Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

PKK'NIN SONUNU NEDEN GETIREMIYORUZ?


dominik

Önerilen İletiler

Bilimsellikten bahsedip bilgisiz iddialarda bulunmak gercekten üzücü birsey.Cok partili rejime gecisi bile carpittigiiza göre hangi asgari müsterekte sizinle tartisacagizki.Sizin CHP'yi sevmiyor olmaniz tarihi carpitmaniza veya sizin ragbet ettiginiz cevrelerin anlattiklarini dogru diye ileri sürmenize bir dayanak teskil etmez.Ülkenin kurucusuna muhakkakki öncedende küfredenler vardi ama dört duvar arasinda...simdi ise demokrasi sayesinde bu dört duvar arasinda küfredenler aleni küfretmeye basladi ve bunun kökenide DP'dir.Size ihtiyarlara sormadan ,RIzeye gitmeden önce bir DP analizi okumanizi tavsiye ediyorum.Insanlari Allah'la kandirip bugünkü afyonlanmis toplumu yaratanlarin kökeni DP'ye dayanir.Erdogan DP'nin intikamini almaya calismaktadir.

 

Bir ülkenin yargisi,üniversitesi,askeri o ülkenin kurulus felsefesini savunmakla yükümlüdür.Laik bir ülkenin yargisindan seriati savunmasini beklemek kadar yanlis,askerinden Cumhuriyet karstii olmasini beklemek kadar büyük yanilgi olamaz.Türkiye'de yargi sizin dediginiz gibi CHP'li degildir.Laik Türkiye Cumhuriyetinin yargisidir.Askeride Laik Türkiye Cumhuriyetini korumakla yükümlüdür.Bu böyle diye ne askeri töhmet altinda birakablirisiniz ne de yargiyi.Iste bu nedenle diyoruz ki AKP Türkiye'yi eline gecirmek istemektedir cünkü AKP'nin hem Cumhuriyete,hem onun kurucusuna,hem laiklige hemde bunlari temsil eden CHP'ye karsi tarihi bir husumeti vardir bu husumet Osmanli'ya dayanir.Osmanlicilik ta DP ile yeniden baslatilmistir.Ama ben size yinede tarihi iyi okumanizi salik veriyorum.

 

 

 

saygilarla

 

Bakın, tarzlar arasında bile farklılıklar var öyle değil mi, ben farklı kaynaklardan okumaktan, sizse çarpıtmaktan bahsediyorsunuz, CHP tarafından da imzalanmış uluslararası bir anlaşmanın neresi çarpıtmaysa artık, orasını da anlamış değilim.

Ülkenin kurucusuna daha önceden de küfür edildiğini lütfen kabul etmişsiniz, ama dört duvar arasında diye de tuhaf bir belirleme yapmışsınız. Ben size aleni olarak yazılı olan, örneklerine hala birtakım sahaflarda rastlayabileceğiniz pekçok dergiden bahsediyorum, sizse kalkmış dört duvar arasındaya çeviriyorsunuz. Umuma yayın yapan bir dergide alenen, haftalar boyu hakaret, küfür etmek nasıl bir dört duvar arasıdır?

DP analizi okumam bir şey ifade etmiyor, çünkü anladığım kadarıyla ilgili analiz sizin dilediğiniz kaynaktan alınma olmadıkça siz ona inanmayacaksınız. Bu arada, Allah'la kandırıldığını iddia ettiğiniz toplum paganist, Hıristiyan, Yahudi, şamanist bir toplum değildi, belki farkında değilsiniz, ama cumhuriyetin kurulduğu toplum çok çok büyük oranda Müslüman bir toplumdu, yani dediğiniz gibi Allah'ın kullanılması çok kolaydı, ama bunun olması için de öncesinde büyük bir baskının olması gerekirdi, yani kötüyü kabul ettirecek başka bir daha kötü lazımdı ve o ihtiyarlarla konuştuğunuzda bu çok yoğun baskılara dair bir şeyler öğrenebiliyorsunuz. Siz tavsiyemi dinlememekte direnmekten vazgeçin ve bir gidip kendi ülkenizin insanlarını dinleyin, başka bir ülkenin de aynı ülkenin içinde işlediğini fark edeceksiniz. Yanız bu da, yani kötüyü kötüyle kabul ettrimek de ilginçtir ki tarih boyunca uygulanan bir toplum mühendisliği taktiğidir ve kökeni Çin henadanlarına kadar gider, ilginç diyorum, çünkü hala amiyane tabirle yemektedir.

 

ve final, şöyle buyurmuşsunuz, Bir ülkenin yargisi,üniversitesi,askeri o ülkenin kurulus felsefesini savunmakla yükümlüdür.

Aslında bunu söyledikten sonra siz ben ne desem boş, askeriyeyi o da ehveni şer kabilinden kabul etsem bile bir ülkenin üniversitesi, yargısı o ülkenin kuruluş felsefesini savunmakla yükümlüdür ne demektir söyler misiniz? Böyle bir zihniyet mi var, en basitinden Atatürk yanılmış olamaz mıydı, milliyetçilik, devletçilik yanlış olamaz mı?

Yanılgınızı düzelteyim, bir ülkenin mahkemeleri hukuku korumak, üniversiteleriyse bilimi, ilimi geliştirmek, yüceltmek ve yeni nesillere aktarmakla yükümlüdür, başka hiçbir yükümlülükleri yoktur. O kurumlara dediğiniz gibi görevler yüklerseniz ki yüklenmiştir, işte bugünkü günlere gelirsiniz. Bunu anlamak hiç de zor değil, değiştirmek de.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 128
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bir ülkenin yargisi,üniversitesi,askeri o ülkenin kurulus felsefesini savunmakla yükümlüdür.

Sizin hayalinizdeki yargi, üniversite ve askerleri Saddam'in Irak'inda yasamistik.

 

Demokratiuk ülkelerde yargi hukukun savunucusudur, Üniversite ilim ve bilimin evidir, asker ise ülkeyi korumakla yükümlüdür.

 

Ama tabii insanlarin demokrasi ve cagdaslik anlayislari cok farkli oldugu icin yukaridaki gibi anti demokratik bir beklentide cikabiliyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

PKK'nin sonunu getirilememeside siyasidir,askeri degildir.Siyasi oldugunu anlamak icin kahin olmaya gerek yok.Askerin basina cuval gecirtenler,PKK'nin sonunun gelmesini istemeyenlerdir.Hic bosu bosuna tezler üretip felsefi aciklamalar yapmayin.Askerin PKK ile mücadelesi AKP-AB-D vasitasiyla engellendi.Cünkü amac baskaydi amac askerin itibarini kirmakti bunuda cogunlukla basardilar.

 

 

 

saygilarla

Sayin politika bunlarin arzulari bitmek bilmiyor, ama iflas etmislerdir bir avucun istegi ile bu isleri yürüteceklerini saniyorlar. Bugün K Irak´da parcalara bölünmüs etnik kökenli, kökenleri Araplara dayanan pesmergeler ve onlarin lideri isbirlikci lideri barzani gayet iyi biliyor ki uluslarin kendi kaderlerini belirleme hakkini kullanamayacagini kosulsuz ayrilma hakkini kullanamayacagini.. Cünkü o gayet iyi biliyor etnik kökene dayali kendi hakkini tayin etme olmaz. O cok iyi biliyor bu cografya da özel olarak yaratilip parcalara bölünmüs gerici pesmergelerin görevleri sadece isbirlikcilere vazifelerinin hizmet oldugunu..

 

Onlar cok iyi biliyor Araplarin bir gün bunun hesabini cok kötü sekilde muhakak soracagini !!!

 

Türk devleti kendi topraklari icinde yasayanlari hic bir dönem inkar etmemistir ama birileri kendi eliyle inkar ediyor. Inkar olsaydi Diyarbakir yaratilmazdi Bursa yaratilmazdi.. Bugün Almanyanin baskenti Berlin´ise oranin zenginligi Türkler´ise Bugün Almanya bu zenginlikten nasil mutluluk duyuyor ise bizde kendi zenginliklerimizden mutluluk duyuyoruz..

 

Onlarin mutlulugu cok uluslu multi kultürden.. Bizim mutlulugumuz ülkemiz tek ulus halkini barindirdigi icin etnik kökeni farkliliklarindan gelen kültürel zenginligimizden mutluluk duyariz..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Pkk 30 yildir niye bitirilemedi ?

Bu sorunun cevabi cok yönlüdür.Uluslararasi boyutundan tutun da ic dinamiklere kadar cok degisik sebebleri var.Bana göre en önemli sebeb Uluslararasi

politikalardir.Tsk orada sadece Pkk ile degil dünyanin emperyalist gücleriyle carpisiyor.Anadolunun son 200 yillik tarihine bakanlar cevabi orada

göreceklerdir.Onun icin Pkk kolay kolay bitmez.Evet Türkiye bölgesinin en güclüsüdür .Ama daha güclü olan dünyanin emperyalist gücleri var karsisinda

ve en önemli sebeblerden biride dünyanin en degerli enerji kaynaklarina yakin olmasi.Ayrica Orta Asyanin zengin dogal kaynaklarina giden yol üzerinde

bulunmasidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cok partili rejime hangi anlasmalarla gecilmisse lütfen o anlasmayi foruma tasiyin.Ayni sekilde CHP'nin mecbur kaldigini ispatlayin.

 

Türkiye'nin Birlesmis Milletlere üyelik tarihine ve üye oldugu kurumun sartlarina bakin antlasmalari görürsünüz. Türkiye'ye 2. Dünya savasini tek partili rejimlerin kaybetmesinden sonra baska bir secenek kaldimiydida böyle konusuyorsunuz?

 

CHP nasil bir calisma sonucunda 1950'de kendince cok partili sisteme gecis ypti bunu nasil aciklayacaksiniz?

 

Türkiye'nin Birlesmis milletlere üye olus sartini iyi arastirin derim.

 

Ama tabii nuh deyip peygamber demeyenler icin bunlar asla isbat sayilmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

PKK dış destekli olmasaydı bugün bu örgütün adı bile kalmazdı bence de doğrudur.PKK birçok ülkenin bize karşı kullandığı taşeron bir örgütse o birçok ülkenin bu örgüte destek vermemesi için ABD gibi güçlü olmak gerekir her halde?Bu coğrafyada herkesin gözü var aşikar tarih boyunca da hakim olunmak istenen bir yer oldu.Hiçbir yere gitmeyeceğimize göre yani sorun coğrafyadan da kaynaklanıyorsa bir parça, bu noktada üreteceğimiz çözüm azsa ABD gibi gücüyle hareket eden bir ülke olmak için ne lazım onu bilmiyorum.ABD şu an bizim yanımızdaymış gibi görünüyor artık bu görüntü bize ne kazandırır PKK bağlamında onu da bilmiyorum.

 

Muhabbetle...

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'nin Birlesmis Milletlere üyelik tarihine ve üye oldugu kurumun sartlarina bakin antlasmalari görürsünüz. Türkiye'ye 2. Dünya savasini tek partili rejimlerin kaybetmesinden sonra baska bir secenek kaldimiydida böyle konusuyorsunuz?

 

CHP nasil bir calisma sonucunda 1950'de kendince cok partili sisteme gecis ypti bunu nasil aciklayacaksiniz?

 

Türkiye'nin Birlesmis milletlere üye olus sartini iyi arastirin derim.

 

Ama tabii nuh deyip peygamber demeyenler icin bunlar asla isbat sayilmaz.

 

Bunlara bakmadan önce bir de Sovyetlerin 44'te başlattığı ve bir müddet uyguladığı yoğun baskıları, toprak taleplerini, o dönemlere ait kayıtlardan yapılan tartışmaları, CHP'nin artan Sovyetler tehlikesine karşı nerelerden destek aradığını, hatta ve hatta Almanya'ya bile neden savaş ilan ettiğimizi düşünün isterseniz. Tabii bir de belli destekler karşılığında nelerin verildiğini de düşünürsünüz elbette.

İkinci olarak 2. Dünya Savaşını tek partili rejimler ne zaman, nerede, nasıl kaybetmiş, en basitinden Çin ve Sovyetlerde çok partili bir rejim mi vardı?

Arada öyle bir ek anlaşma var, ama bulunca size göndereceğime emin olabilirsiniz.

 

Son olarak bir de tabii olayın teorik yanı var, hiçbir iktidar sahibi kendi rızasıyla iktidarını paylaşmaz, devretmez. Bir iktidar sahibi iktidarını paylaşıyorsa, devretmeye razı gibi görünüyorsa bilin ki işin içinde pekçok şey olabilir, ama asla bu şeyin adı rıza olmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Amerika süper bir güc biz onunla asik atamayiz.Ama biz önce kendi kendimizi idare edbiliyormuyuz onu kendimize sormamiz lazim.Büyük kurtaricimiz

Atatürkten sonra bizleri idare eden kim? biz mi? yoksa disaridan birileri mi? Ülkemizdeki yeralti zenginlikleri ,verimli topraklarimiz, üc tarafi

denizle cevrili güzel sahillerimiz.Üc kitanin gecis noktasindaki stratejik yerimiz... daha buna benzer bircok özellikleriyle güzel ülkemiz,birilerinin

istahini kabartiyor disarida bu kesin.Ne mi yapilmasi lazim ? Türk insani önce bu vatanin,bu topraklarin sahibi olduguna inanmasi lazim.Bu ülkeye

sahip cikmasi,onun kiymetini bilmesi lazim.Kendi memleketini sadece kendisi yönetmesi lazim...Bak o zaman isler nasil yürür,özledigimiz refah ve huzur

memleketimize gelir.Bambaska bir ülke oluruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konumuz pkk yı neden bitiremiyoruz ama 1950 lerin siyaseti tartışılıyor. İhtiyarlara sorularak o günkü durum açıklanıyor. Savaş yıllarında yokluk içinde yaşanan yıllarda hangi iktidar olsa aynı şekilde anılırdı. Vatandaş gönül rızasıyla vergi vermiyor, ama devletin bekası için vergi toplanması gerek. Devlet zorla ahırdaki iki hayvandan birini alıyor, ambardaki üründen bir kısmını vergi olarak alıyor. Vatandaş bunu zorbalık olarak gördüğünden o günün ihtiyarları CHP yi öyle anlatıyorlar. Annem e, dedem Menderesi çok iyi biri olarak anlatmış. Annem bugün yapılanları görünce DP de böyle yapmıştı diyerek olanları bugün anlamaya başladı.

Günümüzde haber kaynaklarına çok kolaylıkla ulaşmamıza rağmen iktidarın veya muhalefetin politikalarına iyi diyen de oluyor; kötü diyen de. O devirde vatandaş habere nasıl ulaşacak, gerçek bilgi elde edebilecek mi? Bunlar göz önünde bulundurulmadan bu kadar kolay karar verilebilir mi?

Üniversiteler bilim için vardır deniyor, iyi de bilim kaç çeşittir, siyaset, hukuk bunlar bilim değil midir? Anayasa nedir, niye yapılır? Devlet düzeninin sağlanmasını sağlayan kanunlar değil midir? Bu kanunlara uymayanlara ceza veren hukukçular hemen siyasi olmakla suçlanıyor. Kanun dışına çıkanları kim cezalandıracak? Kendi hesabını vermekten kaçan siyasiler bu cezaları verebilirler mi? Hukuk herşeyin üzerinde olmalı; kanun karşısında herkes eşit olmalı. Başbakan da, çoban da...

ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR! Adalet olmazsa ne mülk olur ne de millet.

 

saygılarla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bunlara bakmadan önce bir de Sovyetlerin 44'te başlattığı ve bir müddet uyguladığı yoğun baskıları, toprak taleplerini, o dönemlere ait kayıtlardan yapılan tartışmaları, CHP'nin artan Sovyetler tehlikesine karşı nerelerden destek aradığını, hatta ve hatta Almanya'ya bile neden savaş ilan ettiğimizi düşünün isterseniz. Tabii bir de belli destekler karşılığında nelerin verildiğini de düşünürsünüz elbette.

İkinci olarak 2. Dünya Savaşını tek partili rejimler ne zaman, nerede, nasıl kaybetmiş, en basitinden Çin ve Sovyetlerde çok partili bir rejim mi vardı?

Arada öyle bir ek anlaşma var, ama bulunca size göndereceğime emin olabilirsiniz.

 

Son olarak bir de tabii olayın teorik yanı var, hiçbir iktidar sahibi kendi rızasıyla iktidarını paylaşmaz, devretmez. Bir iktidar sahibi iktidarını paylaşıyorsa, devretmeye razı gibi görünüyorsa bilin ki işin içinde pekçok şey olabilir, ama asla bu şeyin adı rıza olmaz.

Dostum Türkiye kararini vermek zorundaydi, 2. dünya savasndan sonra Sovyetler tarafnda olsaydi CHP 1990'a kadar tek parti olarak ülkeyi yönetecekti. Ama kararini demokratik ülkeler arasinda olmaktan yana verince cok partili hayata gecmeye mecburdu.

 

Dolayisiyla demokratik ülke olarak nitelendirilmek istenen ülkelerde 2. dünya savasionunda tek partililik sona ermek zorunda kalmistir, yani tek partinin kendi istegiyle degil, hangi tarafa gectigine bagli.

 

CHP'yi o kadarda abartmamiza hic gerek yok. Ben bir sol düsünür ve secmen olarak CHP'yi asla sol olarak nitelemiyorum. AKP din tüccarligi yaparken CHP'de Atatürk tüccarligi yapiyor ve prim toplamaya calisiyor. Yani aralarinda hic bir fark yok. Sadece tüccarlik yaptiklari mesele farkli.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dostum Türkiye kararini vermek zorundaydi, 2. dünya savasndan sonra Sovyetler tarafnda olsaydi CHP 1990'a kadar tek parti olarak ülkeyi yönetecekti. Ama kararini demokratik ülkeler arasinda olmaktan yana verince cok partili hayata gecmeye mecburdu.

 

Dolayisiyla demokratik ülke olarak nitelendirilmek istenen ülkelerde 2. dünya savasionunda tek partililik sona ermek zorunda kalmistir, yani tek partinin kendi istegiyle degil, hangi tarafa gectigine bagli.

 

CHP'yi o kadarda abartmamiza hic gerek yok. Ben bir sol düsünür ve secmen olarak CHP'yi asla sol olarak nitelemiyorum. AKP din tüccarligi yaparken CHP'de Atatürk tüccarligi yapiyor ve prim toplamaya calisiyor. Yani aralarinda hic bir fark yok. Sadece tüccarlik yaptiklari mesele farkli.

 

Sn.Dominik, daha önce de yazdığımı sanıyorum ama yine tekrar edeceğim. Ben sağ görüşlü bir seçmenim, daha önceden Erbakan a oy vermiş biriyim. MHP yi sizin savunduğunuz düşüncelerle paralel düşündüğümden hiçbir zaman desteklemedim. Ama şu an yapılanları görünce, yani krallık yönetimi istendiğini farkedince bütün liderlik sultasına, demokratik yönetim olmamasına rağmen CHP veya MHP nin AKP den çok daha samimi ve dürüst olduğunu gördüğümden ve ilk önceliğin bu iktidardan kurtulmak olması gerektiğini düşündüğümden anketlerde kendi bölgemde MHP ve CHP hangisi öndeyse onu desyekleyeceğim. AKP den kurtulmak isteyen herkesin de bunu yapması gerektiğini düşünüyorum.

Ben de sizin gibi hiçbir partinin demokratik olmadığını, yetkilerini kaybetmek istemediklerini düşünüyorum. Aramızdaki fark ben önceliğin, bu ülkeye çok zarar verdiğini düşündüğüm AKP den kurtulmak olduğunu düsünüyorum. Siz insan haklarına dayalı, demokratik sosyal bir hukuk devleti yani olması gerekeni istiyorsunuz. Ama yürümeden koşulamayacağı gerçeğini de göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim.

Hep eleştiriyorsunuz, siz de bu koşullarda ne yapılabileceğini açık açık yazsanız. Ama burada konumuz bu değil, diğer başlıkta yazarsanız daha iyi olur herhalde. Gerçi biz yazdık...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hep eleştiriyorsunuz, siz de bu koşullarda ne yapılabileceğini açık açık yazsanız. Ama burada konumuz bu değil, diğer başlıkta yazarsanız daha iyi olur herhalde. Gerçi biz yazdık...

Dostum sizin yaptiginiz kendi düsüncenize göre kötüler arasindan iyisini secmek. Bu tip secimleri ülkemizde cok partili hayata gectigimizden beri yapiyoruz, ama sonuc olarak her gelen gideni aratiyor.

 

Cözüm önerileride yaptim ben, gerekli basliklarda yapildi bu. Ben önce halkin kendisini biliclendirmesini, gercek demokrasiye ve insan haklarina saygili partileri, kuruluslari ve insanlari desteklemeleri sürecinden gecer cözüm. Su anki sistemde de böyle bir parti ve kurulusun yasama sansi neredeyse sifir olduguna göre illada düzen partilerini secerek onlarin saltanatlarinimi pekistirelim?

 

Parlemento disi muhalefette önemli gercek demokrasilerde.

 

Balik bastan kokmus oldugu icin ben bu düzene top yekün karsiyim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dostum sizin yaptiginiz kendi düsüncenize göre kötüler arasindan iyisini secmek. Bu tip secimleri ülkemizde cok partili hayata gectigimizden beri yapiyoruz, ama sonuc olarak her gelen gideni aratiyor.

 

Cözüm önerileride yaptim ben, gerekli basliklarda yapildi bu. Ben önce halkin kendisini biliclendirmesini, gercek demokrasiye ve insan haklarina saygili partileri, kuruluslari ve insanlari desteklemeleri sürecinden gecer cözüm. Su anki sistemde de böyle bir parti ve kurulusun yasama sansi neredeyse sifir olduguna göre illada düzen partilerini secerek onlarin saltanatlarinimi pekistirelim?

 

Parlemento disi muhalefette önemli gercek demokrasilerde.

 

Balik bastan kokmus oldugu icin ben bu düzene top yekün karsiyim.

 

Ben de karşıyım, peki ne yapılmalı, bu seçim sistemiyle bu düzen değiştirilebilir mi? Bu konuları ilgili konularda tartışalım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizin hayalinizdeki yargi, üniversite ve askerleri Saddam'in Irak'inda yasamistik.

 

Demokratiuk ülkelerde yargi hukukun savunucusudur, Üniversite ilim ve bilimin evidir, asker ise ülkeyi korumakla yükümlüdür.

 

Ama tabii insanlarin demokrasi ve cagdaslik anlayislari cok farkli oldugu icin yukaridaki gibi anti demokratik bir beklentide cikabiliyor.

 

Ya mükemmel yaaa...

Sayın Dominik, bu yorumlarınız gerçekten bana hep yeni yeni şeyler katıyor gerçekten...

 

Pardon ama Politika ne demiş bir bakalım:

 

Bir ülkenin yargisi,üniversitesi,askeri o ülkenin kurulus felsefesini savunmakla yükümlüdür.

Şimdi bir bakalım:

 

Sovyet Rusya, Komünizm ideali ile kuruldu...

Peki Hukuk, eğitim, askeri yapısı ve yargısı neye göre idi?

Kapitalizme göre mi; Şeriata göre mi; Irkçılığa göre mi?

Elbette ki Kominizme göre idi...

 

Fransa Burjuva Devrimi ile kurulmuş ve Feodalizm'i yıkmıştır...

Peki Hukuk, eğitim, askeri yapısı ve yargısı neye göre şekillendi bu sefer?

Feodalizm'e göre mi; Skolastisizm'e göre mi?

Elbette ki "Ulus-Devlet" anlayışına göre...

 

Osmanlı Devleti, Fatih'ten itibaren, Bizans'ın kurumlarını miras alarak;

Selçuklu'dan miras aldığı Türk-İslam kurumlarını harmanladı ve sürdürdü.

Bir İmparatorluk oldu...

Peki Hukuk, eğitim, askeri yapısı ve yargısı neye göre şekillendi?

Ulus-Devlet'e; Teokrasi'ye ya da Klan/Aşiret Hukukuna göre mi?

Hahha ha; tabii ki hayır...

İmparatorluklar neye göre şekillenirse; ona göre...

 

Muhammet Peygamber, Araplara bir devlet olarak İslamşyet çerçevesinde bir yapılanma oluşturdu...

Hukuku, eğitimi, askeri yapısı neye göre şekillendi?

Hıristiyanlığa göre mi; Yahudiliğe göre mi; Budizme göre mi?

Elbette ki İslamiyete göre...

 

Demokratik bir devlet kurduğunuzda

Eğitiminin, askeri yapılanmasının, örgütlenmesinin, hukukunun neye göre biçimlenmesini bekliyorsunuz;

Faşizme göre mi; Kominizme göre mi; Teokrasiye göre mi?

Elbette ki Demokrasiye göre...

 

Yani canım arkadaşım;

Hukuk, eğitim, asker veya bilmem ne gibi devleti oluşturan örgütlenmelerin

O devletin kuruluş ilkelerinden başka bir ilkeye göre mi şekillenmesini bekliyordunuz siz?

Olur Dominik;

Yarın siz gidip o idealinizde Demokrasi! devletini kurduğunuzda,

Demokratik olabilmek için Faşizmin ilkelerini savunan askeri örgüt,

Kominizmi savunan eğitim anlayışı ve üniversiteler,

Kapitalizmi savunan hukuki yapılanma kurarsınız...biggrin.gif

 

Valla eksik olmayın Sayın Dominik;

Ben sizi çok seviyorum yaa...

 

Demokrasilerde bile Hukukun, Askeriyenin, Eğitim ilkeleri vardır.

Ve onlarda o demokrasiyi benimsemiş olan ülkenin bütünlüğünü tanımlayan ilkelerdir.

Türkiye, Üniter Devlet iken gidip de Federal askeri örgütlenmeyi ya da o çerçevedeki eğitimi koşullayamazsınız; iğreti durur; olmaz yani...

Amerika'da da gidip Üniter yapıları öven bir eğitim sistemi yapılandıramazsınız; gülerler.

Ya da gidip Komünist bireyler yetiştirmeye yönelik eğitim veremezsiniz; toplarlar sizi...

Çin'de Kapitalist bireyler yetiştiren eğitim felsefesi açın bakalım ne oluyor?

 

O değil de;

Hani o söylediğiniz biçimde,

Eğitimini, hukukunu, askerini kendi kuruluş ilkelerine göre biçimlendirmemiş tek bir devlet var mı yeryüzünde;

Ya da şimdiye kadar böyle bir devlet kurulmuş mu?

Lütfen tek bir örnek verir misiniz? laugh.gif

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben de karşıyım, peki ne yapılmalı, bu seçim sistemiyle bu düzen değiştirilebilir mi? Bu konuları ilgili konularda tartışalım.

Hayir degistirilemez dostum. Halkin bilinclenmesi ve demokratik talepleri gerekli. Bu kosullar olusmadigi sürece yarin sececegimizde büyük ihtimal AKP'yi aratir olacaktir. Yillardir bunu böyle yasadik ve böylede devam edecek bu sitemde.

 

Partilerin ve bai kuruluslarin neden gercek bir demokrasi ismemelrinin tek nedenide bu kafalariyla bizi asla yönetemeyecekleridir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

PKK terorunun 2000 yilinda hemen hemen sifirlandigi soylenmekte peki 2000 yilinda hangi parti iktidardi DSP-ANAP- ve MHP koalisyonu peki acaba terorun 2000 yillarinda birden bire sifirlanmasinda MHPnin bir parmagi yokmu acaba diye dusunuyorum.. Zira o donem Rahsan Ecevit MHP hakkinda bazi sozler soylemisti... Ve 2000den sonra terorun sifiri bulmasindan sonra bir sonraki secimlerde MHP baraji asamamis ve meclise girememisti..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

PKK terorunun 2000 yilinda hemen hemen sifirlandigi soylenmekte peki 2000 yilinda hangi parti iktidardi DSP-ANAP- ve MHP koalisyonu peki acaba terorun 2000 yillarinda birden bire sifirlanmasinda MHPnin bir parmagi yokmu acaba diye dusunuyorum.. Zira o donem Rahsan Ecevit MHP hakkinda bazi sozler soylemisti... Ve 2000den sonra terorun sifiri bulmasindan sonra bir sonraki secimlerde MHP baraji asamamis ve meclise girememisti..

 

Hele şükür 2000 yıllarında terörün sıfırlanma noktasına geldiğini söyleyen biri daha çıktı. Sadece MHP değil, ANAP ve DSP de meclise giremedi. Kriz ve 1999 depreminin etkilerini unutmayalım.

 

saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya mükemmel yaaa...

.

.

.

Ya da şimdiye kadar böyle bir devlet kurulmuş mu?

Lütfen tek bir örnek verir misiniz? laugh.gif

.

 

Tüm ülkeler bu şekilde yaparlar eğitim, hukuk ve askeriye düzenlerini, ama dediğiniz gibi bunun tepesinde bir üst model vardır ve aslında sistem tüm halktan o üst modele bağlanmalarını talep etmektedir. Yani Muhammet halkının müslüman olmasını istemekte, Lenin Marksist-Leninist yapmaya çalışmakta, Hitler de faşizme göre yapmaktaydı, sorun burada değil. Sorun şurada, bu adamlar mertçe ben şeriat devleti kuruyorum, ben faşist devlet kuruyorum, ben komünist ya da marksist-leninist devlet kuruyorum ve hukuk, eğitim, siyaset, bilim, teknik her şeyi buna göre şekillendiriyorum dediler. Bunlar açısından sorun yoktur, beğenirsiniz ya da beğenmezsini, o tamamen size kalmış. Yeni dönemin insanlarıysa tam tersi bir mantık içindeler, yani namert bir mantık, şöyle ki, laik, demokrat hukuk devleti kuruyorlarmış. Bu laik, demokrat hukuk devletinin anlamı şudur, benim bir iktidar sistemim var ve ben hukuku, siyaseti, üniversiteleri istediğim an istediğim gibi şekillendiririm, bunun başka bir anlamı yoktur. Çünkü laiklik ve hukuk kendi başlarına islam, komünizm, faşizm ve hatta kapitalizm gibi bir şeyler söyleyemezler, bu doğalarında yoktur. Birileri kalkıp bize aslında bir şey söylemeyen şeylerle yönetildiğimizi söylüyorsa bilin ki niyeti kötüdür ve/veya gizlemeye çalıştığı ve olmaması imkansız olan ana sistemi açıkça ortaya koyacak yeterli güce sahip değildir.

Yani kendi başına hukuk hiçbir şey ifade etmez, sosyalist hukuk olur, kapitalist hukuk olur, şeriat hukuku olur, uzakdoğu dinlerinin hukuku olur ve hukuk ana argümanlarını üst modelden alarak yasaklar ve hürriyetleri belirler. Ana ve bir şeyleri net olarak ortaya koyan bir argüman yoksa hukuk da yoktur.

Dolayısıyla burada sorun şu, tamam, üniversiteler, hukuk, askeriye şekillenecek, ama tam olarak neye göre?

Cevap laiklik, demokrasi olamaz, dinsizlik derseniz olur, ama o da mesela aynı anda kapitalizmi, sosyalizmi, faşizmi, liberalizmi, anarşizmi doğrulayabilir, hangisi ve neden?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Laiklik demokrasinin kendisidir.Laik olmayan ülkelerde dini baskilar vardir.Laiklik bu baskilarin ortadan kaldirilmasi icindir.Ne varki ülkemizde din ticareti ile ugrasanlar Cumhuriyetin kurulusundan bugüne kadar hem Cumhuriyete karsi olmuslardir,hemde Cumhuriyetten sonra kabul edilen Laiklige karsi olmuslardir.Laiklik dinsizlik degildir.Laik bir insanin dini yoktur demek bile bilgisizlik ve de ön yargidir.Laik bir insan dindar olabilecegi gibi Ateistte olabilir.Dindar olan Laik olmaz iddiasi din simsarlarinin ve de Tayyib Erdogan'in iddiasidir ve temelden yanlistir.Laiklik Devletin Dinden ayrilmis herhengi bir inanc kesimine bagli olmayisidir.Laiklikte kisilerin inanclariyla devlet ugrasmaz,devletin islerine dinin karismasini önler ayni zamanda devlet din islerine karismaz.Herkes kendi kafasina göre Laikligi tanimlarsa Laikligi demokrasi degil ama dinsizlik olarak görme yanlisina düser.

 

Her Devlet kendi kurulus felsefesine göre yasalarini düzenler ve o ülkede yasayan herkes o yasalara uymakla mükellef olur.Keyfe göre yasa olmaz.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hangi ülkenin üniversitesi bilimi bırakıp asıl görevinin devletin ideolojisini savunmak olduğunu söylüyor, hangi devletin yargısı asıl görevinin sistemi korumak var varlığını '2Sistemi koruma üzerine'' bina ediyor, hangi devlet söyleyin asıl görevi dış veya iç silahlı güçlere karşı mücadelenin dışında sistemi içerdeki iktidara gelebilecek ya da gelmiş kişilere karşı baskı unsuru olmak, sistem için yönlendirici güç olmak olsun?

 

Evet bir devlet bina etmişseniz kurduğunuz sistem de devleti bina ettiğiniz sistemin felsefesine göredir.Laik anlayış üzerine devlet kurup din refaranslı bir eğitim sistemi oluşturmazsınız tabi.Laiklik anlayışı üzerine hukuk sistemini benimseyip din refaranslı bir yargı sistemi kurmazsınız bunlar normal.

 

Normal olmayan bizim kurduğumuz demokratik sistemin kurumlarının demokrasi içindeki görevlerini tanımlamalarındaki kendilerine biçilen rolün ya da biçtikleri rolün ne kadar demokrasiyi, demokratik hukuğu temsil edip etmediği.

 

Bir ülkenin üniveristesi, yargısı, ordusu kendini sadece devletin ideolojisini savunmak, korumak üzerine kendini tanımlarsa yaptığı fiilleri tanımlarken de savunduğu ideolojiyi ön plana çıkartmalı benim demokrasim bu demeli.Benim üniversite anlayışım, benim hukuk anlayışım bu demeli.Sistem kendini bu bağlamda ideolojik konumu gereği savunmazken demokrasi, hukuk değerleri üzerinden savunuyor.Yani şunu yapıyor benim benimsediğim hukuk, benim kurduğum yargı evrensel demokrasiye, evrensel hukuğa uygundur dolayısıyla ne yapıyorsam demokrasi, hukuk için yapıyorum diyor.Ve mevcut sistemi korumak bağlamında hukuk ve demokrasi tanımını da kendi yapıyor.Biz hangi demokrasiyle yönetiliyoruz o zaman bunu bilmeliyiz.

 

Yani devletimizin demokrasi, hukuk anlayışı bu bağlamda kendine düşman gördüğü kişinin, kişilerin tanımı açıkca ortaya konmalı ki devlet kiminle niçin mücadele ediyor sistemle mücadele edenler niçin mücadele ediyorlar bilelim bunu bilemiyoruz.

 

 

Türkiye'nin dediğim gibi özel şartları var.Demokrasinin Türkiye'ye geliş şekli devletin kendini bu bağlamda nasıl konumlandırdığı belli.Ülkemize demokrasi devlet eliyle(üst) yapıdan geldi daha önce de söylemiştim.İdeolojisi keza aynı şekilde.Devlet bu bağlamda kurulan sistemi alta(halk) yaymanın kabul ettirmenin ve kendini savunmanın üzerine bir anlayışla bina edildi.Devlet kendini yine kendi kurduğu sistem mekanizmalarıyla koruyor.

 

Ben bunları niçin yazıyorum yahu okuyacak arkadaşlar ya da burda muhatap olanlar daha ötesini biliyorlar...smile.gif

 

 

Şimdi bu noktada tercih yapıyoruz.Devletimizin bu haliyle ideolojisi demokrasinin önüne geçmiş halinin taraftarı olabilir devletin sahibi kimse(ki belli) ona biat edebiliriz.Ya da yine demokrasiyi benimseyebilir bu yapıda demokrasiyi, hukuğu ön plana çıkarabilir ideoljiyi ikinci plana atabiliriz.Ya da bizim derdimiz ideolojiden önce demokrasiyledir ülkemizde hem mevcut demokrasiyle mücadele eder bu arada ideolojiyle de kapışmamızı devam ettirebilirz.

 

Ben örneğin demokrasiyle, demokratik hukukla, laiklikle bir problemim yok, Atatürk'le de sorunum yok; ama devleti sahiplenip beni hiçe sayanlarla benim adıma demokrasi, hukuk tanımı yapıp tek ve doğru demokrasi budur diyenlere verecek desteğim yok.CHP'nin savunduğu sistem bana göre demokrasi değil.

 

AKP neyi savunuyor muhafazakar demokrasi.AKP'nin sistemle,ideolojiyle problemi var mı?Bir zamanlar bangır bangır bağırıyordu var; ama bugün ülke, dünya, yaşadığımız çağın gerçeklerini görmüş gibi.Demokrasi dışında bu ülkeye bir sistem kabul ettirmek bu gün itibariyle çok da mümkün gözükmüyor.Ha ülkeyi hiçe sayarsınız hırsla sistemi değiştireceğim derseniz gerçekleri de görmezseniz zorlarsınız ülkeyi, devrim bile yapma fiilini deneyebilirsiniz.

 

Ne diyecektim yahu?Bu ülke CHP'nin savunduğu demokrasiyi aştı.AKP'nin de savunduğu varsayılan demokrasi dışı bir sistemi de kaldırmaz.Olacaksa ülke insanını dışlamayan, çağın geldiği noktada çağa uyum sağlayan, insan odaklı bu arada da sistemi, demokrasiye zarar vermeden koruyan bir sistem olacak.

 

Haydi hayırlısı bakalım.Kafamızı çarpa çarpa gidiyoruz...

 

Muhabbetle...

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hangi ülkenin üniversitesi bilimi bırakıp asıl görevinin devletin ideolojisini savunmak olduğunu söylüyor, hangi devletin yargısı asıl görevinin sistemi korumak var varlığını '2Sistemi koruma üzerine'' bina ediyor, hangi devlet söyleyin asıl görevi dış veya iç silahlı güçlere karşı mücadelenin dışında sistemi içerdeki iktidara gelebilecek ya da gelmiş kişilere karşı baskı unsuru olmak, sistem için yönlendirici güç olmak olsun?

Fuzuli, söylemelerine gerek yoktur...

Şeriatla yönetilen bir ülkede, yasaları Hıristiyanlığa göre düzenlemezler;

İslamiyete göre düzenlerler...

Ordu da İslamiyet çerçevesinde kurulmuş olan devletin varlığını korumakla yükümlüdür...

Yasaları da yine İslamiyet çerçevesinde tespit edilmiştir...

 

Komünist bir ülkede, eğitim, Üretime yöneliktir ve ahlaki değerleri de metanın eşit paylaşımı anlayışına dayalıdır.

Zengin olanın, parasıyla işçi çalıştırmasını ahlaki değer olarak öğretemezsiniz...

Kapitalist ülkelerde de eğitimi, her üretim aracının halka mal olması gerektiği biçiminde bilgi verir şekilde yapılandıramazsınız.

Ahlaki değer olarak da güçlünün güçsüzü yutmasını salık verirsiniz bilinç altına.

Askeri örgütlenmeleri ve yasaları da bu sistemleri korumak üzere oluşturulur.

 

Faşist bir ülkede, Faşist eğitim verirsiniz ve onun ahlaki kurallarını dikte edersiniz.

Orduyu da yarrgıyı da o biçimde yapılandırırsınız.

Irkçı bir ülkede de eğitim, hukuk, güvenlik ve yargı yine ırkçılık ile paraleldir.

 

Dolayısı ile "Hangi ülkede bilmem ne ülkenin şeysini savunuyor" demek,

Daha içinde bulunduğunuz sistemi bile algılayamamak demektir.

Hele hele "Resmi İdeoloji" "Resmi Tarih" propagandaları ile sayfalarca yazı yazıp,

Sonra da "Hangi ülkede üniversiteler o ülkenin rejimini savunuyor" demek çok ilgi çekici geldi bana!

 

Her ülkede, uzun namlulular ve zırhlılar kimin elindeyse;

İktidar da onun elindedir siz hiç merak etmeyin.

Bugün Türkiye'de bunlar da askeriyenin değil;

Amerikanın güdümünde olduğu için askeriye bu haldedir;

Ondan da şüpheniz olmasın...

 

Öyle bir konuşuyorsunuz ki;

Her ülkede demokrasi varmış da,

Bir tek Türkiye'de yokmuş gibi...

 

Bakın ben bu sözünü ettiğim sistemin doğru olduğunu söylemiyorum.

Yani olması gereken bu değil.

Ve hiçbir siyasal sistem, özgürlüğü savunuyorsa eğer, silahlı bir örgütün korumasında bulunmamalı.

Fakat ne yazık ki gerçeklik böyle değil işte.

Gerçekte işler böyle yürümüyor.

Siz burada, yukarıdaki gibi söylemlerde bulunursunuz; iyi hoş...

Ama çıkıp da bir tane bile söylediğiniz gibi bir devlet gösteremezsiniz...

Amerika'da ordu, tamamen Amerika'nın çıkarlarını korur: her ülkede öyledir ve sistemlerini korurlar.

Eğitim sistemi kapitalizmi dikte eder ve Amerika her savaşta haklıdır!

Yabancı okullarda okuyan Türklerin, her halükarda o okullarda okuyan yabancılar gibi Türkiye karşıtı söylemlere sahip olmalarının nedeni de budur.

 

Türkiye'de de üniversiteler bile Türkiye'nin algılayışı çerçevesinde oluşturulur.

Nihayetinde "Yök" denilen bir kurum var.

Her ülkede de her üniversite çok da farklı değildir.

Fakat öğretimden ziyade, bilimsel araştırmalar tarafsız ve bilimsel yapılabilir...

Ancak o üniversitelerin örgütlenmeleri, o rejimi tehlikeye atmak için değil;

Benimsetmek içindir.

Zaten aksi olsa komik olurdu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bugüne kadar gelen tüm iktidarlar genelde sagci iktidarlar yani din referansli iktidarlardi.Bunlar iktidar olmanin gücünü kullanarak Laik sistemi dejenere etmek icin ucundan bucagindan kemirdiler,Laikligi laiklik olmaktan cikardilar.Cünkü kendi partilerinin mesru tüzügünün birde arka tarafi vardi ki bu gizli tüzüktü.Yani sisteme karsi yipratma tüzügü.Bunlara karsi ülkedeki demokratik ve Laik gücler gereken hassasiyeti gösterdiler.Sonuclarini biliyoruz.Bilmedigimiz degilde bilmemmezden geldigimiz bir nokta vardi ki oda;"HANGI ÜLKE OLURSA OLSUN MESRU SIYASI SISTEMINE KARSI OLAN TÜM UNSURLARI SAFDISI ETMEKTE ASLA TEREDDÜT ETMEYECEGIDIR"Bunun örneklerini söyle veya böyle dünya ülkelerinde görmekteyiz.Kiminde halk ayaklanmasi,kiminde daha farkli reaksiyonlar seklinde bunlari yasayip görüyoruz.Hangi ülke olursa olsun (Bizim ve bizim gibi ülkeler disinda)sistemine baglidir,sistemini korur,yargisi,aydinlari,gencligi ve de siyasileri bu görevleri yerine getirir.

 

Türkiye'de yargidan sikayetci olanlara baktigimizda kendileri o sikayet ettikleri yarginin alicenapligi ile iktidarlarini devam ettirmekteler.Yargi AKP'ye kapatma davasi acti Bu yarginin anasayal göreviydi.Ne oldu peki?Ne kadar AKP yandasi medya isveren isbirlikci var ise hepsi hukukcu kesildi ve yargiya saldirmaya basladilar.Ayni kesimler Ergenekon,DTP,Balyoz sorusturmalarina bayram ederek yaklastilar.Demek ki yargi eger hükümetin yanindaysa bagimsiz yargidir degilse yargi reformu sarttir.

 

Bugün AKP'nin yangindan mal kacirir gibi yapmaya calistigi yargi reformu tamamen bir AKP yargisi yaratmak icindir.Reform adam gibi yapilmalidir.Parti yargisi olmaz.Yargidan kacmak icin kendi yargisini yaratmaya calisanlarin yakasina birgün yapisacaktir bundan cok eminim.Yargi ile oynayanlar bunun karsiligini ergec göreceklerdir.Gazze'nin arkasina siginmakla yargidan kacilmaz.

 

Üniversitesini,yargisini,ordusunu kendi idealleri ugrunda sekillendirmeye calisanlarin demokrasiden bahsetmeleri gülünc olmaktadir.PKK'nin bitirilemeyiside tamamen siyasidir ve ülkenin siyasi rejiminin degistirilmesiyel baglantilidir.Bugünkü yargi ve askere karsi verilen savasin amaci budur.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fuzuli, söylemelerine gerek yoktur...

Şeriatla yönetilen bir ülkede, yasaları Hıristiyanlığa göre düzenlemezler;

İslamiyete göre düzenlerler...

Ordu da İslamiyet çerçevesinde kurulmuş olan devletin varlığını korumakla yükümlüdür...

Yasaları da yine İslamiyet çerçevesinde tespit edilmiştir...

*

*

Nihayetinde "Yök" denilen bir kurum var.

Her ülkede de her üniversite çok da farklı değildir.

Fakat öğretimden ziyade, bilimsel araştırmalar tarafsız ve bilimsel yapılabilir...

Ancak o üniversitelerin örgütlenmeleri, o rejimi tehlikeye atmak için değil;

Benimsetmek içindir.

Zaten aksi olsa komik olurdu...

 

Bunlar ne kadar gerçekse bugünkü rejimin bir adının olmadığı da o kadar gerçektir. Bizim söylemek istediğimiz ve sayısız tartışmaya konu açan şey de tam olarak bu belirsiz belirliliktir. Rejimin adını koyarsınız, ama bunun adı laik demokratik hukuk sistemi gibi ipe sapa gelmez bir isim olmaz, herhangi bir isim olur, işine gelen biat eder, işine gelen isyan eder. Öyle bir sistemde isyan da biat da o sisteme güç verebilecek nitelik arz eder. Belirsiz belirlilikte kimin neye hizmet ettiğinin belli olmadığı, amiyane tabirle atın izinin itin izinden ve hatta atın da artık itten ayrılamadığı bir tablo ortaya çıkıyor ki bu günbegün zayıflamayı getiriyor.

Daha önceki bir mesajımda belirtmiştim, Türkiye'nin tek sorunu halkının ittfakla biat ettiği bir modelinin olmamasıdır. Bu sorunun aşılmasının tek yolu bu model üzerine düşünmek, konuşmak, tartışmak ve bunun için de artık herkesin rahatça konuşabildiği bir ortamı oluşturmaktan geçer. İmkansız gibi gelebilir, saçmasapan gibi gelebilir, yıkılmanın parçalanmanın neredeyse garantisi gibi gelebilir, iç savaşların garantisi gibi bile gelebilir, ama bir türlü itiraf edemesek de aslında güçlü değiliz, aslında zayıf ve sömürülen, güdülen bir ülkeyiz ve zaten batıyoruz.

Süte düşmüş kurbağanın hikayesini hepimiz biliriz, onun çırpınışları da saçma sapandır sütün üzerinde ta ki süt teslim olana kadar. Bu demokrasi, hukuk masalları, güçlü, yükselen ülke, muhteşem ırk yalanları çırpınmamızı önlemekten başka hiçbir işe yaramıyor

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bunlar ne kadar gerçekse bugünkü rejimin bir adının olmadığı da o kadar gerçektir. Bizim söylemek istediğimiz ve sayısız tartışmaya konu açan şey de tam olarak bu belirsiz belirliliktir. Rejimin adını koyarsınız, ama bunun adı laik demokratik hukuk sistemi gibi ipe sapa gelmez bir isim olmaz, herhangi bir isim olur, işine gelen biat eder, işine gelen isyan eder. Öyle bir sistemde isyan da biat da o sisteme güç verebilecek nitelik arz eder. Belirsiz belirlilikte kimin neye hizmet ettiğinin belli olmadığı, amiyane tabirle atın izinin itin izinden ve hatta atın da artık itten ayrılamadığı bir tablo ortaya çıkıyor ki bu günbegün zayıflamayı getiriyor.

 

Rejimin adı bellidir: Cumhuriyet...

Sanırım siz, rejimin "İdeolojisinin Olmaması" ile "Rejimin Adı Olmaması"nı fena halde karıştırdınız.

Saydığınız "Laik, Demokratik, Hukuk Sistemi" de "Rejimin İlkeleri" denilen şeylerdir.

 

Her zaman söylerim;

Kavramları bilmek kesinlikle şart arkadaşlar...

Bilmezseniz, tartışma da olmaz;

Uzlaşma da olmaz...

 

Sizin kastettiğiniz şey, rejim ne olduğunun belli olmaması durumu değildir.

Rejimin İdeolojisinin ne olduğunun belli olmamasıdır.

Ki bu doğrudur;

Türkiye Devleti, rejim olarak bir Cumhuriyet'tir.

Fakat bu rejimin bir ideolojisi yoktur.

Bir ideolojisinin olmamasından dolayı zaten bir "Devlet Geleneği" de yoktur.

Bir "Devlet İdeolojisi ve Geleneği" olmadığı için zaten ne soykırım yapabilir ya da yapabilmiştir;

Ne Asimilasyon politikası gütmüştür ya da güdebilmiştir;

Ne tutarlı bir ekonomik duruş sergileyebilmiştir;

Ne tutarlı bir siyasi duruş sergileyebilmiştir;

Ne de tutarlı bir Ulusal Duruş sergileyebilmiştir.

İdeolojisi olan ve o yönde ilerleyen devletler çok daha tutarlıdır;

Çünkü bir nedenleri ve bir amaçları vardır.

Fakat Türkiye Cumhuriyeti, 1940lardan beridir "Günübirlik Politikalar" ile yönetilmiştir.

Bunun acısını da bugün görmekteyiz zaten.

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin "Bir İdeolojisinin Olmaması" konusunun çok çok kısa özeti budur.

Fakat saydığınız: "Laik, Demokratik, Hukuk Sistemi" birer ilkedirler.

Bunlar, dünyanın hiçbir yerinde "Rejim" olarak nitelenmezler.

Anayasayı açın bakın, ilk madde "Rejim"i tanımlar:

"Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir."

 

İkinci Madde ise devletin ilkelerini tanımlar:

"Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."

 

Fakat bakın burada bir "İdeoloji"den söz etmez.

Kaldı ki "Demokrasi"nin yerleşmesini umut ediyorsanız, bir "İdeoloji"nin de Anayasal ya da Rejim açısından tanımlanmamasını tercih etmek en akıllıcasıdır.

Çünkü, İdeolojiler en temelde "Kendisi gibi olmayanları eler".

 

Atatürkçülük ise bir "İdeoloji" değildir.

Ha ama siz onu bir ideoloji olarak işleyebilirsiniz elbette ama aslen "İlkeler Bütünü"dür Atatürkçülük.

Atatürk de bir "İdeolog" değildir zaten.

O yüzden "Atatürk Milliyetçiliğine bağlı" tanımını bir "İdeolojik bir yaklaşım" olarak algılamak yersizdir.

İdeolojik olarak ele alınsaydı, tüm ilkelere aynı yaklaşımı sergilerdi.

 

Şu halde;

Sizin, konuyu yanlış ele aldığınız ve yanlış yaklaştığınız gibi bir gerçek ortaya çıkıyor.

Öyleyse sizin şikayetiniz, eğer doğru ifade etmek gerekirse,

Türkiye'nin rejim olarak bir ideoloji benimsememiş olmasından şikayet etmek olsa gerek!

 

Ki bir rejimin bir ideolojiyi edinmiş olması da büyük sakıncalara neden olmaktadır aslen.

Bir kere o ideoloji en sonunda bir doktrin haline gelebilmektedir her rejimde.

 

En güzeli bir ideolojinin resmi olarak kabul edilmemesidir.

Burada da ilkeler devreye girer;

Ki onlar da Laiklik, Demokrasi ve Sosyal Hukuk Devleti olmak ilkeleridir.

Devlet ve tüm örgütlenmeleri, Kamu Yararını gözetmek şartı ile bu ilkeler çerçevesinde evrensel kabulleri benimsedikçe

Çağdaşlaşmaktan kendisini alamayacaktır...

Ki her modern devletin de eğildiği süreç bu olmalıdır.

 

Anayasanın ya da Türkiye Devletinin;

Rejim ya da benimsediği ilkeler bakımından hiçbir sorunu yoktur.

Sorunu, 1982 Darbe Anayasası'nın getirdiği ve bu ilkeler ile pek de uyum içerisinde olmayan maddeler dolayısı iledir;

Ki o maddeler de bu ilkeleri ve rejimi yanlışlayamaz...

Çünkü önceden bu rejimi ve ilkeleri var eden maddeler konumunda değillerdir...

 

Daha önceki bir mesajımda belirtmiştim, Türkiye'nin tek sorunu halkının ittfakla biat ettiği bir modelinin olmamasıdır. Bu sorunun aşılmasının tek yolu bu model üzerine düşünmek, konuşmak, tartışmak ve bunun için de artık herkesin rahatça konuşabildiği bir ortamı oluşturmaktan geçer. İmkansız gibi gelebilir, saçmasapan gibi gelebilir, yıkılmanın parçalanmanın neredeyse garantisi gibi gelebilir, iç savaşların garantisi gibi bile gelebilir, ama bir türlü itiraf edemesek de aslında güçlü değiliz, aslında zayıf ve sömürülen, güdülen bir ülkeyiz ve zaten batıyoruz.

Süte düşmüş kurbağanın hikayesini hepimiz biliriz, onun çırpınışları da saçma sapandır sütün üzerinde ta ki süt teslim olana kadar. Bu demokrasi, hukuk masalları, güçlü, yükselen ülke, muhteşem ırk yalanları çırpınmamızı önlemekten başka hiçbir işe yaramıyor

Şimdi de "Model" lafı çıkıyor karşımıza...

I-ıh...

Bu da değil sizin söylemek istediğiniz...

Sizin asıl söylemek istediğiniz;

"Ortak Değerin Yaratılamamış Olması"

Ya da

"Toplumun, ortak bir ülkü etrafında birleştirilememiş olması"dır.

Ki bu da Siyasi Modelin ne olup olmadığı ile öyle çok alakalı değildir.

Başa gelen iktidarların, arka bahçelerinden vaz geçip, tüm topluma hitap edebilmeleri erdemi ile ilgilidir bu.

Demokrasi ayağına halkı bölmek yerine;

Bütünleştirebilmek ile alakalıdır bu...

Yani doğrudan "Demokrasi" ile "Ortak Değerler" algılarının uyumlu hale getirilebilmesi ile ilgilidir.

Bunu en iyi bir biçimde, bütünüyle olmasada Amerika yapmaktadır...

 

Her neyse;

Yine Nasreddin Hoca'nın fıkrasına dönüyoruz ne yazık ki...

Öyle yanlışlar çıkıyor ki, onları silmeye, bırakın çakıyı, kılıç bile yetmiyor...

 

Dolayısı ile tartıştığımız kavramların anlamlarını çok iyi bilmemiz gerekiyor Sayın arkadaşım...

Yoksa ne dediğimizi bilmemiz bir yana;

Söylediğimiz şeylerin, düşündüğümüz şeyleri ifade ettiğine dair büyük bir yanılgıya düşeriz.

Tamam, klavyemizden bir sürü cümle çıkar gider ama;

Onlar aslında söylemek istediğimiz ve gerçeklerle örtüşen şeyler değildir...

Buna dikkat etmek lazım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Almanlar,"Bagimsizlik, Esitlik,Adalet,Kardeslik ve Vatan "felsefesine bagli bir ulustur.Bizde Anavatan denilen sey Almanlar'da Babamin,Dedemin Vatani anlaminda kullanilan VATERLAND kavramidir.Ayri bir kavram fakat ayni anlami icermektedir.Yani dünyanin en güclü ülkelerinden biri olan Almanlar'da bile bu Vatan kavrami ön plandadir.Demokrasi Vatanin rededilmesi olmadigi gibi,adaletin esit sartlarda dagitildigi,ülke bagimsizligindan ödün vermeden bir ülkü etrafinda birlesebilmektir.Bunlari biz ülkemizde gerceklestiremedik.Bunlarin gerceklestirilmemis olmasi ülkede bir rejim adinin olmamasi demek degildir.Rejimin adi CUMHURIYETTIR.Demokrasi temelleri üzerine kurulmustur.Hangi siyasi görüste olursa olsun o ülkenin vatandasi olanlarin Cumhuriyet ilkelerine saygili olmasi ve yasalara uymasi gerekir.Nasil ki seriat düzeninde seriata aykiri bir eylemde bulunmak suc ise,Cumhuriyetin belirleyici özelligi olan Laikligede herkesin itaat etmesi zorunludur.Eger ülkede gecerli anayasa Laiklik maddesini vurguluyorsa buna herkesin uymasida kacinilmazdir.Laiklik bana uygun degil demeye kisilerin hakki vardir fakat Laiklige karsi yapilacak eylem yapma hakkina sahip degildirler.Laiklige karsi yapilacak her eylem anayasanin ihlali anlamina gelir.Bunu hükümette yapiyorsa o da suc islemektedir.Beni halk secti demek anayasayi cigneme hakkini dogurmaz.

 

Ülkede herkesin biat edecegi siyasi bir sistem yok demek eger bilgisizlik degilse mevcut olan sistemi sistem olarak görmemek baska bir sistem arzulamak demektir.Yoksa yapilan yolsuzluklara,hukuksuzluklara,cevrilen dümenlere,ortaya konan senaryolara bakarak ülkede bir sistem yok denemez.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.