Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bunun Bir AnLamI oLmasI GerekMiyor...


Önerilen İletiler

ikimizi de özgür bırakıyorum
iki insan bu kadar tanımamalı kendini
tanıyorsa da uzaklaşmalı bir yerden sonra
kusursuz aşka henüz hazır değil bu toplum
eksiklikleri kalmazsa birlikteliğin
sorunları olmazsa
birbirine sarar ya insan
sarıyorduk
son kullanma tarihini dikkate almadığımız için şimdi
zehirliyorduk birbirimizi
senin nefes alman gerekiyordu
benim durmam
oldu işte
tüm atmosferi senin dünyanın
tüm yarımlar benim
tamamlanacak mısralarımda
ömrüm yeterse...

ellerini bırakıyorum
hayalindeki her anın kullanım hakkı senin
yanına oturduğun adamın sıcaklığı
sesini duyduğun adamın özlemi
aramasını beklediğin adamın sabırsızlığı
için içine sığmıyorken
buna ragmen aramadığında
içindeki endişelerin
o şu an ne yapıyor?
ne zaman cevap verecek?
tedirginliğin
ondan gelen ilk mesajı okuduğunda
yüzünde değişen gülümseme hali senin
mesaj yazdı şimdi arasa derken
içinin içine sığmaması halin
onunla konusurken rahatlığın
ertesi gün gelecek mi yanına?
bakacak mı yine sana izleyecek mi ne yapıyorsan?
dikkat edecek mi her ayrıntına?
sabah kalkınca bugün güzel olmalıyım endişesi...
yalnız kalırmısınız yine?
yanında kalıp konusur mu seninle mahcup?
çok isterken seni
kendine karsı koymak için
tutulur mu öyle?
nasıl da isterken seni öpmeyi
gözlerini kaçırır mı senden?
anlama diye istediğini...
yine çay alır mı sana veremese de,
senin bakışların düştüğünde önüne
meraklanır mı neyin var diye?
bekler mi seni gelecek misin diye?
gece uyumadan önce
uyudun mu diye
uyumuşsan diye
aramaktan vazgeçer mi?
her gün gelmek zorunda olduğu yere artık
sen varsın diye
sen oradasın diye gelmeyi sever mi?
ya sen gelmezsen?
geçmez mi saatler onun için?
ilk fırsatta aramaz mı seni?
neredesin diye?
özledim
demez mi?
şakayla karışık
seviyorum seni
demez mi?
sesi titrer belki belli etmese de
yanlışlıkla elini eline
değdirmez mi?
yanına oturduğu her saniye
cennetten bahçe değil mi?
hiç geçmese zaman dediği...
kurmaz mı hayalini
seni ilk öptüğü anın
ilk sarıldığı, ilk dokunduğu
yanında ilk uyuduğu
yanında uyandığında
vazgeçmez mi herşeyden?
susamış gibi
sevmeyi yeniden keşfederken
hayyamın dizelerinden çıkmış sanki günahkarlık
tanrının merhametine sığınıp
bunun için yanacaksam deyip
atmaz mı kendini ateşe?
ve o bunları yapmayı göze alıyorken
senin hoşuna gitmez mi?
en kutsalına tercih edilmek
mutlu etmez mi seni.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

üzerime yok bu konuda
bitmiş bir ilişkinin
ama sürüncemede kalmış
bir türlü son sözü söylenmemiş
üstlenmekte...

bir hesaplaşma değil bu
üst mahkemeye de basvurulmayacak dava kaybedilince
kamu davası prosedürü
iki tarafta davacı değil
salak devletin işleri gibi
giden gider
kalan sağlar bir yolunu bulur
yaşamak için...
bulamıyorlarsa zaten
kimin umurunda?

sen bu satırları okuduğunda
öyle kızacaksın ki bana
haketmiş olacağım zaten terkedilmeyi...
nasıl bu kadar salak olabiliyorum
öyle değil mi?
nasıl anlamıyorum,
nasıl bu kadar duygusuz bencil aşağılığım,
değil mi?
evet..
işte tam da bu yüzden gitmelisin şimdi!
her zamanki gibi
herkes gibi belki
anlamak yerine kolay olanı seçeceğim
yaptığım hatalara bir yenisi eklenecek
zaten bu beklenmedik bir durum değildi
bir süre mutluymuş gibi yaşayıp
sonra o eski anların hazzıyla uyuşacağım
bundan daha iyi uyuşturucu var mı ki?
yıllar girecek araya
belki anımsayacaksın
belki saklayacaksın bu yazdıklarımı
belki bir kitabı vardı diyeceksin
hiç yayınlanmadı
bir sürü kadını vardı hayatında
yine de yetmedi ona
yanımdaydı bir süre
öptü beni
sarıldı hatta
ama geçti
anımsayacak mısın?
aslında o kadar önemli değil biliyor musun?
yıllar sonra
anımsayacaksın belki
belki bir yerlerde karşına çıkacak satırlarım
daha önce de okudum diyeceksin
diyecek misin?
demezsen de önemli değil
takıntı yaptı
çok üzerime geldi
zaten sonra da kendi gitti diyeceksin
her zaman yaptığı gibi
yordu beni....

bu yazdıklarımı silmek zorunda bırakma beni olur mu?
senin için değil çünkü
bunları okuyup da
yeniden geri dönme bana
kendi yoluna git
yıllar sonra
anımsamasanda olur
o beklentisiz hayatında
mutlu ol
ben gittikten sonra

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

uykunun mutluluk hali
senin dilemene bağlıymış gibi
nasıl beklentilere giriyorum
dördüncü gece benden esirgediğin
nasıl da önemsiyorum kendimi
senin adına
sanki bundan sonra her gece dilesen,
içinden gelecekmiş gibi
arsızca üzerine geliyorum
içinden gelmezse yapmazsın değil mi?
yapma...
'miş' gibi yapma
anlarım...
bazen aptallığım tutarsa
sen tutma
bırak uzaklaşayım
canım yanmasın diye her düştüğümde
kollarına alma
istediğini al...

hasar tespit çalışması yapıyordun üzerimde
ayrılalım sözlerini ilk defa diline getirdiğinde
ne kadar kırıldığımı
kırıldıktan sonra
nasıl ayağa kalkacağımı görmek için
birden dökülüyordu sözler dilinden
sonra hemen sarılıp bedenime
buradayım diyorken
gitmiyorum, hep benimlesin,
hep yanımda kalacaksın derken
sesimi dinliyordun
ne kadar derine düştüğümü hesaplarken
çıkabilecek miydim?
yoksa yine ellerime hakim olamayıp
kendi başımda mı dövecektim?
kan çanağına dönecek miydi gözlerim?
sesim titrerken
kabullenmeye çalışırken gidişini
ihtiyarlayacak mıydım karşında?
sen bana bakarken....

olmuyordu işte...
hissettiğin tüm o yorgunluk,
tüm o beklentisizlik hayattan,
amaçsızlık,
ne istediğini bilememek değil,
çok istediğinin önünde,
en büyük engeldim ben...
seni buraya getiren,
seni ayağa kaldıran ben!
şimdi seni olduğun yerde tutarken
pranga gibi ilerlemek isterken
bileklerinde, ayaklarında
tamamdı işte!
buraya kadardı, geçti...
bundan sonrası sende...

sanki seni özgür bırakmamı istiyordun
söyleyemiyordun belki
dilin varmıyordu
yutkunuyordun,
söyleyecek gibi olsan,
kıyamıyordun
konuyu değiştirirken
nelerden bahsediyordun
ikimizde farkındaydık
ne kadar uzaklaşsak da
sen anla diyordun içinden
ben anlıyordum
gerisi hasar tesbit çalışmasıydı
tüm önlemleri alınmış,
eskimiş bir binanın yıkılmasıydı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kabullenmeyi öğrenmek
anabilim dalının bir türlü sınavlarını veremeyen
öğrencisi gibiyim
bir yanım gece gündüz çalışsa da dersine
diğer yanımda asilik
geçiyormuş gibi yapmaları
akşamın bir saati
sokaklara çıkarak destekliyorum
nereye gittiğimi bilmeden
gecenin yarısı yazmanın telaşıyla
kelimeler
akıp gidiyorken parmaklarımın ucundan
bu kabullenmek yüksek lisansını
beceremiyor olmamdan muzdarip
madem beceremiyecektin neden seçtin?
derken kendime
geçer güzelim bunlar da geçer
girersin bir pasaja
yarım kilo rakı yanında oturursun masaya
adrian ses verir uzaktan
eşlik etsen olmaz, etmesen alınır belki
uyursun belki birazdan
bu saatte aramak olmaz
uyumamışsındır belki şimdi
onla konuşursun
yine aranmaz
dolar bir kadeh daha
adrian susar, müzeyyen abla başlar
garson ikide bir gelip gider
sanki yasakmış gibi yalnız oturmak orada
elin telefona gider
alkol oranı yeterli gelmez hala aramak için
alkol yeterse zaten o istemez aramanı
zaten uyumadıysa
onunla konusuyordur
neresinden baksan yetmez alkol
bir kadeh daha
bir şarkı daha
kelimelerden bol neyimiz var?

kabullenmeyi öğrenmek makamından söylüyor bülent abla
nasıl içten, nasıl içime
teker teker gelin üzerime erkekseniz!
hoş bir kadın beklemek ne kadar saçma bu saatte
hepsi sevgilisinin koynunda
vakit mi geç oldu?
ben mi geç kaldım yaşamaya bilmiyorum ama,
soğumuş hava
meyhanenin kapısı açılıp kapandıkça
bir serinlik işliyor iliklerime
ayılır gibi oluyorum
sonra aklıma sen geliyorsun
kabullenmeyi öğrenmek finalinden kalmışım yine
yaz okulu diyorlar
kışın ortasında
unutur diyorum soğursa benden
ısınmak, benim kollarımda değil artık

kabullendim desem de
çalışmadığım yerden soruyorlar sürekli
bu kadarı da fazla değil mi?
ne kadar çabuk bitti bu şişe!
garson yok şimdi de
adrian başladı söylemeye
olsun diyor...olsun...
bırak, nasıl istiyorsa öyle olsun...
hoş kadınlar yok bu gece.
hepsi birden geliyorlar üzerime
hepsi erkekmiş
kaptıyorum telefonu
uyuyorsa da uyumuyorsa da
onunla konusuyorsa da
konusmuyorsa da
istese arar...
bir seçim olmadığını anlamalı insan
özleyip durmamalı her düştüğünde aklına
kabullenmeli
hem kalanı,
hem gideni...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

deniz bitti
kumsala bıraktı kendini kör balina
yıllardır peşindeki balıkçı şaşkın
küçük elleri büyük gövde de
tüm gücüyle ittirmeye çalıştı
olmadı
kadınlar toplandı başına kör balinanın
kimileri şallarını ıslatıp serdiler üzerine
kimileri kovalarıyla su taşıdılar durmadan
çocuklar uzaktan izlemekle görevlendirilmişler gibi
sıralanmışlar yanyana
kimisi meraklı,
kimisi diğerleri merakla bakıyor diye
bakıyor kör balinaya
iri gövde daha dün kale yaptığı kumların üzerinde
annesi de koşturuyor muhtemel
bir denize bir gövdeye elinde yarım kova suyla
boşaltıyor ardından yeniden dönüyor denize
balıkçı hala şaşkın
el istiyorlar diğerlerinden
eller toplanıyor büyük gövde üzerinde
nafile
nasıl bırakmış kendini
neden vazgeçmiş kör gözleriyle göremediği okyanuslardan
kimse bilmiyor
martılar toplanıyorlar
ziyafetin abartılası büyüklüğüyle onlar da kararsız
belki de bu kadar kolay av olması balinanın
onları da düşündürüyor
ya şu insanlara ne demeli?
avlarken günlerini harcarlar
şimdi ölmesin diye ayaklanmışlar
balina kapatmış kör gözlerini
deniz bitmiş
nafile çabalarıyla insanlar
farkında bile değilken üstelik
ayrılmış bedeninden...

bir süre yukarıdan bakmış koca gövdesine
üzerine örtülmüş kefen gibi
ıslak eşarplar, havlular altında
oraya gömseler beni diye içinden geçmiş
oynasın üzerimde uzaktan bakan küçük çocuklar
balıkçı yorulup çökmüş baş ucuna
kadınlar bırakmış ellerindeki kovaları
kabullenmişler kaybetmeyi
deniz bitmiş
kör balinayla birlikte uzaklaşmışlar sahilden
çocukların meraklı bakışları
anne seslerine yönelmiş
birer ikişer yalnız bırakmışlar koca gövdeyi
dalgalar geri ister gibi kabarmış
tutup geri çekmek için kör balinayı
sarılmak istedikçe her defasında
kesilmiş nefesi
nasıl izin verdi gitmesine?
neden gitme demedi?

deniz bitti.
kör bir balina bıraktı kendini kumların üzerine
ne görmüştü ki?
bir daha açmamak üzere,
kapattı gözlerini...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ne zaman mutlu olsak,
el freni çekilmiş gibi
bir yanımız tutuluyor
bir yanımız
bıraksan en yakın ağaca çarpacak!
umurumda değil
yaşayamadıktan sonra bilmenin ne anlamı var?
dağların arasında da yaşayabilirdim ben,
denizin kokusunu bilmeseydim eğer
o martı çığlığı
yırtar gibi gecemi
kulaklarımda çınlamasaydı
soğuk kaldırımların üzerindeki çalgıcı
tanrı rızasını konuya katmasaydı
beklentileri beklediklerimin ötesine taşımasaydı
çiçekçiler mevsimleri umursasaydı
donmuş gülleri satmasaydı tezgahlarında
öpmeseydin dudaklarımı
seni düşürdüğümde aklıma
ve sonrası olmayacaksa
diye öncesini yutkunup
gömseydik içimize
nefesimize ses vermeden
seviyorum'lar
her geçen gün artarken
ve özlüyorum'lar
ve istiyorum'lar....
ve sen yanında uyanılası
yanında kahvaltı yapılası
bir bahaneyle yolda yürürken
elinden tutulası
parmakların parmaklarımın arasındayken
kendime çekip sarılası...
o kokun,
mezopatamyadan bu yana
hangi kral varsa, var olduysa ya da olacaksa
aklını başından alası
dağların arasında da yaşayabilirdim ben...
denizin kokusunu
martının sesini bilmeme rağmen
çünkü bilmek
sensiz bir sabah yalnız uyandığımda
bir halta yaramıyorken....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

esmer teninin gölgesine sığınmışım
öpsem kasırgalar kopacak kasıklarında
nefesimi bıraksam meraktan ölecek gibisin
değse düşüm döşüne
cennet bahçesi tasviri az kalırdı kutsal kitaplarda
inkardan korkan münafık gibi
ne sana gelebiliyorum ne uzağımda tutuyorum
alnım secdeden kalkmaz aklım senden
nasıl bir ikilemdeyim, dursam sen
durmasam gideceğim sen
yumuşacık göğüslerine başımı yaslasam
uyuduğum sen olacaksın, uyandığım
hiç uyanmasam diyorum ya bazen
tenin kokusu henüz bırakmamışken beni
ıslanmış kasıkların alabildiğine arzuluyorken
dokunsam diyorum bazen
o narin teninin altında çağlayan
kanın nasıl da kulaklarında uğulduyor şimdi
bacaklarını aralıyorken
cennet tasvirlerinin şaşası
renk cümbüşleri, binbir şekli mutlulukların
huzur öperken kasıklarını
kıskanır seni
kapattığında gözlerini
başka dünya yok yalanları
nasıl da çaresizce uzaktan izler bizi
yeni bir dünya yaratırken
başım ellerinin altında
bastırıyorken içine
dilimi
nasıl da kendinden geçiyorsun
dudaklarını ısırırken
kaç çığlık daha gömeceksin içine?
kaç iç çekiş boğazına düğümlenecek
kaç defa tutacaksın kendini
için bir yanardağ gibi
patlarken...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bitiremedikleridir insanı en çok zorlayan
yeni başlangıçlarda
bir çeyrek altın alır giderdik evlilik merasimine
arka planda ucuz iyi temenni sözleriyle
görevini yerine getirmiş olmanın bilinciyle
mutlu bir yuva kurulmuş olurdu
toplum vicdanında
herkes ne güzel de huzurlu
girerken sen başkasının koynuna
uyandığında bir yabancının yatağında
daha çocuk sevecektik
sanki çocuk üretme fabrikasında
kalite kontrol şefinden indirim isterler gibi
siz yaparsınız severiz biz
yaparız biz de
uzaktan sevmeniz
zavallı vicdanlarınızın zekatı olacak sadece
biz evlendirdik diyeceksiniz
çocuğu kucağınıza aldığınızda
sanki evlendirmek yetiyormuş gibi
mutlu bir gelecek vermek için o çocuğa...

yarın çıkıp protesto edeceğiz bir şeyleri meydanlarda
neyi bilmiyorum
zaten akşam unuturuz nasıl olsa
her gün yeni bir isim veriyorum balığıma
öncekini unutmuş nasıl olsa
uyusam ben de unutur muyum?
verdiğim adları...

sakinliğime bakma ne olur
etkisiz hale getirilemediği için
patlatılan bomba gibiyim
kontrollü
bir o kadar korkutucu
sen korkma
emniyet şeridinin dışında dur
eline telefonunu alıp çekim yapanların arasında...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bir beklemektir tutulmuş
hani uyuyunca geçer gibi oluyor ya
sabah nasıl olsa katlanıyorsun o geçimsizliğe
bir film daha açıyorsun sonra
bildik sahneler
replikler aklında
bir kez daha izlesen ne olacak sanki
diye diye tekrarlıyorsun hayatı
aynı kadınlara sevdalanıp
aynı yokluklarda tatmin ederken buluyorsun kendini
son kullanma tarihimin okunamıyor olması
benim suçum değil
tüketmeseydiniz beni!
hala yeterli değil alkol oranlarım
kendimi kandırmaya çalışıyorken
araya karışmayın n'olur
ayıramıyorum sonra sizi
yangın anında ilk kurtarılması gerekmeyenlerden....
ne çok kızıyorsunuz bana
sevemiyordum diye
sevsem bu kadar
beklemezdiniz ya
hiç girmeyelim o mevzuya
uyusak geçer belki dediklerimiz
uyanıkken geçmiyorsa
cehennemin dibine girsek
geçmez
saçma sapan sosyal medya hesaplarımızla
bir de buradan çek kankilerimizle
aldığımız beğeni oranlarıyla
geçmez
ne senin beklediğin gelecek yanına
ne benim özlediğim
şimdi
uyu uyuyabiliyorsan
dibine kadar yalnızsın
ağzınla kuş tutsan da,
milyon tane beğeni alsan da
o yatakta yalnız yatıyorsun!
en az şimdi benim olduğum kadar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

saçındaki tokan düşmüş.
nasıl da kıvrılmıştır şimdi çenene doğru.
tenine gölgesi düşmüş,
elinle alıp kulağının ardına götürmüşsündür.
oturduğun yatakta dizlerini toplamışsın göğsüne,
kollarını sarmışsın etrafına,
güzel çeneni dizine dayayıp.
bakıyorsun anlamaya çalışır gibi,
saçmalıklarımı...

sığdıramadıklarımla yargıla beni,
mesela aklıma seni sığdıramıyorsam,
hayatıma alamıyorsam hayalini,
gerçeğime sığmıyorsa elini tutma heyecanı,
öpmek krizantem çiçeği gibi,
ne rengini ne kokusunu bilmiyorsam,
bununla yargıla beni!

nasıl gittiğimle değil,
her defasında nasıl sana geldiğimle yargıla beni
nasıl vazgeçip dizlerinin dibinde
koynuna girme yüzsüzlüğümle suçla beni!
uyandığında kokuma hasret
uyandığımda tenin özgürlüğüm
en son öptüğüm yerinden
ayırsana beni
yapabiliyorsan
en yandığından
uzak tut
ne yapsam
canını yakıyorum ya
yapmadığımla yargıla beni!
yatağına gelmediğimle
hayaline girmediğimle
ne çok dokunmak istedin
uzandığın yerde olmadığımla yargıla beni!
üstleneceğim
çok sevdim
o sevmedi beni de!
gidişine bir kadeh daha dolduracağım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dönüp durma başımda
geldin diyorum,
iki veledin koşturarak inme sesi geliyor
apartman boşluğundan
nereden biliyorlar beklediğimi
gidip gelip benim zilimi çalıyorlar
sokakta gülüp geçiyorlar yanımdan
çok mu belli oluyor
taşıyamadığım
başım önümde yürüyorum diye mi
yalnız diyorlar...

uğultusunu da soğuğunu da
gelmişini de
geçmişini de
geçmeyenini de
geçer değil mi?
kızmıyorum çocuklara
bazen
boş bulunuyorum işte
ayakkabının tekini tutup fırlatıyorum arkalarından
sonra inip alıyorum ama
geçiyor öfkem
hatta
yine gelip çalsınlar zilimi
yine
sen gelmişsin gibi
heyecanlanayım
sığmasın kalbim
göğsüm kafesine
bu yüzden sevmiyorum akşamları
hepsinin annesi çağırıyor
yarına kadar gelmeyecekler geriye...

sanki biri çalıp gitmiş zilimi
yeri boş
sen gelirsen diye gecenin yarısı
duymam geldiğini
duyayım diye
sandalyemi kapının önüne koydum
bekliyorum
bazen üst komşuya geliyor biri
ayak sesleri yabancı
senin ayaklarının sesi usul usul
susar kapımın önüne gelince
açmamı beklersin belki
duymam diye
ardında bekliyorum

bazen akşam iş dönüşlerinde
kapının önünde durup
çantanda ararken anahtarlarını
hissederdim
yorulmuşsundur
koşarak gelir öteki odadan
açar, elindeki çantayı alır
botlarını çıkarırdım
bağcıklarını çözüp
bir elin omzumda
diz çökmüşken önünde
küçük ayakların
şair yanılmış
sadece ellerin değil
hiç kimsenin böyle küçük ayakları yoktu
yağmurun bile...
avucuma alırdım
nasıl da üşümüş

sonra
gelmemeye başladın
ne anahtar sesi
ne küçük ayaklarının avucumdaki yeri
sanki aynı anda gittiler
şimdi çocuklar var
unutturmamak ister gibi
tamam bazen sinirleniyorum
ama hep o kapıyı açınca
göremediğim için seni
onların suçu yok...

evlerine sığmayan insanlara öyle şaşırıyorum ki
nasıl dolduruyorlar
oturma odası, yatak odası, mutfak, banyo
arada bir hol
bir başka misafir odası hatta balkon
bir oda daha
kullanılmayan eşyalar ofisi
zor zamanda açılıp yatak olan
koltuklar
hepsi ne kadar kalabalık
hepsi rahat şimdi
istedikleri gibi yayılsınlar
ben dolduramıyorum artık
kapımın ardındaki o küçük boşluğu

ayakkabı dolabının
canımı bu kadar yakacağını bilseydim
o dolabı yakardım
sen gittiğinde
otuzaltı numara ayakkabılarınla dolmuş
yazlık babetlerin, parmak arası terliklerin
yürüyüş ayakkabıların, kışlık botların
uzun diye bileklerinin üst tarafını kestiğimiz çizmelerin
kestiğimiz...
o küçük ayakların
giyerken
yine omzuma tutunurdun ya
sakallarım eline değerdi
elin sakallarıma
avucuna alırdın yüzümü
tutup kaldırırdın
öperken dudaklarını
sarılırdın ya
ayakların yerden kesilirdi
kalbim yerinden
o akşam gelmedin
sonraki akşamda
ne çok kızdım o dolaba
çabuk geçti ama
çocukların da suçu yok
anneleri çağırdı
yoksa mutlaka gelirlerdi geri
ya sen neden gelmedin?
kim çağırdı seni...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evden eve nakliyat sektörü içerisinde bulunan ve bütün hizmetlerini de eksikliksuz bir biçimde gerçekleştiren firmamız ile artık nakliyat işlerinizi de en kısa süre zarfı içerisinde başarıyla gerçekleştirmeniz de mümkün olacak. Genelde nakliyat sektörü içerisinde en fazla ihtiyaç duyulan alanlardan biri olmayı da başarmış olan Evden Eve Nakliyat ile bütün gününüzü de daha eğlenceli bir biçimde geçirme imkanına da sahip olacaksınız. Evinizde bulunan bütün eşyalarınız da özel olarak paketlenecektir. Buna göre kaliteli ambalaj sistemi eşyalarınıza uygulanmakta ve güvenilir kanallar vasıtasıyla yüksek performans hacmine sahip olan araç filolarına taşınmaktadır.


Şehirlerarası evden eve nakliyat
Gerek ofisten ofise, gerek işyerinden işyerine taşımacılık hizmetleri verilirken bir yandan da evden eve nakliyat konusu ile ilgili da gerekli bütün hizmetlerde en uygun şekilde verilmeye başlanacaktır. Buna göre aradığınız bütün taşıma hizmetlerini firmamıza müracaat ederek güvenle karşılayabilirsiniz. Üstelik üst düzey hizmetler vasıtasıyla müşterilerin de beklentilerine karşılık verilerek kısa zaman içerisinde de müşteri memnuniyetlerinin ortaya çıkmasına da yardımcı olunmaktadır.

Parça eşya taşıma


Nakliye konusu ile ilgili gerekli bütün hizmetler her an her saniye problemsiz bir biçimde de yerine getirilmektedir. Sizler de Evden Eve Nakliyatkonusu ile ilgili gerekli bütün hizmetlerden de vakit kaybetmeden faydalanmaya başlayabilir ve taşınacak eşyalarınızın orijinalliği bozulmadan bir diğer semte güvenle teslim edilmesini de sağlayabilirsiniz. Üstelik sigortalı taşımacılık hizmetleri de devreye girmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

senin yapacak işlerin vardı
benim sabrım yokken seni beklemek için
yorulurdun çok
uykun gelirdi
benimki deliler gibi kaçarken
giderdin görüşürüz deyip
aklım görüşmede kalırdı
bir milyon tane hayal peydahlardım
yasak sevişmelerden
hepsi ölü doğar
sen uyur
ben sabaha kadar
dört film
iki şiir
bir ayyaş çıkarken...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

beklediği yerde
üzeri toz tutacak kadar uzun süre geçmiş.
o gelecek bir gün diye
gelmeden önce alınır diye o tozlar
kimse ellememiş
alınmamış
uzaktan bakılmış
beklenen gelmedikçe
akıldan çıkarılmış
toz tuttukça
takvim geriye sardıkça
unutur sanmış insan
bir başkasının kollarında
nasıl da çabuk
ihtiyarlarken
toz vazgeçmemiş
kaplamış üzerini
kadın kaç defa sevişmiş
adam kaç defa düşünmüş
akıl yetmemiş
ama yaşamışlar işte
adam köşesinde odanın
kadın uğramamış yanına
kimse tozunu almamış
gelmemiş çünkü
kadının çocuğu büyümüş
adamın tozu
gel zaman git zaman
zaman bu
ne isteyince geri geliyor
ne istemeyince gitmem diyor
kadın mutlu
ikinci oğlu da büyümüş
adamın ikinci kitabı
yaşıtlar
adamın beklediğiyle
kadının oğluyla
kitabın sayfasıyla
yaşıtlar
yeni bir yıl daha diyorlar ya şimdi
sanki mutlu olmaya yetermiş gibi
yeni olması
kadın gelmemiş
izleyecek filmleri
sevişecek geceleri
sabahında uyanıp
alınacak tozuyla evi varmış
iki oğluyla
mutlu mesut
zaten hep mutlu mesut
tekelindeymiş gibi
adama mutsuz tozlarıyla
bir hayat düşmüş
elmaların canı cehenneme
bir elmasını yedik diye cennetinden kovuyorsak tanrı
biz zaten doğuştan kaybetmişiz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...
  • 8 ay sonra...

bir hayalimiz vardı
ve ben buna tutunmayı bile beceremiyorum
geceden geceye geliyorum koynuna
gündüz kabus gibi
geçsin dediklerinden bir an önce
hava kararır
yağmur yağıyorsa üstelik
pencereler kapalı
tek kişilik odada
yaşamak nasıl da zordur
bazen uyanmak istemezsin
bazen konuşmak
söylemediklerin birikir içinde
duymak isteyenin acısı
yankılanır kayalıklarında
her şey geçer
her şeye alışabilir de insan
özlemek nasıl ağır
susmak erteler belki
gitmeyeceğine güvenirken
nereye kadar?
tek başına bırakırken seni
içindeki savaşında
sarılmak istediğin adam nerede?
uyuyordur şimdi
aklına gelirse
sarılır sana
gelmezse
sevişmek isteyecek nasıl olsa
gece olunca...

bir hayalimiz vardı
ben buna tutunmayı bile beceremedim
bitmeyecek sandığım ne varsa
harcarken
farkına bile varamazken
nasıl bir özgüven bu
öpüyorum dediğimde
girecek ya koynuma
ama içini kanata kanata
ama seviyor ya
gitmeyeyim diye
başka bir kadının kollarına
ısıracak dudaklarını
sevişirken
istemiyorum demek yerine...

bir hayalimiz vardı
gittiğin yere gelecektim
uyanacaktık birlikte
bir kahvaltı
belki akşam üzeri
birlikte yürümek sokaklarında
ve uyumak
nasıl güzel
yüzüm boynunda
kokun
...
ne kadar olabilirdi ki zaten böyle

ben
o hayale tutunmayı bile
beceremezken...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kapının kapatıldığını duymuş en son
gözleri kapalı
bilinci kaybolurken karanlığın içinde
sabah
hatırlamış üşümeyi
yatağın diğer yarısına
kolunu uzattığında
üzerindeki örtünün inceliği
sabah
sokulduğu kollarının arasına
nerede şimdi?
nasıl da kırılmış kırmam dediği
alıp başını gitmiş
nasıl da haklı
uyanmak tek başına
akıllandırmıyor mu beni?
çıplak ayaklarımla basıyorum soğuk zemine
soğuk, senin içinde olmadığın odalar
soğuk
üzerime alıp sarıldığım battaniye
bir sigara daha yakıyorum
titreyen parmaklarımla
bir masala dönüşüyor hissettiklerim
uzaklaşırken gerçeklikten
beklemek
ne kadar ağırmış
yoruldum daha şimdiden
gelirsen diye
umutlarımı hayatta tutuyorum
mesela anahtarı bırakmıyorum kapının üzerinde
geldiğinde kapıda kalma diye
mesela iki kişilik kahve pişiriyorum
kahvaltı tabağı koyuyorum masanın diğer tarafına
senin de sevdiğin bir filmi açıyorum
tek başıma izlesemde
ve iki yastık koyuyorum yatağımın başına
yalnız uyumaktan korkuyorum
bunu zaten biliyorsun
ayak seslerin yaklaşıyor
sanki hissetmiş gibi
aralıyorsun kapıyı
usulca
bıraktığın yerde buluyorsun beni
nereye gidecektim ki...
başını hafifçe eğip

kapatıyorsun gözlerini
aralarken dudaklarını
dudaklarımı
özledin mi?
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

saatli bombalar yerleştirilmiş içime
imha ekiplerinin beceriksizliği
çevreyi güvenceye almış
benden başkasına zarar gelmesin diye
elleri titremiş midir?
keserken mavi kabloyu
kırmızı yerine
en sevdiği renk miydi?
o gün şanslı mıydı yükseleni?
köşesinde bir gazetenin
söylediği gibi
bu defa aşkta mı kazanacaktı?
kaybederken beni...

saatli bombalar yerleştirilmiş yollarıma
zamanı beklenmedik anlara kurulu
tehlike geçti derken
patlayanlardan
sevdiğini sanarken
çoktan değişenlerden...
çatışmaya girerken kendi içimde
yenmeye çalıştığım kim?
kazanacağim belki
kime rağmen?

saatli bombalar yerleştirilmiş
gecenin körüne kurulu
uyusan olmuyor
yapmak istediklerin
iğrendiriyor kendini
lanet ediyorsun kendine
aşağılık varlığın için
uzun zamandır armağan da edilmemiş

başka birine...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
  • Admin
Tarih 06.04.2020 at 16:22 , Johnydoe dedi:

saatli bombalar yerleştirilmiş
gecenin körüne kurulu
uyusan olmuyor
yapmak istediklerin
iğrendiriyor kendini
lanet ediyorsun kendine
aşağılık varlığın için
uzun zamandır armağan da edilmemiş

başka birine...

 

Bu paragraf çok güzel... :) 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ince asma yapraklarına sarılmış
sarma kadar mutlu edemedim seni
heybesinde kelime kalmamış
gezgin ozanlar gibi
tekrardan sıkılmış kendini
susmak düşmeye başlayınca gökten
elmalar yerine
ne dinleyeni kalmış
ne merak edeni
yaşadıklarını toplasan
ince asma yapraklarına sarılmış
sarma kadar
ela avuca gelmemiş
ne tadı damağında kalır söylesem
ne acısı
oturur içine
öyle yavan
tuz bassan neye yarar
tam da kalkıp gidecekken
dile gelir ozan
ince asma yapraklarına sarılmış
sarma kadar
mutlu edemedim seni...
yine ıskalanmış zaman
etkisini yitirirken
üzerindeki büyü
ne hayaller kalmış geriye
yaşamak özlemiyle kurulan
üzerinden geçerken
gerçekler
kimi kandırıyorduk biz?
artık kanmıyorlar...
kimi inandırıyorduk?
şimdi
ince asma yapraklarına sarılan
sarmayla
mutlu oluyorlar...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

buz tuttu demir kilise
sahiline vurdu en soğuk dalgası denizinin
bir otobüs durağında üşümüş elleri
beklerken
bir arka sokağında yürürken
avucunda ısıtmıştı oysa
oturmuş kaldırımın kenarına
nasıl da mutlu
çekilen fotoğraflarda
yorulmamış çıkarken
galata kulesinin merdivenlerini
manzarasını bile hatırlamıyor şimdi
güzelliğinden başka
nasıl da gülümsüyordun
gözlerimin içine bakarken
akşam olup battığında güneş
nasıl yorgun
sarıldığında bana
kokun
alırdı yorgunluğumu
ve yarın canlanırdı aklımın köşelerinde
geleceksin yanıma
nasıl heyecanlı
göstereceğim seni arkadaşlarıma
gözüm kapıda beklerken
buz tutmuş demir kilise
üşümüş ellerim beklerken
otobüs durağında
şimdi anımsarken
günah çıkarıyor gibiyim
taksimdeki büyük kilisenin sıralarında
otururken
çıksak oradan
yanımda yürürken
tamamlanıyordu hayatımın eksiği ne varsa
sen giderken
bu kadar yorulacağımı tahmin edemezken
sonra
çok zaman geçti
senin tahammülünü götürdü
benim sabrımı
ben sustukça
sen konuşmayı bıraktın
anlatmadıklarını taşımak zor geldi sonra
ben boşlukları doldurdum
ne sen aynı kaldın
ne ben tanıdığın
zaman geçti
çok vazgeçtim yaşamaktan
uyanmam sandım her gece uzandığımda
uyandım
ne yapsam gitmezsin sandım
buz tuttu demir kilise
beklerken otobüs durağında
ellerim ısınmadı bir türlü
oysa daha dün gibiydi
arka sokağında
avuçlarının arasında ellerim.
şimdi yalnız uyuyor
yine de uyanıyorum ya

yaşanıyormuş demek ki
umutsuz da...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kanımdaki oksijen seviyesi düştükçe
biraz daha yaklaşıyorum
dönen başım değil
karıncalanan ellerim ayaklarım
yetmiyor içime çektiğim nefes
daha derine
bir yolculuk başlıyor
uyuyorsun şimdi
duyamadıkların ağır geliyor sana
söylesem de dayanamazsın
öyle işte
uyumak nasıl konforlu
uyanmak bir sahil kasabasında
kapıdan çıksan değecek ayakların
sıcak sahilin kumlarına
özlemek
yerine konabilir mi sevilmemelerin...
kıyılarımda seyredip duruyorsun
ne yanaşabiliyorsun kırılmayı göze alıp
ne uzaklaşıyor
kıracaksın diye
nasıl da üzgünsün uyandığında
yanımda olmamak değil bu
yanında olmadığımda
ne kadar canım yandığını bilmek
başımın çaresine bakarım ben
geç uyurum belki
belki uyumam
sabahın zamanı ıskalar
akşam üzerime çöker
kimisi evine gider
kimisi yeni kurulmuş içki masasına
meyler karışacak birazdan kanlarına
bu şehrin sokaklarına
seninle yürümek bırakılmış
yalnızlığıma şerh konulmuş
şahidim var artık
inandıramazsınız beni
yalnız öleceğime
ardımdan
ağıtlar yakılmayacağı
yalanına...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
zaman ağır
ihtiyorlarken üstelik
ne çok hayat sığmış
şimdi düşününce
neresinden dönmüşüm hayatın
neresinden dönememiş
aynı çıkmazlarda
aynı kayboluşlarla
derin bir iç çekip
eyvallah etmişim
otel odalarına sığmış hayallerim
penceresinden başımı uzatıp
derin bir nefes alamamışım
uyanmışım oysa
izleri kalmış sırtımda
önceki gecenin
kimi kandırıyorum
kandığım kim?
geöecek bunlar
diye
avuttuğum kim
çığlığım içimde yankılanıyor
sustuğum zaman
yolunda her şey süsü veriliyor sessizliğime
konuşsam
felsefi yaklaşımlarım
mastürbasyonlarımla etkisiz hale geliyor
kandırdığım kim?
bana katlanacak kadar
yanımda kalan kim?
sen misin?
şimdi kim yok diye yazıyorum?
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

yanında uyanacağım başka bir sabah daha olmayacak
hatırlayıp ne güzeldi diyeceğimiz
bu yüzden
bıraktım hayal kurmayı
sonra konuşmayı
aramalar kesildi
mesajlar tekdüze
iyi olduğumuzu bilmek bile
yeterdi
yettirdik
heyecanla anlattıklarımız bitti önce
yoksa heyecanımız mı?
susmak kolaydı
basmakalıp cümlelerin ardına saklanıp
zaman kazanma çabalarımız
sahi en son ne zaman konuştuk biz?
zamanın yetmediği
kelimelerin sığmadığı
içimize sığmayan heyecanı
hangi ara kaybettik?
koca bir boşluk
düşmeye başlayınca
tutunmak bile gelmiyor insanın içinden
kimi kandırıyoruzu soruyoruz kendimize
uyanınca yanında olmasını istediğini
uyanınca aramıyorsan
kalkıp tek kişilik odanda pencere açıp
gece boyu içtiğin sigaranın kokusu çıksın diye
onu düşünürken
gün boyu oyalanmak için
yeniden izliyorsan
yıllar önce izlediğin filmleri
onu aramak yerine
arasan ne diyeceksin ki zaten...
yanında uyanacağın başka bir sabah daha olmayacak
hatırlayıp
ne güzeldi diyebileceğin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

sana sarılmayı özledim
uyanınca ansızın
sabah olmuş
çarparken pencereler rüzgardan
fırtına mı kopmuş?
uçuşan perdeler odanın içinde
nasıl da yorgunum
önceki geceden kalma
doymamış kanım alkole
ne ayık
ne sarhoşum bir güne daha başlayacak kadar
dört metrekare yaşam alanımda
yarım kişinin sığacağı bir odaya
sığdırdım kendimi
aklımı daha azına
bir mum daha tükenip eritmiş kendini
ahşap içki masasında
gecenin dördüydü son hatırladığım
bıraktım kendimi
sabah bulmak umuduyla
bir fahişenin kollarına
ağzımın kuruluğu
geçmeyecek sanki
içsem mezopatamyanın
bütün nehirlerini
yine de mutluyum lan aptalca
bir gün daha yaşamaktan
bilirsin çok olmaz bu
her gece uyurum da
uyanmak sığmaz aklıma
işte böyle bir sabahtı
saçma sapan gülümserken uyandırdım kendimi
yokluğun cehenneme gidebilir dediğim
keşke olsan yanımda
umuduna yatırdım son bahsimi
yazarken
sana sarılmayı çok özledim
iletildi mesajım
ben de özledim...
geldi mesajın.
soğudu hava
yeniden uyusam
kesildi rüzgar
durdu zaman
uyanmak için iyi bir gün değil
dedi içimdeki ses
yeniden uyumak için çok mu geç?
diye sordum...
ayılmıştım artık
soğudu hava
buz tuttu saçma sapan gülümsemelerim
dudaklarımda
hazırlıksız yakalanmıştım
sarılmak istediğim
başka birinin kollarında
yazmıştı
ben de...
hangisi daha çok canımı yaktı
hala bilmiyorum
başkasının kollarında olması mı?
yoksa ben üzülmeyeyim diye acıyıp
ben de... yazması mı?

size hiç oldu mu?
çok özlediğiniz, sarılmak istediğiniz biri
başkasının kollarından
özledim
yazdı mı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.