Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Eski AKP Kurucusu Abdullah Gül'ün AB'de 180 derece dönüşü


korayvf

Önerilen İletiler

Kanaatimce AKP'yi kuran Milli Görüş Geleneğinden Çekirdek Ekip Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan,Bülent Arınç,Mehmet Ali Şahin tamamen Avrupa Birliği konusunda 180 derece dönmüştür

 

Yani Abdullah Gül aşağıdaki Videoya göre dün kara dedigine bugün ak diyor.Bu konuda ben Recep Tayyip Erdoğan,Bülent Arınç,Mehmet Ali Şahin 'de Abdullah Gül gibi 180 derece dönmüş olduğuna inanıyorum.

 

Videoya göre Abdullah Gül Avrupa Birliği bir Hristiyan Kulübüdür diyor.Şimdide Eski AKP Kurucusu Abdullah Gül diyor Türk dış politikasının birinci önceliği geç olmadan AB üyesi olmak.

 

Bilindiği üzere, 3 Ekim 2005 tarihinde dönemin AKP Hükümetinin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül,Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki katılım müzakereleri resmen başlatmıştı.

 

http://www.youtube.com/watch?v=rPuhmqZ5kMM&feature=related

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP'nin kurulusu bir plandi.Toplum,demokratiklesme yalanlari ile aldatildi.Magdurlar oynanarak zaten inancindan baska sermayesi olmayan egitimsiz halk katmanlari inanc sömürüsü ile AKP'ye oy makinasina dönüstürüldü.AKP'yi kuranlar,ne AB karsitiydi ne de büyük seytan...bunlar tamamen birer manipülasyondu.Manipülasyon oldugunu bugün takip edilen siyasetten anliyoruz.Kayitsiz sartsiz emperyalizme teslim edilmis bir Türkiye var su anda.Bütün gelir getiren kuruluslari satilmis,elde kalan birkacida satilmak üzere projeler yapilmis.milyonlarca insan issizlige mahkum edilerek,ekmek kavgasi baslatilmis bu kavga sürerken hükümet ve onun yandaslari ülkeyi pazarlama projeri ile mesguller.Önce TSK safdisi birakilacak ki birakilmis gibidir.Bölücülük ve yobazlik demokratlasma olarak kabul ediliyor.Yani AKP'yi kuranlar denildigi gibi 180 derece dönmediler, kendilerini önce farki gösterip sonra gercek kimliklerini ortaya cikardilar.Dincilerin en büyük emeli Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir Islam Devleti hüviyetini almasiydi ve bunuda Ergenekon,Balyoz,Islak Imza ve TARAF'la basardilar.

 

Laik bir ülkenin basbakani temel atarken "YA ALLAH BISMILLAH"diyerek temel atiyorsa o ülke Laik olmaktan cikmistir artik.Siz hic Laik bir hiristiyan ülkesinde basbakanlarin böyle durumlarda;YA Isa DEDIGINI DUYDUNUZMU?

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dini siyasete alet ediyorlar. Gerçekten İslami Kurallarla yönetilen bir devlet kurmak istediklerini sanmıyorum. Çünkü İslam Dini israfı kesin bir emirle yasaklamıştır. Baş örtüsü konusu kesin değil, her alim kendince yorum yapabiliyor. Her seferinde baş örtüsünü gündeme getirenler nedendir bilinmez iki,üç makam arabası, yazlık kışlık evler, 5 yıldızlı otellerde tatil, çeşit çeşit binek otomobillerden hiç söz etmezler. Hani komşusu açken tok yatan bizden değildi, devletin işi yapılırken devlet mumu kendi işini yaparken kendi mumunu yakanlardandınız. Yalancının mumu da en fazla yatsıya kadar yanarmış!

NOT: İslami Kurallara göre yönetilen bir ülke dünyada yok!

 

Saygılarımla.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanın düşünceleri değişir, değişmek zorundadır! Okuyan, araştıran, gezen, kısacası kendini geliştiren, kendine bişeyler katan insanların düşünceleri değişir. Toplumlar da düşüncelerini değiştirir. Nazım Hikmet konusunda, Kürt halkı konusunda, Ermeni halkı konusunda, Yunan halkı konusunda... değişmedi mi düşünceler. Zamanla düşmanlar dost oldu, dostlar düşman...

Abdullah Gül beyefendinin de zamanla düşünceleri değişmiş olabilir! Önce Hıristiyan oluşumu de, sonra da bu oluşuma girabilmek için çabala... Bu onun iki yüzlü veya gerçek düşüncelerini yansıtmadığı anlamına gelmez, bana kalırsa... İnsan zamanla yanlış düşündüğünün farkına varır ve bu düşünceden vazgeçer, vazgeçmelidir. Vazgeçmeyenler veya yanlış olduğunu sonradan farketse de, sırf 180 derece döndü diyecekler diye aynı görüşleri savunanlar, inanmadığı halde hem de, daha iyi mi görünecekler gözümüzde?

Geçmişte savunduklarıyla değil, şimdi savunduklarıyla ilgilenmeliyiz, buna göre değerlendirmeliyiz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Bir insan 50 yasina kadar ayni zihniyeti tasimis ve ben degistim diyorsa, ya kafayi yemistir ya da takiye yapiyordur!" Ilhan Kesici.

 

Yukaridaki söz dogrudur. Insanlar tabiiki degisir ama 7 yil önce A'ya B diyip iktidara gelince B'ye A diyorsa, bunun anlami ortada birseyler dönüyor demektir.

 

Adi gecen kisinin, 7 yil önce dedikleri ile iktidara geldiklerinden bu yana dediklerini inceleyen, birseylerin döndürüldügünü görür.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Abdullah Gül'ün yaptığı söz konusu konuşma 1995 yılındadır. Tam 15 yıl önce... Ben bugün aynı şeyleri düşündüklerini kesinlikle inanmıyorum. Ancak bugün savundukları görüşlere de katılmıyorum, o ayrı mesele. Görüşlerine katılmadıklarımızı samimiyetsizlikle, iki yüzlüklükle suçlamaya gerek yok. Hepimiz insanız, geçmişte yanlış adımlar atmış olabiliriz... Yanlış adım atıldığı kabul edilirse bunun neresi tartışılır doğrusu anlam veremiyorum.

Ayrıca insanlar 50 yaşına kadar değişir diye bir sınırlamanın olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki buna inanlar varsa Abdullah bey bu sözleri 50 yaşından önce söylemiştir, bu durumda değiştiğine inanacak mısınız?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"KÜRT SORUNU"nami diger "SARK SORUNU"Osmanli'nin son dönemlerinde emperyal güclerin ortaya attigi,Milli Mücadele yillarinda tekrar pisirilip önümüze konulan ve tamamen Türkiye'nin sinirlarini hedef alan,Lozan'a ragmen günümüze kadar getirilen bu meselenin,özellikle AKP hükümeti tarafindan ele alinmasi,Basbakan Erdogan'in 2005 yilinda Diyarbakir'da yaptigi konusmada "Kürt sorunun cözmek boynumuzun borcudur"diye oy avciligina soyunmasi ile ülkede bölücülügün artik meclise kadar girmesine sahit oldu Türk milleti.Cumhurbaskaninin,basbakandan aldigi isaretle"ADINA ISTER SARK SORUNU,ISTER GÜNEYDOGU SORUNU,ISTERSE TERÖR SORUNU OLSUN KÜRT MESELESI TÜRKIYE'NIN BIRINCI SORUNUDUR;SARTLAR MÜSAIT FIRSATI DEGERLENDIRMELIYIZ,IYI SEYLER OLACAK"ifadeleri ile 30 yildir bu ülkeyi bölmek icin daglarda yatip kalkan bölücü takimina yesil isik yakmasidami Gül ve Erdogan'nin degismis olmasinin yansimalariydi?

 

13 Mart 2008 tarihinde(GÜL o tarihte 50 yasindaydi sanirim!)ABD Devlet Baskani Bush ile yaptigi görüsmen in ardindan düsünce kurulusu WOODROW WILSON Merkezi'nde "Türkiye'nin PKK'yla mücadelesinde siyasi cözüm arayip aramayacagi"soruldugunda büyük tepki gösteren Cumhurbaskani Abdullah Gül,aradan yaklasik 1 sene gecip,Bush'un yerine ABD Devlet Baskani secilen ve ilk ziyaretini her ne hikmetse Türkiye'ye yapan BARACK OBAMA ile yaptigi görüsmelerin ardindan Türk vr Dünya kamuoyunu oldukca sasirtan bir aciklamada bulundu."ISTER TERÖR,ISTERGÜNEYDOG,ISTER KÜRT MESELESI DEYIN,BU TÜRKIYE'NIN EN ÖNEMLI MESELESIDIR,HALLEDILMESI LAZIMDIR"dedi.

 

Bu ne perhiz bu ne lahana tursusuydu.Habur sinir kapisinda,Besir Atalay'dan aldiklari sözle baris elcisi adi altinda ülkeye giris yapan 30 PKK teröristi Adalet Bakanligina bagli ayarlanmis hakim ve savcilar tarafindan 7 dakikada serbest birakildilar.Bu rezalet Cumhurbaskani Gül'ün "FIRSAT BU FIRSAT"demesini artik Türk milleti anlamisti.Bu tam bir degismeydi.

 

Ne demisti Ilhan KESICI:"Bir insan 50 yasindan sonra degistim diyorsa ya kafayi yemistir,ya da takiyye yapiyordur"

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konumuz Sayın Abdullah Gül'ün yıllar evvel Avrupa Birliği hakkındaki düşüncelerinin bugün değişip değişmediği, hatırlatırım! Ben daha önceki yazımda da ifade etmiştim, tekrar etme ihtiyacı duyuyorum, ben AKP'nin veya Sayın Abdullah Gül'ün bugün savundukları görüşlerin doğru olduğunu savunmuyorum ki! Ben de, hükümetin günümüzdeki mevcut sorunlara yanlış çözümler getirdiklerini düşünüyorum. Ancak konumuz bu değil ki! Başka bir konu başlığı altında bu düşüncelerimizi paylaşabiliriz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herhalde A.Gül'le basbakan Erdogan ayni programa göre ayarlandiklari icin ikisininde yillar önceki görüsleri bugün ayni anda degismis ve birbirine uyumlu olmustur.Cünkü dün ikiside Avrupa ve Avrupa Birligi'ne karsi görünüyordular bugünse ikiside o tarafli olmuslar.Demek ki verilen program ayni...

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanın düşünceleri değişir, değişmek zorundadır! Okuyan, araştıran, gezen, kısacası kendini geliştiren, kendine bişeyler katan insanların düşünceleri değişir. Toplumlar da düşüncelerini değiştirir. Nazım Hikmet konusunda, Kürt halkı konusunda, Ermeni halkı konusunda, Yunan halkı konusunda... değişmedi mi düşünceler. Zamanla düşmanlar dost oldu, dostlar düşman...

Abdullah Gül beyefendinin de zamanla düşünceleri değişmiş olabilir! Önce Hıristiyan oluşumu de, sonra da bu oluşuma girabilmek için çabala... Bu onun iki yüzlü veya gerçek düşüncelerini yansıtmadığı anlamına gelmez, bana kalırsa... İnsan zamanla yanlış düşündüğünün farkına varır ve bu düşünceden vazgeçer, vazgeçmelidir. Vazgeçmeyenler veya yanlış olduğunu sonradan farketse de, sırf 180 derece döndü diyecekler diye aynı görüşleri savunanlar, inanmadığı halde hem de, daha iyi mi görünecekler gözümüzde?

Geçmişte savunduklarıyla değil, şimdi savunduklarıyla ilgilenmeliyiz, buna göre değerlendirmeliyiz.

 

İnsanlar değişebilir ama bu değişimi tutarlı bir şekilde izah etmelidir. Mesela ben, milliyetçilikle uzaktan yakından hiç alakam yoktu, muhafazakar biriydim. Hala muhafazakarım ama ülkemin düşürüldüğü bu durum beni ister istemez milliyetçi yaptı. Onların niçin değiştiklerini ne yönde değiştiklerini izah eden bir açıklama ben hatırlamıyorum; biz değiştik diyorlar. Davos ta one minute ihaleler Ofer e veriliyor, mayınlı araziler İsrailli şirketlere veriliyor. Bugün bir gazete haberinde İsrailliler arıcılık üzerine bir toplantı için Antalya ya gelecek deniyordu.

Siyaset adamları önlerini görebilmeli. Yok on sene önce ben böyle diyordum ama bu böyle değilmiş tamamen farklıymış derse onun senden benden farkı kalmaz; inandırıcılığını kaybeder.

saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanlar değişebilir ama bu değişimi tutarlı bir şekilde izah etmelidir. Mesela ben, milliyetçilikle uzaktan yakından hiç alakam yoktu, muhafazakar biriydim. Hala muhafazakarım ama ülkemin düşürüldüğü bu durum beni ister istemez milliyetçi yaptı. Onların niçin değiştiklerini ne yönde değiştiklerini izah eden bir açıklama ben hatırlamıyorum; biz değiştik diyorlar. Davos ta one minute ihaleler Ofer e veriliyor, mayınlı araziler İsrailli şirketlere veriliyor. Bugün bir gazete haberinde İsrailliler arıcılık üzerine bir toplantı için Antalya ya gelecek deniyordu.

Siyaset adamları önlerini görebilmeli. Yok on sene önce ben böyle diyordum ama bu böyle değilmiş tamamen farklıymış derse onun senden benden farkı kalmaz; inandırıcılığını kaybeder.

saygılar...

Gündemde olan yargı-hükümet anlaşmazlığında Sayın Abdullah GÜL, AB kriter ve standartlarına göre yargı reformunun getirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye AB ile tam üyelik müzakerelerini yapan bir ülke olduğunu vurguladı. Bu son olay AB'yi gerçekten önemseyen ve bu topluluğa katılma isteğini gösteriyor, bana kalırsa.

Siyaset arenası dışında olan bizler, siyaset arenası içinde olanlarla farklı düşünürüz, çünkü en büyük yük olan sorumluluk yükü yoktur omuzlarımızda. Hükümete gelmeden önce partiler farklı şeyler savunmuş, söylemiştirler tarih boyunca. Ancak iktidar olunca sorumluluk yükü nedeniyle aslında işlerin dışardan görüldüğü gibi olmadığı anlaşılır; siyasetçilerin savundukları ister istemez değişir, değişmek zorunda kalır.

Türkiye'nin sözde ermeni soykırımı gibi birçok başına bela olan sorunları var. Bu durumda mecburen güçlü ülkelerle iyi geçinmek zorunda. Amerika, İsrail gibi ülkeler bunların başında geliyor... Ancak bazı durumlarda, özellikle Filistinde yaşanan insanlık dramına da dur demek gerekiyor. Demek istediğim ipleri tamamen kopartmak zor, ancak bazı yaşanan olaylarda tepkisiz kalmakta ondan zor. AKP partisinin siyaseti buna göre şekillenmiş, doğal olarak. Bugün AKP dışındaki partiler de iktidara gelse aynı zor durumda kalacaklardır. AKP'nin dış politikasından çok farklı bir siyaset anlayışı göstereceklerini zannetmiyorum. Çünkü buna izin vermiyorlar. İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel... günümüze kadar iktidara gelen hükümetler hep aynı dramı oynadılar. Bazen Batı'ya yakın bazen uzak kaldılar. Türkiyenin dış politikada değişik bir siyasi anlayışının var olabilmesi için dünyadaki güçlerin dengelenmesi gerekir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gündemde olan yargı-hükümet anlaşmazlığında Sayın Abdullah GÜL, AB kriter ve standartlarına göre yargı reformunun getirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye AB ile tam üyelik müzakerelerini yapan bir ülke olduğunu vurguladı. Bu son olay AB'yi gerçekten önemseyen ve bu topluluğa katılma isteğini gösteriyor, bana kalırsa.

Siyaset arenası dışında olan bizler, siyaset arenası içinde olanlarla farklı düşünürüz, çünkü en büyük yük olan sorumluluk yükü yoktur omuzlarımızda. Hükümete gelmeden önce partiler farklı şeyler savunmuş, söylemiştirler tarih boyunca. Ancak iktidar olunca sorumluluk yükü nedeniyle aslında işlerin dışardan görüldüğü gibi olmadığı anlaşılır; siyasetçilerin savundukları ister istemez değişir, değişmek zorunda kalır.

Türkiye'nin sözde ermeni soykırımı gibi birçok başına bela olan sorunları var. Bu durumda mecburen güçlü ülkelerle iyi geçinmek zorunda. Amerika, İsrail gibi ülkeler bunların başında geliyor... Ancak bazı durumlarda, özellikle Filistinde yaşanan insanlık dramına da dur demek gerekiyor. Demek istediğim ipleri tamamen kopartmak zor, ancak bazı yaşanan olaylarda tepkisiz kalmakta ondan zor. AKP partisinin siyaseti buna göre şekillenmiş, doğal olarak. Bugün AKP dışındaki partiler de iktidara gelse aynı zor durumda kalacaklardır. AKP'nin dış politikasından çok farklı bir siyaset anlayışı göstereceklerini zannetmiyorum. Çünkü buna izin vermiyorlar. İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel... günümüze kadar iktidara gelen hükümetler hep aynı dramı oynadılar. Bazen Batı'ya yakın bazen uzak kaldılar. Türkiyenin dış politikada değişik bir siyasi anlayışının var olabilmesi için dünyadaki güçlerin dengelenmesi gerekir...

 

AKP'nin iktidara geldigi tarihe kadar 7 ülke parlamentosunda Ermeni meselesi kabul edilmisti,7 yillik AKP iktidari döneminde ise bu sayi 30'larin üzerindedir.Yani birseyi savunurken tutarli olmak ve gercekci olarak savunmak gerekir.AKP'nin ve sonucta onun kurucu bir elemani olan simdiki Cumhurbaskaninin tavizkar siyasetleri ile Türkiye aslinda pohpohlanan fakat hicte pohpohlandigi gibi olmadigi bilinen bir ülke konumundadir.Kimse AKP'nin düsmani degildir ama birazda gercekleri degerlendirmek gerekir.

 

Dis gücler dendiginde bunu paranoya olarak adlandiranlar her nedense AKP'nin yumusak siyaset yapmasini dis gücler geregi oldugunu söylüyorlar.

 

Filistinde yasanan insanlik dramindan bahsediyorsunuz,neden ayni hassasiyeti Irak'ta katledilen bir milyon insan icin gösteremiyorsunuz.Insanlik sadece Israil kuklasi Hamas icinmi gecerlidir yoksa tüm insanlik icinmi.Hamas icin hamaset siyasrti yapanlar her nedense Irak'in bölünmesine,bir milyon kadin erkek cocuk katledilmesine ayni hamasetle yaklasmadilar.14 yasinda kizlar camilerde kirletilip sonra Jonilerin kursunlari ile hayattan koparilirken her nedense bir Davos kahramani yoktu ortada.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gündemde olan yargı-hükümet anlaşmazlığında Sayın Abdullah GÜL, AB kriter ve standartlarına göre yargı reformunun getirilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye AB ile tam üyelik müzakerelerini yapan bir ülke olduğunu vurguladı. Bu son olay AB'yi gerçekten önemseyen ve bu topluluğa katılma isteğini gösteriyor, bana kalırsa.

Siyaset arenası dışında olan bizler, siyaset arenası içinde olanlarla farklı düşünürüz, çünkü en büyük yük olan sorumluluk yükü yoktur omuzlarımızda. Hükümete gelmeden önce partiler farklı şeyler savunmuş, söylemiştirler tarih boyunca. Ancak iktidar olunca sorumluluk yükü nedeniyle aslında işlerin dışardan görüldüğü gibi olmadığı anlaşılır; siyasetçilerin savundukları ister istemez değişir, değişmek zorunda kalır.

Türkiye'nin sözde ermeni soykırımı gibi birçok başına bela olan sorunları var. Bu durumda mecburen güçlü ülkelerle iyi geçinmek zorunda. Amerika, İsrail gibi ülkeler bunların başında geliyor... Ancak bazı durumlarda, özellikle Filistinde yaşanan insanlık dramına da dur demek gerekiyor. Demek istediğim ipleri tamamen kopartmak zor, ancak bazı yaşanan olaylarda tepkisiz kalmakta ondan zor. AKP partisinin siyaseti buna göre şekillenmiş, doğal olarak. Bugün AKP dışındaki partiler de iktidara gelse aynı zor durumda kalacaklardır. AKP'nin dış politikasından çok farklı bir siyaset anlayışı göstereceklerini zannetmiyorum. Çünkü buna izin vermiyorlar. İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel... günümüze kadar iktidara gelen hükümetler hep aynı dramı oynadılar. Bazen Batı'ya yakın bazen uzak kaldılar. Türkiyenin dış politikada değişik bir siyasi anlayışının var olabilmesi için dünyadaki güçlerin dengelenmesi gerekir...

 

Ben size katılmıyorum. Siyasetçiler tutarlı olmalı, verdikleri sözleri tutmalılar ki, tekrar seçime gidildiğinde milletten oy istemeye yüzü olsun. Onların sorumlu olduğu milletin hayat şartlarını daha iyiye götürmesidir. Bizim siyasetçiler nedense kendi hayat standartlarını yükseltmeyi yeğliyorlar. Hangi siyasetçi o sorumluluğu hissetti, yaptığı yanlışların hesabını veren kaç siyasetçi var? Vatandaş azarlamak onlarda, hostes tokatlamak, polise, valiye hakaret etmek onlarda, bunları yapabilmelerine olanak sağlayan dokunulmazlık da onlarda.

Bir ülkenin tutarlı bir dış politikası olur. Meydan okuyup arkasından peki dediğiniz zaman kimse sizi ciddiye almaz. Çözümsüzlük çözüm değildir diye önünüze gelen her evrakı imzalarsanız, günü gelince o imzanın gereğini yapmak zorunda kalırsınız.

 

saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu çok dallandı değerli dostlarım! Konu dallanırken de yazılanları okumaktan çok vereceğimiz cevaba şartlandık galiba! Ben Sayın Abdullah Gül'ün AB konusunda düşüncelerinin değiştiğine inandığımı, inanmamın sebepleriyle birlikte anlatmaya çalıştım. Bir partiye bir konuda inanabilir veya savunabilirsiniz, ancak bu o partinin sempatizanı veya destekçisi olduğunuz anlamına gelmez. Bunu daha önce söylememe rağmen hala net anlaşılmadığını görüyorum. Umarım bundan sonra anlaşılır!

Dış güçlerin etkisine inanmak istemeyenlere darbelerin Türkiye’de nasıl ortaya çıktığını araştırmasını öneririm. En azından birkaç belgesel izleyerekte bu paranoya diye söz dilen şeyin bir ülkenin kaderini nasıl etkilediğini göreceksinizdir...

Filistin dramından söz etmemin nedeni, one minute ve İsrail’in söz konusu olmasındandır. Bundan söz etmek yaşanan diğer insanlık dramlarını yok saymak anlamına gelmez ki?

Din diyerek milleti sömürmeleri ondan sonra dinin yasakladığı lüksü sonuna kadar kullanmalarını kim görmezden gelebilir? Azerbeycan’daki kardeşlerimizin topraklarını işgal eden Ermenilerle aynı masaya oturmalarını kim savunabilir? Buna benzer daha birçok istemediğimiz, karşı çıktığımız, yanlış adım olarak gördüğümüz durumlar var.

Ancak bu konumuz değil ki!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu çok dallandı değerli dostlarım! Konu dallanırken de yazılanları okumaktan çok vereceğimiz cevaba şartlandık galiba! Ben Sayın Abdullah Gül'ün AB konusunda düşüncelerinin değiştiğine inandığımı, inanmamın sebepleriyle birlikte anlatmaya çalıştım. Bir partiye bir konuda inanabilir veya savunabilirsiniz, ancak bu o partinin sempatizanı veya destekçisi olduğunuz anlamına gelmez. Bunu daha önce söylememe rağmen hala net anlaşılmadığını görüyorum. Umarım bundan sonra anlaşılır!

Dış güçlerin etkisine inanmak istemeyenlere darbelerin Türkiye’de nasıl ortaya çıktığını araştırmasını öneririm. En azından birkaç belgesel izleyerekte bu paranoya diye söz dilen şeyin bir ülkenin kaderini nasıl etkilediğini göreceksinizdir...

Filistin dramından söz etmemin nedeni, one minute ve İsrail’in söz konusu olmasındandır. Bundan söz etmek yaşanan diğer insanlık dramlarını yok saymak anlamına gelmez ki?

Din diyerek milleti sömürmeleri ondan sonra dinin yasakladığı lüksü sonuna kadar kullanmalarını kim görmezden gelebilir? Azerbeycan’daki kardeşlerimizin topraklarını işgal eden Ermenilerle aynı masaya oturmalarını kim savunabilir? Buna benzer daha birçok istemediğimiz, karşı çıktığımız, yanlış adım olarak gördüğümüz durumlar var.

Ancak bu konumuz değil ki!

 

Yanılıyorsunuz!

Konumuz tamamen bu! Filistin de, Nato sekreter yardımcılığı seçimlerinde diklenip daha sonra geri adım atılmasının nedeni ne olabilir? Değiştik deyip değiştiğine inananlara şirin görünmek için. Diğer taraftan da tabanlarına hitap etmek için iki yüzlü bir siyaset izliyorlar. Yani biz koltukta kalalım ne olursa olsun siyaseti güdülüyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.