Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kıbrıs Harekâtı


_asi_

Önerilen İletiler

Kıbrıs Harekâtı

 

Kıbrıs Harekâtı (TSK kod adı: Atilla Harekâtı, Türkiye'de Kıbrıs Barış Harekâtı olarak da bilinir), 20 Temmuz 1974'te Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs'ta başlattığı askerî harekât.

 

Türkiye Cumhuriyeti harekâtın Zürih ve Londra Antlaşması'nın IV. maddesine istinaden gerçekleştirildiğini savunmaktadır.Fakat Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi bu harekâtı işgal olarak değerlendirmektedir.

 

20 Temmuz 1974 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararında "Uluslararası güvenlik ve barış için ciddi tehlikeye yol açan ve bölge üzerinde olağanüstü infiale müsait bir ortam yarattığından Birleşmiş Milletler ciddi bir endişe duymaktadır...Tüm devletlerin Kıbrıs Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğüne saygı duyması gerekir...Yabancı askeri müdahaleye derhal son verilmelidir." diyerek harekata karşı olduğunu belirtti ve ateşkese çağırdı.Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 11 Mayıs 1984 tarihindeki 550 sayılı kararında ise durumu "işgal" olarak niteledi

 

Avrupa Konseyi Parlamentler Meclisi'nin 29 Temmuz 1974 tarihli 573 sayılı kararı ve Atina'daki Temyiz Mahkemesi'nin 21 Mart 1979 tarihli kararı, Türk müdahalesinin yasal olduğunu vurgulamıştır. Ancak uluslararası kuruluşları ve kararlarının çoğu, "yasadışı istila" olarak tanımlamaktadır.

 

Sarayonu_Lefkosa.JPG

Sarayönü meydanına giren TSK'ya ait M-47 Tank

 

 

Tarihçe

 

Zürih ve Londra Antlaşması

 

Zürih ve Londra Antlaşması, 11 Şubat 1959 tarihinde İngiltere, Türkiye, Yunanistan devletleri Kıbrıs'taki Rum ve Türk toplumları arasında imzalanan, bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs halklarının durumunu belirleyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasını onaylayan antlaşmadır. Rum tarafını Başpiskopos Makarios, Türk tarafını ise Fazıl Küçük temsil etmekte idi.

 

Bunu takip eden 19 Şubat 1959 tarihli Londra Antlaşması ile Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsız bir devlet olarak 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulması sağlanmış oldu.

 

Yürütme ve Yasama

 

Bu Antlaşma uyarınca kurulacak olan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Anayasasının adadaki her iki toplumunda haklarını koruyacak şekilde hazırlanması kabul ediliyordu. Antlaşma uyarınca kabul edilen bazı önemli şartlar şunlardır;

 

Birinci madde uyarınca adada Cumhurbaşkanlığı sistemi kurulacağı öngörülüyordu, ancak Rum Cumhurbaşkanı Rum Toplumu tarafından, Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısı ise Türk Toplumu tarafından seçilecekti.

 

Beşinci madde uyarınca ise Bakanlar Konseyi 7 Rum ve 3 Türk olmak üzere 10 bakandan oluşacaktı ve toplumların tek taraflı kararlar çıkarmalarına engel olunması amacı ile gerek Temsilciler Meclisi tarafından çıkarılacak yasalar gerekse bakanlar Kurulu kararları Rum Cumhurbaşkanı veya Türk Cumhurbaşkanı yardımcısı tarafından veto edilebilecekti.

 

Altıncı madde uyarınca Yüksek Anayasa Mahkemesi bir Rum, bir Türk ve bir tarafsız yargıçtan oluşacaktı.

 

Onuncu madde ise her iki toplum için ayrı Cemaat Meclisleri kurulmasını şart koşuyordu. Bu meclisler dini, eğitim, kültürel ve öğretim gibi konular yanında vergilendirme hakkına da sahip olacaktı.

 

Onbirinci madde gereğince kamu çalışanlarının %70'i Rum %30'u Türk toplumundan olacaktı.

 

Onyedinci madde uyarınca toplumların ayrı mahkemeleri olacak, davalı ve davacı ayrı toplumlardan ise karma mahkemeler kurulacaktı.

 

Yirminci madde ise kurulacak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin beş büyük şehrinde Rum ve Türk toplumları için ayrı ayrı belediyeler kurulmasını gerektiriyordu.

 

Zürih görüşmelerinde Yunanistan, Türkiye ve İngiltere arasında yapılan görüşmeler sonunda üzerinde uzlaşılan ve Londra'da bütün taraflarca onaylanan Antlaşma maddeleri ile kurulacak Kıbrıs Cumhuriyetinde Toplumların birbiri üzerinde baskı kurmasının engellenmesi ve adayı uzlaşma içinde yönetmeleri için öngörülen konfederal yapının temelleri oluşturulmaya çalışılmıştır.

 

15 Temmuz 1974 Darbesi

 

15 Temmuz 1974 Darbesi veya 1974'te Kıbrıs'ta askerî ihtilâl veya Kıbrıs'ta Yunan Darbesi, 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan'daki askeri cunta desteği ile Kıbrıs'ta enosis'e yönelik milliyetçi Rumların III. Makarios'u devirmesi ve 20 Temmuz 1974'te Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kıbrıs'a harekât düzenlemesine neden olan askeri müdahale

 

Kasım 1973 tarihinde Yunanistan'da Yunan Ordusu'ndan Dimitrios Ioannides'in önderliğinden bir grup albay ihtilâl yaparak, ülkenin yönetimine el koydu. Kıbrıs Cumhuriyeti istihbaratı Mart 1974 tarihinde Yunanistan'daki cunta tarafından finansal ve idari yönden desteklenen EOKA-B’nin, darbe yapacağına dair III. Makarios'a haber verdi. Bunun üzerine 25 Nisan 1974 tarihinde bir bildiri yayınlanarak EOKA-B ada üzerinde yasa dışı ilan edildi ve 2000'e yakın EOKA üyesi tutuklandı.

 

III. Makarios Temmuz 1974'ün başlarında Yunanistan Cumhurbaşkanı'na Yunan askerlerin adadan çekilmesi ve kendisine düzenlenen suikast planlarının son bulmasını istedi. 3-5 Temmuz tarihlerinde ise asker ile polisler ada üzerinde birbirleri ile çatışmaya başladı. Makarios bunun arkasında cunta yönetiminin olduğunu iddia etti ve bu olayların son bulmasını istedi

 

Yunan Cuntası, III. Makarios'un bu açıklamaları nedeniyle 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Ulusal Muhafız Birliği'ne bu birliğin komutanının görevinden alınmasını ve adanın kontrolünü Yunan subayların bulunduğu bu birliğin almasını istedi.Birlik aynı gün Lefkoşa'daki Başkanlık Sarayı'nı bastı. Fakat önceden Makarios istihbarat alması yüzünden sarayın arka bahçesinden 2 yaveri ile birlikte bir askeri zırha binerek Baf'a kaçtı.Bir helikopter, Akrotiri’deki Birleşik Krallık Üssü’nden onu aldı ve Londra’ya götürdü.

 

III. Makarios, 16-17 Temmuz tarihlerinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kendisinin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hukukî lideri olarak kabul edildiği toplantılarda "Kıbrıs’ın bağımsızlığının ortadan kalktığını ve halkının tehlike altına olduğunu" belirtti.EOKA'nın tanınan simalarından Nikos Sampson yeni hükümetin geçici devlet başkanı olarak dünyaya ilan edildi ve ertesi gün ise o da başkanlık yetkilerini kullanarak Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni ilan etti

 

Hazırlık

 

5 Temmuz 1974'te Türkiye, Yunanistan ve İngiltere dışişleri bakanları I. Cenevre Konferansı çalışmalarına başladı. 30 Temmuz'da sona eren konferansta Türk tarafının istekleri doğrultusunda: 'Ada'da bir güvenlik bölgesinin kurulması, Rum ve Yunan işgalindeki Türk bölgelerin derhal boşaltılması, esir durumda olan asker ve sivillerin mübâdele edilmeleri veya serbest bırakılmaları, barışın sağlanması ile birlikte anayasaya uygun bir hükûmetin yeniden kurulmasının temini, Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Kıbrıs Türk Toplumu ile Kıbrıs Rum Toplumu olmak üzere iki otonom idarenin mevcûdiyeti' kabul ve ilan edildi.

 

Başbakan Bülent Ecevit, adada gelişmelerin kötüye gitmesi sebebi ile diplomatik görüşmeler yapmak üzere Londra'ya gitti. Acil olarak toplanan TBMM, Hükümete genel savaş açma yetkisi verdi. 14 ilde sıkıyönetim ilan edildi.

 

Birinci harekât

 

Türkiye Cumhuriyeti tarafından Başbakan Bülent Ecevit Kıbrıs konusunu görüşmek ve gerekirse ortak müdahele yapılabilmesi için İngiltere'ye uçtu. Bu sırada koalisyondaki MSP lideri ve Başbakan vekili Necmettin Erbakan Milli Güvenlik Kurulu'nu toplayarak Başbakan Ecevitin talimatı ile taarruz kararını iletti.

 

20 Temmuz 1974 sabahı uçakların bombardımanından sonra Türk ordusu 6:15'ten itibaren havadan indirme ve denizden çıkarma başladı. Denizden çıkarma Karaoğlanoğlu plajına yapılmıştır. Rumlar, Türkiye'nin 1963 ve 1967'deki gibi adaya müdahale edemeyeceğini düşünmüş bu yüzden ilk başta etkili müdahale edememişlerdir.[kaynak belirtilmeli] Ancak akşama doğru karşı harekata başlamışlardır.

 

Bu karar, İngiltere ve Yunanistan Büyükelçilerine bildirildiği gibi Ankara'da bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sisco'ya da iletildi. Pakistan, Afganistan ve İran Türkiye'ye yardım sözü verdi.Libya Devlet Başkanı Kaddafi ihtiyaç duyulan tüm askerî mühimmatların kullanılabileceğini bildirdi.Bunun yanında Suudi Arabistan da 1.5 milyar dolarlık petrol ile 1 milyar dolar nakit para hibe etmiştir.

 

Türk kuvvetleri 22 Temmuz'da Girne'yi ele geçirdi. Türk paraşütçüleri Kıbrıs Cumhuriyeti'nin başkenti Lefkoşa'nın Türk kesimine indi. Yunan birliklerinin Ada’da garantör olarak bulunan Türk birliğine saldırması ise, çarpışmaların Ada geneline yayılmasına neden oldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararının 5. maddesi gereği 22 Temmuz 1974 tarihinde ateşkes ilan edildi.Türk müdâhalesi sonucu Yunanistan'daki cunta idaresi ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki Nikos Sampson Hükûmeti de yıkılmıştır.

 

H%C3%BCrriyet_-_20_Temmuz_1974.jpg

20 Temmuz 1974 tarihli Hürriyet Gazetesi'nin manşeti.

 

 

İkinci harekât: Parola "Ayşe Tatile Çıksın"

 

Ancak 8 Ağustos'ta II. Cenevre Konferansı'nın yapılmakta olduğu zamanda Türklerin Limasol ve Larnaka civarında bir miktar köyü boşaltmış olmalarına rağmen Millî Muhâfız Alayı ve EOKA-B ele geçirdikleri yerleri tahliye etmedikleri gibi ellerindeki esirleri de serbest bırakmamışlardır.

 

Cenevre konferansına katılan Türk Dışişleri Bakanı Turan Güneş anlaşmanın mümkün olmadığı anlamına gelen Ayşe Tatile Çıksın" parolasını Başbakan Bülent Ecevit'e bildirmiştir. 'Ayşe' Turan Güneş'in kızı (sonraki Ayşe Güneş-Ayata)'nın adıdır.

 

Bunun üzerine 13 Ağustos'ta Türk birlikleri tekrar ilerlemeye başlamış ve 16 Ağustos'ta Lefke ve Magosa'nın kurtarılmasıyla sona eren üç günlük II. Harekatı'nı gerçekleştirdi.

 

Harekât neticesinde bir taraftan Magosa'ya diğer taraftan Lefke'ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi.

 

Kayıplar

 

Birinci ve İkinci Kıbrıs Barış Harekatı sonunda tarafların kayıpları şöyleydi:

 

Türk Silahlı Kuvvetlerinden 415 Kara, 65 Deniz, 5 Hava, 13 Jandarma olmak üzere

 

toplam: 498 ölü ve 1.200 yaralı.

 

70 Kıbrıslı Türk asker ve 270 Kıbrıslı Türk ölü, 1.000 yaralı.

 

Yunanlılarda ise 4 bin ölü, 12.000 yaralı.

 

Savaşın dışında olmasına rağmen BM Barış Gücü askerleri de kayıp vermişti: 3 Avusturyalı asker ölmüş, 24 Avusturyalı, 17 Finlandiyalı, 4 İngiliz ve 3 Kanadalı asker de yaralanmıştı.

 

Kronoloji

 

15 Temmuz; Yunanistan'da Başpiskopos Makarios'a karşı darbe yapıldı ve Sampson iktidarı ele geçirdi. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit Afyon gezisini yarıda kesip Ankara'ya döndü ve Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu Olağanüstü toplantıları yapıldı.

 

16 Temmuz; Makarios bir İngiliz helikopteriyle İngilizler tarafından Malta adasına güvenliği için götürüldü. Ankara'da Başbakan Bülent Ecevit parti liderleriyle görüştü ve Yunanistan'daki darbenin doğuracağı sonuçlara karşı askeri tedbirlerin alınmaya başlandığını bildirdi, ayrıca bu toplantıda meclis aynı hafta içinde perşembe günü toplanmak üzere toplantıya çağırıldı. Yunanistan'da askeri cunta genel seferberlik kararı alındığını açıkladı.

 

17 Temmuz; Makarios Birleşmiş Milletleri Yunanistan'ı kınamaya çağırdı ve eşzamanlı olarak NATO yayınladığı bildiriyle Yunanistan'daki cunta yönetimini uyardı. Başbakan Ecevit ve beraberindeki heyet Yunanistan'daki darbe konusunda görüşmeler için Londra'ya hareket etti. Sampson Kıbrıs'ta da hakim olmaya başladı. Birçok devlet başkanı soğukkanlı olmak gerektiği konusunda mesajlar yayınladı.

 

18 Temmuz; Ankara'da Başbakan yardımcısı Necmettin Erbakan ve Maliye Bakanı Deniz Baykal ile parti liderleri toplandı ve meclis olağanüstü toplantısının cumartesi gününe ertelenmesini kararlaştırdı. Turan Güneş Pekin gezisinden döndü. Londra'daki Türk heyeti, Başbakan Bülent Ecevit'in Dr. Kissinger'in temsilcisi Sisco ile görüşmesinin ve Savunma Bakanı Işık'ın İngiliz Dışişleri Bakanı Callaghan'la son kez görüşmesinin ardından geri döndü. Aynı gün Sisco Atina'ya gitti.

 

19 Temmuz; Sisco Atina'dan sonra Türkiye'ye hareket etti. Türk Deniz Kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti gemileri Mersin'den demir aldı. Sisco gece de Ankara'da Başbakanlık'ta görüşmelere devam etti. Türk Ordusu'nun hazırlıkları tamamlandı ve asker kaydırmalar hızlandı. Yunanistan'da darbeciler Trakya sınırındaki köyleri boşaltma kararı aldı ve Atina radyosunda "Bir günde Konstantinapol'deyiz" mesajları yayınlanmaya başladı.

 

20 Temmuz; Sabah beşte Türk askeri uçakları keşif uçuşlarını tamamladı ve asıl harekat için tekrar havalandı. Sabah altıda Başbakan Bülent Ecevit radyodan yayınlanan mesajıyla çıkarmanın başladığını açıkladı. Sabah 8:30'da Türk askeri Kıbrıs'a çıktı. NATO ve Birleşmiş Milletler eşzamanlı toplantı yaptı fakat toplantı sonunda eylem kararı alınmadı. TBMM olağanüstü toplantısını yaptı. Çıkarmadan çok kısa süre önce Atina'ya ikinci kez gitmiş olan Sisco akşam Ankara'ya döndü.

 

21 Temmuz; Birleşmiş Milletler 353 nolu kararla "ateşkes" çağrısında bulundu. Yunan donanmasının Kıbrıs'a tekrar hareket etmesi durumunda vurulacağı Türkiye tarafından açıklandı. Sampson Türkiye'nin uyarısının dikkate alınmayacağını basın yoluyla bildirdi. Başbakan Bülent Ecevit Sisco'ya hedeflere varılmadan durulmayacağını söyledi. Sisco, Yunan cuntasındaki fikir ayrılıkları nedeniyle görüşmek için dahi muhatap bulamadığını söyledi. Türkiye'nin uyarılarına rağmen Kıbrıs'a hareket eden Yunan gemileri ve uçakları ile Baf ve Baf açıklarında muharebe edildiği Türk, Yunan ve diğer yayın kuruluşlarından duyuruldu. Bu haberleri Türk Genelkurmay Halkla İlişkiler Bürosu doğruladı.Türk birlikleri Kıbrıs'ta Türklerin yaşadığı bölgelerde kontrolü ele geçirdi. İlerlemeye devam edildiği bildirildi.

 

22 Temmuz; Yunan cuntasının dağılmak üzere olduğu haberleri yayıldı fakat Atina haberleri resmi elden yalanladı. Yunanistan'da ve Türkiye'de Birleşmiş Milletlerin "ateşkes" çağrısını yerine getirme kararı alındı ve 17:00'da uygulamaya başlandı.

 

23 Temmuz; Muharebeler sırasında batan Türk ve Yunan gemilerinden kurtulan denizcilerin gemiler tarafından ateşkes sırasında bulunduğu basında yer aldı. Yunan cuntası iktidarı Karamanlis'e bırakma kararı aldı ve Klerides Sampson'un yerine geçti. TBMM özel toplantısında Türk Ordusu başarılı bir harekat gerçekleştirdi denilerek tebrik edildi. Cenevre Konferansı bir gün ertelendi.

 

24 Temmuz; Başbakan Bülent Ecevit, Yunan yeni Başbakanı Karamanlis'i tebrik etti. Birleşmiş Milletler 354 sayılı kararında 353 nolu kararındaki "ateşkes" çağrısına uyulmaya devam edilmesini istedi.

 

25 Temmuz;Cenevre'de üçlü konferans akşamüstü başladı. Yunanistan ateşkesin görüşülmesini, Türkiye adaya gelecek olan yeni yapının görüşülmesini istedi. Mavros Türk Ordusu'nun genişlemeyi durdurup 22 Temmuz'da varmış olduğu hatlara geri çekilmesini istedi. Türk heyeti bu teklifi reddetti ve görüşmelere ara verildi. Aynı gün ikili görüşmeler başladı. Güneş ve Dr. Kissinger'ın özel temsilcisi Baffum, Güneş ve Callaghan ikili görüşmeleri tamamlandı. Türk heyeti konferansın devam etmesi yönünde fikirler yayınlandı. Yunan heyetinin konferansa devam etmek istemediği gerekçesiyle Callaghan, Kissenger'ı müdahil olmaya çağırdı.

 

27 Temmuz; Kissenger'ın müdahalesiyle Yunan heyeti konferansı terketmekten vazgeçtiğini duyurdu. Güneş-Callaghan, Güneş-Mavros ve Callaghan-Mavros-Güneş görüşmeleri yapıldı ve uzmanların (eksper) kabul edilir bir görüş hazırlayarak ertesi gün bakanlara sunmaları kararı alındı.

 

28 Temmuz; Uzmanların toplantıları sabah 7:00'ye kadar sürdü. Güneş, toplantının yapılacağı Birleşmiş Milletler sarayı'na girerken "Hükümetten yetki aldım. Eğer isteklerimiz kabul edilmezse çekileceğim" dedi. Başbakan Bülent Ecevit, Ankara'da verdiği demeçte "Güvenlik sorunları ve ateşkes birbirlerinden ayrılmaz" dedi. 16:00'da uzmanların eşliğinde üç bakan gayri resmi toplantıya başladı. Gece yarısına doğru Başbakan Bülent Ecevit'in "Türk birliklerinin adadan çekilmesi" maddesine itiraz ettiği açıklandı. Ecevit, Karamanlis'e Ege'de buluşma önerisi getirdi.

 

29 Temmuz; 3:00'da Mavros Birleşmiş Milletler Sarayı'ndan ayrıldı. Yaptığı açıklamada "Artık herşey Ankara'ya bağllı, kabine toplantısı var, kabul veya reddecekler" dedi. Bülent Ecevit "çekilme" maddesiyle ilgili tüm tekliflerin Kıbrıs'lı Türk'lerin güvenliğinin fiilen garanti edilemeyeceği gerekçesiyle kabul edilemeyeceğini açıkladı. İngiliz Dışişleri Bakanı Cenevre görüşmelerinin sonuca bağlanmasını istedi ve sonuca bağlanmaması durumunda Londra'ya geri döneceğini bildirdi. Callaghan-Güneş görüşmesi ve teknik seviyede kısa bir toplantı yapıldı.

 

30 Temmuz; Çekilmeyle ilgili tekliflerde anlaşmaya varıldı ve "Cenevre Deklarasyonu" imzalandı.

 

1 Ağustos; Mavros, Türkiye'nin Cenevre Deklarasyonu'nu ihlal ederek adada askeri ilerleme yaptığını söyledi ve ikinci kez görüşmelere gitmeyeceğini duyurdu.

 

2 Ağustos; Güneş, Türk köylerindeki Rum işgalinin devam ettiğini bu durumda ikici görüşmelere gidemeyeceğini bildirdi.

 

8 Ağustos; Üçüncü devletlerin girişimleriyle ikinci Cenevre konferansı 19:00'da başladı. Türkiye ve Yunanistan'ın görüş ayrılıkları nedeniyle uzmanlar seviyesinde üç ayrı komite kuruldu.

 

9 Ağustos; Görüşlerdeki ayrılıklar nedeniyle ikinci konferansa devam edilemedi. Güneş-Kissenger'ın temsilcisi Hartman, Güneş-Callaghan, Callaghan-Mavros ikili görüşmeleri yapıldı. Klerides ve Denktaş Cenevre'ye geldi.

 

10 Ağustos; Kelerides "Bu toplantı anayasal sorunları ele almaya yetkili değildir" dedi. Denktaş "Türkiye'nin teklif ettiği coğrafi federasyon tek çıkar yoldur" dedi.

 

11 Ağustos; Callaghan Denktaş-Klerides görüşmesinin yinelenmesini istedi. Görüşme yapıldı fakat olumlu sonuç çıkmadı. Güneş-Hartman ile tekrar görüştü.Üç dışişleri bakanı arasında yemekli görüşme yapıldı, sonuçsuz kaldı.

 

12 Ağustos; Türkiye iki öneri açıkladı; birincisi altı kantonlu ve ikincisi iki bölgeli. Klerides'e ve Yunan heyetine yollandı. Kıbrıs'taki Türk Birlikleri takviye edildi. Güneş-Callaghan ve Güneş-Hartman görüşmeleri yapıldı. Klerides ile Mavros bu teklifleri görüşmek üzere 48 saat süre istedi. Mavros "Silah gölgesinde anlaşma imzalanmaz" dedi.

 

13 Ağustos; Mavros'un açıklaması üzerine Türk heyeti Yunanistan'ın süre isteğini reddetti.

 

14 Ağustos; 5:00'te Türkiye'nin ikinci harekatı başladı. Yunanistan, NATO müttefiği iki ülke arasındaki çatışmayı NATO'nun durduramadığı gerekçesiyle NATO'dan ayrıldığını açıkladı.

 

15 Ağustos; Yunanistan Başbakanı Karamanlis ülkesinin Kıbrıslı'ların yardımına gidemeyeciğini açıkladı.Olayların sorumlusu olarak Yunan askeri cuntasını ve Türkiye'yi gösterdi.

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kıbrıs Barış Harekâtı

 

1968 Haziranında başlayan ve Kıbrıs'a yeni bir düzen getirme amacını taşıyan toplumlararası görüşmeler, altı yıl devam etmesine rağmen, 1974 yılı geldiğinde en küçük bir mesafe dahi almış değildi. Cünkü, rumların gayesi, Türklere 1960 Anayasası'ndaki hakları dahi vermemek ve Türk toplumunu bir azınlık statüsü içinde tutmaktı. Böyle bir gayenin ilerisi ise, şüphesiz Enosis idi.

 

Buna karşılık Türk toplumu ve Türkiye ise, geçmiş tecrübelerin ışığında, Kıbrıs'taki Türk varlığının korunabilmesini, ancak 1960 Anayasasındakinden daha fazla haklar ve yetkilerde görmekte idiler. Bu politika, başlangıçtan itibaren federal bir sistem olarak görülmüştü. Kıbrıs devletinin, Türk ve rum iki ayrı federe devlete dayanması, Türk toplumu için en sağlam teminat telakki edilmişti.

 

Fakat 1968'de başlayan toplumlararası görüşmeler ilerledikçe, Türk hükümeti, federal devlet politikasında değişiklikIer yaptı. Bu yeni politikanın adı, bölge muhtariyeti esasına dayanan üniter devlet idi. Bu bir çeşit kanton sistemi idi. Kıbrıs'ta tek bir devlet olacak fakat bir kaç bölgede toplanmış olan Türkler, kendi bölgelerinin idarelerinde muhtariyete sahip olacaklar, kendi işlerini kendileri göreceklerdi. Bölgelerin iç işlerine rumlar müdahale edemiyecekti.

 

Türkiye'de Ekim 1973 seçimlerinden sonra, Bülent Ecevit başkanlığında kurulan Cumhuriyet Halk Partisi-Milli Selamet Partisi koalisyon hükümeti ise, fonksiyonel federatif sistem tezini benimsemiştir. Bu sistemde toprakların paylaşılması söz konusu değildir. Tek bir devlet içinde, görev ve yetkilerin iki toplum arasında paylaşılması söz konusudur.

 

Görülüyor ki, hangisi söz konusu olursa olsun, Türk görüşlerinin rum görüşleriyle uyuşması mümkün değildi. Bundan dolayı 1974 yılı geldiğinde, Türkiye'deki yeni C.H.P.-M.S.P. koalisyonundan da ümit bulamayan rum lideri Makarios, sabırsızlanmaya başladı.

 

1974 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir anlaşmazlık gelişti. Türkiye'nin Çandarlı adlı araştırma gemisinin, 1974 Mayısında, Ege Denizi'nin milletlerarası sularında ve Türkiye'ye göre de Türkiye'nin kıt'a sahanlığı içinde, petrol araştırmalarına başlaması üzerine, Yunanistan bu suların, kendisinin kıt'a sahanlığı içinde bulunduğu iddiası ile ortaya çıktı.

 

Kıt'a sahanlığı anlaşmazlığı Haziran ve Temmuz aylarında devam ederken, Kıbrıs rum toplumu, içinde sürtüşmeler ve Makarios'un da Atina ile arası açılmaya başladı. Toplumlararası görüşmelerin uzaması, ne olursa olsun Enosis'i gerçekleştirerek yunan halkının desteğini kazanmak isteyen yunan cuntasını kızdırmıştı. Yunan hükümeti, adayı Yunanistan'a ilhak zamanının geldiğine inanıyor, fakat Makarios'u da bu ilhak için engel olarak görüyordu. Bu sebeple Atina, adadaki yunan subayları vasıtasiyle, Makarios aleyhine bir takım faaliyetlere girerek, onu iktidardan düşürmeye karar verdi. Sertlik taraftarı Kıbrıs rumlarını Makarios'a karşı kışkırttı. Makarios 2 Temmuzda, Yunan Cumhurbaşkanı Fedon Kizikis'e yazdığı mektupta Atina’nın bu faaliyetlerini protesto etti ve kendisinin tayin edilmiş bir vali değil, seçilmiş bir lider olduğunu bildirerek, kendisine buna göre muamele edilmesini istedi.

 

Atina'nın bu mektuba cevabı sert oldu. 15 Temmuz 1974 günü eski EOKA tethişçilerinden ve cinayetleri ile meşhur Nikos Sampson, Rum Milli Muhafız teşkilatını da yanına alarak, yaptığı bir darbe ile Makarios'u düşürdü ve Kıbrıs Elen Cumhuriyeti'ni ilan etti. Makarios kaçmayı başardı ve hayatını kurtardı. Sampson darbesi ise, Enosis, yani adanın fiilen Yunanistan'a ilhakından başka bir şey değildi. Hadise aynı zamanda Yunanistan'ın Kıbrıs'a açık bir müdahalesi idi. 1974 Kıbrıs buhranı böyle başladı.

 

Sampson darbesini Türkiye, anayasa düzeninin yıkılması, gayrı meşru bir idarenin kurulması ve Kıbrıs konusundaki antlaşmaların ihlali saymış ve yeni idareyi tanımadığını bildirmiştir. Keza İngiltere sert bir şekilde, yeni hükümeti tanımadığını ilan etmiştir. Amerika da, daha yumuşak tonda yaptığı bir açıklama ile, hadiseyi tasvib etmediğini ve tanımadığını bildirmiştir.

 

Türkiye, Garanti Antlaşmasının 4'üncü maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, İngiltere ile beraber Kıbrıs'a müdahale etmeye karar verdi ve Başbakan Bülent Ecevit, İngiltere hükümeti ile temas etmek üzere 17 Temmuzda Londra'ya gitti. Londra'da Başbakan Wilson ve Dışişleri Bakanı Callaghan ile yaptığı görüşmelerden umduğunu bulamadı. İngiltere müdahaleye yanaşmadı. İngiltere'ye göre, bu hadise küçük bir hadise değildi ve Birleşmiş Milletler ile NATO'da ele alınmalıydı. Başbakan Ecevit'in, Türkiye'nin tek başına müdahalesinden söz etmesine rağmen, İngilizler buna ihtimal vermemişlerdir.

 

Öte yandan, Amerika'nın Atina üzerindeki baskılarına rağmen, Yunan cuntası Kıbrıs'taki yunan subaylarının ve tethişçi Sampson'un geri çekilmesini kabul etmedi. NATO'da yapılan müzakerelerde aynı şekilde hareket ettiler. Hatta Türkiye'nin müdahalesi halinde kendilerinin de Kıbrıs'a kuvvet yollayacaklarını söylediler. Yunan cuntası da, Türkiye'nin müdahalesine ihtimal vermiyordu.

 

Başbakan Ecevit 19 Temmuz akşamı Londra'dan döndü ve 20 Temmuz 1974 sabahı, Türk silahlı kuvvetleri, Türk jetlerinin havadan himayesinde, Girne bölgesinden Kıbrıs'a ayak basmaya başladı.

 

20 Temmuz sabahı erken saatlerde Türk askeri, hava kuvvetlerinin himayesinde Girne plajlarına çıkarken, aynı zamanda da, Lefkoşe-Girne yolu üzerinde ve Lefkoşe yakınlarındaki Gönyeli'ye de havadan indirme yapıldı. Kıbrıs ve yunan kuvvetlerinin sert mukavemeti dolayısıyla şiddetli çarpışmalar oldu. 22 Temmuz akşamı ateşkes yürürlüğe girdiğinde Türk kuvvetleri Girne-Lefkoşe yolunu kontrol altına almışlar ve Girne kıyılarında da bir genişleme yapmışlardı. Durumun askeri bakımdan tehlikeli ve yetersiz olduğu da bir gerçekti. Bu sebeple 22 Temmuzdaki ateş-kes ile 1'inci Kıbrıs Harekatı sona erdikten sonra, Türkiye 40.000 kişilik bir kuvvet yığmaya ve 300 tank göndermeye muvaffak olmuştur.

 

15 Temmuzdaki Sampson darbesi üzerine Güvenlik Konseyini harekete geçiren Türkiye olmuştur. Yunanistan'ın müdahalesi konusunda pek bir şey yapamıyan Güvenlik Konseyi, Türkiye'nin Kıbrıs'a çıkarma yapmaya başlaması üzerine birdenbire hareketlenmiştir. Bunda, Türkiye'nin adaya müdahalesi ile birlikte Türk-Yunan münasebetlerinin birdenbire gerginleşmesi ve iki ülke arasında tam bir savaş atmosferi içine girmesi herhalde mühim rol oynamıştır. Zira, Türkiye ve Yunanistan her an bir savaşa girmek üzere idiler. Yunan cuntasının kuvvetli adamlarından General Yoanides (loannides) Batı Trakya'daki yunan kuvvetlerini Türkiye'ye karşı saldırıya geçirmek istemişse de, bu teşebbüs cuntanın diğer üyeleri tarafından önlenmiştir.

 

Güvenlik Konseyi, Kıbrıs harekatının daha ilk günü, 20 Temmuzda, aldığı 353 sayılı kararla, tarafları ateş-kese ve adadaki bütün yabancı kuvvetleri adadan çekilmeye ve bütün ülkeleri Kıbrıs'ın egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygıya davet etti.

 

Gerek Amerika'nın Türkiye ve Yunanistan nezdindeki faaliyetleri neticesi, gerek Kıbrıs'taki çıkarmanın askeri durumu dolayısıyla, Türkiye, Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararını kabul ederek 22 Temmuz 1974 saat 17.00'den itibaren ateş kesti.

 

23 Temmuz günü ise Yunan hükümeti istifa etti ve Cumhurbaşkanı Kizikis, eski başbakanlardan ve Fransa'da yaşamakta olan Constantin Karamanlis'i milli birlik hükümetini kurmak üzere Atina'ya davet etmiştir. Kıbrıs'ta da Sampson'un yerini Glafkos Klerides almıştır.

 

353 sayılı kararın 5'inci maddesi, Kıbrısta anayasa düzeninin yeniden kurulması amacı ile, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere hükümetlerinin derhal görüşmelere başlamasını istiyordu. Bu sebeple, üç devletin dışişleri bakanları 25 Temmuzda Cenevre'de toplandılar ve altı günlük bir çalışmadan sonra 30 Temmuz 1974'de Cenevre Deklarasyonu denen belgeyi imzalayıp yayınladılar. Bu Deklarasyona göre:

 

1) 1960 Anayasa düzenini yeniden tesisi hususunda üç dışişleri bakanı mutabık kalmakla beraber, bundan önce alınması gereken bazı acil tedbirler vardır.

 

2) Kıbrıs'ta taraflar, 31 Temmuz 1974 günü Türkiye saati ile 24.00'de kontrolleri altında bulundukları alanları genişletmeyeceklerdir. Yani, bu deklarasyona göre, Kıbrıs'ta ateş-kes çizgisi, 22 Temmuz saat 17:00'deki çizgi değil, 30 Temmuz gece yarısı mevcut olan çizgidir. Çünkü, 22 Temmuzdan sonra rumların saldırıları devam ettiği için, çatışmalar yeniden devam etmiş ve Türk kuvvetleri kontrolları altındaki alanı genişletmiştir.

 

3) 30 Temmuz ateş-kes çizgisinde, sadece Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin kontrolu altında olacak bir güvenlik bölgesi tesis edilecektir.

 

4) Kıbrıs rum ve yunan kuvvetlerinin muhasarası altında olan bütün Türk bölgelerinden bu kuvvetler çekilecek ve bu Türk bölgeleri Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin koruması altına girecektir.

 

5) Kıbrıs'ta anayasa düzeninin yeniden tesisi için üç dışişleri bakanı 8 Ağustosta Cenevre'de yeniden biraraya gelecektir. Fakat anayasa düzeni tesis edilinciye kadar, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Rauf Denktaş, 1964 Anayasası gereğince, Cumhurbaşkanı görevlerini yürütecektir. Fakat bu durum, Kıbrıs Geçici Türk Yönetiminin devamına engel olmayacaktır.

 

Birinci Cenevre Konferansı Türkiye açısından başarı ile neticelenmişti.

 

İkinci Cenevre Konferansı 8 Ağustosta başlamış ve 14 Ağustos sabahının erken saatlerinde hiç bir netice alamadan dağılmıştır. Zira, 30 Temmuz Deklarasyonuna rağmen, rum ve yunan kuvvetleri, Türk bölgeleri etrafındaki muhasarayı kaldırmadıkları gibi, ateş-kese de riayet etmemişler ve çarpışmalar yine devam etmiştir. Bundan dolayı da 2'inci Cenevre Konferansı gergin bir havada başladı. 30 Temmuz Deklarasyonu gereğince, 2'inci Cenevre Konferansına Kıbrıs Türk Toplumu lideri Rauf Denktaş ile Kıbrıs Rum Toplumu lideri Glafkos Klerides de katıldılar.

 

Kıbrıs'ta anayasa düzenini kurma amaciyle yapılan bu ikinci toplantıda, Türk tarafı, coğrafi esasa dayalı federatif sistem'i teklif etmiştir. Mamafih, bu federatif sistem kantonlara dayalı bir federatif sistem de olabilecekti. Fakat Kıbrıs rum ve yunan tarafının, anayasa düzeni konusunda kesin bir tavır almaktan kaçınıp, işi oyalama yoluna götürmesi ve ayrıca Kıbrıs'ta da Türklere karşı saldırılarına devam edip, 30 Temmuz Deklarasyonuna riayet etmemeleri üzerine 2'inci Cenevre Konferansı, 14 Ağustos sabahının ilk saatlerinde Türk heyeti tarafından kesilmiştir. Yine 14 Ağustos sabahında Türk Silahlı Kuvvetleri 2'inci Kıbrıs Harekatına başlıyordu.

 

2'inci Kıbrıs Harekatı 16 Ağustos 1974 akşamı saat 19:00'dan itibaren Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin aynı günlü ve 360 sayılı kararına uyarak ateş-kesi kabul etmesiyle sona erdi. İki gün içinde Türk silahlı kuvvetleri, Magusa-Lefkoşe-Lefke-Kokkina çizgisine ulaşarak adanın % 38'ini ele geçirmişlerdi.

 

2'inci Kıbrıs Harekatı, birincisinin aksine, dünya kamu oyunda Türkiye'nin aleyhine bir havanın doğmasına sebep olmuştur. 1'inci Harekat bir hukuki müdahale mahiyetinde telakki edilmesina mukabil, 2'inci Harekat bir toprak iktisabı ve bir işgal olarak telakki edilmiştir. Kimse, Türk toplumunun 11 senedir çekmekte olduğu ızdırapları, Rumların işlediği cinayetleri ve rum saldırılarını düşünmek istememiştir.

 

Yunanistan'ı hesaba katmaz isek, 2'inci Kıbrıs Harekatına en şiddetli tepki Sovyet Rusya ve Amerika'dan gelmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

1974 yılında yapılan Kıbrıs harekatının perde arkası

 

Hürriyet Gazetesi

 

Ecevit’e "Karaoğlan" lakabını kazandıran 1974 Kıbrıs Barış Harekátı ile ilgili klasördeki tarihi notlar ile dönemin İngiltere Başbakanı Harold Wilson’ın telefonda söyledikleri dikkatimizi çekiyor. Hürriyet Gazetesi'nin verdiği habere göre, 19 Temmuz’u 20 Temmuz’a bağlayan gece İngiltere Başbakanı, Ecevit’e aynen şöyle diyor: "Beni evimden (Downing Street) Dışişleri Bakanlığı’na kadar koşturdunuz. Araç da bulamadım, süt kamyonuyla Bakanlığa geldim..."

 

Başbakan Bülent Ecevit’in 82 yıllık hayatının belki de en önemli anında, Kıbrıs Barış Harekatı’nın yapıldığı 19 Temmuz’u 20 Temmuz’a bağlayan gecede, tuttuğu el yazısı notlara ulaştık. Saat gece 02.00’yi, Kıbrıs Barış Harekatının başlamasından üç saat önceyi gösteriyor. Ecevit, Türkiye ile Yunanistan arasında arabuluculuk rolü üstlenen ve Kıbrıs’a askeri harekata karşı çıkan ABD’nin Dışişleri Bakan Yardımcısı Joseph Sisco ile görüşüyor. Notlardan anlaşıldığı kadarıyla görüşmede ABD Büyükelçisi Macomber da bulunuyor.

 

Oran’daki kütüphane evinin dar koridorundan geçilerek ulaşılan arşiv odasındayız. Dört duvarı raflarla örülmüş oda, ortasından tavana kadar uzanan çift taraflı raflı bölmeyle ikiye bölünmüş. 30’lu yaşlardaki genç Türkiye’nin, kendini bulmaya başladığı 80’li yaşlarına kadar geçen yarım yüzyıllık tarihi bu odanın içinde. Belki de yüz binleri bulan belgeler, bilgiler, yazışmalar, raporlar, tutanaklar, bazıları devlet arşivinde bile bulunmayan "gizli" damgalı dokümanlar, gazete kupürleri, basın özetleri, fotoğraflar, iki bine yakın klasörde toplanarak tarih sırasına göre raflara dizilmiş. Baş aktör Bülent Ecevit, "Karaoğlan" olduğu dönemlere ait fotoğrafıyla klasörlerin üzerinden bize bakıyor.

 

İNGİLİZCE NOTLAR

 

Rahşan Ecevit, günde 10 saatini geçirdiği bu odada yaptıklarını gururla sergilerken birkaç klasöre bakma isteğimizi, kıramayarak kabul ediyor. 1974 Kıbrıs Barış Harekátı ile ilgili klasörü tararken tarihi bir not ilişiyor gözümüze. Başbakan Ecevit’in, harekáttan üç saat önce, 20 Temmuz 1974 saat 02.00’de, Türkiye ile Yunanistan arasında arabuluculuk rolü üstlenen, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Joseph Sisco ile yaptığı görüşmede, kendi el yazısıyla tuttuğu İngilizce notlar. Hızlı kaleme alındığı için çoğu okunamayan el yazısı notlar, daktiloyla temize çekilmiş haliyle birlikte saklanıyor. Ecevit, belgelerdeki bazı kelimelere kare içine alarak ya da altını kırmızı-mavi kalemlerle çizerek dikkat çekmiş. Daktiloya çekilmiş metinde ise Ecevit’in sözleri (BE) kısaltmasıyla, parantez içinde veriliyor. Notlardaki ayrıntılar "o gece"ye ışık tutuyor.

 

SESSİZ KALDINIZ

 

Sisco, konuşmaya "Bazı sözleri daha önce duymuş olabilirsiniz. Endişelerinizi anlıyoruz. Kıbrıs’ın tarihini biliyoruz. Kesin durumlarda Türkiye’yi onayladık" cümleleriyle başlıyor ve Yunanistan’da bulduğu atmosferi anlatıyor: "Durumun ciddiyetinin farkındalar. Müzakereye, pazarlığa ve diyaloğa hazırlar. Aynı zamanda askeri ilgilendiren bir durumun oluşmasında da savaşmaya hazırlar." Sisco’nun "Kıbrıs’taki Pro-Makarios hareketi Türkiye’nin çıkarına olmayacaktır. Amerika direkt ya da sessiz kalarak Enosis’in karşısındadır" sözlerine Ecevit "Zaten sessiz kalındı" karşılığını veriyor. Sisco, Anayasal düzenlemeleri yeniden yapılandırma çözümleri için çalışırken Türk halkının haklarını da korumayı amaçladıklarını ifade ederek durumu yumuşatma yoluna gidiyor.

 

PROFESÖRÜN NOTU

 

Belgeleri birlikte incelediğimiz, kitapları yayına hazırlayacak Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alemdar Yalçın, Rahşan Ecevit’ten izin isteyerek söze giriyor. Yalçın "Sayın Ecevit bana da bir anısını anlatmıştı. 19 Temmuz’u 20 Temmuz’a bağlayan gece İngiltere Başbakanı (Harold Wilson) aramış. ’Beni evimden Downing Street’e kadar (Başbakanlık binası) koşturdunuz. Araç da bulamadım, süt kamyonuyla Başbakanlığa geldim’ demiş."

 

Kiliseden telgraf: Kıbrıs’ı Yunanistan’dan koruyun

 

Klasörde, yine 20 Temmuz 1974 tarihli başka bir belge daha dikkatimizi çekiyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e ABD’den gelen bir telgraf. Kansas Presbyterian Kilisesi Başkanı telgrafında "Sayın Cumhurbaşkanı, Kıbrıs’ın bağımsızlığını korumasına ve bilhassa Yunanistan’dan korunmasına yardımcı olmasını rica ederim" diyor.

 

ABD kötü bir müttefik olmadı, olmaz

 

Sisco, Ecevit’i ikna için Yunanistan’daki yaklaşımları da sıralıyor. Ardından Ecevit’e ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın "Tüm fikirlere açığız, bunu saklamıyoruz" sözlerini aktarırken Klerides’in (Kıbrıs Rum yönetimi lideri) anayasaya göre Parlamento Başkanlığı’nı alabileceği önerisini iletiyor. Ecevit, "Klerides ulusal muhafızların elinde olacak" karşılığını veriyor. Bu sözler üzerine Sisco "Eğer bana yarın hiçbir şey olmayacağına dair söz verirseniz, kalacağım" diyor. Ardından "Eğer kendi yolunuzda ilerlerseniz oluşabilecek zorlukları biliyorsunuz. Ada’da yüzde 80 Yunan Kıbrıslıları var. ABD kötü bir müttefik değil. Geçmişte de kötü bir müttefik değildi; gelecekte de olmayacak" vaadinde bulunuyor.

 

SİT HÜMANİSTSİNİZ Notlarda ABD Büyükelçisi Macomber’in "Sizin asıl gücünüz sizin hümanistliğiniz. Bu yolla hayatları kurtaracağız. Bir gün bile kaybedemezsiniz" sözleri de dikkat çekiyor. Notlar Sisco’nun "Tüm kararları 48 saat için erteleyin, böylece biz Atina’ya dönebiliriz" sözleriyle bitiyor.

 

Harekáttan 2 saat 45 dakika sonra haberi olmuş

 

Üzerine el yazısıyla "Kıbrıs Dosyası Jully 20, 1974" notunun düşüldüğü bir belge de, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in, harekáttan iki saat 45 dakika sonra haberdar olduğunu ortaya koyuyor. Kissinger’in "Türklerin, olmasından korkulan karaya çıkışları hakkında bilgilendirildim" sözleri "Saat kaçta" sorusuyla kesiliyor. Kissinger "Sanırım 7.45 civarıydı. Bazılarının da görmüş olabileceği gibi Mr. Eagleburger elinde bir kağıtla geldi ve bana verdi. Saat kaçtaysa. Bu, Türk güçlerinin tam olarak hareket ettikleri ve sahile yöneldiklerini öğrendiğimiz ilk andı" yanıtını veriyor ve Türklerin bu harekátı yapacağına inanmadıklarını ima eden şu cümleleri sarf ediyor:

 

64 VE 67’DE OLMAMIŞTI "Belirtmeliyim ki 1964 ve 1967’de de Türk güçlerinin istila ile sonuçlanmayan böyle iki girişimi olmuştu. Bu nedenle birçok üye, özellikle gün boyunca gördüğümüz birçok yabancı hükümet, ayrıca istihbarat üyeleri düşündüler ki..."

 

Kitap için 7 kişilik heyet

 

Ecevit kitabı, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Siyaset Bilimi kürsüsünden 7 kişilik heyet tarafından yayına hazırlanacak ve Türkiye İş Bankası tarafından bastırılacak. Rahşan Ecevit’le heyetin iletişimini Prof. Dr. Alemdar Yalçın sağlıyor. Kitapların geliri Rahşan Ecevit’in hassasiyeti dikkate alınarak paylaştırılacak. Gelirin, son dönemde bölgeden gelen şehit haberleriyle sarsılan Türkiye’nin, yardım kampanyalarıyla güçlendirmeye çalıştığı Mehmetçik Vakfı ile Bülent Ecevit’in sağlığıyla yakından ilgilenen Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne (özellikle ameliyat aletlerinde kullanılmak üzere) bırakılması düşünülüyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.