Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Düzce Gölyaka


_asi_

Önerilen İletiler

GÖLYAKA

 

KAR15.jpg

 

Geçmişte batılı gezginlerin de ilgisini çekmiş olan Düzce’nin en batı ucunda yer alan Gölyaka’da ilk yerleşim buluntuları Proto Hititler’e ait.

 

 

Kardüz Yaylası’na yolculuk

 

G02.jpg

 

Düzce’den çıkıp Gölyaka sapağından dönerek Köprübaşı Köyü üzerinden Gölyaka’ya yöneldiğinizde. önümüze çıkan İçmeler Köyü geçiyor, Yeniköy’den sola dönüyor, Aksu Deresi köprüsü geride bırakıp Kardüz Yaylası’na doğru asfalt yoldan tırmanmaya başlıyorsunuz. Saçmalıpınar Köyü ve Bakacak Köyü’nü sağınızda bırakırken 1800 rakımlı Kardüz güzergâhı boyunca göknar, kayın, ıhlamur, çınar, gürgen ve ceviz ağaçları yol boyunca eşlik ediyor.

 

Mola vermeye mecbur eder güzellikte ki köy evleri ve güllerle bezenmiş çiçekli bahçeler, karakteristik mimari özellikleri ile kent yaşamında özlenen tablolar çizerek göz okşuyor.

 

KAR06.jpg

 

Yöre halkının misafirperver davranışı, trafikten, kalabalıktan arınmış dağ yolları, zirveye doğru farklılaşan hava ve bitki örtüsü, alabildiğine uzanan ve içinize coşku dolduran panorama heyecanlanmanıza neden oluyor. Oysa daha hiçbir şey görmediğinizi daha sonra anlıyorsunuz. Jeep safari, foto safari, dağ yürüyüşü, motocross, çim kayağı aktiviteleri için ideal bir yörede bulunduğunuzu fark ederken, Kardüz Yaylası öncesi Yanık Yaylası ile karşılaşıyorsunuz. Yol boyunca memeleri süt dolu besili inekler, köy kızları örüp başlarına taktıkları yün başlıklarla dikkatinizi çekiyorlar. Hem nazarlık, hem hayvanların karışmamasını sağlayan bu ponponlu yün başlıklar, boyunlarında sallanan çanların sesleri ile inekleri daha da sempatik hale getirirken Karadeniz toplumuna özgü gelenekleri tanımanıza neden oluyor. Saçmalıpınar Köyü bu tür duygularla geçiliyor, balık satın alınabilen ve balık pişiren Dere Evleri Balık Üretim Tesisleri geride kalıyor. Aksu Deresi suyunun, tadıyla balıklara lezzet kattığını öğreniyoruz. Bölgede dikkat çeken bitki örtüsü içinde mor renkleriyle orman gülleri, karayemiş olarak isimlendiren çiçekler, arıcılar tarafından üretilen "Acı bal"ın kaynağı oluyor. Acıbal’ın diğer bir adı da Delibal. Orman güllerinin çiçek açtığı haziran – temmuz ayları arasında kovanları, bu çiçekler üzerinde dolaşan arılar yaptıkları acı balla dolduruyor. Yöre halkı ise bu balın kuvvetli bir afrodizyak olduğunu heyecanla anlatıyorlar. Sabahleyin aç karnına bir çay kaşığı balın yeterli olacağını vurguluyorlar. Çevrenize baktığınızda gördüğünüz yaşlıların, 80 yaşında 400 davar güden çobanların bu balla ayakta kaldığına şahit oluyorsunuz. Fındık ezmesi, tereyağı bir kaşık bal karışımının yeterli mucize olduğuna inanıyorsunuz. Köyün yerlilerinden birini alıp kendinize rehberlik yapmasını isterseniz sizce yardımcı oluyorlar.

 

 

Mağaralar

 

KAR14.jpg

 

Yol boyunca yöre halkı ve köylülerle yaptığımız sohbetlerde 15 Temmuz’dan sonra buraların şenlendiğini anlıyoruz. Bu yıl 67. Geleneksel Kardüz Yayla Şenliği 16-17 Temmuz’da yapıldı. Köylüler ‘buralara turlar, motosiklet grupları, kampçılar gelirler, bizler yardımcı olur, rehberlik yaparız ‘diyorlar. Çevrede bulanan mağaraları ve doğal güzellikleri anlatıyorlar tek tek. Kardüz Yaylası Küçükdere Mağaraları, İnnikaya Mağarası, Baklaya Takım Mağaraları var. Bu mağaralar doğal oluşumlardır, bir zamanlar buraları denizmiş, gemi bağlama yerleri varmış" diye ekliyorlar.

 

 

Kardüz’ün zirvesinde rakım 1840 m.

 

38GOLKAYAKARDUZYAYLASI.jpg

 

Havanın serinliğine, uzaktan koyunların çan seslerinin karıştığı, bol oksijenli nefis bir havada, yemyeşil çayırlar ve de ağaçlar arasındaki yolculuk Gölyaka sapağından sonra tam tamına 40 km. sürüyor. Kardüz’ün zirvesinde minik yapraklı çiçekler, sarılar, pembeler, morlar, papatyalar. Tepelerde kıştan kalan karlar, zirvenin sırtında etrafı tellerle çevrilmiş erenler mezarlığı.

Yayla yaşamını bazısı sıcaktan, bazısı şifa niyetine kabulleniyor. Bronşit, astım, kalp, uykusuzluk problemi yaşayanlar... Hava, şifa ve tedavi kaynağı. Her taraftan fışkıran sular, pınarlar var.

Elektrik yok, buna bağlı TV, çamaşır, bulaşık makinesi yok, diz üstü bilgisayar, günlük gazete yok. Otomobillerin radyo-kasetçalarlarından kemençe sesleri yayılıyor etrafa..

Şöyle bir sınıyorsunuz kendinizi, acaba diyorsunuz ben bu hayata uyum sağlayabilir miyim? Yöre halkı sorularınızı cevaplıyor size pınar suyundan demlenmiş çaylarından ikram ediyorlar. Güneş erken doğarmış. Bazen öyle bir sis, yok yok öyle bir bulut çökermiş ki dağın zirvesine, kapınızı açınca odanıza bulut girermiş. Saatin 10.00 veya 12.00, günlerden salı veya perşembe olmasının hiç önemi kalmadığını bile düşünmeye başlıyorsunuz. Zaman duruyor gibi geliyor. Yaşlanmak bir yana gençleşiyorsunuz. Kent yaşamında iki katı dinlenerek çıkarken Kardüz’de 18’lik delikanlı oluveriyorsunuz.

Yeni keşifler yapma, yeni yerler görme isteğinize karşı çıkamadığınızdan daha çok dolaşıyorsunuz.

Çimlerin yuttuğu yol izleri görünmez oluyor bir tür off-road yaparak Sarı Göle ilerliyor, sonrasında Katırcı Gölü’nü görüyorsunuz. Çevrede bulunan ağaçların durgun göl yüzeyindeki yansımaları, kıyılarda ıslak zeminlerde su içip, karnını doyurma telaşında ki geniş kanatlı yabani kuşlar ilgi çekebiliyor. Uzaktan kekik otu ile beslenen sürüler ve onları koruyan kangal, çoban köpekleri geçiyor. Yöre halkı sürüye girmezsen sürüyü koruyup, yönlendiren köpekler bir şey yapmaz diyorlar.

 

KAR11.jpg

 

 

Efteni Gölü, Kuş Cenneti ve Kaplıcası

 

EF10.jpg

 

Gökçedere Köyü’nden Hacı Yakup Köyü’ne doğru giderken Aksu deresi üzerinden geçiyor Efteni Gölü’ne yöneliyorsunuz.

 

Göl kelimenin bünyesinde 35’i kalıcı, toplam 171 çeşit kuşa ev sahipliği yapan bir kuş cenneti olarak anılıyor. Leylekler, yaban ördekleri, tepeli beyaz balıkçıllar, angıt, sakarmeke, kuğular, gölün gediklilerinden olup kolay görünenler arasında yer alıyorlar. Kuşların göç yollarında, bir mola gölü olan Efteni nilüfer çiçekleriyle, sazlıklarıyla kuşları saklarken, fotoğraf ve kuş gözlemcilerine kompozisyon oluşturuyor. Boz kaz, sakarca, yeşilbaş, fiyu, bekri, çıkrıkçın, kılkuyruk, kaşıkçın, Macar, elmabaş, pas baş, gri balıkçıl, turna, toy, mezgeldek, çulluk, karatavuk, kızkuşu, karabatak mevsiminde foto safarisi için uygun özellikler gösteriyor. Göl, su kuşları üretme ve koruma sahası olarak tescil edilmiş, avlanma kesinlikle yasaklanmış. Göl yüzeyinin 25 hektardan 100 hektara çıkarılması sağlanmış.

 

EF09.jpg

 

Efteni Gölü’nde, kuş türlerinin yanı sıra ender bitki türleri de yetişiyor. Nilüfer, süsen, düğün çiçekleri, kamış, nane, su mercimeği bitkilerinin yanı sıra; söğüt, dişbudak, kızılağaç, çınar gibi sucul karakterli ağaçlar da göze ilk çarpan bitkiler.

Göl çevresinin bir bölümünü araçla gezme imkânı bulunuyor. Gölün muhteşem manzarasının seyri ise Toptepe yangın gözetleme merkezinden yapılıyor. İşletme için Milli Parklara, ormancılara, girişimcilere büyük iş düşüyor.

Güzergâh boyunca doğal olarak yetişen, hormonsuz olup haşlanarak, kavrularak yenilen bir sebze çeşidi olan Ezeltere bitkisine rastlanıyor. Şimdi ziyaret sırası Gölyaka’nın en can alıcı noktası olan şelalesinde. (Efteni Gölü kıyısından gidip sağa dönerek 7 km. sonra toprak yola girince Güzeldere Şelalesi’ne ulaşacaksınız. İsterseniz Gölormanı—Toptepe’den 7 km. gidebilirsiniz. İsterseniz, Kartalyuvası’na; Gölyaka Hamam Üstü Köyü’nden (Güzeldere Köyü) 10 km. uzaklıkta Güzeldere Şelalesi’ne ulaşabilirsiniz.

 

Efteni Kaplıcası

 

Küçük şirin bir kaplıca. Kenarları kükürtten sararmış mermerle çevrili iki havuz ve güzel bir bahçeye sahip. Bir zamanlar bu eski kaplıcada Rum kızı Eftalya’nın suya girdiği söyleniyor.

 

Tarihin derinliklerinde bir zamanlar; (rivayete göre) Bizans Kralı bu bölgede ormanda yaverleriyle gezerken yanında kızı Eftalya da varmış. Ormanın bir bölgesinden duman tüttüğünü gören kral, yaverleriyle dumanın tüttüğü yere gider. Bir de suyun buharlaştığını görür. Kralın kızı, Eftalya rahatsızdır ve bu gölette banyo yapar. Kısa bir süre sora Eftalya’nın rahatsızlığı geçer. Şifa bulur ve ondan sonra burası Eftalya, Efteniya Kaplıcası olarak günümüze dek gelir. Kaplıcada, şu anda, dört yıldızlı bir termal turizm yatırımı var. Yöre halkı, Efteni Kaplıcası’nın; romatizma ve cilt hastalıklarına iyi geldiğini söylüyor.

 

Yol üzerinde Hamam Üstü Köyü Orta Mahallede bulunan cami, dikkat çekiyor. Arabistan’da çalışmış olan bir ustanın gösterdiği fotoğraflar içinden mahalle halkının beğendiği model uygulanmış, yıkılan ahşap cami, bu kez beton olarak inşa edilmiş. Cami, Efteni Gölü’nün her yerinden görünen köşeli minaresiyle farklı bir mimariye sahip. Köyün, anıt çınar ağaçları, dere kıyısına kurulu teras ve kamelyaları ile 1895 tarihli su değirmenindeki "Kartal Yuvası" da beğeni topluyor.

 

 

Güzeldere Şelalesi ve Mesire yeri

 

06GOLKAYAGUZELDERESELALESI.jpg

 

Güzeldere Mesire Yeri ve şelalesi Düzce’den 18, Gölyaka’dan ise 11. km. uzaklıkta. Hafta sonları oldukça kalabalık olan kamp ve piknik alanına binek otolarla gelinebiliyor. Geldiğinize de değiyor.

Güzeldere Şelalesi için 120 m. yükseklikteki blok kayaların üzerinden dökülen bir nehir demek daha uygun olacak. Şimdi gözünüzün önüne kaleden kaleye 110 m. olan bir futbol sahasını getiriniz. Bunun üzerine 10 m. daha ilave edip dikine çevirin. Tam karşınızda akan bu nehrin döküldüğü tabanına ahşap basamaklarla inmeye başlıyorsunuz. Karşınızda koşarcasına, biraz da tepinerek akan sular içinizde bir coşku uyandırıyor. Şelale ve şelaleyi besleyen yan suların akış sırasında çıkardıkları sesler zihninizi meşgul eden sorunları unutturuyor, doğanın bu muhteşem güzelliğine teslim oluyorsunuz.

 

G01.jpg

 

Göze sığmayan şelaleler topluluğu nereye bakacağınızı şaşırtıyor. Her anı, her saniyeyi, her yeri fotoğrafla dondurmak isterken, kendinizi doğanın tam kalbinde hissediyorsunuz. Böylesi güzel bir şelaleyi görmekle kendinizi farklı ve Suları takip etmekten yorulan gözleriniz kapanmak istiyor, açıkçası uykunuz geliyor fakat iştahınız baskın çıkıyor acıkıyorsunuz.

 

G04.jpg

 

Şelale girişinde geniş bir çim alan, çevresinde ağaçlıklar altında piknik masaları, çadır yerleri, araç park yerleri, bir büfe ve turizmi bilen bir işletmecinin elinin değdiği belli olan, temiz, oturulabilir bir kır lokantası.

Çevrede görebileceğimiz bir başka doğa harikası ise Karagöl. Çevresini kayın, gürgen ağaçları orman gülleri ile çevrili gölü görünce ister istemez define bulmuş gibi seviniyorsunuz. Doğanın kalbinde saklanmış bu gölün yüzeyi kuru yapraklarla, kıyıları önce sazlar, sonra orman gülleri ile kaplı.

İçinden akustikle çevreye yayılan kurbağa sesleri arasında gezinizi tamamlıyorsunuz.

Daha ilerde Pürenli Yaylası ile Hira Yaylası var. Bir de Orman İşletme Müdürlüğü’ne ait misafirhane hizmete açık.

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.