Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"Hıdırellez" Kutlu Olsun...


Tengeriin boşig

Önerilen İletiler

5-6 Mayıs Gecesi, Hıdır ile İlyas'ın deniz kıyısında buluştukları gece...

Aslına bakarsanız, Kış'ın bittiği ve Yaz'ın başladığı kabul edilen gece...

Kutlu olsun...

 

Hıdırellez ile ilgili doyurucu bilgiye sahip olan var mı acaba?

"Çingeneler Zamanı" filminin soundtrack'inin adı (ederlesi) olmasından başka!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hidirellez ile ilgili asagidaki bilgileri edindim:

 

-" Eski takvimler yili,HIZIR ve KASIM olarak ikiye ayirirlar.Mayis'in 6'sinda HIZIR ILE YAZ FASLI BASLAR VE 186 gün sürer.

 

Kasim'in 8'inde ise KASIM günleri baslar yani kisin baslangici ve 179 gün sürer:ikisinin toplami 365 eder.

 

HIZIR YESIL demektir.Yani yetisen fidan cayir cimen anlaminada gelir.

 

Bu yüzden yesillenmenin had safhaya girdigi 6 MAYIS gününe RUZ-I HIZIR yani HIZIR günü denir."

 

Baska bir bilgide sayin Bosig'in yorumuna yakin bir bilgi:

 

-" Bastigi yerden yesillik fiskirttigi söylenen HIZIR ve yagmurlarla hükmettigi söylenen ILYAS peygamberlerin her yil 6 MAYIS'ta bulustuklari söylenir.

 

Halk arasinda degise degise HIDIRELLEZ olmustur.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

5-6 Mayıs Gecesi, Hıdır ile İlyas'ın deniz kıyısında buluştukları gece...

Aslına bakarsanız, Kış'ın bittiği ve Yaz'ın başladığı kabul edilen gece...

Kutlu olsun...

 

Hıdırellez ile ilgili doyurucu bilgiye sahip olan var mı acaba?

"Çingeneler Zamanı" filminin soundtrack'inin adı (ederlesi) olmasından başka!

 

Cingeneleri ilk kez duyuyorum.. Bilgiye aciktiysan biraz birseyler buldum umarim faydali olur..:):stuart:

 

Hıdrellez (Hıdırellez) Nedir?

Türk toplumu arasında kış mevsiminin sona erip baharın gelmesi münasebetiyle yapılan törenlerle ilişkilendirilen Hızır inancı, Hızır'dan beklenen ve istenen dilekleri de şekillendirmiştir. İnsanların arzularının gerçekleşmesi amacıyla yapmış oldukları pratikler Hızır'ın, dolayısıyla da Hıdrellez'in fonksiyonlarını açıklar. Türk ve İslâm mitolojisinde önemli bir yeri olan Hızır, birçok inanış ve ritüele de kaynaklık etmektedir. Hızır inanışı ve Hızır-İlyas geleneğinin temelini kış mevsiminin son bulup baharın gelmesi, tabiatın canlanması esası teşkil eder. İnsanların bu vesileyle çeşitli inanmalar neticesinde yaptıkları tören ve kutlamalar vardır. Esas itibarıyla Türk dünyasının birçok bölgesi ve Türkiye'de bahar bayramlarının en önemlisini oluşturur.

 

Hızır'ın Türk sosyal hayatındaki yerini, geleneğin içinde teşekkül eden inanışları ve fonksiyonlarını vermeden Hızır'ın kimliği üzerinde durmak gerektiği kanaatindeyim.

 

İslâm inancında Hızır ermiş bir şahsiyettir. Tanrı tarafından Müslümanlığı korumakla görevlendirilmiştir. İstediği yerde ve istediği zamanda, beklenilmeyen anda; ancak insanın kendi iç dünyasındaki iyilik ölçüsü veya çevresinin değerlendirmesi ile gelmesi beklenen ulu bir varlık, mübarek bir şahsiyettir.

 

Rivayete göre; Hızır İlyas ile kardeş [1] veya yaygın inanışa göre de arkadaştır. Halk arasında, halkın kendi idraki ölçüsünde teferruatıyla bilinen bir şahsiyetin ismi olup hikâyelerde ve efsanelerde önemli bir yer işgal etmektedir. Al-Hızır aslında bir sıfattır. Ancak bu sıfat zamanla unutulmuş [2], sıfatın anlamını üzerine yüklenen bir manevî güçlerle donatılmış bir şahsiyettir. Halk arasında aldığı anlam ve yüklendiği görev itibariyle Hızır; âb-ı hayat (hayat suyu/ ölümsüzlük suyu) içerek ebedî hayata mazhâr olmuş ve zaman zaman insanlar arasında dolaşarak darda kalanlara yardım ve iyiliklerde bulunan, tabiatın yeşillenmesini sağlayan, bolluk ve bereket, kısmet ve sağlık bahşeden bir velidir.[3]

 

Çeşitli kaynaklarda Hızır'ın adı, lakabı, soyu, yaşadığı yer, veli veya nebiliği, ölümsüzlüğü ile ilgili farklı rivayet ve efsaneler vardır. Halk muhayyilesinde Hızır, kimi zaman veli, kimi zaman Hızır Nebi adıyla Allah tarafından ledün ilmi verilmiş Peygamber olarak yaşadığı kabul edilmektedir.

 

Kaynağı nereye bağlanırsa bağlansın (Kuran-ı Kerim, Gılgamış Destanı, İskendernâme, Musevî Kaynaklı efsaneler, vb. [4] Türk insanının zihninde Hızır, Hızır-Nebî, Hızır-İlyâs, Hıdrellez, Kidir gibi kelimelerle ifâde olunan bir Hızır kültü ve bu kült çevresinde teşekkül edip yaşamaya devam eden bir gelenek mevcuttur. Hızır'ın adı, hüviyeti, ölümsüzlüğü, yaşadığı dönem ve zaman, veliliği ve nebiliği tartışma konusu yapılmakla birlikte, gerek Türkiye'de, gerekse Türkiye dışındaki Türk dünyasında kabul gören inanç, onun "Tanrı'nın yeryüzünde dolaşan güçlü ve yardımsever elçisi" [5] olduğudur.

 

Hızır geleneği ve ilgili inançlar Türkiye, Balkanlar, Türkistan (Kazakistan, Kırgızistan, Altaylar, Özbekistan), Azerbaycan ve Gagauz Türkleri arasında bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Belki dinî, sosyo-kültürel ve ekonomik sebepler neticesinde Hızırın mahiyeti, bununla ilgili inanma ve pratikler değişmiş olabilir. Ancak Hızır ile ilgili inanmalar ve pratikler güçlü olarak yaşamaya devam etmekte, daha da önemlisi Türk insanın ortak bir kutlama takvimi çevresinde toplanmasını temin edecek kadar güçlü bir şekilde yaşamaya devam etmektedir. [6] Hızır'ı darda kalanların imdadına koşan muayyen ve mutlak bir ulu olarak telakki eden Altay Türkleri "Kidir", [7] Kırgız ve Kazak Türkleri de "Kidir" ve "Kizir" adlarını kullanmaktadırlar. [8] Hızır, zaman değişiminin ifadesi, yeşillenmenin, canlanmanın başlaması, baharın müjdecisi ve bereketin sembolüdür.

 

Hızır geleneğinde törenlerin yapıldığı güne genel olarak Rûz-ı Hızır veya Hıdrellez adı verilmektedir. Rûz-ı Hızır ve Rûz-ı Kasım diye iki mevsime ayıran takvim bilgileri, Rûz-ı Hızır'ı yaz mevsiminin başlangıcı sayıp 6 Mayıstan 8 Kasıma kadar süren 186 günlük bir dönemi içine aldığını belirtir. Rumî 23 Nisan gününe rastlayan bu tarih hâlen kullandığımız Miladî takvime göre 6 Mayıs gününe tekabül etmektedir. Yılın 9 Kasım-5 Mayıs tarihleri arasını içine alan Rûz-ı Kasım ise kış devresinin ifadesidir. Bu dönem Kasım günleri olarak adlandırılıp 179 gün sürmektedir. [9]

 

Hıdrellez adlandırması ise Halk inançlarında âb-ı hayat içerek ölümsüzlük kazanan Hızır ile denizlerin piri kabul edilen İlyas'm 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gecenin sabahında, denizle kara arasında bir kıyıda buluşacakları düşüncesinden doğmuş olmalıdır.

 

Hıdrellez, tabiatın önemli bir geçiş döneminin gerek İslamiyet öncesi ve gerekse de sonrası dönemlerdeki inançların birleşmesi ile, Asya ve Orta-Doğu kaynaklı bazı inançların inanç ve pratiğe dönüşerek kutlanmasıdır. Resmî ve dinî kutlamalardan olmamasına rağmen hem Türkiye'de hem de Türkiye dışında yaşayan Türkler arasında özel bir gün niteliğini, tarihî dönemlerde olduğu gibi günümüzde de korunmaktadır.[10] Bahar ve buna bağlı olarak bahar bayramı, Türklerin yalnız Türkiye coğrafyasında kutladıkları gün ve bu günde yapılan törenler değildir. İslamiyet'ten önceki dönemlerde de Orta-Asya'da görülen bahar ve yaza ilişkin kutlamalar bulunmaktadır. Bir geçiş dönemi töreni niteliği taşıyan Hıdrellez, üç merhaleden oluşmaktadır:

1.6 Mayıstan önce yapılan hazırlıklar,

2.6 Mayıs'ta yapılan törenler,

3.Bitiş uygulamaları.[11]

Hızır ile İlyas'ın buluştukları 6 Mayıs'ta güneş, Ülker Burcu'na girer, yıl yaz ve kış olarak ikiye ayrılır. Bu gece ve sabahında Hızır'ın yeryüzüne uğrayacağı, her yerin canlanıp yeşilleneceği, dokunduğu her şeyin ise bereket bulacağı düşüncesi hakimdir. Bu hususta araştırma yapan Mirali Seyidoğlu, yazın gelmesinin Türk toplulukları için bir hayat meselesi olduğunu ifade eder. Ona göre, yılın bereketli olabilmesi için hava ve suyun de efsunlanması gerekir. Sıcaklığı Hızır, suyu İlyas temsil eder. İşte bu sebeple törenler yapılır.[12]

 

Halk Hızır'a kavuşmak ve dileklerde bulunmak için günlerce öncesinden hazırlıklara başlar. Halk inançlarındaki her ritüel bir sembolden oluşurken, yaşanılan dünya ile öteki dünya arasındaki ilişkiye dayanır. Bu şenliklerin büyük bir kısmı bolluk ve bereket muhtevalıdır.[13]

 

6 Mayıs öncesi ev, çevre ve giyim temizliği, evlerde badana ve boya yapılır. Azerbaycan'da Hıdır-Nebi bayramı öncesi hazırlıklarının Şubat ayından itibaren yapılmaya başlandığı bilinmektedir.[14] Makedonya Kanatlar Yöresi Türkleri, Hıdrellez'de un, arpa ve buğday ambarlarına bereket taşı koyarlar.[15] Hıdrellez günü yapılacak yemekler için erzak tedarik edilip hazırlıklar yapılır. Hızır haftası bazı yörelerde üç gün oruç tutulur. Orucun son günü pişirilen çörekler dağıtılır. Ev ziyaretleri yapılarak pişirilen "Hızır Lokması" verilir. İftara doğru kesilen koyun, kuzu eti fakirlere dağıtılır. Gagauzların altı mayısta Ederlez Bayramı olarak kutladıkları törenlerde bütün köylerde kurban kesildiği bilinmektedir.[16] Bütün bu hazırlıkların temelinde Hızır ile karşılaşmak, onun yardımıyla dileklerini gerçekleştirmek vardır. Kırım Türkleri Kıdırlez adındaki mitolojik bir varlıkla Eumi 23 Nisan, 6 Mayıs günü karşılaşacaklarına refah ve zenginliğe kavuşacaklarına inanırlar.[17] Bu bakımdan pek çok şey Hızır hakkı için yapılır ve Hızır'a adanır. Bunun sebebi ise, İslamiyet'ten önceki dönem inanç sisteminde Türk insanının düşünce dünyasındaki Tanrı ve ahiret kavramının soyut bir kavramdan ziyade olabildiğince somutlaştırılması söz konusudur. Bundan hareketle, Hızır kültü de, sadece kült olarak kalmamış hayatın içinde yerini almıştır.

 

Hıdrellez günü kadın- erkek, yaşlı-genç herkes, beyaz elbiseler giyerek- geleneğe göre bugün Hızır beyaz elbise giymiştir- yeşil alanlara, su başlarındaki mesire yerlerine giderler. Her derde deva kabul edilen çiçekler toplanır, hazırlanan yiyecekler oyunlar ve müzik eşliğinde yenir. Burada dikkatimizden kaçmaması gereken bir noktayı hatırlatmakta fayda var. Mevsim değişmelerinden biri olan Nevruzda da olduğu gibi Hıdrellezde de insanın günahlardan arınması için ateşten atlanır, bununla ilgili dualar okunur.[18] Gelecek ile ilgili niyetler tutulur, sağlık ve mutluluk dilenir. Talih ve kısmet açtırmak için çeşitli pratikler uygulanır.

 

Hıdrellez kutlamalarında bazı gelenekler mutlaka yerine getirilir. Zira halk muhayyilesinde bunlarla ilgili birtakım inanışlar oluşmuştur. Geleneğin yaygınlık kazanması ve aralıksız olarak yüzyıllardır devam etmesine sebep olan başlıca inanışlar ve beklentiler şöyle sıralanabilir

 

1.Sağlık-şifa arayışları,

2.Yeşillik-neşv u nema,

3.Bereket, bolluk

4.Uğru-şans,

5.Mucize- keramet

6.Talih ve kısmet arayış ve beklentileri.[19]

Bu inanışları geleceği öğrenme, dilekler ve talih açma olarak tasnif edebiliriz.

 

Yukarıdaki inanışlar Hızır'ın fonksiyonlarının da belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Mutasavvıflar arasında hakikati temsil ettiğine inanılır. İlahî sırlara vakıf olması hasebiyle manevî mürşitlik isnat edilir. Birtakım kişileri velayet mertebesine ulaştırması [20], tasavvufî sırları öğretmesi, gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olması ve zor durumlarda imdada koşması [21], Hızır'ın fonksiyonlarındandır.

 

Hızır'a tasavvufun yüklediği fonksiyonların yanı sıra halk da kendi inançları doğrultusunda tasavvur ettiği şekilde birtakım fonksiyonlar yüklemiştir. Bunların başında Hızır'la özdeşleşen zor durumda yardım etme ve kurtarma fonksiyonu yer alır. Halk inancının bu tezahürü "Hızır gibi yetişmek" ifadesinde açıkça görülür. Diğer bir fonksiyonu olan bereket ve bolluk ise "Hızır uğramış", "Hızır eli Değmiş" deyimleri ile anlatılır. Yapılan törenlerin bu fonksiyonlarla ilgili olduğu da açıktır. Hızır'ın halk inanışlarında iyileri ödüllendirdiği, kötüleri cezalandırdığı kanaati oldukça yaygındır. Bunun yanında ferdî problemlerden başka toplum problemlerinde de Hızır'ın müessir olduğu bilinmektedir. Savaşlarda, göçlerde ve bunun gibi toplumsal hareketliliklerde Hızır, iyilere yardımcı olur. Kimi zaman yeşil sarıklı bir savaşçı, kimi zaman bir kılavuz kimliği ile ortaya çıkar.

 

Halk arasında Hızır'a atfedilen bu fonksiyonlar, yüzyıllardır sözlü ve yazılı ürünlerde (efsane, destan, masal, men-kabe, şiir, v.b.) karşımıza çıkar. Hızır'ın sahip olduğu vasıflar insanlara şifa, sağlık, uğur getirdiği tabiattaki diriliş, uyanış ve canlılığın insana yansıması şeklinde tezahür eder.

 

Halk inançlarında kült niteliği kazanan Hızır, İslamiyet öncesi" Gök Sakallı, Ak Sakallı Kocalar" [22] gibi medet umulan, yardım istenen, akıl danışılan, kılavuzluk etmesi beklenen, barış, mutluluk, sağlık, refah getirdiğine inanılan bir kurtarıcı güç olarak telakki edilir. O, Çaresizliği, umutsuzluğu ve belirsizliği ortadan kaldıran İlahî güçle teçhiz edilmiş bir gücün sembolüdür. Bu bakımdan Hızır ile ilgili inanmalar efsane menkıbe ve benzeri şekillerle hemen her gün artarak yayılmakta ve sürekliliğini devam ettirmektedir. Hıdrellez adıyla yapılan törenlerde O'na atfedilen birçok vasıf, eski dönemlerin sosyal ve dinî hayatının İslâmî yapı ile tekrar şekillenerek yeni bir oluşum ortaya çıkardığı görülmektedir.[23]

 

Kaynaklar ve Dipnotlar

[1] Orhan HANÇERLİOĞLU, İnanç Sözlüğü, İstanbul 1975, s.41

[2] A.J.WENSİNCK, İslam Ansiklopedisi (Hızır Maddesi), C:V, İstanbul 1964,

[3] Kemal GÜNGÖR, Anadolu'da Hızır Geleneği ve Hıdrellez Törenlerine Dair Bir İnceleme, Türk Etnografya Dergisi, S:l (1956), s.56

[4] Daha geniş bilgi için bkz. "Hızır Maddesi", İslam Ansiklopedisi C:5, İstanbul 1964; A. Yaşar OCAK, İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü, Ankara 1985

[5] Umay GÜNAY, Ritüeller ve Hıdrellez,Mil Folklor, S:26 (Yaz: 1995), s.3

[6] GÜNGÖR, a.g.m.

[7] GÜNGÖR, a.g.m.

[8] Bahaeddin ÖGEL, Türk Mitolojisi II, Ankara 1995, s.89

[9] Lütfı SEZEN, Türk Folklorunda Hıdrellez, Millî Folklor, S:14 (Yaz 1992), s.32

[10] GÜNAY, a.g.m. s.3

[11] Orhan ACIPAYAMLI, Türkiye'de Bahar Bayramı Hıdrellez, Antropoloji, S: 8, (1973-1974), s.s.22

[12] Abdulhalik ÇAY.Hıdrellez, Kültür-Bahar Bayramı, Ankara 1997, s.16

[13] Yaşar KALAFAT,Yenigün / Nevruz ve Döneme Bağlı Merasimlerde Bereket Mo£t/i,Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, Nevruz Özel Sayısı, S:12 (1997), s.39

[14] Ebulfezkulu AMANOĞLU, Nevruz Öncesi Hıdır-Nebi Bayramı, Türk Dünyasında Nevruz, Üçüncü Uluslar arası Bilgi Şöleni, Ankara 2000, s.62

[15] KALAFAT, a.g.m.

[16] Stepan KURUOĞLU, Gagauzlarda İlk Yaz Bayramı, Nevruz ve Renkler, Ankara 1996, s.266

[17] Metin KARAÖRS, Kırım-tatar Türklerinde Bir EfsaneKıdırlez, Türk Kültürü, S:385 (Mayıs 1995), s.313

[18] Pertev Naili BORATAV, 100 Soruda Türk Folkloru, İstanbul 1994, s.224

[19] GÜNGÖR, a.g.m.

[20] Fuat KÖPRÜLÜ, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (6. Baskı), Ankara 1987, s.27, 89

[21] OCAK, a.g.e., s.88-97

[22] ÖGEL, a.g.e., s.89

[23] Milli Folklor, 2002, S.54, ss. 35-38

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cingeneleri ilk kez duyuyorum.. Bilgiye aciktiysan biraz birseyler buldum umarim faydali olur..:):stuart:

 

Bilgiler için teşekkür ederim MonDieu...

 

Hıdırellez, nedense, çingeneler arasında çok daha yaygın gibi görünüyor.

Örneğin bugün İzmir Fuarı'na gittim;

Hıdırellez'i kutlamak için belki de yüzlerce insan vardı...

Koskoca Fuar tıklım tıkıştı...

Ve çoğunluğu çingeneydi,

Tabii ki çingene olmayanlar da vardı elbette...

Ancak neden onlar arasında bu kadar çok bağlılıkla kutlanıyor, onu bilemedim bir türlü...

 

"Çingeneler Zamanı"nda da onlara atıfta bulunuluyor bu açıdan...

 

Çok güzeldi Fuar bugün;

Herkes mangallarını yakmış, eğleniyordu...

Her kitleden insan vardı neredeyse;

Bir tek dinci/tutucu olduğu izlenimi veren kimse yok denecek kadar azdı...

Hatta yoktu diyebilirim...

 

Oysa Hıdırellez, Hızır Peygamber ile İlyas Peygamber'e ithaf edilen bir gün...

En çok onların sahiplenmesi gerekmez mi?

Hem de kasar halde 23 Nisan'a denk getirilen Kutlu Doğum Haftası ertesinde!

Sanırım provake edebilecekleri birşey olmadığı için sahiplenir halde değiller!

Bilemem, bir sorgulamak;

Bilinçaltlarına bir inmek lazım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir toplumda gelenekler, gorenekler unutulmaya yuz tuttukca mutlaka birileri tarafindan sahiplenilir bunun ornekleri mevcuttur, ornegin bir nevruz bayrami, Devlet sahip cikmayip unutulmaya yuz tutunca kurtler sahiplendi ve nitekim komunismen yikilmasiyla Turki cumhuriyetleride kutlamaya baslayinca devletin basina sanki birisi balyozla indirdir donggg diye haa nevruz bizimde bayramimizmis diye ayni sekilde hidirellez kutlaniyor ama cok ciliz bir sekilde bugun noele yilbasina gosterdigimiz ozeni kendi bayramlarimiza gostermemekteyiz.. Cingeneler kutluyor demekki bizim bayramimiz deyil cingenelerin bayrami diyenlerde yakinda cikar.. Gelelim 23 Nisana oda bir 25-30 yil sonra ermeniler sahip cikmazsa hic sasirmayin 23 nisanla 24 nisani bir arada kutlarlar.. Ermenilerin Turk isgalinden kurtulusu olarak Ermeni ve dunya cocuklarina hediyesi olaraktan.. Ama Etnik kokenimiz ne olursa olsun bayramlarimiza sahip cikanlar elbette var olmasi cok guzel ister kurt ister cingene istersen uzayli olsun..:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir toplumda gelenekler, gorenekler unutulmaya yuz tuttukca mutlaka birileri tarafindan sahiplenilir bunun ornekleri mevcuttur, ornegin bir nevruz bayrami, Devlet sahip cikmayip unutulmaya yuz tutunca kurtler sahiplendi ve nitekim komunismen yikilmasiyla Turki cumhuriyetleride kutlamaya baslayinca devletin basina sanki birisi balyozla indirdir donggg diye haa nevruz bizimde bayramimizmis diye ayni sekilde hidirellez kutlaniyor ama cok ciliz bir sekilde bugun noele yilbasina gosterdigimiz ozeni kendi bayramlarimiza gostermemekteyiz.. Cingeneler kutluyor demekki bizim bayramimiz deyil cingenelerin bayrami diyenlerde yakinda cikar..

 

Bence Çingenelerin sahip çıkması çok güzel birşey;

Onların özgün kültürlerindeki izlerini takip etmek açısından ilgi çekici olabilir.

Hem ne mutlu ki onlar, ortak bir değer olarak kutluyorlar...

Bazı etnik kitleler gibi, ırkçı bir yaklaşımla, sanki Tanrı onları kutsamış da

Onlara bayram hediye etmiş edasıyla provake edip

Siyasete de bulaştırmıyorlar...

 

Her Nevruz'da, güya kardeşlik bayramı diye olaylar çıkıyor,

Bu ülke de kan akıtmış örgütler adına sloganlar atılıyor...

Hıdırellez de böyle birşey göremezsiniz...

 

Aynı zamanda Hıdırellez, sadece Türkmen etnik kökenli insanların değil,

Hıdırellez gibi geniş bir coğrafya da kabul edilmiş bir bayram haline gelmiştir.

Sadece aynen dediğin gibi;

Nasıl ki Nevruz'u kutlamamaya başladık,

Hıdırellez'de aynı aklıbete uğruyor yavaş yavaş...

 

Oysa aynen Nevruz'da olduğu gibi hatırlarım:

10 yıl öncesine kadar mahallede büyük büyük ateşler yakae,

Üzerlerinden atlardık...

Gündüzleri de pikniklere giderdik...

Zamanla daha az yapmaya başladık...

Şimdi ise neredeyse hiç...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biz çocukken, Hıdırellez gecesinde, Hızır ve İlyas peygamberlerin bir akar suyun üstünde buluştuğunu, onlar buluştuğu an zamanın durduğunu, tam bu an ne dilek dilersek gerçekleşeceğini anlatırlardı.

Biz deniz kıyısında, bir ağacın yanında buluşuyorlar diye öğreniyorduk.

Ateş yakıp, üzerinden atlıyorduk.

O dilek dileme olayını da biliyorduk ama dileğimizi taşlarla simgelememiz gerekiyordu kabul olması için.

Ya da biz öyle sanıyorduk...

Taşlardan ev, araba yapmak gibi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu konu dogmatik masalların nasıl karmakarışık bir hayal dünyası yarattığının açık göstergesidir. Bir kere deniz kenarında buluşanlar Kuran'da anlatıldığına göre Musa ile adı verilmeyen bir kişidir. (Kehf suresinde uzun hikayesi anlatılır. Balık alır azık olarak, balık canlanıp denize zıplar, geri döner, balığı kaybettiği yerde Hızır'ı görür vs...) Hikmet sahibi, geleceği gören ve olaylara aniden ortaya çıkıp müdahale eden, olayların akışını başka yöne çeviren biri olarak tasvir edilir ki, bu tasvir "Hızır" olarak kabul görmüştür.

 

Musa ile İlyas arasında ise bir özdeşlik olamaz. Böyledir işte dogmatik efsaneler, sudan kurtarılan bir sürü efsanevi kişilik bulursunuz, sonuncusu Musa olmuştur. Körleri gördüren, ölüleri dirilten bir sürü mitolojik kişilik vardır tarih boyunca inanılan, en sonuncusu İsa olmuştur.

 

Burada görüldüğü kadarıyla deniz kenarında Hızır ile Musa'dan sonra son buluşan da İlyas olmuş...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu konu dogmatik masalların nasıl karmakarışık bir hayal dünyası yarattığının açık göstergesidir. Bir kere deniz kenarında buluşanlar Kuran'da anlatıldığına göre Musa ile adı verilmeyen bir kişidir. (Kehf suresinde uzun hikayesi anlatılır. Balık alır azık olarak, balık canlanıp denize zıplar, geri döner, balığı kaybettiği yerde Hızır'ı görür vs...) Hikmet sahibi, geleceği gören ve olaylara aniden ortaya çıkıp müdahale eden, olayların akışını başka yöne çeviren biri olarak tasvir edilir ki, bu tasvir "Hızır" olarak kabul görmüştür.

 

Musa ile İlyas arasında ise bir özdeşlik olamaz. Böyledir işte dogmatik efsaneler, sudan kurtarılan bir sürü efsanevi kişilik bulursunuz, sonuncusu Musa olmuştur. Körleri gördüren, ölüleri dirilten bir sürü mitolojik kişilik vardır tarih boyunca inanılan, en sonuncusu İsa olmuştur.

 

Burada görüldüğü kadarıyla deniz kenarında Hızır ile Musa'dan sonra son buluşan da İlyas olmuş...

DemirEfe, elbette efsaneler birbirlerine karışmış ve birbirlerini etkilemişler;

Mesela Nuh ile Gılgamış konusuna girersek hiç çıkamayız!

Ama ben dinlerden bağımsız olarak bu gibi bayramların, değerli kültür mirası olduklarını düşünürüm.

Örneğin Kurban Bayramı tartışılır, bilemem ama Ramazan/Şeker Bayramı çok güzel ve ilgi çekici bir bayram bence...

Veya aynen Hıdırellez; kutlanmasında sakınca yok...

Avrupa'da belki çoğu kişi Noel Baba'ya inanmıyorlar ya da Cadılar Bayramı'na;

Ama kutlamak hoş birşey olabilir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İlla ki, kutlanmasına hiç bir şey demedim. Benim amacım, "kutlanacak bir şey var hazır, kutla geç, çal oyna gül oyna, bahane ile eğlenelim" yapmaktan çok, ki bunu da yapalım yine, ama biraz da fikir üretelim, düşünce üretelim, işlerin kökeni kaynağı nedir bilelim. Bilinçli olalım kısaca...

 

Bir şeyin kökenini, kaynağını bilmek kadar haz veren bir şey bilmiyorum. Bilmediğim havaya oynamaktansa, bilerek oynamayı bin kat tercih ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İlla ki, kutlanmasına hiç bir şey demedim. Benim amacım, "kutlanacak bir şey var hazır, kutla geç, çal oyna gül oyna, bahane ile eğlenelim" yapmaktan çok, ki bunu da yapalım yine, ama biraz da fikir üretelim, düşünce üretelim, işlerin kökeni kaynağı nedir bilelim. Bilinçli olalım kısaca...

 

Bir şeyin kökenini, kaynağını bilmek kadar haz veren bir şey bilmiyorum. Bilmediğim havaya oynamaktansa, bilerek oynamayı bin kat tercih ederim.

O hazzı paylaşıyoruz zaten, elbette bilmek çok önemli...

 

Aslına bakarsan, bu konuyu açarken yazdığım asıl yazı,

Konuyu açarkenkinden çok daha uzundu.

Gılgamış ile Enlil'in buluşmasından,

Nuh ile o adı bilinmeyen kişinin buluşmasına kadar kendimce bir tahlil yapmıştım...

Ama sonra sıradan bir kutlama olsa, daha iyi olur dedim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Boş verin hıdrelezle nevruz olayının arasında ne fark varki ortada ateş yakılıcak ve o ateşi gören yukardan gelenler misafir olarak katılıcak kurbanlar kesilicek yiyip içilicek başka ne olabilirki, öncü olan peygamberi tarihe kutlama bayram olarak geçirilir işin aslı budur.rlerde isimle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 11 ay sonra...

Bu gün Hıdırellez günü :)

 

Hıdırellez gününün 5 Mayıs ilkindisinden sonra başladığına inanılır. Bu saatten itibaren bereket ve bolluk getirmesi için evlerdeki, iş yerlerindeki kapı, pencere, yiyecek kapları ve para keselerinin ağızları açık bırakılır.

 

İçinde para bulunan keseler geceden gül dalına asılır veya güllerin dibine bırakılır. Ertesi gün bırakıldıkları yerden alınarak saklanan paralar, o yıl boyunca harcanmaz.

 

Gerçek olmayacağını bilsem de böyle günler beni mutlu ediyor, birçoğumuzu da ediyordur herhalde... O halde bugünün yüzüne suyuna herkese mutluluk diliyorum. (Ancak mutlu olununca bu dünya çekilir kılınıyor da) :)

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...
  • 1 yıl sonra...

Bu yıl da yüzyıllardır olduğu gibi 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece Hızır denizden, İlyas karadan gelecek ve iki kardeş peygamber buluşacak. Belki, o sırada sizin de evinize, bahçenize uğrayacak. İnanış bu ya… Dileğinizi yazıp gül dalına asın o gece, sabah da erkenden suya bırakın. Bu herkesin bildiği bir Hıdrellez âdeti; peki ya bilmedikleriniz? İşte Anadolu’da ve komşu coğrafyalardaki Hıdrellez kutlamaları…

Her yıl olduğu gibi bu yıl da, 5 Mayıs gecesi başlayıp 6 Mayıs günü de devam edecek olan ‘Hıdrellez’ şenlikleri, tüm Anadolu’da ve Türk dünyasında kutlanacak. Kökleri çok eskiye dayanan bu şenlik, eski halklardan günümüze uzanan bir bahar karşılaması aslında… Türkler’in İslamiyet’i kabulünden çok önceleri de kutlanan bir halk bayramı… Sadece eğlence değil, yeme-içme kültürü açısından da önemli olan bu şenlik, Türkler İslam dinine geçtikten sonra da bazı İslami motiflere bürünerek varlığını sürdürmüş. 

İKİ KARDEŞİN BULUŞMASI

Hıdrellez’de en geleneksel kutlama, geceden hazırlanıp gül dalına (ya da yeşil bir dala) asılan dilek kâğıtlarının sabah denize ya da akan suya bırakılmasıdır. Türk dünyasında yaz mevsiminin başladığı gün kabul edilen 6 Mayıs, Hıdrellez günüdür. (Rumi takvimde, 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar yaz günleri ‘Hızır’; kalan diğer günler de kış günleri ‘Kasım’ olarak bilinirdi. ‘Hızır’ günleri, ‘yeşeren gün’ anlamına gelen ‘Rûz-ı Hızır’ olarak da isimlendirilirdi.) 

Sonraki dönemlerde, 6 Mayıs’ta bir araya gelen ve ölümsüz kabul edilen Hızır ve İlyas peygamberlerle ilişkilendirilecek ve Hızır-İlyas adını alacaktır. Bu isim halk ağzında zamanla ‘Hıdrellez’e dönüşecektir. Bu özel gün en bilindik haliyle Hızır ve İlyas adındaki iki kardeşin buluşma günü olarak benimsenir. Hızır denizlerde yaşar, İlyas ise karada… 6 Mayıs günü Hızır denizden gelir ve kardeşi İlyas’la buluşur. Hızır, kendisini bekleyen insanlara şans, iyilik, şifa ve bolluk-bereket getirir. Aynı şekilde bastığı ya da dokunduğu otlara, bitkilere, ağaçlara da… Çünkü Hıdrellez geleneği, karada yaşayan İlyas’tan çok, denizlerin piri Hızır ile bütünleşmiştir.

 

HIZIR, DARDAN KURTARIR

Hızır, nebi (peygamber) ve veli (gönül gözüyle gören) bir kişiliktir. İnsanlara yardıma yetişen, dünyaya bolluk, bereket, şifa dağıtan mübarek bir şahsiyet olarak benimsenmiştir. Hızır’ın görünmez olduğuna, her an her yerde olabileceğine; ne zaman birisinin başı sıkışsa ve acilen yardıma ihtiyaç duysa yetişip o kişiye el uzatacağına inanılır. Hatta kızların bahtını, kısmetini de açar. Bundandır ki “Hızır gibi yetişmek” deyimi dilimize yerleşmiştir. Dahası “Hızır eli değmiş”, “Hızır uğramış” sözleri de halk ağzında çok kullanılmaktadır.

 

ANADOLU’DA HIDRELLEZ

Araştırmacı Deniz Gezgin’in derlemesinden öğrendiğime göre, Anadolu’nun hemen her yerinde birbirinden renkli Hıdrellez gelenekleri var. Kutlamalar öncelikle bereket duaları, şifa, kısmet, bolluk ve huzur dilekleri çerçevesinde gelişiyor. Hıdrellez öncesinde evlerde bahar temizlikleri yapılıyor, şifalı otlardan yöresel yemekler pişiriliyor. Çünkü Hıdrellez günü hiçbir iş yapılmıyor. Sadece sabah erkenden kalkılıp banyo yapılıyor, temiz kıyafetler giyiliyor ve açık havaya, kırlara çıkılıyor. Özellikle de su kenarlarına gidilip piknik yapılıyor. Kutsal kabul edilen bu günde, yemeklerin biri ya da birileri tarafından çalınarak yenmesi de hoş karşılanıyor. 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece, bereket yağdığına, tıpkı ‘Kadir Gecesi’nde olduğu gibi ‘suların uyuyup ağaçların secde ettiğine’ inanılıyor. O gece dileklerin yazıldığı kâğıtlar gül ağaçlarının dallarına asılıyor. Taşlardan ya da çerden çöpten ev, beşik gibi istenen, dilenen şeylerin maketleri yapılıp gül fidanının dibine bırakılıyor. Çünkü o gece Hızır’ın geleceğine, herkesin dileğini gerçekleştireceğine inanılıyor. Hızır geldiğinde atının karnı doysun diye, kapı önlerine arpa buğday serpiliyor. Karınca yuvalarından alınan topraklar bereket olsun diye, bir yıl boyunca saklanmak üzere cüzdanlara konuluyor. Ertesi sabah da gül dalından alınan dilekler, çok erken saatlerde ya denize ya da akan suya bırakılıyor. Hızır’a ulaşsın da daha çabuk gerçekleşsin diye…  

 

MAYA TUTARSA GELMİŞTİR

Bazı yörelerde Hıdrellez gecesi ateş yakılır ve ateşin üzerinden atlarken bir dilek tutulur. Türk mitolojisinde ateşin kutsiyeti vardır ve insanları kötü ruhlardan koruduğuna inanılır. Bu inanış zaman içinde Hızır’la bütünleşmiştir. Hızır baharla, sıcakla ve güneşle de ilişkilidir. Balıkesir’in ilçelerinde ise 6 Mayıs sabahı bitkilerin yapraklarından çiğ damlaları toplanır. Bu çiğin bir kısmı süte, bir kısmı da hamura karıştırılarak mayalanır. Eğer maya tutarsa, Hızır oraya uğramış sayılır; bu da bütün bir yılın bolluk içinde geçeceğine işarettir.

 

RÜYADA EŞİNİ GÖR

Aydın ve Manisa’da 5 Mayıs gecesi delikanlıların özel yapılmış tuzlu çörekten yiyip yattıklarında, o gece rüyalarında evlenecekleri kızı göreceklerine inanılır. Genç kızlar ise tuzlu çöreğin yarısını yer, kalan yarısını da dam ya da duvar üstüne bırakırlar. Kargalar çöreği hangi evin damına taşırsa, genç kız o eve gelin gidecek demektir. Kargalar çöreği uzaklara götürürse, kısmet gurbette demektir. Kütahya’da bereket çağrısı olarak Hıdrellez gecesi evlerin etrafına gizlice haşhaş serpilir.

 

EKMEĞİ PARÇALAMA

Hıdrellez günü sofraya önceden pişirilmiş bir ekmek bütün halde konulur. Bu ekmek asla parçalanmaz ki, ailenin birliği o yıl da baki olsun... Seher vakti bir akarsu kenarında çamurdan ev maketi yapılarak içine buğday konulursa, o yıl tarlalarda mahsulün bol olacağına inanılır.  

Hıdrellez günü çocuklara şifa olması için soğan suyunda kaynatılmış yumurta yedirilir. Yayıklar, yeşil dallar ve yapraklarla süslenir ki, yıl boyunca iyi ürün yapsınlar. 

 

HIRİSTİYANLAR DA KUTLAR

Bazı yörelerde de Hızır haftasında üç gün boyunca oruç tutulur ve iftara doğru kesilen kurbanların etleri fakirlere dağıtılır. Orucun son günü ise tuzlu çörek pişirilip dağıtılır. Komşular da birbirlerini ziyaret edip ‘Hızır lokması’ ikram ederler. 

Makedonya Türkleri ise un, arpa ve buğday ambarlarına bereket taşı koyarlarmış. Azerbaycan’da ‘Hıdır-Nebi’ adıyla kutlanan bu bayram için, hazırlıklara şubat ayından başlanırmış. Hıdır-Nebi günlerinde de, bütün evlerde mutlaka et ve pilav pişirilirmiş. Bu güne özel yeşertilmiş buğdaydan ‘semeni’ adında bir de tatlı yapılırmış. Hıristiyan Türk Gagavuzlar da bugün kurban keserlermiş. Rahip tarafından kurbanın dili tuzlanır ve hayvanın iki boynuzunun arasına iki tane mum yerleştirilip yakılırmış. Kurban edilen kuzunun kanı herkesin alnına sürülür ve kuzu eti parçalanmadan bütün olarak pişirilirmiş. Daha sonra da pişen etler, kilise avlusunda haç damgalı buğday ekmeğiyle beraber fakirlere dağıtılırmış. 

6 Mayıs tarihi, Hıristiyanlarca da kutsal kabul edilir. Ortodokslarda ‘Aya Yorgi’, Katoliklerde ise ‘Aziz Georgius’ (Süryanilerde ‘Cercis’) günü olarak kutlanır. ‘Aya Yorgi’nin lakabı da tıpkı Hızır’ınki gibi ‘Yeşil’dir. Buradan da anlaşılacağı üzere, aynı ya da komşu topraklar üzerinde yeşermiş farklı inanışlar ve kutsallar, çoğu zaman ortak bir kültürü yaratan zenginliğin de kaynağıdırlar.

 

Nedim Atilla

 
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hıdırellez Nedir ?

 

Hıdırellez Türk dünyasında kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğu sayılarak kutlanmaktadır.

 

Hıdırellezin Tarihi Kökeni Nedir ?

 

Hızır ve Hıdırellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdırellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır.

Hıdırellez Bayramı’nı ve Hızır düşünüşünü tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Balkanlar ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı doğasal döngüler için sevinç duyulduğu görülmektedir.

 

 

03d5a3ff9a3ec581b99e17e0815780ee.jpg

 

 

Hıdırellezde Neler Yapılır – Nasıl Dilek Tutulur ?

 

Yüzlerce yıldır kutlanan Hıdrellez’de bereket ve bolluk getirmesi için kapı, pencere, yiyecek kapları ve para keselerinin ağızları açık bırakılır.

 

İçinde para bulunan kaseler gül dalına asılır veya dibine bırakılır. Bu paralar ertesi gün alınarak saklanır ve yıl boyunca harcanmaz.

 

Ev, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi gül ağacının altına istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar. Ve aynı zamanda dileklerini kırmızı kurdaleye bağlayıp gül ağacına asarlar. Bir yıl boyunca dileklerinin yerine gelmesini beklerler.
Hıdırellez törenlerinde yapılan etkinliklerden biri de kötülüklerden temizlenmek amacıyla ateşin üzerinden atlamaktır.


Merzifon ve yöresinde Hıdırellez ile ilgili geleneksel kutlamalar sırasında şunlar yapılır:
Hıdırellez’in her yıl 5 Mayıs günü ikindiden sonra başladığına inanılır.

5 Mayıs günü ikindiden sonra, genellikle kadınlar, Kümbet Hatun Türbesi’ni ziyarete giderler.Türlü dileklerde bulunup,mumlar yakıp,dua ederler. Dileklerini, türbe çevresindeki küçük taşlarla ya da önceden hazırladıkları modelize şekilleri herhangi bir yere bırakarak yaparlar.

5 Mayıs günü akşamı, gül dallarına paralar asılır.(Eskiden kese içine para dikilip gül dibine gömülürmüş.) ya da açık cüzdan bırakılır. Böylelikle bolluk ve berekete ulaşmak, varlıklı kişiler olmak düşlenir. Asılan paralar ya da cüzdanlar 6 Mayıs sabah erkenden geri toplanır.
Evdeki her kişi için yedi fasulye ya da yedi nohut ekilir, gelebilecek kötülüklerin bunlara gelmesi dilenir.

 

5 Mayıs akşamı evlenme çağına gelmiş kızlara bulaşık yıkattırılmaz.
 

5 Mayıs günü (Nişanlılar arsında) oğlan evi, kız evine Hıdırellez Kurbanı, olarak süslenmiş bir koç gönderir. Bu kurban ertesi gün kesilerek birlikte yenir. Yemeğe çağırılanlar, çarşaf, havlu yemeni ve gönüllerinden kopan armağanlar getirirler. Getirilen armağanlar ipler üzerinde sergilenir.


KISMET İÇİN: Evlenmek isteyen kızlar gelin maketi yapar ve gül dalına asarlarsa evlenecekleri kişiyi düşlerinde göreceklerine inanılır. Aynı amaçla tuzlu yiyecekler yiyip su içmeden yatmak gelenektendir. Düşlerinde kendilerine altın tastan su verecek kişinin koca adayı olduğuna inanılır. Evlenmekte gecikmiş olanlar o gece başlarının üzerinde kilit açtırırlar.


ŞANS İÇİN: O yıl şansının açık olup olmadığını denemek için başvurulan uygulamalar da vardır:
Anadolu’nun birçok yöresinde 5 Mayıs gecesi, kapının önüne süt dolu bir tas konulur, bu süt yoğurda dönüşürse evin bereketinin artacağına, evdekilerin şansının açılacağına inanılır. Yalnız, uğurun bozulmaması için kimsenin bu konuda birbirine soru sormaması gerekir. Aynı amaçla, boyları eşit iki yeşil soğandan birine beyaz diğerine siyah iplik bağlanır. Ertesi gün bakıldığında beyaz iplik bağlı olan daha çok büyümüşse o yılın uğurlu geçeceğine yok eğer siyah iplikli daha çok büyümüş ise yılın çileli geçeceğine inanılır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  Hıdrellez Geleneği İzmir'de Yeniden Canlanıyor

 

İzmir'de Hıdrellez için farklı bir etkinlik düzenleyen İzmir Büyükşehir Belediyesi, dileklerin yazıldığı kağıtların denize bırakılması geleneğini yeniden yaşattı.

 

 

 

hidrellez-gelenegi-izmir-de-yeniden-canl

 

 
 
Türk dünyasının mevsimlik bayramlardan Hıdırellez, İzmir'de çeşitli etkinliklerle kutlandı.
 

Büyükşehir Belediyesi'nce Gündoğdu Meydanı'nda organize edilen kutlamada, klarnet ustası İvo Papazov konser verdi. Kutlamaya yoğun ilgi gösteren İzmirliler, müzik eşliğinde eğlendi. Gökyüzüne bırakılan ışıklı fener ve balonlar da gecede görsel şölen oluşturdu.

Karşıyaka Belediyesi'nin düzenlediği "Hıdırellez Şenliği" kapsamında da Bostanlı Rekreasyon Alanında "Hıdırellez Ateşi" yakıldı. Ateşin üzerinden atlayan vatandaşlar, alana yerleştirilen dilek ağacına da kumaş parçası bağladı.

 

Şenlikte müzik grupları sahne aldı, dans gösterileri sunuldu. - İZMİR

 

 

 

110543.jpg

 

 

izmir-de-hidrellez-kutlamalari-4593463_o

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eski Türklerde Yazin müjdecisi olarak kutlanan 6 Mayis ritueli,Yahudi inanclariyla birlestirilerek dini bir kimlige sokulmustur.Ilyaz VE Hizir Israilogullari'nin peygamberleridirler bunlara Veli'de denmektedir.

 

Islami sitelerde Hidirellez tamamen dinsellestirilerek kutsal bir konuma sokulmakta ve halkin o gün eglenmesi,piknik yapip neselenmesi de Bid'at olarak nitelendirilmektedir.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...
  • Admin--

Yeni bir Hıdırellez günü daha.. Bugün gazetelerde okuduğum bazı ilginç bilgileri buradan paylaşayım. Belki yapmak isteyenler olabilir. 

 

KISMET İÇİN: Evlenmek isteyen kızlar gelin maketi yapar ve gül dalına asarlarsa evlenecekleri kişiyi düşlerinde göreceklerine inanılır. Aynı amaçla tuzlu yiyecekler yiyip su içmeden yatmak gelenektendir. Düşlerinde kendilerine altın tastan su verecek kişinin koca adayı olduğuna inanılır. Evlenmekte gecikmiş olanlar o gece başlarının üzerinde kilit açtırırlar.

 

ŞANS İÇİN: O yıl şansının açık olup olmadığını denemek için başvurulan uygulamalar da vardır: Anadolu’nun birçok yöresinde 5 Mayıs gecesi, kapının önüne süt dolu bir tas konulur, bu süt yoğurda dönüşürse evin bereketinin artacağına, evdekilerin şansının açılacağına inanılır. Yalnız, uğurun bozulmaması için kimsenin bu konuda birbirine soru sormaması gerekir. Aynı amaçla, boyları eşit iki yeşil soğandan birine beyaz diğerine siyah iplik bağlanır. Ertesi gün bakıldığında beyaz iplik bağlı olan daha çok büyümüşse o yılın uğurlu geçeceğine yok eğer siyah iplikli daha çok büyümüş ise yılın çileli geçeceğine inanılır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.