Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Sayın Ahmet Türk'e Hain Saldırı...


''biji tirkiye''

Önerilen İletiler

Sayin CYRANO 18 yasinda siyasetcimi var bu sekilde celiskiye düsüyorsun, BUSH Kac yasindaydi ayakkabi firlatilinca alnin ortasina geliyordu bir cevik hareketle gecistirdi neyse yasamanin yasi yoktur !!!

 

Hatirliyorum ayakkabi firlatana büyük coskuyla katilmistik ne adina katilmistik?

 

 

Söz konusu saldırgan da Ahmet Türk'e ayakkabı fırlatmış olsaydı, ona da "coşkuyla" katılabilirdik. Zira bu bir protesto eylemi olurdu. Ayakkabı fırlatmak, yüze pasta vurmak, başından aşağıya yeşil boya dökmek vs muhatapın, itibarına yönelik protesto eylemlerindendir.

 

Ancak bir insana şiddet uygulamak protesto değildir. Saldırıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 122
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Özgür düsünce kapsamina alindi sözleri.Hrant Dink aklibasinda bir gazeteciydi,akli basinda bir gazeteci 70 milyonun Istiklalk Marsina IRKCI damgasi vurabiliyorsa akli basinda olmayan bir gencin beyni yikanarak onu öldürmesi neden baska siyasi ideolojilere mal ediliyor.Onu öldüreni fasist-irkci diye adlandiranlarin hangisi Hrant Dink icin TÜRK DÜSMANI diyebilmistir.

 

Hrant Dink, Türk Düşmanı olmadığı için dememişlerdir. Hrant Dink'in hiçbir yazısında, hiçbir konuşmasında, Türklere yönelik, nefret, düşmanlık yoktur. Aksine Ermeni Diasporasının, Türklere yönelik nefret içeren propaganda ve tutumlarını eleştirmiş, bu yüzden Diaspora tarafından afaroz edilmiştir.

 

"Osmanlı'nın Ermenileri katlettiğini iddia etmek" "İstiklal marşında ırka gönderme olduğunu iddia etmek" bunlar bir insanı "Türk düşmanı" yapmaz. "Osmanlı'nın Türkmenleri katlettiğini", "İstiklal marşında Türk kelimesinin yer almadığını milli kimliği reddettiğini" düşünen insanı da "Türk Düşmanı" yapmadığı gibi.

 

"Türk Düşmanlığı", Türklerin kimliğine, kültürüne, tarihine karşı nefret duymak, bu nefreti açığa vurmaktır. Türklere, Türk oldukları için olumsuz vasıflar yüklemektir.

 

Farklı düşüncelere, farklı tezlere sahip olmak değildir "Türk Düşmanlığı"

 

Benim milliyetçilik anlayışım, Atatürk Milliyetçiliğidir. Bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan, vatandaşlık ödevlerini yerine getiren hiç kimse arasında etnik ya da dini temelli bir ayrım yapmam. Hrant Dink, bu ülkede doğmuş, yaşamış, çalışmış, askerliğini yapmış, vergisini ödemiş bir vatandaşımızdı. Farklı düşünceleri, farklı tezleri olması, onu diğer vatandaşlarımızdan daha değerli, ya da daha değersiz kılmaz.

 

"Osmanlı Alevilere Soykırım uyguladı", "Osmanlı Türkmenlere asimilasyon uyguladı" söylemleri bu ülkede en az "Ermeni Soykırımı" iddiaları kadar dillendirilen, savunulan söylemlerdir. Ve hatta bu iddiaları ve düşünceleri savunanların çoğu Türk milliyetçisidir. İki iddia arasında bir fark yoktur. İki iddiada da, Osmanlı bir etnik unsura soykırım, asimilasyon uygulamakla itham edilmektedir. Ancak, ben Aleviler ve Türkmenlerle ilgili iddialara karşı "bunlar Türk Düşmanı" şeklinde tepki görmedim hiç. Fakar Ermeni bir vatandaşımız "Osmanlı Ermenilere soykırım uygulamıştır" dediğinde "Türk Düşmanı", "Hain" gibi ithamları gördüm. Yani olay, iddia sahibinin etnik ve dini kökeniyle ilgili. Yoksa, "Ermeni Soykırımı"nın gerçekleştiğini iddia eden Türk kökenli başka gazeteciler, aydınlar yok mudur? Var. Onlara Hrant Dink'e gösterilen tepkinin onda biri gösterildi mi ? Hayır. Çünkü Hrant Dink'i onlardan farklı kılan Ermeni olması idi.

 

Hiç bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, ırkçılık içermediği sürece farklı fikirlere, düşüncelere, iddialara sahip olduğu için "Türk Düşmanı" ilan edilemez. Ve bu, en az Hrant Dink kadar bu ülkeye katkısı olmayanların hiç haddine değildir. Kendi kriterleriyle "Türk düşmanı" olan (Yasalarında Osmanlı'nın Ermenilere soykırım uyguladığını kabul eden ülkeler) ülkelerde yaşayıp, yine kendi kriterleriyle o ülkelerin "ekmeğini yemek" ten gocunmayanların hiç haddine değildir. Oturdukları yerden onu bunu "Türk düşmanı" ilan etme sevdasını bıraksınlar.

 

............

 

Artı

 

"Özbeöz" Türk olup, slogan milliyetçiliğine geldiğinde mangalda kül bırakmayıp, Türkiye'de askerlik yapmaya gelince sıra, elli takla atanlarla kıyaslandığında. Hayatı ciddi ciddi tehlike altında olduğu halde, istese dünyanın herhangi bir ülkesine gidebileceği halde, ülkesini terketmeyen, hem kendi düşüncelerini çarpıtanlara rağmen Türk halkına anlatmaya, hem de Ermeni Diasporası tarafından yürütülen Türkiye karşıtı propagandayla uluslararası alanda mücadele etmeye devam eden bir vatandaşımızdır Hrant Dink. Benim de katılmadığım, karşı çıktığım iddiaları ve düşünceleri olduğu için "Türk düşmanı" ilan etmek ancak memlekete tek katkısı bilgisayar başında onu bunu "Türk düşmanı" ilan etmekle sınırlı olanların işi olabilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Cyrano Adamın yaşı önemli değil, 17 yaş da ola bilr 68 yaş da olabilir. 68 yaşında olunca adam olamayıncada adam olunmuyor işte !

 

O zaman yaşının adamı olacak.

 

Hoş görülü olacak insanları sevecek,teröre çanak tutmayacak,dünyanın terör örgütü düğe kabul ettiği pkk teröüne terö örgütür diyecek ondan sonra insanlardan saygı bekleyecek.

 

Her fırsatta insanları tahrik ederek terörist başına övgüler yağdırarak,öldürülen teröristlerin ardından ağıtlar yakarak,ekmeğini yediği devlete karsi gelere ve insanları tahrik ederek kimseden saygı bekleyemez adam da olunmaz.

 

Türkiyenin herbir yerinde pkk teröründen canı yanan insanların var olduğu da biliniyor, şimdi yüzbinlerce insanın canını yakan bu insanlarin tahriklerine rağmen böylesi bir olması çokmu ağır sizce.

 

Çok sevdiğim bir söz vardı.

 

''Ya kalıbının yada yaşının adamı ol''diye.

 

Benim yaklaşımıma, Ahmet Türk'ün siyasi görüşleri, söylemleri, terör örgütüne yaklaşımını açıklamanın bir cevap olduğunu düşünüyorsan söyleyeceğim bir şey olmaz. Zira foruma dün katılan birisi böyle cevap verirse açıklama ihtiyacı duyarım.

 

Yoksa, terör, terör yanlısı politika, teröre karşı durmayan bir "demokrasi" anlayışı, üzerine bu forumda en çok yazan ve tartışanlardan birisi olarak bu konularda fikrimin ve tavrımın bilinmediğini düşünmüyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sunu iyi bilesinizki hic bir kaba kuvveti dogru bulmadim ve bulmuyorumda. Ama Gazi olayinda oldugu gibi kendi secmen kitlesi tarafindan taslanan bir siyasi parti ile Izmir'deki, Van'daki, Samsun'daki olaylari bir tutamayiz.

 

İşte ben de bundan bahsediyorum, sana göre Gazi mahallesinde CHP'lilere yönelik linç girişimi "kendi seçmen kitlesi tarafından taşlanmak" "halk tepkisi", İzmir'deki ise "linç" "faşistlik".

 

Gazi Mahallesi'nde taşlayanlar CHP'nin "seçmen kitlesi" olsaydı, CHP o seçimde oradan birinci parti olarak çıkmazdı. Zira insanlar, sokakta üyelerini linç etmeye kalktıkları partiye oy vermezler :)

 

Sen nasıl, Gazi Mahallesi'nde CHP'lilere yönelik saldırıyı çeşitli gerçek dışı tanımlarla gerekçelendirmeye, meşrulaştırmaya çalıştıysan (hatırlıyorum ya "Gazi halkı artık CHP'nin gerçek yüzünü görmüştür vs :)) ve hala görüldüğü gibi çalışıyorsan, nasıl aynı mantığı eleştiriyorsun ki ?

 

Ve benim demokratlığımı sorgulamaya çalışmak yerine, ders almaya bak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her kime olursa olsun şiddet kullanılması tabii ki kınanmalıdır, bunu bir geçeceğiz. İyi olmuş, hep böyle yumrukla saldırılmalı diyecek olan yoktur. Mesele bu değil.

 

Mesele, Akepenin ektiği kin ve düşmanlık tohumlarının bu sadece yeşermesi olması. Şeyh Saidlerin ve diğer bilumum fitneci mollaların yıllardır veremedikleri zararı bir çırpıda açılım adı verdikleri nifak tohumu saçılımıyla ülkeye vermiş olması akepenin olağanüstü başarısı!!dır, bu büyük başarıyı!! kutlamak gerek!

 

Bu sağlıklı bakıştır. Sorunun ana noktasına eğilmektir.

 

Sanırım, Hangisi Kullanılmıyo arkadaşımızla yazışırken bahsetmiştim, bir toplumu bir arada tutan ulusal değerler, ilkeler zayıflatılırsa, o toplumun birliği de zayıflar.

 

Osmanlı tebaını yüzyıllarca bir arada tutan değerler ve ilkeler 20. yüzyılda iş görür olsaydı, Osmanlı dağılmazdı. Türkiye Cumhuriyeti dağılmış, paramparça olmuş bir imparatorluk tebasının yeni ilkeler, yeni değerler ile biraraya gelmesiyle kuruldu.

 

Bu ülkede ayrılıkçı terör dün başlamadı. 25 yıldır var. Ve en kanlı dönemini 90'larda yaşadık. Ancak 2-3 yıl öncesine kadar, benzer şekilde ayrılıkçı teröre muhatap olan ülkelerde olanın aksine, vatandaşlar arasında etnik temelli bir gerginlik oluşmadı. Fakat son 2-3 yılda, Afrika ülkelerindeki kabile çatışmalarını andıran manzaralarla karşılaştık ve karşılaşıyoruz. Bunları sıralayıp listelemenin anlamı ve gereği yok. Herkes hangi vakaları kastettiğimi çok iyi biliyor. Youtube bir video paylaşım sitesi, diyebilirimki yayınlanan Türkçe videoların yarısının altında "Kürtlerin mi, yoksa Türklerin mi ******, ....., ....., vs vs olduğu tartışılıyor". Videoların içeriği bile önemli değil. Bir şekilde konu oraya geliyor. Onu bırak internetin genelinde, forumumuz gibi ciddi denetimin olmadığı paylaşım platformlarında, forumlarda buram buram nefret okuyoruz.

 

87 yıldır bu toplumu, onca krize, buhrana, yıkıma, teröre rağmen bir arada tutan değerler ve ilkelerin bizzat devleti yönetenler eliyle hedef tahtasına konup, milliyetçi cereyanlarla parçalanan bir imparatorluğu, asırlar önce bir arada tutan değer ve ilkelere bel bağlanması, binanın kolonlarını kırıp, bina yıkılınca üzülmek kınamak gibi birşey.

 

Zengin, refah içinde yaşayan, batı ülkeleri bile, toplumlarını bir arada tutan ilkeleri zayıflayınca parçalanma tehlikesi yaşıyor. Belçika'da Valonlar ve Flamanlar sadece Valon ve Flaman olanlara oy verdiği için hükümet kurulmayıp, ayrılığı tartışabiliyorlar. İtalya'da Kuzey, Güney'den ayrılmak istiyor. Siz üçüncü dünya savaşı çıksa, patlayacağı yer olan Ortadoğu'da, yoksul, etnik zenginliğe sahip bir ülkeyi yönetiyor, ve o ülkenin ulusunu bir arada tutan ilkelere saldırıyorsunuz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim yaklaşımıma, Ahmet Türk'ün siyasi görüşleri, söylemleri, terör örgütüne yaklaşımını açıklamanın bir cevap olduğunu düşünüyorsan söyleyeceğim bir şey olmaz. Zira foruma dün katılan birisi böyle cevap verirse açıklama ihtiyacı duyarım.

 

Yoksa, terör, terör yanlısı politika, teröre karşı durmayan bir "demokrasi" anlayışı, üzerine bu forumda en çok yazan ve tartışanlardan birisi olarak bu konularda fikrimin ve tavrımın bilinmediğini düşünmüyorum.

Sevgili CYRANO sizin düşüncelerinizi burdan yazdıklarınızla biliyoruz ne demek istediğinizde anlıyoruz zaten.

 

Söylediklerim sizin yazınıza karşı yazılmış yada siz böyle düşünüyorsunuz demedim.Çünkü buna gerek duymadım ,sizin bu zihniyetlere karşı olan tavrınızı biliyoruz zaten.

 

Ben sizin yazınızın altında sizin gibi iyi niyetli yaklaşan kişilere karşı terörist sözcülerine bu kadar iyi niyetle yaklaşılmayacağını söylüyorum ,çünkü bunların amacı bu .İyi niyet değil amaç önce tehtit sonra tahrik daha sonrada masum rolleri ile ya çocuktur derler yada yaşlıdır derler vs.

Olaydan sonra mağdur,masum iyi adam rolleri oynarlar diğer taraftan ortalığı yağmalarlar.

 

Diğer yadanda bebek katile ve tutuklu pkk teröristlerine özgürlük diye , tehtit ve tahrik ederler.

 

O nedenle diyorumki Ya akıbının, yada yaşının adamı olsun ki saygı duysun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu olayın tek sorumlusu Hükümettir çünkü pkk terörünü muhattap almıştır ve bu muhattaplık bölücüleri cesaretlendirmiştir.

 

Aldıkları cesaret ile insanları tahrik ediyorlar,her fırsatta ortalığı yağmalıyor ,küfür ediyor gün geçtikçe kin kusuyorlar.

Eğer hükümet ,tahrikleri,küfürleri,hakaretleri engelleyemiyorsa vatandaşdan yana adaletli olmuyorsa, vatndaşında bir sabır noktası var sonuçta bir gün bir yerde samsunda olduğu gibi patlar.

 

O nednele bu bölücüleri yasal yollardan tahrik ve tehtitlerini durdurmadıkları sürece korkarım daha büyük olaylar olacaktır.

 

Belkide bunların beklentileride budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Söz konusu saldırgan da Ahmet Türk'e ayakkabı fırlatmış olsaydı, ona da "coşkuyla" katılabilirdik. Zira bu bir protesto eylemi olurdu. Ayakkabı fırlatmak, yüze pasta vurmak, başından aşağıya yeşil boya dökmek vs muhatapın, itibarına yönelik protesto eylemlerindendir.

 

Ancak bir insana şiddet uygulamak protesto değildir. Saldırıdır.

Sayin CYRANO yapilan eylem yerindedir bunu inkar edemeyiz. Bakin Avrupa´da nerde irkcilar toplanacak nerde eylem yapacak orada Irkci karsiti karsi eyleme gecilir soluk verilmez.. Birtane Irkcilarin bir eylemi oldu da o eyleme karsi harekete gecilmedigini gösteremezsin ve orada yer yerinden oynar etrafda yikilmadik yakilmadik yer kalmaz bunu tavsiye ettigimden söylemiyorum..

 

Bunlara firsat verildimi 50.milyon insan daha katliama ugrar Avrupa´da.. Bizim Irkcilara soluk verilse Irak´tan beter oluruz tabiii bunu sana bana sira gelince anlariz :)

 

Sevgili Dostum.

 

Not: bende isterdim Türk milleti yumrugunu degil ayakkabisini güvenseydi tabana kuvvet !!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konumuz Ahmet Türktür,Hrant Dink'i konuya ilave edenlerin Hrant Dink'in tüm konusmalarini ve yazdiklarini okumadiklari anlasiliyor.Sadece kendi görüslerinin en dogru oldugu noktasinda olanlar kelime oyunlari ile isin icinden siyrilmaya calisirken hala baskalarini suclamaya devam etmektedirler.

 

Hrant Dink'in bu ülkeye ne faydasi dokundugunu sanirim bize anlatacak birileri cikacaktir.Ama dedim ya konu Hrant Dink degildir ve Hrant Dink'le, hepimiz Ermeniyiz diyenlerinde kimler olduklari konusunda cok yazilip anlatildi.

 

Bu arada birisinin saniyorum ki yurt disinda olanlara karsi bir allerjik hastaligi var ki her tartismada yurt disindakilere satasmaktan edemiyor.Yurt disindakiler sadece para kazanmiyorlar,Türkiye'de Laik Cumhuriyete karsi olanlardan daha fazla ülkelerini savunuyorlar.Ermeni özürcülerinin kimler olduklarini Ermeni yandasligi yapanlardan daha cok biliyorlar.Fikir özgürlügü bi milletin Istiklal Marsina IRKCI deme hakkini icermez.Bir Milletin Istiklal Marsina IRKCILIK iceriyor diyenler o milleti irkci olarak görenlerdir ve bunlarda dost degil düsmandir.Ne Mutlu Türk'üm demeyi irkcilik olarak görenleri hangi adla tanimlamamiz gerekir acaba,yoksa düsmanlik sadece eline silah alipta ates etmekmidir.

 

Ahmet Türk,kendi siyasi görüsü alaninda basarili bir siyasetci olabilir.Ilimli bir siyaset izleyebilir ama Ahmet Türk Imralidaki teröristbasini kendine önder aliyorsa bunun adinada terörün savunulmasi denir.Sayin Bosig'in dedigi gibi;"yumruk atan ilkeldir,ama yumrugu yiyende ilkeldir"

 

Ayni saldiri Baykal'a da yapildi,eger imkan bulunsaydi Baykal'da yumruklanacakti.Van Emniyet Müdürü görevden alindimi?Tas atan kac gösterici tutuklandi?

 

Fikirler bazen en agir silahtan daha cok tahribat yapar.Bunu ülkemizde degisik dönemlerde hep yasadik.Demokrasi maskesinin arkasina saklanip yikici fikirlerle milletin degerlerine saldiranlar bunun faturasinida hesap etmis olmalilardir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu burada ne Osman baydemir ne de baska bir sahis. Konu sadece isrkci ve fasizan saldirilara karsi kimin nerede oldugu. Ben ne Baydemir'in ne de baskasinin avukatiyim. Ben barisa karsi olan her eyleme sözlü veya kaba kuvvet ile farketmez karsiyim. Baydemir benim icin hic önemli bir sahis degildir ve söylemlerinede asla katilmiyorum. Ben sahislari degil halki önemserim. Ama genede Izmir'deki fasizan ve isrkci eylemleri bizlere mesrulastirmaya calisanlarin burada ne kadar manevra degistirdigini görmek zorunda kaliyoruz. Baydemir'in söylemleri ne kadar hakli ise Izmir'deki fasizan bicakli, sopali saldirida o kadar haklidir. Anlayan anlamistir ama herkes anlayacak kabiliyete sahip degil malesef. Özelestiri baziöarimiz icin tabudur.

 

Tabii ki...

Konu "Kürt Olmayan" birisi olunca, doğrudan yargıda bulunun...

Konu "Kürt Olan" birisi olunca esneyiverin!

O da olur!

Yeriz biz merak etmeyin...

 

Osman Baydemir, siyasi bir kimliğe sahiptir.

İzmir'de hiçbir siyasi kimliği yansıtmayan kitle ile bir tutamazsınız.

Siyasi bir kişiliğin çıkıp halka karşı yaptığı söylem ile;

Bir kitlenin provakasyonunu bir tutamazsınız...

Birini, diğeri ile meşrulaştıramazsınız...

Denk değillerdir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ve benim demokratlığımı sorgulamaya çalışmak yerine, ders almaya bak.

Hic merak etmeyin tabiiki hatalarimizdan ders aliyoruz ve almamizda gerekli. Neden siz8in demokratliginizi sorgulayamayacakmisiz? Sizin ayricaliginizmi var? O kadar yorumlariniz arasinda Izmir icin göremedim, yoksa yaniliyormuyum. Izmir'deki saldiri Samsun'dakinden cokmu degersizdide görüsünüzü bildirmek geregini duymadiniz? Her konuya yorum varken bu konu icin olamamsi tabiiki sorgulanir.

 

Umarim sizde ders alirsiniz hatalarinizdan. Sadece karsi taraftan beklemek demokratlik olmaz. Tahmin ettigim gibi karsilikli tebrikler gönderilen sahislar ile karsi karsiya gelmemek icin Izmir saldirisini teget gecmek geregi hissedildi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1-Yumruk atan kişi duygusal davranmadıplanlı projeli olduğu çok açıktı,güvenlik gerekçesi ile samsuna alınan davanın görüldüğü mahkemnin etrafı sivil ve üniformalı onlarca polis tarafından korunuyordu,Ahmet Türk gazetecilere açıklama yaparken objektiflere takılan bir ayrıntı bunu çok açık ortaya koyuyor,o kişi daha Sayın Ahmet Türk adliyeden çıkarken polisin barkatından içeri girmişti (belkide alınmış) orda iken onu farkeden Sırrı Sakık polis memurlarını bu kişi konusunda uyarıyor ancak buna rağmen bu kişiye müdahale edilmiyor neden?

2-Bir başka konuda yada yerde sesini yükseltenin ağzına yapışıp,yerlerde sürükleyen polis neden basın açıklaması sırasında karşıdan (Neden geldiniz Karadenize) diyebilec3k kadar kendinden geçmiş kişiye müdahale etmiyor da Sayın sırrı Sakık'ı müdahale etmek zorunda bırakıyorlar?

3-Kimin ülkemizin hangi şehrine niye geldiğini sormak bölücülüktür,biri Bahçeli'ye Urfa'da saldırsaydı çıkıp ''ee neden gittiniz Urfa'yamı diyecektiniz''?

Samsun'da görülen dava,Muş'un Bulanık ilçesinde,2 kişinin öldürüldüğü olayın davasıdır,olayı kısaca hatırlamak gerekirse,2009 yılının sonrlarında Dtp'nin kapatılmasını protesto eden gruun üzerine,üzerinde çelik yelek,dükkanında onlarca el bombası,elinde kaleşnikof silah bulunan Mardin'den buraya göç etmiş olan halk arasında Jitem elemanı olarak bilinen bir şahsın ateş etmesi sonucu 2 vatandaşın öldürülmesi olayının davasıdır,bu dava güvenlik gerekçesi ile Samsun'a alınmıştır,anlaşılan katilin güvenliği sağlanmış ancak mağdur tarafın güvenliği unutulmuştur.

4-Tamda anlatmaya çalıştığım noktadasınız son şıkta,peki ya 10.000'lerin karşısına milyonlar çıksaydı?

O milyonların karşısınada diğer milyonlar çıksaydı,işte ozaman bu provakatörler başarıya ulaşmış olacaklardı,neyseki Sayın Ahmet Türk bu oyunu çözdü ve onlara en büyük tokatı attı...

 

 

Bu yumruk atma olayını öyle bir hale getirdiniz ki Parti üyesi veya temsilcisi bir vatandaşa atılan yumruk kendi söylemlerine göre sanki tüm temsil

 

ettiğini iddia ettiği kitleye atılmış ve bundan dolayı bir infial doğmuş şeklinde gösterilmektedir.Böyle bir şey yok, olaya da cinayet süsü vermeyin.

 

Bu ülkede Demirel'de darbe aldı, Mesut Yılmaz da. Ecevite de ateş edildi Özal'a da.

 

Bunlar kabul edilebilir şeyler değil ve yapılanı en başta hukuken normal karşılamak mümkün değil ama konuyu istismar konusu haline getirerek mağduru

 

oynamak da doğru değil.

 

Bırakın yumruk atmayı molotof atarak öldürülen kızımızın olayının üzerinden çok geçmeden yumruk hadisesi bahane edilerek yine molotoflu saldırılar

 

yapıldı.Olayı yapanlarda ortada.Şimdi bana kalkıp demokrasiden bahsetmeyin. Demokrasi sizin için ne kadar varsa benim içinde o kadar var. Terk edin

 

artık bu anlamsız mağdur terminolojisini.

 

Eğer böyle yapmayı düşünüyorsanız ki bu istikamette yaptığınız açıklamayı aynen aşağıya aldım.

 

Samsun'da görülen dava,Muş'un Bulanık ilçesinde,2 kişinin öldürüldüğü olayın davasıdır,olayı kısaca hatırlamak gerekirse,2009 yılının sonrlarında Dtp'nin kapatılmasını protesto eden gruun üzerine,üzerinde çelik yelek,dükkanında onlarca el bombası,elinde kaleşnikof silah bulunan Mardin'den buraya göç etmiş olan halk arasında Jitem elemanı olarak bilinen bir şahsın ateş etmesi sonucu 2 vatandaşın öldürülmesi olayının davasıdır,bu dava güvenlik gerekçesi ile Samsun'a alınmıştır,anlaşılan katilin güvenliği sağlanmış ancak mağdur tarafın güvenliği unutulmuştur.

 

O zaman 1984 yılından beri bölge vatandaşlarını savunduğunu ifade ederek evlerini basan,teker teker öldüren, kaçıran, eziyet eden,okullarını ve iş

 

makinelerini yakıp tahrip eden ve bölgede görev yapanlara(korucular dahil)bugün de devam eden ve reva görülen davranışlar sonucu bu kişiler için

 

oluşan mağduriyetleri ( hak kayıpları dahil) bir kenara bırakarak BU İŞLERE SEBEP OLANLARI ve üstelik benden kesilen vergilerle hakkımı helal

 

etmediğim bir maaşı alan milletvekili durumundaki parti mensuplarını mağdur göstermeye çalışmanın akıl, namus ve izan tarafı olmadığını bilmelisin.

 

Bu işleri yapan örgüte terörist örgüt demeyi kabul etmeyen bu yöneticilerden örgüt bünyesinde barındırdıklarının üzerinden çıkan Alman, Suriye,

 

Fransız vatandaş kimliklerinin ne işe yaradığını açıklamalarını istemek ve bu adamların yaptıkları işlerden dolayı mağdur olanları düşünmek

 

zorundasın. Ama neredeee?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

elbetteki şiddet ne olursa olsun kabuledilemez ama türkiyede kürtleri görmewsi lazım gelirdi ama bensize şunu söyleyeyim bu olan biten herşey

DERİN DÜNYA DEVLETİNİN İŞİDİR atatürke türkiyeyi kurduran tabiki tüm dünya devletlerinde olduğu gibi herşey onun elinin altından çıkmaktadır.

bizim yapmamız gereken bu tür oyunlara kanmayıp ırkçılığın olmadığı ve dünya toprakları üzerinde herkesin eşit hakka sahip olduğu bir dünya oluşturmak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Samsun Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan görevinden alindi.35 yasindaydi ve görev hayatinda adi hicbir saibeye karismamis tertemiz sicili olan bir Devlet memuruydu.Türkiye Cumhuriyetinin kurulus startinin verildigi KAHRAMAN ILIMIZ SAMSUN'UN Emniyet Müdürüydü.Bölücüler onun görevden uzaklastirilmasini sagladilar.

 

Bogazliyan Kaymakami Kemal Bey asilmisti.Onunda sicili tertemizdi.Vatan askiyla yaniyordu yüregi.Ülkesini bölmeye calisanlara karsi mücadele vermisti.Onu halkin gözyaslari arasinda astilar.Kaymakam Kemal Bey,asilirken son sözünü sordular ona:"Beni ecnebilere yaranmak icin asiyorlar"dedi.Ve bu dogruydu.O böyle konusurken kalabaligin icinden bir ses yükseldi:"Konusturmayin asin bu alcagi,it oglu iti" (Arslan Nurten a.g.e.s,439-441) Bu ses hain Said Molla'nin sesiydi yani Ingiliz isbirlikcisinin sesiydi.Samsun'daki olaydan sonra Emniyete karsi alinan cepheyi ben Said Molla cephesine benzetiyorum.

 

Türkiye'de Mehmetcikler sehid edilirken kirmizi ceylan derili koltuklarda oturup,kösklerinde fosur fosur uyuyanlardi Samsun Emniyet Müdürünü görevden alanlar.

 

2006 yilinda Italya Basbakani Berlusconi'yi ziyaretinde ona:"AB ile Katolik nikahi olsun ki hic bozulmasin. VATAN 23 Kasim 2006"diyen ve bir tabur koruma ile Cuma namazi kilmaya gidenlerdi Emniyet Müdürünü görevden alanlar.

 

1919'da Bogazliyan Kaymakami Kemal Bey'i astiranlarda Osmanli hükümetiydi.Yani isgalcilere kucak acanlardi.

 

Baris,acilim,degisim veya reform diyerek bu ülkeye ihanet etmekte sakinca görmeyenleri dün Isgalcilere karsi olanlari 'ESKIYA'diye niteleyen,Yunan'lilar bize 'BARIS'getirecek diyenlere benzetiyorum.

 

 

DAMAT FERID VE KABINESI IS BASINDADIR!

 

VAHDETTIN NEREDE OTURUYOR SIMDI...?

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birileri yine ısrarla, pkk terörüne yapılanları kürt halkına yapılmış saldırı diye göstermeye çalışıyor.

 

Bu gibi eylemlerin hiç birisi kürt kökenli vatandaşlarımıza yapılmamıştır,bilmek istemeyenler için tekrarlıyorum.BU GİBİ EYLEMLER PKK TERÖÜNE KARŞI YAPILMIŞTIR.DÜN ARDAHAN'DA,MUŞT'TA İZMİRDE BUGÜN SAMSUNDA.

 

Cumhurbaşkanından, Başbakana, Muhalefet liderlerine kadar herkes Ahmet Türk'e geçmiş olsun demek için sıraya giriyor..

 

Sanki Türkiyede ilk defa böyle bir eylem oluyormuş gibi, üstelik pkk terörüne terör örgütü demeyen ,diyemeyen ve bu terör örgütünü alalen savunan katil öcalana liderimiz diyen biri için.

 

Daha dün bir astsubayımız şehit aldu, Cumhur başkanı,başbakan ve diğer muhalefet liderleri baş sağlığı için şehidin yakınlarını aradılarmı!

 

Sanmıyorum. Çünkü Türkiyede teröristlerin yeri her zaman başkadır,onları topluma kazandırmak lazım ! Oysa toplumdan uzaklaştırdığımız samsundaki genç gibi vatan sever evlatlarımızın tolum dışına nasıl itildiğini görmüyoruz.

 

Yıllardır Türkiye’nin her yöresinde, yağmalamalar yapıldı,molotof kokteylli eylemler yapıldı vatanadaşımızı tehtit ettiler ,tahrik ettiler.

 

yapanlar Ahmet Bey, PKK’yı hiç telin etmedi. APO’ya “liderimiz” dedi!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birileri yine ısrarla, pkk terörüne yapılanları kürt halkına yapılmış saldırı diye göstermeye çalışıyor.

 

Bu gibi eylemlerin hiç birisi kürt kökenli vatandaşlarımıza yapılmamıştır,bilmek istemeyenler için tekrarlıyorum.

Görmek istemeyince asla göremezsiniz. Canakkale'de yasanan olaylari size hatirlatirim. Sadece Kürt oldugu icin saldiriya ugrayan insaat iscilerinide görmezden geldik.

1980 öncesi bu tip saldirilari komunist ve vatanhainleri ne karsi yapiyoruz mantigiyla yasiyorduk simdilerde bölücülere karsi maskesi altinda yasiyoruz. Nasil olsa gözlük cesitkeri bol artik. Yasananlari nasio görmek istiyorsak ona uygun bir gözlük takabiliyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ahmet Türk ve 'medyanın Ogün Samast'ları'...

Ahmet Türk’te doğduğu toprakların görmüş geçirmişliğinden gelen bir ‘ruh asaleti’ olduğu için kendisine yapılan saldırı sonucunda karşılaştığı büyük dayanışma duygularına karşılık ‘bir musibetten bir hayır doğar’ mealinde bir ‘yüce gönüllü değerlendirme’ yaptı.

Ahmet Türk kendisine yapılan saldırının anlamını ve sonuçlarını gayet iyi kestirecek tecrübeye de, kavrayışa da sahip; temsil ettiği yüzbinlerce insanın nabzını da kuvvetle hissedebiliyor. Eğer saldırının hedefi olduğu halde ‘yatıştırıcı’ rol oynamasa, olayın kolaylıkla bir ‘Kürt-Türk kan davası’na dönüşebileceğini, önü alınamayacak bir şiddet olayları sürecinin başlayabileceğini seziyordu.

Bu tür bir gelişme öncelikle Türkiye’nin çileli Kürtlerine çok daha büyük acılar yükleyecekti. Ahmet Türk, her zaman olduğu gibi Kürtleri sakınmıştır.

Ve her zaman olduğu gibi Türk-Kürt beraberliğini, barış ortamını, Türkiye’yi sakınmıştır.

Ahmet Türk’ün bütün bu özel ve üstün yönleri, Türkiye’nin özellikle ‘Batı’sındaki birçok insan tarafından fark edilmiş olduğu için, kendisini duygulandıran müthiş bir dayanışma seline muhatap olmuştur.

‘Yumruk’tan sonra olup-bitenler, büyük ölçüde Hrant Dink’in cenazesindeki görkemli dayanışma görüntülerini hatırlatıyor.

Ahmet Türk’e ‘cepheden saldırı’ güvenlik kuvvetlerinin huzurunda gerçekleşti. Hrant Dink’in kahpece ‘ensesinden vurulması’ bir yıl öncesinden güvenlik birimlerinin bilgisi altında hazırlanmıştı.

İki olay arasındaki şaşırtıcı paralellikler, bu ülkenin vicdanları kötülüğe prangalanmamış insanlarının dikkatinden kaçmadığı için, onlar Hrant Dink cinayetindeki utanç duygusu ve bir tür ‘vicdan azabı’nı ‘Samsun olayı’nda da duydular.

***

Çok benziyor Ahmet Türk’ün burnuna atılan yumruk ile Hrant Dink’in ensesine sıkılan kurşun. O kadar benziyor ki, Hrant’ın cenazesinde yürüyen yüzbinlerle Ahmet Türk’e ‘geçmiş olsun’ dilekleri gönderen onbinlerce insan muhtemelen aynı kişilerdir.

Sadece onlar değil.

Hrant Dink’e tetik çeken Ogün Samast gibilerine bizi ‘empati yapmaya’ davet eden kişilerle, Ahmet Türk’e karşı girişilen saldırıda ‘meşruiyet arayan’ kişiler de aynı kişiler. İki-üç gündür medyadaki köşelerinde dil döküyorlar.

Bu kişiler, medyanın ‘yüzkarası’ bir çevre. Birbirlerinin sırtlarını sıvazlıyorlar. İçlerinden birinin ‘işlediği suç’u işaret eden kim olursa, ona karşı ‘orkestra halinde’ taarruza geçiyorlar.

Bunlardan birinin, önceki gün, Ahmet Türk’e yönelik saldırı hakkında ‘Yumruk’ başlığı altında yazdığı ve saldırıyı kutsayan yazısı, herhangi bir AB ülkesinde ‘nefret söylemi’nden ötürü cezalandırılır. O gazete teşhir edilir. Herhangi bir demokratik ülkede ‘nefret söylemi’ sahipleri gazeteci diye istihdam edilmezler.

Biz Türkiye’de daha o kıvama gelemedik. Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra ortada sırf Hrant Dink’i öldürmüş olduğu için Ogün Samast’ı yücelten ‘beyaz bereliler’ peydah olmuştu. Maçlarda stadyumlarda, sokaklarda. Türkü sözlerinde bile ‘nefret söylemi’ni yayıyorlardı.Ne garip ki, şu günlerde anayasa değişiklerine karşı nasıl çıkacağını şaşıran Yargıtay’ın kararları söz konusu ‘nefret söylemi’ni aklıyor.

Aslına bakılırsa, merkez medyasında Ogün Samast’lara köşe ve hatta gazete yönetimi verilen bir ülkede çok şaşırtıcı bir hal sayılmamalı.

2007 Ocak’ında bana Ogün Samast’ı, Yasin Hayal’i anlamak gerektiğinden dem vuranlar, şu günlerde Ahmet Türk’e yönelik saldırıyı savunan ‘köşe yazarı Ogün Samast’ı’ savunmak için ortaya atıldılar.

Bunu nasıl yapıyorlar?

Van’da Deniz Baykal’a yumurta atılmasını örnek göstererek. Ona ses çıkarmayanlar, Ahmet Türk’e yumruk atılması konusunda da ağızlarını açmamalıymışlar.

Hiç kimsenin Deniz Baykal’a yumurta atılmasına meşruiyet sağlamaya kalkıştığını görmedim, duymadım. Kaldı ki, bu iki olay arasında paralellik kurmaya kalkmanın en hafifinden ‘kötü niyet’ten başka hiçbir açıklaması olamaz. En hafifinden. Zira bu tür bir paralellik, normalde sadece ‘provokatörlük’ ile açıklanabilir.

Deniz Baykal’a Van’da yumurta atılmasını Ahmet Türk’e Samsun’da yapılan saldırının karşısına dikmenin, Ahmet Türk’ün şahsında ülkemizin Kürt halkını hedef alan ‘bölücü’ saldırıyı karartmaktan başka bir amacı olamaz.

***

Evet. Ahmet Türk’e saldırı Kürtlere yönelik, çeşitli biçimler ve yöntemlerle 80 yıldır süregelen saldırganlığın bir 2010 türüdür. Türkiye Kürtlerinin en barışçıl, en sağduyulu, en bilge, en dengeli, en deneyimli ve hatta en yaşlı siyasi şahsiyetine ‘şiddet içeren’ böyle bir saldırı, Türkiye’nin Kürtlerine yönelik bir ‘bölücü’ saldırıdır.

Samsun’daki saldırı kendini bilmez bir meczupun ‘münferit’ bir hareketi olsaydı, Ahmet Türk’ün onca yatıştırıcı açıklamasına rağmen, anında Hakkari, Yüksekova, Şemdinli, Cizre, Silopi, Şırnak ayağa kalkmazdı.

Samsun saldırısının ne olduğu doğru teşhis edildi. Devletin içinde çöreklenmiş bazı güçlerin desteğiyle bir ‘kimliğe’ karşı yürütülen bir saldırıydı. Teşhis doğru konulduğu için, Güneydoğu şehirleri harekete geçti. Tepki o ‘kimlik’ten geldi. Söz konusu tepki kontrol edilemeyecek boyutlara tırmanmadıysa, herkesin Ahmet Türk’e bir teşekkür borcu var. Ahmet Türk, sağduyuyu izlemeye devam ettiği ve herkesi de davet ettiği için, tepkiler daha da büyümeden, belirli sınırlar içinde tutulabildi.

Hrant Dink cinayetinin ne olduğu, arkasında neyin bulunduğu, niçin işlendiği bugün aşağı yukarı belli oldu. Çok kişi Ogün Samast, Yasin Hayal isimlerinin arkasını görebiliyor.

Ahmet Türk’e saldırı, Ogün Samast ile Türk bayrağı önünde

hatıra fotoğrafları çekilen Samsun güvenliğinin gözleri önünde cereyan etti. Adı Ogün Samast olmayan bir Ogün Samast o saldırıda rol aldı. Hemen ardından medyada ‘nefret söylemi’, ‘medyadaki Ogün Samast’lar’, Samsun’un ‘Ogün Samast’ı’nı sardı, sarmaladı, kucakladı.

Olanı biteni gördük. Anladık. O yüzden, biz de, Ahmet Türk’ü sevgiyle kucakladık, kucaklıyoruz.

Onun şahsında halkımızın en mazlum, en çileli kesimine sevgimizi ilan ediyoruz!

 

Kaynak: -http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=991744&Yazar=CENG%DDZ&Date=16.04.2010&CategoryID=97-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz kimi kandırıyorsunuz?

 

"AMA,AMA,AMA..."

 

Şiddet kötüdür dedikten sonra da eksilmiyor bu "ama"larınız.

 

Cidden, siz inandırıcı olduğunuzu düşünüyor musunuz?

 

Ama(!) durun ne diyor piriniz Yılmaz Özdil;

 

"Açın gazetelerin internet sayfalarını, bu haberin altına yapılan yorumları okuyun...Yumruğunu “adaletin tokmağı” yerine koyup, Ahmet Türk'ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu... Çünkü, teröristi meşru hale getiren “açılım” saçmalığı, sadece bir tarafta değil, öbür tarafta da “eşkıyayı kahraman” yapmaya başladı"

 

ve sizin yaptığınız gibi;

 

"...... Bu ülkenin çocuklarına ateş edip öldürmek “demokratik hak” kabul ediliyorsa, parti liderine girişmek niye “ırkçılık” oluyor?..."

 

şeklinde cümleler kurarak gülünçleşiyor.

 

Durun ama(!)

 

Yine kendisi yazısını eleştirenlere şu yanıtı veriyor;

 

"İki dil arasında fark yok. Ben orada olsaydım, Ahmet Türk’e kalkan yumruğa kendimi kalkan ederdim… Eminim, bana vurmaya kalksalar, Ahmet Türk veya Sırrı Sakık araya girer… Yumruk meselesi değil çünkü bu… O yazım, kimse kimseye vurmasın diye başlıyor… İçeriğinde anlatılmak istenen kavram başka… Anlamak isteyen, anlıyor... Benim yazım nedeniyle ışığa tutulmuş tavşan gibi açığa çıkanlar, yakalandıklarını anladıkları için hakaret etme, küfür etme, hedef saptırma, hedef gösterme yoluna gidiyorlar. Normaldir."

 

Daha önceleri gülüp geçerdim Özdil ve tayfasına(!)

 

Artık sadece gülüp geçemiyorum.

 

Tahammül edemiyorum.

 

Nefreti körükleyenlerden, gözümünüzün içine baka baka yalan söyleyenlerden,kendi insanından,kendi insanının yaşadığı acılardan,yıkımlardan habersiz olan, cehaletiyle kahramanlık taslayanlardan nefret ediyorum.

 

Çünkü aynı nefret Hrant'ı *** sırtından vurdu.

 

Yetmedi...

 

Ogün Samast,canından ettiği Hrant Dink ve canını acıttığı Dink ailesi ile alay edercesine mahkemelerde şaklabanlık yapıyor.

 

...

 

Siz kendi yazdıklarınıza inanıyor musunuz?

 

Benim size zerre kadar inancım yok.

 

Acılarımıza ortak olun demiyorum size, sadece insan olduğunuzu hatırlatan bir ayna bulun kendinize...yok mu diyorsunuz?

 

Hadi buyrun;

 

"Mayın demokrasiyse...

 

Yumruk niye faşizm?"

 

ile biten yazılarla kendinizi yüceltmeye!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada defalardır Yılmaz Özdil'in yazılarını yayınlayan arkadaşlar,Yılmaz Özdil gibi büyük bir demokrasi karşıtını nasıl yayınlayıp sonrada biz demokrasiye karşı değiliz diyebiliyorsunuz acaba hayret,bu kişi daha bir kaç önce ''KerKürt'' yani (***** Kürt) başlıklı bir yazı yazdı,bir halkı aşağlayabilecek kadar faşizan duygulara bezenmiş birinin itibar görmesi bile düşündürücüdür,Türk Halkı bunları görmeli ve gereken dersi vermelidir....

 

Cengiz Çandar, Aynı gurupta yazdıklarına bakmadan çakmış Yılmaz Özdil’e… Öyle ki, “Medyanın yüz karası!” demiş… Hatta daha öteye geçip: “Medyanın Ogün Samast’ı” diye eklemiş…

 

Ama o da Ahmet Hakan gibi “isim” vermemiş… Olur da patron lâf ederse, “ben ortaya yazdım” demek için olsa gerek… Bakın neler yazmış Cengiz Çandar…

 

Ahmet Türk ve “medyanın Ogün Samast’ları”...

 

Ahmet Türk’te doğduğu toprakların görmüş geçirmişliğinden gelen bir “ruh asaleti” olduğu için kendisine yapılan saldırı sonucunda karşılaştığı büyük dayanışma duygularına karşılık “bir musibetten bir hayır doğar” mealinde bir “yüce gönüllü değerlendirme” yaptı.

 

Ahmet Türk kendisine yapılan saldırının anlamını ve sonuçlarını gayet iyi kestirecek tecrübeye de, kavrayışa da sahip; temsil ettiği yüzbinlerce insanın nabzını da kuvvetle hissedebiliyor. Eğer saldırının hedefi olduğu halde “yatıştırıcı” rol oynamasa, olayın kolaylıkla bir “Kürt-Türk kan davası”na dönüşebileceğini, önü alınamayacak bir şiddet olayları sürecinin başlayabileceğini seziyordu.

 

Bu tür bir gelişme öncelikle Türkiye’nin çileli Kürtlerine çok daha büyük acılar yükleyecekti. Ahmet Türk, her zaman olduğu gibi Kürtleri sakınmıştır.

 

Ve, her zaman olduğu gibi Türk-Kürt beraberliğini, barış ortamını, Türkiye’yi sakınmıştır.

 

Ahmet Türk’ün bütün bu özel ve üstün yönleri, Türkiye’nin özellikle “Batı”sındaki birçok insan tarafından fark edilmiş olduğu için, kendisini duygulandıran müthiş bir dayanışma seline muhatap olmuştur.

 

“Yumruk”tan sonra olup-bitenler, büyük ölçüde Hrant Dink’in cenazesindeki görkemli dayanışma görüntülerini hatırlatıyor.

 

Ahmet Türk’e “cepheden saldırı” güvenlik kuvvetlerinin huzurunda gerçekleşti. Hrant Dink’in kahpece “ensesinden vurulması” bir yıl öncesinden güvenlik birimlerinin bilgisi altında hazırlanmıştı.

 

İki olay arasındaki şaşırtıcı paralellikler, bu ülkenin vicdanları kötülüğe prangalanmamış insanlarının dikkatinden kaçmadığı için, onlar Hrant Dink cinayetindeki utanç duygusu ve bir tür “vicdan azabı”nı “Samsun olayı”nda da duydular.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz kimi kandırıyorsunuz?

Bilmem; siz kimi kandırıyorsunuz?

Hadi buyrun;

 

"Mayın demokrasiyse...

Yumruk niye faşizm?"

 

ile biten yazılarla kendinizi yüceltmeye!

 

Özdil'in yazısındaki bir iğneleme var:

Yumruğu eleştirmiyor değil...

Mayının eleştirilmemesine tahammül edemiyor!

Daha doğrusu mayınların unutturulmasına.

 

Her neyse:

Yılmaz Özdil'in yazısındaki imadan başkacası;

Kişiliği ya da severleri beni ilgilendirmiyor.

Üstadım da değildir zira...

 

Fakat ben şunu sorguluyorum:

Neden Ahmet Türk'e atılan yumruğu Kürt Olmayanlara mal edip, o yumruğu Kürtlere atılmış sayanlar

PKK'nın katlettiği Kürtlerin hesabını, PKK'ya sormaz?

 

Ahmet Türk'e atılan yumruğu kınarken,

Acaba hiç siz Ahmet Türk'ü bir "İnsan" olarak ele aldınız mı?

Siyasi ya da etnik kökeninden sıyırabildiniz mi?

 

Yoksa buradaki tepkiniz, sırf Kürt olduğu için mi?

Ona vurulan yumruğu, kendinizde hissettiğiniz için mi?

 

"Herşeyden önce İnsan" mı?

"Herşeyden önce Kürt" mü?

 

Ahmet Türk'ü zerre kadar sevmem...

Fakat ona atılan yumruğu sonuna kadar kınıyorum...

Düşüncelerin yerini yumruğun ve şiddetin aldığı her ortamı ve eylemi kınıyorum...

 

Fakat üzerine basa basa söylüyorum:

Ahmet Türk, yediği yumruğa bakarak kutsallaştırılmamalı...

Zira bugün Türkiye'deki sorunun çözümsüzlüğünün merkezinde duran insanlardan birisidir...

Kafa yapısı ile, algısı ile, içinde bulunduğu toplumsal yapısı ile...

25 yıldır daha çağdaş, daha yapıcı söylemler türetemediği için onu da kınıyorum...

Bu kafa yapısını kınayamayanları da kınıyorum...

 

Hala, doğarken kendi iradeleri ile seçmedikleri etnik kökenlerini;

Sanki doğmadan önce dilekçe vermiş de öyle doğmuş ve öyle doğmayı ödül olarak hak etmiş gibi kutsallaştıran zihniyeti;

Eleştiremeyen zihniyeti de kınıyorum...

Sırf kendi kökenine özdeş diye,

Yapıcı tek bir eleştiri getirmekten itinayla kaçınanları da kınıyorum...

Acılarımıza ortak olun demiyorum size, sadece insan olduğunuzu hatırlatan bir ayna bulun kendinize...

 

Bu toplumun bir parçasının maruz kaldığı olumsuzlukları, hala "Bizim Acılarımız" diyerek bir tek o kitleye özgü kılıp ayrıştırıyorsanız;

Bu düşünceyi de kınıyorum; kusura bakmayın...

 

Nasıl düşünürseniz ve nasıl anlamlandırırsanız...

Öyle düşünün ve anlamlandırın...

Fakat Kürtler de bu Ulus'un bir parçasıdır

Ve onların acılarına ortak olmamızın önünde engel olan en büyük anlayış da,

Sizin de sergilediğiniz bu anlayıştır:

"Kürt'ün Acıları"...

Güya bizim değil!

 

Elinizden geldiğince ötekileştirin...

 

Son zamanlarda başıma bir olay geldi.

Çalıştığımız yerde, arkadaşın birisi önce kendisini, çalıştığımız gruptan ötelemeye başladı.

Aksi davranışlar, uyumsuzluklar...

Bir süre sonra ister istemez herkeste kendisine karşı bir yargı oluşturdu...

Daha sonra da çıktı ve;

"Siz beni yanlızlaştırıyorsunuz!" diye yakınmaya başladı.

Buna halk arasında:

"Hem suçlu, hem güçlü" denir...

Önce kendisini ötekileştirir, çoğunluk karşısında...

Sonra da mağduru oynar...

 

Çok fark yok!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada defalardır Yılmaz Özdil'in yazılarını yayınlayan arkadaşlar,Yılmaz Özdil gibi büyük bir demokrasi karşıtını nasıl yayınlayıp sonrada biz demokrasiye karşı değiliz diyebiliyorsunuz acaba hayret,bu kişi daha bir kaç önce ''KerKürt'' yani (***** Kürt) başlıklı bir yazı yazdı,bir halkı aşağlayabilecek kadar faşizan duygulara bezenmiş birinin itibar görmesi bile düşündürücüdür,Türk Halkı bunları görmeli ve gereken dersi vermelidir....

 

1- Birisinin kaç yazısını beğenmiş olmamız, bütün düşüncelerini destekliyor olduğumuz anlamına gelmez. Biz burada yeri gelince Atatürk'ü de eleştiriyoruz; hataları varsa sorguluyoruz. Yılmaz Özdil, sanırım onun yanında çok da önemsenir değildir. Siz önce Osman Baydemir, Ahmet Türk, Emine Ayna gibi terörist politikacılar konusunda bir kendinizi sorgulayın; ondan sonra yazısını alıntıladığımız bir insanı ne kadar sorgulayıp sorgulayamadığımız tartışın...

 

2- Ayrıca Yılmaz Özdil'in demokrasi düşmanı olduğunu pek sanmıyorum. Eğer öyle ise de Yılmaz Özdil eleştirilemez değildir; o düşüncelerini reddederiz elbette...

 

Ama o değilde; yani bir şeyler size dokununca, hemen karşınızdakini Demokrasi Düşmanı ilan ediyorsunuz. Oysa önce bir bakın kendi düşüncelerinize? Etnik Milliyetçilik/Irkçılık ne kadar demokratikçedir zaten? Henüz PKK gibi bir terör örgütünü ve onu açık açık destekleyen partiyi kınayan tek bir ifade göremedik sizden. Ne çıkıp Emine Ayna gibi bir kadını kınadınız; ne de Osman Baydemir gibi bir küfürbazı... Onların Kürt olmaları mı onları haklı kılıyor? Ve sonra çıkıp burada Yılmaz Özdil'i demokrasi karşıtı ilan ediveriyorsunuz!

 

Burada yine Yılmaz Özdil'i kınıyorsunuz ama yine de haklı çıkarıyorsunuz aslında:

"PKK'nın mayını demokrasi ise; Samsun'daki adamın yumruğu niye faşizm?"

 

Bu bana bir filmdeki bir repliği hatırlattı:

"Bir kişiyi öldürürsen, katil olursun: binlercesini öldürürsen, kahraman!"

 

Sanırım gözünüzde PKK'yı haklı kılan da, binlerce kişiyi öldürmüş olması;

O yüzden demokratik!

 

Yılmaz Özdil'de mükemmel, kusursuz bir insan değildir elbette.

Hatalı düşüncelerine rastlarsak, merak etmeyin, BDP/DTP'lilere ya da PKK'lılara yapılan gibi onu kutsallaştırmaz, eleştirir de yani...

Yapmadığımız, yapamadığımız şey değil...

 

Ahmet Türk’e “cepheden saldırı” güvenlik kuvvetlerinin huzurunda gerçekleşti. Hrant Dink’in kahpece “ensesinden vurulması” bir yıl öncesinden güvenlik birimlerinin bilgisi altında hazırlanmıştı.

 

İki olay arasındaki şaşırtıcı paralellikler, bu ülkenin vicdanları kötülüğe prangalanmamış insanlarının dikkatinden kaçmadığı için, onlar Hrant Dink cinayetindeki utanç duygusu ve bir tür “vicdan azabı”nı “Samsun olayı”nda da duydular.

Bakın, bunu yapmayın işte!

Çünkü hakikaten tadını kaçırıyor...

 

Şöyle düşünün;

Hitler ölmemiş ve bir Yahudi çıkıp ona yumruk atmış!

İnsanlar çıkıp Hitler'i, Noel Baba ile özdeşleştirmeye başlıyor!

 

Ya hu Ahmet Türk dediğiniz adamın, Hırant Dink ile ufacık bir benzer yanı yoktur.

Ahmet Türk, Kürtlerin Türkiye aleyhtarlıklarını körükleyen sinsi bir siyaset izleyen birisidir.

Çözümsüzlüğün merkezindeki diğerleri gibi 25 yıldır farklı ve çağdaş bir söylem geliştirememiş bir kişidir.

Her fırsatta olayları provake eden birisidir.

Bu olayda da ne tuhaftır ki çok verimli bir Emniyet Müdürü görevinden alındı...

Ne tuhaf!

 

Yapmayın, biraz insaflı olun ya hu!

Hırant Dink'e hakarettir bu!

 

Bakın ben Sırrı Sakık'ı hiç sevmem;

Ama forumu aradığınızda, doğru söylemlerini her zaman takdir ettiğim yazılarıma da rastlarsınız.

Aynı biçimde samimiyetinden şüphe duysam bile Ahmet Türk'ün bu olayda söylediklerini de takdir ediyorum.

Siz ne kadar sizin gibi düşünmeyelerin söylemlerini takdir edebiliyorsunuz?

Ya da takdir ettiniz?

Ama pardon yaa;

Siz demokrattınız...

Kürt olmayanların ve Kürtçü düşünmeyenlerin söylemlerini desteklemezsiniz!

 

Bakın, Yılmaz Özdil'in dünkü yazısı şöyleydi:

 

“Ailem çiftçiydi. Adapazarı'nda köyde doğdum. Elektriği suyu yoktu. İlkokulda beş sınıf birlikte okuyorduk. Ortaokulu İstanbul'da amcamın yanında okudum.

Dayım Ankara'da toplum polisiydi, sınava gir dedi, Polis Koleji'ni kazandım. Devletin ekmeğiyle büyüdüm. Ayakkabıyı orada gördüm. Diş macununu, bornozu ilk orada gördüm. Hatta çok ilginçtir, sınava girerken 44 kilo olmam gerekiyormuş, basküle çıktım, bir kilom eksik... Çocuğum tabii, korkuyorum... Bir amca geldi, sınav kuruluna bağırdı, beni kolumdan tuttu, kantine götürdü, iki tane kola içirdi, geri getirip basküle çıkardı, kilom tam geldi... ‘İşte kazandı' dedi. Meğer kolejin müdürüymüş, tanımam etmem, rahmetli sayesinde polis oldum.”

*

Hiç tanımadığı adaletli bir emniyet mensubu sayesinde polis olan bu gariban çocuk kim?

Az sabır...

*

“Akademi'de çok kaliteli hocalarla eğitildik; Hukuk Fakültesi'nden, Siyasal'dan profesörler geliyordu. 70'li yıllar, sıkıntılıydı... Polisler sağcı solcu diye bölünmüştü. Güvenlik zafiyetine yol açıyordu. Polisin güvenilirliği zedelendi. Hükümetler değişiyor, odacıdan müdüre tüm polisler sürülüyordu. Baba diye baktığımız devlet, evlatlarını öz ve üvey diye ayırıyordu. O dönemki tayinleri yapanlar, şimdi sağda solda avukatlık yapıyor; yine de canları

sağ olsun.”

*

Bu sözlerin sahibi, Ankara'da, Ordu'da, Erzurum'da, Hakkâri'de, Batman'da, Denizli'de görev yaptı. Karakolda da çalıştı, istihbaratta da... Lisan öğrenmeye ABD'ye giden ilk ekiptendi. Hırsızlığa da baktı, teröre de... Polis Akademisi'nde ders verdi. Hücreevi de bastı, bar pavyon da... Lojmanı karakolun üst katında olmasına rağmen, bir hafta evine gidemediği, çocuklarını günlerce göremediği dönemler oldu. Sadece işini yaptı, daima takdir edildi, hep yükseldi, sicili tertemiz... Dev-Yol, Dev-Sol, İBDA-C, Hizbullah, PKK'yla mücadele etti.

*

İyi de kim?

Az daha devam...

*

“Terörün sağcısı solcusu olmaz. İnsan öldüren, siyasi amaçla yapıyorsa bu işi, teröristtir.”

*

“İBDA-C'yle Hizbullah'la karşılaştığımızda şaşırdık. Polisin o zamanlar, dini referans alan örgütler hakkında bilgisi yoktu. Kimdir, nasıl yaşarlar, nasıl örgütlenirler, bilmiyorduk. Camileri okul yaptılar, çocukları aşıladılar.

Doğu'da yeşerip, Batı'ya ilerlediler. İnanılmaz profesyoneldiler. Kavramları yerli yerine koyabilmek için aylarımızı yıllarımızı harcadık.”

*

Gaffar Okkan adı geçince, gözleri doluyor... Bölgeyi anlatmaya devam ediyor.

*

“Sorunun sosyolojik boyutu var. Her sakallı bunlardandır, her Kürt PKK'lıdır demek çok yanlış... Vatandaş, potansiyel tehlike olarak görülmemeli. Biz gençken, bunları görünce terörist, onlar bizi görünce faşist diye bakıyordu. Böyle bir yere varmak mümkün değil. Devlet olarak kollarımızı herkese açmalıyız. Vatandaşın tümünü kucaklamalıyız.”

*

“Doğal gelişime izin verirsek, her şeyin hallolacağını düşünüyorum. Otuz yıllık meslek hayatımda, bu düşüncemi doğrulayan yüzlerce olay gördüm. İnsanları anlamak lazım. Topluma saygı göstermek lazım. Her şeye rağmen, ülkemin geleceğini parlak görüyorum.”

*

Evet... Kimdir?

Samsun Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan... Görevden alınan emniyet müdürü.

Yukarıdaki sözlerini, 2005 yılında, Polis Bilimleri Dergisi için yapılan “Türkiye'de Terör Üzerine Sözlü Tarih Çalışması”ndan aldım.

Tanımam etmem...

Bu polisi yediler.

Köyden çıkan, namuslu polisler tarafından elinden tutulan, devleti baba bilen, hayatının tamamını kelle koltukta yaşayan, evlatlarına haram lokma yedirmeyen... “Sorunun sosyolojik boyutu var, insanları kucaklamalıyız” diyen polisi, yediler.

Söyledik...

Böyle bu işler.

Gazeteci, prof, sendikacı, hukukçu, işadamı, asker...

Sıra namuslu polise geldi.

 

Bu tepkiyi gösterdiği için mi bu adam Faşist ve Demokrasi karşıtı!?

Siz körükörüne "Taraftarlık" ile hareket edip, Ahmet Türk'e atılan bir yumruk nedeniyle,

Belli ki soruna yumruğu çözüm olarak görmeyen bir bakış açısına sahip Emniyet Müdürü'nün haksızca görevden alınmasını onaylarak mı demokratik oluyorsunuz?

 

Keşke Kürt doğsaymışık yaa!

Demokrasi ve Hümanizm, doğamızda olurdu bu örneklerdeki gibi...

Şimdi böyle Demokrat ve Hümanist olacağız diye habire kitap okumak, toplumu gözlemek, eğitim almak zorunda kalmazdık!

Bırakın ya hu bu kafa yapısını!

Sırf Kürtçü bir siyasetçi diye, çözümsüzlüğün merkezindeki birisini kutsallaştırmayın!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz kimi kandırıyorsunuz?

 

"AMA,AMA,AMA..."

 

Şiddet kötüdür dedikten sonra da eksilmiyor bu "ama"larınız.

 

Cidden, siz inandırıcı olduğunuzu düşünüyor musunuz?

 

 

Asıl siz kimi kandırıyorsunuz!

 

Ahmet Türk 40 bin insanımızın hayatına mal olan, ülkeye ağır zararlar veren, milletimizin birliğini bozan ve birliğine ihanet eden PKK’yı terör örgütü olarak hiç kabul etmedi, etmediği gibide katile özgürlük diyerek tahriklerde bulundu.

PKK terörünü her fırsatta meşrulaştırmaya çalıştı.

Yani PKK sözcüleri, başta Bahçelinin ve diğer siyasilerin demesiyle siyaset adamı oldu!

 

Şimdi Dünyanın terör örgütü diye kabul gördüğü 40 bin insanımızın katillerine barıştan, demokrasiden yana olduğunu ve masummuş gibi yutturmaya çalışarak siz kimi kandırmaya çalışıyorsunuz?

 

Siz siyaha ne kadar beyaz deseniz de siyah yine siyahtır değişmez.

 

Siz Ahmet Türk ve onun gibi pkk sözcülerine ne kadar Masum deseniz de onlar pkk Terörüne terör örgütü demedikçe çanak tuttukça, onlar masumda olmayacak barıştan yana da olmayacak.

 

 

Ben inandırıcı olduğunu düşünüyorum çünkü biliyorumki Ahmet Türk ve arkadaşları her fırsatta pkk terörünü meşrulaştırıyor,öcalana özgürlük istiyor ve onu lideri olarak görüyor.Bunları bilmemiz inandırıcı olduğunu göstermezmi?

Ya siz...

İnanın samimeyetimle söylüyorum,siz inanıyormusunuz Ahmet Türk ve onun gibilerin masum olduğuna !

 

Yine politik cevaplar vererek ben nereden gelirse gelsin şidete kaşıyım demeyin...

olayın bu boyuta gelmesinde Ahmet Türk ve Arkadşlarının sorumluluğu varmı yokmu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Saldırı çirkin olmasına çirkin elbette ki ama umarım Ahmet Türk'e yapılmış bu saldırıyı yine "Ahanda bütün Kürtleri böyle görüyorlar" diyerek provake etmezler...

 

Ahmet Türk'ün açıklamasının kapsamını kestiremedim;

Ve bence bu çok önemli...

"Halkımız" derken umarım bütün Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarını kastetmiştir...

Pek sanmıyorum öyle bir niyette olduğunu ama umarım yanılıyorumdur...

 

Her halükarda kınanması gereken bir saldırı elbette.

 

 

"Pek sanmıyorum" dememi bence haklı bir çıkarım olarak karşılamalısınız...

Çünkü kendisine ev vermeyen Mardinli İşadamı için;

"Halbuki o da Kürt, bende... Türk olsa neyse!" diyen de Ahmet Türk'tür...

Geçmişteki söylemlerine bakınca, elbette ki temkinli yaklaşacağım kendisine;

Ne bekliyordunuz ki?

Ne bekleyebilirdiniz?

 

Ama dediğim gibi;

Bütün Türkiye Vatandaşlarını kastediyorsa,

Bu kendi bilişsel düzeyi için iyi bir ilerlemedir...

 

 

Ne yazık ki insanın eski söylemleri, her zaman için yine kendi üzerine etiket olarak yapışıp kalıyor...

Adımız çıkmış 9a, inmez 8e olayındaki gibi...

 

Ahmet Türk'e bu yüzden elbette ki ister istemez bir önyargı ile yaklaşıyorum;

Fakat söylemi doğru olduğu zaman takdir de etmeli elbette...

 

Şunu da söylemek lazım ki;

Umarım bu söylemini, daha sonra siyasetine de aksettirir de

Bu ülkedeki bütün etnisitelerin kaygılarına yönelik bir algılayış sergiler...

 

 

Ve sonrası...

 

Kınıyorum diyebilirdiniz. "ama" lar ile süslediniz tüm cümlelerinizi. Sonra da bir Özdil abi ile ben burdayım dediniz ki! Hiç samimi değilsiniz. İğnelendirme yapıyor dediğiniz Özdil nerede ise sizlerde oradasınız.

 

Ne gereği vardı tüm bunları yazmanın.

 

Bence siz önce "ben Kürdüm" diyen insanlara tahammül etmeyi öğrenin. İnsan olmanın yolu başka insanların varlığını kabullenmekten geçer.

 

Acılarıma gelince...Demokrat olma noktasında kendini laf ettirmeyen,ama daha demokratlığın insaniyetinden bile geçememişlerin acılarıma ortak olmasını beklemek...işte bakın burada yanılıyorum. Siz benim acılarımı kabul etmediniz ki ortak olasanız.

 

Size iyi günler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ve sonrası...

 

Kınıyorum diyebilirdiniz. "ama" lar ile süslediniz tüm cümlelerinizi. Sonra da bir Özdil abi ile ben burdayım dediniz ki! Hiç samimi değilsiniz. İğnelendirme yapıyor dediğiniz Özdil nerede ise sizlerde oradasınız.

 

Ne gereği vardı tüm bunları yazmanın.

 

Bence siz önce "ben Kürdüm" diyen insanlara tahammül etmeyi öğrenin. İnsan olmanın yolu başka insanların varlığını kabullenmekten geçer.

 

Acılarıma gelince...Demokrat olma noktasında kendini laf ettirmeyen,ama daha demokratlığın insaniyetinden bile geçememişlerin acılarıma ortak olmasını beklemek...işte bakın burada yanılıyorum. Siz benim acılarımı kabul etmediniz ki ortak olasanız.

 

Size iyi günler.

 

Siz hiç merak etmeyin;

Ben insanların Kürtlüklerine, Türkmenliklerine, Çerkezliklerine, Araplıklarına, Boşnaklıklarına "Tahammül Etmek" çerçevesinde bakmıyorum.

Çünkü insanın Etnik Kökeni, kendi seçmek durumunda olmadığı bir durumudur.

İnsanları, seçmek durumunda olmadıkları yapılarından dolayı yargılamam.

Dolayısı ile sizin Kürtlüğünüze de "Tahammül Gerektiren" bir şey olarak bakmıyorum;

Tahammül gerektirip gerektirmemek ile ilgili birşey değildir.

 

Benim tahammül edemediğim şey;

İnsanların seçmek durumunda olmadan bünyesinde doğdukları etnisiteleri,

Sanki doğmadan önce dilekçe vermiş de o etnik kökenden doğmuş gibi yüceltmeleri ve bunu bir kimlik haline getirmeleridir.

Çok özür dilerim, afedersiniz ama meralarda, mezralarda damızlık öküzler ya da süt veren inekler için yapıyorlar ırk ayrımını.

Irkları kimlik olarak tanımlanan canlılar hayvanlardır;

Çünkü onlar kendileri seçebilmek durumunda değillerdir toplumsal kimliklerini.

Biz en bilinçli canlılar olduğumuz için, biz tespit ederiz onlara.

 

İnsanlar için iki tercih vardır:

Ya seçmek durumunda olmadan geldiğiniz etnik kökeninizi kendinize kimlik olarak tespit benimsersiniz; ve sizden olmayanlarla ayrışırsınız...

Ya da Irkların ve İnançların üzerinde bir toplumsallaşma modelini tercih edersiniz.

 

"İnsan Olmanın Yolu",

İnsanın, kendisinin, düşünebilen ve hayvandan farklı olduğunun farkına varabilen bir canlı olmasını anlayabilmesinden geçer.

O yüzdendir ki çağdaş insan, kendisini, seçmek durumunda olmadan doğmak zorunda olduğu etnik kökeni ile sınıflandırmaz.

 

İnsanın kendisini Etnik-Kökeni ile sınıflandırması,

Kan grubuna, sarışınlığına, gözlerin maviliğine göre sınıflandırmasından bile daha saçmadır.

Etnik-Kökeninizi, kimlik olarak edindiğiniz andan itibaren;

Başkalarından, sizi anlamalarını talep edemezsiniz...

Böyle bir hakkınız yoktur.

 

Kendinizi "Vatandaş"tan öte "Kürt" olarak tanımlıyorsanız;

Kafanızda bir de "Kürt Olmayan" kavramı var demektir...

Ayrıştırmacısınızdır...

 

"Ben Kürdüm"

"Ben Türkmenim"

"Ben Lazım"

"Ben Çerkezim"

"Ben Arabım"

"Ben Farsım" diye diye dolaşan,

Etnik kökenini "İnsan" ve "Vatandaş" olmak kaygılarının üzerinde tutan,

Beni, seçmek durumunda olmadan doğmak zorunda olduğum "Türkmenliğim" ya da "Lazlığım" ile sınıflandıran;

Kendisini, seçmek durumunda olmadan doğmak zorunda olduğu "Kürtlüğü", "Araplığı", "Bilmem neliği" ile sınıflandıran hiçbir bilince, düşünceye saygım yoktur...

Zira o kafa yapısındaki düşüncenin;

Benim "İnsan Olmak Önceliği"me saygısı yoktur...

 

Öncelikle kendi bakış açınızı sorgulamalısınız.

Zira, bırakın başkalarının etnik kökenlerini;

Kendi etnik kökeninizi bile "Tahammül Edilecek Bir Şey" olarak görüyorsunuz...

 

Oysa insani ve demokratça olan şey:

Etnik Kökenlerin, "Tahammül Edilecek Bir Şey Olmadığı"nın ayırtında olabilmektir...

 

Ben, sizin "Bizim Acılarımız" dediğin şeyler için de "Bizim Acılarımız" diyorum...

Araya "Sizlik-Bizlik" koyan ve kendinizi ayrıştıran sizsiniz...

Burada "Siz" ve "Biz" kelimelerinin paradoksu yaşanıyor biraz:

Ben "Biz" derken;

Kürtünden tutun, Arabına kadar; Boşnağından tutun Çerkezine kadar Türkiye'deki herkesi ve herkesin acılarını kastediyorum...

Fakat siz "Biz" derken;

Yalnızca Kürtleri, kendi Irkınızı kastediyorsunuz...

Bu da, kimin aslında kimin acılarını önemsediğini ortaya koyuyor...

Siz, yalnızca Kürtlerin acılarını umursuyor;

Ve yalnızca onların acılarının umursanmasını demokratikçe buluyorsunuz...

İfadeleriniz bunu gösteriyor...

 

Niye "Kürtler" sizin oluyor da;

Azeriler, Çerkezler sizin olmuyor?

Onlar Kürt olarak doğmadılar diye mi?

Bu, ayrımcılık değil midir?

 

Ben zaten "Bizim Acılarımıza";

Yani Arapların, Çerkezlerin, Boşnakların, Azerilerin, Ermenilerin, Türkmenlerin, Kürtlerin acılarına sahip çıkıyorum...

Fakat siz ne kadar "Sizden Olmayanların" yani "Kürt Olmayanların" acılarına da sahip çıkmayı,

Onları da "Sizden Görmeyi" başarabileceksiniz;

Merak ediyorum...

 

Ben ayrıca sizin yapamadığınız bir şeyi daha yapıyorum;

Ben "Bizim" yani Türkiye'de yaşayan her unsurun kusurlarını ve eksikliklerini de kabul edip,

O kusurları ve eksikleri çağdaş gereksinimler doğrultusunda giderebilmeye cesaret edebiliyorum;

Yargılıyorum kendi toplumumu;

Daha iyisi olabilsin diye...

Siz kendi Irkınızı ne kadar yargılayabiliyorsunuz?

Ben, benim toplumumu (ki Kürtler'den tutun Araplara kadar hepsi buna dahil elbette) eleştirebiliyorum;

Siz kendi Irkınızı eleştirebildiniz mi?

 

Benim bütün yazılarımı okuyun;

"Samimi değilsiniz!" dediğiniz yazılarımda bir tane tutarsızlık, bir tane çelişki bulabilirseniz

Zaten çıkar özür dilerim...

Bir tane bile kendi ırkımı yücelten bir ifade bulabilirseniz;

Çıkar şerefimle özür dilerim...

Bir ırkı diğerine üstün gören tek bir söylemime rastlarsanız;

Çıkarım adam gibi özür dilerim...

 

Fakat ben asdece şu iletinizde bile bir sürü "Irkçı" yaklaşım bulabilirim.

Şu ana kadar tespit ettiklerim için özür dileyecek misiniz?

 

Her şeyin, her önermenin bir "ama"sı vardır, merak etmeyin...

O, alınacak ya da üzülecek bir durum değil.

Önermelerin doğasında bu vardır;

"ama/ancak/veya" gibi ifadeler olmasaydı,

Aristo, mantığının temellerini atamazdı...

 

Size de iyi günler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ahmet Türk'e yapılan saldırının ''ama'sından öncesi için vicdani, insani zeminde mutabakat sağlamak tartışılmayacak nokta bulmak çok zor değil.Mevzu birinin bir insana şiddet içerikli saldırısıysa salt bu zemin üzerinden taraf alınırsa aklı selim, vicdan taşıyan insan olanın birinin birine şiddet içerikli saldırısına evet diyeceğini tarafını bu yönde belirleyeceğini zannetmiyorum.Zaten tartışma salt ahlaki bir temel çerçevesinde olsaydı bu kadar fazla cümleyi kimse birbirine karşı taraf olarak yazmazdı.

 

''Ama'' sız konuşabilseydik, ''ama'sız yaşabilseydik keşke şu dünyada.Savaş kötüdür deyip ama gerektiğinde vatanın, milletin için de savaşmamalısın diyebilseydik.Hukuk, adalet insanı korumak için, insanı mutlu etmek için var ama aynı hukuk yine bir insanı özgürlüğünden men edecek, hayatına son verecek hükmü de verir, amasız hukuk da olsaydı.Dünyada sadece iyi, güzel var ama bir de kötülük, çirkinlik var şeklinde cümle kurmasaydık dünya düzeni böyle olmasaydı da ''ama''dan sonrasını bize söylettirmeseydi.

 

Mevzuya dönecek olursak birinin bir insana şiddet içeren saldırısı amasız olarak insani, vicdani, hukuki bilmem hangi açıdan olursa olsun tasvip edilecek, desteklenecek, meşru görülecek, fayda çıkarılacak bir durum değil.

 

Keşke biz sadece bunu tartışıyor bu noktada ortak bir vicdan bulmaya çalışıyor olsaydık.

 

Saldırıya giydirilen kıyafet, saldırıya giydirilmek istenen kıyafet işte tartıştığımız yer ve kendimize beğendiğimiz yeri göstermek istediğimiz nokta.

 

Saldırıyı kınıyorum ''ama'' onun da ötesinde bu saldırı Kürt halkına yapılmıştır.

 

Saldırıyı kınıyorum ''ama'' terörizmin odağında yer edinen birine aynı şekilde kendi gibi biri cevap vermiştir.

 

Ne kadar da önemli değil mi ''ama''lar.Kınan saldırı yer belirleyen ''ama''lar.''Ama''lardan sonrasında ortak amalara ulaşmanın peşinde miyiz yoksa kendi ''ama'mızın doğruluğunu karşı amaya üstün kılmanın peşinde mi?

 

Ben nerde miyim?İki ama dan birini tercih ettiğim de bir yerdeyim.İki amadan birini tercih etmeyip ''ama''sız düşündüğümde kendi halimdeyim ne siyasetin içinde ne bir milletin kütüğünde.Romantizm diyorlar galiba buna litaratürde.Hayat hiç de göründüğü kadar romantik değilmiş insan yaşayıp bunu da öğreniyor.

 

Sıkılmış yumrukları açıp açılan eli başka bir ele uzatmak isteyenler, önce kendi yumruğunu açmalı ve elini uzatmalı.Var mı yapabileniniz?

 

Muhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.