Φ Legendary Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2009 Nedim (1681-1730) Nedim, 1681'de İstanbul'da dünyaya geldi. Fatih Sultan Mehmet devrinde yaşayan soylu bir aileden geldiği bilinir. Babası Mehmed Efendidir. Dedesi Musluhiddin Efendi, Sultan İbrahim dönemi kazaskerlerindendir. Nasıl bir eğitim aldığı kesinlikle bilinmiyor. Ancak bazı kaynaklardan öğrendiğimize göre Şeyhülislam Ebezade Abdullah Efendi'nin başkanlık ettiği kurul önünde sınavdan geçerek, hariç müderrisliği payesini aldı. Bir süre sonra Mahmudpaşa mahkemesinde naiplikle görevlendirildi. Sadrazam Ali Paşa ve Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından korundu. Nevşehirli İbrahim Paşa, şiirlerini çok sevdiği Nedim'i muhasipliğe seçti. Daha sonra ise kütüphanesinde hafızı kütüb görevine getirdi. Bütün zevk ve eğlence meclislerinde sadrazamın ve bazı devlet büyüklerinin nedimi oldu. Ramazan aylarında, sadrazam İbrahim Paşa huzurunda verilen tefsir derslerine katıldı. Sadrazam İbrahim Paşa aracılığı ile Sultan Üçüncü Ahmed'in bulunduğu toplantılara katılmaya başladı. Şiirleri Sultan Üçüncü Ahmed tarafından beğenildi. Bu arada Mollakırımı medresesi (1727), Sadiefendi medresesi (1728) ve aynı yıl Nişancipaşayıatik medresesi müderrisliklerine tayin edildi. Son görevi Sekbanalibey medresesi müderrisliğiydi (1730). İbrahim Paşa'nın giriştiği, doğu dillerinden tercümeler, çalışmasına katıldı. Müneccimbaşı Derviş Ahmed Dede'nin Sahaifü'l Ahbar (Haberlerin Sayfaları), Bedrüddin Avni'nin İkdü'l Cuman (İnci Dizisi) adlı eserlerini Türkçe'ye çeviren kurulda çalıştı. İçki düşkünlüğü yüzünden irtiaş (titreme) hastalığı ve illeri vahime (korku) hastalığı çeken Nedim'in, Patrona Halil isyanı sırasında bir buhran geçirerek öldüğü ileri sürülür. Müstakimzade'nin, isyanda kaçarken Beşiktaş'daki evinin damından düşerek öldüğünü belirten ifadesi ispatlanmış değildir. Nedim dinin bazı yasaklarına karşı çıkmış, bu da onu tasavvufi düşüncelerden uzaklaştırmıştır. Nitekim şair de eserlerinde kadın, içki gibi şuhane unsurları işlemiştir. Ona göre yaşamanın temel amacı dünya zevklerini tatmak, eğlenmekti. Başlıca eseri Nedim Divanı'dır. Mahallileşme akımının öncüsüdür. Divan edebiyatındaki soyut sevgili ve mekanlar Nedim'in şiirlerinde somuta dönüşür. Yani sevgilisi hem beşeri aşkı anlatır hem de gerçektir. Zevk, eğlence, içki şiirlerinin temelini oluşturmuştur. Soğuk ve yapmacı anlatımdan kaçınmış, anlatmak istediklerini içten bir şekilde şiirlerine dökmüştür. Bunları da daha çok gazelleriyle anlatmıştır. Büyük şair, divan şiirinin katı kurallarına herkes gibi uysa da, bazı yenilikler yapmaktan geri durmamıştır. Örneğin bazı eserlerinde aruz yerine hece ölçüsü kullanmıştır. Nedim divan şiirinde çığır açmış büyük bir şairdir. Ne var ki onun değeri öldükten çok sonra anlaşılmıştır. Şair ayrıca İstanbul aşkıyla da tanınır. Zaten İstanbul şivesi akımının da öncüsü Nedim'den başkası değildir. GAZEL Hele îd oldu ol gül-gonce handân olduğun gördük Demâg-ı telh-kâmın şekkeristan olduğun gördük O sîm endâmı aldık halka-î ağûuşa bir kerre O elmâsın hele zîb-i nigin-dân olduğun gördük Meh ü mihrin senin olsun felek biz îd-gehlerde Hilâl ebrûların hurşîd-i tâbân olduğun gördük O kâfir-beççe bir peymâne sahbâ sundu kim alıp Derûn-i lâleden âteş fürûzân olduğun gördük Niyâz ü nâz ü nûş ü bahş ü ibrâm-ı kenâr ü bûs... Bugün meclisde zevkin böyle tûfân olduğun gördük Yalan olmaz o şûhun görmedik mey içtiğin ammâ Bir iki kerrecik hem-bezm-i mestân olduğun gördük Gülistân görmedik gül kokmadık ammâ ruhün meyden Gül-ender-gül gülistân-der-gülistân olduğun gördük Bi-hamdillâh yine kilk-i Nedîmâ-yı sühân-sâzın Gazel-perdâz-ı bezm-i sadr-ı zî-şân olduğun gördük Türk Dili ve Edebiyatı Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Kasım , 2009 ISTANBUL KASIDESI` NDEN Bu şehr-i Sitanbul ki bi-misl ü bahadır Bir sengine yekpare acem mükü fedadır Bir gevher- i yekpare iki bahr arasında Hurşid- i cihantab ile tartılsa sezadır Bir kan-ı niamdır ki onun gevheri ikbal Bir bağ-ı Irem dir ki gülü izzü aladır Altında mı üstünde midir cennet-i ala Elhak bu ne halet bu ne hoş ab ü hevadır Her bağçesi bir cemnistan-i letafet Her küşesi bir meclis-i pür-feyz ü sefadır Insaf değildir anı dünyaya değişmek Gülzarların cennete tesbih hatadır Herkes erisür anda muradına anınçün Dergahları melce-i erbab-i recadır Kala-yı maarif satılır süklarında Bazar-ı hüner maden-i ilm ü ulemadır Camilerin herbiri bir kuh-i tecelli Ebru-yi melek andaki mihrab-ı duadır Mescitlerinin herbiri bir lücce-i envar Kendileri meh gibi lebriz-ı ziyadır Serçeşmeleri olmada insan revanbahs Germabeleri cana sefa, cisme şifadır Hep halkının etvari pesendide vü makbul Derler ki : Biraz dilberi bimihr ü veefadır Şimdi yapılan alem- i nevresm- i sefanın Evsafı hele başka kitab olsa sezadır Namı gibi olmuştur o hem sa d, hem abad Istanbul a sermaye-i fahr olsa revadır Kühsarları, bağları, kasrları hep Güya ki bütün sevk ü tarap, zevk ü sefadır Istanbul un evsafını mümkün mü beyan hiç Maksut hemen sadr-ı keremkara senadır. NEDIM zaten zar sor yazdım birde anlayabilsem Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.