Φ Legendary Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2010 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2010 Kadın ve Hurafe Tarih incelendiği zaman görülüyor ki kadın, asırlar boyu ihmal edilmiş, horlanmış, en ağır zulüm, baskı ve işkencelere maruz tutulmuştur. 19. yüzyılın ortalarına kadar, gerek Avrupa, gerek Asya'da kadın, hukukundan yoksun bırakılmıştır. Mesela; Yahudi kızları babalarının evlerinde hizmetçi kabul edilmiş, İran'da Mezdek, ana ve kız kardeşle evlenmeyi meşru gören yeni bir din kurmuştu. Çin ve Hind gibi çok eski milletlerde de kadının sosyal mevkisi çok düşüktü. Hind'de kadın, zavallı bir yaratık olarak kabul ediliyor, her türlü aşağılık arzulara alet ediliyordu. Kadın okumaktan uzak tutuluyor, ayin ve merasimlere kabul edilmiyordu. Kadının dini efendisine hizmet etmekti. Görevi ve değeri, eğer kocası ölmüş ise onun cesedi üzerinde kendisini yakmasıydı. Eski Yunanlarda da kadın, medeni haklar adına hiçbir şeye mâlik değildi. Kadın kocasının, kocası yoksa babasının, o da olmazsa akrabasından diğer erkeklerin vasiliği altında yaşardı. Kocası onu istediği zaman boşar ya da başkasına devredebilirdi. Eski Roma'da da kadının durumu çok feciydi. Hatta Roma'da bazı toplantılarda, kadının ruhsuz ve hayattan nasibi olmayan bir hayvandan ve şeytanın ********* işinden ibaret bulunduğuna dair kararlar alındığı bile vakidir. Ortaçağda Bizansın en şaşalı zamanlarında bile kadının sosyal mevkisi çok düşüktü. Bizans'ta kadının durumu kısaca şöyleydi: Kadın erkeğin malı idi. Erkeğin onda istediği gibi tasarruf hakkı vardı. Hayat ve ölümü eşinin elindeydi. Köle olarak kabul edilirdi. Kadının önce babasının, evlendikten sonra kocasının, kocası ölünce de oğlunun esiri idi. Kadın bir şehvet malı olarak kabul edilirdi. En medeni olan Atinalılar arasında bile kadın çarşılarda satılır, başkalarına ihale olunurdu. O sadece evin düzeni ve çocuklara bakmak için lazımdı. 1788 yılına kadar kadın İngiltere'de de kocasına mutlak itaata mecbur olup hemen hemen hiçbir hakka sahip değildi. 1888 yılında İngiliz piskoposlarından “Dour”, Vestminister kilisesinde yaptığı bir konuşmasında şöyle diyordu: “Bundan 100 sene öncesine kadar kadın, erkeğin sofrasına oturmak hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze karışması da câiz değildi. Kocası da başının ucuna kocaman bir sopa asardı ki karısı ne zaman bir emrini tutmazsa, onu kullanırdı. Kadının sözü kızlarına geçmezdi... Erkek çocukları ise analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla değer vermezlerdi... Kaynakça: Hatte, Muhammed Kamil, Muhammed Aleyhisselamın Peygamberliği Keskioğlu Osman, A.Himmet Berki, Hz.Muhammed ve Hayatı, Ankara Caviş, Abdülaziz, Anglikan Kilisesine Cevap, DİB Yay., Ankara Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ hangisi kullanılmıyo Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2010 Paylaş Gönderi tarihi: 11 Nisan , 2010 Kadın ve Hurafe Tarih incelendiği zaman görülüyor ki kadın, asırlar boyu ihmal edilmiş, horlanmış, en ağır zulüm, baskı ve işkencelere maruz tutulmuştur. 19. yüzyılın ortalarına kadar, gerek Avrupa, gerek Asya'da kadın, hukukundan yoksun bırakılmıştır. Mesela; Yahudi kızları babalarının evlerinde hizmetçi kabul edilmiş, İran'da Mezdek, ana ve kız kardeşle evlenmeyi meşru gören yeni bir din kurmuştu. Çin ve Hind gibi çok eski milletlerde de kadının sosyal mevkisi çok düşüktü. Hind'de kadın, zavallı bir yaratık olarak kabul ediliyor, her türlü aşağılık arzulara alet ediliyordu. Kadın okumaktan uzak tutuluyor, ayin ve merasimlere kabul edilmiyordu. Kadının dini efendisine hizmet etmekti. Görevi ve değeri, eğer kocası ölmüş ise onun cesedi üzerinde kendisini yakmasıydı. Eski Yunanlarda da kadın, medeni haklar adına hiçbir şeye mâlik değildi. Kadın kocasının, kocası yoksa babasının, o da olmazsa akrabasından diğer erkeklerin vasiliği altında yaşardı. Kocası onu istediği zaman boşar ya da başkasına devredebilirdi. Eski Roma'da da kadının durumu çok feciydi. Hatta Roma'da bazı toplantılarda, kadının ruhsuz ve hayattan nasibi olmayan bir hayvandan ve şeytanın ********* işinden ibaret bulunduğuna dair kararlar alındığı bile vakidir. Ortaçağda Bizansın en şaşalı zamanlarında bile kadının sosyal mevkisi çok düşüktü. Bizans'ta kadının durumu kısaca şöyleydi: Kadın erkeğin malı idi. Erkeğin onda istediği gibi tasarruf hakkı vardı. Hayat ve ölümü eşinin elindeydi. Köle olarak kabul edilirdi. Kadının önce babasının, evlendikten sonra kocasının, kocası ölünce de oğlunun esiri idi. Kadın bir şehvet malı olarak kabul edilirdi. En medeni olan Atinalılar arasında bile kadın çarşılarda satılır, başkalarına ihale olunurdu. O sadece evin düzeni ve çocuklara bakmak için lazımdı. 1788 yılına kadar kadın İngiltere'de de kocasına mutlak itaata mecbur olup hemen hemen hiçbir hakka sahip değildi. 1888 yılında İngiliz piskoposlarından “Dour”, Vestminister kilisesinde yaptığı bir konuşmasında şöyle diyordu: “Bundan 100 sene öncesine kadar kadın, erkeğin sofrasına oturmak hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze karışması da câiz değildi. Kocası da başının ucuna kocaman bir sopa asardı ki karısı ne zaman bir emrini tutmazsa, onu kullanırdı. Kadının sözü kızlarına geçmezdi... Erkek çocukları ise analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla değer vermezlerdi... Kaynakça: Hatte, Muhammed Kamil, Muhammed Aleyhisselamın Peygamberliği Keskioğlu Osman, A.Himmet Berki, Hz.Muhammed ve Hayatı, Ankara Caviş, Abdülaziz, Anglikan Kilisesine Cevap, DİB Yay., Ankara Gel de eski insanlara hayran kalma, işte budur. Hep söylemişimdir, en iyi kadın ölü kadındır ki onun bile garantisi yoktur, öldükten sonra da zarar vermeyi sürdürebilecek potansiyele sahiptir kadın :) Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.