Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ahlaka Dair Felsefi Yaklaşımlar


Deluge

Önerilen İletiler

Ahlaka Dair Felsefi Yaklaşımlar

 

Haz Ahlakı

Haz ahlakı anlayışına göre, ahlaki eylemin değeri, eylemin sonucunda oluşan hazdan gelmektedir. Hazcılar, haz duygusunun farklı derecelerde ve kişiye bağlı olmasından dolayı, evrensel ahlak yasasını reddederler. Bu ahlak yaklaşımının tipik temsilcileri, Aristippos ve Epiküros'dur.

• Aristippos için haz sağlayan şey iyidir, acı veren şey de kötüdür.

• Epiküros'a göre de haz, tüm insanların amaçladığı ve yönelmek durumunda olduğu hedeftir.

 

Fayda Ahlakı

Fayda ahlakı anlayışına göre, bireye fayda sağlayan şeyler iyi, fayda sağlamayan şeyler ise kötüdür. Bu anlayış ahlaki eylemin sonucuna değer vermekte, ahlaki eylemin değerini onun vereceği sonuca bağlamaktadır. Faydayı ve başarıyı iyinin ölçütü sayan bu anlayışa göre de evrensel ahlak yasası yoktur. Bu bakımdan, faydacılar ile hazcılar düşünsel olarak benzemektedirler.

 

Bencillik Ahlakı

Bencillik, kişinin kendi benine ve çıkarlarına düşkünlük göstermesidir. Ahlaksal anlamda bencillik, kişinin tüm eylemlerinin ben sevgisiyle belirlendiğini, ahlaklı olmanın da kendini koruma güdüsünün dışa vurulmasından başka bir şey olmadığını ileri süren görüştür. Bu nedenle benciller de faydacılar ve hazcılar gibi evrensel ahlak yasasının varlığını kabul etmezler.

Bu anlayışın önde gelen temsilcisi Hobbes'tur. Hobbes'a göre insanı yönlendiren ve harekete geçiren iki önemli güdü vardır: "ben sevgisi" ve "kendini koruma." Hobbes, yaşamdaki en önemli ve değerli şey olarak kişinin kendi başarısı ve mutluluğunu görür.

 

Anarşizm

Anarşistlere göre, hukuk kuralları gibi ahlak kuralları da insanın özgürlüğünü kısıtlayan kurallardır. Bu kurallar olmadan, insan kendini daha iyi ortaya koyabilir ve daha iyi bir yaşam sürebilir. Anarşizmin felsefesine göre, önemli olan tek şey bireylerin hak ve özgürlükleridir.

Bu felsefi yaklaşımın tipik temsilcileri, Proudhon ve Stirner'dir.

Proudhon:

• İnsanların doğal durumlarının yapma kurumlarla zorlanmaması gerektiğini savunur.

• Baskıcı kurumların kaldırılmasının insanı mutlu edeceğini söyler.

Stirner:

• Bireyin kendisi dışında hiçbir şeye ve hiç kimseye karşı sorumluluk altında olmadığını savunur.

• "İyinin de kötünün de benim için hiç bir anlamı yoktur." der. Ona göre insan eylemlerini haklı çıkaran şey, yalnızca kendi beninin gücüdür.

 

Nihilizm

Nihilizm; var olan görüşlere, değerlere ve düzene karşı hiçbir ilke tanımayan felsefi yaklaşımdır. Bu akımın tipik temsilcisi, Nietzsche'dir. Nietzsche, köle ahlakı olarak nitelediği geleneksel ahlak anlayışına karşı çıkarak, ahlak dışı bir öğreti kurmaya çalışmıştır. Ona göre yaşamın temel nedeni güçlü olma isteğidir. Mutluluk hazda değil, güçlü olmadadır. Üst insan, gücü sayesinde geleneksel değerleri yenerek kendi değerlerini oluşturabilen insandır.

 

Öz Ahlakı

Sartre'ın temsilciliğini yaptığı bu anlayışa göre, evrende kendi varlığını yaratan tek varlık insandır. İnsan, değerlerini kendisi yaratır ve yolunu kendisi seçer. Sartre'a göre genel bir ahlak ve dünyada insana yol gösterecek bir işaret yoktur. İnsan özgürlüğe mahkûmdur. Herkes kendi özünü kendi belirlemek zorundadır. İnsan karar verirken tek başınadır ve tüm sorumluluklar kendisinin omuzlarındadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı Filozofların Ahlak Anlayışları

 

Henry Bergson:

• Ona göre doğru bilginin ölçütü sezgidir.

• İnsan neyin iyi neyin kötü olacağını ancak sezgi ile kavrayabilir.

• İnsan, içinden gelen sezgiye uyarak hareket ederse (yoksula yardım edip etmeme gibi) iyi olanı, ahlaki olanı yapmış olur.

Henry Bergson'un Ahlak (Etik) ve Din Anlayışı:

Etik konusunda Bergson'un gelenekçi felsefeden ayrı bir yol tuttuğu görülür. Ona göre ahlakın iki türü vardır. Biri içedönük (kapalı) ahlak, öteki dışadönük (açık) ahlaktır. "Leş deux Sources de la Morale et de la Religion" adlı yapıtında işlediği ahlak sorununu dinle birlikte ele almıştır. Kapalı ahlak'ın kaynağı içgüdüye dayalı eylemlerin toplumla olan ilişkileridir. Bu eylemler, toplum yaşamının sürekli baskısı altında, kendiliğinden biçimlenerek birer töre niteliği kazanmıştır. Kişi bunlara bir içgüdü eyleminde olduğu gibi uyarak davranır. Bireyin "ben"i ile bu tür ahlak ilkeleri arasında uyuşmazlık çıktığında gerginlik artar, kişi topluma karşı direnir. Bu ahlak türü baskı altına alıcıdır. Açık ahlak ise üstün insanlara özgü olan ve tarihte benzen az bulunan kişilerde ortaya çıkan bireysel ahlaktır. Bu ahlakın kaynağı baskı değil esindir, yaratıcı, ilerletici bir nitelik taşır. Onun açık oluşu bütün yaşamı kuşatması yüzündendir. Özgürlük duygusunun gelişmesinde etkili olan açık ahlakın belli bir nesnesi yoktur.

 

Bergson ahlak sorununu incelediği yapıtında dine de geniş yer vermiş, onunla ilgili görüşlerini ayrıntılı olarak sergilemiştir. Ona göre dinin de ahlak gibi iki türü, iki ayrı kaynağı vardır. Din "durağan din", "devingen din" olmak üzere ikiye ayrılır. Durağan din, kişinin varlığını ilgilendiren, doğanın geliştirdiği bir korunma aracıdır. Kişiyi içinde yaşadığı topluma bağlayan, bireyle toplum arasında uyum ve birlik sağlayan bu tür dindir. Bu dinin başka bir kaynağı da ahlakın bir söylence niteliği kazandırdığı kişisel işlevlerdir. Devingen dinin kaynağı gizemciliktir. Bu nedenle

yaşam atılımıyla yakın ilgisi vardır.

 

Bergson çağdaş felsefeye getirdiği yeni sorunlarla, bu sorunlara aradığı çözümlerle ilgi çekmiş, özellikle felsefeye ruhbilim açısından bakanlar üzerinde etkili olmuştur.

 

 

John Stuart Mill

• İyi ve kötünün ölçütü faydadır.

• İyinin ölçütü olan mutluluk, yalnızca eylemde bulunanın değil, ilgili herkesin mutluluğudur.

• Mill, çok sayıda insana en yüksek mutluluğu verebilmek ilkesini benimser.

• Böylece evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eden Mill, bunu mutluluk gibi öznel bir ilkeye dayandırmış olmaktadır.

 

 

Jeremy Bentham:

• Yaşamda değerli olan şeyin haz olduğu görüşündedir.

• Ona göre en yüce haz, olabildiğince çok sayıda insana en yüksek düzeyde fayda sağlayan hazdır.

• Bu anlayışa göre insan yalnızca kendi hazzını ya da mutluluğunu değil, birlikte yaşadığı diğer insanların da yararını ve mutluluğunu düşünmelidir.

• O halde tek başına insan için değil, herkes için faydalı olan, yasa olarak kabul edilmelidir.

 

 

Sokrates

• İnsanın eylemlerini belirleyen bir takım temel normlar ve değerler vardır.

• Bu değerlerin kaynağı insanda değildir.

• İnsanın nasıl eylemde bulunacağına, bu değerler ışığında akıl karar vermelidir.

 

 

Platon

• Bir eylemin iyi ya da kötü olmasını, "İyi ideası"na uygun olup olmamasına bağlıyor.

• İnsanın en yüksek amacı, İyi ideası'na ulaşmaktır.

 

 

Aristoteles

• Aristoteles'e göre insan, mutluluğa ulaşmak için aşırı uçlardan kaçınmalı, orta yolu seçmelidir.

• Gözü kara ile korkaklık arasında orta yol olan cesareti, müsriflik ile cimrilik arasında orta yol olan cömertliği seçmelidir.

 

 

Spinoza

• Spinoza'ya göre evren, “Makro Kozmos” ve “Mikro Kozmos” olarak ikiye ayrılmıştır.

• Başlangıçta bir olan bu iki evren, insanın duygu ve tutkularının esiri olası yüzünden ayrışmıştır.

• Neyin iyi, neyin kötü olduğu Makro Kozmosun doğasında belli ve gizlidir.

• İnsan duygu ve tutkularının esiri olmaktan kurtularak “Makro Kozmos”un doğasına geri dönüp bu ilkelere sahip olmalıdır.

 

 

Immanuel Kant:

• Kant'a göre ise ahlâki eylemin amacı mutluluk değil "ödev" olmalıdır.

• Ödev, iyiyi istemedir. Bunun gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi önemli değildir.

• Ona göre bir eylem, "ödev" duygusundan dolayı gerçekleştirilmişse, ahlakidir.

• Kant'a göre bir eylemin gerisindeki ilke, eylemin kendisinden ve sonucundan daha önemlidir.

• "Öyle davran ki, eylemine ölçü aldığın ilke, tüm insanlar için genel bir yasa haline gelebilsin" ilkesi onun evrensel ahlak anlayışını ortaya koymaktadır.

• İnsanlar, ahlak yasalarını tüm insanlar için geçerli olabilecek şekilde koydukları için evrensel ve mutlaktır.

Immanuel Kant ve Ahlak Felsefesi:

Kant, evrensel bir ödev ahlakının varlığını savunmaktadır. Kant bu düşüncesiyle, insanların kurallara her şartta uymalarını öngörür. Örneğin, trafik polisinin olduğu bir yerde, kırmızı ışık yanınca duran araba sürücüsü, trafik polisi olmadığı zaman da hatta gecenin ortasında, etrafta hiç kimse yokken bile ödev ahlakının gereği olarak kırmızı ışıkta durabilmelidir.

 

Kant'a göre ahlakın kaynağı asla tecrübe olamaz. Ona göre insanlarda bir iyilik iradesi vardır. Bu irade de davranışları menfaat gözetmeksizin ortaya koymanın ta kendisidir. İnsanlar bu iradeyi tecrübeden değil, numenden kazanmaktadırlar.

 

Kant, ödev ahlakının dışında bir de toplumsal ahlaktan bahseder. Bunun en basit örneklerinden birisi de savaş esnasında insan öldürmektir. Savaş ortamında insan öldürmek, toplumsal bir ahlak anlayışının desteğindedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir
Bu başlık cevaplara kapatılmıştır.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.