Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Giovanni Pierluigi Da PALESTRINA


Legendary

Önerilen İletiler

Palestrina_image_02.jpg

 

Giovanni Pierluigi Da PALESTRINA

(Takriben 1525 yılında Roma yakınındaki Palestrinada doğmuş, 2 Şubat 1594 yılında ölmüştür).

 

Etrafında mistik bir hava esen Giovanni Pierluigi da Palestrinanın şahsiyeti, zengin bir tarihi gelişmenin sonunda bütün büyüklüğü ile tek başına yükselmektedir.

 

Doğduğu şehir, Roma şair Horatiusın şöhreti ile de iftihar eder. Palestrina, buradaki kilisenin orgcusu ve koro şefi olarak hayata atıldı. Bu yol onu Romaya götürdü. Ölmez şehire geldiği zaman henüz pek gençti. Hayata gözlerini orada kapadı. Yaşı epeyce ilerleyince Palestrinada Mantua şehrinde bir vazife teklif edildiyse de, mesleğine uygun yer olan Romada kalmak için bunu kabul etmedi. Bu bakımdan basit görünen hayatı, rahatlık içinde geçmemiştir. Bazen lüfta, bazen de gadre uğramıştır.

 

Anlayışlı ve iyi niyet sahibi olan Papa II. Marcellusun himayesinde iken İspanya kralı ikinci Philippe ithaf ettiği meşhur issa Papae Marcelli adlı eseri yazan Palestrina, Papa IV. Paul tarafından işinden çıkarıldı. Zira sert ve insafsız papa, evli bir kimsenin apella Sistina adlı Papalık korosunda kalmasına razı olmadı. Bunun üzerine Palestrina, Orlando di Lassonun halefi olarak San Giovanni di Laterano kilisesine tayin olundu. Beş sene sonra da maaş meselesinde çıkan bir anlaşmazlık yüzünden bu vazifeden ayrılan Palestrina, küçüklüğünde koro çocuğu olarak bulunduğu Santa Maria Maggiore kilisesinin koro şefi oldu. San Pietrodaki halefi Animuccia öldükten sonra da eski vazifesine dönerek ölünceye kadar bu vazifede kaldı.

 

Eserleri arasında mes ve motelerden başka Offertorio, Magnificat ve Lamentationes adlı korolar, org için ricercarlar bulunan bu kilise bestecisinin, ayrıca dünyevi müziğe armağan ettiği birçok madrigalleri vardır. Biz XIX. asır insanından farklı olarak bu eserlerde daha derin, daha renkli ve daha canlı tesirler bulmaktayız. Palestrinanı unutulmuş bir varlık gibi yeniden meydana çıkaran ilk romantizm, onu arınmış bir büyüklüğün timsali olarak övmüş ve eserlerinde mes sanatının duruluğuna işaret etmişti. Bize gelince, Palestrina'ı daha başka ve daha iyi anladığımıza kani bulunuyoruz. Bize göre, bu pomofonik polifonide, ihtiyar Michelangelonun eserini canlandıran, barok çağına yaklaşan ve iki devri özel bir şekilde birliştiren hayatiyet dolu bir ruh tecelli etmektedir.

 

Sevgi ve itina ile muhafaza olunan bir mazi, yaratıcı Palestirnanın ilham kaynağıydı. Kilise müziğinin akıbetiyle de meşgul olan Trento şehrindeki büyük kilise meclisinin de kabul ettiği üslubu yaratmakla Palestrina, asrının gayretlerine tamamen katılmış bulunuyordu. Buna rapmen Venedikteki Willaert, Müniheki Lasso veya Floransadaki genç modernler gibi kromatizme meyleden çağdaşlarıyla hiç ilgisi yoktu.

 

Fakat ümanizmden doğan çağdaş müzikte, sesle söz arasındaki karşılıklı münasebeti kurmaktaki hassasiyet, Palestrinana da müessirdi. Ancak, kullandığı vasıtalarla doğduğu ve bağlı kaldığı zihniyet farklı idi. Şan gregoryenin diyatonik ses bünyesine bağlı tınlayış tasavvuru dini bir aşkın yüceliğiyle dolu olan Palestrinanın müziğinin özelliğini sağladı. Palestrina ile Josquin de Prés arasında dünya kadar farklar mevcut olduğu halde, yine de bu özelliğin menşeini Josquinin bıraktığı yerde aramalıdır.

 

Palestrinadan sonra gelip rusica sacra(mukaddes müzik) sahasında kendilerini deneyenler için, bütün geçici cereyanlara rağmen, Palestrina stili daima örnek olmuştur.

Şu nokta da dikkate şayandır: Mazinin derinliklerinden kopup gelen Palestrinada, onun devrinden yüz çevirmiş, hatta nefret etmiş kimseler bile ilgisiz kalmadı.

 

Söze aykırıdır diye çok sesli müziği reddeden, sadece tasavvur halindeki ümanist müziğin klasik Yunan müziğinin mütenazırı olduğunu ileri süren, bu yüzden opera tarihinin en yeni vokal ve enstrümental formların temelini teşkil eden stili yaratmış, Orlando di Lasso gibi yeniliklere yol açmış bir sanatkarı bile kabul etmeyen bu put kıranlar Palestrinanın eserlerine hürmetle bağlı kaldılar, geç de olsa onu tanıyıp anladılar. Bunlar, iki asra yakın bir zaman için müzik yapmanın temeli olan passo continuoyu (şifreli bas) icat ettiklerinde, Palestrinanın stilini örnek alarak onu kurallarına soktular.

 

Bu stili, teni müzik anlayışına göre işledileri taklit ettiler, iştiyak ve vecd ile ondan çok şeyler öğrendiler. Bach devrinde ve onu takibeden zamanda yaşamış en hafif ruhlu opera düşkünleri bile iki dilden konuşur gibi ona bağlandılar.

 

Bu hal yüzyıllar boyunca böyle devam etti, ta ki, yeni bir Palestrina anlayışını meydana çıkaran zamanımıza kadar...

 

palestrina1.jpg

 

palestrina1.png

 

Besteleri:

Palestrina 105,

beste de dahil olmak üzere yüzlerce sol kitleler ,

68 offertories ,

en az 140 madrigals ve 300'den fazla motets .

Ayrıca, 72 de en azından ilahileri , 35 magnificats , 11 litani ve ya da beş set dört mersiyeler kitabı .

 

Kaynakça:vikipedi,klasik müzik bethooven

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.