler, emekçiler, çalışanlar, dindarlar, gayrimüslim azınlıklar, kadınlar, bir anlamda bütün ‘ötekiler’, 12 Eylül 1980’in çizdiği çerçevenin dışında bir yaşam kurma ve ‘değişim’i daha ileriye taşıma özlemiyle yollarına, kavgalarına devam ederlerse, önümüzde gerçekten de yeni bir vizyon ve yeni bir ufuk açılabilir..."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HSYK üzerinden adalet bakanı gölgesini çekmeyen dikteci paketin köküne kibrit suyu...

 

Milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırmayan kayırmacı, beslemeci paketin köküne kibrit suyu...

 

"12 Eylül'ü kaldırıyoruz" sunturlu, adi ve bayağı yalanıyla 12 Eylül'ün en temel kurumu YÖK'ü daha da güçlendiren faşist paketin köküne kibrit suyu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demirefe,

 

Ezbere konuşmayacağım. 12 Eylül'ü kaldıracak bir anayasa paketi değil zaten. Dediğiniz gibi YÖK, dokunulmazlıklar, seçim barajı, parti kapatmaları vs ile ilgili hehangi bir düzenlenme yok.

 

Üstelik BDP, MHP,CHP başta olmak üzere birçok parti ve sivil toplum örgütü bu değişiklik paketine hayır diyecek yada sandığa gitmeyecek.

 

Ancak;

 

Şunu da takdir edersiniz ki; Anayasa Paketi görüşmelerinde sadece muhalefet vardı. Somut, altı doldurulmuş bir eleştiri yada öneri yoktu.

 

CHP için sorun sadece HSYK ve Anayasa Mahkemesi iken, MHP yine vatan naraları ile ortalığı yoz duman etti.BDP'de zaten "benim iradem yoksa ben de yokum" dedi.

 

Olan biten sadece bundan ibaret. Tüm bu olan bitenin yanına bir de köşesine çekilip olan bitene sadece seyirci olan sivil insiyatifi eklerseniz...

 

...

 

Ben evet demiyorum;YETMEZ AMA EVET diyorum.

 

AKP'e yada yeni anayasa paketine olan inancımdan değil...

 

Kendime, kendi irademe olan inancımdan.

 

Ben artık değişmeli diyorum. Az yada çok ile tartılacak bir değişim değil; statükoyu yerle bir edecek bir değişim istiyorum.

 

Herşeyi ile bizim olduğumuz, herşeyi ile bizim için olan bir hukuk devleti istiyorum.

 

Evrensel anlamda insani hakların, ulusal anlamda birliğin yolu burdan geçer.

 

İnsana değer veren hukuk hiçbir zaman tıknmaz.

 

Hukuk herkese lazım...

 

Ayrıca şimdi HSYK ve Anayasa Mahkemesi benim için soru işaretinden başka birşey ifade etmiyorsa...bana daha kötü olacak ile başlayan cümleler de birşey ifade etmez.

 

 

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle Sayın Yılmaz,

 

bana HSYK ve Anayasa Mahkemesi şu anki yapısından bahseder misiniz biraz?

 

tabi, sonrasında da Oral Çalışlar'ın yazdıklarına bir göz atalım;

 

 

 

Oral çalışlar zaten bahsetmiş, benim bahsetmeme gerek yok ama ısrar ederseniz ben de kopyala,

yapıştır yapabilirim.

12 Eylül Anayasasının bazı maddeleri daha önce değişti, yani bu ilk değişiklik paketi değil,

 

Demek ki uzlaşma ile olabiliyormuş.

 

Deniz Baykal, “O üç maddeyi ortak paketten çıkarın, biz de destek verelim”

 

İşte bu, paketin içinde halkın yararına olup diğer zehir maddeler sebebiyle kurban edilmemesi gereken maddeler için samimi bir tavırdır.

 

Meclis’te grubu bulunan her partinin 5 üyeyle katılacağı bir komisyon kurulacaktı. Bu komisyonun üye tam sayısının üçte ikisi kapatma davasının açılmasına ‘evet’ derse dava açılabilecekti. (Bunu günümüz Meclis’ine uyarladığımızda şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Mecliste grubu bulunan 4 parti 5’er üyeyle katılınca 20 üyeli bir komisyon ortaya çıkıyor. 14 üye ‘evet’ demedikçe kapatma davası açılamayacağı için en az üç partinin ittifakı gerekiyor.

 

Biz safız ya, BDP bir grup AKP 15 grup kurabilir. Bu madde ile iktidar partisi her partiyi kapatabilir.

 

memurların sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev hakkı, yurtdışına çıkışın ancak mahkeme kararıyla sınırlandırılabilmes

 

Grev hakkının olmadığını herkes söylüyor, toplu görüşme hakkı var, görüşmede sonuç çıkmazsa ne oluyor; kurul kararı kesin, kurul ne derse o oluyor.

 

12 Eylülcü sistemden zarar gören, yıllardır 12 Eylül anayasasından şikâyet eden bazı kesimlerin (değişiklik paketinin AK Parti tarafından gündeme getirilmesi nedeniyle) referanduma karşı çıkmaları gerçekten dramatik ve derinlemesine analiz gerektiren bir durum...

 

Evet gerçekten düşünülmesi gereken bir durum, o işkenceyi iliklerine kadar yaşamış olan H.Cindoruk ve Y.Okuyan gibi demokratlığından şüphe duyulamayacak insanlar bu pakete neden HAAAAYIIIIR! diye feryat ederler?

 

Evet bu anayasa değişmeli ama önce meclis halkı temsil eden bir meclis olmalı, lider sultasına dayalı bir siyasi sistem yıkılmalı. Peki siz kendinize soruyor musunuz, AB demokratik hak diye birçok değişiklik öngördüğü ve yapılanlara destek olduğu halde bana göre ne vesayet, ne darbe ülkemizin en büyük derdi olan şu siyasi partiler ve seçim kanununa hiç laf etmiyorlar diye. Askeri sivil denetime açıyoruz diyerek demokrasi naraları atanların TOKİ yi özel bir kuruluşa denetletmesi ne ola ki?

 

Dediğim gibi ben kendime güveniyorum ama bu hükümetin getirdiklerine ve getireceklerine ASLA!

 

saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hükümetler siz ile vardır;kendinize güveniyorsanız herhangi bir hükümetin saltanasından asla korkmazsınız. Öte yandan; Baykal ve CHP benim için hiçbirşey ifade etmiyor. Tutarlı olmayanların endişelerini dikkatte almak olmayan bir taşın ağırlığı üzerine kafa yormaya benzer. Tuıtarsızlıkta samimiyet beklemek oldukça gülünçtür.

 

Uzlaşma...uzlaşabilmek için, uzlaşmaya yanaşmak gerek. Uzlaşabilmek için uzlaşı aranacak noktalarda inançlı olmak gerek. En azından neyi istediğini bilmeli uzlaşacaklar...CHP gibi başı her sıkıştığında orduyu göreve çağıracak bir zihniyet ile hangi uzlaşma!

 

MHP ve BDP...çok uzatmayacağım ama; MHP belki de olması gereken yerde. Hayır diyor. Diyecekltir de. Tartışılan BDP!

 

BDP, tarafınca haklı olarak boykot diyor. Çünkü insani hak normlarını ayakta tutacak düzenlemeler yok. Temsiliyet de farklı bir gerekçe tabi...

 

Sizin gibi düşünmezsem de, bakınız sizinle aynı cümleleri kurabiliyorum.Ancak...

 

Anayasa Değişikliği Paketi ile HSYK tarafından mesleğinden ihraç edilenllere yargı yolu açılabilecek. HSYK'nın tarafsızlığını(!) tartışmıyorum bile...hatırlayınız; Van Eski Savcısı FERHAT SARIKAYA! Aynı şekilde Yüksek Askeri Şura/TSK ihraçlarında da "neden" sorusu sorulabilecek.

 

12 Eylül'ün mimarlarının yargılanmasını engelleyen geçiçi 15. madde kaldırılacak(...sadece bunun için bile evet demeye değer...)

 

Herhangi bir nedenden dolayı kapatılan partilerin milletvekillerinin üyeliği düşmeyecek.

 

Anayasa Mahkemesi 11 asıl,4 yedek üyeden oluşuyor. Yeni düzenleme ile Anayasa Mahkemesi 17 asıl üyeden oluşacak.Cumhurbaşkanı dışında;Sayıştay Genel kurulu seçeceği 2 üye,baro başkanları 1 üyeyi, meclis 2 üyeyi seçebilecek( bu noktada ki itirazlarınızı gerekçeleri ile dinlemeye hazırım)...üyelik 12 yıl ile sınırlanacak, bir de Anayasa Mahkemesine herkes başvurabilecek( ineği çalınan da Anayasa Mahkemesinin yolunu arşınlayacak:))))) )

 

Üst düzey yöneticileri de yargılanacak...(meclis başkanı gibi)

 

Asker sivil yargı ile yargılanacak.

 

HSYK'nın 7 olan üye sayısı 22'ye, 5 olan yedek sayısı 12'ye çıkarılacak. HSYK,3 daire şeklinde çalışacak. Görev süreleri seçildikleri süre ile belirlenecek.(itirazlarınızı gerekçeleriniz ile dinlemeye hazırım)

 

Zamanım olmadığından sadece tartışmalı maddeleri özetledim.

 

Okuyan, 12 Eylül'ün mimarlarını yargılayacak maddelerin yetersizliği ve AKP yandaşlığı bahanesi ile hayır diyecekti yanılmıyorsam.Tek tek isim vermek çok da gerekli değil ama hayır diyenlerin en büyük gerekçeleri "yetersiz" bir paket ifadeleri. Demokratik açıdan olumlu bulanların sayısı da az değil.

 

Bir daha düşünelim isterseniz...hayır demek ile ne kazanacağız!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Anayasa Değişikliği Paketi ile HSYK tarafından mesleğinden ihraç edilenllere yargı yolu açılabilecek. HSYK'nın tarafsızlığını(!) tartışmıyorum bile...hatırlayınız; Van Eski Savcısı FERHAT SARIKAYA! Aynı şekilde Yüksek Askeri Şura/TSK ihraçlarında da "neden" sorusu sorulabilecek.

 

12 Eylül'ün mimarlarının yargılanmasını engelleyen geçiçi 15. madde kaldırılacak(...sadece bunun için bile evet demeye değer...)

 

Herhangi bir nedenden dolayı kapatılan partilerin milletvekillerinin üyeliği düşmeyecek.

 

Anayasa Mahkemesi 11 asıl,4 yedek üyeden oluşuyor. Yeni düzenleme ile Anayasa Mahkemesi 17 asıl üyeden oluşacak.Cumhurbaşkanı dışında;Sayıştay Genel kurulu seçeceği 2 üye,baro başkanları 1 üyeyi, meclis 2 üyeyi seçebilecek( bu noktada ki itirazlarınızı gerekçeleri ile dinlemeye hazırım)...üyelik 12 yıl ile sınırlanacak, bir de Anayasa Mahkemesine herkes başvurabilecek( ineği çalınan da Anayasa Mahkemesinin yolunu arşınlayacak:))))) )

 

Üst düzey yöneticileri de yargılanacak...(meclis başkanı gibi)

 

Asker sivil yargı ile yargılanacak.

 

HSYK'nın 7 olan üye sayısı 22'ye, 5 olan yedek sayısı 12'ye çıkarılacak. HSYK,3 daire şeklinde çalışacak. Görev süreleri seçildikleri süre ile belirlenecek.(itirazlarınızı gerekçeleriniz ile dinlemeye hazırım)

 

 

 

Yazdığınız bölümlerle ilgili bazı sorularım olacak açık ve net cevap verirseniz sevinirim.

 

 

1. Askeri Şur'a kararlarına esas dökümanlar kimler tarafından hazırlanıyor, ne kadar sürede ve hangi makamların onayı alındıktan sonra Şura'da

 

görüşümeye açılıyor?

 

 

2. 12 EYLÜL 1980 ile ilgili slogan atmadan bizzat yaşadıklarınızdan bir kaç örnek verir misiniz?

 

 

3. Mevcut kanunlara göre Anayasal suç işlediği(Dolayısı ile Milletvekili olma yeminine aykırı davranmış) Mahkeme tarafından onaylanmış

 

bir parti milletvekilinin kendi ödemekte olduğunuz vergilerden maaş almasına devam etmesini normal karşılıyor musunuz? Diğer yandan aynı insanların

 

ülke aleyhine içeride ve dışarıda hasım faaliyetlere katılması veya bulunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunu diğer devletlerde bir örneği var mı?

 

 

4.Türkiye Cumhuriyetinde her bir vatandaş, ferdi olarak gerek ülke mahkemelerine, gerek insan hakları mahkemelerine gerekse altına imza koyarak

 

katıldığımız ve TCK 79 ncu maddede anlamı bulunan suçlar için Roma Mahkemesi savcılığına baş vurabilme hakkına sahip olduğu gibi diğer ulusal ve

 

uluslararası müracaat yollarına da gidebilir. Bu yeni anayasa mahkemesine başvurma hakkı ile, vatandaşlarımız zaten var olan müracaat hakları ve

 

yollarından farklı olarak hangi suçlar için yeni ilave müracaat hakkına sahip olmaktadır?

 

 

5. Bu kanuni düzenlemeleri yapan çatının içinde görev alan hangi muhteremlerin yaptıkları kamusal düzenleme veya politik uygulamalar sonucunda

 

oluşan hazine zararı veya ulusal menfaat kaybı sebebi ile yargılandıklarını söyler misiniz? Bana sakın o zaman böyle bir yapılanma olmadığı için bu

 

insanlar yargılanamadı demeyin.Çünkü o zamanda var olan meclis araştırması ve soruşturması ile Yüce divana sevk konularının ne olduklarını sizden

 

öğrenme ihtiyacı duyarız sonra.

 

 

6. Asker sivil yargıda hangi suçlardan dolayı yargılanamıyordu da şimdi yargılanacak bana Ceza Kanunundan örnek vererek açıklarsanız sevinirim.

 

Bildiğim kadarı ile asker kişilerin birbirleri ile olan münasebetleri As.Ceza Kanunu ,sivillerle münasebetleri ise TCK hükümlerine uygun

 

olarak yürütülmekte ve buna aykırı bir hükümde bulunmamaktadır. O zaman bu nedir?

 

 

7.HSYK veya diğer teşkilatlarda sayıyı artırmak dolayısı ile bürokrasinin (kademelenmenin) artması sürat,tarafsızlık ve adalet sağlar mı? Yoksa suç

 

işleyen için taraflıları kullanacak bir fayda yaratır mı?

 

 

8.Bu tip düzenlemelerin bugün için kadrolara alınan taraflı personelin (tamamını düşünmüyorum) yarın iktidar değişiminden sonra haklarında işlem

 

yapılması düşünüldüğünde önleyici bir tedbirler manzumuesi olduğunu düşünüyor musunuz?

 

 

9. Logonuzun anlamından biraz bahseder misiniz?

 

 

Cevapları numara sırasına göre açık ve dolaysız bir şekilde vermeniz dileği ile şimdiden teşekkür ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Yetmez ama" demek için azbuçuk iyileştirme yapması gerekir. Halbuki daha geriye götürüyor, YÖK'ü daha güçlendiriyor, HSYK nın elini kolunu daha bir bağlıyor.

 

İler tutar bir yanı yoktur, dışta hazırlanıp akepenin kucağına konan pakete külliyen ve kesinlikle RED...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim oyum ve yakın çevremin oyları kesinlikle "HAYIR"...

 

Neden mi?

 

Demokrasi deyip; Siyasi partiler yasasında yapılması gereken değişikliği bu pakette yer vermeyerek tutarsız davrandıkları için...

 

Demokrasi deyip; Seçim barajında % 10 barajını aşağı çekilmesi istemlerine "Hayır" diyerek,

Oyların gerçek anlamda demokratik dağılımının temsil edilmesine karşı oldukları için...

 

Yasama ve yürütmede kürsü dokunulmazlığı hariç, dokunulmazlıkların kaldıracaklarını seçim meydanlarında dile getirip..,

Bir gecede işlerine gelen bir çok kanunu geçirdikleri halde verdikleri bu sözde durmayıp yan çizdikleri için...

 

Evet diyeceklerimin yanına hayır diyeceklerimi de katıp... Seçerek, değerlendirerek oy verme hakkıma saygı göstermedikleri için...

 

Anayasa mahkemesinin yasamanın çıkardığı bir kanun eğer anayasaya aykırıysa iptal etmek ya da uygunsa onamak yerine..,

Bakın siz bunu beceremiyorsunuz bu yasa maddesi şu şekilde hazırlanmalıdır diyerek..,

Hiçte kabul edemeyeceğimiz bir yaklaşımla bazı düzenleme ve değişiklikler yaparak işte şimdi referanduma gidebilirsiniz deyip ...

"Yasama, Yürütme ve Yargı" komedisi yaratarak bizlerle ve demokratik haklarımızla dalga geçildiği için ...

 

Yaptıkları iyi yada kötü icraatlarla gerçekte başlattıkları hiç bir işi tam ve halkın yararına sonuçlara ulaştıramadan yarım yamalak işler yaptıkları...

Ve bütün bu işlevleri ve icraatlarını halka sunarken, keçinin olmadığı yerde "Abdurrahman Çelebi" misali... Sürekli ahkam kestikleri için...

 

***

 

Yetmez MİŞ ama evet MİŞ...

Zamanında 12 Eylül anayasasına % 90 la evet deyin...

Bugün de demokratik değişimler yaptıklarını söyleyenlerin aslında demokratik olmayan bir çok yasa maddesine hiç dokunmadıkları bu düzenlemeleri..,

Demokratik değişimlermiş gibi size sunanların bu yutturmacalarına "yetmez ama evet" deyin...

 

"Yetmez ama evet" diyen bu algılama mantığıyla...

Birilerinin, daha öncesinde evet dediği 12 Eylül anayasasındaki, bu göstermelik değişmelere bugün yine birileri "yetmez ama evet" diyecekler..,

Yarın da bu evet dediklerinizi değiştirmek için yeni bir yılan hikayesine yine birilerinin "yetmez ama evet" diyecekleri bugünden ufukta görünüyor...

 

Zamanında 12 Eylül Anayasasına % 90 ın altında ki "Hayır" diyenler, bugün yine bu değişikliklere "Hayır" diyorlar...

Dün evet dediğinizi yarım yamalak değiştirmeye kalkıp "yetmez ama evet" diyorsunuz...

Gelecek kimi haklı çıkaracak dersiniz?...

 

Geleceğinizi bir 30 yıl daha heba etmemek için...

Sağ duyunuzu öne çıkarıp, oturup üzerinde uzun uzun düşünmenizde yarar var derim sizlere...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hayır demek ile ne kazanacağız!

Birileri odunun üstüne ceketlerini giydirseler bile milletin "hı hı, tamam" diye kafa sallamayacağını, milletin iradesine ipotek koyamayacaklarını anlayacaklar.

 

Evet çıkarsa ise, yabancılara veya yandaşlarına satmadıkları iki üç bir şey kaldıysa, onları da haraç mezat vermelerinde bir beis olmadığını, milletin ayakta uyuduğunu, uykusunda dürtükleyince "hı hı" diye sayıklayıp tekrar uyumaya devam ettiğini anlayacaklar.

 

Açılım safsatası, tırmandırılan terör, hep uyuyan dev uyanıp etmesin, narkoz yeterli veriliyor mu diye yapılan deneme dürtüklemeleridir. Referandumda esas dürtüklemede de uyanmazsa bu iş tamamdır. Önce Çekoslavakyalaştırma, sonra Yugoslavyalaştırma, daha da olmazsa Iraklaştırma...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi bu maddelere bdp neden karşı geliyor anlaşılır gibi değil.

 

Daha bu gün, Taş atan Molotof kokteyl atan, araçları yakan yağmalayan sözde 18 yaşından küçük çocuklara af niteliğinde yasa getiriliyor.

Bu duruma bdp nin mutlu olması gerekirken daha öncede partilerin kapatılmasına karşı geldiği gibi buna da arşı geliyor.

 

Ak parti milletvekili çıkmış kürsüde sözde korumalık yapıyor(küçük çocukları koruyor)ve özellikle 13 yaşını kullanarak iki taraf gösteriyor.

Biryanda pkk lı araç yakan, molotofkokeyl atan, kamu mallarını ve otobüsleri yakıp insanların ölümüne sebep olan çocuklar.

Diğer tarafta ise karnını doyurmak için ekmek çalan 13 yaşındaki çocuk.

 

Şimdi bu iki örneği anlatırken de özellikle söylüyor ikisi de çocuk ikisi de 13 yaşında.17 yaşındakilere farklı bir ceza uygulanıyormuş gibi!

 

Ve diğer milletvekillerini vicdanlı olmaya davet ediyor olmayan o vicdanıyla.

 

Bu maddeye diğer partilerin önerisi ise bu çocukları bir defaya mahsus af edelim, tekrar aynı suçu işlerse eğer eski yasayı uygulayalım diyor.

Akp bunu kabul etmiyor, bu durumda da akp nin pkk çanakçılarına bakışı uygulaması ve zihniyeti belli oluyor.

Artık çocuklar kullanılarak istediği gibi hareket edecek, istediği yeri yakıp yağmalayacak.

 

Bu yasanın kabulü kaosa zemin hazırlamaktır.

 

Bu forumda da birçok defa şahit olduğumuz konularda çocukları, insan haklarını, sevgi ve barış gibi evrensel değerlerin arasına sıkıştırılmış nifaklar ve propagandalara şahit oluyoruz.

Bu evrensel değerlerin içerisine serpiştirilmiş nifaklar gibi, anayasanın da evrensel hukuk değerlerinin arasına serpiştirilmiş teröre af niteliğinde yasalar ve yargıyı ele geçirme çabalarını görüyoruz ve bunun farkındayız.

 

Bu nedenlerden dolayı HAYIR DİYORUM.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bdp Bu değişikliği boykot ediyor özelliklede parti kapatma konusunu,peki ama nedenini biliyormusunuz,yeni düzenleme ile bir partinin kapatılması bilmem kaç vekilin imzasına bırakılıyor,buda Bdp'nin kapatılması için Akp-Chp-Mhp'nin haydi demesine bakılması demek,hatırlayın Dtp bağımsız adaylarla seçimlere gireceğini söylediği gün bu 3 parti kafa kafaya verip seçim listelerinde bağımsız adaylarında tek listede yazılması ile ilgili değişikliği yapmadılarmı,ayrıca anayasanın ilk 3 maddesi dahil bütün maddeleri değiştirilmelidir,bohçayı yamalayıp yola devam etme çabaları beyhudedir,o bohça kökten değişmedikçe içindekiler yerlerde sürünmeye devam edecektir....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Metehan38,

 

Sorularınıza bildiklerim ve düşündüklerim ile yanıt vereceğim. Çok geç yazıyorum, özür dilerim. Tamamen zamanımın kısıtlı olmasıyla ilgili bir durum...anlayışla karşılayacağınızı umarak...

 

Öncelikle şunu belirteyim;ben hukukçu değilim. Sosyolog yada gazeteci de değilim. Bunun için herhangi bir uzmanlık alanı ile değil, sadece farkındalıklarım ile cevap vereceğim.

 

İlk sorunuz ile almak istediğiniz yanıtı tahmin etmekle birlikte bir hukukçu olmadığım için size sorduğunuz sorunun yanıtını veremeyeceğim( bilgiledirmenizi bekliyorum)

 

Ancak,

 

Başbakan ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından yılda iki defa toplanan Yüksek Askeri Şura'nın kararlarını, mantığını ve işleyişini hukuk ile bağdaştıramadığımı belirteyim.1982 Anayasası öncesi yargı denetimine tabi olan bu kararlar,1982 Anayasası ile beraber eleştirilemez bir yapıya bürünmüştür. 125. madde ile kendi verdiği kararlar üerinde herhangi bir karar tanımamak herşeyden önce Anayasanın kendisine aykırıdır. Terfi, atama veya ihraç gibi önemli kararlarda bile yargı denetimi güvencisi taşımayan bu kararların, yargı denetimine tabi tutulması hukuk devletinin gereğidir.

 

(Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural BEYAZIT, 04.03.1996 tarihinde Nuriye Akman ile Sabah Gazetesinde yaptığı röportajda, Yüksek Askeri Şura kararlarının yargı denetimine kapalı olmasını savunurken: “Terfide sorun oluyor. Herkesi general veya amiral yapmak mümkün değil. Adam mahkemeye veriyor. Benim sicilim iyi, beni amiral yapmadılar diyor. Bu şekilde mahkeme kararıyla amiralliğini alan çok insan vardı eskiden. Sırf terfi nedeniyle bütün askeri makamların başı ağrır. Baş edemezsiniz.” )

 

Slogan atmadan önce yaşadıklarımı mı anlatayım...(!)

 

Slogan attığımı da nerden çıkardınız? Sloganlardan nefret ederim. Slogan atmak düşünecek bir beyni ve yüreği olamayanların işidir. Ben slogan atmıyorum. Yaşadıklarınız derken,neyi kastediyorsunuz?

 

Eğer kastınız sadece 1980 kuşağından olmaksa, o dönemde sürülmek yada işkencelerden geçmek ise, hayır değilim. 1985'de doğdum.

 

Ama ben bu kadar dar kalıplardan bakmıyorum derseniz;durun size yaşadıklarımı sıralayayım...

 

Kendimi bildim bileli düşünceler yasak, düşünenler öldürülüyor, yargılanıyor, kitaplar yakılıyor. Maddi ve manevi anlamda bedeller ödeniyor.Hesap sormak yasak, susmak kader...birileri benim yerime düşünüyor, kararla alıyor, insanları öldürüyor...tüm günahlarını hukuk ile taçlandırıyor...yeter mi!

 

diğer sorularınıza da yanıt vereceğim...zamanım yok, özür dilerim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YAŞ kararlarının sivil yargıya açılması askeri bürokrasiyi tavana vurdurur ve silahlı kuvvetlerin savaş yeteneğinin tamamen bitmesine yol açar. Askerlik farklı bir meslektir. Sivil kişilerce algılanması zordur. Askerler normal memurlar gibi terfi ettirilirse askeri bürokrasi artar ve ordu hantal bir yapıya bürünür. Askeri terfiler sivillerin algılayamayacağı askeri yeteneklere; cesaret, feragat, atılganlık, hamiyet gibi tanımlarla kapsanabilecek kriterlere göre yapılır. Bu kavramları ancak asker kişiler takdir edebilirler. Bu gibi kavramları hukuksal normlarla değerlendirmek mümkün değildir. Askerlik ideolojik bir meslektir. Bedensel eğitimin yanı sıra ruhsal, zihinsel ideolojik eğitimi de içerir ve kuru hukuksal normlara sığmaz. İster nizami asker, ister gayrinizami gerilla olsun, ideoloji ile donatılmadan savaşamaz.

 

Atama terfi ve diğer kararlar sivil yargıya açılırsa askeri yapı tamamen otomatik terfilere bağlanıp bürokratikleşecek, hiçbir iş yapmayan göbekli generallerin rahat koltuklarından kalkmadıkları hantal bir askeri bürokrasi oluşacaktır.

 

Şu anda bile belli baskılarla bu yapı oluşmuştur. Gereğinden çok fazla ve liyakata göre verilmemiş general rütbeleri vardır. Bu kadar çok generale gerek yoktur. Liyakatli subaylar erken emekli edilmiştir, gereğinden fazla general kadrosu vardır.

 

Fakat bu yapı bile silahlı kuvvetleri pasifize etmeye ve hantal, işlemeyen bir bürokratik yapıya dönüştürmeye yeterince yetmemiş olacak ki, yetinilmeyip askeri şura tamamen kuşatılmaya çalışılıyor. Halbuki tam tersine atak, gözüpek subaylar kademe gözetilmeksizin general yapılabilmeli, buna karşı iş görmeyecek bürokrat kişilikli subayların yargıya gidip bu atamayı sıranın kendisinde olduğu gerekçesiyle önlemesine meydan verilmemelidir.

 

Aynısı... Sivil yargı nasıl kuşatma altına alınıp hükümetin emrine sokulmaya çalışılıyorsa, askeri yargıya da aynısı yapılmaya çalışılıyor.

 

Bu kritik coğrafyada askerin elini kolunun bağlanıp teslim alınmasına seyirci kalındığında, vahim sonuçlar belki hemen anında görülmez. Ama görüldüğünde ne yapıldığının sorgulanması için geç olur. Süratle durmadan ağzı laf yapan, her konuyu tartışma konusu yapan ve uzattıkça uzatıp hiçbir sonuca vardıramayan, fakat yanı sıra bir iş yapamayan bir toplum olmaya sürükleniyoruz.

 

Ama ABD nin de acelesi yok zaten. Basra petrolü daha öyle hemen bitmez. Gerilla savaşında zaman teröristten yanadır. Yıpratılmak istenen devletin ise aleyhine işler. Bunu gelişmelere bakarak açıkça görebiliyoruz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hükümetler siz ile vardır;kendinize güveniyorsanız herhangi bir hükümetin saltanasından asla korkmazsınız. Öte yandan; Baykal ve CHP benim için hiçbirşey ifade etmiyor. Tutarlı olmayanların endişelerini dikkatte almak olmayan bir taşın ağırlığı üzerine kafa yormaya benzer. Tuıtarsızlıkta samimiyet beklemek oldukça gülünçtür.

 

Uzlaşma...uzlaşabilmek için, uzlaşmaya yanaşmak gerek. Uzlaşabilmek için uzlaşı aranacak noktalarda inançlı olmak gerek. En azından neyi istediğini bilmeli uzlaşacaklar...CHP gibi başı her sıkıştığında orduyu göreve çağıracak bir zihniyet ile hangi uzlaşma!

 

 

 

Siyasiler kendilerine göre bir yol çizmiş, bize de sadece o yolda yürümeyi bırakmışlar yani yolu kendimiz çizemiyoruz. Çeşitli propagandalar, medya bombardımanı, olmayan şeylerin varmış gibi gösterilmesi ve ne yazık ki cahil halk evet halk goygoyculuğu yapmayacağım cahil halk gösterilmek istenene kanıp birilerinin istediğini iktidara getiriyor; o birileri de kendi çıkarları için hükümeti istediği gibi yöneterek ülkenin maddi, manevi tüm varlıklarını gözden çıkarabiliyor. Gel de hükümet saltanatından korkma.

Siz AKP yi tutarlı görüp onların yaptıklarını desteklediğinize göre CHP onlardan daha tutarlı olduğu için bir de onlara kulak verin derim. Dokunulmazlıkların kaldırılacağına, yök ü kaldıracaklarına, türbanı serbest yapacaklarına söz verenler kimdi? BOP başkanı olup, AB/D ve İsrail e kafa tutan kim? Mayınlı arazileri İsrailli firmaya vermek isteyen kim? Oferi sabah tanımadığını söyleyip akşam fotoğraflar çıkınca kabul etmek zorunda kalan kim? Kenan Evrenle aynı masada nikah şahitliği yapan, açılışlar yapıp 12 eylülle heşaplaşacağını söyleyenler kim? ABD nin 80 bin askerini ülkede konuşlandırmak için TBMM ne teskere verip geçmesi için varını yoğunu verenler kim? Tutarlı olmak bu mu?

Uzlaşmak için gidenler size üç gün süre, üç gün içinde cevabınızı verin derler mi, evet hangi zihniyet?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

İkinci tartışmalı madde Anayasa Mahkemesi’ne üye seçimi... Daha önce 11 üyeden oluşan mahkemedeki üye sayısı bu değişiklikle birlikte 17’ye çıkacak. Bu 17 üyenin yalnızca 4’ünü Cumhurbaşkanı resen seçecek(daha önce de bu sayı 3’tü). Gerisi, değişik üst yargı kurumlarının önerileri arasından, 3’ü Meclis, 10’u da Cumhurbaşkanı tarafından seçilecek. Bu seçimlerin sonucunda ortaya çıkacak üye kompozisyonu, eskiden olduğu gibi, büyük oranda, yargı kurumlarının belirlediği isimlerden oluşacak.

En önemli değişikliklerden biri de, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda. Daha önce yalnızca Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçtiği 5 kişi ve onlara ilaveten Adalet Bakanı ve Müsteşarı’ndan oluşan bu 7 kişilik kurulun üye sayısı 21’e çıkıyor. Bunların yalnızca 4’ünü Cumhurbaşkanı resen atıyor. 10 üyeyi Türkiye’nin tüm idari ve adli yargı mensupları birinci sınıf hakim ve savcılar arasından seçiyor. Geri kalan 7 üyeyi de yüksek yargı mensupları belirliyor. Yani, bu sistemin yürürlüğe girmesi durumunda, üyelerin yarısına yakını ülkenin bütün hâkimleri ve savcılarınca seçilecek... Bu da, ‘seçimin tabana yayılması’

 

4 ünü Cumhurbaşkanı resen, 3 ünü meclis, etti 7; aynı zihniyetten yedi kişi kesin. Geriye 10 kişi kalıyor, kim seçecek Cumhurbaşkanı, nereden seçecek, hükümetin tayin ettiği yargı mensuplarının çoğunluğunu oluşturduğu kurumların seçtiği kişiler arasından. Bu tayinler nasıl oluyor, sınavda alınan notlara göre mi, hayır, hükümet yetkilileri tarafından yapılan mülakatla. Yine bu üyeler HSYK ya da üye gönderecekler. Bugün AKP olur, yarın başka biri, bu tamamen iktidarın istediği gibi yöneteceği bir sistemdir. Buna nasıl evet dememizi istersiniz, eğer önyargılı veya AKP li değilseniz siz birkez, birke3z daha ve son birkez daha düşünün.

 

saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu referandum "ben ne dersem halk onaylar, kömür ak, süt karadır diyeyim, halk yine onaylar, bu halk beni ben ne dersem o olması için seçti, inanmazsanız soralım!" referandumudur.

 

İçerik filan fos, zaten içeriğe bakan da yok. Kendi bakanlarının deyişiyle: "Sürü lideri uçurumdan atlarsa sürü de atlar" mı atlamaz mı referandumudur...

 

EVET: Biz de peşinden atlarız.

 

HAYIR: Atlamayız!

 

Hatta böyle bile değil, bu bile aldatmaca. Sürü lideri atlar gibi yapıp çekilir atlamazsa bile sürü atlar anlamına gelecektir evet oyu!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu referandum "ben ne dersem halk onaylar, kömür ak, süt karadır diyeyim, halk yine onaylar, bu halk beni ben ne dersem o olması için seçti, inanmazsanız soralım!" referandumudur.

 

İçerik filan fos, zaten içeriğe bakan da yok. Kendi bakanlarının deyişiyle: "Sürü lideri uçurumdan atlarsa sürü de atlar" mı atlamaz mı referandumudur...

 

EVET: Biz de peşinden atlarız.

 

HAYIR: Atlamayız!

 

Hatta böyle bile değil, bu bile aldatmaca. Sürü lideri atlar gibi yapıp çekilir atlamazsa bile sürü atlar anlamına gelecektir evet oyu!

 

Sonunda söylemişsiniz de ben de bir benzetme yapayım. Uçurumun başına geçip atla (evet) diyenler var, yani kendileri atlamıyor milleti atıyorlar. Ama buradan evet çıkar da bir sene sonraki seçimlerde de iktidarı kaybederlerse evet lider de kendini uçurumdan atmış olacak. Ama o zaman da seçimlerde her türlü hile hurda yapılabileceği ve şikayet edebilecek hiçbir kurum da kalmayacağı için diktatörlüklerini de kurmuş olabilirler diye de düşünüyorum.

 

saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HSYK'nın Üye seçimlerinde tamamen yürütmeye bağlandığı bu Anayasa değişikliği paketi geçmişte yaşanan bazı hazin olayların kaşınmasıyla bir duygu sömürüsü dalgası halinde "cici" gösterilmeye çalışılıyor...

 

Örneğin 12 Eylülcülerin yargılanması konusu...

 

Bildiğiniz gibi 12 Eylül cuntacıları yaptıkları ve yapacakları işkence ve bunun gibi insanlık dışı hukuksuz davranışları örtbas edip kendilerini kurtarmak amacıyla hazırladıkları anayasaya geçici 15. maddeyi koydurmuşlar ve böylece yargılanmaktan kurtulmuşlardır...

 

Ben bir fakülteden yeni mezun olmuş bir hukukçuyum, taze bilgilerimle ama bi o kadar da tecrübesiz olarak bu konu hakkında düşünüyor, üstadlarımın konuyla ilgili görüşlerini okumaya gayret ediyorum... 2 gün önce konuyla ilgili bazı hukuk duayenlerinin çelişkili görüşleri yer aldı bir gazetemizde. Bazıları Ceza Kanunu'muzda yer alan dava zamanaşımı nedeniyle 12 Eylülcü'lerin yarılanamayacağını bazıları ise yargılanabileceğini beyan ediyorlardı.

 

12 Eylülcülerin yargılanamayacağını ileri süren hukukçulara göre 765 sayılı Ceza Kanunu'muzda dava ve ceza zamanaşımları 20 yıl olarak düzenlenmişti... Yeni kanunda ise bu süre 30 yıl olarak değiştirildi... İnsanlığa karşı suçlarda ise yeni kanunda zamanaşımı öngörülmemiştir dolayısıyla bu suçlar için her zaman dava açılabilir...

 

Yine yargılanamaz diyen hukuköuların bir başka dayanağı Ceza Kanunlarında lehe olan hükümlerin uygulanması prensibidir... Bu prensibe göre bir suçun faili olarak yargılanana kişi suçu işlediği dönemde hangi kanun kendisinin daha lehine ise o kanun hükümleri ona uygulanacaktır. Dolayısıyla bu hükmün de uygulanması halinde 765 sayılı ceza kanununda 20 yıl olarak düzenlenmiş olan dava ve ceza zamanaşımı hususları darbecilerin lehine olarak uygulanacak ve yine yargılanmaktan kurtulacaklardır deniliyor... Yargılanabilir diyenlerin ileri sürdüğü "Geçici 15. madde zaten dava açılmasını engelliyordu dolayısıyla dava ve ceza zamanaşımı işlemez" görüşünü tamamen reddediyorlar...

 

Bana kalırsa hukuki açıdan darbecilerin yargılanması konusunda bir engel bulunmamaktadır.. Yani geçici 15. madde dava ve ceza zamanaşımını durdurmuştur ve maddenin kaldırılmasıyla dava ve ceza zamanaşımı yeni başlayacaktır. Çünkü amir hüküm önemlidir ve Anayasa geçici maddesi bile olsa diğer tüm kanunların amir hükmü niteliğindedir... Geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla şahsi görüşüme göre darbecilerin yargılanması için hiçbir engel kalmayacaktır. Çünkü bu madde darbecilere milletvekillerininkine benzer bir dokunulmazlık getirmiştir. Kaldırılmasıyla darbeciler yargılanabilir.

 

Ancak hukuk diliyle değil siyasi dille konuşacak olursak anayasa değişikliği paketine sadece darbecilerin dokunulmazlığını kaldıran ama milletvekillerinin dokunulmazlığı ile ilgili hiçbir hüküm getirmeyen iktidar partisinin samimiyeti şüphe uyandurmaktadır.

 

Diğer yandan 12 Eylül'ün liderini ağırlayan ona hürmette kusur etmeyen bir siyasi oluşumun onların yargılanmasına engel teşkil edecek maddeyi kaldıracak bir değişiklik getirse bile bunun olmasını ne kadar sağlayacağı buna ne kadar yardımcı olacağı ayrı bir tartışma konusu.

 

Yine çözülmesi gereken bunca sorun dururken (YÖK, Kürt sorunu, işsizlik, eğitim,sağlık vs) üstelik HSYK ile ilgili değişiklikler hakkındaki iddialara tek yanıt verilmemiş içlere su serpilecek tek açıklama yapılmamışken 12 Eylül'ün karanlık günlerini siyasi malzeme yapıp salya sümük ağlama ritüelleri gerçekleştirmek de asıl amaçları ortaya koymaktadır.

 

Bütün bunlar sonucu gösteriyor aslında... aynen iktidara gelirken milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırma vaadleriyle milletin ağzına bir parmak bal çalıp sonrasında istedikleri gibi at koşturan daha sonra dokunulmazlıkları değil kaldırmak bunun lafı edildiğinde bile ortalıktan toz olan iktidar partisi yine benzer bir oyun oynamaktadır... Amaç sadece göz boyamaktır, asıl amaç 12 Eylülü daha faşist b ir anayasa yapmaktır. Güçler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılmaktadır dolayısıyla bir hukukçu olarak oyum hayır olacaktır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HSYK'nın Üye seçimlerinde tamamen yürütmeye bağlandığı bu Anayasa değişikliği paketi geçmişte yaşanan bazı hazin olayların kaşınmasıyla bir

.

.

.

ilkesi ortadan kaldırılmaktadır dolayısıyla bir hukukçu olarak oyum hayır olacaktır

 

 

Cevabınız için kendi adıma teşekkür ederim. Detay konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığımdan hazır sizi bulmuşken sormadan edemeyeceğim;

 

 

1. Bizim de devlet olarak altına imza koyduğumuz ve Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanma sonucunu doğuracak dört ana suçtan birisi olan

 

insanlık suçu kapsamındaki suçların imzanın atıldığı tarihten öncesine yürüme ihtimali var mıdır? ( Bilindiği üzere bizim de

 

kendi iç hukukumuzda 01 HAZİRAN 2005 tarihinde yaptığımız düzenleme ile yürürlüğe aldığımız, yeni Türk Ceza Kanununda da yer bulan ve madde 76 da

 

tanımlanan Soykırım suçu yine bu mahkeme ilgi alanına giren konulardan birisidir.)

 

 

2.Bu konular ile ilgili taraf ülke olarak biz, 2005 yılından sonra ilave bir düzenleme yaptık mı?

 

 

Vereceğiniz cevaplar için şimdiden teşekkürler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.