Misafir birce Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2009 ALİ KUŞÇU Gökbilimci Semerkant ?- Istanbul 1474 Babası Timuroğullarından Türkistan ve Maveraünnehir emiri Uluğ Beyin doğancısıydı. Asıl adı “Alaattin Ali “iken bu nedenle ‘Ali Kuşçu” diye anıldığı söylenir, ilk matematik ve gökbilim öğrenimini Uluğ Beyle Bursalı Kadızade Rumi’den Semerkantta gördü. Uluğ Beyden izin almaksızın Kirman’a giderek öğrenimini burada tamamladı. Kirman’da ayın evreleriyle ilgili bir kitapçık yazdı. Bu eserini Semerkant’a döndüğünde, gönlünü almak için Uluğ Bey’e sundu. 1421 de Bursalı Kadızade Rumi ölünce. Uluğ Bey Ali Kuşçuyu kendi kurduğu gözlemevinin yöneticiliğine getirdi. Uluğ Beyle birlikte büyük bir yıldız katalogu olan, yıldızların konumlarını ve devinimlerini gösteren Zic-i -Uluğ Bey adlı eseri hazırladı. Gözlemevi’ndeki görevinin yanı sıra Semerkant taki medreselerde matematik ve gökbilim dersleri verdi. 1449′da Uluğ Bey oğlunun önayak olduğu bir ayaklanmada öldürülünce Ali Kuşçu Semerkant’tan ayrılarak Tebriz’de Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’a sığındı. Uzun Hasan kendisine olağanüstü saygı göstererek Osmanlılarla barış yapılması için onu Istanbul’a elçi olarak gönderdi. Ünlü bilgin istanbul’da Fatih Sultan Mehmet’çe saygıyla karşılandı. Fatih, Kuşçu’ya günde 200 akçe karşılığı Ayasofya Medre.sesi’nde müderrislik yapmasını önerdi. Bu öneriyi kabul eden bilgin, elçilik görevini tamamladıktan sonra ailesiyle birlikte istanbul’a yerleşerek Ayasofya Medresesi’ne müderris oldu. Fatih döneminin ünlü bilginlerinden Molla Hüsrev’le birlikte medreselerin öğretim sistemini yeniden düzenlendi Gökbilim, onun zamanında ağırlıklı bir ders durumuna geldi. Matematik ve gökbilimin yanı sıra hadis, tefsir, kelam (islam felsefesi) ve dil bilgisiyle de uğraştı. Bu konularda çeşitli eserler yazdı. Kıvamettin Kasım, Molla Sarı Lütfü, Sinanettin Yusuf gibi değerli bilim adamları yetiştirdi. Başlıca eserleri şunlardır: Zic-i Uluğ Bey Şerhi (Farsça yazmıştır. Eserde kuramsal matematik bilgilerinin açıklamalarına yer vermiştir); Risâletü’l Fethiyye (Eseri önce Risale fi’l Heyet ) (Gökbilim Kitapçığı) adıyla yazdı, 1473′te Arapça’ya çevirerek Fatih Sultan Mehmet’e sundu. Kitabın sonunda bir dünya haritasıyla gökcisimlerinin dünyaya u-zaklıklarını gösteren bir bölüm yer alır. Seyyit Ali bin Hüseyin 1548′de eseri Halep’te Türkçeye çevirdi): Unkud-üz-Zevahir fi Nazm-ül-Cevahir (Değerli Taşların Dizilmesinde Görülen Salkım); Mahbub-ül-Hamail fi Keşf-il-Mesâil (Meselelerin Keşfinde Tılsımların En Beğenileni); Şerh-i Cedid (Yeni Yorum; Nasırüddin-i Tusî’nin Tecrid-ül-Kelâm (Sözün Soyutlanması) adlı eserine yaptığı yorum; bu yazma eserlerin bazı nüshaları çeşitli istanbul kitaplıklarındadır. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.