Φ Legendary Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2009 Edip Cansever (1928-1986) 8 Ağustos 1928'de İstanbul'da doğdu. Bodrum'da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği İstanbul'da 28 Mayıs 1986'da yaşamını yitirdi. İstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdi. Kapalıçarşı'da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976'dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. İlk şiiri 1944'te İstanbul dergisinde yayınlandı. Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini "İkindi Üstü" kitabında topladı. Bu şiirlerde varlıklı, her şeye yaşama sevinciyle bakan bir gencin avarelikleri, duyguları ön plandaydı. 1951'de "Nokta" dergisini çıkardı. Bu dergi genç şairlerle ve yazarlarla tanışmasını sağladı. İlk kitabından 7 yıl sonra yayınladığı "Dirlik Düzenlik" bu dönemin ürünüdür. Bu kitaptaki şiirlerde düşünceyi dil içinde eritmeye yönelen, özlü bir söyleyiş ve çarpıcı biçim arayan, toplumsal eleştiri için mizah aracını kullanan bir tutum görüldü. 1957'de yayınlanan "Yerçekimli Karanfil" ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu. İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi. Yenilik, Pazar Postası, Yeni Dergi gibi dönemin sanat yayınlarında şiirsel canlılığı besleyen şairlerden biri oldu. Şirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. "Dize işlevini yitirdi" gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi. Şiirde tiyatrodan esinlenen diyaloglar kullandı. "Nerde Antigone", "Tragedyalar", "Çağrılmayan Yakup" bu dönemin ürünleri. Yine de İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini gözardı etmedi. Yapıtlarına tutarlı bir bütünlük kazandırdı. Şiirinde düzyazı olanaklarını kullanmaktan da çekinmedi. Yalnız şiirleriyle değil tepkileri ve yaşama biçimiyle de kendisinden söz ettirdi. Sürekli yazan, yayınlayan bir şair olarak ilgileri hep üstünde tuttu. ESERLERİ ŞİİR İkindi Üstü (1947) Dirlik Düzenlik (1954) Yerçekimli Karanfil (1957) Umutsuzlar Parkı (1958) Petrol (1959) Nerde Antigone (1961) Tragedyalar (1964) Çağrılmayan Yakup (1966) Kirli Ağustos (1970) Sonrası Kalır (1974) Ben Ruhi Bey Nasılım (1976) Sevda ile Sevgi (1977) Şairin Seyif Defteri (1980) Yeniden (1981) Bezik Oynayan Kadınlar (1982) İlkyaz Şikayetçileri (1984) Oteller Kenti (1985) DÜZYAZI Gül Dönüyor Avucumda (Ölümünden sonra 1987) ÖDÜLLERİ 1958 Yeditepe Şiir Armağanı Yerçekimli Karanfil ile 1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Ben Ruhi Bey Nasılım ile 1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü Yeniden ile Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2009 BİR ÇİÇEK SERGİCİSİ DER Kİ Bin dokuzyüz on iki miydi, bin dokuz yüz elli iki miydi Güneşli bir öğle miydi, çiçekler gölgesiz miydi Ellerim kirli miydi Neydi Çiçeklere su mu serpiyordum, bir karanfil çok mu uzaklardan gelmişti Bilmem ki Benim bütün yaşamımda hep karanfiller olmuştur Her zaman hatırlarım Sanki bir karanfilden sürekli doğmuşumdur Bin dokuz yüz on iki doğumlu bir karanfili Karım göğsüme takmıştı. Şimdi ben çok yaşlıyım Şimdi ben nedense çok yaşlıyım Herkesi ayrı ayrı tanımam Ruhi Bey'i İçerenköy'den tanırım İçerenköy'ü iyi bilirim de ondan Kaç yıl önceydi, şimdi unuttum Babasını da tanırım Kaç yıl önceydi, bilemem Üryani eriği gibi gözleri vardı Çizmeleri, kamçısı Ruhi Bey, benden çiçek alırdı O zamanlar sokak sokak dolaşırdım Çiçek alanları iyi bilirdim Ruhi Bey de çiçek alırdı Nedense benden alırdı. Çünkü ben çiçekleri çok biçimli tutarım Kuşkonmazları sevmem, kullanmam Çiçeklerin aralıklarına bakarım Sanki ben onları hep yeniden yaratırım, yontarım Bin dokuz yüz kırk üçde biri öldü Boynu değil, bir karanfilin sapıydı, yana düştü Düşünce öldü Bir ölülük sindi ellerime Bir ölülük bana sindi Ona sergimde her zaman bir yer ayırırım Kimseler bilmez Ben işte gizli gizli onu sularım Karanlık bir karanfilliği Yoklukta bir karanfilliği O gün bugündür bütün çiçekler Karanfildir benim için. Bir gün de bir demet karanfilim yandı Bir demet karanfilin penceresi, kapısı Nedense yandı Önce giyinik bir ev görünümündeydi, öyleydi Takındı kırmızılarını sonra Süslendi Bir boşluk edindi orda kendine Hemen oracıkta bir boşluk Açtı şemsiyesini ve gitti. Ben şimdi oğlumun yanında kalırım Onun kırmızı yapraklardan yapılmış Bir zamandışılığı vardır Beni anlamaz Anlamaz, niye anlasın Anlaşılmak -değil mi ama- sanki kimsenin olamaz Ben kendime bir karanfil mezarı satın aldım Beni oraya gömecekler Ruhi Bey cenazeme gelecek Ama hangi Ruhi Bey Doğrusu biraz şaşırdım İçerenköy'deki Ruhi Bey gelmez Osadece karanfil satın alır Ölümü pek beğenmez Şimdiki Ruhi Bey ölümedaha yatkındır Yaşamaya da Ölümle yaşam arasında bunalır bunalır Ben bu kadarını anlarım O gelir beni kaldırır Bir karanfil kalabalığına arrtık katılır Geçen gün gördüm Acımayı unuttum Sevinmeyi unuttum Ben her şeyi artık unutuyorum Ama ogeçerken ne yalan söyleyeyim şuramda birağrı duydum Ağrı da değildi belki, hani, nasıl Gövdemi yeniden buldum Acılar acılara eklenince ağırlaşıyor Gövdem de ağırlaşıyor Ruhi Beyle kocaman bir demet karanfil oluyoruz Şu üstümdeki boşluk kadar Bir demet Yok artık pek konuşmuyoruz Benim sözlerim eskidi Onunki de eskidi Zaten kelimeler sonludur Öyledeğil mi Donuk donuk bakışıyoruz Ben ölüme iyice yakın O yaşamaktan uzak Öyle bir gök içinde durmuş gibiyiz Karanfiller ölürken Karanfillerden bir deniz. EDİP CANSEVER Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2009 SONRASI KALIR On kalır benden geriye dokuzdan önceki on Dokuz değil on kalır On çiçek, on güneş, on haziran On eylül, on haziran.. On adam kalır benden, onu da Bal gibi parlayan, kekik gibi bunalan On adam kalır. Ne kalır ne kalır Tuz gibi susayan, nane gibi yayılan Dokuzu unutulmuş on yüz mü kalır Onu da unutulmuş bir şiir belki kalır On çizik, on çentik, on dudak izi Bir çay bardağında on dudak izi Aşklardan sevgilerden Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem Bir de bu kalır. Ne kalır benden geriye, benden sonrası kalır Asıl bu kalır. On yerde adam geçse geçmese Dağlardan tepelerden inen bir düzlüktüm, anlaşılır. Akşam olur, bir günden dibe çökerim Su içer,dibe çökerim İyimser bir duvarcıyım, her gün bir tuğla düşürürüm elimden Bu yüzden gecikirim Size bu sıkıntı kalır. Ne kalır Kahvelerde kalın kalın kayısı vakti Dişleri kesmeyenin en az kayısı vakti Dişleri hiç kesmeyenden Gün geçer, kendi kalır Kahvelerde kayısı. Gezginim, açık denizlerden yanayım Biraz da Akdenizliyim, bu işte böyle kalır Akdenizli herkes konuşur duyarlığını Başka ne kalır Biz ki bir konuşuruz geriye on şey kalır. Ben buyum, dersin, arkadaş Sevgilim, ben buyum Yüreğim vurgun, dişlerim altın Ceketim sol omzumda Vakit vakit incelen vakit. EDİP CANSEVER Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.