Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KARİDESLERLE BAŞIM DERTTE


Radya

Önerilen İletiler

Her pazar sabahı eşim balık mezatına gider ve oradan balıkçıların yeni getirdiği balıklardan taze taze alır...Birkaç kere bende gittim balık mezatına,seyretmesi hoş hoşuma gitmişti her seferinde...Mezata genellikle restoran sahipleri gelir ama herkese de açıktır...Balıkçılara göre çok daha hesaplıdır ve tazeliğindende hiç şüphe duymazınız...

 

Neyse bu sabah elinde bir poşet dolusu karidesle geldi eşim mezattan...

 

-"Bu kez karides aldım" dedi

 

-"Peki"dedim "karides güveç yaparız"

 

ama poşetin içine baktım bir de ne göreyim!hepsi kımıl kımıl oynuyor!

 

Şimdi durmadan başlarına gidip bakıyorum bir ümit ama hala bir değişiklik yok...:( Ben onları böyle canlı canlı hayatta kaynatamam...:crying:

 

Salyangozları duymuştum pişerlerken çığlık atıyorlar diye ya bunlarda çığlık atarsa...ay yok asla yapamam...:crying:

 

eşim içerde bıdır bıdır söyleniyor "utanmasan akvaryuma koyacaksın" diye...evetttt koysam yaşarlarmı ki...:P

 

Ben şimdi ne kadar daha bekleyeceğim bu hayvancıklar hakkın rahmetine kendiliklerinden kavuşsun diye acaba...Sizin bildiğiniz daha acısız bir yöntem var mı? :crying:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her pazar sabahı eşim balık mezatına gider ve oradan balıkçıların yeni getirdiği balıklardan taze taze alır...Birkaç kere bende gittim balık mezatına,seyretmesi hoş hoşuma gitmişti her seferinde...Mezata genellikle restoran sahipleri gelir ama herkese de açıktır...Balıkçılara göre çok daha hesaplıdır ve tazeliğindende hiç şüphe duymazınız...

 

Neyse bu sabah elinde bir poşet dolusu karidesle geldi eşim mezattan...

 

-"Bu kez karides aldım" dedi

 

-"Peki"dedim "karides güveç yaparız"

 

ama poşetin içine baktım bir de ne göreyim!hepsi kımıl kımıl oynuyor!

 

Şimdi durmadan başlarına gidip bakıyorum bir ümit ama hala bir değişiklik yok...:( Ben onları böyle canlı canlı hayatta kaynatamam...:crying:

 

Salyangozları duymuştum pişerlerken çığlık atıyorlar diye ya bunlarda çığlık atarsa...ay yok asla yapamam...:crying:

 

eşim içerde bıdır bıdır söyleniyor "utanmasan akvaryuma koyacaksın" diye...evetttt koysam yaşarlarmı ki...:P

 

Ben şimdi ne kadar daha bekleyeceğim bu hayvancıklar hakkın rahmetine kendiliklerinden kavuşsun diye acaba...Sizin bildiğiniz daha acısız bir yöntem var mı? :crying:

vaahh vahhh :(

 

yemeeekıızzz yazık onlaraaa

 

ya da direktt eşe teslim edicen o yapacak :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

vaahh vahhh :(

 

yemeeekıızzz yazık onlaraaa

 

ya da direktt eşe teslim edicen o yapacak :)

 

Olmaz ona teslim edemem o çok cani...:angry:

 

Bana biraz önce onları dondurucuya koymayı teklif etti..Yarım saatte donarlarmış,donarak ölürlerse aci hissetmezlermiş...:crying:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Bir keresinde yabanci bir ulkede bir cin lokantasina gitmistik. Monu'de ilgimi ceken bir balik gordum. Garsona baligin pisirilme seklini sordum. Bana karsidaki akvaryumu goruyormusunuz, dedi. Oradan baligi alip kaynar suyun icine atiyoruz dedi. Canli! Hayir dedim ben bunu yiyemem. Cani acir dedim. Adam guldu, siz bilirsiniz dedi. Sizi cok iyi anliyorum. Tavsiyem birdahaki sefere esiniz karidesi marketten alsin, hem pisirilmesi daha kolay.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir keresinde yabanci bir ulkede bir cin lokantasina gitmistik. Monu'de ilgimi ceken bir balik gordum. Garsona baligin pisirilme seklini sordum. Bana karsidaki akvaryumu goruyormusunuz, dedi. Oradan baligi alip kaynar suyun icine atiyoruz dedi. Canli! Hayir dedim ben bunu yiyemem. Cani acir dedim. Adam guldu, siz bilirsiniz dedi. Sizi cok iyi anliyorum. Tavsiyem birdahaki sefere esiniz karidesi marketten alsin, hem pisirilmesi daha kolay.

 

Güldü demek...:huh: onu atayım ben bakim kaynar suya napacak...:devil:

 

Benim karidesler derin dondurucuda...Ve orada ölüme terkedikleri için yemin ettim pişirmicem asla diye...:catikkas:

 

Bir daha da karides yiyebileceğimi sanmıyorum...:(

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Istakozun Feryadı

 

Cahit Akyol yazısında, ıstakoz kültüründen ve ıstakoz pişirme tekniklerinden bahsetmiş. Yazıyı internetten bulup okuyunca tüylerim diken diken oldu. İnsan türünün ıstakoz yediğini biliyorum, nasıl ve ne kadar fena bir şekilde pişirildiğinden de haberim var. Bütün bunlar hakkında fikir sahibi olmam ise yazıya ve “aman lezzeti kaçmasın” odaklı pişirme usulüne tepki duymamı engellemedi. Söz konusu yazıda iki tane pişirme yöntemi tarif ediliyor. Masallardaki kırk satır mı kırk katır mı sorusundan farksız; ölümlerden ölüm beğen diyorsunuz. İlk tarif ıstakoz haşlama. Istakozu canlı olarak kaynar suya atmadan önce, tencerede hayvanın debelenmesini önlemek için “kuyruk kısmının aynı boyda bir sopayla iki yandan bağlanması” tavsiye ediliyor. İkinci tarif ise ıstakoz ızgara tarifi: “en makbul ıstakoz ızgara, ıstakozun canlı canlı ızgara edildiği türdür. Izgara için önce ıstakozun bacaklarının kopartılması gerekir. Ardından kıskaçlarının kenarlarından kabuğu bıçakla derince çizilir ve bıçağın tersiyle vurularak kırılır.” Çoğumuzun bildiği ya da duymuş olduğu üzere ıstakoz kaynar su dolu tencereye atıldığında çığlık atar, Sema hanım bunun da çaresini iki şekilde bulmuş. Bu çığlığı içi kaldıramayanlar ama ıstakoz yemek için bir yandan da can atanlar için ıstakoz haşlanmış olarak satılıyor. İkinci yol ise hayvan fazla çığlık atmasın diye ilk önce baş bölümü kaynar suya sokuluyor ve böylece ıstakoz daha çabuk ölüyor. Istakoz severimizin de kulak zevki bozulmamış oluyor. Ben üçüncü bir yol daha önereceğim ıstakoz haşlayacak kişi tencerenin başına sonuna kadar sesi açılmış bir i-pod ile gidebilir. Bu konuyu et yemek,yememek gibi bir tartışma içinde götürmeyeceğim. Şahsi tercihim hiçbir şekilde hayvansal ürün tüketmemektir. Fakat bu seçim yazının dışında tutulacaktır. Bir canlı bu kadar işkence içinde öldürülüyor, bir eziyete maruz kalıyorsa, vejetaryenlik konu bile edilemez, ilk elde bahis konusu edilmesi gereken eti yenmek üzere öldürülen canlının hiç değilse acı çekmeden öldürülmesidir. Et yemek insan türünün kolay kolay tartışamadığı, yeri gelince bahaneler bulduğu bir alışkanlık, zevk; bundan da önemlisi derin, kemikleşmiş bir kültür unsurudur. Çoğu kişi et yerken, yemekte olduğu bir dilim biftek ile o etin kaynağı arasında bir bağlantı kurmaz kafasında. Yenilen şey kesilmiş, temizlenmiş, paketlenmiş bir üründür. Formu ise bir dikdörtgene ya da garip bir şekile indirgenmiştir. Kimse fırında pişmiş kuzu kol yerken kuzuyu, o kuzunun koştuğunu ve koşarken de bacaklarını kullandığının bilincinde değildir. Kuzu bir yanda, kol bacak bir yanda, tabakta duransa öbür yandadır. Carol Adams bu yabancılaşma sürecini “kayıp gönderge” olarak nitelendiriyor. Sexual Politics of Meat’te “kayıp gönderge” kavramını ortaya attım: et yeme sürecinde hayvanlar öldürüldükleri için görünmez hale getiriliyorlar - insanlar gerçekte ölü bir domuzu ya da ineği, kesilip parçalanmış bir kuzuyu yemekte olduklarının hatırlatılmasından hoşlanmıyorlar. O zaman kayıp gönderge yüzergezer bir şey haline geliyor....... Bu şiddet genelde üç unsuru içeriyor: bir varlığın nefes alıp veren, acı çeken bir canlı olarak değil de bir nesne olarak görülmesini sağlayan nesneleştirme; bir varlığın bütünlüğünü ortadan kaldıran parçalama ya da kesip biçme; son olarak da tüketme.” Böylelikle “tüketilen nesne bir geçmişe, bir tarihe , bir hayat öyküsüne,bireyselliğe sahip bir varlık olarak algılanmadığı için “kötü muamele etme hakkını” doğuran bir yapı söz konusu” hale gelir. Bu sürece kullanılan dil de aracılık eder. Etin sözlükteki ilk anlamı “insanlarda, hayvanlarda kas ve yağdan oluşan tabaka” olarak tanımlanır , ikinci anlam ise gıda olarak tükettiğimiz eti tanımlar: “kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi.” İlk tanımdan ikinci tanıma kadar kat edilen yol ve eksiltilen asıl mefhum kayıp göndergeye işaret eder. Esas konuya, ıstakozlara dönecek olursak , burada bu yabancılaşma süreci bile yoktur. Istakoz ıstakozdur. Ortada ise sadece lezzetli olması amacıyla bir hayvana yapılan işkence vardır. Yazıyı yazmaktaki maksadımı hatırlatmakta yarar görüyorum, amacım ıstakozun yenmesini tartışmak değil, bahsi geçen tariflerdeki usüldür. Istakoz biyolojik sınıflandırma açısından kabuklular (crustacea) familyasından, eklembacaklılar (arthropoda) filumundan omurgasız bir hayvandır. Daha da detaya inilecek olursa karides, yengeç gibi onayaklılar (decapoda) takımına aittir. Diğer hayvanlarda olduğu gibi, bu canlılarda türüne göre gelişmiş veya ilkel bir sinir sistemi mevcuttur. “Üstün yapılı kabuklularda sinir sistemi çok daha karmaşıktır. Bu karmaşıklık özellikle beyin gangliyonunun yapısında, ek sinir merkezlerinde ve vücuda dağılan sinirlerde ortaya çıkar.” Mesele burada ortaya çıkıyor, ıstakozlarda öyle ya da böyle bir sinir sistemi vardır ve var olan sinir sistemleri aracılığıyla acı çekebilirler. Hayvanların düşünüp düşünmedikleri, ne kadar bilinçli oldukları; onların acı çekme kapasitelerinin olmasından ve hissediyor olmalarından farklıdır. Bir canlı hususunda ona yakınlık duymamızı sağlayacak ve bir canlıya karşı bizi kötü muamele uygulamaktan alıkoyacak olan kavram onların düşünme kapasitelerinin ve bilinçlerinin olup olmadığı değil; acı, öfke, haz gibi hisleri yaşıyor, duygusal anlamda kendilerini bir şekilde dışa vuruyor olmalarıdır. Bu tepkiler ise insanın alışık olduğu tepkilerden çok farklı olabilir ve hayvandan hayvana da değişir. “Şimdiye kadar en kuşkucu okuru bile iki konuda ikna ettiğimi umuyorum. Birincisi çeşitli hayvanların davranışları bize gösteriyor ki onların dünyayı algılayışlarının insanlar gibi çok yönlü değil de basit ve kaba olduğunu ileri süremeyiz. İkincisi hayvanlar öğrenme ve şartlara uyum yeteneği bulunmayan, önceden programlanmış içgüdüleri “körükörüne” izlemekten başka şey yapmayan organizmalar değildir. Tersine gördüğümüz örnekler, en ummadığımız hayvanların bile dünyayı algılayışları, yapabildikleri ince ayrımlar,kendi kendilerine ve birbirlerinden öğrenme yeteneği dikkate alındığında ne kadar “bize benzeyeceklerini” göstermektedir. Belki de öteki hayvanların “bize benzerliğinin” çok uzaktan olduğunu düşünerek kendi aklımızın üstünlüğü konusunda ısrarlı olabiliriz. Ancak türün başka üyelerini birey olarak tanımakta, geleceğe ilişkin fırsatları değerlendirmede ya da kendimiz için neyin kötü olduğunu tahmin edebilmede insanların rakipsiz olmadığı da açıktır.” Bir kişi et yemeyi savunuyor veya red ediyor olsun, ortada ıstakozların hayvan olduğu ve canlı haşlama, ızgara öncesi bacaklarının kopartılması, kabuklarının kırılması esnasında acı çekiyor oldukları gerçeği vardır. Istakozlara yapılmakta olan bu eziyet Hayvan Hakları Yasası’nın ikinci bölümünde Hayvanlara Müdahaleler (Cerrahi Müdahaleler) kısmı ve dördüncü bölümünde Hayvanların Kesimi, Öldürülmesi ve Yasaklar kısmı ile bağlantılandırılabilir. Buna göre, “hayvanların yaşadıkları sürece, tıbbi amaçlar dışında organ veya dokularının tümü ya da bir bölümü çıkarılamaz veya tahrip edilemez” , ayrıca hayvan kesim usulleri ve yasaklarına göre de “hayvanların kesilmesi; dini kuralların gerektirdiği özel koşullar dikkate alınarak hayvanı korkutmadan, ürkütmeden, en az acı verecek şekilde, hijyenik kurallara uyularak ve usulüne uygun olarak bir anda yapılır” ; “hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, acımasız ve zalimce işlem yapmak, dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak,......, hayvanların kesin olarak öldüğü anlaşılmadan, vücutlarına müdahalelerde bulunmak” yasaktır. Birçok kişi için, ıstakoz denilen bir hayvan için bu kadar “kıyamet koparmak” anlamsız ve gülünç gelebilir. Ne var ki bu çaba çok da gereksiz ve boş değil, 2004 yılının temmuz ayında İtalya’nın Reggio Emilia adlı ünlü ve bayındır kentinde ıstakozun canlı canlı haşlanması kanunen “gereksiz işkence” olarak tanımlanıp, bir talimatname ile yasaklanmıştır . İnsanoğlunun kendine sorması gereken sorular biraz değişmeli; insanın neye ve ne yapmaya hakkı olduğu sorusu, artık biraz da neye ve ne yapmaya hakkının olmadığı gibi bir biçime dönüşmelidir. Bu tarz bir düşünme insanı daha az mutlu, daha fakir yapmayacak, tam tersine doymak bilmezliği ,umursamazlığı ,delice bir tüketim hastalığını; basit bir çıkar oyunu haline gelmiş olan, akıl adı verilen düz mantıkçılığı sorgulatacaktır. “Zavallı ıstakozu eğri büğrü kolları, beşer onar ayaklarıyla nasıl kavradıysak, gürültü patırtı içinde, büyük bir leğene atmış, leğeni de suyla doldurmuştuk. Istakoz orada haşlanmayı bekliyordu........ Istakozumuz leğenden çıkmış, yampiri yampiri yürüyerek mutfağa doğru geliyor! Annemin bütün isyanına, tutamadığı gözyaşalarına rağmen ıstakoz sonunda yakalanıp kaynar suya atılacak, herhalde bir yarım saat pişirilecekti. Evimizin tek ıstakozu kederli bir törenle hazırlanacaktı. Kemikleri kırılacak, lop etleri ayrılacak,bacakları ayrıca saklanacak ve ıstakoz kayık tabakta boy gösterecekti........ Sonra bir gece annem uyandı,koridorsa ıstakoz yürüyor diye tutturdu. Rüya görmüş......” Son olarak anısını bizimle paylaşan Selim İleri’ye ıstakozlar adına teşekkür etmeyi kendime bir borç biliyorum,çünkü bu yazı bana ilk defa bir ıstakozu hissetmemi sağladı.

 

birikimdergisi.com

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bugun bende karides yedim limon mayonaisli fevkaledenin fevkiydi :D

 

:huh::getlost::fear: bi daha yerken bunları bi düşün istersen....:(

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:huh::getlost::fear: bi daha yerken bunları bi düşün istersen....:(

 

Egerki yazdiklarni dusunecek olsak ac kaliriz bu birincisi bir digeri ise biz onlara biz sizi artik yemekten vazgectik bu gune kadar hep biz sizi yiyorduk bundan sonra siz bizi yiyebilirsiniz afiyet olsun :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Egerki yazdiklarni dusunecek olsak ac kaliriz bu birincisi bir digeri ise biz onlara biz sizi artik yemekten vazgectik bu gune kadar hep biz sizi yiyorduk bundan sonra siz bizi yiyebilirsiniz afiyet olsun :)

 

Aç mı kalırsın...:) Mondieu Mondieuuuu karides yemezsen açmı kalacaksın yapmaa...:unsure:

 

Ben vejeteryan değilim ama bu olay benim bakış açımı çok değiştirdi o günden beri...biz o karidesleri yemedik diye ölmedik,ama onlar biz sırf karides yemek istedik diye öldüler,böyle düşündüğümde çok vahşi buldum kendimi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Olala Mondieuu

Ben sirf karidesler icin degil tum canlilar icin balik, tavuk, buyuk bas kucuk bas.. bunlarin basi kelmi :D

 

Hindiyi yazmamışsın onun ki kel...

 

Kabaramazsın kel fatmaaa deniyor ya....:D

 

Onlarda onlarda tabi de burada asıl parmak basmak istediğim yanlızca damak tadımızı tatmin için katlettiğimiz hayvanlar...

 

Kel fatma deyince aklıma geldi şimdi,yılbaşı geliyor bak,sırf yılbaşı yemeği için gidecek hindileri düşündümde...:(

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yilbasini hindileri koruma gunu ilan ediyoruz. O gun her kesilen hindi basina 100 tl para cezasi uygulanacak. Herkes eline alsin bir pankart

Hindilere ozgurluk.. Insanlar hindiler, kardestir hindileri kesenler kallestir.. Hindilere esitlik ..:) benden bir kac oneri

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Güldü demek...:huh: onu atayım ben bakim kaynar suya napacak...:devil:

 

Benim karidesler derin dondurucuda...Ve orada ölüme terkedikleri için yemin ettim pişirmicem asla diye...:catikkas:

 

Bir daha da karides yiyebileceğimi sanmıyorum...:(

 

Bugun markete gitmistik. Balik reyonunda geziyordum. Suyun icinde midye gordum. Midye delisiyimdirde cok severim. Ama birsey dikkatimi cekti. Uzerinde canli yaziyordu. Emin olmak icin kadina sordum canlilar mi diye. O da tabiyki, dedi. Esime ben bunlari kaynar suya atamam dedim :) Esimde dert etme yolda olurler. Ama ya icinde bir tanesi bile canli kalirsa. Sonunda dondurulmus aldim :)

Sizede tavsiye ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yilbasini hindileri koruma gunu ilan ediyoruz. O gun her kesilen hindi basina 100 tl para cezasi uygulanacak. Herkes eline alsin bir pankart

Hindilere ozgurluk.. Insanlar hindiler, kardestir hindileri kesenler kallestir.. Hindilere esitlik ..:) benden bir kac oneri

 

Ok! tu dois faire la mm chose pr les mouton :))

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Istakozun Feryadı

 

Cahit Akyol yazısında, ıstakoz kültüründen ve ıstakoz pişirme tekniklerinden bahsetmiş. Yazıyı internetten bulup okuyunca tüylerim diken diken oldu.

 

.

.

.

.

 

Sonra bir gece annem uyandı,koridorsa ıstakoz yürüyor diye tutturdu. Rüya görmüş......” Son olarak anısını bizimle paylaşan Selim İleri’ye ıstakozlar adına teşekkür etmeyi kendime bir borç biliyorum,çünkü bu yazı bana ilk defa bir ıstakozu hissetmemi sağladı.

 

birikimdergisi.com

 

 

Daha okurken tüylerim diken diken oldu, resmen iskence uygulaniyor :( birde hic üsenmeden islemden geciriyorlar canli canli hayvanciklar ciglik atmasin diye

Damak tadi icin aci cekmelerine dayanamam sahsen.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ay neler diyosunuz siz ikiniz merak ediyorum...:unsure::D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 ay sonra...
  • 4 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.