Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Başbakan Yardımcısı Arınç: Darbe planına adı karışanların tamamı açığa alınmalıdır. Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un “kâğıt parçası” dediği “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı”nın gerçek olduğunun ortaya çıktığını söyleyen Arınç, “Şimdi gereğini yapma zamanı. Ordu şaibelerden arındırılmalı” diye konuştu. Planın gerçekliğini gösteren son deliller üzerine Genelkurmay, belgeyle ilgili yeni bir soruşturma başlattı. TSK bu gelişmeyi, belgenin basına sızmasını “vahim” diye nitelendirerek duyurdu

 

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç, darbe planına ilişkin yeni bilgi ve belgelerden sonra hiçbir şeyin gizli kalamayacağının ortaya çıktığını söyledi. Her kurumun şeffaf ve hesap verebilecek bir konuma gelmesini isteyen Başbakan Yardımcısı Arınç, “Ortaya çıkan son durum, bu planı hiç kimse inkâr etmiyor. Önce ‘bu bir kâğıt parçası’ dendi. Ama şimdi öyle olmadığı ortaya çıktı. Şimdi sıra savcılarımızdadır. Onlar bunun için gerekeni yapacaklar. Bu işe dahil olan kim varsa mutlaka ortaya çıkmalı” dedi.

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a da çağrıda bulunan Arınç, şöyle devam etti: “Ben bir bakanım. Bana bağlı bir kurumda bir bürokrat adı bir yolsuzluk olayına karıştığında anında açığa alırdım. Şimdi Sayın Başbuğ da bu işe adı karışan kişileri bence açığa almalı. Yargılama sonuçlanana kadar. Ve bizim olan ordumuz bu ve benzer şaibelerden arındırılmalı ve yıpratılmamalı.”

 

Erdoğan: Devlet zan altında kalır

İrticayla Mücadele Eylem Planı’na ilişkin gelişmelerle ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan da dün yeni açıklamalar geldi. Temaslarda bulunmak üzere Pakistan’da bulunan Başbakan Erdoğan, “Temennim odur ki şu andaki yazılanlar, çizilenler veya söylenenler doğru çıkmasın, yanlış çıksın. Böyle bir bedeli Türkiye Cumhuriyeti Devleti kaldıramaz. Özellikle de Silahlı Kuvvetlerimizin böyle bir zan altında kalmasını da tabii hazmetmek kabul edilebilir gibi değil’’ dedi.

Erdoğan, “Ben tabii medya üzerinden Genelkurmay Başkanı ile konuşmak istemem, ama döndükten sonra zaten haftalık rutin görüşmemiz oluyor. Belki bu görüşme vesilesiyle bir araya geldiğimizde bu konuyu muhakkak görüşeceğiz. Önemli bir konu ve aramızda bu konuyu görüşerek süreci değerlendiririz’’ diye konuştu.

 

Andıç’ın itirafı ‘Bilgi Notu’nda

Ergenekon savcılarına ihbar mektubuyla birlikte dört ek daha gönderen subay, mektubunda Taraf’ta 7 Nisan 2008 tarihinde manşetten yayımlanan “Koç da andıçlandı” haberinin de doğru olduğunu gösteren bir iç yazışma Subay, “Bilgi notu” başlıklı tek sayfalık yazıda, haberin ardından Genelkurmay Başkanlığı’nda soruşturma açıldığını ve haberin doğrulandığını söylemişti. Tek sayfalık elektronik yazışmayı da savcılara mektupla birlikte göndermişti. İşe o “Bilgi Notu”ndan satır başları.

 

1- Bu bilgi notu; 7 Nisan 2008 tarihinde bir gazetede yayımlanan Sivil Toplum Örgütleri ile ilgili habere ilişkin olarak yapılan inceleme hakkında bilgi sunmak maksadıyla yapılmıştır. TSK’yı yıpratmak, bu kapsamda bazı kişi ve kuruluşların isimlerini açıklayarak onları ordu karşıtı grubun yanına çekmek, bazı personelinin isimlerini açıklayarak onları yıpratmak ve baskı altına almak, benzer konularda araştırma yapılması ve bilgi toplanmasına yönelik gayretleri caydırmak, kamuoyunu yönlendirmek, haberi yayımlayan ve kullanan medyanın tanıtımını yapmak ve okuyucu kitlesini artırmak maksadıyla bahse konu dokümanın haber konusu yapıldığı kıymetlendirilmektedir.

 

2- Habere konu olan çalışma Toplumsal Gelişimi Destek Faaliyetleri (TGDF) kapsamında işbirliği yapılabilecek Sivil Toplum Örgütlerinin belirlenmesi maksadıyla, 29 Temmuz 2004 tarihinde başlamış Nisan 2006 ayı açında ilgili makamlara arz edilmiştir. İstihbarat Başkanlığı ile koordineli sürdürülen STÖ’lerle ilgili çalışma sonunda hazırlanan doküman, bir adet CD’ye kaydedilmiş ve İstihbarat Başkanlığı’nda talepte bulunan Şube Müdürü’ne elden teslim edilmiştir. Söz konusu haberin gazetede yayımlandığı gün başlatılan inceleme kapsamında;

 

a) J. Teknik İstihbarat Analiz Timi, söz konusu dosya hakkında işlem yapılan üç bilgisayar geçmişteki kayıtların iz takibi maksadıyla incelemeye alınmıştır.

 

B) Aynı araştırmaya paralel olarak MBBS Timi, merkeziağ sistemine dahil internet kayıtlarının geriye doğru incelenmesine başlanmıştır.

 

3- Üç hafta süren idari inceleme sonucunda, söz konusu dosyaların güncellenerek ve şifreli olarak iki ayrı bilgisayarda muhafaza edildiği belirlenmiş, aynı bilgisayarlardan çeşitli teknik ve yöntemlerle bahse konu dokümana nüfuz edilerek bilgilerin dışarıya çıkarıldığına yönelik herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.

 

4- Aynı araştırmada gazetede çıkan haberin imza içermediği ve evrak niteliği taşımadığı, İstihbarat Başkanlığı’na ait bilgisayarda yapılan teknik incelemede, dokümanın CD’den bilgisayara kaydedildiği belirlenmiştir. Gazetede yayımlanan bilgilerin, yeni bilgilerle geliştirilen dokümanın güncel halini değil, kaydedilerek İstihbarat Başkanlığı’na verilen CD’deki dosyalarda mevcut bilgileri içerdiği tesbit edilmiştir. Adı geçen doküman hakkında yapılan araştırmaya destek sağlayacak şekilde, Nisan 2007 tarihli bir dergide çıkan doküman hakkında yapılan işlemlerin birlikte değerlendirilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.

 

5- Sonuç olarak; J. Teknik İstihbarat Analiz Timi tarafından İsihbarat Başkan-lığı’na verilen ve aynı şubede ilgili bilgisa-yara kayıt için kullanıldığı belirlenen CD hakkında yapılan işlemlerin incelenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. (Geçen yıl, ihlaller ve personel hataları nedeniyle, bahse konu CD’nin işlem yapıldığı dairede görev yapan yüzbaşı rütbesinde bir subayın ordudan atıldığı ve binbaşı rütbesinde bir subayın mesajla tayin edildiği tesbit edilmiştir.)

 

6- Bilgi ve evrak güvenliğine yönelik olarak alınan tedbirlerin ve uygulamaların geliştirilmesi kapsamında; iz takibini zorlaştıran internet sistemine bağlı olmayan bilgisayarlar başta olmak üzere, personel hatalarını önleyecek ve caydıracak yeni önlemlere ihtiyaç olduğu, TSK internet sisteminde yapılan kayıt, güncelleme ve dağıtım işlemlerinin iz olarak sistem tarafından kaydedildiği ve gerektiğinde bu izlerin süreci sorgulamak maksadıyla kullanıldığı yönündeki bilgilerin caydırıcılık sağlayacak şekilde personele duyurulma-sının faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bugün gazetede ilginç bir haber vardı? (milliyet gazetesi)

 

Islak imza

 

Buyrun size ıslak imza makinesi...Amerika da üretiliyor...Fiyatı 1000dolar civarında ..Makine ve işlevi ile ayrıntılar http://www.signaturemachine.com'da...

 

Malum,bir mektubu mürekkepli kalemleimzalı göndermekdeğerini arttırır.Ancakyüksek yöneticilerin yüzlerce mektubu imzalayacak zamanı yok.Makine işte bu ihtiyaçtan doğmuş. Herhangibir imzayı tarayıcıdan geçirip makineye veriyorsunuz .Otomatik olarak oimzanın aynısını mürekkepli kalemle önüne konulan kağıtlara seri halinde atıyor...

 

Şimdi gelelim Albay Çiçek olayına ;

 

İmza ıslak mı değil mi?

 

Bu işten çıkarı olan orduyu pasifize edip , ülkeyi bölmek ve ele geçirmek için uğraşanlar kimler ?

 

Amerikanın bu işte çıkarı var mı? Fetullah Gülen nerde yaşar kimler korur büyük alimimizi!!? :)

 

Hukuki süreç devam ediyor bekleyip göreceğiz.Bazıları gibi her olaya hemen atlayıp:

 

 

aaa gördün mü bak ordu yapmış işte eyoo eyooo demenin bir anlamı yok değil mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fethullah Gülen'in zerre kadar sevmem;

Hatta Apo ne kadar tehlikeli ise, Fethullah Gülen çok daha tehlikeli birisidir Türkiye için...

.

.

.

Eğer o belge gerçek ise, ordu gereğini yapmıştır...

Eğer o belge gerçek değil ise;

Ordu görevinin yapamamaktadır...

 

 

Daha da bir şey demem siz ve sizin zihniyetinizde olanlara!

 

Ben bu ülkenin insanıyım, beğenmediğiniz için düşman olduğunuz adamlar da bu ülkenin insanları ve benim saygı duyduğum, beğendiğim işleri olan bir kesimidir. Ve ben her şeye rağmen sizin gibi düşünüp bana düşmanlık yapanların "namert" bir biçimde iftira ile meşrulaştırılacak zulümlere maruz kalmasını kabul etmem! Siz istemesenizde sizi dahi savunurum böyle bir durumda. Bu da bizim farkımız olsun!

 

excl.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bugün gazetede ilginç bir haber vardı? (milliyet gazetesi)

 

 

 

Şimdi gelelim Albay Çiçek olayına ;

 

İmza ıslak mı değil mi?

 

Bu işten çıkarı olan orduyu pasifize edip , ülkeyi bölmek ve ele geçirmek için uğraşanlar kimler ?

 

Amerikanın bu işte çıkarı var mı? Fetullah Gülen nerde yaşar kimler korur büyük alimimizi!!? :)

 

Hukuki süreç devam ediyor bekleyip göreceğiz.Bazıları gibi her olaya hemen atlayıp:

 

 

aaa gördün mü bak ordu yapmış işte eyoo eyooo demenin bir anlamı yok değil mi?

 

Haklısınız sayın gelincik. Ama sorun edilenin ne olduğunu sanırım biraz yanlış anlamışsınız.

 

Bakınız; herhangi bir belge de sahte olabilir. Bu yüzden yargılama dediğimiz bir süreç var zaten, hatta bu sürece dair ayrı bir usul hukuku oluşturulmuş. Değil mi? Yanlışım olan yerde düzeltin.

 

Her akıl sahibinin görevi de aklını sağlam verilere açık tutmak ve sahte verileri ayıklamak için çaba göstermektir zaten. Yani bu iş sadece hukuken değil "insan" olma açısından da önemlidir.

 

Halbuki belge ilk gündeme geldiğinde tıpkı Ergenekon, Deniz Feneri vb. süreçlerde farklı kesimlerde gördüğümüz o peşinen "aman canım, boş bu" yaklaşımı gösterildi yine. Sorun buydu. Zaten bir gazetecimiz yanıldığını belirtmiş diye bir şeyler söyleniyordu geçenlerde.

 

Yoksa herkesin isteği ciddi ve usulüne uygun bir yargılama süreci sonunda gerçeklere ulaşmaktır.

 

En azından ben bunu istiyorum, öyle diyeyim artık.

 

Başlarken dediğim gibi herhangi bir belge de sahte olabilir, hatta hayatınızın içinde gördüğünüz belgelerin de her zaman için sahte olma olasılığı vardır. Bu yüzden belgelerin nasıl belgeler olduklarına ya da başka etkenlere göre ispat yükü söz konusu olur mesela. Bunu kimse yadırgamıyor ki.

 

Çeşitli yerlerde anlayışla karşıladığınız iletilerinizden dolayı bu cevabı samimi olarak algılayacağınıza güvenerek yazdım. Olaya bir de bu açıdan bakmakta fayda olduğunu bilmenizi isterim.

 

Önemli soru şu: Neden ciddiye almamız istenmez?

 

Bu sorunun cevabını lütfen senin darbecin benim darbecim, senin hırsızın benim hırsızım zihniyetiyle düşünmeyin. İster istemez hepimiz bu yanılgıya düşebiliyoruz. Birbirimizi samimi bir biçimde uyararak da daha doğru olana yönelebiliriz.

 

Anlayışınız için şimdiden teşekkür ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım hiç öyle bir şey düşünmem .Benim kızdığım nokta -bunu tüm görüşleraçısından söylüyorum. Eğer ulusalcı cephedeysen ulusalcıların her yaptığı doğrudur, dinci cephedeyse onların her yaptığı doğrudur yada yanlıştır mantığı.

Şimdi bu konuda da bir çok arkadaşım daha olay tam olarak çözülmemişken

 

-tamam ordu kesin yapmıştır mantığını güdüyor

 

Diğerbir çok konuda da bunu görüyoruz. Şimdi bu olayda da bir belge çıktı ortaya ;

 

-sahte dendi

 

Daha sonra ıslak imzalı olanı ortaya çıktı

 

hani yalandı sahteydi dendi

 

E şimdi yukardaki iletimde ıslak imzanın makinesinin olduğu ve bunun amerikada 1000 dolardan başlayan fiyatlarla satıldığı söyleniyor. Belirttiğim siteyi de inceledim doğru.

 

Amaç belli kademeleri ele geçirmekse ;- meydana gelen olayların irdelenmesi sonucu bizi oraya götürüyor- bu makineyi elde etmek zor olmasa gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.

 

O halde yapılması gereken bana göre; tam kesin bir şey ortaya çıkmadan ,şu kesim ya da bu kesim kesin suçludur saikiyle hareket etmemek gerekir.

 

Böyle bir şeyin hiç birimize faydası yok.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Süreci iyi okumak gerekir. Belgenin sahteliğine dair bir şey de getirilemezdi çünkü orijinali olmadığı için imza teşhisi güvenilir olamaz dendi. Aslı olmadığı için de deyim yerindeyse "ortada kaldı". Yani dile getirdiğim mesele sizin bahsettiğinizden daha farklı.

 

İmzanın taklidiyse dediğim gibi herhangi bir olayda da mümkün. Konumuzu özel olarak ilgilendiren bir durum değil. Herhangi bir hukuki uyuşmazlıkta da taraf "bu ne ya, sahte bu" diyebilir. Bilmem anlatabildim mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daha da bir şey demem siz ve sizin zihniyetinizde olanlara!

 

Ben bu ülkenin insanıyım, beğenmediğiniz için düşman olduğunuz adamlar da bu ülkenin insanları ve benim saygı duyduğum, beğendiğim işleri olan bir kesimidir. Ve ben her şeye rağmen sizin gibi düşünüp bana düşmanlık yapanların "namert" bir biçimde iftira ile meşrulaştırılacak zulümlere maruz kalmasını kabul etmem! Siz istemesenizde sizi dahi savunurum böyle bir durumda. Bu da bizim farkımız olsun!

 

excl.gif

Ali, konu ile ilgili diğer yazılarımı da oku istersen!

 

Aslına bakarsanız, bana bişey deyip diyememeniz de umrumda değil...

 

Fethullah Gülen'in ne olduğu ve cemaatinin ne olduğu bellidir...

Ordu'yu hedef seçtiği de bellidir...

Akp'nin, Ordu bünyesinde dinci bir kesim yaratmak peşinde olduğu da bellidir ya da ben öyle olduğundan eminim...

 

Açık ve net:

Ordu ile Siyaset, birbirlerine karışmamalılar ve etki etmemeliler...

Fakat bu karşılıklı ilkeden; birisi, diğerine karışmayı ve diğerini etkilemeyi amaç edinerek saparsa,

Diğerinin kendisini koruması, savunması ve bu yönde eyleme geçmesi kadar doğal birşey daha yoktur.

 

Akp; Fethullah Gülen Cemaati ve İmam Hatip Liseleri yolu ile Ordu'ya sızma planı içerisindedir.

Dolayısı ile Siyaset, Ordu'ya Etki etmek düşüncesindedir ve zaten gerek medya, gerek kimi çevrelerce etki etmektedir...

Ordu'nun da bu durumda, kendisini savunma hakkı vardır ve doğmuştur...

 

Ben; "Ordu, darbe yapıp Akp'yi indirsin" demiyorum.

Fakat, kendisine sızma planı içinde olan kesimlerle mücadeleye girişmek ZORUNDADIR...

Bu, kaçınılmazdır...

Bunun önlemlerini ya da kendi içinde önleyici tedbirlerini nasıl alır bilemem:

Kendi dışında, Fethullah Gülen cemaati ile nasıl bir mücadele ya da direnç gösterir bilemem...

Fakat bunları yapmak zorundadır...

Kendisini hedef gösteren her oluşuma:

"Amanda ben demokratiğim, gelin de sızıverin içime, hatta ele geçirin" diyebilecek bir sevgi pıtırcığı konumunda değildir...

 

Elbette ki Fethullah Gülen cemaatini bitirmek gibi bir eylem planı olacak...

Adam, Ordu'ya etki etmeyi, sızmayı doğruda hedef gösterdi, daha ne olsun?

Polis teşkilatı gibi teslim mi olsun?

Sızmalara izin mi versin?

 

Akp'nin dolaylı da olsa Ordu'ya etki etmesine izin mi versin?

 

Ne dedik?

Ordu ile Siyasetin birbirlerine karışmamaları ilkesi karşılıklıdır...

 

Akp, Ordu'ya etki etme planları yaparken: oh ne ala!

Ordu, kendisini haklı olarak savunmaya alırken, bu planlara karşı koyarken: tu ka ka!

 

Onu bırakın, sanki Fethullah Gülen cemaati bir Siyasi partiymiş gibi konuşuyorsunuz...

Zararlı bir tarikate etki etmek ya da onu sindirmek, Darbecilik değildir efendim...

Kaldı ki Ordu, bu türlü zararlı oluşumlarla etkin mücadele sürdürmekte yetkindir ve yükümlüdür...

Fethullah Gülen cemaatine etki etmeyi, darbecilik olarak yansıtmaz oldukça ilginç!

 

Amacınız nedir?

 

Ayrıca o adamlara karşıtlığımın nedeni, sadece onları beğenmememden kaynaklanmamaktadır.

Dini/Cemaat toplumları, tıpkı Aşiret toplumları gibi İlkel/Çağdaş Olmayan bir toplumsallaşma çeşididir.

Çağdaş da değildir, İlkeli de değildir.

İnsan dinini istediği gibi yaşayabilir;

Fakat bunu topluma örgütsel/cemaat olarak yansıttığı

Ve hatta daha da öteye gidip, kurum ve kuruluşlara işlemeye çalıştığı, dikte etmek istediği an,

Elbette ki saygı duymam o cemaatlere ya da kitlelere...

Onlar saygı duyuyor olsa;

Etki etmeye çalışmazlardı, öyle değil mi?

Hem siyasete ve Orduya sızma çabası da cabasıdır...

 

Bir Savcının çıkıp "Sen nasıl Fethullah Gülen hazretleri hoca efendiye Fetullah Gülen dersin. Çabuk özür dile yoksa seni yakarım" dediğini unutmadık hala!

 

Ya da Fethullah'ın:

"Arkadaşlarımızın mevcudiyeti islami geleceğimiz adına bu işin garantisidir. bu açıdan adliye, mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. yani bunlar gelecek adına bizim o ülkelerde garantimizdir. bizim varlığımızın bunlar nabzıdır."

dediğini unutmadık...

Bu ülkenin belirli kuruluş ilkeleri vardır.

Bu toplumun, belirli tarihsel gerçeklikleri vardır.

Bu ilkelere ve bu gerçekliklere düşmanlık besleyen,

Bu ilkeleri ve bu gerçeklikleri yok etmek isteyen kesimi

Bu ülkenin bir vatandaşı ve bir devrimci olarak elbette ki karşıt belleyeceğim...

Ne yapayım?

"Buyrun, saldırın" mı diyeyim?

 

Değil siz; babam o yapılanmanın içerisinde olsa, yine karşısında olurum...

 

Bir de bana birşey diyemiyor muşsunuz artık!

Eğer o yapının bir parçasıysanız ve öylelikle birşey diyemiyorsanız bana;

Gurur duyarım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Madem ilkeli bakacağız olaya değerli arkadaşlar, madem hukuk işliyor hepimiz güveniyoruz hukuğumuza buna binaen herhangi bir hukuki davada dava sonuçlanmadan insanların ön yargıyla başta suçludur suçsuzdur tavırlarını elştiriyoruz haydi hep beraber dönelim birazcık geriye ne yazdıklarımıza bakalım bir, Ergenekon davasında,Deniz Feneri davasında, AKP'yi kapatma davasında bakalım medyamıza kimler ne yazmış ne çizmiş davadan davaya nasıl duruş değiştirmiş?

 

Hepimizin bir davası var değil mi, herkesin bir düşüncesinin olması çok doğal da eğer herkesin üzerinde birleşemediği,inanmadığı bir hukuk varsa herkes kendi hukuk tanımını yapıyorsa ve kendi tanımını yaptığı hukuğa inanıyorsa, doğrudur dediği hukuk kendi kafasındaki hukuksa, hukuğumuz da güç dengelerinin elinde kolayca yönlendiriliyorsa kimse kimseye kolay kolay bir şey anlatamaz,anlatılanlara da kimse inanmaz kimse de birbirinin söylediğine inanmıyor zaten.

 

Sonra ne mi oluyor AKP'ye kapatma davsı açılıyor dava sonlanmadan hukukçularımız dahi kapatılacağından emin, kapatılması gerektiğini bağırırcasına söylüyor başka hukukçularımız hayır diyor bu bir güdümlü davadır, böyle dava olmaz kapatılamaz diyor dava bittikten sonra mı diyor, hayır.

 

Bu davada bir bakıyorsunuz AKP'nin kapatılmasından yana olanlar hukuğa sonsuz bir güven duyuyor, kapatılmasını istemeyenler yönlendirildiğini söylüyor.

 

Bir bakıyorsunuz Deniz Feneri Davası, davayla birlikte ne başlıyor Deniz Feneri üzerinden yıpratmalar dava bitmiş mi, evet zihinlerde bitmiş.

 

Diğer taraf ne yapıyor bu davanın komplo olduğuna inanlyor yani bu sefer de onlar güvenmiyor hukuğa, bu davaya.

 

Ergenekon davası başladı başlamasıyla hukuğa güven bir kesim tarafından birden bire yok oldu peki bir kesim tarafından hukuğa güven konusunda ne oldu, AKP davasında hukuğa güvenmiyorduk bir anda hukuğa güvenmeliyize geldik.

 

Kendimizi kandırmayalım arkadaşlar hukuktan, demokrasiden ne kadar anladığımız ortada ben de dahilim.

 

Bizim derdimiz ne, ne anlatmaya çalışıyoruz birbirimize?

 

Muhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaslar nedir o belge sahte, bu belge gercek yok efendim TSK yipraniyor yok isin icerisinde Kürt acilim politikasi var. Olmaz böyle bir durus. bakin komsumuz Yunanistan'a onlarinda gecmiste YSK'leri lestirilemiyordu, bir bakisyorsun cunta geliyordu bir bakiyorsun baska bir cunta. Ama zamanin birinde biris bu tabuyu yikip YSK'nin cuntaci mensuplarina karsi suc duyurusunda bulundu ve hatta sonunda askerlerden yargilananlar oldu. Simdi ise her ufak bir anti demokratik tutum icerisine gire asker Yunanistan'da derhal mahkemeye verilebiliyor ve kimsede bizdeki gibi derhal savunma pisigolojisine girmiyor. TSK'leri elestirilmeyecek bir organ degil. TSK'lerini yönetenlerde bizler gibi birer insan ve onlarinda suc yapma ihtimali olmasi gayet dogal. Is böyleyken TSK yipranmasin diye her yapilan hataya ve hatta sucada göz yummak artik akil isi degil. Yunanistan'da YSK hicte yipranmadi, kimse korkmasin bizde de yipranmaz. Sucu isleyenler arindirildigi sürece yipranma olmaz. Aksi taktirde her dönem yipranir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Taraf gazetesini karalamakla suçlayanlar,kağıt parçası diye adaleti mülkün temelinden ordunun temeline geçiştirenler;sözde koruyucular ve onları alkışlayanlar...

 

Gülen'i sevmiyor olabilirsiniz.AKP'yi ve yaptıklarını da onaylamıyor olabilirsiniz...vs vs

 

Ancak bu demokrat olmaya çalışan bir ülkede ki ordu vesayetine kılıf uydurma hakkını size vermez.Kimse bunu hoşgöremez.

 

Siz eğer bu ülkeyi seviyorsanız,bu ülkenin seçimlerine de tahammül etmelisiniz.Bunu becermek kolay olmasa da!

 

Bugün dünden kalan sancılarla boğuşuyorsa bunun en önemli nedeni;ordunun vesayeti,ordunun darbeleri ve ordunun korkularıdır.

 

Bizi seyirci yapan ordunun doğrularıdır.

 

Başbuğ vekili olduğu Çiçek için istifa etmeli.

 

Ordu cuntacıların karanlığından kurtulmalı.

 

CHP...Sayın Baykal;siz hiç kelam etmeyin.Sizi ve zihniyetinizi çok iyi tanıyorum.Size gülüyorum.

 

Taraf...alkışlıyorum.

 

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Taraf gazetesini karalamakla suçlayanlar,kağıt parçası diye adaleti mülkün temelinden ordunun temeline geçiştirenler;sözde koruyucular ve onları alkışlayanlar...

 

Gülen'i sevmiyor olabilirsiniz.AKP'yi ve yaptıklarını da onaylamıyor olabilirsiniz...vs vs

 

Ancak bu demokrat olmaya çalışan bir ülkede ki ordu vesayetine kılıf uydurma hakkını size vermez.Kimse bunu hoşgöremez.

 

Siz eğer bu ülkeyi seviyorsanız,bu ülkenin seçimlerine de tahammül etmelisiniz.Bunu becermek kolay olmasa da!

 

Bugün dünden kalan sancılarla boğuşuyorsa bunun en önemli nedeni;ordunun vesayeti,ordunun darbeleri ve ordunun korkularıdır.

 

Bizi seyirci yapan ordunun doğrularıdır.

 

Başbuğ vekili olduğu Çiçek için istifa etmeli.

 

Ordu cuntacıların karanlığından kurtulmalı.

 

CHP...Sayın Baykal;siz hiç kelam etmeyin.Sizi ve zihniyetinizi çok iyi tanıyorum.Size gülüyorum.

 

Taraf...alkışlıyorum.

 

Askeri yapılanmaya, Anayasaca tanınmış haklarına karşı çıkarken;

Neden Seçim kanununa ve yapılanmasına karşı çıkmıyorsunuz?

 

Gelin açıkça konuşalım...

 

Türkiye'de Askere, Darbe anlamına gelen haklar niçin tanınmıştır ve niçin tümüyle geri alınmamaktadır?

Seçim Kanunlarına ve Dokunulmazlığa karşı çıkanlar, niçin başa geldiklerinde bunları yeniden düzenlemiyorlarsa;

O yüzden...

İşlerine geldiğinde, kullanmak ve güç elde etmek için...

 

Avrupa, her konuda bir paket sunuyor:

Neden bu konularda etkin bir uyum paketi sunmuyor ve herşeyi dikte ettiği gibi etmiyor?

 

Bu ülke, Atatürk ve İnönü zamanında, en zor günlerini yaşarken bile Askeri güdüm altına girmedi.

Daha, çok partili düzene geçiş denemelerinde getirildi;

Ordu'nun siyasete ve Siyasetin de orduya hiçbir şekilde karışamayacağı ilkesi...

Tek Partili dönemi, diktatörlük olarak niteliyorlar bazıları

Ama düşünün; Asker ile Siyasetin kesinlikle ayrı olduğu bir diktatörlük düşünülebilir mi?

Atatürk, hayatını bu ilke üzerinden sürdürdü;

İlkelerini ve uygulamalarını, bu anlayış üzerine oturttu...

Siyasetin içinde olduğu sürece, hiçbir kere bile askeri makama oturmadı...

Ve hiçbir Atatürkçü, Darbeci zihniyeti savunamaz...

Ben de savunmuyorum...

 

Asker; ne sivil hayata, ne de siyasete etki etmemelidir...

Fakat Siyaset'te aynı şekilde, Askere etki etmemelidir...

 

Askere etki etmeye çalışan da, elbette ki cezalandırılmalıdır...

Aynen, siyasete etki etmeye çalışanlar, yani Darbeciler ile aynı yasalar ve kanunlar ile...

 

Bu ilke, karşılıklıdır;

Lamı cimi yok...

 

Siz, askeri, siyasete karışıyor diye yargılarken;

Siyasetçi, orduya karışmak istediğinde yargılamamazlık edemezsiniz...

O zaman da sessiz kalmayı tercih edemezsiniz...

 

Akp, Ordu'ya etki etmeye çalışıyor;

Bu tüm eylemlerinde çok açık...

Bir kere İrtica'nın odağı haline gelmiş bir parti...

Fethullahçıların güdümünde bir parti...

Fethullah'ın ordu çerçevesindeki amacı da bellidir ve sızmaktır...

 

Şunda sonuna kadar haklısınız:

Ordu; siyasete karışmamalıdır, siyasete karışmasına neden olan Anayasal yükümlülükleri elinden alınmalıdır...

Fakat aynı şey, Siyaset'in de Ordu'ya karışmaması yönünde yapılmalıdır...

Ordu, siyasete karıştığı zaman cezalandırılacaksa;

Siyaset'te Ordu'ya karışacağı zaman cezalandırılmalıdır...

 

Çünkü siyaset'in orduya karışması ve güdümüne alması, güdümüne alma amacında olması demek;

Doğrudan Faşizmdir...

Aynen Hitler'i düşünün;

Mussolini'yi, Salazar'ı düşünün...

Atatürk o yüzden ta en baştan karşı çıkmıştır Ordu-Siyaset birlikteliğine ve kesin yargısını koymuştur...

Taa İttihat ve Terakki zamanından; 1907den beridir karşıdır, hep karşı olmuştur...

 

Bugün siz, Ordu'nun siyasete karışmasına haklı olarak karşı çıkarken;

Siyaset'in ve Cemaat'in Ordu'ya karışmasına ve etki etme çabasına çanak tutuyorsunuz...

Ve birde çıkmış, bizi, laf arasında Faşizm ile ima ediyorsunuz...

Bugün Akp iktidarı ve Fethullah Gülen, doğrudan Faşist kafa yapılı ve Faşizan amaçlı yapılardır.

Ve asker, kendisini etki altına almak amacında olanlara karşı, bir karşı önlem geliştirmek hakkına her zaman sahiptir...

Bu, darbecilik de değildir...

Hak'tır...

 

Kim daha faşist?

Siyasi gücün, askeri bir güç edinme çabasını, sümen altından destekleyen ya da tepkisiz kalan siz mi?

Yoksa, ikisinin de birbirine kesinlikle karışmamasını doğru bulan; biz mi?

 

Bu ülkenin seçim sistemi de keşmekeştir ve aklı mantığı yerinde olan hiç kimse de destekleyemez...

Belediye başkanlarını, halk değil, parti başkanları tayin ediyor...

Komedi, keşmekeş...

Güya halk seçiyor...

Birilerini seçmek zorunda bırakılıyorlar...

 

Dahası;

Adaletinin siyasi bir partiye ait, siyasi güdüm altında olan bir bakanı var!

Eğitiminin siyasi bir partiye ait, siyasi güdüm altında olan bir bakanı var!

Güvenliğinin siyasi bir partiye ait, siyasi güdüm altında olan bir bakanı var!

Böyle bir seçim sistemi mi olur?

Eğitimin, Adaletin, Güvenliğin güdümlü, siyasi çerçeveli sorumluları olur mu hiç?

Yoksa bunlar, çağ ve bilim ile doğrusal olarak ilerleyen, yarı özerk kuruluşlar halinde mi olur?

Türkiye'nin şimdiye kadar bir Devlet Geleneği edinememiş olmasının temel nedeni de budur zaten...

İşte o devamlı "Var" diye savunduğunuz "Asimilasyon Politikaları"nın gerçekte olmamasını nedeni de budur:

Bir öncekinin yaptıklarını, sonrakinin tamamen bozmasına çok açık bir siyasi yapı vardır Türkiye'de...

 

Birde bana gelmiş, seçim sistemine saygı duymamı bekliyorsunuz...

Ya hu, hakim ve savcıları, mülakat ile atamak gibi bir uygulamaya cevaz veren seçim/meclis sisteminin neyini sindirebiliyorsunuz?

 

Hiç nefesinizi tüketmeyin:

Ordu'ya eğer Darbe yetkisi verilmişse, Ordu bunu kendi kendisine almadı...

Siyaset erbabı, Ordu'yu güdümüne alabilmek kapısını açık tutmak için bu hakkı ona tanıdı ve Türkiye'de her darbe, siyasi partilerin çağrıları ile olmuştur...

Bugün de Akp, Ordu'ya Darbe hakkını tanıyan yasaları değiştirmek konusunda zerre kadar ciddi bir adım atmamıştır;

Çünkü, Ordu'yu kendi güdümüne almak ya da etkilemek amacındadır;

Tüm diğer siyasi partiler gibi...

O kapıyı açık tutmak istemektedir...

 

Ordu ile Siyaset ilişkisi; karşılıklıdır...

Ordu'ya Darbe yetkisi verilmişse ve alınmıyorsa,

Bunu, o hakkı ona tanıyan ve ondan almayan siyasilere sormak lazımdır...

 

Birde gitmişsiniz, Ordu'yu suçlamışsınız...

Sanki Ordu'nun Anayasa Maddesi hazırlama ve Anayasaya Madde Koymak gibi bir yetkisi varmış da;

Ona Darbe yekisi veren maddeyi kendisi koymuş ve kendisi kaldırmıyormuş gibi...

 

Anayasa'dan bu kadar mı habersiz olunur?

 

Ordu, her zaman, kendisine verilen yetkiler ile hareket eder...

Ona verilen yetkiler de meclisçe ve Anayasal olarak tanınır...

 

Ordu, her zaman en etkin güçtür.

 

Siyasiler hem Ordu'yu siyasete çekebilmek için açık kapı bırakacaklar, o yönde yetkilendirmeler verecekler;

Hem de Ordu, kendisine verilmiş yetkiyi kullanarak Darbe yaptığında çıkıp:

"Ordu siyasete karışmasın" diyecekler...

Sizde bunu destekleyeceksiniz!

 

Bu ne yaman çelişkidir böyle...

Ben de sizi alkışlıyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hükümetin Kürtçülük açılımına ve ABD nin Ortadoğuda ki kimi planlarına TSK nın takoz koyduğu anlaşılıyor şu ıslak öpücükten(!)...

 

Ben Bremen Mızıkacıları yaygara yaptığı zaman hep işkillenirim...

 

''Demokrasiiiii.....Hukuk Devletiiiiii....Komutanlar hizaya geeeel...Darbe karşıtıyızzzzz..... diye bağırdığı zaman siyasal islamcılar+bölücü Kürtçüler ve işbirlikçiler....aklıma hep İran İslam Devrimi gelir....

 

Ordunun komuta kademesini yıpratıp....ana gövdede ve halkta tereddütler yaratma taktik ve stratejisi orada başarılı olmuştu....

 

Ama bizim TSK muhaliflerinin hep unuttukları bir gerçek var;

 

Türk Ordusu Şah'ın ordusu değil ki...Milletin Ordusu...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tsk muhalifliği diye nitelenen bu raporun gerçek çıkması halinde bunun Tsk'nın halk muhalifliği olduğunuda kabul edecekmisiniz acaba merak ediyorum?

Rapor gerçek çıksa bile, TSK'nın hedefi Halk değildir...

Kendisini hedef alanları hedef göstermektedir o raporda...

 

Siz, siyasiler olarak, Ordu'ya müdahale etmek gibi bir eyleme giriştiğinizde;

Ordu bunu anladığı ve ispatladığı an, o da size karşı bir eyleme girişecektir...

Bu kaçınılmazdır...

 

Kaldı ki Tsk'nın, Anayasal olarak bu hakkı da vardır.

Siyasiler, Ordu'nun bu hakkında rahatsız oluyorlar ise, geri almak da onların elinde...

Niçin almıyorlar geri?

 

Ben söyleyeyim:

Ordu'yu, her defasında bu hakkı kullanmaya itmek ve ittikten sonra da "Ahanda bakın, darbeci zihniyet" demek için...

Bundan da öte, her olasılığa karşı, Ordu'yu güdüm altına alabilmek kapısını aralık bırakmak için...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Halkımızın bu tarz eylem planlarına, ordumuzun siyasete,fiili(darbe) ya da örtülü(E muhtıra) müdahalesini hoş gördüğünü, onun görevinin bir parçası olarak algıladığını düşünmüyorum.

 

Bu belge orduyu yıpratma amacı, mantığı üzerinden tartışılıyorsa bu mantık yukarda söylediğim cümleyi teyit eder.

 

Ordumuz darbeci gösterilerek yıpratılıyorsa demek ki halkımız darbe-ordu önermesine olumlu karşılık vermiyor demektir ki bugüne kadar da bu şekilde tecelli etmiştir.

 

 

Eğer ordumuz kendisine verilen irticayla mücadele görevini darbelerle ortaya koyuyorsa bugünkü ortada olan belgeye de sahip çıkmalı benim görevimin bir parçası demeli, , bunun hukuki,demokratik bir hak olduğunu kendini seven millete açıklamalıdır.

 

Kendinin neden darbeci olarak gösterilmesinden rahatsız olmaktadır eğer anayasal görevi buysa?

 

 

Yok eğer darbelere karşıysa, demokrasiye sadıksa, bu plan da kendisine verilen görev dahilinde hazırlandıysa, meclise, siyasete müdahale etmeden, demokratik sistemi zedelemeden halkın iradesine saygı duyduğunu göstererek, kendini koruduğunu halka kanıtlayarak planı nasıl uygulayacağını da anlatmalıdır.

 

Muhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ordunun görevi halkın seçtiği kişilerin oy kaybetmeleri için çalışmak değildir,Türkiyede halkın yüzde 47'sini almış Akp ve halkın yüzde 5'inin oyunu almış Dtp'yi bitirme planı yapma hakkı hiçkimsede yoktur burada halkın yüzde 52'sinin iradesi vardır,kaldıki halkımız Hakkariden edirneye orduya hiçbirzaman düşman olmamıştır,ancak ordunun komuta kademesinde bulunanlar kimi zaman kendilerini halk üzerinde tasarruf sahibi sayıp,halkın değer yargılarını değiştirme çabasına girmişlerdir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Valla, Ordu'nun bir siyasi partiye müdahale etmesi düşüncesi kabul edilemez elbette...

Fakat, belgenin adı yalnızca "Gülen'i Bitirme Planı" olsaydı,

Bu bile, o belgeye destek vermek için yeterli nedenim olabilirdi...

 

Bu ülke de Tekke ve Zaviyeler boşuna kapatılmadı...

Fethullah gibi zararlı bir dini tarikat elbette ki sonlandırılmalıdır...

Bunu yapmak hangi kurumun yetki dahilindeyse, o da bunu yapmalıdır elbette...

 

Dini bir yapılanmaya da son vermek "Darbecilik" değildir...

Artık öyle bir izlenim yaratıldı ki;

"Fethullah Gülen'e karşı olmak, darbeci olmak" gibi bir anlama büründü...

Bu anlamın yaratılması bile, oyunun çapını gösterir...

Fethullah Gülen bitirilmelidir ve her Laik ve Darbe Karşıtı insan bunu bütünlükle kabul eder...

Çünkü Fethullah'ın kendisi, Dini Kimliği ile Ordu'ya sızmayı ve etki altına almayı amaçlayarak

Silahlı bir destek elde etmek ve Faşizan/Darbeci bir yapılanmaya girmek amacındadır...

Zaten Polis teşkilatına sızarak, bu Faşizan kafasını az-buz gerçekleştirmeye yaklaşmıştır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

 

Anayasa Mahkemesi Kararı..11 üyenin 10 u evet AKP ''laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuştur''..kabulmü..

 

pekekenin bölücü katil satılmış uşak aposuda terörden vatanı bölmekten ömür boyu mahkum olmuşmu..kabulmü..

 

Şimdi bu iki MAHKUM aynı YOL haritasını takip ediyorlarsa ben olsam bende ikisinide bitirmenin en YASAL yolunu bulur bitiririm..buda var.. iç hizmet kanunu madde 35.. B)

 

Olup bitenlerin tek sorumlusu sanki Genel Kurmay..sanki T.C nin ORDUSU.. herkes masum..beyler bayanlar..Ordu dediğimiz General dediğimiz insanlarda bu vatanın evlatları..İNSAN onlarda ROBOT değil..elbette TEPKİ gösterecek..vazifesi bu..düşman bu gün pekeke yarın F tipi düşüncenin askerleri..yada başka bir düşman..farketmez..Asker VAZİFESİNİ yapar.. :D

 

İhtilallerinde Rüşvet gibi BELGESİ olmaz.. :D dosya hazırlanıp hadi şimdi bakın dosyaya İHTİLALİ yapın denmez.. :D hadi Genel Kurmay versin bulabilirse 12 eylülün Dosyasını.. :D madem bu ihtilallere Dosyalarla hazırlanılıyor.. :D koca dosyadanda çalabildiği sadece dosyanın ilk sayfası..başkada bişey yok..gerisi,sadece anlatmış yorum yapmış delikanlı assubay..üstelik kendiside yok ortalıkta..belkide böyle birisi bile yok.. :D

 

Memurun fazla mesaisine 5 kuruş!!! zam yapılmış..haberiniz olmuştur belki..bu açılım ıslak ÖPÜCÜK :D gibi çok önemli haberler arasında kaynayıp gitmemiştir umarım.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Diğer görevini yapanları yazmayı unutmuşum alınmasınlar sonra!

 

Hükümetimiz görevini yapıyor, muhalefetimiz görevini yapıyor,medyamız görevini yapıyor,aydınlarımız görevini yapıyor ha bu arada bizden bahsediyorsak ABD 'yi es geçmeyelim o da görevini yapıyor.

 

Muhabbetle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Fuzuli güzel cevaplarınıza katıldığımı belirtmek isterim, teşekkür ederim cesaretiniz için.

 

Üzerinde konuşulan belgenin içeriği için bağlantı:

 

-http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=858075-

 

Ve yorumum:

 

Belgenin gerçekliği tartışma konusu olmaktan çıktı içeriğinin değerine geldik artık. Böyle bir şeye anlam vermekte güçlük çekiyorum gerçekten. İnsanların iftira ile kamuoyunda "suçlu" durumuna düşürülüp bunları sindirme adına girişilecek işlere meşruiyet sağlamak hangi hukuk, adalet ya da ahlak anlayışına sığar?

 

Unuttuk, neyin ne olduğunu? Öyle ki "gerçek de olsa haklıdır" benzeri söylemler gelmeye başladı. Ne de güzel değil mi her şey, ne kadar basit.

 

Önce Taraf gazetesinde bir arama yaptım ama arşive ulaşamadım, o yüzden Zaman'ın sitesinden bağlantı veriyorum.

 

(Yukarıda verildi, tekrarlamaya gerek yok)

 

Bakınız;

 

Bu belge ister sahte olsun ister gerçek; sadece içeriğine vicdan ve akıl ile bir bakınız ve ondan sonra "destekleyiniz" ya da "tepki" gösteriniz böyle bir plana.

 

Yoksa gerçekse kendi amacına ulaşmak için her türlü değeri yok saymak iyice meşrulaşır ülkemizde, sahteyse başka birileri gerçeğini yazmaya da cesaret edebilir aynı meşruiyet anlayışıyla.

 

Anlatılmaz, yaşanır diyoruz ya. İşte öyle bir şey. Hukukunuz, adaletiniz lafta kalmasın!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Yavru fare delikten bakıyor..kocaman bir peynir parçası..tam atlayacak..anne fare, dur diyor evlat.. :D

 

Mesafe yakınsa peynirde bayaa bi büyükse..dur..diyor..garanti bir kapan yada tuzak vardır evlat..yoksa bu İnsanlar bu kadar büyük peyniri orta yerde durdupdururken bırakmazlar.. :D

 

Belge manyağı belge piskopatı olduk.. :D:D :D cepte dolmuş parası yok..sigarayı değiştirdik ucuzunu içiyoruz..torunun yanına gideceğim bilet parası yok :D ..eyyyy benim değerli Dursun Albayım..neler ettin bak..gördünmü..hepsi senin yüzünden.. :D yargılanmalısın bu sebeplerden.. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.